Ortado u Ülkeleri Demokratikleflebilir mi? Gönenç ÜNALDI* ABD yi hedef alan 11 Eylül saldırıları ve bunu takip eden Afganistan ve Irak ın ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri tarafından işgal edilmesi süreci boyunca bir soru sosyal bilimcilerin kafasını meşgul etmeyi sürdürdü. Aslında daha önce de tartışılan ancak 21. yüzyılın başındaki sıcak gelişmelerle yeniden gündeme gelen bu soru şuydu: Ortadoğu da bulunan ve İslami yapıya sahip ülkelerin Batılı tarzda demokratik bir yapıya kavuşması mümkün müdür? Acaba günün birinde Iraklılar Fransızların yüzyıllardır sahip olduğu temel insan haklarını, İranlılar İngiliz halkının sahip olduğu demokratik değerleri benimseyebilir, Suriye halkı ABD nin temelini oluşturan hak ve özgürlüklere kavuşabilir mi? Elbette ki Ortadoğu halkları da Batılı toplumların seviyesine ulaşma hakkına ve emeline sahiptir. Terörizmin, sınır çatılmalarının, mezhep çekişmelerinin yaşanmadığı bir sosyal çevreye sahip olma imkânını hiç kimse geri çevirmek istemeyecektir. Ancak sorulması gereken soru bunun, bilimsel veriler ve tarihsel gelişim ışığında günümüz itibariyle ne derece mümkün olduğudur. Ortadoğu yu Medenileştirmek Ne yazık ki Ortadoğu ülkelerinin demokratikleşmesi, bugün itibariyle, dışarıdan empoze edilen bir süreçtir. İşte bu durum bizi iç dinamik-dış dinamik tartışmasına götürmektedir. İç dinamikler toplumun içinden, onu oluşturan unsurların ihtiyaçları ve talepleri doğrultusunda oluşur. Dış dinamikler ise dış güçlerin (yabancı ülkeler, NGO lar, uluslararası kuruluşlar, çok uluslu şirketler) baskısıyla ve yönlendirmesiyle harekete geçer. Özellikle sömürgecilik dönemiyle birlikte akıllara şu soru gelmiştir: Koloniler kendi kendilerine gelişebilirler mi yoksa sömürgeci gücün desteğine mi ihtiyaç duyarlar? Bu bağlamda medenileşme bir iç mesele mi yoksa bir dış ilişkiler meselesi midir? Elbette bir başka sorun, bu medenileşme (günümüzde demokratikleşme) sürecinin gerçekten Batılılar tarafından samimi bir biçimde gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceği sorunudur. Yoksa amaç ilerleme ve gelişme adı altında geri kalmış ülkeleri daha yoğun sömürgeci baskı altına almak ve onları medeniyet getirme iddiasıyla köleleştirmek midir? Öncelikle sosyal bilimler bize göstermişlerdir ki bir toplumun gelişimi (konumuz bağlamında demokratikleşmesi) o toplumun kendi taleplerine ve içinde bulunduğu sosyo-kültürel atmosfere bağlıdır. Ne yazık ki Ortadoğu ülkelerinde demokratikleşme konusunda ne bir tarihsel gelenek ne de ekonomik altyapı vardır. Batı medyasının ve propaganda araçlarının iddialarının aksine, hala daha iç koşullar bu yönde geniş çaplı ve tarihsel anlamda atılım sayılacak bir * İstanbul Kültür Üniversitesi Avrupa ve Uluslararası İlişkiler Merkezi, Uzman, gonencunaldi@yahoo.com 21. YÜZYIL [43]
Gönenç Ünald ilerlemeye müsait değildir. İran daki gerici rejim karşısındaki gençlik muhalefeti ise dış destekli olduğu ve kendi toplumundan onay görmediği için kadük kalmıştır. Bugün ülkedeki hâkim irade yine mollalara aittir. Demokratikleşme yanlısı gösterilere verilen ABD desteğinin açığa çıkması ilerici grupları zor duruma düşürmüş ve kendi toplumlarından daha da izole hale getirmiştir. Bugün İran daki İslami faşizme dayanan rejim, geçmiş 5-6 yıl ile karşılaştırıldığında çok daha güçlüdür ve daha etkin bir halk desteğine sahiptir. Tanzimat Dönemi nin Türk Siyasal Yaşamındaki Yıkıcı Etkisi Tarihteki bütün büyük ve ileri atılımlar devrimci ruh ve eylemlerle gerçekleştirilmişlerdir. Başarılı devrimlere baktığımızda da, bu devrimlerin kaynağını kendi topraklarından aldığını ve çoğu kez dış güçlere karşı savaşarak gerçekleştiğini görürüz. Amerikan Devrimi, İngilizlerle savaşılarak elde edilmiş, Ruslar sadece Çarlık rejimine değil Batı destekli Beyaz Ordu ya, Mustafa Kemal İngiliz destekli saltanat ve hilafet makamına karşı savaşmış ve devrimlerini bu savaşımların sonunda gerçekleştirmiştir. Bunlar yapılırken ne Lenin ne de Mustafa Kemal dış yardım aramamışlardır. Bu durum birtakım ittifaklara girilmediği anlamına gelmez ancak bu ittifaklar asla devrimlerin özüne zarar vermemiştir. Özellikle Türk Devrimi nin bir mucize olarak nitelenmesi, onun Batılı mandaya değil, fakir Anadolu halkına dayanılarak gerçekleştirilmesinden kaynaklanmaktadır. Tarih boyunca d fl müdahaleler yap c olmaktan çok y k c olmufllard r. Bu konuda Türk tarihi üzerinden ilerlemek faydalı veriler sağlayacaktır. Son 200 yıla baktığımızda Türk devlet adamlarının ve aydınlarının Batılılaşma ve demokratikleşme çabalarında bulunduğunu görürüz. Ancak bu çaba asla halka ulaşmamıştır. Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı, Kanuni Esasi gibi dokümanlar resmi tarihte büyük demok- [44] 21. YÜZYIL
Ortado u Ülkeleri Demokratikleflebilir mi? ratikleşme hareketleri olarak sunulsa da Batılıların yani dış dinamiklerin zorlamasıyla gerçekleştirilmiş, Türk halkına danışılmadan hazırlanmış ve bu sebeple pratikte anlamsız kalmışlardır. Mustafa Kemal de dış destekli Tanzimat Batıcılığı na ve Kanuni Esasi yi doğuran süreçlere muhaliftir. Bu konuda söyledikleri belki okul kitaplarında yer almaz ancak çoktan tarihteki yerini almıştır. Mustafa Kemal 1 Aralık 1921 de TBMM de yaptığı konuşmada Kanuni Esasi hakkında şunları söylemektedir:...artık Avrupalılar Osmanlı Devleti nin başlı başına kendisini yönetemeyecek sayılması gerektiğini; bu yüzden de vesayet altına alınması icab ettiğini kesinlikle açıkladılar... İşte o zaman efendiler, bir paşanın başkanlığında üçü Hıristiyan olmak üzere, altı memur, onu ulema ve iki askerden oluşan bir heyet Bab-ı Ali de toplandı. (Elindeki Anayasa yı göstererek) Ve bu kitabı yazdı... Bu kitap milleti memnun etmek için, milletin arzuları ve gerçek emelleri için, olumlu ve elle tutulur bir gerçeğin yansıtılması değildir. Efendiler bu kitap, düşmanlarımızı, geçici de olsa, memnun etmek amacını gözetmiş bir kitaptır... Bu kitabın içeriğinin millet ile, hakimiyet ile, milletin iradesi ile hiç alakası yoktur... Efendiler bu kitap taşıdığı unvan sayesinde, milleti senelerce aldatan ve aldattıkça yıkılış çıkmazına sürükleyen bir kitaptan başka bir şey değildir... Bir paçavradır efendiler... 1 Resmi tarihte bir ilerleme olarak gösterilen Tanzimat Dönemi asl nda Türk siyasetinin ve ekonomisinin Bat emperyalizmine teslim edilmesi sürecinden ibarettir. Görüldüğü gibi Mustafa Kemal de gelişmeyi dış dinamiklerde aramayı, daha o zamanda, anlamsız ve hatta zararlı görmektedir. Resmi tarihte okutulduğunun tersine Tanzimat Batıcılığı yararlı değil yıkıcı olmuştur. Hatta Fransız tarihçi E. D. Engelhardt, Tanzimat adlı eserinde dışarıdan yönlendirmeli sözde ilericilik hareketini Tanzimat, Avrupa nın Osmanlı İmparatorluğu üzerinde gerçekleştirdiği manevi bir fetih hareketidir. 2 diye yorumlamıştır. Tekrar Ortadoğu ya dönersek... Bu toplumlardaki dini etkinin ve kaderci, pasif yaşam tarzının değişmesi kolay değildir. Dış müdahaleler çoğu kez iç dinamiklerin doğumunu da zorlaştırmaktadır. Zira dışarıdan yapılan baskılar veya empoze edilen fikirler, İslami yaşam tarzına saldırı olarak algılanmakta ve gerçekten yararlı olabilecek reformlar yapılamamaktadır. Bugün Medeniyetler Çatışması kavramının oluşumunda da Batı nın müdahaleciliği ve Doğu nun kendi değerlerini koruma refleksi etkili olmuştur. Batı sömürgecilikle birlikte Doğu yu öylesine abluka altına almıştır ki Doğu kendi kahramanlarını ve liderlerini yetiştirememiştir. Devrimci atılımlar bu liderlerle yapılacakken Batı nın baskısı ilerici ve devrimci kişilikleri bastırmıştır. Bugün Ortadoğu toplumlarının kahramanlarının Hamas, Hizbullah, El-Kaide gibi terörist örgütlerden ve bu örgütlerin lider kadrolarından oluşması bunun en açık kanıtıdır. Yoğun dış baskı, yarattığı basınçla, içeriden doğacak doğal, devrimci ve yaratıcı gücü ve inisiyatifi de bastırmaktadır. Dış Müdahalecilik ve Batılıların İnandırıcılık Sorunu Bir diğer sorun yukarıda değindiğimiz soruyla ilgilidir. Acaba Batılılar, Ortadoğu nun gerçekten demokratikleşmesini istemekte midir? Bütün o kulağa hoş gelen sözlere ve yaldızlı demokrasi nutuklarına rağmen bu talep yeterince samimi görünmemektedir. ABD nin Irak işga- 1 Attila İlhan, Uşaklığın Zirvesindeki Komprador Aydınlar, İleri Dergisi, Mart-Nisan 2002, sf. 74 2 E.D. Engelhardt, La Turquie et Tanzimat ou Histoire des Reformes Dans L Empire Otoman Depuis 1826 Jasgu a nas Jours; Paris C.I, 1882; C.II, 1884 akt. Prof. Dr. Çetin Yetkin, Başlangıçtan Atatürk e Türk Halk Eylemleri (Ankara: Ümit Yayıncılık, 1996), sf. 263 aktaran Metin Aydoğan, Avrupa Birliğinin Neresindeyiz (İstanbul:Kum Saati Yayıncılık, 2002)sf. 27 21. YÜZYIL [45]
Gönenç Ünald Bat l lar n Medeniyet getirme tezi özünde emperyalizmin hâkimiyet alan n n geniflletilmesi çabas d r ve Do ulu halklar için ikna edici olmaktan uzakt r. li sırasında ve sonrasında uyguladığı barbarca yöntemler, cinayet ve tecavüzler ve Avrupalıların bunlara sessiz kalması, Batı nın gerçek niyetleri hakkında kuşku uyandırmaktadır. Bölgeyi gerçekten demokratikleştirmek isteyen bir gücün işe katliam ve tecavüzlerle başlaması ve sonra da Irak ı bir iç savaşa sürüklemesi demokratikleştirme sorunsalını daha da tartışmalı hale getirmektedir. Şu bir gerçek ki Batı nın medenileştirme projesi Doğulu toplumlarda huzursuzluk yaratmaktadır. Zira Amerikan Kızılderililerinin katliamından Asya, Afrika ve Latin Amerika nın sömürgeleştirilmesine kadar tüm insanlık dışı eylemler bu parolayla gerçekleştirilmiştir. Bugün bile pek çok soykırım, medeniyet götürme iddiasıyla meşrulaştırılmaktadır. Bu bağlamda demokrasi ve insan hakları ihracı korkutucu bir boyut kazanmaktadır. Bu tür kavramlar emperyalizmin yeni maskesi haline gelmiştir ve artık içleri boşaltılmış, Batı nın oyuncağı haline gelmişlerdir. İçeriden bir talep gelmediği, toplumsal muhalefet harekete geçmediği ve öncü lider kadrolar oluşmadığı sürece kısa vadede Ortadoğu nun demokratikleşmesi mümkün görünmemektedir. Ortadoğu da demokrasi ve insan haklarının temelleri yoktur. Irak ve Lübnan dan sonra Filistin de de yaşanan otorite paylaşımıyla ilgili sıkıntı bunun en büyük kanıtıdır. Bu sorunu gidermenin yolu iç dinamiklere işlerlik kazandırmaktır. Ancak belirli bir noktada dış dinamikler devreye girebilir. Zira dış dinamikler tek başlarına yarardan çok zarar getirirlerken belirli aşamalarda ve kısıtlı olarak ilerleme süreçlerine destek olarak katalizör işlevi görebilirler. Yalnız bu müdahale son derece kontrollü olmalı ve Ortadoğu halkları huzursuz edilmemelidir. Dış di- [46] 21. YÜZYIL
Ortado u Ülkeleri Demokratikleflebilir mi? namikler daima halkın temel değerlerine saygı duymalı, radikal müdahalelerden uzak durmalı ve geçmişin muhasebesini iyi yaparak birkaç yıl öncesinin hatalarını tekrarlamamalıdır. Zira Ortadoğu toplumları gibi muhafazakâr toplumlar dış müdahaleye karşı çok hassastır ve en ufak bir tehdit algısında bir anda içine kapanmakta ve daha da muhafazakârlaşmaktadırlar. Ortadoğu toplumlarının demokratikleşmesi değerlendirilirken Türkiye örneği daima hatırda tutulmalıdır. Türk toplumu gibi Batı yla yüzyıllardır yakın ilişki içinde olan bir toplum bile henüz tam anlamıyla demokratik bir yapıya kavuşamamıştır. Tanzimat sürecinin zararlarını inkâr etmek artık mümkün değildir. Türkiye gerçek atılımını ancak Mustafa Kemal in devrimci eylem pratiğiyle gerçekleştirmiş, bunun dışında yapılan reformlar makyaj olmaktan ileri gidememiştir. Değişim kolay değildir zira hiçbir toplumda Art k fark na var lmas gereken gerçek, her toplumun kendi flartlar n n oldu u ve bir ülke için olumlu olan uygulamalar n bir baflka ülke için olumsuz sonuçlar do urabilece idir. değişimi savunanlar statükoyu savunanlardan fazla değildir. Muhafazakârlar her toplumda devrimcilerden sayıca fazladır. Ortadoğu nun demokratikleşmesi sorunsalında da bu durum göz önünde bulundurulmalıdır. Zaten demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi kavramlara yabancı toplumlarda değişim her zamankinden daha zordur. Yapılması gereken mümkün olduğunca sabırlı olmak ve Doğu toplumlarını biraz rahat bırakarak kendi yollarını bulmalarına izin vermektir. Bu yapılırsa belirli ölçekte ilerleme kaydedilebilir. Ancak bu ilerlemenin çok çarpıcı olamayacağını şimdiden söylemeliyiz. Maalesef demokratikleşme, insan hakları gibi konularda hazır reçeteler yoktur. Her toplumun şartları farklıdır. Nietzsche nin dediği gibi Bir milletçe iyi olan birçok şeyler başka bir milletçe rezalettir 3 ya da Mustafa Kemal in belirttiği gibi Bir ulus için mutluluk olan bir şey bir başkası için yıkım getirebilir. Aynı neden ve koşullar birini mutlu etmesine karşın öbürünü mutsuz kılabilir. 4 Bu arada Ortadoğu ülkelerinin demokratikleşme sürecini eski Doğu Bloğu ülkelerinin demokrasiye geçişiyle de karıştırmamak gerekir. Tamamen farklı coğrafyalarda, tamamen farklı tarihsel arka planlarda gerçekleşen süreçleri aynı kefeye koymak algı yanılması yaratmaktan başka bir sonuç vermez. Sonuç olarak söylemek gerekir ki Ortadoğu nun demokratikleşmesi kısa vadede mümkün değildir. 10 15 yıllık dönemler toplumsal evrim açısından yetersizdir. Maalesef bu süreci hızlandırmak için başka toplumların elinden fazla bir şey gelmez zira daha önce de değinildiği gibi radikal dış müdahaleler daima geri tepme riski taşırlar. Öyleyse Ortadoğu için ancak belirli tavsiyelerde ve mütevazı yönlendirmelerde bulunulabilir. Adımlar dikkatli atılırsa uzun vadede demokratikleşme konusunda atılımlar yapılabilir. Batılı anlamda klasik demokrasilerin kurulması ancak her şeyin olumlu gittiği varsayımıyla çok uzun vadede gerçekleştirilebilir. 21. YÜZYIL 3 Friedrich Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt çev. Ayşe Duman. (Ankara: Akış Yayınları,1994), sf. 51 4 Özer Ozankaya, Cumhuriyet Çınarı (Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1995), sf. 24 21. YÜZYIL [47]