ASOMECLİS. Ankara Sanayi Odası Genişletilmiş Meclis Toplantısı



Benzer belgeler
Türkiye, bu oranla araştırmaya katılan 24 ülke arasında 5. sırada yer alıyor.

ASOMECLİS. Ankara Sanayi Odası Meclis Toplantısı

ASOMEDYA. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ASO Genişletilmiş Meclis Toplantısı na Katıldı DOSYA BÜYÜTEÇ

SAYIN BAKANIM SAYIN BAŞKAN OTOMOTİV SANAYİİ DERNEĞİ NİN SAYGIDEĞER TEMSİLCİLERİ DEĞERLİ MİSAFİRLER VE KIYMETLİ BASIN MENSUPLARI

ASOMECLİS. Ankara Sanayi Odası Meclis Toplantısı

Değerli İhracatçılar, Değerli Basın Mensupları,

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA GÜÇLÜ NÜN KONUŞMASI

2 Ekim 2013, Rönesans Otel

KOBİ ler Nefes alacak / Ankara. TOBB, Ziraat Bankası, Denizbank ve Kredi Garanti Fonu (KGF) ortaklığında hayata

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

MÜSİAD 2 EXPO BY QATAR DOHA Exhibition and Convention Center. Değerli Yönetim Kurulu Üyelerim, Sektör Kurulu Başkanlarım,

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri,

DİYARBAKIR TİCARET VE SANAYİ ODASI YENİ TEŞVİK MEVZUATI HAKKINDA EKONOMİ BAKANINA HAZIRLANAN RAPOR 2012

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

SAYIN BAŞKAN, ANKARA SANAYİ ODASININ DEĞERLİ MECLİS ÜYELERİ, HEPİNİZİ, ŞAHSIM VE YÖNETİM KURULU ADINA SAYGIYLA SELAMLIYORUM.

İZMİR TİCARET ODASI AZERBAYCAN ÜLKE RAPORU

Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 60

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

2010 YILI OCAK-MART DÖNEMİ TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ


İSPANYA ÜLKE RAPORU AĞUSTOS 2017 ULUSLARARASI İLİŞKİLER MÜDÜRLÜĞÜ

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

Sayın DEİK Başkanım, Kıymetli Konuklar, Değerli Basın Mensupları, Hepinizi Türkiye İhracatçılar Meclisi ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

İZMİR TİCARET ODASI MECLİS TOPLANTISI

2010 OCAK NİSAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

İTHİB YK SUNUMU 20 Eylül, Prof Dr. Ümit Özlale İTHİB Danışmanı

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ ABDULLAH GÜL ÜN YILI TÜBİTAK BİLİM, HİZMET, TEŞVİK ÖDÜLLERİ ve TÜBİTAK ÖZEL ÖDÜLÜ TÖRENİ KONUŞMA METNİ 23 ARALIK 2008

Meclis toplantısında darbe girişimini kınayan Balıkesir Sanayi Odası, Yatırıma ve üretime devam mesajı verdi

Kahramanmaraş mutlaka devler liginde olacak

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

1930 DÜNYA BUHRANI DÂHİL, TÜRKİYE BU KADAR AĞIR KRİZ YAŞAMADI.

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

TÜRKİYE SINAİ KALKINMA BANKASI A.Ş. TÜRKİYE KALKINMA BANKASI A.Ş.

MÜSİAD İSVİÇRE Değerli Yönetim Kurulu Üyelerim, Şube Başkanlarım,

2010 OCAK MART DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

TORBALI TİCARET ODASI MOBİLYA SEKTÖR ANALİZİ

BÖLGESEL TİCARET TOPLANTISI İZMİR

Ekonomi Bülteni. 3 Ekim 2016, Sayı: 38. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Türkiye Ekonomisi 2000 li yıllar

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

RUS TÜRK İŞADAMLARI BİRLİĞİ (RTİB) AYLIK EKONOMİ RAPORU. Rusya ekonomisindeki gelişmeler: Aralık Rusya Ekonomisi Temel Göstergeler Tablosu

2010 ŞUBAT AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

İZMİR TİCARET ODASI GÜRCİSTAN ÜLKE RAPORU

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA GÜÇLÜ NÜN KONUŞMASI

Türkiye-Sırbistan-Bosna Hersek Üçlü İş Forumu Konuşması. 26 Ekim 2016, Grand Wyndham Hotel, İstanbul. Ömer Cihad Vardan

EKONOMİ BAKANLIĞI VERGİ, RESİM VE HARÇ İSTİSNASI İHRACAT GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

CEZAYİR SEKTÖREL AÇILIM GEZİSİ

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Türkiye İstişare Toplantısı. Kıtalararası Lojistik Üssü Türkiye. Mersin

2010 OCAK AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

MÜSİAD İFTARI ANKARA

Sayın Kazakistan Uluslararası Ticaret Odası ve Türkiye Kazakistan İş Konseyi Kazak Tarafı Başkanı

EKONOMİK DEĞERLENDİRME ANKET SONUÇLARI ARALIK 2010

8. Türkiye Avrupa'nın en önemli ülkesi

TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

Konuşmama ekonomik değerlendirmelerimle devam edeceğim.

TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU

ÜLKELERİN 2015 YILI BÜYÜME ORANLARI (%)

Kur artışının ekonomiye olumlu ve olumsuz etkileri var

MALİYE BAKANI SAYIN MEHMET ŞİMŞEK İN MAKROEKONOMİK GELİŞMELER İLE 2013 YILI İLK YARI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİNİ

MALİYE BAKANI SAYIN MEHMET ŞİMŞEK İN MAKROEKONOMİK GELİŞMELER İLE 2010 YILI OCAK- HAZİRAN DÖNEMİ MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİNİ

FİNANSAL RİSKLER & KORUNMA YÖNTEMLERİ

2006 YILI EGE BÖLGESİ NİN 100 BÜYÜK FİRMASI

AR-GE VE İNOVASYONDA KOBİLERİN KATMA DEĞER ENDEKSİ

MÜSİAD, "Yeni Türkiye Vizyonu ve İş Dünyası" Kayseri, 25 Ekim 2014, Cumartesi. Değerli Bakanlarım, Sayın Valilerim, Büyükşehir Belediye Başkanım,

JAPON EKONOMİSİNİN ANA BAŞLIKLAR İTİBARİYLE ANALİZİ

MÜSİAD MÜSİAD KÜRESEL GÜÇ

K.MARAŞ TÜRKİYE NİN 16 INCI BÜYÜK EKONOMİSİ

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası YENİ TEŞVİK MEVZUATI DESTEKLERİ İÇİN NİHAİ ÖNERİLERİMİZ RAPORU 2012

FİNAL ÖNCESİ ÇÖZÜMLÜ DENEME MALİYE POLİTİKASI 1 SORULAR

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu

Hepinizi Şahsım, Yönetim Kurulum ve etkinliğe emeği geçenler adına selamlıyorum.

Sayın Uşak Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Üyelerimiz ve Meslek Komite Başkanlarımız;

TÜRKİYE EKONOMİSİNDE YAŞANAN GELİŞMELER VE 2011 YILI EKONOMİK BEKLENTİLERİ. Dr.Süleyman Yaşar. 17 Nisan 2011

ÖZTÜRK: TURİZM BÖLGELERİNE DİREK UÇUŞ ŞART

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 KASIM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

Başbakan Sayın Binali YILDIRIM KANAAT ÖNDERLERİ VE STK İLE BULUŞMASI KAYSERİ

Ekonomi Bülteni. 14 Kasım 2016, Sayı: 44. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

İNŞAAT SEKTÖRÜNÜN DIŞ PİYASALARDAKİ DURUMU

(09-11 Mayıs 2016, Ankara) Kıymetli İslam İşbirliği Teşkilatı Üye Ülkeleri Temsilcileri, Değerli Katılımcılar,

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Aralık 2011, No:16

Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız ve Değerli Konuklar,


EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ocak 2012, No: 20

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Venezuela Devlet Başkanı Maduro ile ortak basın toplantısında konuştu

Politika Notu Nisan ve 2008 Krizlerinin Karşılaştırması. Müge Adalet Sumru Altuğ

2010 OCAK HAZİRAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

Şehit yakınları ve gaziler için iş kurası

MECLİS TOPLANTISI. Ender YORGANCILAR Yönetim Kurulu Başkanı

TEŞVİK SİSTEMİ NEDİR NE OLMASI GEREKİR?

ULUSLARARASI İLİŞKİLER MÜDÜRLÜĞÜ MART

Transkript:

Ankara Sanayi Odası Genişletilmiş Meclis Toplantısı 21 Ocak 2010

Ekonomik politikalar, nüfusu itibariyle büyük bir iç pazarı olan ülkemizde, iç talebi canlı tutacak biçimde tasarlanmalıdır NURETTİN ÖZDEBİR ASO YÖNETİM KURULU BAŞKANI Sayın Cumhurbaşkanım, ASO Meclisi ve Meslek Komitelerinden oluşan Genişletilmiş Meclis Toplantısı na hoşgeldiniz. Hafızam beni yanıltmıyorsa Başbakanlığınız döneminde ziyaret ettiğiniz ilk oda Ankara Sanayi Odası ydı. Yine Ocak ayı ve yine bir Perşembe günüydü. Şimdi sizi yine bir Ocak ayında ve yine bir Perşembe günü odamızda ağırlamaktan büyük bir onur duyuyoruz. Sayın Cumhurbaşkanım, dünyamız ve ülkemiz için çok zor geçen bir yılı geride bırakmış bulunuyoruz. 2009 yılında dünya ekonomisi İkinci Dünya Savaşı ndan beri ilk kez küçülürken, Türkiye ekonomisindeki daralmanın yüzde 6 yı bulacağı hatta aşabileceği tahmin ediliyor. Dünya ekonomisinin bu küçülmeden sonra biraz toparlanması doğaldır. Hükümetlerin ve merkez bankalarının ekonomiyi canlandırmak için aldıkları tedbirler etkili olmuştur. Ancak toparlanmanın güçlü ve kalıcı olması için özel tüketim ve yatırım harcamalarının da artması gerekir. Gelişmiş ülkelerde tüketici harcamaları henüz hızlı bir toparlanmayı destekleyecek ölçüde güçlü değildir. Diğer yandan artan kamu harcamaları nedeniyle büyüyen bütçe açıkları, birçok ülkede kaygı verecek düzeylere ulaşmıştır. Dubai de yaşananlar, Yunanistan ın borç problemi, İspanya, İrlanda, Macaristan gibi AB ülkelerinin sorunları yeni sürprizlere hazırlıklı olmamız gerektiğini gösteriyor. Nitekim IMF, Dünya Bankası ve Avrupa Merkez Bankası başkanları peş peşe yaptıkları Gelişmiş ülkelerde tüketici harcamaları henüz hızlı bir toparlanmayı destekleyecek ölçüde güçlü değildir. Diğer yandan, artan kamu harcamaları nedeniyle büyüyen bütçe açıkları, birçok ülkede kaygı verecek düzeylere ulaşmıştır. Dubai de yaşananlar, Yunanistan ın borç problemi, İspanya, İrlanda, Macaristan gibi AB ülkelerinin sorunları, yeni sürprizlere hazırlıklı olmamız gerektiğini gösteriyor. ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI MART / NİSAN 2010 7

21 Ocak 2010 Ekonomik krizde en ağır darbeyi sanayimiz almıştır. Fabrikalar birbiri ardına kapanmaktadır. Kapanan işletmelerin yeniden faaliyete geçmesi çok zordur. Bu nedenle, sanayimizdeki mevcut kapasiteyi korumak için sektörü destekleyecek tedbirler alınmalıdır. açıklamalarla dünya ekonomisindeki toparlanmanın kaotik olacağını, bazı ülkelerde çift dipli resesyon riskinin hala devam ettiğini vurguladılar. Küresel ekonomideki bu riskler bizdeki toparlanmayı da tehdit etmektedir. Bu nedenle ekonomik politikalar, 72 milyonluk nüfusu ile büyük bir iç pazarı olan ülkemizde iç talebi canlı tutacak biçimde tasarlanmalıdır. Bu bağlamda, harcama eğilimi fazla olan emeklilere yapılan zammın yüksek tutulması yerinde bir karar olmuştur. Benzer biçimde kamu harcamalarının istihdam etkisi fazla, geri dönüşü hızlı ve çarpan etkisi yüksek alanlara yönlendirilmesi doğru olur. Örneğin, yüksek istihdam sağlayan üretim alanları uygun maliye politikalarıyla desteklenmelidir. Meclis e sunulan tasarıda kısa çalışma ödeneğindeki artışın 2010 yılında da uygulanacak olması yerindedir. Diğer yandan, içinde bulunduğumuz hassas dönemde rekabeti bozacak düzenlemelerden de kaçınılmalıdır. Karşılıklar Yönetmeliği nde yapılan değişikliklerin süresi Mart ayında bitecek. Ekonomi düze çıkana kadar bu süre uzatılmalıdır. Ekonomik krizde en ağır darbeyi sanayimiz almıştır. Fabrikalar birbiri ardına kapanmaktadır. Biz her hafta iki-üç üyenin kaydını silmekteyiz. Kapanan işletmelerin yeniden faaliyete geçmesi çok zordur. Bu nedenle sanayimizdeki mevcut kapasiteyi korumak için sektörü destekleyecek tedbirler alınmalıdır. Örneğin, krizde en büyük üretim kaybına uğrayan yatırım malları sektörünü desteklemek için iyi tanımlanmış bir listede yer alan yatırım mallarına uygulanan KDV oranı, leasingde bir süreliğine yüzde 1 e çekilebilir veya hızlandırılmış amortisman uygulanabilir. Bankalar, büyük işletmelere düşük faizlerle kredi verirken KOBİ lere çok cimri davranmakta, kredi verseler bile çok yüksek faizler talep etmektedirler. 2010 yılındaki büyümeyi desteklemek için bankaların bu tutumlarını değiştirmeleri ve KOBİ lere kredi açmak için öne sürdükleri şartları yumuşatarak KOBİ kredilerinin yeniden yapılandırılmasında daha esnek bir tavır sergilemeleri gerekmektedir. Ayrıca, Kredi Garanti Fonu nun yeni mevzuatına göre hala çalışmıyor olması da finansman sıkıntısı içindeki KOBİ lerin sorunlarını ağırlaştırmaktadır. Kredi Garanti Fonu acilen çalıştırılmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanım, komşularla sıfır problem politikası meyvelerini vermeye başlamış, komşularımızla ilişkilerimiz düzelirken birçok ülkeyle vize uygulamasına son verilmiştir. Bildiğiniz gibi Odamız, uzunca bir süredir AB nin işadamlarına uyguladığı vizeyi kaldırmasını talep etmekte ve bu uygulamayı ticarette teknik bir engel olarak değerlendirmektedir. AB vize uygulamalarında kağıt üzerinde bazı Komşularla sıfır problem politikası meyvelerini vermeye başlamış, birçok ülkeyle vize uygulamasına son verilmiştir. Odamız, uzunca bir süredir AB nin işadamlarına uyguladığı vizeyi kaldırmasını talep etmekte ve bu uygulamayı ticarette teknik bir engel olarak değerlendirmektedir. Vize uygulamalarındaki sıkıntıların giderilmesi için siyasi girişimlerin devam etmesi gereklidir. 8

iyileştirmeler yapmışsa da uygulamadaki sıkıntılar devam ediyor. Bu sıkıntıların giderilmesi için siyasi girişimlerin devam etmesi gereklidir. kamu bankalarının komşu ülkelerin önemli iş merkezlerinde şube açabilmeleri için gerekli diplomatik girişimler hızlandırılmalıdır. Dış ilişkilerdeki gelişmeler ülkeler arasındaki ekonomik ilişkileri de geliştirecek ve bundan herkes kazançlı çıkacaktır. Ancak bunun için sadece işadamlarının çabası yetmez. Bürokrasinin de çok daha fazla çaba göstermesi gerekir. Sizin ve Hükümet in her zaman işadamlarının yurtdışında yaşadıkları sorunlarla yakından ilgilendiğinizi ve bu sorunları çözdüğünüzü biliyoruz. Birçok büyükelçi ve konsolosumuzun da bu çabalara desteklerini arttırdıklarını görüyor ve bu değişimin daha da yaygınlaşmasını diliyoruz. Bölgemizdeki bazı ülkelerde bankacılık ve ödeme sistemindeki sorunlar nedeniyle sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu nedenle, Sayın Cumhurbaşkanım, beklentilerin ve ekonomiye duyulan güvenin ne kadar önemli olduğu hepimizin malumudur. Bu nedenle, herkes gibi biz de tüketici ve reel kesim güven endeksindeki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Eylül ayından itibaren düşüşe geçen tüketici güven endeksi, Aralık ta çok az da olsa yükseldi. Temmuz ayından beri düşüşte olan reel kesim güven endeksi de Aralık ta biraz toparlandı. Ancak bu hafif toparlanmalara rağmen her iki endeksin seviyeleri, ekonominin geleceğine ilişkin kötümserliğin devam ettiğini gösteriyor. Bu nedenle tüketici ve yatırımcıların ekonomiye duydukları güven arttırıcı İş yapmak için geçmek zorunda olduğumuz mayın tarlasında birçok alanda olumlu adımlar atılmasına rağmen mayın tarlasının henüz tam temizlenmediğini görüyoruz. Bu nedenle ülkemizde üretim, yatırım, ihracat ve istihdamın önünü açmak için yapısal reformlara devam etmek gereklidir. Biz bu yapısal reformlarda geciktikçe rekabet gücümüz zarar görüyor. ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI MART / NİSAN 2010 9

21 Ocak 2010 Siyasetteki gerginlik, toplumda endişe ve belirsizlikleri arttırmaktadır. Bu endişe ve belirsizliklerin artması halinde bundan ekonominin de olumsuz etkileneceği açıktır. Bu konuda siyasilere, medyaya, sivil toplum kuruluşlarına büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. tedbirlerin alınması gereklidir. Odamızı Başbakan olarak ziyaret ettiğinizde, o zamanki başkanımız Zafer Çağlayan iş yapmak için geçmek zorunda olduğumuz mayın tarlasını size göstermişti. Birçok alanda olumlu adımlar atılmasına rağmen mayın tarlasının henüz tam temizlenmediğini görüyoruz. Bu nedenle ülkemizde üretim, yatırım, ihracat ve istihdamın önünü açmak için yapısal reformlara devam etmek gereklidir. Biz bu yapısal reformlarda geciktikçe rekabet gücümüz zarar görüyor. Sayın Cumhurbaşkanım, İsrailli bir bakan yardımcısının Büyükelçimize yaptığı terbiyesizlik tüm toplumun tepkisini çekmiş, hemen hemen her konuda ayrışan basın bu olayda ortak bir tepki göstermiştir. Ülkemizin gururu söz konusu olduğunda böyle bir birlik ve beraberlik tablosunun çizilmesi bizi memnun etmiştir. Biz bu tabloyu diğer alanlarda da görmek istiyoruz. Elbette ki fikir ayrılıkları olacaktır; bu, demokrasinin bir gereğidir ancak fikir ayrılıklarının birlik ve beraberliğimizi bozacak bir kutuplaşmaya yol açmaması için herkesin üslubuna dikkat etmesi, eleştirilerin dozunu iyi ayarlaması zorunludur. Siyasetteki gerginlik, toplumda endişe ve belirsizlikleri arttırmaktadır. Bu endişe ve belirsizliklerin artması halinde bundan ekonominin de olumsuz etkileneceği açıktır. Bu konuda siyasilere, medyaya, sivil toplum kuruluşlarına büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Sayın Cumhurbaşkanım, sizin siyasette üslup ve kurumlar arasında uyum konusundaki girişim ve uyarılarınızı takdirle izliyoruz. Sizin de gayretlerinizle özlediğimiz huzur ve ahenge kavuşup boşa harcadığımız enerjimizi ülkemizin refah ve mutluluğunu arttırmada değerlendirebiliriz. Odamızı onurlandırarak bu günlerimizde bizlere destek ve moral verdiğiniz için bir kez daha teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. 10

Teknik gücümüzün yetmeyebildiği bu çetin rekabet ortamında devletin ve hükümetin desteğine ihtiyacımız var Mithat YENİGÜN İnşaat ve Tesisat Müteahhitleri Meclis Üyesi Sayın Cumhurbaşkanım, Odamıza hoşgeldiniz. İzninizle yurtdışı müteahhitlikle ilgili konuşmak istiyorum. Biliyorsunuz işadamları olarak dünyanın her tarafında dolaşıyor ve iş geliştirmeye çalışıyoruz. Ancak dünyada rekabet o kadar çetin ki teknik gücümüz yetmeyebiliyor. Bu nedenle, diğer ülkelerin yaptığı gibi devletin ve Hükümet in desteğine ihtiyacımız oluyor. Biz de eski Cumhurbaşkanımız rahmetli Turgut Özal ın Başbakanlığı döneminde başlayan bir usulle ve zat-ı alinizin Dışişleri Bakanlığı döneminden başlayan, sonra Sayın Başbakanımızın, sayın bakanlarımızın verdikleri destekle dünyada büyük başarılar elde ediyoruz. Dubai Metrosu, Varşova Metrosu ve Libya daki gelişmeler bunlara birer örnektir. Boğaz Köprüsü inşaatı sırasında İngiltere Başbakanı Thatcher in ülkemizi ziyaret edip, köprü inşaatının İngiliz firmalara verilmesi için öneri ve ricada bulunduğunu hatırlarız. Bu nedenle, sizlere bu desteklerinizden dolayı çok teşekkür ediyoruz; bizi yalnız bırakmıyorsunuz ve gerçekten başarılarımızın devamını sağlıyorsunuz. Bunun devamından da emin olduğumuzu bilmenizi isteriz. Yurtdışı müteahhitlik hizmetlerinde müteahhitler olarak Türk işgücünden olabildiğince faydalanmak isteriz. Çünkü biz, kendi işçilerimizle çalıştığımız zaman daha kaliteli, daha güvenli ve daha hızlı çalışma imkanları elde ediyoruz. Örneğin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Projelerinde çalıştırılan işçilerin sigorta primi ve vergi ödemelerine devlet nasıl destek oluyorsa benzer uygulamanın yurtdışında yapılması halinde daha fazla Türk işçisi çalıştırma imkanı elde edeceğiz. Aksi halde, maalesef daha ucuz olduğu için Filipinli, Hintli işçileri acenteler vasıtasıyla çalıştırmak zorunda kalıyoruz. Yurtdışı hizmetlerinde bir sorunumuz da teminat mektubu. Bildiğiniz gibi bankalarımızın teminat mektupları bazı ülkelerde doğrudan kabul edilmemekte ve muhabir bankalar devreye girmekte. Bu durum, mektupların temininde daha fazla zorluk çıkartmakta ve maliyet artmaktadır. Mesela yakın olduğumuz ve de iş hacmimizin yüksek olduğu Libya, Suudi Arabistan, Kuveyt gibi ülkelerde mektuplarımızın doğrudan kabulü sağlanırsa daha fazla iş imkanı elde etmiş oluruz. Bir de Eximbank ın imkanlarına değinmek istiyorum. Rusya gibi krizi ağır geçiren ancak iş potansiyelinin yüksek olduğu ülkelerde Eximbank ın devreye girmesi ve krediyle desteklemesi halinde firmalarımız, pozisyonlarını koruyup kriz sonrası tekrar bu ülkelerde söz sahibi olma imkanı elde eder, çok büyük yarar sağlarız. İzninizle bir de yurtiçi konuya değinmek istiyorum. 2008 ve 2009 yıllarında dünyada baş gösteren krizlerin etkilerini hafifletmek için bazı ülkeler altyapı yatırımlarına bütçeden ödenek ayırarak işsizliği azaltma imkanı elde etmişlerdir. Bizde de özellikle devam eden altyapı yatırımlarına daha fazla ödenek ayırmak suretiyle hem yarım kalmış yatırımların ülke hizmetine girmesi sağlanmış olur hem de piyasayı canlandırmış oluruz. Sayın Cumhurbaşkanım, son olarak inşaat sektöründeki kalite düşüklüğüne dikkat çekmek istiyorum. Özellikle Haiti depremi sonrası sonuçlar ortadayken ülkemizde herkes müteahhit olabilmekte ve en düşük fiyatı veren herkes iş alabilmekte. Ülkemizin deprem bölgesinde olduğu gerçeğini göz önünde bulundurursak resmi kurumlarda ihaleye çıkarılan bir işin gerçek ihale bedelinin mutlaka iyi hesaplanması, ihale kararı verildiği zaman bunun göz önünde bulundurulması ve bu kararı veren kurum yetkililerinin müfettiş korkusundan arındırılması gerekmekte. Aksi halde doğru karar verilememektedir ve maalesef deprem ülkesi olduğumuz ve yıllarca çok büyük deprem felaketleri yaşadığımız halde, aynı tehlikelerle karşı karşıya yaşamaya devam edeceğiz gibi gözükmektedir. ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI MART / NİSAN 2010 11

21 Ocak 2010 ÇED Raporu ile gerekli tedbirleri alan sınai bir tesisin Türkiye nin neresinde olursa olsun yapılmasının sağlanması lazım Sözer ÖZEL Madencilik Sanayii Meclis Üyesi Sayın Cumhurbaşkanım, hoşgeldiniz. Madencilik Meslek Grubu olarak saygılarımızı arz ediyoruz. Madencilik, dünyada geçmiş son 10 yılda gelişen, önümüzdeki 10 yıllarda daha da gelişecek ve potansiyeli olan çok büyük bir sektör. Madenciler olarak bugünkü şartlar altında, dünyadaki bu konjonktür ve madenlerin inanılmaz yükseliş trendi içerisinde devletimizden şu anda maddi anlamda bir destek beklemiyoruz ama önümüzde büyük köstekler var Sayın Cumhurbaşkanım. En büyük ancak süratle çözebileceğimiz köstek, mevzuat kösteği. 2004 yılında AK Parti Hükümeti döneminde yeni bir Maden Kanunu çıkartıldı ve bu Maden Kanunu nun en can alıcı noktası, yeni getirilmiş olan izinler maddesi, bu Kanun un 7. maddesi. Madencilikle ve diğer mevzuatlarla ilgili, ormandan tutun çevre, diğer ne kadar izin varsa bu maddede tüm bakanlıkların iştiraki ve görüşü alınarak Bakanlar Kurulu nun çıkaracağı yönetmeliğe göre izinler alınır. diye bir madde konuldu. O dönemde Cumhuriyet Halk Partisi Anayasa Mahkemesi ne gitti. 15.01.2009 da Anayasa Mahkememiz, bu madde ve birkaç küçük maddeyi de iptal etti ama en önemlisi bu izinler maddesinin 1. paragrafını -yönetmelikle bu işin düzenleneceğine dair olan maddeyi- iptal etti ve yayınlandığı tarihten itibaren -ki Anayasa Mahkemesi nin yayın tarihi 11 Haziran dır- yeniden düzenlenmesi için 1 yıl müddet verdi. Bu müddet içerisinde Anayasa Mahkemesi nin görüşüne göre Sayın Bakanlığımızın bir kanun çalışması yapıp bu açığı kapatması lazımdı. Bugüne kadar geldik bu kanun yapılmadı. Bu arada Tema Vakfı Danıştay a müracaat etti ve Bakanlar Kurulu nun çıkarmış olduğu bu kararnamenin iptali için müracaatta bulundu ve maalesef geçen sene bir yürütmeyi durdurma kararı verdi Danıştay; orman izinleri dahil bütün izinler durdu. Bunun üzerine, Bakanlar Kurulu kanun çıkarma yerine ormanla ilgili konuları aşabilmek için yeniden bir yönetmelik çıkardı ve tekrar orman izinleri alınmaya başlandı. Ancak Danıştay, bu Yönetmeliğin 70 küsur maddesini -neredeyse tümünü- iptal etti ve şu anda Anayasa Mahkemesi 1 yıl müddet vermiş olmasına rağmen izinler alınamıyor, yeni maden yatırımları yapılamıyor. Tamamen bloke olmuş vaziyetteyiz. Bunun bir an evvel Anayasa Mahkemesi nin vermiş olduğu karara göre tekrar bir sorun çıkmayacak şekilde ve Danıştay ın Yönetmelik le ilgili vermiş olduğu karara bakarak, bir kanun maddesinin ve bir yönetmeliğin hemen çıkarılması lazım. Bu çıkarılmadığı taktirde bizim bir şey yapmamız mümkün değil. İkinci konu; mevzuatla ilgili. Geçmiş dönem Meclis inde Balıkesir milletvekili arkadaşımız bir önerge vererek zeytin alanları içerisinde bir kısıtlama getirdi. Bu kısıtlama şu; 3 kilometre içerisinde herhangi bir zeytin ağacının bulunduğu bir yerde zeytin ve zeytinciliğin haricinde hiçbir şekilde bir sanayi tesisinin yapılması mümkün değil. Son 5 yılda milyonlarca yeni ağaç ekildi, bu ne demek biliyor musunuz? Artık bu bölgelerde sınai anlamda çivi çakılmaz demektir. Dünyanın hiçbir yerinde, başta Avrupa Birliği olmak üzere ne İspanya da ne İtalya da ve bizden fazla zeytin ağacı olan Yunanistan da böyle bir kanun yok. Gazetelerden okuduğumuz kadarıyla bu konu bugünlerde Meclis e geldi. Bir kere herhangi bir sınai tesis için ÇED alıyorsunuz ve bu ÇED de kurulacak yerin şekline, teknolojisine göre çevreye zarar verecek şekilde izin almanız mümkün değil. Şu anda bizim bürokratlarımız kraldan çok kralcı. Onun için ÇED alabilecek sınai bir tesisin Türkiye nin neresinde olursa olsun, bu tedbirleri aldığı müddetçe yapılmasının sağlanması lazım Sayın Cumhurbaşkanım. Diğer yandan, madenciliğin gelişmesi konusunda dünyayla rekabet edebilmemiz için rekabetçi bir maliyet sistemi içerisinde olmamız ve nakliye problemimizin de mutlaka çözümlenmesi gerekiyor. 12

Ülkemize uygulanan gümrük vergileri nedeniyle zararına iş yapmak durumunda kalıyoruz Zeynep KÜRKLÜ Orman Ürünleri Sanayii Meclis Üyesi Sayın Cumhurbaşkanım, hoşgeldiniz. ASO Meclisi ne seçilen ilk kadın üyelerden biri olmam ve ilk kürsüden konuşmamı siz Sayın Cumhurbaşkanım ziyareti sırasında huzurunuzda yapıyor olmam bana büyük bir onur veriyor. Ben mobilya sektörüyle ilgili konuşmak istiyorum. Mobilya sektörü, bildiğiniz gibi son yıllarda ülkemizde 5. büyük sektör olma yolundadır. Firmalarımız kendi gayretleriyle teknolojileri takip edip yatırımlarını yapmakta, dünya ile rekabet edebilecek seviyeye gelmektedir. Özellikle mobilya sektörünün yaşadığı sıkıntıların sadece 5 ini ve olası çözüm önerilerini sizlere aktarmak istiyor ve bu konularda sektörümüze göstereceğiniz desteğe inanıyorum. Sayın Cumhurbaşkanım, öncelikle nakliye bizim için büyük bir sıkıntı. Ürünlerimiz büyük hacim kaplayan havaleli mallardır. Demonte gönderme konusunda hepimiz özen gösteriyoruz ancak montajı yapılmış halde gönderilen mobilyalar çoğunluktadır. Bunların nakliye bedellerinin yaklaşık yüzde 40 a varan kısımları havaya ödenen paralardır, bu da maliyetimizi çok artırmakta. Özellikle komşu ülkelerimize demiryoluyla nakliye konusunda gerekli girişimlerde bulunulması bizleri çok memnun edecektir. Demiryolu ağının yük taşımaya daha elverişli hale getirilmesi, katar sayısının arttırılması ve fiyatlarının makul seviyelere çekilmesi, ayrıca Van Gölü geçişinde feribot sayısının arttırılması ülkemiz ekonomisine büyük katkı sağlayacaktır. Bir diğer sorunumuz da gümrük vergileridir Sayın Cumhurbaşkanım. Serbest ticaret anlaşmaları sayesinde AB ülkelerinin gümrük vergileri olmadan girebildiği sektörümüz, pazarı olan ülkelere maalesef yüksek gümrük vergileri ödeyerek ihracat yapabilmektedir. Bu konuda girişimlerin ve sonuçlanmış serbest ticaret anlaşmalarının olduğunu biliyoruz. Ancak zaman bizler için çok önemlidir. Pazarı diğer rakip ülkelere kaptırmadan bizlere destek olunacağına inanıyorum. Fizan a kadar gidip iş bulmak için gayret gösterip işi alıyoruz. Ancak, ülkemize uygulanan gümrük vergileri nedeniyle zararına iş yapmak durumunda kalıyoruz. Bir diğer sorunumuz da -tekrar olacak farkındayım bunu her türlü toplantıda söylüyorlardır mutlaka- KOSGEB kredileri. Yazılı ve görsel basında KOSGEB kredilerinin cazibesi çok anlatılmakta ancak uygulamada yaşanan zorluklar nedeniyle bu kredilerden kaçar olduk. İşlemlerin sonuçlanması için oldukça fazla bürokratik engeli aşmak zorundayız. Burada önemli olan doktorun hastaya gereken zamanda, gereken dozda ilacı vermesidir. Hasta komaya girdikten sonra doktorun reçete yazması hastaya hiçbir fayda sağlamaz. Sayın Cumhurbaşkanım son olarak da bilindiği gibi inşaat sektörüyle ilişkilerimiz var. Bizler koltuk, kanepe üretiminin yanı sıra yapılan kamu ya da özel inşaatlara mutfak, banyo dolabı, ofis donanımları üretip montajını yapıyoruz ve bunlar inşaat kalemlerinden değerlendiriliyor. Bu durumda örneğin Aralık ayında yapılan bir sözleşmenin teslimi doğal olarak bir sonraki yıla kalmaktadır. Maliye Bakanlığı tarafından bu işler inşaat işi sınıfına sokulmadığı halde, idareler tarafından yıllara sari iş olarak değerlendiriliyor ve bizden stopajlar kesiliyor. Bu bizim boynumuzun borcu bir vergi, mutlaka ödemek durumundayız. Ancak bu kesilen stopajları hiçbir şekilde yıl içinde verdiğimiz geçici vergilerden indiremeyip bir sonraki yılda verdiğimiz kurumlar vergilerinde indirebiliyoruz. Oysa gerek Kamu İhale Kanunu na gerekse Kurumlar Vergisi Kanunu na göre inşaat işiyle birlikte üstlenilmemiş olan mutfak, banyo dolapları ve ofis donanımları mal teslimi olarak değerlendirilir, bunlar inşaat sınıfına girmemelidir. Ancak idareler bu konuda lehimize almış olduğumuz özel gelire itibar etmemekte, mutlaka bir tebliğ ile bu işlemin yapılmasını beklemektedirler. Bu konuda da gerekli girişimlerde bulunulacağına inanmaktayım. ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI MART / NİSAN 2010 13

21 Ocak 2010 2023 te 500 milyar dolarlık ihracat hedefi için çalışma haritası çıkarmamız lazım TEOMAN AKIŞ Elektronik Sanayii Meclis Üyesi Sayın Reisicumhurum, Odamıza hoşgeldiniz. Ben elektronik sanayii sektörünün sorunlarını ifade etmeden önce, genel makro ekonomik sıkıntılarımızı dile getirerek söze başlamak istiyorum. 2023 Türkiye perspektifine bakıldığı zaman 500 milyar dolarlık ihracat, milli bir hedef olarak öngörülmekte ve bütün sektörlerin hedeflerini bu 500 milyar dolarlık ihracata yönelik yapmaları gerekmektedir. Yani 2009 yılında ihracatımız 100 milyar dolar olduğuna göre sanayimizin, mal ve hizmetlerimizin yaklaşık olarak 4 misli büyümesi ve buna göre kendimize çeki düzen vermemiz gerekmektedir. Toplum olarak demokratik özgürlükleri, sosyal özgürlükleri konuşuyoruz, tartışıyoruz ancak ben buna bir de ekonomik özgürlükleri eklemek istiyorum. Acaba biz ekonomik özgürlüklerde ne durumdayız? Tabii burada ister istemez bir kıyaslama yapma imkanımız doğuyor. Birleşmiş Milletler e bağlı kuruluşların dünyada 179 ülke üzerinde yaptığı ekonomik özgürlükler sıralamasında maalesef biz 67. sıradayız. Şimdi buna baktığımız zaman gerçekçi olmamız lazım, yani önümüzde ekonomik yönde bizden daha özgür pozisyonda olan, daha hızlı karar alabilen, yatırım yapabilen yaklaşık 67 tane ülke var. Bu indeks bize karamsar bir tablo sergiliyor ancak bize aynı zamanda bir yol haritası da veriyor. İndeksi oluşturan birçok parametreler var. Bu parametrelerin belirli ağırlıklı ortalamaları alınarak total bir puanlama yapılıyor. Endeks aynı zamanda yükselmemiz için neler yapmamız gerektiği konusunda ev ödemizi belirtiyor. O zaman bizim bireysel olarak şikayet edip, konuşmaya gerek kalmadan bütün sorunlarımızı ortaya koyacak bir endeks ve çalışma haritası ortaya çıkarmamız, kurumlarımızın kurumsal zekasını buna odaklayıp sorunlarımızı çözmemiz gerekiyor. Aksi halde 500 milyara yönelik hedefi gerçekleştiremeyiz. Bizler Orta Anadolu da yerleşmiş bulunan firmalarız; üretimimizi, ihracatımızı, ithalatımızı Orta Anadolu dan yapıyoruz ve denize uzak bir bölgedeyiz. Biraz evvel konuşmacıların bahsettiği üzere, tüm taşımacılığın karayolu ile yapılması da mümkün olmadığına göre o zaman süratli bir şekilde demiryollarımızın yük taşımacılığını arttırmamız lazım. Ancak bunu devletin tekeliyle, tek elle yapması mümkün olamayacağından serbest lokomotif işletmeciliği düzenlemesinin getirilmesi gerekiyor. İkinci olarak da derin limanlarımız yok. Son derece sıkıntılı Kuzey Ege limanlarımızı geliştirmemiz, sıkıntılarımızı giderecek bir kurumsal zekanın belli bir koordinasyon içinde çalışması gerekmektedir. Ben sözü uzatmadan Sayın Cumhurbaşkanımızın Dışişleri Bakanı olduğu dönemde gayet iyi bildiği TİKA (Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı) ile ilgili ufak bir anekdotumu anlatmak istiyorum. TİKA, hepinizin bildiği üzere Dışişleri Bakanlığımızın paralelinde Türkiye nin, bilhassa Türkiye Cumhuriyetlerinin Osmanlı coğrafyası ağırlıklı olmak üzere o ülkelere çeşitli destekler vererek Türkiye nin ilişkilerini sağlamlaştıracak bir kuruluştur ve gayet başarılı çalışmalar yapmakta, bu ülkelere çeşitli uzman, araç-gereç desteklerinde bulunmaktadır. Şimdi bu kuruluşumuzla ilgili uygulamada yaşadığımız bazı ufak tefek sıkıntılarımızı aktarmak istiyorum. Bizler kendi mallarımızı üretip bu ülkelere satmak için uğraşırken, TİKA vasıtasıyla gelen mallar bizim oradaki en büyük rakiplerimizi Türkiye alıp oraya intikal ettirip otomatikman bizim de zor duruma düşmemize maalesef sebep olmaktadır. Şimdi bu bakımdan eğer Türk imajını düşünürseniz lütfen Türkiye hiç olmazsa Türk malını temin edip Türkiye de üretilen limanları temin edip oraya direk olarak sevk etmesi hepimizin menfaati icabıdır. Ama rakibimizin malını o ülkeye bize verip de bizim ihale sırasında doğal olarak eleminasyona girmemiz hakikaten son derece trajikomiktir. Kurumların birbirleriyle organizasyonu, otomatikman ilişkilendirilmesi lazımdır. Bunlar olmadığı zaman daha komplike işlere girmemizin mümkün olmadığı inancındayım. İnşallah 2023 te 500 milyar dolarlık ihracata, 1,5 trilyon dolarlık da milli gelire ulaşırız. 14

Ankara Sanayi Odası her zaman ülke menfaatlerini birinci plana koymayı prensip kabul etmiştir Mehmet YAZAR ASO EsKi Başkanı Değerli Cumhurbaşkanım ve sevgili arkadaşlarım; Odamızın değerli yöneticileri bana bu programla ilgili telefon ettikleri zaman dediler ki Siz yaşayan en eski Başkan haline geldiniz, duayen oldunuz, onun için gelin bu görevinizi yapın. Şimdi siyasetten uzaklaşalı 20 sene, Oda dan ve kamu hizmetlerinden uzaklaşalı 30 sene olmuş. Bu konuşma meselesi tabii bu yaşta bu kadar mesafeden sonra nasıl olacak? Rahmetli Refik Koraltan, Erzurum da bir açık hava toplantısında kürsüye çıkmış, bu siyasette de olur insanın başına gelir bir anda zihni boş; Aziz Erzurumlu hemşerilerim demiş, hemen ilave etmiş Aziziye tabyaları memleket ekonomisinde mühim bir yer işgal eder.. Şimdi ben de Ankara Sanayi Odası memleket ekonomisinde mühim bir yer işgal eder diye başlamak istiyorum. Benden evvelki değerli konuşmacı arkadaşlarımız hakikaten gurur verdiler, birçoğu ikinci nesil, hatta üçüncü nesil arkadaşlarımız. Konularını gayet hukukiyetle ve çok öz bir şekilde anlatabildiler. Ben uygun görürseniz biraz hafızalarımızı tazeleyip bugüne gelmek istiyorum. Ankara Sanayi Odası -biraz evvel Sayın Başkanımız söyledi- 1963 te kurulmuş. O günkü kurucu üyelerden Necati Bey burada oturuyor, Allah uzun ömür versin. Mümin Bey ağabeyimiz şu anda hayatta fakat rahatsız. Ahmet Bozkurt Beyefendi hayatta ama oğlu burada, onu temsil ediyor. Diğer arkadaşlardan ahirete intikal edenlerden hepimizin büyüğü saydığımız, sevdiğimiz ve bu Oda nın bu noktaya erişmesinde çok büyük emekleri geçen, fikriyle bizim hareketlerimize ve geleceğimize ışık tutan Sayın Orhan Işık tan bir iki şey söylemek istiyorum. Bunu geçenlerde ifade etmiştim; Orhan Işık harp sırasında Dresden de bombalar altında mezun olmuş. Türkiye ye gelmiş, Yıldız Teknik Üniversitesi nde doçent olmuş, sonra bir sebeple okuldan ayrılmış ve Ankara da Siteler de, İskitler de 35 metrekare ufak bir atölye kiralamış ve doçent doktor tornacı Orhan Usta olarak işe başlamış. İşte Oda yı ilk kuran değerli ağabeyimiz çok güzel bir örnektir, bu neyi gösteriyor? Milletimizin her zor şartta bile hayat mücadelesini, yaşama ve başarı mücadelesini yapabileceğinin çok bariz bir örneğidir. Orhan Bey in ve diğer bilahare Oda ya intikal eden arkadaşlarımızın Oda yönetimine getirdikleri ve bizlerin de aynen takip ettiğimiz ve bizden sonraki arkadaşlarımıza da intikal ettirmeye çalıştırdığımız birkaç prensibini burada ifade etmek istiyorum. Bugüne kadar da değerli arkadaşlarımız buna uymuşlardır. Öncelikle Oda yı siyasete sokmamışlardır. Çünkü o zaman bir siyasi taraf olursa söylediklerim o taraf ekseninden değerlendirileceği için zaman zaman etkili olmamaktadır, buna bugün de arkadaşlarımız aynı hassasiyetle uymaktadırlar. İkincisi; elbette ki meslek kuruluşu olarak önce kendi sorunlarımızı dile getireceğiz ama bunu yaparken her zaman ülke menfaatlerini birinci plana koymayı prensip olarak kabul etmişizdir. Üçüncü ve önemli konulardan bir tanesi de doğru bildiklerimizi açık ve net söyleyişimizdir. Onun için de Ankara Sanayi Odası bugüne kadar bu saygınlığını koruyarak gelmiştir ve bundan sonra da böyle devam edeceğine inanıyorum. Çünkü usta çırak anlayışını da devam ettirmişlerdir. Değerli arkadaşlarım, biraz önce konuşan değerli arkadaşım biraz maziye giderek Türkiye nin nereden nereye geldiği konusunda bir iki noktaya işaret etti. Sadece bizzat yaşadığımız dönemle ilgili hafızalarınızı biraz geriye götürmek istiyorum. Ben 1970 li yıllarda Oda ya intikal ettim. 63 te Türkiye de yavaş yavaş sağ-sol fikirlerinin tartışmaları olmuş, 69 larda bu tartışma eylemlere dönüşmeye başlamıştır; 70 lerde ise birbirimizi, gençlerimizi öldürme boyutuna gelmiştir ve ondan sonraki hadiseleri de biliyorsunuz. İşte o yıllarda Ankara Sanayi Odası nda bizler değerli arkadaşlarımla beraber bu akım içinde doğruyu bulup, Türkiye nin kalkınmasının doğru hedefe yönlendirilmesi konusunda zannediyorum misyon olarak tarihi bir görev yaptık. Çünkü o ortamda konuşulan konular tamamen ideolojik, özellikle sol ideoloji ağır bir şekilde yükleniyor; karşı tarafta olan bizler diyelim, ne yazık ki o gün için vurgun-soygun düzeninin temsilcileri olarak ifade görüyoruz. ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI MART / NİSAN 2010 15

21 Ocak 2010 Fabrikalarımız kurşunlanıyor, evlerimiz kurşunlanıyor -işte burada Alaaddin Bey arkadaşımızın fabrikası ve benim fabrikam kurşunlandı- bu ortamda zaten sanayi dediğimiz de hepimizin birer ufak atölyesinden ibaret. Daha bugünkü fabrika boyutlarında değil. Yavaş yavaş bir şeyler yapmaya çalışıyoruz ama bu ortamda bu ideolojik mücadele öyle bir sarmış ki onun içinden çıkacaksın; en önemlisi de karşı görüşe bizim fikirle, ufukla, stratejiyle cevap verecek bir altyapımız yok, en acı tarafımız bu. Açık oturumlara gidiyoruz karşı taraf gayet kolay Marx ın ideolojilerini anlamakta, ortaya koymakta çok keyifli. Onlar oradan bir giriyorlar, biz ne diyeceğimizi toparlayana kadar ortalık birbirine giriyor. İşte bu noktada Ankara Sanayi Odası -onun için tekrar zikrettim- Sayın Orhan Işık ın başkanlığında önce bu fikri altyapıyı ve Türkiye nin kalkınma felsefesini ortaya koymada Türkiye de öncülük etmiştir, bunu gururla söylüyorum. O zaman İstanbul Sanayi Odası var ama İstanbul Sanayi Odası daha büyük firmaların meydana getirdiği bir Oda olduğu için onlar meseleye daha başka türlü yaklaşıyorlar. Ancak biz idealist bir grup olarak -işte bütün arkadaşlarım burada- ve amatörce yayınlar yaparak, kendimizi yetiştirerek açık oturumlarda, toplantılarda Türkiye nin kalkınmasının sanayileşmeden geçeceğini anlatmaya çalıştık. Çünkü karşı görüş Hayır, tarım! diyor, birincisi bu. İkincisi, karşı görüş Özel sektör olmaz katiyen, devlet. diyor. Şimdi bu çatışmanın çetin mücadelesi sonunda yüce Rabbimize şükür ki neticede işte bugün burada iftiharla seyrettiğim, değerli arkadaşlarımın ve onların kurduğu büyük tesislerin ihracata yönelik biraz evvel hanımefendi kardeşimiz o da ayrı bir gurur meselesi, bir hanımefendinin aramızda olması, ihracata dönük konular tartışıyoruz. Nerede o tarihte ihracata dönük konu tartışmak, ithalatı nasıl yaparsın onu da bilmiyorsun. Döviz yok; kotayla verilecek. Bir tesisin var, bir torna getirmişsin gözün gibi bakıyorsun ama bir parçası kırılsa parça yok. Parçayı getirecek para yok, döviz olmadığı için cebine 200-300 dolar kaçak koyuyorsun, orada da yakalandın mı hapse gidiyorsun. Eğer o doları koyup gidip dışarıdan o parçayı aldınsa -ben yaşadığım için söylüyorum- onu da gelirken bavulun bir tarafına yerleştirdinse, gümrüğe girerken bütün duaları okuyorsun aman gümrükçü onu yakalamasın diye. O parçayı getirip tornaya takıp işine devam edeceksin. Demek ki geldiğiniz boyutlar içinde hem ülkenin bugünkü aşaması hem de Sanayi Odamızın bugün geldiği nokta hakikaten hepimize büyük gurur vermektedir. Ankara Sanayi Odası nın bir başka büyük faaliyeti de organize sanayi meselesinin, organize sanayi fikrinin ve Türkiye de uygulanmasının ilk önemli öncüsü olmasıdır. Oda, büyük mücadelelerden geçmiştir. Ankara Sanayi Odası nın bu mücadelesini, organize sanayi kurma tarihini ümit ediyorum yaşayan arkadaşlarım bir gün yazarlar. 15-20 yıllık bir mücadeleden sonra bugün iftihar ettiğimiz sanayi bölgeleri ortaya çıkmıştır. Bu noktada belki söylememem lazım ama üzüntümü sizlerle paylaşmak istiyorum. Biraz evvel haber aldım, eski Sanayi Bakanlarımızdan Orhan Ak Beyefendi rahmetli olmuş. Onu burada rahmetle anıyorum çünkü Sayın Ecevit döneminde, koalisyon dönemlerinde yahut Sayın Ecevit in Başbakanlığı döneminde özel sektör, sanayici ve hükümet ilişkileri biraz zorluklar içindeydi. O zorluklar içinde sanayi bölgemizin son imzasını atan Orhan Ak Beyefendi olmuştur, yolu açmıştır. Kendisine burada, huzurlarınızda Allah tan rahmet diliyorum. Sayın Cumhurbaşkanım, sizi daha çok dinleyebilmek, zamanı uzatmamak için çok da siyasi sayılmadan, izin verirseniz bugün Türkiye nin içinde bulunduğu konuların detayına da girmeden birkaç ana başlığa dikkat çekmek istiyorum ve aman ha aman demek istiyorum. Neden aman ha aman dediğimi birazdan arz edeceğim. Şimdi ne yaparsak yapalım şüphesiz demokratikleşmeyi geliştirelim, küreselleşme çerçevesinde dünyaya, Avrupa ya uyum sağlayalım. Özgürlükleri, bireysel özgürlükleri, hak ve özgürlükleri büyük genişliğe sokalım. Ancak hiç şüphe yok hepimizin gönlü buradadır, devletimizin milletiyle ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğüne en ufak bir nokta düşürmeyelim. Birinci ricam bu. İkincisi; bugün yine güncel olduğu için tabii ki hak ve hukuk arama yine hukuk devletinde hukuka uygun olarak yapılacaktır. Ancak bunlar yapılırken yargının ve ordunun bir tartışma konusu yapılmamasını temenni ederim. Bunu Türkiye nin hayrına olacağını düşündüğüm için söylüyorum, zaten değerli Cumhurbaşkanım bu konuları benden çok daha iyi bilirler. Yönetimde şüphesiz kadrolaşma diye bir şey olacaktır. Her dönemde olmuştur, bugün de olması tabiidir ancak benim dikkat çekmek istediğim şey Türkiye nin geleceği açısından bu kadrolaşma cepheleşmeye dönüşmemelidir. Son olarak dış politikada da çok iyi gelişmeler var. Bu gelişmelerin daha da iyiye gideceğini temenni ediyorum. Ancak Sayın Cumhurbaşkanı da çok iyi bilirler, bu iyi yollar bazen çok gizli tuzaklarla doludur. Türkiye nin geleceği açısından bunları da göz önüne almak gerektiğini düşünüyorum. Türkiye nin sorunları her zaman olmuştur ancak sorunlar değişmiş, Türkiye büyümüş, gelişmiştir. Yeni sorunlar olacaktır ve ben bütün sorunlara, problemlere, kaygılara rağmen şu ana kadarki naçizane tecrübemle diyorum ki; Türkiye hiçbir şekilde engele uğramadan, zorlukları aşarak ama önü kesilmeden bütün bunları aşacaktır ve Türkiye ebediyen bu bütünlüğü içinde dünyadaki en güzel yerini alacaktır. Bunu biz görmesek, torunlarımızın göreceğine kesin inanıyorum. Aman ha aman demiştim, neden dediğimi söyleyeyim sonunu güzel bağlayalım. Kayseri de 1940 lı yıllarda iki ortak bezir alır satarlarmış. O tarihte bezir birçok yerde kullanılıyor. Piyasada bezir yok, Kayseri piyasasında fiyatlar yükseliyor. İbrahim demiş ki Rahim git İstanbul a hemen bezirleri topla getir, piyasa müsait kar edelim. Rahim gitmiş bezirlerin fiyatına bakmış şimdi telgraf çekecek, o zaman öyle telefon filan pek yok, olsa da çok pahalı. Telgrafı da çok kısa çekmesi lazım. Telgraf şöyle: 35 stop 250 rahim. Şimdi İbrahim almış telgrafı, bu arada başka bir tüccar piyasaya beziri getirmiş vermiş ve fiyatlar düşmüş. Tabii telgrafı alınca İbrahim yazıyor; Aman ha aman İbrahim. Efendim aman ha, aman Hepinize sevgiler ve saygılar sunuyorum. 16

Bir ülkeyi güçlü yapan, bir ülkenin önünü açan en büyük sermaye müteşebbislerdir, işadamlarıdır ABDULLAH GÜL TÜRKİYE CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANI Öncelikle Ankara Sanayi Odası nın bugünkü genişletilmiş oturumunda sizlerle birlikte olmaktan duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum. Ankara ya ilk defa milletvekili seçildiğim 1991 yılında gelmiştim. O günden bugüne Ankara Sanayi Odası na gerek milletvekili olarak gerek biraz önce Sayın Başkan ın söylediği gibi Başbakan olarak gerekse Dışişleri Bakanı olarak bütün vasıflarımla geldim. Bugün de Cumhurbaşkanı olarak sizlerle, Türkiye nin her zaman iftihar ettiği değerli sanayicileriyle, müteşebbisleriyle beraber olmaktan büyük bir memnuniyet ve gurur duyuyorum. Aranızda Türkiye nin en seçkin sanayicileri, işadamları, Türk iş hayatına katkıda bulunan tabii ki çok değerli kişiler var ama Ankara Sanayi Odası nın geçmişine de baktığımızda çok büyük işadamları, siyasetçiler, devlet adamları aramızda bulunan Sayın Yazar, diğer bulunmayanlar gibi- yetişmiş. Bugün yine daha önceki Sayın Başkanınız kabinede, Hükümet te. Çok değerli devlet adamları, siyasetçiler, işadamları yetiştirmiş bir Oda. Böyle bir odanın Genişletilmiş Meclis Toplantısı nda sizlerle beraber olmak gerçekten benim için büyük bir mutluluk kaynağıdır. Yönetim Kurulu, Sayın Başkanlar bir süre önce beni ziyaret ettiklerinde bu daveti yapmışlardı, ben de memnuniyetle kabul ettim. Uzun yıllar Dışişleri Bakanlığı görevinde bulunduğum için biz buna diplomaside ufuk turu deriz bazen; bugün burada Türkiye yle ilgili, Türkiye nin çevresiyle ilgili, Türk sanayisiyle, iş hayatıyla ilgili bir ufuk turu yapıldı. Ankara Sanayi Odası nın değerli temsilcilerini, sektörlerinin temsilcilerini gayet dikkatli bir şekilde dinledim ve özellikle değerli hanım arkadaşımız Zeynep Hanım ı dinlerken Bugün müteşebbis, işadamı artık çok daha ayrı bir anlam taşıyor. Hiç kaynağı olmayan, hiçbir madeni olmayan, hammadde anlamında hiçbir değeri olmayan ülkeler bile bugün sadece işadamı, müteşebbis girişimcileri olduğu için dünyanın en zengin madenlerine sahip olan ülkelerin çok daha ilerisine geçiyorlar. ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI MART / NİSAN 2010 17

21 Ocak 2010 İnternetin hayatımıza girmesi, enformasyon teknolojisinin inanılmaz bir şekilde gelişmesi, teknolojiye artık hiçbir ülkenin gem vuramaz, onu sınırlayamaz hale gelmesi hayatımızı, iş hayatını o kadar çok değiştirmiştir ki dünyanın en büyük zenginleri artık elle tutulur bir şey üretenler değil, görünmeyen şeyleri üretenlerden çıkmaya başladı. de ayrıca gurur duydum. Yine aramızda değerli işkadınları, sanayiciler var. Bu da ülkemizin, Ankara Sanayi Odası nın nerelere geldiğinin ayrı bir göstergesidir, bundan hepimiz büyük iftihar duyuyoruz tabii ki. Değerli müteşebbisler, değerli işadamları, sanayiciler şunu yine ifade etmek isterim; bir ülkeyi güçlü yapan, kuvvetli yapan, bir ülkenin önünü açan en büyük sermaye müteşebbislerdir, işadamlarıdır. Üretim faktörleri klasik anlamda konuşulurken hep müteşebbis konuşulur ama bugün müteşebbis, işadamı artık çok daha ayrı bir anlam taşıyor. Hiç kaynağı olmayan, hiçbir madeni olmayan, hammadde anlamında hiçbir değeri olmayan ülkeler bile bugün sadece işadamı, müteşebbis girişimcileri olduğu için dünyanın en zengin madenlerine sahip olan ülkelerin çok daha ilerisine geçiyorlar. Bugünkü dünya çok farklı bir dünya; dünyanın ne kadar hızla değiştiğini, biraz önce Sayın Yazar hatıralarını anlatırken o günden bugüne geldiğimiz noktayı eminim ki herkes mukayese etmiştir. İnternetin hayatımıza girmesi, enformasyon teknolojisinin inanılmaz bir şekilde gelişmesi, teknolojiye artık hiçbir ülkenin gem vuramaz, onu sınırlayamaz hale gelmesi hayatımızı, iş hayatını o kadar çok değiştirmiştir ki dünyanın en büyük zenginleri artık elle tutulur bir şey üretenler değil, görünmeyen şeyleri üretenlerden çıkmaya başladı. Bu, çok büyük bir değişiklik. İş hayatımızda fabrikalarımızın üretim tarzı, şekli, her şey çok değişti ve tabii ki Türkiye de de sanayi kökleşirken, sanayici ailelerin ikinci, üçüncü nesilleri artık görevleri devralmaya başladılar. Daha tahsilli insanlar, ufku çok daha geniş insanlar, dünyanın her köşesini bilen insanlar, dünyanın her tarafında dostları, arkadaşları, kontakları olan insanlar artık iş hayatında. İşte sizlerin kurduğu fabrikaları, firmaları devralmaya başladılar çocuklarınız ve dünyanın en büyük şirketleriyle Türkiye de, Türkiye nin dışında ortaklıklar kurmaya başladılar. Türkiye nin bugün geldiği noktayla şüphesiz ki büyük gurur duyuyoruz. Muhakkak ki alternatifini düşündüğümüzde çok daha ileri gitmemiz, çok daha iyi olmamız, çok daha büyük olmamız gerekirdi, bu ayrı. Her şey zaten mukayeseli olarak değerlendirilirse anlam ifade ediyor; başkaları sizden çok daha fazla yatırım yapıyor ve kazanç sağlıyorsa ve başkasıyla mukayese etmezseniz bir şey ifade etmez. Bugün işte bu mukayeseyi yaptığımızda -Türkiye nin çevresiyle ve kendisine benzer ülkelerle- bazen daha ileri gitmemiz gerektiğini bazen de başarılarımızı görüyoruz. Bugün harcama paritesine göre 1 trilyon dolarlık Gayrisafi Milli Hasıla ya ulaşmış bir Türkiye, G-20 ülkeleri içerisine girmiş bir ülke. Bütün krize rağmen, dünyadaki ticaretin yüzde 30 gerilemesine rağmen ihracatı 100 milyar doları aşmış olan bir Türkiye. Dışarıda çok büyük yatırımlar, büyük projeler gerçekleştiren bir Türkiye şüphesiz ki hepimiz için büyük bir gurur kaynağı olmakta ve bu, çok büyük bir güç oluşturmaktadır. İşte burada muhakkak devletin rolü vardır ama Türkiye yi özel sektör, müteşebbisler bu hale getirmiştir. Biraz önce yurtdışı müteahhitlikle ilgili sunuş yapan değerli arkadaşımız çok daha iyi bilecek; artık 10, 20, 30, 50, 100 milyon dolarlık projelerle ilgilenmiyor Türk iş adamları. 500 milyon dolarlık, 1 milyar dolarlık, 1 milyar doların üzerinde o kadar çok iş alan ve bu işleri başarıyla tamamlayan o kadar çok Türk firması var; bunlar Türkiye nin geldiği noktayı göstermektedir. Şüphesiz ki Türkiye nin daha da iyileşmesi ve sizlerin önünün daha da çok açılması için her şeyden önce hukuk devleti olması gerekiyor. Hukuk devleti deyince sadece siyasi anlam çıkmasın ortaya. Tabii ki siyasi anlamda hukuk devleti her şeyin temeli, demokrasi her şeyin temeli ama ekonominin gelişmesi için de sizlerin rahat çalışabilmeniz için de işçi-işveren meselelerinin suhuletle çözülebilmesi de yabancıların güvenip gelip, oradaki tasarruflarını getirip Türkiye ye yatırabilmeleri de Türkiye deki ekonomi huku- 18

kunun, ticaret hukukunun, iş hukukunun gayet açık sari ve en modern seviyeye çıkartılmasıyla ilgilidir. Bu söz konusu olmadığından bürokrasiden, başka engellerden her zaman şikayet edilebilecektir. Bu noktada da Türkiye de köklü reformların yapıldığını yine hep beraber görüyoruz, daha da yapılması gereken çok şey vardır. Şimdi düşünün enflasyonun yüzde 100 lere yaklaştığı, maliyet enflasyonu hesaplarının olmadığı, hepimizin elimize biraz para geçince hemen yabancı paraya çevirmek için hücum ettiğimiz plan, program yapılamayan dönemleri. Bugün eğer bütün bu krize rağmen ayakta durabildiyseniz bu, Türkiye de yapılan ekonomik reformlar sayesindedir. Şüphesiz ki burada daha önceki hükümetlerin, herkesin çok büyük katkıları olmuştur ama özellikle son senelerde yapılan o köklü reformlar, Türkiye yi bugün sağlam hale getirmiştir. Hemen ufacık bir olaydan nem kapan bir ekonomimiz vardı. 1929 büyük ekonomik buhranından sonra dünyanın en büyük ekonomik buhranı yaşanırken Türkiye bu krize dayanabildiyse -şüphesiz ki çok etkiledi ama diğer ülkelerle yine mukayese ettiğimizde dayanabildiyse- birçok reformları vaktiyle yapmış olmamızdandır. Başta bankacılık, finans sektörü olmak üzere birçok konuda Türkiye önemli şeyler yapmıştır. Arzu ederim ki bugün de yapılması gerekenler süratli bir şekilde yapılsın. Ticaret Yasası hala Türkiye Büyük Millet Meclisi nde tartışılıyor; bakıyorum her gün bir madde geçiyor. Şimdi ta 1930 yıllarının ticaret hayatını yansıtan bir yasayla bugünün ticaretini ne kadar etkin yapabilirsiniz. Elektronik imzalar girmiş, elektronik alışverişler girmiş, inanılmaz yeni enstrümanlar ticaret hayatına girmiş; kendi hukukumuzu da o noktaya getirmemiz gerekir. Onun için reformlar dediğimde sadece siyasi reformları anlamayın; ekonomiyle ilgili, ticaretle ilgili reformları da çok köklü ve güçlü bir şekilde devam ettirmemiz gerekiyor. Bu noktada Avrupa Birliği müktesebatını üstlenmemizin işimizi çok kolaylaştıracağına inanıyorum. Bazı noktalarda belki en sona bırakabiliriz eğer çıkarımız şu anda el vermiyorsa ama formülü bulunmuş, standardı ispatlanmış konuları bizim süratli bir şekilde üstlenmemiz muhakkak ki bizim işimizi de kolaylaştıracaktır. Ekonomide tabii ki ticaretin, hizmet sektörünün, turizmin hepsinin ayrı ayrı önemi, yeri vardır ama sanayi ayrıca çok önemlidir. Çünkü sanayi direkt üreten, direkt üretimi yapıp 1930 yıllarının ticaret hayatını yansıtan bir yasayla bugünün ticaretini ne kadar etkin yapabilirsiniz. Elektronik imzalar girmiş, elektronik alışverişler girmiş, inanılmaz yeni enstrümanlar ticaret hayatına girmiş; kendi hukukumuzu da o noktaya getirmemiz gerekir. ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI MART / NİSAN 2010 19

21 Ocak 2010 istihdam eden bir sektör olduğu için hem zordur hem de değeri çok büyüktür. Birçok konuşmamda hep ifade etmişimdir; Türkiye eğer küçük bir ülke olsaydı, nüfusu küçük, coğrafyası küçük bir ülke olsaydı belki hizmet sektörüyle kifayet edebilirdi. Ancak nüfusu, coğrafyası bu kadar büyük olan, siyasi anlamı ve değeri çok büyük olan bir ülkede sanayinin ve üretimin muhakkak çok ayrı bir önemi olduğuna ve üretimi de sanayiyi de Türk işadamlarının yapacağına inanıyorum. Tabii ki yabancı sermayenin Türkiye ye gelmesi, hepimizin teşvik ettiği bir husustur. Çünkü Türkiye nin hızlı kalkınabilmesi için kendi tasarruflarımız yetmiyor malum; Arapların da Japonların da Rusların da Amerika nın da Avrupa nın da tasarruflarını Türkiye ye getirip değerlendirebilmemiz lazım. Ancak yabancılar gelirken onların tercihleri farklı oluyor. Onlar gelirken sizlere ortak olurken, bir taraftan siz de sermaye birikimi de söz konusu oluyor ama yeni yatırımları yapacaklar o ülkenin yerlileridir açıkçası. O bakımdan bu konuyu Sanayi Odası nın özellikle takip etmesi, teşvik etmesi, Hükümet ile ve ilgili diğer devlet organlarıyla, bankalarla çok daha özel bir şekilde görüşmesi ve konuşması gerektiği kanaatindeyim. Eğer dışarıdan da gelip yatırım, direk üretim yatırımı yaparlarsa amenna ama görünen şu ki bu daha çok o ülkenin yerli sahipleri tarafından yapılmaktadır, onun için bu konuyu ihmal etmememiz gerekir. Sanayicilerin hizmet sektörüne kaydığını görüyorum fakat bunu yaparken sanayiyi ihmal etmemeleri lazım. Bu konuda özellikle bankaların daha teşvik edici davranış içerisinde olmaları gerektiğini de burada bir kez daha ifade etmek istiyorum. Onlarla yaptığım görüşmelerde de bu konuları daima tekrarlıyorum. Türk sanayisi Avrupa Gümrük Birliği ne girdikten sonra ayrı bir şekil almıştır. O zamanlar Türkiye belki çok kaygılar duydu ama neticede gördük ki bu, Türkiye nin nasıl rekabet edebileceğini, Türkiye nin yeni şartlara kendini ayarlayabilecek kapasitesi olduğunu da göstermiştir. Ben yurtdışı ziyaretlerimde özellikle Avrupa dışındaki ülkelerle konuşurken, Bizim sanayicimiz Alman, Fransız, İngiliz, İtalyan sanayiciyle rekabet eder durumda ve aramızda gümrük duvarları yok. dediğimde önce herkes şöyle bir sarsılıyor. Ondan sonra Türkiye nin ihracatının yüzde 95 inin sanayi ürünleri olduğunu söylediğimde bir kez daha sarsılıyorlar. Bunun içerisinde yüksek teknolojinin çok önemli bir yer tuttuğunu söylediğimde o zaman tabii Türk sanayisinin geldiği noktayı anlıyorlar. Türkiye dikkatli bir şekilde çevresiyle de ilgilenirken, aynı zamanda ekonomik anlamda da bu geçerli. Özellikle serbest ticaret anlaşmaları, karşılıklı vergi muafiyeti anlaşmaları, yatırımların karşılıklı garanti altına alınması anlaşmaları, bunların ısrarlı bir şekilde takip edilip imzalanması bütün çevre ülkelerle inanıyorum ki sizlere de inanılmaz avantajlar sağlamaktadır. Şimdi bir müteahhit firmamızın bu anlaşmaların imzalandığı bir ülkede aldığı projeye veya talip olduğu projeye verdiği rakam şüphesiz ki kendisine çok avantaj sağlayacaktır. Bunu müteahhitlerimiz çok iyi bilmektedir, bu konuyu Cumhurbaşkanı olarak ben de takip ediyor, özel ilgi gösteriyorum. Her geçen ay yeni bir ülkeyle bu anlaşmaların yapılıyor olması sizlerin pazarını çok daha fazla geliştirmekte, arttırmaktadır. Biraz önce sektör temsilcilerini dinlerken not da aldım; benimle birlikte gelen görevliler de notlarını aldı, bunların hepsini takip edeceğiz. Ankara Sanayi Odası nın Türkiye deki çok özel durumunu defalarca temas içinde olduğum için biliyorum ama Ankara nın giderek çok önemli bir sanayi merkezi haline geldiğini de herkese göstermemiz, anlatmamız lazım. Öyle ürünler var ki, Türkiye de sadece Ankara Sanayi Odası nın üyeleri tarafından üretiliyor. Rulman, radar, hız ölçen radarlar, yine sağlıkla ilgili birçok önemli, çok gelişmiş aletler Bütün bunlar Ankara Sanayi Odası nın üyeleri tarafından gerçekleştiriliyor. Ostim e gi- Artık 10, 20, 30, 50, 100 milyon dolarlık projelerle ilgilenmiyor Türk iş adamları. 500 milyon dolarlık, 1 milyar dolarlık, 1 milyar doların üzerinde o kadar çok iş alan ve bu işleri başarıyla tamamlayan o kadar çok Türk firması var; bunlar Türkiye nin geldiği noktayı göstermektedir. 20

Sanayicilerin hizmet sektörüne kaydığını görüyorum fakat bunu yaparken sanayiyi ihmal etmemeleri lazım. Bu konuda özellikle bankaların daha teşvik edici davranış içerisinde olmaları gerektiğini de burada bir kez daha ifade etmek istiyorum. dip gezdiğimde hepsi ayrı bir fabrika. Özellikle savunma sanayii sektöründe Ankara nın avantajını ve yine Ankara Sanayi Odası na üye birçok firmanın çok büyük işler yaptığını biliyoruz. Şimdi yeri geldiğinde birleşme, yeri geldiğinde ortak projeleri konsorsiyum şeklinde yapma organizasyonunu da göstermek gerekir. Türkiye nin geçenlerde tartıştığı mesela mayınları temizlemeyle ilgili bir olay vardı. Dışarıdaki firmalar teklifi verirken bunları kendileri yapmıyorlardı. Birçok firmayı birleştirip o şekilde veriyorlardı. İşte bu tip görevleri Sanayi Odası nın, Ostim in, üniversitelerin işbirliği içerisinde hep birlikte gerçekleştirebilmemiz gerekir. Gezdiğimde de gerçekten büyük gurur duyduğum, özellikle savunma sanayiinde birçok konunun, yani dünyanın birçok yerinde üretilmeyen bazı sanayi ürünlerinin Türkiye de üretiliyor olması, Ankara merkezde üretiliyor olması büyük bir iftihar kaynağıdır. Biraz sonra sizlerle daha serbest sohbet edeceğiz ama basın da buradayken şunu söylemek isterim; bir ülkenin önünü açan ve kapatan şey istikrardır. İstikrar -çok geniş anlamda söylüyorum- bir ülkenin önünün görülür olmasıdır. Bu, Türkiye de çok önemlidir. Yakın tarihimize baktığımızda bunun analizini eminim ki en iyi sizler yapacaksınızdır. Çünkü siz hep eli taşın altında olan insanlarsınız, bunun ne demek olduğunu bilirsiniz. İstikrar tabii ki gereklidir ama bu, her şeyin çok otoriter bir şekilde yönetileceği anlamına gelmez. İstikrar, sadece ülkenin önünün görülebilir olması, ülkenin meselelerini soğukkanlılıkla alıp konuşabilmesi, tartışabilmesi ve bunları tartışırken de alabora olmaması demektir. Türkiye nin demokrasisinin güçlenmesi ve derinleşmesiyle yine gurur duyuyoruz. Hala o konuda Türkiye nin alması gereken mesafeler olduğuna da inanıyorum, bunu açıklıkla söylüyorum. Daha önceki hükümetlerin karşılaştığı, bugünkü Hükümet in de, bundan sonraki hükümetlerin de karşılaşacağı bazı önemli konular vardır. Bu önemli konuları soğukkanlılıkla almak, tartışmak, bunlarla ilgili farklı fikirler varsa bunlardan karşılıklı faydalanabilmek ve bu meseleleri çözüp Türkiye nin yoluna devam etmesi gerektiğine de çok inanıyorum. Ben Cumhurbaşkanlığı makamında olan bir kişi olarak Türkiye nin meselelerini görmezlikten gelen durumda değilim açık söyleyeyim. Tabii ki Türkiye yi yöneten Hükümet vardır, sorumlusu odur ama Türkiye nin hükümetler üstü meseleleriyle de yakından ilgilenmek benim görevimdir. Eğer bu görevleri veyahut da bu meseleleri görmez, kapının arkasına saklar, halının altına süpürürsek gelecek nesillerimize bunları yük olarak taşırız. Bugün karşılaştığımız birçok meselenin ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI MART / NİSAN 2010 21

21 Ocak 2010 daha önceki yıllarda daha kolay çözülebileceği kanaatindeyim. O zaman demek ki şartlar müsait olmamış; bunda hiç kimseyi suçluyor değilim, yanlış bir anlaşılma söz konusu olmasın. Ancak bir gerçeği söylüyorum; problemler küçükken çok şüyu bulmadan, toplumu taraflara ayırmadan ele alınır ve gayet gerçekçi, realist modern dünyanın ulaştığı seviye dikkate alınarak çözülürse bundan o ülke, o toplum karlı çıkar. Fakat bunları aman saklayalım, aman bunları konuşmayalım dediğimiz andan itibaren de gelecek nesillerimiz çok daha kronikleşmiş problemlerle yüz yüze gelir. O açıdan meselelerimizi kendi inisiyatifimizle halletmek zorundayız, bunu tekrar söylüyorum. Bugünkü dünya çok küçük bir dünyadır; herkes birbiriyle uğraşıyor, herkes birbirine karışıyor, herkes birbirinin zayıf tarafını bulursa onu yeri geldiğinde istismar ediyor. Bu söylediklerimi hiçkimse yanlışa çekmesin, gayet açık. Yine şöyle bir 20-30 sene geriye gittiğimizde neler yaşadığımızı hepimiz biliriz; bu konular, yaşadıklarımız buradaki herkesin hafızasında tazedir. Onun için bizlerin tüm bunları büyük milli meseleler olarak görmemiz lazım. Bu meselelere başta şüphesiz ki siyasi partilerimiz olmak üzere, Türkiye nin aydınlarının, entelektüellerinin, bilim adamlarının, önemli şahsiyetlerinin, önemli sivil toplum örgütlerinin, büyük işadamlarının kafa yorması gerekir. Bunları yapıcı bir şekilde ele alarak götürmemiz gerektiği kanaatindeyim. Yoksa daha önce yaşadığımız şeyleri tekrarlamış oluruz. Mehmet Akif in dediği gibi geçmişten ders almamış oluruz, Eğer ders alsaydık tarih tekerrür eder miydi? diye onun güzel ifadeleri vardır. Artık bugün dünyanın ne kadar farklı olduğunu söylemiştir. Bugün dünyanın her tarafına resimle ulaşıyorsunuz, canlı ulaşıyorsunuz, fabrikalarınızı artık evinizden idare edebiliyorsunuz; gazetelerin, televizyonların, telefonların geldiği nokta ortada. Türkiye nin ve dünyanın şeffaflaşması bu kadar kaçınılmaz artık. Böyle bir ortam içerisinde tabii ki eski alışkanlıklar da devam etmez. Onun için hepimiz ülkemizin kıymetini bilmek zorundayız. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan, bu ülke sınırları içerisinde yaşayan ve tabii ki sınırlarımız dışında da olan birçok vatandaşımız vardır. Bir ülkenin önünü açan ve kapatan şey istikrardır. İstikrar, sadece ülkenin önünün görülebilir olması, ülkenin meselelerini soğukkanlılıkla alıp konuşabilmesi, tartışabilmesi ve bunları tartışırken de alabora olmaması demektir. Bu ülkenin kıymetini bilmemiz, birbirimize saygı göstermemiz, sevgi göstermemiz gerekir. Türkiye büyük bir ülke olduğu için Türkiye de çok farklılıklar, zenginlikler vardır. Bunların hepsi bizim zenginliğimizdir, bunları asla ayrışma unsuru olarak görmememiz gerekir, yoksa bunların acısını hep beraber çekeriz. Bu konularda benim hassasiyetim gayet açıktır; aslında hepimizin, herkesin hassasiyetinin aynı olduğu kanaatindeyim. Ancak ifade ederken yapıcı mı ifade ediyoruz, yoksa yapıcı olmayan bir şekilde mi? Meselenin burada olduğu inancındayım. Yoksa bu ülkenin siyasi partilerinin de kurumlarının da çok büyük bir kısmının temel meselelerde mutabakat içerisinde olduğuna inanıyorum ama maalesef çeşitli anlayışlar yüzünden bu konular farklı ifade ediliyor. Ben tekrar Türk işadamlarına, sanayicilerimize başarılar diliyorum. 2009 yılının sizlere ne kadar çok yük getirdiğini, zorluklarla karşı karşıya olduğunuzu biliyorum; bunları Odanızla, Yönetim Kurulu ile bir araya geldiğimizde çok detaylı konuştuğumuz için buna girmek istemedim. Ancak göstergeler şunu açıkça ifade ediyor ki bu sıkıntılı dönemden dünya da çıkmak üzeredir, Türkiye de çıkmak üzeredir. Türkiye nin çok daha hızlı çıkacağını, 2010 yılında Avrupa nın en hızlı büyüyen ülkesi olacağını, ticareti en hızlı artan ülke olacağını, bütün uluslararası kurumlar ve kuruluşlar da söylüyorlar. Onun için ümitli olmamız gerekir. Kaybettiğimiz kazançlarımızı 2010 yılında tekrar kazanacağımıza inanıyorum. Hepinize başarılar diliyorum. Ankara Sanayi Odası nın hem daha önceki yöneticilerine, üyelerine hem de şimdiki üyelerine sevgilerimi, muhabbetlerimi sunuyorum. Sağ olun. 22