MODERN MİMARİ Az ÇOKTUR. POSTMODERN MİMARİ Az SIKICIDIR.
POSTMODERN MİMARİ Postmodern Mimari Akım da Modern Mimari deki baskın geometrik ve katı form anlayışına bilinçli bir karşı çıkış vardır. Postmodern mimari ilginç hatlar ve eğriler ve bazen de yapıların yüzeyine odaklanma isteğini yansıtan kasıtlı süslemeler barındırır. Formüle edilmiş katı tasarımların yerine daha ilginç ve başlangıçta antik dönem mimarisini anımsatan yapılar inşa etmek hedeflenmiştir. Postmodern mimaride sıklıkla rastlanan elemanlar: -alaycılık ve sürpriz, -zıtlık ve kendisiyle dalga geçme -orijinallik
Michael Graves en popüler postmodernist mimarlardandır. Önemli iki tasarımı: Portland Binası (Portland, Oregon) ve Humana Binası (Louisville, Kentucky) Humana Binası (1982) 26 katlı bir postmodern gökdelen TIME dergisi bu yapıyı 1980lerin en iyi 10 binası arasında gösterdi. Aynı isimli bir sağlık kuruluşunun genel merkezi olarak kullanılıyor. Girişi Antik Mısır Tapınaklarını andırıyor, geçmiş uygarlıkların kullandığı formlar alışık olunmadık şekilde kullanılmış.
Michael Graves, Portland Kamu Hizmeti Binası, 1982. (yapının cephesi dev bir antik giriş kapısı gibi)
Ten Peachtree Binası Michael Graves 1990
Mühendislik Araştırma Merkezi, Cincinnati Üniversitesi Michael Graves 1994-95
Martel Koleji, Rice Üniversitesi Michael Graves 2002
Michael Graves, Team Disney Eisner Binası, 1991. POSTMODERN
Tonoz kullanılmış ama geleneksel şekilde değil ve kolonlar 7 cücelere benzetilmiş
CHARLES MOORE Charles Moore New Orleans, Louisiana da İtalya Meydanı nı tasarlamıştır. Açık bir ticari mekan olan meydan İtalyan mimarisinin önemli elemanlarını bünyesinde kopyalamıştır. Meydan sınırlı bir alanda Roma mimarisinin belirli özellikleri barındıran cephelerini bir araya getirir. Meydandaki açılar, şekiller ve renkler bir festival alanı gibi beklenmedik şekilde bir bütünlük oluşturur.
STRÜKTÜRALİZM (YAPISALCILIK) Strüktüralizm her şeyin bir işaretler sistemi ile üretildiğini ve bu işaretlerin kadın/erkek, sıcak/soğuk, yaşlı/genç gibi zıtlıklardan oluştuğunu savunur. Strüktüralistler için tasarım elemanlar arasındaki ilişkinin arandığı süreçtir. Strüktüralistler aynı zamanda tasarıma katkıda bulunan sosyal yapılar ve zihinsel süreçlerle de ilgilenir. Strüktüralist mimari iyi kurgulanmış bir çerçeve içinde karmaşıklık içerir. Örneğin bir yapı bal peteği formlarından oluşan hücrelere, kesişen düzlemlere, küplerden oluşan ızgaralara ya da birbirine bağlanan avlulardan oluşan kapalı mekanlara sahip olabilir. Peter Eisenman Strüktüralist mimarinin en önemli temsilcisidir.
Berlin Soykırım Anıtı, Peter Eisenman
Aronoff Sanat Merkezi, Cincinati-Ohio, Peter Eisenman
Galacia Kültür Kenti, Santiago, Peter Eisenman
EKSPRESYONİZM (DIŞAVURUMCULUK) Ekspresyonizm 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Almanya ve diğer Avrupa ülkelerindeki avangard (yenilik taraftarı) sanatçıların eserlerinden türedi. Ekspresyonizmin temel özellikleri: Çarpıtılmış formlar Kırık çizgiler Organik veya biyomorfik formlar Büyük heykelimsi kütleler Beton ve tuğlanın yaygın kullanımı Simetrinin olmaması Einstein Kulesi / Potsdam / Mimarı: Erich Mendelsohn, 1920
YENİ-EKSPRESYONİZM 1950 ve 1960larda mimarlar çevredeki peyzajdan etkilenerek binalar tasarlayıp, kayaları ve dağları anımsatan heykelimsi formlar yarattılar. Organik ve Brutalist (Kütlesel) mimari sıklıkla Yeniekspresyonizm olarak tanımlanmıştır. Ekspresyonist ve Yeni-Ekspresyonist Mimarlar: Gunther Domenig Hans Scharoun Rudolf Steiner Bruno Taut Erich Mendelsohn Walter Gropius (erken çalışmaları) Aero Saarinen
ORGANİK MİMARİ Frank Lloyd Wright mimarinin organik olduğunu söylemiştir ve 20. yüzyılın başında Art Nouveau yu benimseyen mimarlar eğrisel ve bitki şeklini andıran formları binalarında kullanmışlardır. Ama 20. yüzyılın ikinci yarısında, modern mimarlar organik mimariyi farklı bir boyuta taşımıştır. Betonla inşa edilen yeni formlar ve konsollarla kolon ve kirişlerin ayırt edilemediği uçuşan tasarımlar gerçekleştirmişlerdir. Organik binalar asla lineer değildir ve katı bir geometrileri yoktur, onun yerine doğadaki formları anımsatan dalgalı formlar ve eğrisel şekiller barındırırlar. Organik Modernizmin Örnekleri: Frank Lloyd Wright New York Guggenheim Müzesinde spiral salyangoz kabuğu gibi bir form kullanmıştır. Eero Saarinen New York Kennedy Havalimanındaki TWA Terminalini devasa bir kuşa benzetmeye çalışmıştır. Jorn Utzon ise Avustralya da Syndey Opera Binasında dalga ve deniz kabuğundan etkilenerek tasarım yapmıştır.
Taliesin West / Arizona / Frank Lloyd Wright
James Hubbell, California daki Sea Ranch Şapelinde ahşap, metal ve vitray kullanmıştır. Şapelin tüm pencereleri vitray, zemini ise mozaik kaplıdır. 1985 te, Amerikan Mimarlar Enstitüsü nün California Kurulu James Hubbell a bu projesi ve 30 yıllık heykel, cam, taş ve metal tasarımları için ödül vermiştir.
Sydney Opera Binası, Jørn Utzon, 2003 te Pritzker Mimarlık Ödülü nü almıştır.
TWA Terminali John F. Kennedy Ulusşararası Havalimanı, New York Eero Saarinen 1962
MİNİMALİST MİMARİ Minimalizmin Özellikleri: Yapılar en asal elemanların dışındaki elemanlardan arındırılmıştır Vurgu dış görünüşe, çerçeveye veya strüktüre yapılmıştır İç mekandaki duvar sayısı azaltılmıştır Katlarda açık plan kullanılmıştır Işık, hatları ve düzlemleri belirginleştirmek, dramatize etmek için kullanılmıştır Mekan çevresindeki alanlar da tasarımın bir parçası olarak görülmüştür Modernist mimar Ludwig Mies van der Rohe «az çoktur» dediğinde Minimalizmin yolunu açmıştır. Minimalist mimarlar ilhamlarını çoğunlukla asil ve basit Japon mimarisinden almıştır. Minimalistler ayrıca De Stijl adı verilen Hollandalı tasarım akımından da etkilenmişlerdir. Basitliğe ve öze değer veren De Stijl sanatçıları sadece düz hatlar ve dikdörtgen formlar kullanmıştır. Minimalist tasarım yapan mimarlar: Tadao Ando Luis Barragan Yoshio Taniguchi Richard Gluckman
Barselona Pavilyonu Ludwig Mies van der Rohe, 1929
TADAO ANDO Hyogo Prefectural Sanat Müzesi Japonya
TADAO ANDO, Himeji Edebiyat Müzesi 1984, Japonya
Luis Barragan (1902-1988)
DEKONSTRÜKTİVİZM Dekonstrüktivizm, mimariyi parçalar (bütünü oluşturan) olarak gören ve mimarinin ana elemanlarını birbirinden ayrıştıran bir tasarım yaklaşımıdır. Dekonstrüktivist yapılar görsel mantık düşünülmeden tasarlanmış gibi durur. Jacques Derrida bu felsefeyi ortaya atan Fransız filozoftur. Decokonstüktivist mimarlar: Peter Eisenman Frank Gehry Richard Meier Rem Koolhaas
Seattle Halk Kütüphanesi / Rem Koolhaas / 2004
Frank Gehry, Fred and Ginger ya da Dans Eden Ev (Prag)
Guggenheim Müzesi, Bilbao, İspanya
Disney Konser Salonu / Frank Gehry
Stata Centre / Frank Gehry