Gökçeoluk Sevdalıları



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Başbakan Yıldırım, Seyranbağları Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezini ziyaret etti

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

MÜSİAD Başarılı Öğrenciler Ödül Töreni KARADENİZ EREĞLİ 7 HAZİRAN 2018 Sayın Kaymakamım, Sayın Milletvekilim, Sn Rektörüm, Belediye Başkanlarım,

Hikaye uzak bir Arap Alevi köyünde geçer. Ararsanız bambaşka versiyonlarını da bulabilirsiniz, hem Arapça hem Türkçe.

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

6. SINIF. Oturan, duran, kovsuz, gıybetsiz Hakk Muhammed Ali deyip evine vara, tüm canların Yüce Allah dildeki dileğini, gönüldeki muradını vere!

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Erbaa lı Genç Şair Muhammed Dikal Lisede edebiyatı gerçekten seven öğretmenlerim bana da Edebiyatı sevdirdiler

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Vakıfların toplumsal yaşamımızdaki hizmetlerini şöyle sıralayabiliriz. 1. Dini hizmetler. 2. Sağlık hizmetleri. 3. Eğitim ve öğretim hizmetleri

Başarının Yöntem i İLKOKUL KOLEJİ.

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

Erhan tarafından yazıldı. Çarşamba, 31 Ekim :03

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

Çocuklara sahip çıkmak geleceğe sahip çıkmaktır

BİRLİKTE YAŞAMA(KASIM-ARALIK)

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

İletişim çağı adını verdiğimiz bir çağda televizyon ve radyonun yoğun olarak ürettiği popü-


EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat


Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Ali Rıza Malkoç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Insanı başa taç yaptım. Ne eğildim, ne de saptım. Acılardan ilaç yaptım. Aşık Şahturna Hayatı ve Şiirleri

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

Sevgili dostum, Can dostum,

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

Selam vermekle karşımızdaki kimseye neyi ifade etmiş oluruz?

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

2015 KIZILAY Haftası İlköğretim sınıf Takdimci El Kitabı

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

MERKEZ TOKİ İLKOKULU ADAP YILLIK UYGULAMA TAKVİMİ Dostluk ve Kardeşlik

ilkokulu E-DERGi si 23 Nisan ın Önemi Sorumluluk Okulumuzda 23 Nisan Hedef Siir: Egemenlik Ulusundur 2017 Nisan Sayısı Bu Sayımızda:

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Kumbahçe de otel inşaatında göçük meydana geldi

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız?

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın?

Beykoz Yerel Basını: Yılın Öğretmen Çifti, Adife& Bayram YILDIZ - Özgün Haber

Sizce dedelik nedir? Okurlarımıza bu konuda bilgi verir misiniz?

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü

Defne Öztürk: Atatürk ün herkes mutlu ve özgür olsun diye hediye ettiği bayramdır.

Atatürk Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü Öğretim Üyesi

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir.

Agape Kutsal Kitap - God's Love Letter Scriptures

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

İnci Hoca CÜMLEDE ANLAM 2

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi

Proje Adı. Projenin Türü. Projenin Amacı. Projenin Mekanı. Medeniyetimizin İsimsiz Taşları. Mimari yapı- anıt

2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1

Karaman Ticaret ve Sanayi Odası Bülteni

Şeb-i Arus İstanbul da: Mevlana nın vuslat gecesi bu yıl yine aşkın başkentinde!

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU MAYIS AYI 1. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

ELDE EDİLECEK KAZANIMLAR

21 yıllık tecrübesiyle SiNCAN da

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan :15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

En büyük gücümüz teşkilatlarımız

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

MALTEPE SİHİRLİ GEMİLER ANAOKULU MAYIS AYI BÜLTENİ 3 YAŞ

CEMAL YÜKSEL İLKOKULU EĞİTİM ÖĞRETİM YILI DEĞERLER EĞİTİMİ VELİ BÜLTENİ. Çocuğunuzu dünyada en iyi siz yetiştirirsiniz.

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Kültür Nedir? Dil - Kültür İlişkisi

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

1) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yapılmamıştır?

DEBİP DENİZLİ EĞİTİMİNDE BAŞARIYI İZLEME VE GELİŞTİRME PROJESİ

Tokat Plevne İmam Hatip Ortaokulu Öğrencilerinin Sorularına cevaplarımız

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU, İLKOKULU VE ORTAOKULU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 24.VELİ BÜLTENİ

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Ü N İ T E L E N D İ R İ L M İ Ş Y I L L I K D E R S P L A N I

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

Transkript:

Gökçeoluk Dergisi İÇİNDEKİLER Üç Aylık Yöresel Tarih, Kültür, Edebiyat Dergisi Yıl: 1 - Sayı: 2 - Haziran - 2010 Sahibi Editör Sezgin ÇOLAK (Tarih Öğretmeni) YAYIN KURULU Utku ÇINAR Duran Korkmaz Burhan KEÇE Gülsüm ÇINAR Birol BEKAR Bu E-Dergi Gökçeoluk Köyü sevdalıları tarafından hazırlanmaktadır. Herhangi bir kurum veya dernek ile resmi bir bağlantısı yoktur. 3 ayda bir yayınlanır. Para ile satılmaz. Her hakkı saklıdır. Haziran - 2010 Değerli köylülerimiz ve öğrencilerimiz, dergimiz için yazılı eserlerinizi dergi@gokceoluk.com adresine gönderebilirsiniz. Katkılarınız için şimdiden çok teşekkürler. YAYIN KURULU Yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. Yayın kurulu yazılar üzerinde değişiklik yapabilir. Gökçeoluk Dergisi adı anılmadan alıntı yapılamaz. E Dünyada Gökçeoluk 4 İbis aethiopica (İbiski) 5 Anadolu Aleviliğinde Musahiplik 6 Köy Enstitüleri 10 Şiir (Soğuk Oksijenli Su) 12 Üniversite Rehberi 13 Plevne Kahramanı: Gazi Osman Paşa 14 Şiir (Hüseyin Ervan) 16 Kültür Emperyalizmi 18 Hacı Bektaş Veli 22 Kazım Koyuncu 24 Şiir (Kader) 26 Şiir (Bir Can) 27 Şiir (Öğretmenim) 29 Çocuklar Albümü 30 Zeka Soruları 32 Şiir (Çünkü...) 33 Sevgidir bağımız bizim Sevdamız köyümüz bizim

Gökçeoluk Ailesi İkinci sayımızla merhaba; Değerli okurlarımız, bu sayımıza ailemiz hakkındaki bazı bilgileri paylaşarak başlamak istiyoruz. Neden çıkıyor bu dergi, biliyor musunuz? Hatırlatmak için; Neyi mi? Öyle bir ailedir ki bu; 500 yıllık bir tarihe, binlerce kalbe ve güçlü bir sevgi bağına sahiptir. Sevgi, kardeşlik, bağlılık, paylaşım, bu güzel ailenin anahtar kelimeleridir. Öyle bir ailedir ki bu yediden yetmiş yediye bir candır, gönüllerde aynı sevda, gözlerde aynı ışık, kulaklarda aynı ses vardır. Dudaklar hep aynı şarkıyı haykırır. Gökçeoluk Sevdalısı olmak işte böyle bir şeydir. Bu sevda her geçen gün büyür, çoğalır, her yeni canla, can bulur. Sığmaz kabına, bir dünya olur. İçinde cennet köyümüzün bulunduğu, soğuk suların serinlettiği, köylülerimizin birlik, beraberlik içinde huzur bulduğu bir dünyadır bu. Bu dünya bizimdir. Bunu unutmayalım. Unutan olursa tatlı dille hatırlatalım. Aynı ailenin birer parçası olduğumuzu sadece düşünmeyelim. Bunu yeri geldiğinde çevremize ve birbirimize de hissettirelim. Çünkü bildiğiniz gibi sevgi paylaşmadıkça büyümez, paylaşalım ki sevdamız hayat bulsun, sevda neymiş, memleket neymiş, can neymiş, herkes bilsin değerli canlar. Önyargılardan uzak bencil değil sencil bir düşünceyle sahip çıkalım sevdamıza Ortak paydamız: sevgi, niyetimiz: faydalı olmak, sevdamız: köyümüz, köylümüz, kültürümüz Malım mülküm servetim hepsi evde kaldı. Eşim, dostum, akrabam geçtiğim yolda kaldı! Dostlarımdan birisi benden hiç ayrılmadı; İnanarak yaptığım, iyilikler benimle geldi. (Hacı Bektaş Veli) Gökçeoluk Dergisi bu düşüncelerle hayat bulmuştur. Niyetimiz bellidir. Sevdamız bellidir. Köyümüzü, köylümüzü sevmek, saymak temel prensibimizdir. Peşinde olduğumuz maddi beklentiler değil, manevi kazançlardır. Bu yolda, desteklerini varlığıyla, duruşuyla, nefesiyle veya başka bir şekilde hissettiren tüm dostlara teşekkürlerimizi sunuyoruz. Hatalarımızı, önyargılardan uzak ve iyi niyetle bize yansıtan, yansıtmayan ve sevdamıza sevda katan, katmayan tüm canlara bir kez daha teşekkürler Unutmayalım, İncinsek de incitmeyelim Sezgin ÇOLAK (Tarih Öğretmeni)

www. Gökçeoluk Dergisi E-Dünyada Gökçeoluk Sevgili dostlar merhaba; Yaşadığımız yüzyılda insanların tam anlamıyla kaynaştığı e-dünyada biz Gökçeoluk sevdalıları kendi benliğimizi koruyarak var olmalıyız. Bizde bu düşünceyi hayata geçirmek amacıyla Gökçeoluk sevdalıları olarak geniş kapsamlı bir projeye giriştik. Sizlere bu projelerimizden biraz bahsetmek istiyorum. Gokceoluk.com Öncelikle tüm Gökçeoluk sevdalıların köyümüz hakkında merak ettiği bilmek istediği bilgi ve görsel verilerin sunulduğu, Gökçeoluk sakinlerinin kendi e-posta adresleri ile işlem yapabilecekleri bir haberleşme mekanizmasının olduğu, hem güncel hem geçmiş etkinlik, haber bilgilerinin takip edilebildiği, kendi aramızda sohbet edebildiğimiz, köy sakinlerinin düğün, ölüm ve yemek gibi güncel durumlarını takip edebildiğimiz bir internet uygulaması geliştireceğiz. Aynı zamanda bu uygulama içerisinde liseye veya üniversiteye hazırlanan Gökçeoluk sevdalılarının eğitimlerine katkıda bulunacak çevrimiçi test modüllerinin bulunduğu, çevrimiçi veya offline konu anlatım kısımlarının olduğu, üniversite veya liseler hakkında bilgilerin olduğu bir eğitim bölümü bulunacak. Uygulamamızın yönetim mekanizmasında Gökçeoluk Derneği üyelerinin işlemlerinin yürütüldüğü mekanizmalar yer alacaktır. Tüm uygulamaları hayata geçirme sürecimizde sizlerin fikir, görsel veya yazılı doküman bilgilerine her zaman ihtiyacımız olacaktır. Şimdiden yardımlarınız için hepinize teşekkür ediyorum. Utku ÇINAR Bilgisayar Mühendisi

İbis aethiopica İbiski) görsel Çocukluk ve gençlik yıllarım Tokat ta geçti. Ama her yaz köyümüze gitmeyi hiç ihmal etmedik. Okullar tatil olunca ailece hazırlığımızı yapar köyümüze gitmek için yola çıkardık. Önce Niksar arabalarına daha sonra da Reşadiye arabalarına biner Fatlı köyünde inerdik. Oradan Bederos tarlalarının yanından yukarı doğru yürüyerek Puluç köyü içinden yaya olarak Çolaklar mahallesine giderdik. Eğer şanslıysak rastladığımız bir Traktörle önce İbiski ye uğrar, daha sonra da Çolaklar a geçerdik. Köy dönüşü arkadaşlarıma büyük bir heyecanla köyde yaşadıklarımı anlatırdım. Sorarlardı bana köyümüzün adını, ben de Niksar ın İbiski köyü diye cevaplardım. Bir gün resmi dairede işim vardı. Nerelisin diye sordular. Ben de Niksar ın İbiski köyündenim dedim. Kimliğinizde Gökçeoluk Köyü yazıyor dedi, görevli memur. O güne kadar hiç fark etmemiştim veya fark ettiysem de önemsememiştim. Ancak o gün çok zoruma gitmişti. Babama sordum bizim köyün adı tam olarak ne diye. Babam köyümüzün adının İbiski olduğunu ancak sonradan adının değiştirildiğini, niye değiştirildiğini bilmediğini sadece resmi dairelerde Gökçeoluk Köyü denildiğini anlatmıştı. Gerçekten de bizim köyden ve çevre köylerden hiç kimse Gökçeoluk Köyü demiyor herkes İbiski diyordu. Herkesin İbiski dediği ve Osmanlı Devletinin 1574 yılındaki haritalarında bile İbiski diye geçen köyümüzün 500 yıllık ismine sonradan Gökçeoluk Köyü denmesine her zaman içerledim. Yıllar sonra okuduğum bir kitapta 1960 lı yıllarda Kıbrıs taki olaylar üzerine tepki olarak Türkiye deki yabancı kökenli yerleşim yerlerinin isimlerin değiştirildiğini öğrendim. O zaman kendi kendime sordum. İbiski kelimesi ne anlama geliyor acaba? Sözlüklere baktım karşılığı yoktu. Ancak Türk Dil Kurumunun hazırladığı Türkçe sözlükte sadece (Yunanca kökenli, bazı sözlüklerde Rumca kökenli olduğu yazıyor.) İbis kelimesi vardı. İbis in sözlükteki anlamı Tropik ve ılıman bölgelerde açık arazide yaşayan, boyu 60-75 cm., bacakları kuvvetli, türlerine göre kırmızı, tunç rengi, siyah veya beyaz gibi renklerde olan bir kuş, Çeltik kargası, Mısır Turnası (İbis aethiopica) olarak yazıyor. Bunu okuyunca belki de köyümüzde yaşayan bir kuş türüne istinaden İbis isminden türetilerek İbiski diye söylendiğini düşündüm. Bazı köy büyükleri de önceleri köyde yaşayan İlbis adında bir şahıstan geldiğini ifade ediyor. Neticede Türkçe karşılığı yok. Peki köyümüz içerisinde kullandığımız yer isimlerine baktınız mı hiç? Mesela Çolaklar mahallesine giderken Bederos Tarlalarının yanından geçiyoruz. Bederos ne anlama geliyor? Bunun da Türkçe karşılığı yok. Ancak Ermeni kökenli bir isim. Bederos u araştırdığımızda Ermeni bir yazarın Soyadı olarak karşımıza çıkıyor. Muhtemelen burada daha önce yaşamış olan bir Ermeni vatandaşımızın adı veya soyadına istinaden bu isimle söyleniyor. Çolaklara çıkarken Puluç köyü var. Yolumuzu kısaltan bu köyden geçerken hiç aklınıza geldi mi acaba Puluç un anlamı nedir diye? Türkçe sözlüğe bakınca veya internetten arayınca karşınıza çıkıyor. Neyse bunun anlamına da bir zahmet siz bakın, şimdi buraya yazmayalım. Bunun gibi köyümüzde benim bilmediğim ama sizin aklınıza gelen başka yer isimleri de olabilir. Anlamlarına bakmakta fayda var. Sonra yanlış anlayan falan olur! Ama ne olursa olsun Köyümüz 500 yıldan beri İbiski adıyla özdeşleşmiş ve vazgeçemeyiz. Yine sordukları zaman İbiskiliyim diyorum. Ancak köyün adını değiştirenlere de eskisi kadar kızmıyorum. Keşke köyde yaşayanlara da bir sorsalardı, ya da yeni moda uygulama ile mini referandum yapsalardı köyün adı ne olsun diye. Daha iyi olmaz mıydı? Kaan ÇOLAK - İzmir

Gökçeoluk Dergisi Anadolu Aleviliğinde Musahiplik Ö l m e - den önce ölünüz. Mahşer olmadan hesabınızı görünüz. Ama nasıl olmalı dersen, yani sizler hırsınızı, nefsinizi öldürün ve Pir eteğini tutun. Yani musahip tutup, onunla sırat-ı müstakim (hak yolu, doğru yol) üzere yola gidip malı mala, canı cana katıp, birbirine teslim olup yılda bir kez peygamber vekili Pirin yamacına geçtiğinde kabirde mahşerde olacak suallerin Pir ona sual ede. Ol talibin fiili her ne ise Pir e ilam ede, bildire! (İmam Cafer-i Sadık Buyruğu) Musahiplik, Anadolu Aleviliğinde, inanç mensubu ikrar vermiş evli iki kişinin eşleri ile birlikte (dört kapılı), ahirete kadar kardeş kalacaklarına, birbirlerini koruyup kollayacaklarına, birlik ve beraberlik içerisinde yaşayacaklarına toplumun ve dedenin huzurunda söz vermeleri şeklinde gerçekleştirilen, sonradan kazanılan bir akrabalık türü olarak tanımlanabilir. Hayat boyunca sadece bir kere gerçekleşebilen bu anlaşmanın ölüm, düşkünlük, ayrılık gibi durumlarda bozulması durumunda tekrarı mümkün değildir. Çünkü ahret kardeşliği (yol kardeşliği) de denilen musahiplik ölünceye kadar sürmektedir. Musahip olacak kişilerde belli şartlar aranmaktadır: Aynı dili konuşuyor olmaları, Aynı mahalle, köy, ilçe veya ilde oturuyor olmaları, Yol a girmek için her iki adayında ikrar vermiş olması, Her iki adayın da evli olması (bekâr iki aday yol a ikrarını vermiş olmak şartıyla musahip seçer, ancak evlendikten sonra musahip olabilirler. Pir Sultan Abdal ın bir nefes inde belirtildiği gibi musahiplik bir farz yani Alevilik inancının temellerinden biridir. Eğer farz içinde farzı sorarsan Yine farz içinde farzdır musahip Dört kapıdan kırk makamdan ararsan Yine farz içinde farzdır musahip Musahipsiz kişi ceme gelir mi Ettiği niyazlar kabul olur mu Muhammed Ali yolunda dermen bulur mu Yine farz içinde farzdır musahip Pir Sultan Abdal Adayların aileleri arasında küskünlük, dargınlık, kan bağı akrabalık ve iki göbek ötesine kadar evlilikle kurulan akrabalık bulunmaması gerekir. Musahip olacak tarafların toplumsal bakımdan (eğitim, meslek, yaş, ekonomik durum) birbirine denk olması, arada büyük farklılıkların bulunmaması gereklidir. Bütün bu özellikleri taşıyan, birbirlerini belirli bir süre gözleyen ve değerlendiren iki kişi, musahip olmaya karar verdiklerinde, yolun kurallarını bilen bir rehberin öncülüğünde cemde dara durum, köy halkından sorulduktan sonra dede tarafından dualanırlar. Musahip adaylarına, birbirlerini denemeleri ve musahipliği yürütüp yürütemeyeceklerine karar vermeleri için sınama ya da kazanç denilen bir yıllık bir süre verilir. Kazanç süresi sonunda musahipliğe karar veren iki kişi rehber tarafından boyunlarına mendil veya tığbent bağlanarak cem meydanına getirilir. Burada eşleri ile birlikte dâra durup toplumdan sorulduktan sonra üzerilerine beyaz bir çarşaf örtülerek dededen dua ve nasihat alırlar. Bu beyaz çarşaf yaşarken ölmenin, ölmeden önce ölmenin ve kefenlenmenin simgesidir. Bu ölümle insanın nefsi kötülüklerden arınmış olur. Bu törenle musahipliğe girmiş olunur.

Bakınız evlatlarım! Sizin sülük ve arzu ettiğiniz musahiplik kavli, büyük kapıdır. Bu musahiplik kavli iptida Ali ile Muhammed den kalmıştır. Bunun kadrini bilmeli. Şimdi, birbi rinize candan bağlı mısınız? Birbirinizi seviyor musunuz? Bu ikrar dan, bu iman dan dönmeyesiniz.... Senin kanın, benim kanım. Senin cismin benim cismim... Kavline giriyor sunuz. Canı candan, kanı kandan, teni tenden, malı maldan ayırmayacaksınız. Ayıracak olursanız, lanet olsun mu? (Üç kez söyletecek). Hazret-i Ali nin Zülfikânna uğraya mısınız? Yüzünüz kara olsun mu?... Musahipler eyvallah diye cevap verirler. Ondan sonra, On İki imamların adlarını anıp: İkrarınız kadim ola, yüzünüz ağ ola. İşiniz sağ ola. Muhammed Ali yardımcınız, gözcünüz, bekçiniz ola. Bu ahid den bu peymandan (sözden) dönmeyesiniz. Birbirinize muhab betiniz daim ola... Pirinizin, rehberinizin yoluna canınız fe da ola.... Haramdan, zinadan, yalandan, kinden, kibirden... beri olasınız.... Üçler, Beşler, Kırklar, Yediler, Erenler... Âşıklar,... Hıdır Abdal Sultan, Gözü Karaca Ahmed Sultan, Virani Abdal, Sultan Nesimi, Hatayi Sultan, Kızıl Deli, pirim Hünkâr Hacı Bektaş Veli bu ahidde, bu demanda ber-karar eyleye. Gerçeğin demine hü mü mine ya Ali...* Kardeş çocukları evlenebildiği halde, kan kardeşliğinden daha öte bir kavram olarak değerlendirilen musahiplikte musahip çocukları birbiri ile evlenemezler. Hatta kimi yörelerde bu yasak 3 göbeğe kadar sürmektedir. ** Musahip kardeşler kadın hariç birçok konuda teklifsiz ortak sayılırlar. Birinin evinde bulunanın diğerinin evinde de bulunması, bulunmadığı durumda ortak kullanılması gerekir. Musahip, musahibinin evine teklifsiz girip yemeğini teklifsiz yemelidir. Çünkü onun kardeşidir. Ekonomik anlamda yardımlaşma musahipliğin temel niteliklerinden biridir. Musahipler, kendi çocukları kadar musahip kardeşinin çocuklarından da sorumludur. Dipnotlar: *Murat OKAN, Türkiye de Alevilik, İmge yayınevi, Ankara, 2004. S.77. (Şeyh Safi Buyruğu nun bir nüshasına eklenmiş bölümden aktaran Yaman 1995: 213-214). ** Konuyla alakalı mevcut kaynaklara bakıldığında bu geleneğin farklılıklar gösterdiği görülmektedir. bazı yörelerde musahip çocukları ile sınırlı olan bu kural bazı yörelerde ise 3 göbeğe kadar sürebilmektedir. Tespitlerimize göre Erdebil Ocağına ve/veya Kul Himmetliler tekkesine mensup olan Gökçeoluk Köyü nde bu gelenek 3 göbeğe kadar sürebilmektedir. bu konuda daha detaylı bilgi için bkz. Dr. Cenksu ÜÇER, Tokat Yöresinde Geleneksel Alevilik Uluslararas Bektaşilik ve Alevilik Sempozyumu Bilddirileri, Ayhan Aydın, Alevilik-Bektaşilik Söyleşileri, İsmail Kaygusuz, Musahiplik. İsmail Metin, Aleviliğin Anayasası

Gökçeoluk Dergisi Musahipliğin kaynağı, alevi söylencelerinde Hz. Ali ile Hz. Muhammed in musahip kardeş olduğu inanışına dayandırılır. Bu inanışa göre, Hz. Muhammed, Veda Haccı dönüşü Gadiri Hum mevkiinde yaptığı konuşmada inananlardan kendilerine bir kardeş tutmalarını istemiş ve bu kardeşli üzerine ant içtirerek bu beraberliğin ölene kadar bozulmaması gerektiğini söylemiş, kendine de Hz. Ali yi musahip kardeş seçmiştir. Musahiplik buradan kalmıştır. Musahipliğin tarihsel kökeni konusunda ise farklı görüşler mevcuttur. Baki Öz e göre, Musahipliğin kaynağı Asya dır. İskitlerde (Saka) ileri ölçüde kardeşlik vardır. Bu örgütlenme Harezm de yaygındır. Asya ve şaman kökenli olan musahiplik Oğuzlar yoluyla Ahilere geçmiş oradan da Aleviliğe girmiştir Melikoff a göre: Musahipliğin Karahanlılar döneminde Orta Asya da çeşitli şekillerde görüldüğünü fakat Türklerde görülen anda ya da andlık kurumunun (kan kardeşliğinden) farklı olduğunu belirtir. Sözcüğün aslı Arapçadır ve sohbet kökünden gelmektedir. Musahiplik sisteminin özünde taşıdığı sosyal dayanışma ve organizasyon niteliği, hangi kaynaktan gelmiş olursa olsun, Anadolu Aleviliği inancının özünde yatan insancıl anlayışın ışığında yeniden yorumlanarak şekillenmiş olmalıdır. Alevi topluluklarına özgü böyle bir toplumsal bağ bir tür dayanışma kurumu olan musahipliğin, günümüzde ideal anlamıyla yaşandığı pek söylenemez. Bu geleneksel kurumun ideal olarak hayata geçirilememesinde; köyden kente göçün de nedeni olan ekonomik ve sosyal değişimlerin etkisi vardır.

Notlar: Musâhiblik Hz. Peygamber Muhammed Mustafa (SAV) dan kalmadır. Allah ın emri ile Hz. Muhammed, Hz. Ali ile musahip olmuşlardır. Bu nedenle her mümin e musahiplik hem farz hem de sünnet olmuştur. Günümüze kadar musahiplik devam etmiş, bundan sonra da mümin kullar arasında devam edecektir. Musahiplik hakkında âyetler: Köyden Şehire göçle birlikte kaybolmaya yüz tutan değerlerimizden biri haline gelen Musahiplik makamına sahip çıkmak zorundayız. Şehir hayatının yozlaştırıcı unsurlarına karşı kültürel değerlerimizi savunmalıyız. Bizi biz yapan tüm değerlerimizi genç nesillere aktarmak için elimizden gelen tüm çabayı göstermeliyiz. Sahip olduklarımıza sahip çıkmazsak eğer, çocuklarımız sahipsiz kalacaktır. (1) Sebe suresi, âyet 46; (2) Enfâl suresi, ayet 73; (3) Nisa suresi, âyet 33. Hz. Peygamber efendimiz Hz. Ali ile musahip olunca, Mekke ve Medine halkını da birbirleriyle musahip etmiştir. Ama ne yazık ki Emevi halifeleri bu kutsal emre uymamışlardır. (1) Sebe1 suresi, âyet: 46 nın anlamı: «De ki, size tek bir öğütte bulunuyorum: Allah için ikişer ikişer, birer birer ayağa kalkmanızı, sonra da iyice düşünmenizi ( istiyorum ). Arkadaşınızda cinnet diye bir şey yoktur. O (Hz. Muhammed) ancak çok şiddetli bir azâbdan önce sizi uyaran bir peygamberdir.» (2) El-Enfâl suresi, âyet: 73 ün anlamı: «Kâfir olanlar bile birbirinin yardımlaşma yeryüzünde fitne ve fesat olur.» (3) En-Nisâ suresi, âyet: 33 ün anlamı: «Erkek ve dişiden» her biri için baba ve ananın, yakın hısımların terekelerinden de vârisler yaptık. Ahd ile yeminlerinizin bağladığı kimselere (musahiplere) dahi hisselerini verin. Allah her şeyin üstünde hakiki şahittir.

Gökçeoluk Dergisi Ülkemizin Kaçırdığı En Büyük Eğitim Projesi: Köy Enstitüleri Mezun olduğumuzda bize, Orası hep diken, siz oraya gül olarak gidiyorsunuz. bizden aldığınız eğitimle dikenli tarlayı gül tarlasına çevireceksiniz denmişti. K öy Enstitüleri nde yaşam, dönemin öğretmen ve öğrencilerinin anlatımı ile tam birliktelik, katılım, yetki ve sorumluluk bilinci içinde olmuştur. Enstitülerde kararlar yönetici-öğretici-öğrenci üçlüsünün katkı ve onayıyla alınır. Okul yöneticileri ile öğrenciler her konuyu tartışabilirler. Enstitüleri nin kuruluşunda Atatürk politikası uygulanır, tarıma elverişli arazilerin seçilmesine özellikle özen gösterilir. Eğitim anlayışı açısından Köy Enstitüleri yle diğer okullar arasında çok önemli nitelik farkı bulunmaktadır. Köy Enstitüleri ne eğitim anlamında yüklenen sorumluluk ağır ve anlamlıdır. Köy Enstitüleri ndeki anlayış o dönemde Eğitim, Üretim içindedir şiarıdır. Hep beraber ülkeyi kalkındırmak için üretmek ve hayata birlikte bakmaktır. Cumhuriyeti kuran genç kadro, büyük çoğunluğu köylü olan ve aynı oranda okuma yazma bilmeyen toplumu kısa yoldan okuryazar yapmak istiyordu. Bu proje aynı zamanda ülkemizin çağdaşlaşma ve modernleşme projesiydi. Yine genç cumhuriyet kadrosu, demokrasiyi altın tepside sunmuştu ve yaşaması için altının doldurulması gerektiğinin farkındaydı. Onun için demokratik bir yapılanmanın zorunlu olduğunun farkındaydılar. Bunun başarılması için de çok yönlü yetişmiş, özgüveni gelişmiş, karşılaştığı sorunu çözebilen yetenekli ve zeki köy çocukları ile işe başladılar. Eğitim ve öğretim sorun çözmeye yöneliktir Özellikle Türkiye gibi halen köy kökenli ve tarıma dayalı yapılarda modelin önemi çok sonradan daha iyi anlaşılmıştır. Çünkü köy çocukları bu modelde hem eğitiliyor hem de geleceklerini hazırlıyorlardı. Küçücük çocuk köyünden geldiği gibi üretimin içerisine giriyor, kendi okulunu kendisi yapıyor, koyun güdüyor, müzik yapıyor, klasik eserler okuyor. Kendisine koyun gütmesi söylenen çocuk artık sorumluluk almış olmakta ve kendi sorumluluğunu ve bilincini oluşturmak zorunda. İsmet İnönü Hasanoğlan da yol kenarında koyun güden çocukların azıklarında ekmek parçasının yanında klasikler görünce aradığını bulduğunu ve gelecekten umutlu olduğunu belirtir. Duvar ören, tarım yapan, marangozluk, demircilik yapan, aynı zamanda dünya klasiklerini okuyan ve müzik yaparak ruhunu güzelleştiren mutlu insanları yetiştiriyordu. Bilindiği gibi bu şekilde yetişen çocuklar kendilerine güveni olan, mutlu ve üretken insanlardır. Ancak bugün özgüveni eksik, çok sayıda insanın mutlu olmadığı ve kimseye güvenmediği bilinmektedir. Karşısındakine güvenmeyen kendisine de güvenemez. İşte Cumhuriyetin genç kuşağı üreten, paylaşan ve dönüştüren demokrat insanlar yetiştirerek ülkenin modernizasyonunu hedefliyorlardı. Bu, onların ülkenin geleceğine ilişkin temel felsefeleridir. 10

Bu yurdun gerçek sahibi ve toplumumuzun büyük çoğunluğu köylüdür. İşte bu köylüdür ki, bugüne kadar bilgi ışığından yoksun bırakılmıştır. Bundan ötürü, bizim izleyeceğimiz milli eğitim politikasının temeli, önce bilgisizliği gidermektir..bir yandan bilgisizliği gidermeye çalışırken, öte yandan da yurt çocuklarını toplumsal ve ekonomik alanlarda etkin ve verimli kılmak için, gerekli olan bilgileri uygulayarak öğretme yöntemi ulusal eğitimimizin temelini oluşturmalıdır Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize görecekleri öğrenimin sınırı ne olursa olsun, en önce ve her şeyden önce, Türkiye nin bağımsızlığına, kendi benliğine ve ulusal geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla savaşma gereği öğretilmelidir. (15 Temmuz 1921, Maarif Kongresi, Ankara) Eğitim ve öğretimde uygulanacak yöntem, bilgiyi insan için gereksiz bir süs, bir baskı aracı, ya da bir uygarlık zevkinden çok, gerçek yaşamda başarıya ulaşmayı sağlayan, uygulanabilen, kullanılabilir bir aygıt haline getirmektir. (1 Mart 1923 deki TBMM konuşması) Köy Enstitülerinden yetişen evlatlarımızın muvaffakiyetlerini ömrüm boyunca yakından ve candan takip edeceğim (İsmet İnönü) Kaynaklar: * Kuruluşunun 50. Yılında Köy Enstitüleri. Ankara: Eğit-Der yay. 1990. 12-37. *Akyüz, Yahya. Türk Eğitim Tarihi (Başlangıçtan 1988 e). Ankara, A.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi yay. 1989. (s. 432-437) * Milli Eğitim Bakanlığı. Köy Enstitüleri Öğretim Programı. Ankara, Milli Eğitim Basımevi, 1947. * Milli Eğitim Vekaleti. Öğretmen Okulları ve Köy Enstitüleri Programı. Ankara, Milli Eğitim Basımevi, 1953. * Cicioğlu, Hasan. Türkiye Cumhuriyetinde İlk ve Ortaöğretim. (Tarihi Gelişimi). Ankara, A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi yay. 1982. (s.302-304) * http://www.elyadal.org/pivolka/17/koyens.htm 11

Gökçeoluk Dergisi...Soğuk Oksijenli Su... kırılgan bir yağrağın sessiz düşüşündeki asletti yüzünün ifadesi... giderken bir insan aynı anda bir bakışla hem aşık edip hem nefret ettirebilir mi? sağnak yağışlı bir günde sessiz bir limanın rüzgar uğultusunda, yüzüme çarpan o tuzsuz sade sudalarda... başımı kaldırıpta seni aramak ıslak,küçülmüş,umutsuz bakan gözlerle. uzun bir menzil görünmesede liman boyunca uzanmaya çalışmak, hissetmeye çalışmak, kuru ayazın içimdeki titrekliğinde... göz ucuyla bakmak her giden geminin ardından. varlığınla yokluğun arasında ıslanmak. limanın denize bakan kıyısında yolun son noktasında düşüncelerimi toplayabilmek susabilmek suskuluğumla... ıslanmış siyah bir eldivenin pamuksuluğunda silmek gözyaşlarımı, bir iç çekmek sonrasında soğuk oksijenli su ile hatırlamak o an Orhan VELİ i ayrılış şiiriyle, Baka kalırım giden geminin ardından; Atamam kendimi denize, dünya güzel; Serde erkeklik var, ağlayamam. diyebilmek... Hakan YILMAZ (Üniversite Öğrencisi) BU ÖYKÜ BEN BİTMEDİKÇE BİTMEZ BENCE (YA SİZCE) Şimdi git aklımdan sonra yazacağım sana demeyeceğim bu sefer ortalık darmadağın oysa Ne kalem yakınımda ne de kağıt Susturayım diyorum kesip atayım yüreğimin dilini böyle ulu orta konuşup acıtıyor içimi Şimdi git aklımdan demeyeceğim. Kaç kelime kaç cümle sigar ki imkânsızlaşan sana Gidiyorum şimdi... Biliyorum elinin elime deydiğini.:( Şimdi sus diyorum konuşturma beni deli deli Veda ederken sana sırlarımı acılarımı bırakıyorum bir tek..deli de it de köpek de Ellerin dar ağacı olsun bana Lime lime et Hatta yakabilirsinde beni.. Ama ne olur Kaderim ne olur seni sevmiyorum yada seni terk ediyorum deme bana demiştin. Bitik hafızam bu cümleyi unutmuyor Ne yakabilirim seni nede lime lime edebilirim, ellerim de dar ağacıda olamaz asla Terk ettim Sonumuz çoktan yazılmıştı Başrolde Hasta Sen. Yorgun Ben.. İki sakat sevdaydı bizimki Sen benden sonra ölüm diledin Allah dan Ben ise gitmekle kalmak arası sıkışıp kaldım Ellerimden sana değil kendime dar ağacı yaptım. Kader Tunç Gönderen: Birol Bekar 12

ÜNİVERSİTE REHBERİ [ Gizem KEÇE ] MOLEKÜLER BİYOLOJİ ve GENETİK MÜHENDİSLİĞİ Moleküler Biyoloji ve Genetik bilimleri, canlılıkla ilgili özelliklerin nasıl kazanıldığını, evrimini, günümüzde ulaştıkları noktadaki genetik ve biyolojik özelliklerini içerir. Ancak, bu bilimler hayatın özelliklerini belirlemekle sınırlı değildir, aynı zamanda bu bilim dallarının geliştirdiği gen mühendisliği teknikleri biyoteknolojide yeni bir çağın oluşmasına yol açmıştır. Rekombinant aşı ve ilaçlar, genetik hastalıkların erken tanısı ve tedavisi, gen aktarımı yöntemi ile istenilen özellikler kazandırılmış bitki ve hayvanların elde edilmesi gibi konularda gen mühendisliği uygulamaların kapsamı içine girmektedir. Amaç Moleküler biyoloji ve genetik bilimlerinin çeşitli alt dallarında teorik ve uygulamalı bilgilerle donatılmış kalifiye elamanların yetiştirilmesi, Özellikle kanser moleküler biyolojisi ve bitki biyoteknolojisi alanlarında araştırmaların yürütülmesi amaçlanmıştır İş Olanakları Devlet Planlama Teşkilatının 5 yıllık kalkınma planlarında, moleküler biyoloji ve genetik bilimlerinin kapsamına giren genetik mühendisliği ve biyoteknoloji, öncelikli alanlar olarak tanımlanmış ve günümüzde bu alanlarda yetişmiş insan gücünün önemine dikkat çekilmiştir. Türkiye de ise bugün, gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında bu konularda temel alt yapı ve güncel bilgilerle donatılmış eleman sayısında önemli bir açık olduğu görülmektedir. Türkiye, özellikle önümüzdeki yıllarda çok daha büyük önem kazanacak olan bu konularda, çağın gerisinde kalmamak için bu açığı kapatmak zorundadır. Bu bağlamda, programdan yukarıda belirtilen niteliklere sahip olarak mezun olacakların bu gün için aşağıda belirtilen sektörlerde istihdam edilmeleri mümkündür. Ancak, hızla değişen koşullar ve yeni ihtiyaçlara bağlı olarak, gelecek yıllarda bunlara yeni istihdam alanlarının eklenmesi de kaçınılmaz olacaktır. Yurt içi ve yurt dışı üniversiteler ve araştırma kurumlarında bilimsel kariyer Biyoteknolojiye dayalı üretim ve çalışma yapan ilaç, besin vb. sektörlerde araştırma-geliştirme Sağlık, tarım, hayvancılık ve çevre kuruluşlarında araştırma-geliştirme ve uygulama Genetik mühendisliği ve biyoteknoloji alanlarında gerekli alt yapı ve malzemeyi sağlayan ve hizmet veren kuruluşlarda teknik eleman İlaç sektöründe ürün sorumlusu Eğitim ve pazarlama Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Taban tavan paunları BİLKENT ÜNİV. ORTA DOĞU TEKNİK ÜNİV. BOĞAZİÇİ ÜNİV. İSTANBUL TEKNİK ÜNİV. İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ İSTANBUL ÜNİV. HALİÇ ÜNİV. CUMHURİYET ÜNİV. BİLKENT ÜNİV. HALİÇ ÜNİV. 364.174 360.494 358.724 350.984 347.192 345.388 341.939 334.836 329.901 265.517 13

Gökçeoluk Dergisi Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa «PLEV- NE Kahramanı» diye anılan ünlü büyük askerdir. Tokat ta doğdu. Küçük yaşta İstanbul a gelerek Beşiktaş Askeri Rüştiyesi nde okudu ve 1852 de Harbiye den mezun oldu. Ömrünü savaş alanlarında geçirdi. 1876 da Zayçar da Sırplar a karşı zaferi ile Müşir (Mareşal) rütbesine ulaştı. Osmanlı - Rus savaşında Plevne yi müdafaasında gösterdiği kahramanlıktan ötürü «Gazi» unvanını aldı. Fatih Camii avlusundaki türbesinde bulunmaktadır.. Adı yüz yıldan beri dillerde dolaşan destanlaşmış bir kahramandır. Gazi Osman Paşa nın Plevne de yarattığı şanlı sayfayı bilmeyen yok gibidir. Tuna nehri akmam diyor Etrafımı yıkmam diyor Sânı büyük Osman Paşa Plevne den çıkmam diyor... Osman Paşa, Plevne nin Ruslara karşı müdafaası emrini alarak, Vidin den kalkıp geldiği o tarihlerin isimsiz şehri Plevne nin stratejik bakımdan fukaralığı ile karşılaşmıştı. Doğru dürüst bir kalesi dahi bulunmayan Plevne yi elde mevcut imkânsızlıklar içinde mümkün mertebe takviye etmeye çalıştı. Ruslar 20 Temmuz 1877 günü Plevne ye, bu doğru dürüst tahkim edilememiş şehre ilk taarruz- Tokpapı Müzesinden larını yaptılar. Gazi Osman Paşa elindeki 23 bin asker ve 58 top ile yaman bir direniş gösterdi;ruslar 2.847 ölü vererek uzaklaştılar. Uzaklaştılar, fakat gitmediler. On gün sonra bu kez 50 bin asker ve 184 top ile saldırdılar Plevne ye. Bu ikinci hücum Ruslar için ilkinden çok daha ağır bir yenilgi olmuştu. Bu kez Plevne kapılarında 7.305 ölü vererek çekildiler. Osman Paşa on gün içinde kazandığı bu iki büyük başarı ile adını bütün dünyaya duyurmuştu. Bunu 11 eylül günü üçüncü zafer izledi. Üçü general olmak üzere 350 subay ile 15.553 asker kaybetmişlerdi Ruslar bu kez. Tekrar geri çekildiler. Fakat bu yaman vuruşmada Osman Paşa kuvvetlerinden 3.500 şehit vermişti. 14

Bu muhteşem zaferiyle «Gazi» unvanını almıştı Osman Paşa. Askerlik tarihinde topraktan meydana getirdiği istihkâmlarıyla mucizeler yaratan bu Türk kumandanı bütün dünyanın hayranlığını kazanmıştı. Böylesine kahramanlıklar gösterip hayranlık kazanan Türk kumandanı, beklediği yardıma bir türlü ulaşamıyordu. Osmanlı Ordusu nun içindeki kumandanlar rekabeti ve kıskançlık, Gazi Osman Paşa yı o toprak istihkâmların arkasında bir avuç askeri ile baş başa bırakmıştı. Geçen günler büsbütün aleyhe sonuçlandı. Yardıma gelebilecek ordular da yenilgilere uğradılar. Bütün etraf bitip tükenmek bilmeyecek bir düşman ordusu tarafından sarılmıştı. Avrupa daki Rus Orduları Başkumandanı Grandük Nikola 30 Ekimde bir mesajla durumu bildirdi. Nikola mesajında, Osmanlı kuvvetlerinin mutlaka yenileceğini belirtiyor, daha fazla kan dökülmemesi için «teslim» olmalarını istiyordu. Gazi Osman Paşa nın cevabı «Hayır» oldu. Her çareyi denemeden teslim olmayı kabul etmiyordu. Direnmeye kararlıydı. Fakat düşman, karşıda bir deniz gibi uzanıyordu. Tek kurtuluş ümidi bir «Çıkış hareketi»ne bağlı kalmıştı artık. 9 Aralık 1877 günü. Plevne müdafileri «Allah Allah» nidaları arasında çıkış harekâtına girişti. Fakat bir avuç yorgun asker ile başarılacak şey değildi bu. Hele askerinin önünde ilerleyen Gazi Osman Paşa dizinden ağır bir kurşun yarası alıp düştüğü anda her şey bitmişti... Ertesi gün Plevne ye gelen Rus Çarı, yanına getirilen Gazi Osman Paşa yı ayakta karşılayıp elini sıkmıştı. «Neden teslim olmadınız?» sualine kahraman kumandan şu cevabı verdi: «Devletim bana düşmanı gördüğün zaman silâhını terk edip teslim ol demedi. Beni Plevne ye savaşmak için gönderdi...» Çar onu heyecanla dinlemiş ve aynı heyecanla kutlamıştı: «Tebrik ederim sizi Mareşal... Sizin gibi kahraman bir kumandanın kılıcı alınmaz. Siz askerlik tarihinin en şanlı bir sayfasını yazan kahramansınız. Kılıcınızı şerefle taşıyabilirsiniz...» Osman Paşa, kollarına giren Türk subaylarının yardımı ile arabasına bindirilirken Başkumandan Grandük Nikola kendisini tebrik ediyor, Romanya Kralı nın da aralarında bulunduğu yüksek rütbeli subaylar şapkalarını çıkartıp onu selâmlıyorlardı. Bu arada bir Rus kurmay albayı da kahraman Türk kumandanına çiçek veriyordu. Gazi Osman Paşa ya karşı savaşan Rus Generali Skoblef in dediği gibi: «Askerlik tarihi Gazi Osman Paşa ya çok şey borçludur...» Plevne civarında ufak bir kulübede kılıcını General Graneşki ye teslim ederken; «Askerlik namusunu yerine getirmediğimizi kimse inkâr edemez.» diyordu Osman Paşa. Rus generali gözyaşlarını tutamamış kahraman kumandanın uzattığı kılıcı alamamıştı. (100 Ünlü Türk adlı eserden yararlanılmıştır.) 15

Gökçeoluk Dergisi Hüseyin ERVAN Ben bır Aşıkım Ayıp görmeyin Söyleyeceğim cümleyi iyi dinleyin Efkârlandım gine ayrıldım yardan Bu nasıl ayrılıkmış Aniden Birden Selam Dahi gelmiyor siladan yardan Neyleyim Felek Kader Böyleymiş Bilmem soğuk mu Köyün havası Çok dolaştım urfa ile sivası İçerimden gitmiyor Ayrılık yarası Neyleyim Felek Kader böyleymiş Kahbe Felek Bumuydu edeceği Bizlere Yarim iyi Bak Yavrulara Kızlara Dikkat Etmelisin söylediğim sözlere Neyleyim Felek Kader böyleymiş Aldım haberini Bayram idersin Yavruları Bırakıpta Nere gidersin Sevdiğim yar isen yolumu bekle Bensiz Bayramları Nasıl edersin Fabrikada Depolar yağ ile dolu Bitmiyor gâvurun parası pulu Biz mi idik hüdanın gariban kulu Neyleyim Felek kader böyleymiş Ey bülbül bizim elde ötmen mi Göndersem silaya Açap Gitmen mi Bir Ricam var sana sulam etmen mi Neyleyim Felek Kader Böyleymiş Bülbül konma gülün dalına Selamlar götür Nazlı yârime Eğer Acıyorsan benim halime Görüp Halimide yare söyleme Kahpe Felek vurdun beni belimden Haber getir sıla boylu yârimden Kurtar getir sıla boylu yârimden Kader böyleymiş neyleyim Felek Bir elimde Mektup birinde kalem Giden olmuyor ki yollasam selam Yarın haberini kimlerden soram Kader böyleymiş neyleyim Felek 16 Aşık Hüseyin yazma dertli yazını Bıraktın sılada yârin ile kuzuyu Ne zaman giderirsin yürekteki sızıyı Mevlam kerimdir neyleyim Felek Hüseyini sorarsan Rafine ustası Bir aydır olmuşum yavru hastası Gelmez oldun Kör olasıca Niksar postası Neyleyim Felek Kader böyleymiş Dinleyenler Dikkat etsin benim yazıma Bülbül selam götür iki kızıma Ne yapayım güveniyorum Kavalıma sazıma Neyleyim Felek Kader böyleymiş Hudanın Kuluyum Boynum Borçludur Dertlidir yürevim gözüm yaşlıdır Sıfada yarımın bagrı Taşlıdır Neyleyim Felek Kader böyleymiş Hüseyin cümlelerin kafidir biter Yazma daha yazıyı bu kadar yeter Gurbette yavrularım gözüme tüter Neyleyim Felek Kader böyleymiş Herkes Dost olmaz bakma sözüne Sürmeler çekmiş ela gözüne Cennet mekânın olsun gelme gözüme Ah ile efkârın zarıdır Felek Hüseyin Âşıktır kimse kınamaz Arasa İstanbul u yâri bulamaz Ne kadar söylesenseniz alamaz Ah ile Efkârın zarıdır Felek Aldım bileti bindim trene Teşekkür ederim izin verene Müjdeler yatır beni görene Ah ile efkârım zarıdır Felek Geldi yılbaşu aldım izini Yine merhametlimiş tutdu sözümü Dön beri gülüm görem yüzünü Ah ile efkarın zarıdır Felek Hüseyin gariptir düşünür yazar Yarası büyüktür durmadan azar Gül yüzlü yârim sılada gezer Ah ile efkarın zarıdır felek Şerbetimi ez getir Sokakları gez getir Hey postacı eylenme Yardan haber tez getir.

17

Gökçeoluk Dergisi ARAŞTIRMA: KÜLTÜR EMPERYALİZMİ İnsan, diğer varlıklardan farklı olarak üç zaman boyutunu birden yaşar. Geçmişe hatıraları ile bağlıdır. Şimdiki zamanda yaşar ve gelecek ile ilgili düşüncelere sahiptir. Kişisel olarak yaşanan üç boyutlu zaman toplumsal olarak da yaşanır. Toplumun geçmişini bugüne, bugününü yarına kültürün taşıyıcı unsurları vasıtasıyla aktarabiliriz. M illetler sahip oldukları özelliklerini, yüzyıllarca yaşattıkları ve geliştirdikleri kültürlerine borçludur. Bir ulusun kültürü, o ulusu ulus yapan temel değerlerin tümünü kapsar ve bölünmez bir bütündür. Bu bütünün herhangi bir noktasında oluşacak bir yozlaşmanın, inanılmaz bir hızla bütünün diğer noktalarına ve giderek tümüne bulaşması kaçınılmazdır. Millî hayatın devamı bakımından en büyük tehlike, hiç şüphesiz, millet bütünlüğünün çözülmesi, dağılması ve parçalanmasıdır. Bundan dolayı millî kültür, millî birliğin de temelidir. Daha doğrusu, millet varlığını ayakta tutan ve millî bütünlüğü temin eden en önemli unsur, millî kültürdür. Özellikle millî kültür değerleri, fert ile millet arasında sağlam bağlar kurar. Bu bağlar birleştirici, bütünleştirici bir rol oynar; toplumdaki çözülmeleri, dağılmaları ve kopmaları önler; millet bütünlüğünü daima korur. Zira aynı bilgiye sahip olan fertler değil, aynı kültür değerlerini paylaşan fertler, ancak birbiriyle anlaşabilir ve bütünleşebilir. Bugün Türkiye de kültürel yozlaşma vardır. Ve bunun sonucu olarak Türk toplumunun büyük çoğunluğu renksiz, ruhsuz, sanal bir dünyada yaşamaktadır. Gönüller Sultanı Yunus Emre 7 asır önce maddenin şekil verdiği, mananın hayata hâkim olmadığı bir dünyada yaşayan insanların ızdırabını; Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı mısrası ile ifade etmiştir. Gerçekten bütün lükse, konfora, medeniyetin nimetlerine rağmen insanlık gönül darlığı içersindedir. Aristo, asırlarca önce En bedbaht millet, kaleleri ayakta iken kültürü ve ahlâkı harabe olan millettir demiştir. Kültürel yozlaşma beraberinde tabii olarak kültürün ve ahlâkın harap olmasını getirmektedir. Kitle iletişim araçlarının baş döndürücü bir hızla geliştiği dünyamızda, özü korumak şartıyla, değişim, çağdaş dünyayla rekabet etmenin vazgeçilmez şartı olmuştur. Ahmet Hamdi Tanpınar, değişerek gelişmek ve gelişerek devam etmek ten söz eder. Artık 20. asrın başında bazı aydınların söylediği gibi Batının bilim ve teknolojisini alalım ama kültüründen uzak duralım mantığı geçerliliğini yitirmiştir. Çünkü bu mümkün değildir. Japonya eninde sonunda kültürel olarak da Batının tesirine açılmak zorunda kalmıştır. Burada yapılması gereken şey, çok iyi seçmeci, ayıklamacı olmayı başarabilmektir. Bugün kültürel hayatın yozlaşmasına sebep olan kitle iletişim araçları, araç olarak son derecede faydalı ve masumdurlar. Onları iyiye ve güzele yönlendirirseniz iyi ve güzel sonuçlar alırsınız. Tersi yapıldığı zaman ise bugün ülkemizdeki durum or- 18

taya çıkar. Bugün ülkemizde yayın yapan gazete ve televizyonlarımızın çoğu, ne yazık ki, kültürel hayatımızın taşıyıcı, öğretici, düşündürücü unsurlarına yer vermeleri gerekirken kültürel yozlaşmanın en büyük sebebi olabilmektedirler. Şiddet, müstehcenlik, karamsarlık aşılama, özenti yaratma, yanıltıcı reklamlarla tüketimi arttırma, yazılı kültürden uzaklaştırma, gibi sakıncaları olan yayınlar çoğunluktadır. Çizgi filmlere varıncaya kadar şiddet, yıkma, dökme, ortadan kaldırmanın ağırlıkta olduğu yapımlar gençlere saatlerce sunulmaktadır. Türkçe Giderse Türkiye Gider Türk milleti diliyle, diniyle, sanatıyla, tarihiyle, örf ve adetleriyle binlerce yıldır dünya tarihine damgasını vurarak ve 120 den fazla devlet kurarak varlığını devam ettiren nadir milletlerden birisidir. Bu millete yaşama azmini veren, her türlü zor şartlara rağmen ayakta durmasını sağlayan millî kültürüdür, yani dilidir, tarihidir, sanatıdır, dinidir, örf ve adetleridir. Acaba milletimizin bu kültür değerlerini gayet iyi bilen Atatürk ün takip ettiği millî kültür politikası terk mi ediliyor? Ne mutlu Türküm diyene nin yerine herhalde Ne mutlu İngilizce öğrenene mi denilecek? Bir zamanlar Vatandaş Türkçe konuş, Türkçe düşün, Türkçe yaz cümlesindeki Türkçenin yerini İngilizce mi alıyor. * İkinci Dünya Savaşı nın ardından, Amerikan popüler kültürünün ihracının yoğunlaşması, Amerika nın ekonomik yayılma politikasının vazgeçilmez bir öğesi olmuştur. Amerika, pazar ekonomisine güç katmak amacıyla dünyanın pek çok yerinde kendi popüler kültürünün egemen olmasını sağlayarak tüketim toplumu kavramını yaygınlaştırmıştır. Sovyet bloğunun 1980 lerde dağılması ise, bu misyonerlik çabalarına çanak tutmuştur. John Sullivan ın da belirttiği gibi, tüketici tarafından ayakta tutulan bu kültürel egemenlik, sadece Batı Avrupa yla kısıtlı kalmadı: Yurtdışında seyahat etmenin en ilginç yanlarından biri, sürekli olarak Amerika yı anımsatan öğelerle karşılaşmaktır. Oxford tarzı gömlekler, bluejeanler, hamburger (ister McDonald s olsun ister Whimpy gibi garip isimli yerel taklitleri), Caz Müziği, John Wayne den Marlyn Monroe ya bir yığın Holywood efsanesi ve benzeri Amerikan öğeleri, modern dünyanın çok belirgin bir Amerikan görünüşe ve Amerika diye bağıran bir sese sahip olmasına yol açmıştır. Amerikan kültürünün cazibesine kapılan diğer Avrupalı toplumlarda olduğu gibi, Türk toplumunun nüfuzlu kesimleri özellikle de üst orta ve zengin kesimler Amerikan tüketim alışkanlıklarını ve kültürel değerlerini benimsemişlerdir. Ancak Amerikanlaşma süreci, Türk kültürel kimliğinin topyekûn yitirilmesi veya millî kimlik kavramının tamamen kaybolması olarak algılanmamalıdır. Bunun yerine, daha genç nesillerin, geleneksel Türk kültürünü devam ettirmelerine engel olacak bir etken olarak görülmelidir. Benzer bir şekilde modernleşme, Türk ahlâk değerlerine ters düşen Amerikan yaşam tarzının körü körüne taklit edilmesi ve benimsenmesi ile karıştırılmamalıdır. Günümüzde ise, McDonald s, Burger King, Pizza Hut, Kentucky Fried Chicken, Mr. Sandwich, Baskın Robins, Steak House, Öpen Buffet, Home Center, Sauder, Leather Mode, Toys fl us, Super- 19

Gökçeoluk Dergisi market, Hypermarket, Shopping Center/Mall, Suburb, Townhouse, Sports Center, Disneyland, Türk insanının gayet iyi tanıdığı isimler hâline gelmişlerdir.** Türk yemek ve yiyecek alışkanlıkları da modern küresel kültürün başlıca öğelerinin rekabetine teslim olmuştur. McDonald s ve Coca-Cola, Türkiye deki yeme ve içme alışkanlıklarının da ciddi şekilde değişmesine yol açmıştır. Son yıllarda, kebap, lahmacun veya döner gibi geleneksel yiyecekleri Amerikanvâri bir şekilde sunan ve McDonald s in bir nev î Türk taklitleri olan Dürümland veya Kebaphouse gibi restoranlar türemiştir. Bu restoranlar, temiz ve rahat bir ortam sağlasalar da, yemekten alınan keyfi azaltan bir fabrika seri üretim verimliliğiyle işlemektedir. İtinayla hazırlanmış geleneksel yemeklerin zevkinin çıkartılabileceği sıcak, evi andıran rahat ortamlar kaybolmuştur. Yemek alışkanlıkları Amerikanlaşmış olan Türk çocukları ve gençleri, bu tür fast food yerlerine rağbet göstermektedir. Sonuçta, dünyanın en zengin mutfaklarından birinin geleneksel yemeklerine ilgi göstermeyen, hamburger ve kola düşkünü bir nesil yetişmektedir. Bundan daha rahatsız edici olan durum ise, Türk gençlerinin, rahatlık arayan, kendini tatmin etmeye dayalı, modayla belirlenen, Amerikan tarzı sosyal davranışlar sergilemeye eğilimli olmalarıdır. Bu çeşit davranışlar, ortak toplumsal değerlere ve alçakgönüllülüğe, kabul gören davranışlara dayanan Türk örf ve âdetlerini geride bırakmıştır. Aynı şekilde, ebeveynler de, çoğunlukla evlerinin dışında yemek yemek ve evde besin değerleri düşük, konserve veya dondurulmuş gıdalar hazırlamak gibi Amerikanvâri alışkanlıkları edinmişlerdir. ATATÜRK, Türk kimliği ve kültürünün en önemli unsuru olarak Türkçeyi görmüştür. Millî his ve dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması millî hissin inkişafında başlıca müessirdir. Türk dili dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesinin yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. İfadesiyle dilimizin önemini ve yabancı dillerden korunması gerektiğini ortaya koymuştur. Sonuç olarak buraya kadar ifade etmeye çalıştığımız gibi, Türk millî kültürü, Tanzimat döneminden günümüze kadar geçen süre içerisinde yoğun bir kültürel yozlaşmaya maruz kalmıştır ve kalmaktadır. Millî kültürünü yok olmaya doğru götüren bu durum, günlük hayatta da etkisini göstermektedir. İnsanların büyük bir çoğunluğu bu durumla karşı karşıyadır. Ancak bir taraftan da bütün bu olumsuz durumlara rağmen, kültürel bakımdan olumlu gelişmeler görülmektedir. Kendi millî kültürünü koruyan, seven, benimseyen bir gençlik yetişmektedir. Türk millî kültürünün gelişerek güçlenmesini ve korunmasını sağlayacak bu gelişmelerin artarak devam etmesi şüphesiz her Türk gencinin ana hedeflerinden biri olmalıdır.*** Dipnotlar: * Hakkı DURSUN Yıldız (1990): Dil-Kültür ve Yabancı Dille Eğitim-Öğretim, 2. Millî Kültür Şûrası Bildirileri, I. Cilt, (5-8 Aralık 1989) Ankara: Kültür Bakanlığı Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Yayınları, s.343 ** Gülriz BÜKEN (2006): Amerikan Popüler Kültürünün Türkiye de Yayılışına Karşı Tepkisel Düşünceler, Doğu Batı Düşünce Dergisi, Sayı:15, s.43,44 *** Sezgin ÇOLAK, Türk Millî Kültür Unsurları Ve Yozlaşma (Tanzimat Dönemi), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Edirne, 2008 20