ÖZEL EGE İLKÖĞRETİM OKULU



Benzer belgeler
ADIM ADIM YGS LYS Adım DUYU ORGANLARI 3 GÖRME DUYUSU VE GÖZ

GÖRSEL OLMAYAN DUYU SİSTEMLERİ

Burun, anatomik olarak, yüz üzerinde alınla üst dudak arasında bulunan, dışa çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı. Koku alma organıdır.

SİNÜS - AĞRI, BASINÇ, AKINTI

Besin Glikoz Zeytin Yağ. Parçalanma Yağ Ceviz Karbonhidrat. Mide Enerji Gliserol Yapıcı Onarıcı. Yemek Ekmek Deri Et, Süt, Yumurta

Pazartesi İzmir Basın Gündemi

7. Sınıf Fen ve Teknoloji. KONU: Duyu Organları

DUYUSAL ve MOTOR MEKANİZMALAR

Deri, vücudun sa lam ve koruyucu dı örtüsüdür. Salgı bezleri, tırnaklar,tüyler ile deri bir organ ve sistemdir. En geni organdır (Yakla ık 1.

ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA

VÜCUDUMUZDAKİ SİSTEMLER. Boşaltım Sistemi

Orta Kulak İltihabı (Otitis Media)

11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU

ERGENLİKTE HİJYEN SAĞLIK VE KİŞİSEL BAKIM. Hazırlayan Okul Rehber Öğretmeni İrem YILDIRIM


Kaç çeşit yara vardır? Kesik Yaralar Ezikli Yaralar Delici Yaralar Parçalı Yaralar Enfekte Yaralar

Yüz Felci (Fasiyal Palsi)

Solunum, genel anlamda canlı organizmada gaz değişimini ifade etmek için kullanılır.

Sigara sağlığa zararlı olmasına rağmen birçok kişi bunu bile bile sigara kullanmaktadır. En yaygın görülen zararlı alışkanlıkların içinde en başı

Günümüzde diş ve diş eti hastalıkları bütün dünyada yaygın ve önemli bir sorundur. Çünkü ağız ve diş sağlığı genel sağlığımızla yakından ilişkilidir.

SİNDİRİM SİSTEMİ HASTALIKLARI

DUYU ORGANLARI TERİMLERİ. Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire

11. SINIF KONU ANLATIMI 25 İNSAN FİZYOLOJİSİ SİNİR SİSTEMİ-9 ÇEVRESEL (PERİFERİK) SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI

Kan Kanserleri (Lösemiler)

Endometriozis. (Çikolata kisti)

DUYU ORGANLARIMIZ

DUYU ORGANLARI GÖZ. Göz sert tabaka, damar tabaka ve ağ tabaka (retina) olmak üzere üç bölümden oluşur.

11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 2 DAMARLAR

Göz Fonksiyonel & Klinik Anatomisi ve Fizyolojisi

MAKEDONYA BİYOLOGLAR BİRLİĞİ. Çözümler

YGS ANAHTAR SORULAR #4

Burun tıkanıklığıyla birlikte nezle? Sinupret Şurup. salgıları çözer burnu açar başı rahatlatır

Gaz Alışverişi, İnsanda Solunum Sistemi

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI

NOT: Ağrı (acı) duyusu reseptör olarak farklılaşmamış serbest sinir uçları ile algılanır.

BİTKİSEL VE HAYVANSAL DOKULAR

CANLILAR VE YAŞAM BEŞ DUYUMUZ DUYU ORGANLARI VE GÖREVLERİ

Temelde akılda tutulması gereken nöbetlerin iki çeşit olduğudur parsiyel (yani beyinde bir bölgeye sınırlı başlayan nöbetler jeneralize (beyinde

FEN BİLİMLERİ TESTİ 6. SINIF

BOŞALTIM SİSTEMİ ORGANLARI

solunum >solunum gazlarının vücut sıvısı ile hücreler arasındaki değişimidir.

BÖBREK HASTALIKLARI. Prof. Dr. Tekin AKPOLAT. Böbrekler ne işe yarar?

EKLEM HASTALIKLARI. Romatizmal Eklem Hastalığı

HİSTOLOJİ. DrYasemin Sezgin

Çene Eklemi (TME) ve Yüz Ağrıları Merkezi

(ANEVRİZMA) Dr. Dağıstan ALTUĞ

PSİ153 Psikolojiye Giriş I - Prof. Dr. Hacer HARLAK

KADIN VE AİLE SAĞLIĞI HİZMETLERİ İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER DAİRE BAŞKANLIĞI SAĞLIK VE HIFZISSIHHA MÜDÜRLÜĞÜ

Yaralanmalar. Bölüm 5

Prof. Dr. Pınar AYDIN O DWEYER

Ses dalgaları. Dış kulağın işitme kanalından geçer. Kulak zarına çarparak titreşir.

Km/sn IŞIĞIN KIRILMASI. Gelen ışın. Kırılan ışın

5- YARALANMALARDA İLKYARDIM

Boğulma. Vücut dokularına yeterli oksijen gitmemesi sonucu dokularda bozulma meydana gelmesine boğulma denir. Nedenleri: Dilin geriye kaçması,

KASLAR (MUSCLE) 6. HAFTA. Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN

Işığın izlediği yol : Işık bir doğru boyunca km/saniye lik bir hızla yol alır.

Burun tıkanıklığınızın sebebi sinüzit olabilir!

mercek ince kenarlı (yakınsak) mercekler kalın kenarlı (ıraksak) mercekle odak noktası odak uzaklığı

Kanserin sebebi, belirtileri, tedavi ve korunma yöntemleri...

DOLAŞIM SİSTEMİ TERİMLERİ. Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire

Beyin Omurilik ve Sinir Tümörlerinin Cerrahisi. (Nöro-Onkolojik Cerrahi)

Anatomik Sistemler. Hastalıklar Bilgisi Ders-2 İskelet-Kas-Sinir Sistemleri

İSKELET YAPISI VE FONKSİYONLARI

II.Hayvansal Dokular. b.bez Epiteli 1.Tek hücreli bez- Goblet hücresi 2.Çok hücreli kanallı bez 3.Çok hücreli kanalsız bez

Bacillus anthracis. Hayvanlarda şarbon etkenidir. Bacillus anthracis. Gram boyama. Bacillus anthracis. Bacillus anthracis

DENETLEYİCİ VE DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER

KADIN VE AİLE SAĞLIĞI HİZMETLERİ İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER DAİRE BAŞKANLIĞI SAĞLIK VE HIFZISSIHHA MÜDÜRLÜĞÜ

Fen ve Teknoloji 7. BOŞALTIM SİSTEMİ. Hazırlayan: NİHAT BAHÇE HAYAL BİLİMDEN DAHA ÖNEMLİDİR. ÇÜNKÜ BİLİM SINIRLIDIR.

MEME KANSERİ. Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler

ADIM ADIM YGS LYS. 73. Adım ÜREME BÜYÜME GELİŞME EMBRİYONİK ZARLAR İNSAN EMBRİYOSUNUN GELİŞİMİ-1

12. SINIF KONU ANLATIMI 24 STOMA VE TERLEME (TRANSPİRASYON)

KASLAR HAKKINDA GENEL BİLGİLER. Kasların regenerasyon yeteneği yok denecek kadar azdır. Hasar gören kas dokusunun yerini bağ dokusu doldurur.

Hisar Intercontinental Hospital

Meme Kanseri: Uyarıcı işaretler, memede herhangi bir sertlik veya kitle ve meme uçlarından gelen akıntı veya kan.

11. SINIF KONU ANLATIMI 48 DOLAŞIM SİSTEMİ 1 KALP KALBİN ÇALIŞMASI

4- Solunum Sisteminin Çalışması : Solunum sistemi soluk (nefes) alıp verme olayları sayesinde çalışır.

ÖĞRENME ALANI : FĐZĐKSEL OLAYLAR ÜNĐTE 5 : IŞIK (MEB)

Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen

VÜCUDUMUZDA SISTEMLER. Destek ve Hareket

09/11/2015 BEYAZ KAN HÜCRELERİ. Lökosit ya da akyuvarlar olarak adlandırılan beyaz kan hücresi, kemik iliğinde üretilir.

Periodontoloji nedir?

DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Karolinska Üniversite Hastanesi Onkoloji Kliniği, DOCETAXEL TEDAVİSİ HAKKINDA BİLGİLENDİRME

Özofagus Mide Histolojisi

YARA VE YARA ÇEŞİTLERİ. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL

Diyabet ve göz sorunları

Yaralanmalarda Ve Göze, Kulağa, Buruna Yabancı Cisim Kaçmalarında İlk Yardım

GÖZ HIRSIZI GLOK M (=GÖZ TANSİYONU)

BAZI METEORİT OLMAYAN NUMUNELER VE NEDENLERİ (VERSİYON 2)

HODGKIN DIŞI LENFOMA

CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ Beslenme Boşaltım Üreme Büyüme Uyarıları algılama ve cevap verme Hareket Solunum Hücreli yapı

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 8 a

BASINCA SEBEP OLAN ETKENLER. Bu bölümü bitirdiğinde basınca sebep olan kuvvetin çeşitli etkenlerden kaynaklanabileceğini fark edeceksin.

2005 ÖSS BİYOLOJİ SORULARI VE CEVAPLARI

Sigaranın Vücudumuza Zararları

DUYU ORGANLARININ MEYDANA GELİŞİ

Romatizma BR.HLİ.066

İLK YARDIM DENEME SINAVI Aşağıdakilerden hangisi yaşam bulgusu değildir? A) Bilinç. B) Solunum ve dolaşım. C) Vücut ısısı kan basıncı

FEN VE TEKNOLOJİ. İskeletin Görevleri İskeletin Kısımları 4. SINIF. Soru 1: Vücuda şekil veren ve harekete yardımcı olan sert yapılar nelerdir?

Transkript:

ÖZEL EGE İLKÖĞRETİM OKULU Danışman Öğretmen : Münire SAVRANOĞLU Hazırlayanlar : Dilan YILMAZ Gizem YILDIRIM Zeynep DAŞ Begüm BİLGEN Nisan 2001 Bornova/İZMİR

İÇİNDEKİLER Teşekkür ve İthaf 1 Giriş 2 1.Göz 3 1.1.Çeşitli Gözler 3 1.2.İnsanda Göz 3 1.3.Gözün Yapısı 4 1.4.Göz Hastalıkları 4 1.5.Görme 5 1.6.Görüntülerin Oluşumu 5 1.7.Görme Bozuklukları 5 2.Kulak 8 2.1.Dış Kulak 8 2.2.Kulak Zarı 8 2.3.Orta Kulak 9 2.4.İç Kulak 9 2.5.Kulak Hastalıkları ve Sağırlık 10 2.6.Kulak Tıkanıklığı 10 3.Deri 12 3.1.Genel Özellikler 12 3.2.Üstderi 12 3.3.Altderi 13 3.4.Derinin Görevleri 13 3.5.Deri Hastalıkları 13 4.Burun 17 4.1.Dört Çeper 17 4.2.Fizyoloji 18 4.3.Burun ve Sinüs Rahatsızlıkları 18 4.3.1.Burun Kanaması 18 4.3.2.Sinüzit 18

5.Dil 20 5.1.Dil Hastalıkları 20 5.1.1.Kızıl Hastalığı 20 5.1.2.Glossit 20 5.1.3.Dil Felci 20 5.1.4.Paslı Dil 20 Sonuç 22 Resim Kaynakçası 23 Kaynakça 24

TEŞEKKÜR VE İTHAF Bu çalışmada bizi yönlendiren ve gerekli katkıyı bizden esirgemeyen sevgili Fen Bilgisi öğretmenimiz Sayın Münire SAVRANOĞLU başta olmak üzere kaynakçaların teminindeki yardımlarından ötürü Özel Ege Lisesi kütüphane çalışanlarına ve Resim, aynı zamanda da sınıf öğretmenimiz olan Semiha DEMİR'e, proje hazırlama sırasında birlikte çalışmamızı anlayışla karşılayan ve bize çalışmamız için gerekli ortamı sağlayan ailelerimize içten teşekkürlerimizle... Bu çalışmamızı hakkını hiçbir zaman ödeyemeyeceğimiz sevgili öğretmenimiz Münire SAVRANOĞLU'na ithaf ediyoruz. DUYU ORGANLARI PROJE GRUBU

GİRİŞ Bu yıl proje grubumuzun üç elemanı geçen yıl birlikte çalıştığımız aynı kişiler. Geçen yıl İngilizce bir proje seçmiş ve çok yararlandığımız ''Dünyanın Yedi Harikası'' konulu bir araştırma yapmıştık. Önemli ölçüde tarihsel ve coğrafi bilgiler içeren böyle bir çalışmadan sonra bu yıl Fen Bilgisi dersine ilişkin bir proje almamızın bizim için yararlı olacağını düşündük. Duyu organları konulu proje, somut yaşamla yakın ilişkisi, araştırma kaynaklarındaki çeşitlilik ve kazanılan bilginin ileriki yaşamımızdaki kullanımı açısından hepimizin ilgisini çekti. Fikir birliği içerisinde adı geçen projeyi seçtik. Bu çalışma sırasında duyu organlarımızın nasıl çalıştığı, bu organların eksiksiz çalışmasının insanlar için ne ifade ettiği, duyu organlarının hastalıkları ve tedavi metotları konusunda ayrıntılı bilgi sahibi olduk. Proje çalışmamız sırasında Dilan YILMAZ görme, Gizem YILDIRIM işitme, Zeynep DAŞ dokunma ve Begüm BİLGEN tat ile koku alma konularını hazırlama görevini üstlendiler. Çalışmaların toparlanması ve sunuma hazır hale getirilmesi işini Dilan YILMAZ ile Gizem YILDIRIM birlikte yaptılar. DUYU ORGANLARI PROJE GRUBU

1.GÖZ Burnun iki yanında bulunan ve önde göz kapaklarıyla örtülü kemik boşlukları içinde yer alan görme organıdır. 1.1.ÇEŞİTLİ GÖZLER Hayvanlarda, görme organları çeşitli biçimler alırlar. Çok sayıda grupta, göz bulunmaz ya da taslak halinde sade göz adı verilen organlar bulunur. Birleşik göz ya da petek gözler böcek ve kabuklulara özgüdür. Her göz, çomak göz denilen, her biri bir görme siniri ağına uyan ve çok yüzlü yüzey biçiminde yan yana gelen çok sayıda küçük ve basit göz içerir. Buna karşılık, kafadan bacaklıların (ahtapot) tek ve büyük boyutlu, aşağı yukarı omurgalılarınkiyle karşılaştırılabilecek basit bir gözü vardır. Karından bacaklıların gözleri ise ya doğrudan bağlıdır ya da salyangozunkiler gibi dokunaçlar tarafından taşınır. Bazı sürüngenlerin, epifize ya da kozalaksı beze uyan ve İkinci Zaman sürüngenlerinde iyi gelişmiş olan üçüncü bir gözü vardır. 1.2.İNSANDA GÖZ İnsanda gözler, düzensiz küre biçiminde yaklaşık 25 mm çapında ve her biri 7-8 g ağırlıkta olan organlardır. Göz çukurları içinde, koruyucu bir yağ yastıkçığı üstünde yerleşmişlerdir. Hareketleri belli sayıdaki hareket ettirici kaslar tarafından sağlanır. Bu kaslardan biri gözün üstündedir: Kasılması gözü kaldıran ve bakışı yukarı çeviren üst düz kas. Gözün altına yapışan alt düz kas, gözü indirir ve bakışı aşağıya yöneltir. Gözün her iki yanında bulunan iç ve dış düz kaslar, gözü sağa ya da sola çevirirler. İki eğik kas gözü ekseni çevresinde döndürür. Gözlerin korunması ek organlarla sağlanır.önce alın derisi gözler üstünde kıllarla (kaşlar) kaplı güçlü bir yastık oluşturur. Deri sonra, bir dizi kirpiğin sınırladığı üst göz kapağı olan bir kıvrım çizer.daha sonra saydamlaşır ve gözün ön yüzünü döşer. Göz çukurunun iç açısında, göz yaşı bezi bulunur. Bu bez göz yaşı denilen ve sümüksel zarı temizleyip nemlendiren bir sıvı üretir ; göz yaşı kanalcıkları ve göz yaşı kesesinden kaçan göz yaşları, göz yaşı- burun kanalı ile burun boşluklarına ulaşır.

1.3.GÖZÜN YAPISI Göz, çevreden merkeze doğru göz akı, damar tabaka ve ağ tabakadan oluşur.kıkırdak yapısında koruyucu bir zar olan göz akı yaklaşık 1 mm kalınlığındadır. Öndeki bölüm saydam tabakadır (kornea). Gözün besleyici zarı olan damar tabaka (koroyit) damar bakımından zengindir; düz ön bölümü, göz bebeğini sınırlayan irisi oluşturur. Gözlere rengini veren iristir. Gözün başlıca zarı olan ağ tabaka, damar tabakaya yapışıktır; önde camsı zarla kaplıdır.göz bebeğinin karşısında özellikle duyarlı olan ve görüntülerin en net oluştuğu sarı benek bulunur. Hemen yakınında görme siniri ve ağ tabakanın kan damarlarının göze girdiği nokta vardır. Bu bölgeye kör nokta adı verilir. Ağ tabakanın (iç tabaka) yapısı karmaşıktır. Önde, pigment epitelinden yani, koyu renkte pigmentle dolu tek katlı hücrelerden oluşur; arkada üç hücre tabakasından meydana gelir: Görme hücreleri; iki kutuplu hücreler; çok kutuplu hücreler. Göz kabaca diyaframı (göz bebeği), merceği (billur cisim), karanlık odası (göz yuvarının çeperi) ve duyarlı levhasıyla (ağ tabaka) bir fotograf makinesine benzetilebilir. Normal görme, bu görme sisteminin bütünlüğüne bağlıdır ve herhangi bir eksiklik bunu bozar. 1.4.GÖZ HASTALIKLARI Şeker hastalığı, alkoliklik, frengi, merkezi sinir sistemi hastalıkları, urlar gibi bazı genel hastalıklar görme yeteneğini etkileyebilir. Yerel bozunlar arasında yaralar, ezilmeler ve yanıklar hiçbir zaman ihmal edilmemelidir. Gözün kılıflarının hastalıkları da çoktur; sümüksel zar iltihapları (trahom, bir virüsün neden olduğu bir sümüksel zar iltihabıdır -konjonktivit- ); gözakı iltihabı; iris iltihabı; saydam tabaka iltihapları (ama saydam tabakada iltihaplı olmayan göz lekesi ve yara izi gibi bozunlar da görülebilir); billur cisim tam ortada bulunmayabilir ya da saydamsızlaşabilir (katarakt); ağ tabaka, bir iltihap (retinit) ya da bir damar hastalığı (arterit; atardamar ya da toplardamar tıkanması; yüksek tansiyon) tarafından etkilenebilir. Ağ tabakada urlar ve bazen travma kökenli kopmalara da rastlanabilir.

Görme siniri ve görme yollarının bir hastalığı da görmeyi etkileyebilir ve görme alanını değiştirebilir; gözün bazı kaslarının felce uğraması, iris hareketlerini engelleyebilir; öbür kasların işlevlerini yerine getirememesi, anormal hareketler, bakışın tek ya da çift yanlı sapmasına (yakınsak ya da ıraksak şaşılık) yol açar. Gözkapağı düzeyinde, bir göz kapağı düşüklüğü (ptozis) ya da göz kapaklarındaki çembersi kasların istenmeyerek kasılıp büzülmesi (blefarospazm); iyicil (kistler) ya da kötücül (kanserler) urlar; çeşitli mikroplara, ama özellikle de stafilokoka bağlı ( çakmak, çiban,arpacık) enfeksiyonlar görülebilir. Camsı cisim düzeyinde, kanamalar ve göz içi basıncında bir artma (en belirgin biçimi genellikle körlüğe yol açan ivegen ya da süregen glokomdur -karasu-) olabilir. Gözlerin ve görme aygıtının muayenesi, göz doktorunun ilgi alanına girer. 1.5.GÖRME Görme, gözlerimizin önündeki aydınlatılmış bir cismi önce algılama, sonra da tanımamızı sağlar.işık demeti göz bebeğinden girer, saydam tabakayı, ön oda sıvısını ve billur cismi geçerek, görüntüleri kaydeden ağtabaka üstünde toplanır. 1.6.GÖRÜNTÜLERİN OLUŞUMU Gözün görme sistemi, görme merkezi saydam tabakanın 5mm arkasında ve ağ tabakanın 15mm önünde bulunan yakınsak bir sistemdir. Işık ışınları art arda kırıcı ortamlardan geçerek ağ tabaka üstünde odaklaşır. Elde edilen görüntü terstir. Aynı zamanda iris de değişerek, göze giren ışık miktarını ayarlar ve görüntünün niteliğini iyileştirir. İrisin açıklığı olan göz bebeğinin kasılması, ışığın girişini azaltır (miyozis); tersine, gevşemesi (midriyaz) bunu artırır. 1.7.GÖRME BOZUKLUKLARI Görme bozukluklarının bazıları kırınım bozukluklarına bağlıdır: Bunlar miyopluk, hipermetropluk ve astigmatlıktır. Miyoplukta göz çok uzundur, görüntü ağtabakanın önünde oluşur. Bu kusur iki yüzlü iç bükey kalın kenarlı merceklele (ıraksak merceklerle) düzeltilir. Hipermetroplukta, göz çok kısadır, görüntü ağtabakanın arkasında oluşur. Düzeltici camlar iki yüzlü dış bükey ve ince kenarlıdırlar (yakınsak). Astigmatlık, gözün değişik

meridyenlerindeki eğriliklerin eşitsizliği sonucu oluşur. Bu kusur da silindir biçimli camlarla düzeltilir. Presbitlik, bir uyum kusuruna bağlıdır; yaşla birlikte artar ve yakınsak mercekler gerektirir. Görme alanının yarısındaki görme yitimine yarım görmeme denir. Görüş keskinliğinin azalması göz tembelliği (ambliyopi), tümüyle ortadan kalkması körlük (amoroz) adını alır.

2.KULAK Kulak, insanın işitme ve denge organıdır. Ses dalgalarını toplayıp elektrik sinyallerine dönüştürdükten sonra sinirler aracılığıyla beyne iletilir. Bir yandan da, başın duruşuna ve konum değişikliklerine ilişkin bilgileri beyne göndererek dengenin sağlanmasında yardımcı olur. Yaprakların hışırtısından, jet uçaklarının gürültüsüne kadar geniş bir frekans aralığındaki sesleri algılayabilen insan kulağı, işitme organın nasıl çalıştığını inceleyebilmek açısından iyi bir örnektir. İnsanın ve bütün memelilerin başın iki yanına yerleşmiş iki kulağı vardır. Bu organ, kafatasının dışından içeriye doğru uzanan üç bölümden oluşur : Dış kulak, orta kulak ve iç kulaktır. İşitme duyusunun gerçekleşmesinde bu bölümlere ayrı görevler düşer. Dışkulak, çevresindeki sesleri toplayıp ortakulağa iletir. Orakulak aldığı ses titreşimlerini güçlendirerek içkulağa aktarır, iç kulak da bu titreşimleri elektirik sinyallerine dönüştürerek beyne gönderir. 2.1.DIŞ KULAK İşitme organın dışarıya açılan kapısıdır ve iki bölümden oluşur. Bunlardan ilki başın dışında belirgin bir çıkıntı yapan kulakkepçesi, diğeri de kulakkepçesini orta kulağa bağlayan dış kulak yoludur. Kulakkepçesi, üstü deriyle kaplı, geniş ve kıvrımlı bir kıkırdak parçasıdır. Dış kulak yolunun iç yüzeyini döşüyen derinin altında kulak kiri dediğimiz mumsu ve yağlı bir maddeyi üreten salgı bezleri bulunur. Bu salgı, dışarıdan gelen tozları ve yabancı maddeleri kulağa zarar vermelerini engeller. Dış kulak yolunun içteki ucu kulak zarı denilen ince ve gergin bir zarla örtülüdür. Bu zar, üzerine çarpan her ses dalgasında titreşerek işitmede büyük rol oynar.

2.2.KULAK ZARI Kulak zarı insanda ortakulağı dışkulak yolundan ayıran ve dış ortamdaki havadan ses titreşimlerini alıp bunları ortakulaktaki kemikçiklere iletir. Dışkulak yolunun bitiminde yer alan kulak zarı, tepesi içe dönük yassılaşmış bir koni biçimindedir. Kenarları kemik yapısındaki kulak zarı halkasına tutunur. Zar normal olarak sedef renklidir, pembe ya da sarı renkleri olabilir. Üç katmanı vardır ; Dış katman dışkulak yolunun içini döşeyen derinin ; iç katman ortakulak mukozasının uzantısıdır. İkisinin arasında zara gerginlik ve dayanıklılık veren ışınsal ve dairesel lifler vardır. 2.3.ORTA KULAK Orta kulak kafatasındaki şakak kemiğinin içine gömülmüş, kulak zarının öbür yanında kalan küçük bir boşluktur. Bu boşlukta birbirleriyle bağlantılı üç kemik bulunur. Çekiç, örs ve üzengi denen bu kemikler, ses dalgalarının kulak zarına çarpmasıyla oluşan titreşimleri güçlendirerek iç kulağa iletir. Orta kulaktan başlayıp burnun arkasındaki geniz boşluğuna açılan östaki borusu da burundan ve ağızdan giren havanın orta kulağa ulaşmasını sağlar. Orta kulakta hava bulunması çok önemlidir. Çünkü kulakkepçesinden içeri giren hava kulak zarının dış yüzeyine sürekli basınç uygulandığından, bunu dengeleyecek bir iç basınç olmazsa kulak zarı çöker ve titreşemez. Zarın gergin kalabilmesi için her iki yüzüne etki yapan hava basıncının eşit olması gerekir. 2.4.İÇ KULAK

İşitme ve denge organları içeren iki ayrı bölümden oluşur. Salyangoz denen işitme organı salyangoz kabuğunu andıran dolambaçlı bir yapıdır ve içi sıvıyla doludur. Salyangozu dolambaçlı kanallara ayıran zar bölmenin tabanında da Corti organı denen ince tüylü kirpiksi hücreler bulunur. Beyne giden işitme sinirinin ince uçları bu hücrelerle bağlantılıdır. Orta kulaktaki üç kemiğin ilettiği ses titreşimleri bu bölüme ulaştığında salyangoz kanallarındaki sıvı çalkalanmaya başlar. Bu hareket taban zarını titreştirir. Corti organın kipriksi uzantıları bu titreşimle dalgalanarak sinir uçlarını uyarır ve bu uyarı elektrik sinyalleri halinde beyne iletilir. İç kulağın ikinci bölümü işitmede hiçbir rol oynamaz, yanlızca dengeyle ilgilidir. Bu bölüm, içleri sıvıyla dolu yarımdaire biçimindeki üç kanaldan ve yarımdaire kanallarından salyangoza geçit veren dalız bölümünden oluşur. Dalızın ve yarımdaire kanallarının içinde de Corti organındaki gibi kipriksi hücreler vardır. Bu hücreler başın en küçük bir hareketinde çalkalanan iç kulak sıvısının çarpmasıyla uyarılarak yerçekimi şiddetindeki değişikliklerini ve başın açısal hareketlerini anında beyne iletir. Böylece, görme duyusun da yardımıyla dengenin sağlanmasına yardımcı olur. Eğer bu denge organı herhangi bir nedenle görevini yapmazsa insanın başı döner ve düzgün yürümesi güçleşir. 2.5.KULAK HASTALIKLARI VE SAĞIRLIK Kulağı etkileyen birçok hastalık vardır. Örneğin bakterilerden ileri gelen kulak iltihabı ( otit ) genellikle orta kulak boşluğunda sıvı toplanmasına yol açar. Bu sıvı kulak zarına basınç yaparak zarın serbestçe titreşmesini engeller. Çok şiddetli bir kulak ağrısı ve işitme güçlüğüyle ortaya çıkan kulak iltihabları antibiyotiklerle tedavi edilebilir.

Méniére hastalığında kulaktaki denge organı bilinmeyen nedenlerle şişer ve görevini yapamayacak duruma gelir. Baş dönmesi, kulak çınlaması ve bulantı nedeniyle kendini çok kötü hisseten hasta sürekli yatmak zorundadır. Hastalık giderek ağırlaşır ve geçici işitme yitimi zamanla kalıcı bir sağırlığa dönüşür. Sağırlık terimi tıpta, hafif işitme yitiminden sonra hiç ses duymama eşiğine kadar uzanan bütün işitme sorunlarını tanımlamak için kullanılınır. Kalıcı sağırlıklar doğuştan ya da sonradan olabilir. Doğuştan sağırlığın nedeni ya kalıtsal etkenler ya da gebelik sırasında annenin geçirdiği bazı hastalıklardır. Sonradan ortaya çıkan işitme yitiminin başlıca nedenleri kazalar, mikroplu hastalıklar ve sürekli olarak çok şiddetli bir gürültü ya da sesle karşı karşıya kalmaktır. 2.6.KULAK TIKANIKLIĞI Kulak tıkanıklığı, sıklıkla dalgıçlarda ve pilotlarda görülen ve içkulaktaki boşluklar ile dışkulak yolu arasında basınç farkı oluşmasından kaynaklanan bozukluktur. Başlıca belirtiler kulakta şiddetli ağrı, iltihap, kanamadır. Kulak zarının arkasında yer alan ortakulak boşluğu, östaki borusu ince ve dar kanalla burun boşluğuna açılır. Ortamdaki hava basıncı değiştiğinde burundan giren hava östaki borusundan kulağa geçerek ortakulaktaki basıncın dış basınçla eşit olmasını sağlar. Soğuk algınlığı, küçük urlar ya da östaki borusunun ağzının çevresindeki lenf dokusunun aşırı derecede gelişmiş olması borunun kapanmasına ve basınç farkının sürmesine yol açar.

3.DERİ İnsanların ve omurgalılar sınıfında hayvanların bedenini örten esnek ve dirençli dokuya deri denir. Öbür hayvanların beden örtülerini belirtmek için kütikil (ya da kutikula), örtenek ya da üstderi terimleri kullanılır. Deri, pullar, kıllar, saçlar, tüyler ve tırnaklar gibi epitel doku oluşumlarının (faner) da kaynağıdır. 3.1.GENEL ÖZELLİKLER İnsanda deri, kullanmanın azlığına, kişiye, mevsimlere, bedenin çeşitli bölgelerine yaşa göre renklenmeye özelenir. Bu değişiklikler bazı boya maddelerinin (pigmentler) varlığına ve az ya da çok yoğun olabilen damarlanmaya bağlıdır. Deri bedeni bütünüyle sarar. Ağız, burun, anüs, vb. doğal delikler düzeyinde, yapısı deriye benzeyen, ama daha ince olan ve mukoza adı verilen bir örtüyle birleşir. Öte yandan, kalınlığı da farklılıklar gösterir. Göz kapaklarında ve el sırtında çok ince, buna karşılık, el ayası ve ayak tabanında çok kalındır. Sürtünmeye açık olan bu bölgelerde nasır adı verilen boynuzsu kalınlaşmalar gözlenir. Deri örtüsünün, kasların kasılmalarına bağlı kas kıvrımları, eklem hareketlerine bağlı kas kıvrımları gibi derin katlanmaları el ayaklarında ve ayak tabanında olduğu gibi yüzeysel kırışıklıkları ya da çizgileri vardır, ayrıca deride birçok delik vardır. Bu delikler kıl ve saçların geçmesine de olanak vardır. Deri, derialtı denilen, bağ dokusundan oluşmuş derin bir tabaka sayesinde, kaslardan ve akörtülerden oluşan alt düzlemlere de kayabilir. Derialtı yağ bakımından zengin, gevşek ve esnek bir dokudur. Kişiye ve bedenin çeşitli yerlerine göre değişiklik gösteren yağ dokusunu oluşturur. Ayak tabanında el ayasında, tel doku yumacıkları halinde az hareketli ve çok dirençlidir. Bazı bölgelerde, deriyi kasmaya yarayan ince bir kas tabakası içerir. Deri aslında birbirinden iyice farklı iki tabakadan oluşur; üstderi ve altderi.

3.2.ÜSTDERİ Üstderi ortalama kalınlığı 1-10 mm olan tabakadır. Derin tabaka tek doğurgan hücre tabakası üstüne oturur ve altındaki altderinin çıkıntılarıyla iç içedir. Derin tabaka hücreleri sürekli bölünür; biçim ve yapıları değişerek yüzeye doğru göç eden hücreleri doğururlar. Böylece üstderi tabakalaşmış bir yapı gösterir. Her tabaka, bir başka evrim aşamasının temsilcisidir. Derinden yüzeye doğru önce Malpighi tabakası görülür. 6-20 sıra halinde dizilmiş, sıkışık, birbirlerine lifçiklerle bağlı, çok köşeli büyük hücreler tabakasından oluşur. Cildin boya maddesini bu hücre içerir. Zencilerin derisinde özellikle çok olan boya maddesi, derinin beyazlığı ölçüsünde azalarak bütün ırklarda değişik miktarlarda bulunur. Albino hastalığına tutulmuş kimselerde boya maddesi yoktur. Boya maddesi melaninden oluşur. Melanin de özel hücreler olan melanaforlarda ya da Langerhans hücrelerinden, küçük tanecikler halinde bulunur. Bu erişkin evreden sonra, üstderi hücresi, boynuzlaşıcı bir yozlaşma evresine girer ve 2-3 sıra, içi tanecik dolu yuvarlak hücrelerden oluşan boynuzsu tabaka bulunur. Yassılaşmış hücreler aralıksız olarak yavaş yavaş dökülürler. Pullanma, çoğunlukla deride kepek biçiminde görülür. Yanıklarda, kızıl gibi hastalıklarda üstderi tabakalar halinde kalkabilir. Üstderi damar ve sinir ucu içermediğinde bu tabakaların kalkmasında acı duyulmaz. 3.3.ALTDERİ Derinin derin bölümünü oluşturan altderi ortalama 2 mm kalınlığında, kırmızı-pembe renktedir: Esnek liflerle birbirine bağlı bağ dokusu hücrelerinden oluşur. Deriye, direncini, esnekliğini, yumuşaklığını veren altderi, yüzeysel tabakası aracılığıyla üstderinin derin tabakasıyla bağlantılıdır ve derin tabakanın içine, kan damarlarını, sinir uçlarını kapsayan mememsi çıkıntılar (papila) gönderir. Kan damarları, aralarında kılcal damarlarında bulunduğu atar ve toplar damarcıklardır. Sinir uçları, sağladıkları duyarlılığa göre çok sayıda ve çeşitlidirler. Ağrı duyarlığı için, yalın ve

bağımsız sinir dallanmaları biçimindedir; ısıl (sıcak ve soğuk) ve dokunsal (dokunma ve basınç) duyarlıkların her biri için son derece özelleşmiş cisimcikler vardır. Bütün bedene yayılmış olan bu duyu alıcıların yoğunlukları, bir bölgeden öbürüne değişir. Ayrıca, deride üstderiyi baştan sona aşan ve altderiye kadar yerleşmiş tırnaklar, kıllar ve saçlar gibi epitel doku oluşumları ile ter ve yağ bezleri gibi deri bezleri vardır. 3.4.DERİNİN GÖREVLERİ Bedeni çarpmalara karşı korur ve esnek kılıf gibi sarar. Toz ve mikroplara karşı bir bağışıklık seti oluşturur. Yağ ve ter gibi salgılarda etkili koruyucudur. Kan gelişini ve beden sıcaklığını düzenler. Ter ile üre gibi zehirli maddeleri dışarı atan deri, bazı ilaçlara ve yararlı maddelere geçirgendir. 3.5.DERİ HASTALIKLARI Derinin kötü huylu denilen habis tümörleri kaynaklandığı dokuya göre epitelyom (kanser), sarkom veya melanom (Naevocarcinom) adını alır. Epitelyomlar; deri içi kanserleri arasında sayılan Bowen ve Paget hastalıkları diskeratoz yani derinin sert, tırnak görünüşü alması gibi belirtilerle başlarlar. Paget hastalığı kadınlarda sızıntılı, kaşıntılı bir sertlik şeklinde görülür. Ulkus Rodens denen deri kanseri kenarları zımba ile delinmiş bir ülser ile başlar. Bütün şüpheli deri tümörlerinde teşhis biyopsi dediğimiz yöntemle yani deride alınan parçanın histolojik olarak incelenmesinden sonra yapılabilir. Deri tümörlerinde cinsine, yerine ve büyüklüğüne

göre tedavi uygulanır. Cerrahi olarak tümörün çıkarılması, radyoterapi yapılması elektrikle yakılması veya şimioterapi yani lokal veya sistematik olarak kullanılacak ilaçlarla tedavisine uzmanlar karar verir ve uygularlar. Sarkomlar; deri sarkomları genellikle birbirlerine benzeyen, her yaşta, hatta gençlikte meydana gelebilen deri veya derialtı bağ dokusundan kaynaklanan ve iç organlara atlayabilen, yani metatsız habis tümörleridir. Çok defa sert, sınırları oldukça belirli, kırmızıya yakın bir renkte ve hızla gelişen bir şişlik şeklinde başlar. Kaposi hastalığında deride Angino-Sarkom denen tümöral damar genişlemeleri görülür. Sarkomlarda tedavi için önce tümörü çıkarmak gerekir. Çoğu sarkomlar x ışınları ile tedaviden fazla bir yarar görmez. Yaygın vakalarda kemoterapi uygulanır. Melanomlar; sağlam derinin üzerinde oluşabileceği gibi renkli benler (pigmentnevi) meydana gelen en habis deri kanseridir. Bu nedenle vücudun çeşitli yerlerinde bulunabilen benlerle, özellikle renkli benlerle oynamak doğru değildir. Tedavi için tümörün tam olarak çıkarılması, başka organlarla sirayet varsa, çevre lenf bezleri ile beraber çıkarılması ya da sitostatik denen ilaçlarla tedavisi gerekmektedir. Küçük toplu iğne başı büyüklüğünde, sert, beyaz inci tanesi gibi olan tümörler, kıl köklerinde sebum ihtiva eden ve kist sebace denen ufak tümörler, ter bezlerinin kistik gelişmesiyle meydana gelen hidradenom, içlerinde saç, kıl, sebum, hatta kıkırdak ve kemik bulunan kist dermoidler, kolesterinin cilt altında depolanması sonucu oluşan sarı tümörler (ksantom), derinin bağ dokusundan çıkan dermaya yapışık sert tümörler fibromlar, kas liflerinden kaynaklanan leiomyomlar, yağ dokusunun tümörleri lipom, genellikle ameliyat veya travmalardan sonra dikiş yerlerinde pembe veya beyaz, hudutları net, fibroz keloit dokusu denen tümörler belli başlı selim tümörleridir. Derinin selim tümörlerinin başında doğuştan mevcut deri kusurları şeklindeki benleri sayabiliriz. Basit renkli benden başka tümöral gelişmesi daha belirli olan çeşitli benler vardır. Bunların arasında Neuro-Fibromatosis denilen Recklinlingyhausen hastalığının derideki belirtili sayılabilir. Bu hastalıkta genellikle göz kapakları, boyun ve cinsel bölgelerde normal deri renginde veya pembe renginde yumuşak kısmen saplı benler görülür.

Gene deri ve derialtı kan damarlarının doğuştan hiperplazisi yani aşırı derecede hücre teşekkür etmesi şeklindeki damar urları yani kan benleri ayrı bir grup meydana getirirler. Deri ve mukozaların lenf damarlarının genişlemesi sonucu sonradan meydana gelen tümörleride lenfangiyom adını alır. Derinin çeşitli katlarından kaynaklanan, bilinmeyen bir sebeple gelişme gösteren, iltihabi olmayan ve lenf yoluyla yayılmaya selim tümörleride çeşitlidir. Derinin yüzeysel olarak bazı mantarlarla bulaşması sonucunda meydana gelen hastalıklara derinin mantar hastalıkları veya tıp dilinde Epidermomikos denir. Bir mantar türü olan Microsporum Furfur un vücudumuzdaki meydana getirdiği kronik seyirli hatalığa Ptyriasis Versicolor adı verilir. Mantar genellikle göğüs ve sırtta sütlü kahve renginde lekeler şeklinde belirir. Epidermophytia Inguinalis in kasıklarda perinede torbalarda egzama şeklinde yaptığı hastalığa da Eczema Margine de Hebra denir. Microsporum Audouni nin genellikle saçlı deride yaptığı mikozalara da genel olarak Microsporie adı verilir. Özellikle çocuklarda görülen mantar hastalığı çok bulaşıcıdır. Okullarda herhangi bir vaka görüldüğünde hastalığın bulaşmaması için önlemler alınmalıdır. Trikofiton denilen mantarların sebep olduğu bir çok değişik lezyon ve hastalık vardır. Bunler arasında saçlı deride saç kıranı meydana getiren birçok mantar türü vardır. Saç kıranda saç, parlaklığını yitirir ve kolayca kırılır. Kafa derisi gri kabuklarla kaplanır ve bazı bölgelerde saçlar dökülür. Kelliğe neden olan mantarlar başa yerleşir küçük intihaplı yaralar ve pullanma meydana getirir ve saçlar o kısımda dökülür. Arada seyrek küçük saçların uzamaya çalıştığı kükürt sarısı renginde bir kabuk bulunur. Erken tedaviye başlanırsa az bir bölgenin kel kalması ile ya da yara izleri ile atlatılabilir. Aksi halde baştaki saçsız bölge bütün tepeyi içine alabilir. Candida Albicans denilen mantarın yaptığı enfeksiyona Moniliasis denir. Bu hastalığa klinikte yerleştiği yere göre değişik isimler verilir. Ağızda pamukçuk, dudakta perleş, koltuk altlarında Intertrigo denilen hastalıkları belirleyen bir mantar enfeksiyonudur. Vücudumuzun çeşitli bölgelerine yerleşen bütün bu mantarlar ancak uzmanların mikroskobik ve kültür bulgularıyla teşhis edilirler. Tedavi genellikle karbonatlı su, jansiyan moru, metilen mavisi gibi solüsyonların atuşmanları ve mantarları yok edici diğer antimikotik ilaçlarla yapılmaktadır.

4.BURUN Burun solunum sisteminin geçitidir. Burun deliklerinden giren hava, damağın burnu ağızdan ayıran üst kısmında ilerler. Burun iki bölüme ayrılır. Bunlara burun delikleri denir. İkisini birbirinden ayıran kısım kıkırdak ve kemikten yapılmıştır ve üstü yumuşak pembe renkli bir zarla yani mukozayla kaplıdır. Bu duvara septum denir. Burun kemikleri mukozayla kaplı kemiklerdir. Burnun dışından septuma doğru ve burun deliğinde havayı yönlendirirler. Burun delikleri ayrıca sinüslere bağlıdır. Sinüs kafatasında havayla dolu bölümlerdir. Adenoidler burun deliğinin en arkasında bulunan doku kümeleridir. Koku alma koku siniriyle başlar. Koku siniri burnun üst kısmındadır. Bu sinirde çok ince ve hassas lifler vardır. Onlar uyarıları sinir merkezlerine geçirir. Ayrıca burun soluduğumuz hava ile havadan aldığı oksijeni vücudumuzun bütün hücrelerine taşıyan kan arasındaki temel bağlantı yollarından biridir. İnsanlar yaklaşık 3.000 değişik kokuyu birbirinden ayırt edebilirler. 4.1.DÖRT ÇEPER Burun boşluklarında dört çeper ayırt edilir; 1- Dış çeper altı kemikten oluşur: Üstçene kemiğinin üstü, kamamsı kemik (temel kemik), gözyaşı kemiği (tırnaksı kemik), damak kemiği, kalbur kemik ve alt boynuzcuk. 2- İç çeper ya da burun bölmesi iki kemikten oluşur: Kalbur kemiğinin dikey yaprağıyla bağlantılı olan sapan kemiği, kıkırdaksı bir parça olan burun bölmesi kıkırdağı. 3- Üst çeper ya da tavan: Arkadan öne doğru burnun kendi özel kemikleri, alın kemiğinin burun çıkıntısı, kalbur kemiğinin kalbursu yaprağı ile kamamsı kemiğinin gövdesinden oluşur. 4- Alt çeper ya da taban: Damak eteğiyle sınırlıdır, yumuşak damak bu çeperi yutağın ağız parçasından ayırır.

4.2.FİZYOLOJİ Burun düzeyinde solunum işlevi bütünüyle fiziksel ve fizyolojiktir. Hava, geçerken ısınır, nemlenir ve bir bölümünün süzülmesiyle taşınan tozlardan arınır. Çok önemli olan koku alma işlevinin yeri, burunda, üst boynuzcuk düzeyinde, ortalama 3 cm 2 lik, sarımsı bir alandır. 4.3.BURUN VE SİNÜS RAHATSIZLIKLARI 4.3.1.Burun Kanaması Belirtiler; Burun deliğinin birinden ani kan gelmesi. Yaşam boyunca çoğu kişi en az bir kez burun kanaması geçirir. Bazen burna yenen bir darbeden kaynaklanan bu kanama, üşütme, sinüs enfeksiyonu, kuru hava veya burun içinden kopan bir kabuk yüzünden de olabilir. Çocuklar ve gençlerde kanama genelde septumda başlar. Bu önemli değildir ve kolayca durur. Burun deliklerinin tam içinde, ön kısımdaki kıkırdakta çok sayıda kılcal damar vardır. Bu damarlar çok çabuk zedelenir. 4.3.2.Sinüzit Belirtiler; Göz ve yanaklarda ağrılar, Ateş, Burundan nefes alma zorluğu, Diş ağrısı (ender) Sinüzit, burun deliklerindeki ufak açıklıkların birinin veya birkaçının duvarındaki dokuların iltihaplanmasıdır.iki tür sinüzit vardır; akut ve kronik (ani-şiddetli ve uzun süren). Akut sinüzit daha çok görülen veya bakterilerin yaptığı bir enfeksiyondur. Kronik sinüzit arada görülen akut enfeksiyonların iyi tedavi edilmemesinden ortaya çıkar. Daha önceki bu tür enfeksiyonların üst üste gelmesiyle sinüs delikleri kapanır ve akıntı dışarı çıkamaz.

5.DİL Boğazın tabanına bağlı olarak hareket edebilen, adaleden oluşmuş bir organdır. En önemli görevleri, çiğnemeye yardımcı olmak, besini yutmak, tat almak ve konuşma fonksiyonunu sağlamaktır. Tat alma kabarcıkları, dilin her iki yanında bulunur. Bunlara papilla da denir. Dilin üzerinde, ağzın bitiştiği yerde ve gırtlakta da bulunurlar. İnce bir zar, dilin alt yüzeyini, ağzın tabanına bağlar. Frenilum da denen bu bağ bazen çok kısa olur ve çocuğun peltek konuşmasına yol açar. Basit bir operasyonla bu durum küçük yaşlarda giderilebilinir. Normal olarak dilin rengi pembemsi beyaz, nemli ve temizdir. Dilin kuru olması, koyu renk alması, üzerinde tüy bulunması, hastalık belirtisi sayılır. 5.1.DİL HASTALIKLARI 5.1.1.Kızıl Hastalığı; Kızıl hastalığında dil şişer, üzerinde küçük kabarcıklar belirir ve parlak, kırmızı bir renk alır. Bu görünüm çileğe benzediğinden çilek dili adı verilir. 5.1.2.Glossit; Dilin mikropla, mantarlar ve virüslerle enfekte olmasına veya sivri ve çaprık dişler yüzünden iltihaplanmasına glossit denir. 5.1.3.Dil Felci; Dil felci tek yanlı veya çift yanlı olabilir. Dil felcinin kökeni merkezi sinir sitemi ya da çevre sinir sistemi olabilir. Felç çift yanlı olduğu zaman, dil hareket edemez.tek yanlı dil felcinde de dilin çiğneme, konuşma gibi işlevlerini yapması tahlikeye düşebilir.

5.1.4.Paslı Dil; Ateşli hastalıkların hemen hemen hepsinde dil paslanır. Tifo, kızıl, zatürre, siroz gibi hastalıklarda ise bu pas ayrı bir özellik gösterir. Kızılda önce bütün dil paslıdır, ikinci gün pas yalnız dil ortasında kalır, kenarlar kızarır, üçüncü gün ise bütün dil kızarır, çilek görünüşü alır. Zatürrede dil kuru ve paslıdır. Tifoda pas, daha çok dilin ortasındadır, kurudur, kavrulmuş et görünüşündedir. Sirozda ise dil parlak kırmızı ve kaypaktır.