KIRIM-KONGO KANAMALI ATEŞİ

Benzer belgeler
KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ

KIRIM-KONGO KANAMALI ATEŞİ

KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ

KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ (KKKA) Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Kontrol Komitesi 2015

KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ HASTALIĞI (KKKA) VE KARADENİZ BÖLGESİ NDEKİ DURUMU

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA)

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA)

KIRIM-KONGO KANAMALI ATEŞİ

KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları BD Olgu Sunumu 2 Ağustos 2018 Perşembe

KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ

KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞ HASTALIĞI. Hastalık ilk defa 1944 yılında Kırım da görülmüş ve Kırım Kanamalı Ateşi olarak tanımlanmıştır.

DÜNYADA VE TÜRKİYE DE KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ EPİDEMİYOLOJİSİ

DÜNYADA VE TÜRKİYEDE KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ EPİDEMİYOLOJİSİ

3. Bu alanlara av yada görev gereği gidenlerin lastik çizme giymeleri, pantolonlarının paçalarını çorap içine almaları,

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Maymun Çiçek Virüsü (Monkeypox) VEYSEL TAHİROĞLU

VİRAL ENFEKSİYONLAR VE KORUNMA. Yrd. Doç. Dr. Banu KAŞKATEPE

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ENFEKSİYON RİSKLERİ

EBOLA VİRÜS HASTALIĞI

Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi ve DAS Yönetimi

Malatya'da Bir Toplu Konut İnşaatı Alanındaki İşçilerde Tatarcık Ateşi Salgını: Epidemiyolojik, Klinik Özellikler ve Salgın Kontrolü Çalışmaları

Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı ilk nerede tanımlanmıştır?

Ebola virüsü İstanbul'a geldi!

Viral Hepatitler. Hepatit A Virus. Viral Hepatitler- Tarihsel Bakış. Hepatit Tipleri. Hepatit A Klinik Özellikler

KENELER İLE BİRLİKTE YAŞAMAK!

Yumurta, Larva, Nimf ve Erişkin kene

Tatarcık Ateşi Doç. Dr. Üner Kayabaş İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Malatya

Ortadoğu Solunum Sendromu Koronavirüsü (MERS-CoV)

Viral Kanamalı Grup Etkenleri ve MERS Yeni Bir Afet mi? Uzm. Dr. Murat ONGAR Ankara EAH Acil Tıp Kliniği

KIRIM-KONGO KANAMALI ATEŞİ HASTALIĞI

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Virusunun Tüm Vücut Sıvılarında Saçılım Süresinin ve Serumda Antikor yanıtının moleküler ve serolojik olarak takibi

Arboviruslar. Prof.Dr.Ali Ağaçfidan İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı

KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ

TEKİRDAĞ HALK SAĞLIĞI MÜDÜRLÜĞÜ

Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi

Kan Yoluyla Bulaşan İnfeksiyonlardan Korunma ve Riskli Yaralanmaların İzlenmesi

TROMBOSİTOPENİ KONTROLÜ

Kırım-Kongo Kanamalı Ateşinde Aferez İşe Yarar mı?

KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ HASTALIĞI. Telf: Muhammet TEKİN Bulaşıcı Hastalıklar Çevre ve Çalışan Sağlığı Şube Müdürü

Travmalı hastaya müdahale eden sağlık çalışanları, hasta kanı ve diğer vücut salgıları ile çalışma ortamında karşılaşma riski bulunan diğer sağlık

Resim1A: Kırım Kongo Hemorajik hastalığının görüldüğü coğrafya

KIRIM-KONGO KANAMALI ATEŞ TE TEDAVİ VE KORUNMA. Dr. Mustafa Kemal ÇELEN Dicle Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları AD.

EBOLA VİRÜS HASTALIĞI. Doç. Dr. Gönül ŞENGÖZ. 27 Ocak 2015 İstanbul Sağlık Müdürlüğü

DELİCİ KESİCİ ALET YARALANMALARI VE ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER

KKKAH ve Aşı Çalışmaları. Prof. Dr. AYKUT ÖZDARENDELİ ERCİYES ÜNİVERSİTESİ AŞI ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME MERKEZİ

BU İNFLUENZA SALGIN DEĞİL: ÇOCUK VE ERİŞKİN HASTALARIMIZIN DEĞERLENDİRİLMESİ

SARS (SEVERE ACUTE RESPİRATORY SYNDROME) CİDDİ AKUT SOLUNUM YETMEZLİĞİ SENDROMU

VİROLOJİYE GİRİŞ. Dr. Sibel AK

Engraftman Dönemi Komplikasyonlarda Hemşirelik İzlemi. Nevin ÇETİN Hacettepe Üniversitesi Pediatrik KİTÜ

KAN VE KAN ÜRÜNLERİ İLE BULAŞAN HASTALIKLAR VE KORUNMA YOLLARI

DANG HUMMASI. Yrd. Doç.Dr. Banu Kaşkatepe

KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ LABORATUVAR TANISI

Aliye Baştuğ Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Ekmud VHA Kursu

Eyvah iğne battı! Ne yapmalıyım? Acil Uzm. Dr. Esra Kadıoğlu Giresun Üniversitesi Prof. Dr. İlhami Özdemir Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Hepatit C ile Yaşamak

Motosiklet ile Bodrum dan Afrika nın en ucuna gidip, geldi

3. Basamak Bir Hastanede Görev Yapan Sağlık Çalışanlarının Hepatit C Hakkında Bilgi Düzeyi ve Hepatit C Enfeksiyonu Olan Hastalara Karşı Tutumlarının

Hastalık sahra altı Afrika da ve güney Amerika da yaşayanlarda ve bu bölgeye seyahat edenlerde görülür.

SAĞLIK PERSONELİ KORUYUCU EKİPMANLARI (SPKE) ENFEKSİYON KONTROL KOMİTESİ

Vektör kaynaklı Viral Enfeksiyonlar. Koray Ergünay

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ MESLEKİ TEHLİKE ve RİSKLERİ. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL

Hazırlayan: Fadime Kaya Acıbadem Adana Hastanesi Enfeksiyon Kontrol Hemşiresi Hazırlanma Tarihi:

KKKA (KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ) TALİMATI

.Ü. Cerrahpafla T p Fakültesi Sürekli T p E itimi Etkinlikleri. Sempozyum Dizisi No: 55 Ocak 2007; s Doç. Dr.

İklim ve vektör bağımlı güncel viral enfeksiyonlar

Șarbon. Nedir? Nasıl Korunmalıyız?

Su Çiçeği. Suçiçeği Nedir?

BRUSELLOZUN İNSANLARDA ÖNLENMESİ VE KONTROLÜ

Kırım-Kongo kanamalı ateşi virusunun kimyasal ve fiziksel etkenlere karşı duyarlılığı nedir?

GASTROENTERİT YAPAN VİRUSLAR VE ENFEKSİYON OLUŞTURMA MEKANİZMALARI

Hepatit B ile Yaşamak

Anestezi Uygulama II Bahar / Ders:9. Anestezi ve Emboliler

HIV/AIDS epidemisinde neler değişti?

VİRUS HASTALIKLARINDA TANI YÖNTEMLERİ

Tarihçe. Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi ve DAS yönetimi. KKKA - Tarihçe. Kırım - Kongo Kanamalı Ateşi Crimean-Congo Haemorrhagic Fever

Sunum İçeriği Dünyada Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) Epidemiyolojisi Türkiye Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü (THSGM) Çalışmaları KKKA Türkiye verileri

Kırım-Kongo Kanamalı Ateş hastalarında tip I (α, β) interferon ve viral yük düzeyleri ile klinik seyir arasındaki ilişkinin araştırılması

Akut ve Kronik Hepatit B Aktivasyonunun Ayrımı. Dr. Murat Kutlu Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi

HODGKIN DIŞI LENFOMA

TULAREMİ OLGU SORGULAMA FORMU. Dr. Güven ÇELEBİ Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD

Orta Doğu Solunum Sendromu Coronavirüs (MERS-CoV) İnfeksiyonu

KIRIM-KONGO KANAMALI ATEŞİ

Bruselloz. Muhammet TEKİN. Bulaşıcı Hastalıklar Çevre ve Çalışan Sağlığı Şube Müdürü

Besin intoksikasyonu şüphesiyle başvuran üç Kırım Kongo Kanamalı Ateşi: Olgu sunumu

ENFEKSİYON KONTROL KOMİTELERİNİN GÖREVLERİ VE SAĞLIK ÇALIŞANLARINDA ENFEKSİYON KONTROLÜ ve ÖNLENMESİ

KIRIM-KONGO KANAMALI ATEŞİ: KORUNMA VE KONTROL

TLERDE SEROLOJİK/MOLEK HANGİ İNCELEME?) SAPTANMASI

Nocardia Enfeksiyonları. Dr. H.Kaya SÜER Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji

Global Leishmaniasis. Leishmaniasis. Türkiye de leishmaniasis. Leishmaniasis. Leishmaniasis

Akut Hepatit C: Bir Olgu Sunumu. Uz.Dr.Sevil Sapmaz Karabağ İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Manisa

TÜBERKÜLOZ Tüberküloz hastalığı gelişimi için risk faktörleri

İmmünyetmezlikli Konakta Viral Enfeksiyonlar

Gebelik ve Trombositopeni

HASTANE ENFEKSİYONLARININ EPİDEMİYOLOJİSİ. Yrd. Doç. Dr. Müjde ERYILMAZ

SAĞLIK PERSONELİ KORUYUCU EKİPMANLARI (SPKE) HAZIRLAYAN NESLİHAN BOZKURT ENFEKSİYON KONTROL HEMŞİRESİ

KAN YOLUYLA BULAŞAN ENFEKSİYONLAR

Genital Siğiller Risk Faktörler: Belirtiler:

SIĞIRLARIN NODÜLER EKZANTEMİ LUMPY SKIN DISEASE (LSD) Hastalık Kartı. Hazırlayan. Dr. M. Fatih BARUT Vet. Hekim

İZOLASYON ÖNLEMLERİ. Hazırlayan: Esin Aydın Acıbadem Bodrum Hastanesi Enfeksiyon Kontrol Hemşiresi

Transkript:

83 Giriş KIRIM-KONGO KANAMALI ATEŞİ Doç.Dr. Hürrem BODUR Ankara Numune EA Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA); Asya, Afrika ve Avrupa kıtasında 30 a yakın ülkede görülen, etkeni virüs olan, insanlara sıklıkla kenelerin tutunması ile bulaşan ve temel karakteristik özellik olarak da ateş ve kanamalarla seyreden, yaklaşık %10 civarında mortalitesi olan bir hastalık olarak tanımlanabilir. İlk defa 1944-1945 yıllarında Batı Kırım da, tarım yapan Sovyet askerleri arasında akut kanamalı ateş kliniği gösteren 200 civarında insanın etkilendiği bir epidemi dikkati çekmiş ve Kırım Kanamalı Ateşi olarak adlandırılmış. Etken olarak da hastaların kanlarından bir virüs izole edilmiştir. Daha sonra bu virüsün 1956 yılında Zaire de ateşli bir hastanın kanından izole edilen virüsle ile aynı olduğunun gösterilmesi üzerine hastalık; 1969 yılından itibaren Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, virüs de Crimean-Congo haemorrhagic fever virüs olarak anılmaya başlanmıştır. Aslında hastalığın ilk olarak tanımlanması 12. yüzyıla dayanır. Tacikistan lı bir doktor tarafından, hastalık kanamalarla ölümcül seyretmesi nedeni ile de Kara ölüm olarak adlandırılmıştır. Epidemiyoloji ve etken KKKA hastalığı Balkanlar, Orta Asya, Orta Doğu, Hint Yarımadası, Afrika gibi bölgelerde zaman zaman epidemiler şeklinde görülmektedir. Türkiye de ilk defa 2002 yılının ilkbahar ve yaz aylarında başta Tokat, Sivas, Çorum, Amasya, Yozgat, Gümüşhane, Bayburt, Erzurum, Erzincan ve çevresi olmak üzere özellikle kırsal alanda ve kene teması öyküsü olan, ateş ve kanama ile seyreden bir salgın dikkati çekmiş, 2003 yılında da hastalığın KKKA olduğu anlaşılmıştır. Daha sonra Kastamonu, Bartın, Ankara, Çankırı, Bolu, Balıkesir gibi illerde de vakaların ortaya çıkması ile hastalığın görüldüğü alan daha da genişlemiştir. Hastalık Türkiye de 2002 yılından beri her yıl Mayıs-Eylül ayları arasında görülmekte ve Temmuz ayında pik yapmaktadır. 2002 yılında başlayan salgın halen devam etmekte olup, Sağlık Bakanlığı kayıtlarına göre 2002-2006 yılları arasında laboratuar olarak tanısı doğrulanmış toplam vaka sayısı (04.08.2006 tarihi itibarı ile) 907, mortalitesi de yaklaşık %5 civarındadır. Etken Bunyaviridae ailesinden Nairovirus grubundan tek sarmallı bir RNA virüsü olan Crimean-Congo haemorrhagic fever virüsüdür. Vrüsün temel rezervuarı domuz, tavşan, fare gibi yabani hayvanlar ve kenelerdir. Sığır, koyun gibi evcil hayvanlar da enfekte olabilirler, ancak virüs hayvanlarda hastalık oluşturmaz. Enfekte kene etkeni transovarian ve transstadiyal olarak kene popülasyonuna bulaştırır. Virüs insanlara esas olarak enfekte kenenin tutunması ile bulaşır. Bunun dışında; viremik dönemdeki enfekte hayvanın karkas halindeki eti ile de bulaş olabilir. Bu açı-

84 dan veteriner hekimler, kasaplar ve hayvanlarla uğraşanlar bulaş açısından riskli grubu oluştururlar. Bu hastalara bakım veren sağlık çalışanlarına da hastaların kanı, enfekte doku ve sekresyonları ile korunmasız temas ile bulaş olabilir. Sağlık çalışanlarına bu tip bulaş bildirilmiştir. Özellikle kanaması olan akut dönemdeki viremik hastaların yakınları da bulaş açısından riskli grup içerisinde yer alırlar. Ayrıca kenelerin bulunduğu alanlarda çalışan orman işçileri, piknik yapanlar, izciler, kamp yapanlar da bulaş açısından risk altındadırlar. Patogenez ve klinik Hastalığın inkübasyon süresi etkenin giriş yoluna göre değişmekle birlikte 1-14 gün arasında değişmektedir. Hastalık temel olarak endotel hasarı oluşturmakta, hematopoietik sistemi, kas ve retiküloendotelyal sistemi etkilemektedir. TNF-alfa, interlökin-8 gibi proinflamatuvar sitokin salınımına neden olurlar. Kemik iliğinde eritrosit ve trombositlerin fagositozuna neden olduğu gösterilmiştir. Lökopeni, trombositopeni, aptt uzaması, INR yüksekliği bunların sonucunda da klinik olarak; peteşi ekimoz gibi cilt kanamaları, hematemez, melana, dişeti kanaması, burun kanaması, hemoptizi, genitoüriner sistem kanamaları, beyin ve batın içi kanamalar, akciğer ve SSS kanamaları gibi ciddi kanamalar klinik tabloya eklenir. Hastaların yaklaşık %90 ı hafif bir klinik seyir gösterir ve kendiliğinden iyileşir. Klinik olarak; ateş, halsizlik, kas ağrıları, baş ağrısı, iştahsızlık, bulantı, kusma bazen ishal gibi belirtiler olur. Ciddi vakalarda kanamaların yanında şuur değişiklikleri, ajitasyon, konvülziyon, ARDS, böbrek yetmezliği, DİK tablosu, koma ve ölüme kadar giden ağır tablolara neden olabilir. Başlangıçta hangi vakaların ağır seyredeceğini kestirmek mümkün değildir. Ancak mortal seyreden vakalarda klinik bulgular daha ağır, kanamalar daha fazla, proinflamatuvar sitokinler daha yüksek bulunmuş, ayrıca bu olgularda viral yüklerin daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Tanı Hastalarda ortak olarak görülen laboratuar bozuklukları temel olarak etkilenen sistemlerle ilgilidir. Hematopoietik sistem tutulumuna bağlı olarak trombositopeni, lökopeni, sıklıkla görülmekte, kanamaya bağlı olarak anemi görülebilir. Karaciğer tutulumu sonucu transaminazlarda yükselme, hiperbilirübinemi, aptz uzaması, INR yüksekliği gibi hemostaz parametrelerinde bozulma, GGT, alkalen fosfataz gibi staz enzimlerinde yükselme görülebilir. Ayrıca LDH yüksekliği ve kas enzimleri olarak da CK ve AST yüksekliği ön planda olmaktadır. Hastalığın ağırlığı ve böbrek tutulumuna bağlı olarak idrarda hematüri, proteinüri gibi bozukluklar yanında üre ve kreatinin değerleri yükselebilir, elektrolit dengesi bozulabilir. Terminal dönemde ARDS ve koma durumunda kan gazlarında bozukluklar ve DIK göstergesi parametrelerdeki bozukluklar tabloya eklenir.

85 Epidemiyolojik öykü, uygun klinik tablo ve yukarıda bahsedilen laboratuar bulgularının yanında hastalığın kesin tanısı; ELISA yöntemi ile serumda antikor aranması, a- kut dönem serumunda PCR ile virüs RNA sının ve yapılabiliyorsa hücre kültüründe virüsün üretilmesi ile konur. Hastalarda viremi 10-12 gün kadar sürdüğünden moleküler tanı için bu dönemde numune alınması önemlidir. Ig M tipi antikorlar hastalığın 7. gününden itibaren oluşmaya başlar ve yaklaşık 6 ay süre ile kanda bulunabilir. O nedenle tanıda antikor aranacaksa klinik semptomların başlamasından bir hafta geçtikten sonra numune alınması önemlidir. IgG tipi antikorlar da 10. günden itibaren yükselmeye başlar ve daha uzun süre kanda bulunabilir. Virüs kültürü BGS 4 laboratuvar gerektirdiğinden bu imkânı olan laboratuvarlarda yapılabilmektedir. Türkiye de tanı Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi Başkanlığına bağlı Viroloji laboratuarında ELİSA yöntemi ile IgM ve IgG antikorlarının aranması ve PCR ile virüs nükleik asitlerinin gösterilmesi ile konulmaktadır. Tedavi Ribavirinin in-vitro olarak virüse etkili olmasının gösterilmesi üzerine hastalarda kullanılmış, vaka raporları tarzında etkili olduğuna dair yayınlar mevcuttur. Ancak ribavirinin etkinliğine dair yayınlanmış kontrollü çalışma yoktur. Ülkemizde KKKA hastalarını takip eden merkezlerin katıldığı ve ribavirin etkinliğini araştıran bir çalışma yapılmış; bu çalışma kontrol grubu olan kanıt düzeyi yüksek bir çalışmadır. Bu çalışmanın sonucunda 126 oral ribavirin kullanan hasta ile 92 kullanmayan hasta (historikal kohort) karşılaştırılmış; vakaların demografik ve klinik özellikleri arasında bir fark yoktu. Bu çalışmanın sonucunda oral ribavirinin mortalite üzerine etkisinin olmadığı görülmüştür (Henüz yayınlanmamış veri). Oral ribavirinin etkili olmaması üzerine parenteral ribavirinin etkinliğini araştırmak için 20 hastada kullanılacak kadar İV ribavirin temin edilmiş ve 3 merkezde kullanılmıştır. Bu çalışmanın verileri henüz toplu olarak analiz edilmemiş olmakla birlikte, tedavi grubunda da mortalitenin yüksek olması nedeni ile etkinliği yok gibi görülmektedir. Ancak bunun için kontrollü çalışmaya ihtiyaç vardır. İmmün plazma tedavisi; hastalığı daha önce geçirmiş olan hastalardan antikor titresi yüksek olanlar ve donör olma özelliği olanlardan toplanacak plazmaların akut hastalara verilmesi esasına dayanan bir çalışma. Önümüzdeki yıl yapılması planlanmış ve hazırlıkları devam etmektedir. Etkene yönelik tedavide etkili bir ilacın olmaması nedeni ile, bu gün için tedavinin e- sasını destek tedavisi oluşturmaktadır. Destek tedavisi olarak da; trombositopeni ve trombosit fonkiyon bozukluğuna yönelik trombosit replasmanı, aptz uzaması ve INR yüksekliği durumunda taze donmuş plazma replasmanı, anemiye yönelik tam kan veya eritrosit süspansiyonu verilmesi, böbrek yetmezliği gelişirse hemodiyaliz, elektrolit dengesinin korunması, gerektiğinde mekanik ventilasyon gibi. Ayrıca hastaların ağrılarına, ateşine ve ajitasyonlarına yönelik semptomatik tedavi de gerekebilir. Oral

86 beslenemiyorsa veya GİS kanama varsa enteral beslenmenin kesilmesi, H 2 reseptör blokerleri ve sükralfat ile midenin korunması, parenteral beslenmenin sağlanması önemlidir. Nozokomiyal bulaş Bu güne kadar KKKA lı hastalara bakım veren sağlık personeline bulaşla ilgili çok fazla sayıda bildiri mevcuttur. Bulaşın daha çok korunmasız temasla olduğu; örneğin cerrahi operasyon sırasında yaralanma, anestezi verme sırasında hastaların sekresyonlarına konjunktival veya mukozal maruziyet, hastalara ait kan ve enfekte materyallerle yaralanmalar ve iğne batmaları şeklinde olduğu dikkati çekmektedir. Türkiye de de konfirme edilmiş 2 nozokomiyal bulaş görülmüş; bunlardan biri KKKA lı hastalara bakım veren işe yeni başlamış, korunma önlemlerine yeterince dikkat etmeyen bir sağlık personeli. Hastalığı şifa ile atlatmıştır. Diğeri ise hastanın kanlı iğnesinin batması sonucunda yaralanan bir hemşire, maalefef KKKA nedeni ile kaybedilmiştir. Korunma Dünya da KKKA de mortalite ile iligili %10-%80 arasında değişen çeşitli oranlar bildirilmektedir. Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye deki bu epidemide ölüm oranı %5.7 dir. Hastalığı geçirenlerin KKKA ya karşı ömür boyu bağışıklık kazandığı düşünülmektedir. Bu gün için insanlarda kullanılan bir aşı yoktur. Korunmada dikkat edilmesi gereken hususlar: 1. Genellikle hava yolu ile bulaşmadan bahsedilmemektedir. Ancak hasta ve hastanın sekresyonları ile temas sırasında mutlaka üniversal önlemler (eldiven, önlük, gözlük, maske vb.) alınmalıdır. Kan ve vücut sıvıları ile temastan kaçınılmalıdır. Bu şekilde bir temasın söz konusu olması halinde, temaslının en az 14 gün kadar ateş ve diğer belirtiler yönünden takip edilmesi gerekmektedir. 2. Hayvan karkası hayvana ait diğer vücut sıvıları ile temas sırasında da gerekli korunma önlemleri alınmalıdır. 3. Kene mücadelesi çok önemli olmakla birlikte oldukça zor görülmektedir. Coğrafik bölgelere ve türlere göre değişmekle beraber, KKKA yı bulaştıran Hyalomma cinsi keneler genel olarak nisan ve ekim aylarında aktiftirler; salgınların bu dönemlerde görülmesinin sebebi de budur. Bu nedenle öncelikle konakçılar kenelerden uzak tutulmalı ve kenelerin kan emmeleri engellenmelidir. 4. Mümkün olduğu kadar kenelerin bulunduğu alanlardan kaçınılması gerekmektedir. Hayvan barınakları veya kenelerin yaşayabileceği alanlarda bulunulması durumunda, vücut belirli aralıklarla kene yönünden muayene edilmeli; vücuda ya-

87 pışmamış keneler dikkatlice toplanmalı, yapışan keneler ise kesinlikle ezilmeden ve kenenin ağız kısmı koparılmadan çıkarılmalıdır. 5. Piknik amaçlı olarak su kenarları ve otlak şeklindeki yerlerde bulunanlar döndüklerinde, mutlaka üzerlerini kene bakımından kontrol etmeli ve kene varsa usulüne uygun olarak vücuttan uzaklaştırmalıdır. Çalı, çırpı ve gür ot bulunan yerlerden uzak durulmalı, bu gibi yerlere çıplak ayakla veya kısa giysilerle girilmemelidir. Mümkünse riskli bölgelerde piknik yapılmamalıdır. 6. Orman işçileri gibi bölgede bulunmaları zorunlu olanlar lastik çizme giymeleri veya pantolonlarının paçalarını çorap içine almaları koruyucu olabilmektedir. 7. Hayvanlar uygun akarisitlerle ilâçlamalı, hayvan barınakları kenelerin yaşamasına imkân vermeyecek şekilde yapılmalı, çatlaklar ve yarıklar tamir edilerek badana yapılmalıdır. Kene bulunan hayvan barınakları uygun akarisitlerle usulüne göre ilâçlanmalıdır. 8. Gerek insanları gerekse hayvanları kene enfestasyonlarından korumak için repellent olarak bilinen böcek kovucular dikkatli bir şekilde kullanılabilir. Repellentler sıvı, losyon, krem, katı yağ veya aerosol şeklinde hazırlanan maddeler olup, cilde sürülerek veya elbiselere emdirilerek uygulanabilir. Aynı maddeler hayvanların baş veya bacaklarına da uygulanabilir; ayrıca, bu maddelerin emdirildiği plâstik şeritler, hayvanların kulaklarına veya boynuzlarına takılabilir.