Değerli kardeşlerim, sevgili Demokrat Parti Kurultay katılımcıları öncelikle gerçekleştirmekte olduğunuz 8'ni olağan kurultayınızın Demokrat Parti'ye, ülkemize hayırlı olmasını, ülkemiz, halkımız, Devletimiz için yararlı sonuçlar doğurmasını dilerim... Böyle olacağından da eminim... 2010 Cumhurbaşkanlığı seçimlerini geride bırakalı iki yıla yakın bir zaman oldu. Bugün sizlere Demokrat Parti Kurultayınız vesilesi ile bir kez daha teşekkür ediyorum... Kıbrıs meselesinde vermiş olduğunuz net destek için de ayrıca teşekkür ederim. Görevimi Halkımıza sizlere söz verdiğim çerçevede yerine getirmeye çalışıyorum. Değerli kardeşlerim siyasal yaşamda pek çok gelişme yaşanır ve geçer gider. İnsan bir yerlere takılıp kalmamalı. Esas olan hedeflerdir, sonuçta ülkenin, halkın, Devlet'in yaşamsal menfaatlerinde birleşebilmektir. Ben siyasilerimiz ve siyasi partilerimiz arasındaki rekabeti kurumsal ve bireysel şahsiyetleri rencide etmediği sürece ülke ve halk yararına bulan bir anlayışa sahibim. Dolayısı ile Cumhurbaşkanlığı görevime başladığım günden bu yana tüm partilere yakın olmaya, hükümetle, parti başkanları ve milletvekillerimizle dostça, kardeşçe görüş alış-verişinde bulunmaya gayret gösterdim. Her ne kadar Cumhurbaşkanlığı siyaset üstü bir konumda kabul edilse de pratik anlamda siyasetin bir parçasıdır. Bu nedenle elbette muhalefetle de karışılacağız ve karşılaşmaktayız. Bu, doğal bir şeydir. Demokrasilerde İyi muhalefet çok önemlidir. Dahası muhalefet, demokratik rejimlerin ayırıcı unsurudur. Her rejimin -diktatörlüklerin bile- iktidarı vardır. Ancak muhalefet, iktidar şansına haiz örgütlü muhalefet, demokrasilerde mümkündür. Ben de iyi muhalefet talep ettim, bunu açıkça ortaya koydum; çünkü bana göre iyi muhalefet, etkin ve doğru muhalefet en az doğru ve etkin icraat yapan mevki sahibi kadar önemlidir. Yapıcı muhalefet erki elinde tutanı yönlendirir; işini daha iyi yapmasını sağlar. Fakat sırf muhalefet yapmak için mesaj verilmeye çalışılmasının ne kadar doğru olduğu konusunda tereddütlerim vardır. Burada temel ayrım, siyasetçi kalmak ile devlet adamı olabilmekte yatmaktadır. Eğer bir sonraki seçimi düşünerek hareket edenler siyasetçi olabilirler; ama devlet adamlığı için gelecek nesilleri, çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğini de düşünmek zorundayız. Devlet adamlığı özveri ve istikrar ister. Dün iktidarda iken vaatlerini yerine getiremeyenleri halk görür; onların muhalefetteki eleştirilerini de bu şekilde değerlendirir. Dünya politik tarihinde pek çok siyasi parti muhalefette iken erimiş ve yok olmuşlardır. Bu konudaki hassasiyet çok kritik bir eşikten geçtiğimiz Kıbrıs müzakere süreci ile daha da artmaktadır. Türk tarafında Rum tarafının istismar etmesine açık, üstelik hiç de doğru olmayan konularda kamuoyumuzu yanlış yönlendirecek mesajlar vermek, acaba kime, ne fayda sağlar? Bu konuda halkımızın duyarlılığı cesaret vericidir. Demokrat Parti olarak sizin de yapıcı muhalefetiniz her türlü takdire şayandır.
Unutmamalıyız ki başarısızlık benim şahsi başarısızlığımdan ibaret olmaz; Türk tarafının başarısızlığı olur. Tersi de sadece benim başarım değildir; Türk tarafının başarısıdır. Elbette siyasetçi de insandır ve zaafları olabilir; ancak kıskançlık ve hasetle hareket etmek, kamu refahı ve devlet çıkarını göz ardı ederek sadece bir sonraki seçime endeksli hareket etmek, "aman falanca başarmasın, biz başaramadık, O da başarısız olsun" mantığı ile hareket etmek halk tarafından da asla benimsenmeyen bir davranış şeklidir. Değerli katılımcılar, sevgili kardeşlerim sürekli değişim ve gelişim şarttır. Bu ülke bir noktadan bugünlere gelmiştir. Demokrat Parti, iktidar deneyimine sahip, bu ülkenin, insanımızın daha mutlu, müreffeh bir yaşam sürmesi için büyük katkılar koymuş bir siyasi oluşumdur. Hepimiz, taşın altına elimizi koyduk ve Kıbrıs Türkleri olarak birlikte mücadele etmekteyiz. Elbette ayrılıklarımız vardır; elbette farklı düşündüğümüz konular vardır ve olmalıdır. Bu, demokratik rejimin güzelliğidir. Üstelik Demokrat Parti ile ayrıldığımız noktalar, birleştiğimiz noktalardan çok daha azdır. Devleti kuran temel parametrelerde neredeyse tamamen hemfikiriz. Dünya görüşümüz birdir. Her şeyin ötesinde, sevgili Demokrat Partililer, devletimize sahip çıkmak konusunda beraberiz. Dostlarım; bundan ötesi yoktur. Farklılıklarımız da çok önemlidir; onlar bizim demokratik renklerimizdir. Farklıysak, halkımıza daha iyi hizmet edebilmenin ortak ateşi ile farklıyız. Bu nedenle sizlerin arasında olmaktan büyük mutluluk duymaktayım. Ulusal Birlik Partisi ve Cumhuriyetçi Türk Partisi'nin kurultaylarına katıldım, şimdi de buradayım. Az önce ifade ettiklerimizi bunca yılın birikimi ile söylüyorum ve çağırım tüm partilerimize, tüm Halkımızadır. Partilerimize düşen görev, herkesin yapılmasında birleştiği konularda en iyi projeleri üretmek, bunları halkla paylaşmak ve iktidardaysalar, iktidara kalmaya, muhalefetteyseler iktidara gelmeye çalışmak olmalıdır. Bunu "tencere dibin kara, seninki benden kara" mantığı ile yapamayız. Karşılıklı suçlamalar bize bir fayda getirmez; tam tersine bizi kısırlaştırır. İktidar iyi olmalıdır; muhalefet ise mevcut iktidardan daha iyi olabileceğini ortaya koyabilmelidir. Bu, somut projelerle olur. Halk, inandırıcılık ister, bu da ancak dürüstlükle mümkündür. Dayanışma, uzlaşı, demokratik kültürün temel taşlarıdır. Farklı olabilmek konusunda uzlaşabilmeliyiz. Kavgayla, gürültüyle değil, güzellikle, daha iyiyi sunabilmekle farklılaşmalıyız. Halkımız kısır tartışma istemiyor. Yepyeni bir nesil var. İletişim araçları sayesinde dünya küçüldü insanlarımızın bilgi ve görgüsü arttı. Kıbrıs Türkleri olarak gurur verici olgunlukta bir demokratik yapımız var. Bunları iyi değerlendirmeli ve Kıbrıs Türk Halkı'nın yaşam kalitesini, refah seviyesini, demokrasi düzeyini daha da yukarı çekmeliyiz.
Demokrasi bisiklet çevirmek gibidir; dengeyi sağlayabilmek için pedal çevirmeye devam etmek zorundasınız. Hem sağ, hem sol pedalı çevirmeliyiz. Ülkemizin menfaati, halkımızın refahı için bunu yapmaya devam etmeliyiz. Demokrasi bir denge rejimidir. Dengemizi iyi kurarsak yola hep birlikte devam ederiz. Değerli Demokrat Partililer, sevgili kardeşlerim, Kıbrıs konusundaki durumu ve görüşlerimizi ise bu tarihi kurultayınızda detaya girmeden ve uzatmadan şöyle özetlemek istiyorum: Benim görev sürem başlayalı yaklaşık 21 aydır. İlk günden beri yapıcı olma, bir an önce Kıbrıs konusunu bir barış antlaşması ile noktalama gayreti içinde oldum. Geçen süre sonunda şimdi bir son oyuna, yani "end game'e" gidiş söz konusu. Bizim asıl ve samimi düşüncemiz bu son oyunun başarıyla tamamlanması ve işin garantörlerin de katılımı ile çok taraflı konferansa götürülerek halledilmesidir. Daha önce de pek çok kez ifade etiğim üzere biz barışı, antlaşmayı Rum tarafından fazla istiyoruz çünkü mağdur olan, çözümsüzlüğün bedelini ödeyen bizleriz. Ama çözüm olacak diye hakkımızı, hukukumuzu terk edip 1974 öncesine de gidemeyiz. Eğer Rum tarafı samimi ise biz varız. Görüşlerimiz ortadadır. Biz, * eşitlik, * egemenlik, * kendi kendimizi yönetme hakkımız, * iki bölgelilik,, * mülkiyet, toprak, vatandaşlık konularının var olan gerçekler temelinde ele alınması, * Anavatan Türkiye'nin etkin ve fiili garantisinin devamı, * yapılacak antlaşmanın Avrupa Birliği'nin birincil hukuku olması temel prensiplerine sahibiz ve bunların hiç birinin Rum Halkı'na bir zarar vermeyeceği görüşünden hareketle bir kalıcı, yaşayabilir bir antlaşma isteniyorsa mutlaka gözetilmesini gerektiğini savunuyoruz. Kurucu Cumhurbaşkanımız Sayın Rauf Denktaş'ın da ifade ettikleri üzere egemenlik, iki halk, iki Devlet olgusu Kıbrıs Türk Halkı'nın bu topraklardaki geleceği açısından titizlikle gözetmemiz gereken konulardır.
Bu vesile ile sizlerin önem atfettiğinizi bildiğim müzakerelerdeki gizlilik prensibine saygı ile ve sürecin sağlıklı yürütülmesi açısından çok detaya girmemin mümkün olmadığını hatırlatarak "çapraz oy" meselesiyle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Bu konuda bizim duruşumuz bellidir. Müzakereleri ilgilendiren diğer bütün konularda olduğu gibi Genel Başkan Sn. Serdar Denktaş ile sürekli istişare halindeyiz. Hassasiyetiniz bu vesile ile bize aktarılmaktadır; biz de bu hassasiyeti değerlendirmekteyiz. Demokrat Parti'yi müzakerelerin gidişatı hakkında diğer partilerimizle birlikte sürekli bilgilendirmekteyiz. Ayrıca DP milletvekillerinin de hazır bulunduğu oturumlarda Meclisimizde de konu ele alınmaktadır. Müzakere süreci hakkında alt konu başlıklarında ayrıca bilgilendirme talebi gelirle bunu da hemen dikkate alarak gereğini yapmaktayız. Nitekim sizlerden, DP yetkililerinden böyle bir talep gelmiş ve bilgilendirme verilerek, karşılıklı görüş-alış verişinde bulunulmuştur. Bizim temel olarak üzerinde durduğumuz Kıbrıs Türk Halkı'nın belirsizlikten kurtulması, artık çözümsüzlüğün faturasının bize çıkarılmamasıdır. Ve eminiz ki bu görüşlerimiz halkımızın çok geniş bir kesimi tarafından paylaşılmaktadır. Dileriz 2012 BARIŞ YILI olur... Biz bunu sadece dilemekle kalmıyor, aynı zamanda başarmak için de büyük gayret gösteriyoruz. Ancak işimiz kolay değildir. Kendini, bütün siyasi kariyerini Kıbrıs meselesinin çözülmesine adayan selefim Sn. Talat 5 yıl görevde kalmıştır. Bunun son iki senesini de geçmişte Kıbrıs meselesinin nasıl çözüleceği konusunda mutabakat içinde olduğu Sn. Hristofyas'ı muhatap alarak geçirmiştir. Sn. Talat Kıbrıs meselesini çözememiştir. Kendisinin çözmek için attığı bütün adımlar, sizin büyük tepkinize yol açan Çapraz Oy da dâhil, sonuç getirmemiştir. Çünkü çözümsüzlüğün nedeni Rum uzlaşmazlığıdır. Çözümsüzlüğün temelinde 2004 yılında tezahür etmiş Rum demokratik iradesi bulunmaktadır; Rumlar, Rum halkı çözümü reddetmiştir. Bunu görmezden gelenleri anlamakta güçlük çektiğimi ifade etmek mecburiyetindeyim. Dolayısıyla birbirimizi suçlayarak bir yere varmamız mümkün değildir. Aynı vücudun sol yumruğunun, sağ gözüne vurması, sol ayağının sağ ayağına bayda atması bize bir şey kazandırmaz Düşen, Kıbrıs Türk halkı olur, insanımız olur; bundan insanımız zarar görür. Değerli Demokrat Partililer, Kıbrıs konusu tarihsel kapsamı bakımından Ulusal bir meseledir ve Anavatan Türkiye, Hükümetimiz, tüm partilerimiz, Meclisimizle birlikte ele alınmaktadır. Anavatan Türkiye'deki tüm partilere eşit mesafedeyiz ve Anavatan Türkiye Devlet-Hükümet yetkilileri ile tam bir uyum halinde Kıbrıs konusunu ele alıyoruz. Anavatan Türkiye ilişkilerimiz bizim için çok önemlidir. Kıbrıs Türkleri olarak mücadelemizde Anavatan sayesinde ayakta durabildik. Tüm partilerimizin, sivil toplum örgütlerimizin bu bilinçle hareket ederek karşılıklı sevgi -saygı ve kardeşlik anlayışı çerçevesinde ilişkilerin daha da iyiye gitmesi için çalışmasında büyük yarar vardır. Değerli Demokrat Partililer Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti, bu güzel ülke hepimizindir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşlığı, bu topraklara bağılığımız bizim ortak paydamızdır. Bu olguya gereken önemi mutlaka vermeliyiz. Rum tarafının yaptıkları ortadadır. Birlik beraberliğimizi muhakkak korumalı, tüm tartışmaların ana hedefini bireysel veya zümresel çıkarlar değil toplumsal menfaatler olarak koymalıyız. Siyaseti güzellik yaratmak için, gelecek nesillere daha güzel bir ülke bırakmak için yapmalıyız. Fitne-fesattan uzat durmalı, aramıza fitne-fesat sokmaya çalışanlara karşı duyarlılık göstermeliyiz. Sözlerime bu duygu ve düşüncelerle son verirken bir kez daha Demokrat Partiye siyasi yaşamında başarılar diler hepinizi sevgi ve saygıyla kucaklarım.