Bu herif karnabahar değil Karnı güneş! Bu herif ressam...



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU

CUMHURİYET ORTAOKULU 7. SINIF GÖRSEL SANATLAR GÜNLÜK DERS PLANI

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

17- S Q T 3 9. Tuval -yağlıboya, 130x100 cm. özgün dokuma. 80x90 cm. »I GARANTİ

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

H.CAHİT DERMAN 18. KİŞİSEL RESİM SERGİSİ 30 MART-13 NİSAN

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

NESLİHAN AYDINLIOĞLU EŞİN BİRİKİMLERİM VE BİRİKTİRDİKLERİM

Benim en büyük şansım Adnan Turani gibi hem iyi bir sanatçı hem de iyi bir eğitimci atölye hocamın olmasıydı.

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ BESYO TME-110 TEMEL MÜZİK EĞİTİMİ 1.HAFTA

Sergi açılış kokteylini onurlandırmanızı dileriz.

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

CUMHURİYET ORTAOKULU 8. SINIF GÖRSEL SANATLAR GÜNLÜK DERS PLANI

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Adı: REMBRANDT HARMENSZOON VAN RİNJN Doğum: 15 Temmuz 1606 Leiden Hollanda Milliyeti: Hollandalı Sanat Akımı: Lüministik sanat Alanı: Resim Baskı

SINIRSIZ ZİYARETLER. Nermin Er in ev atölyesi

Orhan benim için şarkı yazardı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Müze eğitiminin amaçları nelerdir?

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Devrim Erbil Ressam, Profesör, Devlet Sanatçısı

Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. ( ) M. Mehtap Türk

HÜLYA ERSEZGİN DOĞA VE KADIN RESİM SERGİSİ 14 HAZİRAN ÇARŞAMBA 18:00 DE AÇILIYOR

Mustafa Sönmez. Berobana Şarkısı. 28 Ocak 23 Şubat 2017

KARŞILAŞMA. Sergi Kataloğu. Peker Sanat Yayını 16 Ankara, Haziran Sanat Danışmanı İbrahim Karaoğlu. Fotoğraflar Sanatçıların arşivinden

ATTİLA İLHAN ın HAYATI MAVİCİLİK AKIMI

TEMEL SANAT EĞİTİMİ NEDİR?

çocukların çok ilgisini çekti. Turdan sonra çocuklar müzedeki atölyede

Not: Öğretmenimizin elinden taşlar üzerinde sanat!

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

ANAFİKİR: Kendimizi tanımamız, sorumluluklarımızı yerine getirmemizde

40. HOCA A Lİ RIZA İmzalı, karakalem kayalar, ağaç, deniz ve yelkenli konulu peyzaj x 9 cm.

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

BİREYSEL EĞİTİM PROGRAMI GÖRÜŞME FORMU

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

ÖZEL EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUENLER GRUBU NİSAN AYI BÜLTENİ ÇİÇEKLER TEMASI

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali

Devrim Erbil: Ritmin Resmi

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

İBRAHİM DEMİREL FOTOĞRAF DİLİNDE BİR SÖYLEŞİ. asosöyleşi

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

Sevgili dostum, Can dostum,

Bir hedef seçtiğiniz zaman o hedefe ulaşmanın getireceği bütün zorluklara katlanmanız gerekir. Her başarım bana ayrı bir heyecan, ayrı bir enerji

BATIKENT O ZEL I NCI OKULLARI YAŞAYAN DEĞ ERLER EĞ I TI MI PROĞRAMI

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VAKFI ADIGÜZEL ANAOKULU GÖKYÜZÜ SINIFI KASIM AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

Adım-Soyadım:... Oku ve renklendir.

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI. Nİsan AYI BÜLTENİ. Sevgİ Kİlİmlerİmİz

ÖZEL EFDAL GÖZTEPE ANAOKULU DENİZYILDIZI GRUBU MAYIS AYI BÜLTENİ

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

BiLECiK KIRSALDA TASARIM ETKiNLiĞi KURŞUNLU KÖYÜ

SİNOPSİS. Fragmanın Youtube Fragmanı: Fragmanın İndirme Linki:

ŞEHİRLERE ALIŞAMADI Sabahattin Ali nin Şehirleri

Ege: Kağıtları, plastikleri ve camları geri dönüşüm kutusuna atarız.

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

OTOMOBİL YOLDA YANDI

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Mutfak Etkinliği. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Şarkı. Büskivili pasta yapıyoruz.

ARKAS KOLEKSİYONU NDA POST-EMPRESYONİZM

SAGALASSOS TA BİR GÜN

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI 2. DÖNEM YAZ OKULU EĞİTİM PROGRAMI

KASIM AYI 4 YAŞ GRUBU AYLIK BÜLTENİ

2- Takside. Türk kadınla Alman kadın aynı yerden taksiye bindiler aynı mesafeyi gidip aynı yerde indiler.

0523 Küçük Sardırdım Kağıt Üzerine Mürekkep Küçük - Dilimi Aldılar İçimde Kaldı Kağıt Üzerine Mürekkep

Çağdaş Sanatımızda Son Osmanlı OSMAN HAMDİ KAYA ÖZSEZGİN


DENİZ EĞİTİM ATÖLYELERİ. OKUL ÖNCESİ, ATÖLYE ve OYUNLAR

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?


5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) almıştır?

küçük şeyler Eylül 2007

BURHAN UYGUR. Zamanın Sarkacındaki Adam. Resim Sergisi

Fotoğraf Sevdalısı Bir Doktor:

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri

ikonu bir yeşilçam (ev dekorasyon)

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Rönesans Heykel Sanatı

SEN SURAT OKUMAYI BİLİR MİSİN?

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ÖZEL KIRAÇ ANAOKULU DEĞERLER EĞİTİMİ AİLEMİ,ARKADAŞLARIMI VE HAYVANLARI SEVMEK TEMASI FAALİYET SONU RAPORUDUR

Çiğdem Başar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

CUMHURİYET ORTAOKULU 6. SINIF GÖRSEL SANATLAR GÜNLÜK DERS PLANI

Transkript:

Bu herif karnabahar değil Karnı güneş! Bu herif ressam...

( Can Yücel in Burhan Uygur a yiğitlemesi.) Türk resminin lirik prensi 1940 yılında Tirebolu da doğan Burhan Uygur; ilk ve orta öğrenimini Trabzon da tamamlamıştır. 1960 ların başında Güzel Sanatlar Akademisine kaydını yaptırıp öğrenci olduktan sonra sanat hayatını tam 2 yıl sürdürdü.1961-1969 yılları arasında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisii resim bölümünde eğitim gördü.önce Nurullah Berk Atölyesi nden sonra, 1969 Şubat döneminde Bedri Rahmi Eyüboğlu Atölyesi nden mezun oldu.öğrenciliğinin son dönemlerinde sergiler açmaya başlamıştır. İlk sergisini, 1968 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Galerisi nde düzenleyen, ancak beklediği ilgiyi göremeyen sanatçı, aynı yıl Ressamlar Cemiyeti yılın genç sanatçısı jüri özel ödülünü alarak adını duyurmuştur, Sanatçı kariyerinin bu ilk aşamaları, askerlik görevini yerine getirmek üzere Gelibolu ya gitmesiyle bir süre kesintiye uğramış, ancak bu sırada hayatında yeni ve önemli gelişmeler söz konusu olmuştur. Eşi, Burhan Uygur un yaşamının bu dönemlerine şu şekilde tanıklık etmektedir: "Benim ailem Romanya dan gelmiş ve Gelibolu taraflarında Koruköy e yerleşmişler. Biz Burhan la 1969 da tanıştık. Orada askerliğini yapıyordu. Köyde Deli Teğmen derlerdi Burhan a. Bana da Sarıkız derlerdi zaten. Bizim oralarda suyu Çeşme denilen uzak bir yerden almak gerekirdi. Ben işte böyle oraya giderken, o hep beni izlermiş. Yine böyle bir gün yanıma gelip ismimi sordu. Ee bende tersledim tabi köy yerinde. Ama bir yandan da istiyordum. Tanıştık. 8-9 ay öyle platonik gelişti. Aileme söylediler kesinlikle onay vermediler. Malûm hem Deli Teğmen hem de ressam. Ama oldu sonra, evlendik. 1970 de Tekirdağ da öğretmenlik yaptı. Yapamayacağını anladı ve bıraktı. Gerçekten istediği şeye yöneldi. Yani resme.

Aynı yıl Avusturya hükümetinin bursuyla Salzburg Yaz Akademisi ne gitti ve Hollanda asıllı ressam Corneille ile birlikte çalıştı. Hollanda nın Amsterdam kentinde düzenlediği sokak sergisi büyük ilgi gördü. Uygur un 1972 de Taksim Sanat Galerisi nde gerçekleştirdiği Hiçlik üzerine kurulan boş hayaller sergisi ve 1974 te Ankara Devlet Resim ve Heykel Galerisi nde düzenlediği Günler Ne İşe Yarar adlı sergisi büyük ilgi topladı. 1975 te Sıfırın Düğümü, 1976 da Ölü Şehrin Çiçekleri adlı sergileri gerçekleştiren sanatçı 1980 lerde Can Yücel in Rengahenk, Ahmet Oktay ın Sürgün ve Günseli İnal ın Gömülü Çağrı adlı şiir kitaplarını özgün üslubuyla resimledi. 1968 de Çağdaş Ressamlar Cemiyeti Yılın Genç Sanatçısı Jüri Özel Ödülü nü, 1976 da Uluslararası İstanbul Festivali kapsamında Arkeoloji Müzesi nin düzenlediği yarışma sonucu, İstanbul Resim Heykel Müzesi nin açık hava sergisinde bir ödül ve mansiyon, 1978 de Sedat Simavi Vakfı Görsel Sanatlar Ödülü nü almıştır. 1980 lerde sanat ortamı canlanmaya başlamıştır. Ankara ve İstanbul da galerilerin sergi açmak için en çok aradıkları isim Burhan Uygur olmuştur.bunda 1978 yılında aldığı Sedat Simavi Vakfı ödülünün de rolü olmuştur.198 de Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Derneği mansiyonunu, 1985 İzmir Ticaret Odası 100. Yıl Resim Yarışması Birincilik Ödülü. 1988 de 2. Asya-Avrupa Bienali ikincilik ödülü nü Kazanmıştır. Ancak bu ve sanat hayatındaki diğer ödülleri almamış olsaydı bile sanatında kendini kabul ettirmiş ve belli bir çizgiye ulaşmıştı. Sanat dergilerinde ve diğer yayınlarda hakkında çıkan yazıların hepsi onun sanatının gün geçtikçe geliştiğini ve duyarlılığını hep koruduğunu belirten yorumlardır. Sanat Çevresi nin 1986 yılı Ocak ayında 1.Asya-Avrupa Sanat Bienali ne katılım konusunda yaptığı ankette 1 sanat yazarı, eleştirmen ve galericiden 15 ressam seçmesi istenmiştir. İçlerinden 19 u Burhan Uygur u ilk 15 içine almıştır. Böylece en yüksek puanı alan ressam olmuştur.

Döneminin ressamları içinde en çok sözü edilendi. Bunda sanatının yanı sıra uzun öğrencilik yıllarındaki bohem yaşam tarzından evlendikten sonra da tamamen kopamaması, kişiliği, ve resimlerinin en yüksek fiyatlara alıcı bulmasının da etkisi vardır. Burhan Uygur un bohemliği bireyseldir ama küçük bir topluluk içine sıkışıp kalmamıştır. Kendine yakın bulduğu, güvenebildiği her kesimden insanlarla bir araya gelmiştir. Kendini insanlardan uzak tutmamıştır. Dostları sadece sanat çevresinden değildir. Yazar, şair,ressam, müzisyen, galeri sahibi gibi dostları vardır elbette ama bir o kadar da küçük beklentileri olan ya da olmayan basit hayatlar süren sanat ortamının dışındaki insanlar arasında da kendini olduğu gibi kabul eden dostlar edinmişti. O dostların sıcaklığından, yalınlığından, çıkarsızlığından, hayatı algılamalarından, hırssız ve sade hayatlarından etkilenmiştir. Bu etkiler de resimlerine yansıdı. Evlilik ve çocuk kavramı Uygur un yaşamına ve sanatına farklı bir zenginlik katmış, resme daha sıkı bağlanmasına neden olmuştur. Burhan Uygur ve dostluk denilince ise, ilk akla gelen isimler, dertlerini çoğu zaman alkol ve uzun sohbetler eşliğinde paylaştığı can dostları Bülent Tiryakioğlu (Burhan ın manevi baba olarak benimsediği, onun da Burhan ı manevi evlat olarak kucakladığı, Dudullu da yaz kış bir çayırın ortasında, derme çatma barakasında oturan filozof bir adam), Can Yücel, Kaya Özsezgin ve İlyas Usta olmuştur.

Karton üzerine karışık teknik 198 Can Yücel in Portresi Bu dostlukların izleri, Kaya Özsezgin in tanıklığı ve Can Yücel in mısralarıyla yaşamaktadır: Yücel, Burhan Uygur a adadığı yiğitlemede şöyle der; Bu herif karnabahar değil, Karnı güneş! Bu herif ressam. (1)

İlyas Usta (Üsküdar Bit Pazarı ndan Dostu) Burhan Uygur un bohemliğinin yanı sıra diğer sanat dallarından; şiirden, edebiyattan, müzikten etkilenmeleri de sembolistlerle örtüşür. Şiire ve müziğe olan yakınlığı, sembolist şair ve müzisyenlere yönelmesi onda bıraktıkları tatlar resimlerinde kendini göstermiştir. Rimbaud, Baudelaire, Mallarme, Poe, Verlaine ve Bilitis in Şarkıları nın şairi Pierre Louis, müzikte de Debussy ve Mahler sevdiği şair ve müzisyenlerdi. Rimbaud nun şiirle yaptığını çocukluk yıllarına göndermeleri- o

resimleriyle yaptı. Şiire duyduğu yakınlık onun da resminde şiirsel bir anlatıma ulaşmasına neden oldu. Açtığı sergilere ve resimlere simgesel, şiirsel adlar verdi: Yoksa dünya cılız bir çocuk elinin bana sunduğu bir günah mıdır?, Gönül Kafesi, Kanatlarının altında ölümü saklayan martı, Yaralı Ağustos, Hiçlik üzerine kurulan boş hayaller, Gezginci bir hayaletin ters düşünceleri gibi. Simgeci ressamlar gibi Burhan Uygur da sahte duyarlılığa karşıdır. Gerçek şiir bu tür sahte duyarlıklarla çelişir. Gerçek duyarlık ise doğayı ve canlı varlıkları şiirin ve müziğin kavrayıcı etkisine açık bir yürekle sezinlemeyi gerektirir. Burhan Uygur da içinde yaşanılan çevrenin açtığı görkemli kapılardan içeri süzüldükçe gizlerini birbiri ardına açtığını fark etmişti. Akademiden arkadaşlarının pek çoğu Paris te ve diğer Avrupa kentlerinde uzun süre kalmışlardır. O ise kısa süreli Salzburg ve Amsterdam Sokak Sergileri ve Stuttgard sergisi dışında yurt dışında çalışmalarda bulunmamıştır. Birşeyleri bulup yakalayabilen birinin sanatçı olabileceğini savunan Uygur için kuralsızlık tek kural olmuş, etkileşim sadece bir gereklilikten ibaret kalmıştır. Etkilendiğii isimlerin başında Klee, Bonnard ve Ensor gibi isimler gelmiş, ancak sanatçı bu etkileri kendi sanatçı kimliğinde özümsemeyi ve özgün bir üslup yakalamayı başarmıştır. Onun sanata bakışı, bu özgün üslubun biçimlenmesindeki temel unsuru ortaya koymaya yetmektedir: "Sanat aşk ister. Ama baştan savma sıradan bir aşk değil. Yakalanması yürek isteyen bir aşk. (2) Daha öğrencilik yıllarında tasarım gücü ile hocası Bedri Rahmi Eyüboğlu nun dikkatini çekmiş olan sanatçının yapıtlarında, konu ve üslup birbirini tamamlayan iki öğe niteliğini taşımıştır. 1988 de sergilediği Kapılı Kompozisyon bu anlamda özellikle dikkat çekici bir çalışma niteliğinii taşımaktadır. Duygularını ifade etmek için bir kapıyı seçmesi, sanatçının mekan ve ifade arasındaki zorlukları yok sayan, adeta bu zorlukları ifadeyi güçlendiren yeni yöntemlere dönüştüren bir tarzı benimsediğini işaret

etmektedir. Lewis Williams ın, imgeyle imgenin üzerinde bulunduğu yüzey arasındaki ilişkiye dair düşünceleri, Uygur un kapıya farklı bir anlam yüklemiş olduğu ve onu farklı bir dünyanın iletişim aracı olarak ele aldığı fikrini destekler niteliktedir: Kapı 240.00 x 177.00 cm Lewis Williams a göre; ilk tasvirler bizim düşündüğümüz gibi temsili imgeler değil başka bir dünyanın sabit zihinsel imgeleriydi. Kaya yüzeyinin gerçek dünya ile tinsel dünya arasında bir geçit olduğunu söyler. Kaya yüzeyi imgeler için yalnızca bir mecra değildir. İmgelerin ve burada yaşanan törenin temel bir parçasıdır. ()

Vesile Hanımın Portresi Karışık teknik Ölümünün 10. yılında Burhan Uygur un 1940 Tirebolu da başlayıp, 1992 Nisanında sona eren yaşam mücadelesinden ve resim sevdasından bahsederken eşi Vesile Uygur un ağzından dökülen bu ifadeler, sanatçının çağdaş Türk resim sanatına kattığı kendine özgü değerleri bir nebze de olsa ifade etmektedir: Kurallardan hoşlanmazdı. O nu sınırladığını düşünürdü. Ama disiplinliydi aynı zamanda. Kalıbına sığmazdı. Gece

aklına eser esmez dışarı çıkardı. Aslında gece gündüz fark etmezdi onun için! Yapıtlarında da bunun görülebildiğine inanıyorum. (4) Vesile Uygur Portresi, 1976 Karton / Yağlıboya / 5 x 24 cm Burhan Uygur, hiç kuşkusuz yaşamın insana sunduğu hemen tüm sancılardan nasibini almış, ancak bu sancılarla olgunlaşan yeteneğinin en üst düzeyde olduğu bir dönemde hayata veda etmiştir. Alabildiğine zor geçen çocukluk ve ilk gençlik dönemine; bir çok hayalini frenlemesine neden olan maddi imkansızlıklar, boyunu aşan sorumluluklar, baba kaybı ve belki de bunun sonucunda gelişen son derece yoğun anne sevgisi ile Karadeniz in insanı büyüleyen, ilham kaynağı doğası etki etmiştir. Nihayetinde İstanbul a

gelip Güzel Sanatlar Akademisi nin hırçın ve yetenekli öğrencisi unvanını kazanmış olan Burhan Uygur, yaşamı boyunca sanatla ilgili her konuşmaya kulak kabartmış, farklı yapıt ve görüşlere saygı duymuş, ancak çağdaşları arasında kendine özgü tarzıyla sıyrılabilmiştir. Annesi Nadide Hanım, 1972 Kağıt / Karışık Teknik 18 x 16 cm.

Denize Düşen Bir Meleğin Son Günü 70.00 x 50.00 cm., Serigrafi Sahilde Tuval üzerine yağlıboya. 0 x 40,5 cm.

Her dönem ve mekanda olduğu gibi, bildik bir yöntem olan takipçiliği ve taklitçiliği hiçe saydığı eserlerinde, izleyiciyi akla gelebilen her tür duyguyla karşı karşıya getirmektedir. "Bana göre olay bir köprüdür...geçmişin ve geleceğin git - gelleri arasında kurulan bir köprü..ben insanlarımı başka başka yüzlerle dünyaya bu köprüden baktırırım... Bir çöp teknesinde bile kendimi görürüm ben. Resmin ışığı değil uşağıyım, çömeziyim, hamalıyım. (2) 1950 lerde soyut resimdeki gelişmelerle, Türk resminde figüratif eğilimler ivme kaybetmiş olsa da, Burhan Uygur un da aktif bir sanatçı kimlik olarak sanat ortamında kendini gösterdiği 1960 larda yeniden figüratif resme yönelme süreci yaşanmıştır. Neşet Günal, Cihat Burak, Nedim Günsür, Orhan Peker gibi farklı tatlardaki figüratif yaklaşımlar arasında Uygur, kendine özgü tavrıyla, kendinden sonra gelen kuşakları derinden etkilemiştir. Burhan Uygur, çağdaş Türk sanatı tarihi içerisindeki ayrıcalıklı yerini her zaman koruyacaktır.

Portre Dionysosca dürtülerin yardımıyla kendini kaybetme ve belki uyarıcı bir şeylerle esriklik içinde olan sanatçıda düşler ve sanrılar kendini sıklıkla gösterebilir. Bu sanrılar sonucu görülenleri başka şekilleriyle algılama, başka dünyalara açılım, ölüme ve gizli olana, bilinmeyene karşı ilgi, hüzün ve gerçek dünyadan kaçış görülebilir. Burhan Uygur da düş gücünü besleyebilmek için bazı uyarılara gerek duymuştur; belki alkol alışkanlığı bununla bağlantılıdır. Yine de onun her nesneye bakışında gördükleri ve kafasında canlandırdıkları, geçmişten gelen görüntülerle oluşturduğu resimlerinde uyarıcı etkisi olmuşsa da belirleyici değildir. O resmini sarhoşken yapmazdı. Ayıkken disiplinli ve ciddi bir çalışma içinde olurdu. Çalışması bittiğinde alkol alırdı ve resmini yapacağı yeni konular bulmak için gezerdi. Alkol aldığında defterine çizimler yapsa da boyalarla ve tuvallerle olan çalışmalarında ayık olurdu. Ancak belki o durumdayken hissettikleri,gördükleri daha sonra bir şekilde resminin içine girmiştir. Kırmızı Kurdelalı Kız 51.00 x 70.00 cm. Tual üzerine yağlıboya

Çifte Figür 60.00 x 40.00 cm Kontrplak üzerine yağlıboya Burhan Uygur un resimlerindeki düşsellik metafizik kaygılar taşımasa da sembolistlerinki gibidir. Ondaki düşsellikte daha çok çocuksuluk, saflık ve sevinç göze çarpar. Düşsellik izlenimi veren figürlerde görünüşten çok iç dünyaların simgelerle yansıtıldığı doğrudur ama bu gerçek olmayan bir dünya değildir. O da sembolistler gibi içe yöneldi ve bilinçaltındaki görsel imgeleri kavramların, düşüncelerin ve duyguların simgesi oldu. Nasıl ki yazarın romanında yer verdiği kahramanı veya bir karakteri kendini, duygu ve düşüncelerini simgeliyorsa onun resimlerindeki figürlerin çoğu aslında kendisini simgeliyor. Kendisi resimlerindeki pek çok figüre yansırken aynı zamanda onları resmeden de oluyor. Gizli bir yansımanın yanı sıra direkt olarak kendini çizerek de yer veriyor.

Lirizmin buruk tadını duyumsatan Burhan Uygur resimleri, isimleriyle de izleyiciyi şiirsel bir hüznün kıyısında dolaştırır. 'Şair Bozuntusu G', 'Kırmızıya Borcumu Ödedim', 'Sonsuz Sevgim, Sınırsız Acılarım İçin', 'Göçmen Kuşlara Ağıt' ve 'Alev Saçan Işıklarını Saçma Üstüme' yapıtlarından yalnızca birkaçı. Umarsız Bir Anı Sahibinin Aziz Suskunluğu 1982 70.00 x 50.00 cm, Elek baskı Resimlerin bir yerlerine iliştirilmiş sözcüklerse Uygur'un duygularına tanıklık etmemize olanak sağlar. 1991 tarihli 'Düşünmeden' adlı resminde göze çarpan "Düşünmeden, acımadan, yüksek duvarlar örmüşler dört yanıma/şimdii umarsızlık içinde oturuyorum burada/nasıl da anlamadım duvarlar yükseldii de/sezdirmeden kapadılar beni dünyanın dışına" dizelerinde olduğu gibi... 1989 yılında beyin kanaması geçirdikten sonra kendine gelir gelmez işaretlerle boya ve kağıt istemiştir. Bu onun için resmin ne denli önemli ve hayatının

vazgeçilmezi olduğunu gösterir. Burhan Uygur, eserlerini modern sanatın temel yaratıcı güçlerinden olan akıl ve sezgiyi bir iç uyumuyla değerlendirerek yaratmıştır. Eşi Vesile Hanımın Portresi, 1974 Karton / Karışık Teknik 4 x 2 cm. Gülseli İnal Portresi, 198 Karton / Karışık Teknik

Niyet Ağacı II 21.00 x 15.00 cm. 1976 Kağıt üzerine karışık teknik

0 nisan 1992 de direksiyon başında beyin kanaması geçirip hayata veda eden Burhan Uygur, resmin şiirsel boyutlarını zenginleştiren eserleriyle birçok kişisel sergi açmış ve birçok karma sergiye katılmıştır Soyut ve figüratif öğeleri bir arada kullanarak gerçekleştirdiği şiirsel çalışmalarıyla 1970 kuşağının önde gelen ressamları arasında sayılan Burhan Uygur resminin içeriksel kurgusuyla bütünleşen ve lekeci bir anlayış üzerinde gelişen biçim düzeniyle, özellikle özgün altyapı arayışları içindeki genç kuşak üzerinde etkili olmuştur. Otoportre, 1979, Karton üzerine - Karışık Teknik 9x11 cm KONU Bireysel anlatıma inanan Uygur, akademik kurallara bağlı kalmaksızın, farklı bir perspektif anlayışıyla ve naif bir dil kullanarak kendi özgün resmini oluşturdu. İç dünyasını yansıtan çalışmalarında yaşam-ölüm-ölümsüzlük çevrimi içinde süreklilik kavramını vurguladı. Renk ve çizgi kullanımıyla düşsel ve şiirsel etki yaratan resimlerinde soyut ve figüratif öğeleri birlikte kullandı Burhan Uygur 20.yy ın ikinci yarısında sanatsal gelişimini sürdürmüş bir

ressam olarak konu seçiminde serbest olmuştur. Sanatçının kendine özgü üslubuyla olduğu kadar konu seçimiyle de, resme bakan üzerinde yarattığı duygu yoğunluğu, sanatının genel karakterini nitelemektedir. İç dünyasına giren, onu etkileyen her şey resmine girebiliyordu. Burhan Uygur da yaşadığı her an gördüğü günlük gerçeklerin gizini; iç dünyasında biriktirdikleriyle, iç dünyasının gerçekleriyle ve yorumuyla bir araya getirerek simgesel bir anlatımla ortaya koydu. Resimlerine girenler sadece gördükleri değil aynı zaman da beyninin içinde olan görünmeyen şeylerdi. Öğrencilik yıllarında kaldığı bir evin tavanından inen sular resminde kelebek kanadının tozu olabiliyor. Buradan yola çıkarak o belki bir kelebek kanadı değil bir balyoz, o belki bir balyoz değil de bir bulut, o belki bir bulut değil de bir beyaz, o belki bir beyaz değil de bir ruh a kadar gidebiliyor (5). Simgelerin içinden simgeler doğabiliyor. Gündelik gerçeklikten yola çıkan imge gerçeği düşsele dönüştürüyor.. Kendisi konu seçimini şöyle ifade etmiştir: Hiç ayrım yapmam. Bir masanın üzerinde bir bardak, yanında bir çiçek bile içinde insan figürü olan bir resim kadar beni cezbeder, alıp başka taraflara uçurur. Hepsinde aynı tatlı acıyı çekerim, aynı tatlı zevki tadarım. Yeter ki seveyim. Günlük yaşamdaki her şeyi resimlerime konu olarak alırım. Çok sevdiği İstanbul un sokaklarından, yazları Ege kıyılarından ve insanlarından beslendi. Hep o çevrelerdeki insanları tasvir etti Roman, öykü, şiir,müzik, film, gazetede okuduğu bir haber, çevresindeki insanlar, insan ilişkileri, sevdiği ona zevk veren ve etkileyen bütün, olmuştur. Dragos ta bir gece

Bir gün Burhan sokakta ölü bir yavru kedi buluyor. İpek fularına sarıyor kediyi, Can Yücel'e götürüyor. Kafası acayip iyi, elinde bir büyük rakı, Can Yücel'in kafası zaten bir dünya. Sonra beraber cenaze töreni yapıyorlar kediye, Can Yücel'in evinin bahçesine gömüyorlar. (8)

Bu Kedi Dünya Çiçeklerini Dişleriyle Kökünden Kopardı ve Öldü 70.00 x 50.00 cm Serigrafi

Anılar 70.00 x 50.00 cm Serigrafi İçinde yaşadığı dünyanın insanlarına, dilenci, balıkçı, berber, çalgıcı, tamirci, çöp toplayan çocuk gibi her an karşısına çıkabilecek insanlara da resimlerinde yer verdi. Genellikle ezik, kıyıda köşede kalmış, kaybetmiş, kendii talihsiz yaşamları içine bırakılmış insanların acıları, hüzünleri, yalnızlık, terkedilmişlik duyguları ama yaşam koşulları içinde ümitlerini yitirmeden ilerlemeleri bu duyarlı kent gezginini etkilemiştir.

Burhan Uygur nesnelerin ve insanların içindeki gizin peşindeydi. Dış görünüşlerin ötesine geçerek içteki açığa çıkmayan korkuları, acıları, istekleri yansıtırdı. Tüm bunları imgeleminde yeniden canlandırarak resimlerine aktarır. Kendi hayallerinde yaşattıklarının ve özlemlerinin yanı sıra bu insanlarınkini de yansıtır. 8.00 x 0.00 cm Duralit üzerine karışık teknik Yaratıcı düş gücü imgelemi ile derinlere ulaşır. İmgelem gücüyle simgeledikleri arasında uyum vardır.ancak resimde simgeler olsa da bunun yansıtılması dışavurumcu bir tarzdadır. İnsanların kafasının içindekileri çizmeye çabalıyorum. İnsanın içinden çıkamadığı sorunların resmini çiziyorum. Benim resmime bakanlar isterlerse insanların sorunlarını görebilirler.

45.00 x 5.00 cm Tual üzerine yağlıboya Resimlerine giren insan ve onun çevresindeki nesnelerle bağıyla birlikte yaşamdır. Manzara ve doğa resimleri yapmamıştır. Çizgisi çok kuvvetli olan sanatçının bu özelliği portrelerde de kendini gösterir. Yakınındaki sevdiği insanların, dostlarının ve ona sipariş vermiş olanların portrelerini yapmıştır.

Şair Portresi, 1984 Karton / Karışık Teknik 0 x 25 cm Kalemle figürü çizip ana hatlarıyla saptayıp sonra boyamaya başlayan ressamın portresini yaptığı kişinin gözlerindeki ifadeden, ışıltıdan ve gösterdiği davranışlardan iç dünyasını saptar ve bunu aktarırdı. Gülseli İnal Portresi, 198 Kağıt / Karışık Teknik 17 x 17 cm.

Otoportre, 198 Kağıt / Karışık Teknik Otoportre Tual / Yağlı Boya / 0x21 cm Çizgilerini boşlukta yüzdürmekten hoşlanan Uygur un figürlerindeki deformasyon, yapıtlarına sıradışı bir gerçeklik kazandırmaktadır. Bu durum izleyicide, sanatçının figürün stilize halini ilk ve gerçek hali gibi algıladığı izlenimini uyandırmaktadır.

Otoportre, 1985 Duralit / Yağlıboya Otoportre, 1972 Karton / Karışık Teknik

Otoportre, 1974 Kağıt / Füzen 24 x 16 cm

Kendi portrelerinde de ruhsal derinliklerini, kaygılı ve hüzünlü iç dünyasını yansıtır.. Genç Kız Portresi 50.00 x 5.00 cm Tual üzerine yağlıboya 196 tarihli Genç Kız Portresi adeta izleyicinin merhametli bakışlarına teslim edilen bir saflığı yansıtmaktadır

Aynı yıl resmettiği Köpek ve Yavruları ndaki renk kullanımı kendi iç dünyasının gerçeklerine göre şekillenmiş ve annelik kavramını en yalın haliyle sunmuştur. 1976 tarihli Küçük Pul Koleksiyoncusu nda çocuk sevgisini ve çocuklara olan hayranlığını resmetmiştir. Ergenlik Çağı nda gençliğin değerini, Bekleme Odasında Ağlayan Kız da çaresizliği ve Kanatları Altında Ölümünü Saklayan Martı da kaçınılmaz sonları tema olarak işlemiştir. Beyaz Şapkalı Çocuk, gerçeğin karanlığına inat beyazın isyanını simgelemektedir. 1980`de sergilediği Saatli Komposizyon bir diğer önemli çalışmasıdır. Bütün bu resimler, Uygur un sanat gücünü ve ifade zenginliğini; gerçekte her zaman göz önünde bulunan ancak görülmesi ve kabul edilmesi zor olan duygulardan edindiğini kanıtlayan bir kaç örnektir. Saatli kompozisyon Zincire vurulmuş Prometheus adlı resminde solda masanın kenarında masaya arkası dönük ve düşünceli bir şekilde oturan ressamın kendisidir.

Resmin ortasında bir masa ve üzerinde bir kuş, yanında içi dolu su bardağı,masanın diğer ucunda büyük bir tabak ve içindeki iri siyah obje vardır. Masanın ressamın arkası dönük durduğu kenarında yarım bir sigara durur. Resmin üst kısmındaki demir bir çubuğa asılı zincir aşağıya sarkar. Demir çubuğun diğer ucu ressamın başının üzerine iner. Zincir masanın üzerindeki kuşun ve bardağın yanından dolaşıp resmin sol alt köşesindeki oyuncak maymun figürünün yanından inerek maymunun eline gelir. Ressam burada kendini lanetlenmiş olarak bir kenarda kaderine terk edilmiş bir şekilde resmetmiş. Masa üzerindeki nesneler sessiz tanıklardır. Zeus un insanlara ateşi götürdüğü için Prometheus u cezalandırması gibi ressam da burada kendini cezalandırılmış olarak göstermiş. Prometheus un yüreğini oyan karga resimde masanın üzerindeki hareketsiz kuşla simgelenmiş. Prometheus zincire vurulsa da af dilemez, yaptığından pişmanlık duymaz ve karşı koyuşlarına devam eder. Resimdeki figür ise kaderine karşı gelmiyor, başı eğik, omuzları çökük düşünceli bir şekilde oturuyor. Resmin sağ alt köşesinde günah çıkartma odam, kaderhanem yazılıdır. Burada zincirlerini başka birininoyuncak maymunla simgelenen- eline veren figür, yaptığının sonucunda çeşitli nesnelerle çevrili olduğu odasında günah çıkarıyor. Yaptıklarından dolayı pişmanlık seziliyor. Oysa Prometheus Zeus un gönderdiği haberci Hermes in bütün ikna çabalarına rağmen inandığından, düşüncelerinden vazgeçmez ve Zeus la ilgili öngörüsünü ona bildirmez. Oyuncak maymun resmin bir köşesinde yarım bir şekilde yer alıp izleyiciye bakar. Elinde tuttuğu zincirden resimdeki figürü onun zincirlediği anlaşılır. Bu beyaz maymun belki de

masumluğu simgeliyor. Güçlü ve dik bir şekilde durup karşısına bakıyor. Zincire vurulmuş Prometheus RENK Bir ressam için renk çok önemlidir. Temel renkleri, tamamlayıcı renkleri ve rengi etkileyen faktörleri bilmesi gerekir. Burhan Uygur resmi yaşamın, sezgilerin, duyguların renk ve çizgilerle ifadesi olarak yorumlamıştır bir röportajında. O andaki duygularına göre renk seçiminin değiştiğini ve her rengin onun için ayrı bir değere sahip olduğunu belirtmiştir.. Türk resminde beyaz rengi olabildiğince etkileyici vurgu ve tonda kullanan ender sanatçılardan biri olarak nitelenen Uygur, hemen her rengi hiç çekinmeden kullanmış, rengin ifadeyi güçlendiren temel etken olduğuna inanmıştır.

21.00 x 14.00 cm, 1990, Kağıt üzerine karışık teknik 1972 yılında Bedri Rahmi Eyüboğlu Milliyet Sanat Dergisine yazdığı bir yazısında Burhan Uygur un beyazı çok iyi kullandığını, böyle bir beyaz tadını dünyaya kendini kabul ettirmiş ressamlardan Matisse ve Bonnard da gördüğünü belirtmiştir. Burhan Uygur ise Beyaz, siyah ya da kırmızı bana ait değil. Herkes dilediği rengi kullanır. Bazı renklere daha fazla sarılır. O renklerle duygularını bağıra bağıra ifade eder. O zaman da o renkleri sanatçıya mal ederler. Ama ben renklere fazla bel bağlamıyorum.dediğim gibi herkes dilediği rengi kullanır ama iyi ama kötü. Ne var ki bir ressam kullandığı

rengin hakkını vermeden tuvalin başından ayrılmaz. Bence resim bir yerde rengin hakkını vermektir. demiştir.. Küçük Firariler 50.00 x 64.50 cm, 1987, Sunta üzerine yağlıboya Resimlerinde siyahlar, kahverengiler, griler, sarılar, renkli beyazlar bir vurguyu gerektirmedikçe konulmayan mavi, yeşil, kırmızı gibi renkler ve biraz yaldızlar ustaca bir araya getirilirler. Yapıtın derinliklerine uzanan gizemli lekecilikle bütünleşirler. Renkler bazen aydınlık bazen ise koyu olarak yer alıyor.

Güzide Bir Bayanın Sabah Tuvaleti 25.00 x 18.00 cm., 1984 Mukavva üzerine yağlıboya Hemen hemen tüm resimlerinde- koyu ve gölgeli olanlar da dahil- beyaz görülüyor. Koyu tonlarla kullandığında karşıtlık oluşuyor. En son çalışmalarında da ağırlıklı olarak kırmızı rengi kullanmıştır. Ya yüzey tümüyle kırmızıya boyanıp üzerine çeşitli figürler yapılmış ya da kırmızı sonradan boyanmış. Karşıt renkleri bir araya getiriyor; kırmızı üzerinde veya yanında yeşil, mor ve maviyi kullanıyor. Bazen de bu renklerin hepsine birden aynı

tuvalde yer veriyor. Boyaları karıştırarak uyguluyor. Renklerin lokal olarak kullanılması söz konusu; figürü veya herhangi bir nesneyi belirli bir renkle sınırlıyor. Mia'nın Portresi, 1989 Tual / Yağlıboya 55 x 47 cm Lekeler önemli yer tutuyor. Kimi zaman figür lekelerden oluşabileceği gibi kimi zaman da figürün çevresinde lekeler yer alıyor. Renklerle oluşturduğu lekelerle belirlenen figürlerin, nesnelerin konturlarının yok olması ve rengin figürün dışın da taşması söz konusudur. Kompozisyondaki figürleri leke duyarlılığıyla vurguluyor. Figürler birbirinin içinde kaynaşıyor. Bir büyük leke

içinden çıkıp lekeden daha aydınlık ve açık bir renkle oluşturulan ışık tabloya yayılıyor. Lekeler koyu gri ya da siyah olsa da bu ışığa rastlanabiliyor. Lekeciliği onu soyutlamaya yaklaştırıyor. Bu tarz resimlerden tek bir figür çıkarılsa bu tek başına bir şey ifade etmeyebilir. Bütünlük içinde bir anlama sahip oluyor. Lekesel ve çizgisel doku yüzünden nesne, figür ve doğa görüntüleri asıl biçimlerini büyük ölçüde gösteremediklerinden soyutlama oluyor. Burhan Uygur un resimlerinde biçimsel özelliklerde tonlamada, renk, leke ve düzende kendine özgü bir birliktelik ve uyum göze çarpıyor. Çizgi, renk ve leke aynı oranda etkileyip birbirini tamamlıyorlar. 7.00 x 4.00 cm. 1982-90, Yağlıboya MALZEME VE TEKNİK Sanat eseri yapımında kullanılan malzemenin seçiminde pek çok faktör rol oynar. Öncelikle malzemeye uygulanacak teknik göz önünde

tutulur.suluboya resim için suda eriyen türde boyalar seçilirken, yağlıboyada eriyen boya türleri seçilir. Belirli bir sanat dalında bir malzemenin ötekilere göre daha yaygın kullanılması onun tekniğe uygun ve yatkın olmasındandır. (6) Resimlerini tuval, karton, kağıt, sunta, ahşap, taş, sandık, duralit, seramik-tabak-, papirüs ve kapı gibi malzemeler üzerine yapan Burhan Uygur ; üzerine desen çizilebilecek her türlü malzemeyi ve özellikle tahta kapıları kullanarak gerçekleştirdiği resimlerle tuval geleneğine yeni alternatifler getirmiştir ve çoğu çalışmalarında yazıdan da yararlanmıştır. Bedia Muvahhit Portresi, 1970'ler Sunta / Yağlıboya, 4 x 25 cm.

24.00 x 58.00 cm Duralit üzerine yağlıboya Özgün baskı tekniğinde de çalışmaları vardır. Bunlar Süleyman Sait Tekcan atölyesinde 1982 yılında basılmıştır. Görünmez Kaza 1982, İpek Baskı

70.00 x 50.00 cm Serigrafi Bahar Sevincinden Yaz Hüznüne

50.00 x 70.00 cm Serigrafi Ruhumun Karanlık Kalan Kan Gölünün Derinliklerine Kurumuş Kolumu Daldırıp Dibinde Uyuyan Kanlı İnciyi Arayıp Durdum 1992 yazında eski bir Volkswagen i resimlemeyi düşünüyordu. İçine çamurdan heykeller yapacaktı. Ne yazık ki bu düşüncesini gerçekleştiremedi. Üzerine resim yapacağı malzeme için sürekli arayışlar içindeydi. Özgün baskıyı tadında bıraktığını kapı ve sandıkların artık ona göre bittiğini söylüyordu. Az sayıda da olsa resimlerindeki duyarlılığın yansıdığı pişmiş topraktan küçük heykelleri de vardır. Sanat bir yetenek işi olduğu kadar beceri ve teknik işidir de. Yaratıcılık temelde bir içten gelme ve yetenekten kaynaklansa da eserin somut olarak ortaya çıkışı malzemenin biçim kazanmasıyla olurobjektivitasyon-. Zihinsel sürecin ardından teknik süreç gelir.bu da bir maddeyi sanat eserine dönüştürürken sanatçının izlediği yol, yöntem ve kullandığı becerilerin tümüdür (6).

42.00 x 1.00 cm Karton üzerine karışık teknik Burhan Uygur akademiden geldiği halde tekniğinin kıt olduğunu, istediği tekniği kullandığını akrilik-yağlıboya birlikteliğini tercih ettiğini, biçimsel sorunları çok fazla önemli bulmadığını sanatın içindekileri yansıtması gerektiğini belirtmiştir. İyi ve sağlam bir teknik sanat için gereklidir ama yeterli değildir. Yalnızca teknik beceri sanatçıyı üstün kılmaz. Teknik öğrenilen bir şeydir. Sanat ise doğar. Pek çok sanatçı teknik bakımdan olgun sayılmadığı halde sanat eseri verebilmiştir.buna karşın çok iyi bir teknikle yapılmış üretim sanat eseri düzeyine ulaşamadan kalabilmiştir (6).

70.00 x 50.00 cm. Kağıt üzerine karışık teknik

Heykeltraş Kuzgun Acar Portresi, 197 Karton / Karışık Teknik 1 x 21 cm.

Burhan Uygur ilk dönemlerinden beri pek çok tekniği denemiştir. Bazılarında pastel, suluboya ve çini mürekkebi birlikteliği görülür. Desen dışında çeşitli malzemeler üzerinde akrilik, yağlıboya veya karışık tekniklerle resimlerini yapıyordu. Akrilik ve yağlıboya, yağlıboya ve yağlı pastel, akrilik, yağlıboya ve pastel, çini mürekkebi ve pastel birlikteliğinden karışık teknik oluşuyordu. İnsanlar, Kafes ve Kuş, 1978 Kağıt üzerine karışık teknik, 24.5 x 2 cm. Ressamın Sedat Simavi ödülü'nü de aldığı 1978 yılından kendine özgü figürlerin, motiflerin, simgelerin ve hepsinin toplamı Burhan Uygur'a özgü dünyanın tam anlamıyla yakalandığı bir örnek. Yağlıboya, yağlı pastel, rapido, fırça sürüşleri, kazımalar veya başka tekniklerle sanatçının ressamdan çok, iksir hazırlayan bir sihirbaz gibi, yaşadığı anları veya duyguları aktarabilmek için, kotardığı yapıtlarından birisi...

Sadece çini mürekkebiyle yapılmış renklendirilmemiş desenleri olduğu gibi önce çizip sonra boyadığı desenleri de vardır.. Çoğu zaman fırça yerine parmaklarını kullanarak tasarımlarını oluşturuyordu. Kimi zaman da boyayı sürdüğü yüzeyin üzerini jiletle kazıyordu. Alttaki figür ve renk boyanın altından görülebiliyordu. Göç, 1965 Kağıt üzerine çini mürekkebi

7.00 x 0.00 cm Kağıt üzerine karışık teknik 22.00 x 17.00 cm. Mukavva üzerine yağlıboya