EKİM 2011. Yeni İnsan. Karından Doğum Olur mu? Reklâmlar Ne Kadar Masum? Masaj Fakat Nasıl? Osmanlı da Örnek Bir Hukuk Mücadelesi

Benzer belgeler
İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Vakıfların toplumsal yaşamımızdaki hizmetlerini şöyle sıralayabiliriz. 1. Dini hizmetler. 2. Sağlık hizmetleri. 3. Eğitim ve öğretim hizmetleri

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

03-10TEMMUZ 2015 TOPLUMUN DİN ALGISI VE DİNE BAKIŞI

Azrail in Bir Adama Bakması

AVCILIK. İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen ve bir faaliyettir.

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

Günde bir elma doktoru evden uzak tutar.


Günümüzde diş ve diş eti hastalıkları bütün dünyada yaygın ve önemli bir sorundur. Çünkü ağız ve diş sağlığı genel sağlığımızla yakından ilişkilidir.

MANİSA'DAN KUDÜS İZLENİMLERİ

SİMGE ORGANİK Buğday Çimi Suyu

Özel Formülasyon DAHA İYİ DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX!

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Organ bağışında bulunan herkesin organları kullanılabilir mi?

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Tel: / e-posta:

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

VÜCUDUMUZUN BİLMECESİNİ ÇÖZELİM

Pazartesi İzmir Basın Gündemi

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

SÜTÜN BİLEŞİMİ ve BESİN DEĞERİ

Murabaha Nedir? Murabahalı Satış Ne Demek?

Cenâb-ı Hak geçmiş ümmetleri çeşitli cezalar ile cezalandırmış,ağır imtihanlarla,ince elekten eler gibi elemiştir.

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

Dengeli Beslenme. Efe Kaan Fidancı

DEMANS. ÿ Bu bir Demans (bunama hastalığı) olabilir mi? ÿ Demans tam olarak nedir? ÿ Alzheimer tipi Demans nasıl cerayan eder?

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

ARALIK 2013 SAYI 2 12/17/2013 1

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

YETERLİ VE DENGELİ BESLENME NEDİR?

8. Kamu Yönetimi Sempozyumu

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası

TEMEİ, ESER II II II

DAHA İYİ ÖZEL FORMÜLASYON. Yumurta Verim Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

TEMEL, İLK 3 YILDA ATILIYOR!

GEBELİK VE LOHUSALIK

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

TEHLİKELİ YOLCULUKLAR

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

Sigaranın Vücudumuza Zararları

ÖMER GÜNEY CHP MENEMEN BELEDİYE BAŞKAN A.ADAYI

Zikir hareketleri, 1 li, 2 li, 3 lü ve 4 lü ritmlerden kuruludur. Bu ritmler, kendi içlerinde değişik hızlarda uygulanır.

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

STANDART VE STANDARDİZASYON

ÜMMETİN GELECEK NESLİ ÇOCUKLARIMIZA NAMAZ EĞİTİMİ NASIL VERİLEBİLİR? Gelecek Nesle Doğru

DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Diyanet'in yaz Kur'an kursları bugün başladı

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

BÖBREK HASTALIKLARI. Prof. Dr. Tekin AKPOLAT. Böbrekler ne işe yarar?

Gerçek şudur ki bu konu doğru dürüst anlaşılmamıştır; hakkında hiç derin derin düşünülmemiştir. Ali-İmran suresinde Allah (c.c.) şöyle buyurur; [3]

Anlamı. Temel Bilgiler 1

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur.

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

Sigara sağlığa zararlı olmasına rağmen birçok kişi bunu bile bile sigara kullanmaktadır. En yaygın görülen zararlı alışkanlıkların içinde en başı

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği

Proje Adı. Projenin Türü. Projenin Amacı. Projenin Mekanı. Medeniyetimizin İsimsiz Taşları. Mimari yapı- anıt

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da

Obsidyen ile sağlıklı kalın. OBSİDYEN TAŞI NEDİR?

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir.


Dini Yayınlar Fuarında Çıkacak Yeni Kitaplar 2

KRAL JAMES İNCİLİ 1611 APOCRYPHA DUA AZARYA & üç Yahudi şarkı. Azarya ve şarkının üç Yahudi duası

1.Aşama (Cüzdanını doldurmaya başla) Para kazanmanın birçok yolu var. Bu yolların hepsi birer altın kaynağıdır ve işçiler bu kaynaktan

GİRİŞ. Sağlıklı Beslenme ve Vücudumuzun Sağlıklı Beslenme Piramidi. Ana Gıda Grupları

En hayırlı söz faydalı olandır. Faydasız bilgide hayır yoktur. Lüzumlu olmayan bilgiden de bir fayda temin edilemez.

YGS ANAHTAR SORULAR #3

2014 YILI KUTLU DOĞUM HAFTASI SEMPOZYUMU HZ. PEYGAMBER VE İNSAN YETİŞTİRME DÜZENİMİZ

İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI NA. : Şüpheli hakkında suç duyurusu dilekçemizin sunumudur.


İNME. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

ENDOKRİN SİSTEM #4 SELİN HOCA

Pazartesi İzmir Basın Gündemi

ÜNİTE 3 YAŞAM KAYNAĞI TOPRAK

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

Kapitalistler Halka İstemediği Bir Şeyi Satabilir mi?

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

Transkript:

EKİM 2011 YIL 33 SAYI 393 ISSN 1300-1566 Aç ellerini içini ona dök her zaman, Kes ağyara dil dökmeyi O ndan dile aman; Eremez emana gafletle gülen oynayan, Fe l-yebkû kesiren le bunu istiyor Kur ân Yeni İnsan Karından Doğum Olur mu? Reklâmlar Ne Kadar Masum? Masaj Fakat Nasıl? Osmanlı da Örnek Bir Hukuk Mücadelesi

* T arihî devr-i dâimlerle Hak inayetinin tecellîlerine açık yeni bir çağın sath-ı mâiline girmiş bulunuyoruz. Bizim dünyamız adına 18. asır, özünden uzaklaşanların ve muhakemesiz mukallitlerin; 19. asır, kendini değişik fantezilere kaptırmışların, geçmişiyle ve tarihî dinamikleriyle zıtlaşanların; 20. asır, bütünüyle yabancılaşanların, kendini inkâr edenlerin, dolayısıyla da ışık ve rehberini hep dışarıda arayanların çağı olmuştur. Dört bir yanda tüllenen emarelerin de teyidiyle, 21. asır ise bir inanç ve inanmışlar asrı ve bizim için bir Rönesans çağı olacaktır. Yeni insan, her türlü haricî tesirlerden sıyrılabilmiş ve kendi kendine ayakta durmaya kararlı bir şahsiyet insanıdır. 418 393 EKİM 2011

Evet, muhakemesizlerin, akılsızların ve fanteziler arkasında yüzer-gezer yığınların içinden, düşünen, muhakeme eden, akıl kadar tecrübeye, tecrübe kadar akla ve ikisi kadar da ilhama ve vicdana inanan, güvenen yepyeni bir insan doğacaktır.. her şeyiyle mükemmelin peşinde, heptenci, dünya ve ukba muvazenesiyle kanatlı, kalb ve kafa izdivacına muvaffak olmuş yepyeni bir insan. Elbette ki bu yeni insanın doğumu çok kolay ve rahat olmayacaktır. Her doğum gibi onun da sancısı, sarsıntısı, sıkıntısı olacaktır. Ama mevsimi gelince, bu mübarek vilâdet mutlaka gerçekleşecek ve bu ay yüzlü nesil, Hızır gibi birdenbire aramızda belirecektir. Sıkışmış ve üst üste binmiş bulutlar arasından rahmetin süzülüp geldiği, arzın derinliklerinden suların fışkırıp yeryüzüne çıktığı, karın-buzun çözüldüğü yerlerde kar çiçeklerinin her yanı sardığı ve şebnemlerin sıçrayıp yapraklara taht kurduğu gibi, bu yeni insan da belki bugün, belki de yarın, ama mutlaka gelecek... Yeni insan, her türlü haricî tesirlerden sıyrılabilmiş ve kendi kendine ayakta durmaya kararlı bir şahsiyet insanıdır. Doğu-batı, ayağına pranga vurup onu esir edemeyeceği gibi, mânâ köküne ters izm ler de, ona yol-yön değiştirtemeyecek ve hattâ yerinden kıpırdatamayacaktır. Evet onun düşüncesi hür, iradesi hür, tasavvurları hür ve hürriyeti de Allah a kulluğu ölçüsündedir. Başkalarına benzemeye, başkalarına özenmeye değil, kendi kendine benzemeye ve tarihî dinamiklerle bezenmeye çalışacaktır. Yeni insan, düşünen, araştıran, inanan, ruhaniyata açık ve ruhanî zevklerle dopdolu bir insandır. O, kendi dünyasını kurma yolunda, azamî derecede çağının imkânlarından yararlanmanın yanında, kendi millî ve mânevî değerlerine de sahip çıkarak çok farklı bir performans ortaya koyacaktır. Şanlı geçmişindeki inananlar gibi inanacak, düşünenler gibi düşünecek; onlar gibi soluklarını duyurma arzusuyla şahlanacak ve onlar gibi karanlıkların bağrına nurlar saçacak.. bunları yaparken de, derin bir vefa hissiyle bir lahza bile Hak düşüncesinden ayrılmayacak.. Hakk ı tutup kaldırmak için her gün birkaç defa ölüp ölüp dirilecek.. icabında yurt-yuva, evlâd ü iyâl her şeyi terk etmeye hazır olacak.. mal-can kaygısına, refah-saadet arzusuna kapılmadan, bugün mazhar olduğu her şeyi, yakın-uzak milletinin istikbali yolunda tek zerresini dahi zayi etmeden tohumları toprağın bağrına saçtığı gibi Hakk ın inayet yamaçlarına saçacak, sonra kuluçkanın yumurta ve civcivler üzerine abandığı gibi bir ızdırap ve bekleyiş faslına girerek inleyip kıvranacak, ürperip yakarışa geçecek ve her gün ölüp ölüp dirilecek. Hak yolunda olmayı, Hak yolunda ölmeyi hayatının gayesi bilecek ve böyle bir gayeyi fevt etmiş olmayı da şahsı adına telafisi imkânsız en büyük bir kayıp sayacak... Yeni insan, bütün varlığa karşı sevgiyle dopdolu ve insanî değerlerin koruyucusu ve kollayıcısıdır. O, bir taraftan insanı insan yapan ahlâk ve fazilet gibi esaslarla kendi yerini belirleyip kendini bulurken, diğer yandan da bütün varlığı şefkatle kucaklayacak kadar âlemşümul (evrensel) ve diğergamdır. EKİM 2011 393 419

Muhakemesizlerin, akılsızların ve fanteziler arkasında yüzer-gezer yığınların içinden, düşünen, muhakeme eden, akıl kadar tecrübeye, tecrübe kadar akla ve ikisi kadar da ilhama ve vicdana inanan, güvenen yepyeni bir insan doğacaktır.. Yeni insan, insanların akıl, kalb, ruh ve duygularına ulaşma yolunda, kitaptan gazeteye, gazeteden mecmua ve bültene, onlardan da radyo ve televizyona kadar bütün modern imkânlardan -kitle iletişim vasıtalarını kastediyorum- yararlanacak ve kendini bir kere daha ispatlamaya çalışacak.. sadece kendini ispatlamak değil, aynı zamanda gaspa uğrayan devletler arası muvazenedeki yerini ve itibarını istirdâd edecek... Yeni insan, ruhunun kökleri itibarıyla çok derin, içinde yaşadığı dünya itibarıyla da çok yönlüdür. O, ilimden sanata, teknolojiden metafiziğe her sahada söz sahibi ve kendini alâkadar eden her mesele ile içli dışlıdır. Evet o, doyma bilmeyen ilim aşkı, her gün daha bir başkalaşan mârifet tutkusu ve idrak üstü ledünnî derinlikleriyle, ak devrin aydınlık insanlarıyla omuz omuza ve her gün yeni bir miracın süvarisi olarak da ruhanîlerle atbaşıdır. Yeni insan, bütün varlığa karşı sevgiyle dopdolu ve insanî değerlerin koruyucusu ve kollayıcısıdır. O, bir taraftan insanı insan yapan ahlâk ve fazilet gibi esaslarla kendi yerini belirleyip kendini bulurken, diğer yandan da bütün varlığı şefkatle kucaklayacak kadar âlemşümul (evrensel) ve diğergamdır. Kendisinin nasıl olmasını seçtiği aynı anda, beraber bulunma mecburiyetinde olduğu insan ve sair eşyanın da nasıl olması gerektiğini tasarlar; fırsat doğunca da bütün tasarılarını gerçekleştirmeye çalışır. O, çevresinde iyi olan her şeyi korur-kollar ve onu başkalarına da salıklar.. bütün fenalıklara karşı savaş ilân eder ve onları, içinde yaşadığı toplumun bünyesinden söküp atacağı âna kadar bir yay gibi hep gerili kalır. İnanır, inanmayı herkese tavsiye eder.. ibadete güzel der ve onun gürül gürül dili olur. Okunması gerekli olan kitapları okur ve okutur. Ruh ve mânâ köküne saygılı gazete ve mecmualara omuz verir.. sokak sokak dolaşır; kendi insanının ihtiyacı olan her şeyin işportacılığını yapar.. ve bu hâliyle de o, bir sorumluluk ve mükellefiyet remzi olur. Yeni insan, inşa ruhuna sahip ve her türlü şablonculuğun karşısındadır. Öze saygısı içinde kendini yenilemesini, hâdiselere söz dinletmesini bilir. Ve hep yaşadığı devrin önünde yürür.. yürür, iradesinin sınırları ötesinde bir gayretle, şevkli, çalımlı ve Allah a itimat içinde. Onun hayatında sebeplere riayetle teslimiyet o kadar iç içedir ki, işin iç yüzünü bilmeyenler onu, ya esbapperest (sebeplere tapan, sebepleri her şey sayan) veya tam cebrî (kaderci) sanırlar.. oysaki ne o, ne de o; yeni insan tam bir denge insanıdır.. sebeplere riayeti bir vazife bilir, Hakk a teslimiyeti de imanın gereği sayar. Yeni insan bir fatih ve kâşiftir. Her gün benliğinin derinliklerinde ve fezânın enginliklerinde yeni yeni burçlara bayrağını diker, âfâk ve enfüsün 1 sırlı kapılarını zorlar. İmanı ve irfanı sayesinde eşyanın perde arkasına ulaştıkça daha da şahlanır.. ötelerde ve daha ötelerde otağ değiştirir durur.. derken gün gelir, toprak, sinesinde sakladığı şeylerle ona ses verir.. denizlerin derinliklerinde yatan cevherler onun büyülü asasıyla ortaya çıkar.. semalar kapılarını ardına kadar açar ve ona Buyur! der. Dipnot 1. Âfâk ve enfüs: Dış ve iç. * Bu yazı, Sızıntı dergisinin Mart 1991 tarihli 146. sayısından alınmıştır. 420 393 EKİM 2011

Onların gönül dünyalarında tüllenen güzellikler karşısında, dünya ve içindekiler yalancı bir masaldan ibarettir. Doç. Dr. M. Emin ÇELEBİ B al; besin maddesi ve enerji kaynağı olmanın yanısıra bir sağlık iksiri ve çeşitli hastalıkların tedavisinde başvurulan şifa vesilesidir. Arılar vasıtasıyla üretilen bal, arı sütü ve polen; kimyevî ilaçlardan uzaklaşma eğiliminin arttığı günümüzde mühim bir ecza konumuna gelmiştir. Birçok hastalığın tedavisinde bal, polen, propolis, arı sütü ve arı zehri gibi mamuller kullanılmaktadır. Son yıllardaki araştırmalar, balın yara tedavisinde de oldukça tesirli olduğunu göstermiştir. Buna paralel olarak günümüzde apiterapi adı verilen arı ürünleri ile tedavi metotları hızlı bir gelişme göstermiş ve apiterapi merkezleri kurulmuştur. Yara tedavisinde bal kullanımı (M.Ö) 2.000 yılına kadar gitmekle birlikte, yirminci yüzyıla kadar balın yara tedavisindeki tesiri, ilmî delillerle açıklanmamıştır. Son çalışmalar, balın bakteri üremesini engellediğini ortaya koymuş ve bu da onun yara tedavisinde kullanımını yaygınlaştırmıştır. Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine göz göz ev (kovan) edin. Sonra da her türlü meyveden ye de Rabb inin sana yayılman için belirlediği yolları tut! Onların karınlarından renkleri çeşit çeşit bir şerbet çıkar ki, onda insanlara şifa vardır. Elbette düşünen kimseler için bunda alınacak ibret vardır. (Nahl, 16/68-69) Yaranın iyileşmesinde balın rolü Balın yara tedavisindeki tesiri; iltihabî ödemin azaltılması, yaranın temizlenmesi, ölü dokuların atılımının hızlandırılması, lokal olarak hücreye enerji sağlama ve yara üzerindeki protein tabakasını koruma şeklinde ortaya çıkar. Balın aynı zamanda yaralarda ortaya çıkan kokuyu giderme özelliği de vardır. Bu özellik, iltihap oluşturan bakterilerin yarayı bırakıp zengin bir glikoz kaynağı olan balı tercih etmesinden EKİM 2011 393 421

Arılar vasıtasıyla üretilen bal, arı sütü ve polen; kimyevî ilaçlardan uzaklaşma eğiliminin arttığı günümüzde mühim bir ecza konumuna gelmiştir. Tıbbî tedavi ve bal tedavisi Arıya, binlerce meyve ve çiçekten besin değeri yüksek maddeleri toplatarak, bal gibi şifa kaynağı bir gıdayı yaptıran Allah, onun içine insanların birçok derdine deva olacak iksiri de yerleştirmiştir. Fareler üzerinde yapılan bir çalışmada, temiz, açık yaralara pastörize edilmemiş bal veya serum fizyolojik (FTS) uygulandığında, yara oluşturulmasından 3, 6 ve 9 gün sonra çevreden merkeze doğru yaralarda küçülme olduğu gözlenmiştir. Bal kullanılan bütün vakalarda yaranın daha küçük, granulasyon dokusunun daha iyi olduğu, 6. ve 9. günlerde üst deri hücrelerinin arttığı görülmüştür. Kontrol grubuna göre yara iyileşmesinin daha hızlı olduğu ve yaralara uygulanan balın herhangi bir yan tesirinin olmadığı ispatlanmıştır. Diğer bir çalışmada, bilinen metotlarla yarası iyileşmeyen 59 hastanın 58 inde tabiî bal kullanılarak uygulanılan tedavi ile iyileşme gerçekleştiği gözlenmiştir. Yaraların, bu hastaların 51 inde bakteri ile oluşkaynaklanmaktadır. Bala hücum eden bakteriler, balın mikropları öldürücü özelliği sebebiyle bertaraf edilir. Balın yüksek osmolarite (suyun, yarı geçirgen zarın iki tarafında, zardan geçemeyen maddelerin konsantrasyon farkı sebebiyle hareketi) ve asitlik derecesine, hidrojen peroksit (H 2 O 2 = oksijenli su) ihtiva etmesine atfedilen antibakteriyel hususiyetleri vardır. Baldaki bu yüksek osmolarite lenf sıvısını çeker; bu sıvı içinde çözülmüş maddeler, yenilenen dokuları besleyici bir özelliğe sahiptir. Yaraların temizlenmesinde mühim bir yeri olan H 2 O 2 ve glikonik asit (balda bulunan başlıca asit), balda tabiî olarak bulunan glikoz oksidaz tarafından üretilir. Baldaki mühim antibakteriyel özelliğe sahip olan H 2 O 2, zararsız bir şekilde düşük seviyelerde bulunur. Bir saat içinde biriken H 2 O 2 konsantrasyonu, genelde antiseptik olarak kullanılan H 2 O 2 solüsyonununkinin yaklaşık binde biri kadardır. Pastörize edilmemiş saf ballar, yaklaşık % 40 glikoz, % 40 fruktoz ve % 20 su ve çok az miktarda aminoasit, B grubu vitaminleri, diastaz, invertaz, glikoz oksidaz ve katalaz gibi enzimler ile potasyum, demir, magnezyum, fosfor, bakır ve kalsiyum gibi mineraller ihtiva etmektedir. Mükemmel bir enerji kaynağı olarak yaratılan bal, ayrıca yaranın mikrop kapmaması için sıvı bir bariyer oluşturur ve ödemi düzenleyen nem çekici (higroskopik) bir tesire sahiptir. Balda aynı zamanda H 2 O 2 tarafından üretilen oksijen radikallerinden yara dokularını koruyan yüksek seviyede antioksidanlar da bulunmaktadır. H 2 O 2 nin düşük seviyelerde bulunması, yeni damar oluşumu ve bağ dokusunun çoğalmasını uyarır. Bu yeni damar oluşumu da dokulara oksijen sağlamayı artırır. Yaralardaki sathî asitleşmenin yara iyileşmesini hızlandırdığı görülmüştür. Bundan dolayı sahip olduğu düşük ph (3,6 veya 3,7) balın antibakteriyel tesirini artırarak yara iyileşmesini hızlandırmaktadır. Arılar, kendilerine ilham edilen yollarla, birçok değişik çiçekten faydalanarak bal üretmekle vazifelendirilmiştir. Kaynağına ve tâbi tutulduğu işleme bağlı olarak balın antimikrobiyal aktivitesi büyük değişiklikler arz eder. Balın terkibinde yer alan çiçek türlerine göre antibakteriyel tesir, yüz kata kadar farklılık gösterebilir. Belirli bölgelerde üretilen antibakteriyel aktivitesi yüksek ballar, iltihaplı yaraların tedavisinde kullanıldığında daha iyi neticeler elde edilmektedir. 422 393 EKİM 2011

tuğu, 8 inde ise bakteri kaynaklı olmadığı görülmüştür. Bal ile tedavi başladıktan bir hafta sonra, yaraların steril olduğu (bakterilerden arındığı) belirlenmiştir. Bütün hastalarda ölü ve gangrenöz dokuların yara bölgesinin duvarından dereceli olarak ayrıldığı ve bir tutucu âlet ile çekilip uzaklaştırıldığında hastanın hiç ağrı duymadığı görülmüştür. Bal ile pansuman yapılan yaralarda bir hafta içerisinde yarayı çevreleyen ödemin ortadan kalktığı ve koku oluşumunun azaldığı görülmüştür. Ayrıca ölü dokuların hızlı bir şekilde granülasyon dokusu ile yenilendiği ve üst deri hücrelerinin arttığı ortaya çıkarılmıştır. Bal, yanık yaralarının tedavisinde de başarı ile kullanılmıştır. İkinci derecede yanık bulunan 92 vakada yapılan bir çalışmada, bal emdirilmiş gazlı bez ile tedavi uygulanan yaraların poliüretan film ile tedavi edilen yaralardan daha erken iyileştiği ve yara enfeksiyonunun çok daha az olduğu tespit edilmiştir. Bal emdirilmiş gazlı bez, kovandan alınmış ve herhangi bir işleme tâbi tutulmamış balın içine daldırılmak suretiyle hazırlanmıştır. Bu hastalarda yaranın yaklaşık 11 günde iyileştiği gözlenmiştir. Kontrol grubunda ise nem geçiren, poliüretan pansuman uygulanmış ve yara iyileşmesi ortalama 15 günde gerçekleşmiştir. İnsanlarda yanık yaraları üzerine yapılan benzer bir çalışmada, bal ile yapılan bir tedavi ile bir yara merhemi olan silversülfodiazin (SSD) karşılaştırılmıştır. Çalışma, bal tedavisi uygulanan hastalarda iyileşme nispetinin daha hızlı olduğunu göstermiştir. SSD ile tedavi uygulanan hastalarda yaralar 51 60 günde Balın yara tedavisindeki tesiri; iltihabî ödemin azaltılması, yaranın temizlenmesi, ölü dokuların atılımının hızlandırılması, lokal olarak hücreye enerji sağlama ve yara üzerindeki protein tabakasını koruma şeklinde ortaya çıkar. iyileştiği hâlde, bal tedavisi uygulanan hastalarda 31 40 günde iyileşme gerçekleşmiştir. Bal tedavisi uygulanan gruptaki 43 iltihaplı yaranın 39 u, 7 gün içinde steril hâle gelmiştir. SSD grubu ile karşılaştırıldığında bu sayının oldukça yüksek olduğu görülmüştür. SSD grubunda 7 gün içinde 41 hastanın sadece 3 ünde yaranın steril olduğu tespit edilmiştir. Neticede bal ile tedavide SSD grubuna göre daha az irritasyon (alerjik kaşıntı) oluştuğu ve daha az ağrı olduğu gözlenmiş; tedavi sürecini kısalttığından balın, deri yüzeyindeki yaraların tedavisinde daha tesirli olduğu belirlenmiştir. Başka bir çalışmada da, yanık yaraları bulunan ve bal ile tedavi uygulanan 25 hastanın 21 inin 7 günde iyileştiği, SSD grubunda ise 25 hastanın 18 inin iyileştiği gözlenmiştir. Bal tedavisi uygulanan yaralarda, iz kalmadığı ve ödem bulunmadığı, SSD grubundaki hastalarda ise, yara izi kaldığı görülmüştür. Bal tedavisi uygulanan yanık dokularının histolojik muayenesinde SSD ile karşılaştırıldığında akut iltihabî değişikliklerde azalma, iltihap kontrolü ve erken onarım aktiviteleri gözlenmiştir. Yara tedavisinde işlenmemiş balın kullanılması tavsiye edilir. Bal uygulanmasından kaynaklanan herhangi bir yan tesir görülmemiştir. Balın kolay uygulanabilir olması ve ilâç tedavisine göre maliyetinin düşük olması onu yara tedavisinde cazip hâle getirmektedir. Burada bir hususa dikkat çekmekte fayda var: Konunun uzmanı olmayan, hangi balın hangi tür yaralarda ve ne dozda uygulanacağını bilmeyen fertlerin bu tür uygulamaları kendi başlarına yapmaları tavsiye edilmez. Aksi takdirde arzu edilenin zıddı bir netice ortaya çıkabilir. Kaynaklar - Molan PC: The antibacterial activity of honey. I: The nature of the antibacterial activity. Bee World 73:15-28, 1992. - Molan PC: The role of honey in the management of wounds. Journal of wound care. 8 (8):415-418, 1999. - Cooper RA, Molan PC, Harding KG: Antibacterial activity of honey against strains of Staphylococcus Aureus from nfected wounds. Journal of Royal Society Med 92:283-285, 1999. - Allen KL, Mola PC, Reid GM: A survey of antibacterial activity of some New Zeland honeys. Journal of Pharmocology 43:817-822, 1991. - Molan PC: The antibacterial activity of honey. 2. Variation in the potency of the antibacterial activity. Bee World 73:59-76, 1992. - Efem SEE: Clinical observations on the wound healing properties of honey. British Journal of Surgery 75:679-681, 1998. - Çelimli N (2005): Kedi ve Köpeklerde Yara Sağaltımında Bal Kullanılması, Veteriner Cerrahi Dergisi, 11, 1-2-3-4, 10-14. - Subrahmanyam M: Honey impegnated gauze versus polyurethane film (OpSite ) in the treatment of burns A prospective randomized study. British Journal of Plastic Surgery 46:322-323, 1993. - Mathews KA, Binnington AG (2002): Wound management using honey. Compendium continuing on education. 24 (1):53-60. - Molan PC, Cooper RA (2000): Honey and sugar as a dressing for wounds and ulcers. Tropical Doctor 30:249-251. - contraction effects and antibacterial properties of Tualang honey on full-thickness burn wounds in rats in comparison to hydrofibre. BMC Complement Altern Med. 2010 Sep 3;10:48. EKİM 2011 393 423

Kaan KEREM K apitalizm, 16. yüzyılda Batı Avrupa da neşet eden ve zamanla bütün dünyaya yayılan bir iktisadî sistemdir. Kapitalizm özel mülkiyeti ve serbest girişimi temel alır ve elde edilen kârın piyasa içinde yeni yatırımlara dönüştürülerek ilânihaye devam eden bir sermaye birikimi sürecini netice verir. Bu sistemde, üretimin ve sermaye birikiminin devam edebilmesi için tüketimin de artarak devam etmesi gerekir. Bu yüzden kapitalist sistemde üreticiler sürekli olarak bir taraftan yeni pazarlar ve müşteriler bulmanın, diğer taraftan da mevcut müşterilerine satmak için yeni ürünler tasarlamanın gayreti içinde olmuşlardır. Yakın zamana kadar kapitalist ülkelerin kendilerine yeni pazarlar bulma gayretlerinde güç kullanımına sıklıkla başvuruluyordu. Nitekim yeni pazarlar bulmak, sömürgeciliğin mühim saiklarından biriydi. Kapitalist ülkelerin yeni tüketici arayışları büyük insanlık dramlarına yol açmıştır. Anatole France in belirttiği gibi, malların satılabilmesi için bazı yerlerde halkın üçte ikisi öldürülmüş ve geri kalanına da mallar zorla satılmıştır. Yeni pazar arayışları sömürgecilik dışında da birçok defa zor kullanımına yol açmıştır. 1839 ve 1856 yıllarında İngiltere nin Çin e afyon satmak için açtığı savaşlar veya 1850 lerde Amerika nın savaş tehdidiyle Japon pazarını Amerikan mallarına açması bunun en tipik örneklerindendir. Günümüzde ise güç kullanımına dayalı bu metodun yerini rıza esaslı başka bir metot almıştır. Kapitalist üreticiler artık devletlerinin gücünü kullanarak zorla değil, ürettikleri mallara tüketicilerde bir talep hissi uyandırarak mallarını satıyorlar. Bunu yaparken de en temel vasıtaları reklâmlar oluyor. Reklâmlar vesilesiyle üreticiler yeni yeni ihtiyaçlar meydana getirip üretimlerini devam ettirebiliyorlar. Reklâmlar bize, daha birkaç yıl önce aldığımız mobilya, çamaşır makinesi, araba veya elbisenin modasının geçtiğini, bu yüzden de değiştirilmesi gerektiğini, bu eşyaları değiştirirsek huzurlu olacağımızı telkin ediyor. Fakat gelin görün ki vaat edilen huzur, iki sebepten dolayı hiçbir zaman gerçekleşmiyor. Reklâmların vaat ettiği huzurun bir türlü gerçekleşmemesinin birinci sebebi, reklâmlar yoluyla pohpohlanan ve yüceltilen tüketimin, insanları ihtiyaçları olmayan birçok şey için harcama yapmaya iterek israfa sürüklemesidir. Bu israf neticesinde halkın mühim bir kısmı borç batağına girer. Bugün hem 424 393 EKİM 2011

Reklâmları tehlikeli kılan diğer bir sebep de pek çoğunun yalan ve aldatma ihtiva etmesidir. Aldatan bizden değildir. mealindeki hadîs-i şerîf göz önüne alındığında, durumun ciddiyeti daha iyi anlaşılır. Türkiye de hem de dünyada milyonlarca kredi kartı mağduru nun mevcudiyeti bu durumun bir göstergesidir. Bahsedilen israf, umumî olduğu için borçluluk ve fakirleşme sadece ferdi seviyede kalmaz. Umumî israf, ülkeleri de nihayetinde borç batağına ve iflâsa sürükler. Asrımızdaki finansal krizlerin borç yükü ağır ülkelerden neşet etmesi ve en çok da bu ülkelerde hasara yol açması sebepsiz değildir. İnsanların reklâmlarla teşvik edilen tüketim çağında bir türlü huzurlu olamamasının ikinci sebebi, reklâmların insanların elindekiyle yetinme ve huzurlu olma hasletine darbe vurmasıdır. İnsanlara sürekli ellerindeki ürünlerin noksanlıklarından bahseden ve ellerinde olmayan yeni ürünlerle bu noksanlıkların giderileceği propagandasını yapan reklâmlar, neticede hep mutsuz yaşayan insanlar üretir; çünkü artık insanları hep daha fazlasını isteyen doyumsuz kişilere dönüştürmüştür. Lâtin düşünür Seneka: Fakir, az şeye sahip olan kişi değil, çok şey isteyen kişidir. der. Reklâmlar elimizde olmayan mallara yönelik arzularımızı artırarak bizi mutsuzluğa ve zihnî bir fakirliğe iter. Nitekim Hekimoğlu İsmail in güzel deyişiyle, mutsuzluğumuzun sebebi Allah ın bize verdiklerini bırakıp bize vermedikleriyle ilgilenmektir. Hususen estetik ve güzellik piyasaları insanları mutsuzlaştırmakta çok mahirdir. Para tüccarlarının ideal beden dayatması neticesinde, bedenine küsmüş milyonların yaşadığı bir yerdir artık dünyamız. Neticede insanlara tüketim üzerinden huzur vaat eden reklâmlar, aslında bunun tersi bir durum meydana getirir. Ne ilginçtir ki, bugünkü insan yarım asır önce yaşayan insandan birkaç kat daha fazla mala sahip olmasına rağmen daha huzurlu değildir. Meselâ, 1950 lerden bu yana ortalama bir Amerikalının geliri 2,5 kat artmasına rağmen, kendisini çok huzurlu olarak hisseden Amerikalıların oranı artmamış, hattâ biraz azalmıştır. 1 Dahası, maddî temelli mutlulukla mânevîyat ve inanç eksenli huzuru birbirine karıştırmamak gerekir. Zîrâ Batı bu ikisini birbirine karıştırdığı için hayatlarında geçici maddî mutlulukları yakalamışlar; ama huzuru bir türlü yakalayamamışlardır. Tim Kasser in ünlü Materyalizmin Ağır Bedeli (The High Price of Materialism) adlı eserinde ortaya koyduğu gibi, daha fazla mal, şöhret yahut güzel görünüş peşinde koşan insanlarda psikolojik kaynaklı baş, sırt ve kas ağrıları gözlemlenmiştir. 2 Reklâmları tehlikeli kılan diğer bir sebep de pek çoğunun yalan ve aldatma ihtiva etmesidir. Aldatan bizden değildir. mealindeki hadîs-i şerîf göz önüne alındığında, durumun ciddiyeti daha iyi anlaşılır. Öncelikle hemen her ürünün reklâmında belli oranda mübalâğa vardır. Belirli bir ürüne sahip olduğumuzda çok güçlü veya çok mutlu olacağımızı yahut insanların nazarlarının bizim üzerimizde temerküz edeceğini söyleyen yüzlerce reklâm bulabilirsiniz. Sağlığımıza yönelik ürünlerin reklâmlarında bile bu duruma sıklıkla rastlanır. Reklâmların çoğunda mübalâğayı aşan bir durum vardır ve o da reklâmların dolaylı bir şekilde yalan söyleyerek bizi yanıltmasıdır. Birkaç sene evvel, ABD de en çok tüketilen içme suyu firmalarından biri sattığı suyun aslında musluk suyu olduğunu açıkladı. 3 İnsanların daha sağlıklı ve güvenli olduğunu düşünerek birkaç kat fazla para ödedikleri bu sular aslında musluk suyuydu. San Diego Devlet Üniversitesi nin 13 değişik karın egzersizi üzerine yaptığı bir araştırmada, karın kaslarını en iyi çalıştıran egzersizin hiçbir âlet kullanılmadan yapılan bisiklet mekiği olduğu neticesine varıldı. Piyasada karın kaslarına yönelik en çok satılan iki egzersiz âleti ise sıralamada dokuzuncu ve on üçüncü geldi. 4 Bu ürünlerin reklâmları bizlere onlarsız egzersizlerimizin hep eksik kalacağını söyleyedursun, bahsi geçen çalışmanın neticesi bunun tam tersiydi. 2006 yılında Amerikan Göğüs Hastalıkları Derneği, ABD de marketlerde satılan (over-the-counter) soğuk algınlığı ilâçlarının soğuk algınlığına hiçbir faydası olmadığını ilân etti ve insanların kendileri ve çocukları için bu ilâçlara boşuna para vermemelerini tavsiye etti. 5 Bunu destekler mahiyette Pensilvanya Devlet Üniversitesi Tıp Fakültesi nde yapılan bir EKİM 2011 393 425

araştırma, çocuklarda yatmadan önce alınan balın, öksürüğe öksürük şuruplarındaki müessir madde olan Dekstrometorfan dan daha iyi geldiğini ortaya koydu. 6 Ayrıca sağlığımız için tüketmemiz tavsiye edilen hazır besin ürünleri de genellikle sağlıklı olmaktan uzaktır. Lif, vitamin veya protein ihtiva ettiği için almamız tavsiye edilen ürünler aynı zamanda sağlıksız şeker, yağ ve katkı maddeleri de ihtiva eder; ama bunlar reklâmlarda hep gizlenir. Bu yüzdendir ki sağlıklı beslenme konusundaki kitapları çok satanlar listesinde bir numara olan Michael Pollan ın Yemek Kuralları (Food Rules) adlı kitabında verdiği altın tavsiyelerden birisi de şudur: Televizyonda reklâmı yapılan yiyeceklerden uzak durun. 7 Büyük nispette sun î ihtiyaçlar oluşturma kısmen de aldatma üzerine inşa edilen reklâmların özellikle çocukları hedef alanları daha da mahsurludur. Çünkü çocuklar, tabiatları gereği, hem kandırılmaya daha müsaittirler hem de aza kanaat etme düşüncesini kavramaktan uzaktırlar. Aldatılmaya ve arzularının esiri olmaya bu kadar açık bir kitleyi hedef alan reklâmlar (özellikle de yiyecek, oyuncak ve kıyafet reklâmları), ailevî ve içtimaî problemlere sebep olma potansiyeline sahiptir. Netice itibariyle reklâmlar, içinde yaşadığımız çağın birçok menfi yönünü besleyen bir role sahiptir. Bir taraftan yalanın tabiîleşmesine yol açarken öbür taraftan israfı teşvik ederek halkı fakirleştirmekte, diğer taraftan da insanların huzuru kaybetmesine sebep olmaktadır. Fakat gerek içinde yaşadığımız dünyada kapitalizmin hâkimiyetini gerekse reklâmların medyanın finansmanındaki rolünü gözönüne aldığımızda reklâmlardan kurtulmanın imkân dâhilinde olmadığını görebiliriz. Bu durumda yapılabilecek olan şeyler kendimiz ve çevremizde reklâmların bize sundukları sahte cennetlere karşı bir şuurlanma geliştirmek ve bilhassa çocuklarımızı televizyon karşısında -çocuk kanalları dâhil- denetimsiz bir şekilde bırakmamaktır. Dipnotlar 1. Timothy So, Why riches are not equivalent to happiness (Zenginlik ve mutluluk niçin aynı şey değildir). http://positivepsychologynews.com/news/timothy-so/2010051811072 2. Tim Kasser, The High Price of Materialism, The MIT Press, 2003, s. 11. 3. Pepsi says Aquafina is tap water (Pepsi Aquafina nın musluk suyu olduğunu söyledi), CNN, 27 Haziran 2007. 4. http://sportsmedicine.about.com/od/ abdominalcorestrength1/a/best_ab_ex.htm 5. Cough syrup left out in the cold (Öksürük şurubu ayazda kaldı), USA Today, 9 Ocak 2006. 6. Honey proves a better option for childhood cough than OTCs (Çocuk öksürükleri için bal marketlerde satılan ilaçlardan daha iyi bir tercih), PennState websitesi, 3 Aralık 2007. İnternet erişimi: http://live.psu.edu/story/27584 7. Michael Pollan, Food Rules, Penguin Books, 2009, s. 26. KITAPLIK kitaplik@sizinti.com.tr Kalbler Sahiden Açıldığında B atı toplumlarında öteki nin saldırı konusu olduğu bugünlerde, bu köşe için Sıtkı Özcan ın hazırladığı Ben Türkiye deyken başlıklı kitabı okudum. Amerika daki Rumi Forum un organizatörlüğünde Türkiye yi gezmiş Amerikalı akademisyen, entelektüel ve din adamlarının Türkiye izlenimlerinden oluşan bir kitap Kitaptan anlıyoruz ki, son beş yıldır Amerika dan Türkiye ye çok ilginç geziler yapılmış. Bu geziye katılan insanların ortak paydası bir şekilde Rumi Forum ile tanışmaları Önceleri birbirlerini tanımayan, Türkiye ye gezi vesilesiyle tanışan insanlar Amerika da bulunan Anadolu insanının bir araya getirdiği akademisyen, entelektüel ve din adamları Ve Türkiye ye gelişleri Her açıdan sıkıntılı kimi yayınlar üzerinden duydukları, tanımadıkları ama hakkında pek iyi düşünmedikleri bir ülkeye doğru yola çıkışları Heyecan, merak ve kaygı Oryantalizmin ikame ettiği bir Doğu bagajıyla Türkiye ye varış İlk önce bütün haşmetiyle İstanbul! İçine düştükleri mekân, karşılarında buldukları insanlar, dikkatlerine sunulan hareket in içinde görünür olan başka türlü bir hayat tasavvuru Bursa, Manisa, İzmir (Efes), Kapadokya, Mardin Onlarca medeniyetin toplamı/birikimi bir coğrafya Kendilerine açılan kollar, kalbler, evler ve sofralar Yoğun bir inanamazlık duygusu ve kurucu bir şaşkınlık Türkiye ye gezi programlarının her biri bir haf - ta sürmüş. Bir hafta içinde Türkiye özetlenmiş; Anadolu nun hafızası ve işaret olduğu medeniyet perspektifi şimdilerde yaşananlar üzerinden gösterilmiş. Katılımcılardan her birinin paylaştığı şu: Bu Türkiye gezisi bizim için bir şok oldu. Alma nın merkezileştiği bir yerden gelip, verme nin yaşandığı bir iklimi gördük. Karşılaştığımız şey, şüphesiz bizim için yıkıcı ve kurucu oldu. İlk önce zihnî bagajımızdan olduk, sonra karşılaştığımız yeni yi edindik. Türkiye nin hafızası ve Anadolu insanının şimdilerde geliştirip kıtalara taşıdığı dil yaşanılabilir bir dünyanın mümkün olduğunu gösteriyor. Kendinde öteki ne yer açan, daha çok vermek üzere başkası na giden insanlar gördük. Evet, misafir olduğumuz ev, sofra ve kalblerle yeni bir dünya kuruluyor. Kitabı oluşturan metinlerin yazarı Amerikalıların cümlelerine vuran şaşkınlık hâli ilginç değil mi? Niçindir bu şaşkınlık, sebep ne ola? Haklı bir şaşkınlık bu; çünkü Batı denen algıyı kuran Aydınlanma düşüncesi Tanrı yı merkez den kovup yerine aklı çağırmıştı. Ve Batı akıl kesilmişti! Yeryüzü cenneti ise, akıl ve Batı ile mümkün olacaktı. Böyle olduğu için, akıl ve Batı dan dışarı her şey her yer öteki ydi, arkaikti. Merkeze çağrılan ve her şey kılınan aklın yükselttiği Batı aşağı bir Doğu inşa etti böylelikle. Dışarıda tutu-.. Nıhat DAgLI - 426 393 EKİM 2011