ARAPÇA OKUNUŞU DİYANET VAKFI ELMALILI ALI BULAC. Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.

Benzer belgeler
İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu.

Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm

(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. (Fâtiha, 1/5)

KUR AN HARFLERİNİN MAHREÇLERİ (ÇIKIŞ YERLERİ)

Öğretim İlke ve Yöntemleri 1

ب Namaz. İbadet ederiz Sen-senin Yol göster

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

DUALAR DUANIN ÖNEMİ Dua

ON EMİR الوصايا لعرش

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1

Allah, ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder. (Nesâî, Cihâd, 24)

5. Ünite 1, sayfa 17, son satır

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

BAZI AYETLER ÜZERİNE KÜÇÜK Bİ R TEFEKKÜR ( IV)

(Dersini sabah namazından sonra yapmanı tavsiye etmekle birlikte, sana uygun olan en münasip bir vakitte de yapmanda bir sakınca yoktur.

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

ی س ر و لا ت ع س ر ر ب ت م م ب ال خ ی ر

Onlardan bazıları. İhtilaf ettiler. Diri-yaşayan. Yüce. Sen görüyorsun ت ر dostlar. ..e uğradı

Ders : 57 Konu: Şeytanla Mücadele

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

İmam Tirmizi nin. Sıfatlar Hususundaki Mezhebi

ALLAH IN RAZI OLDUĞU KULLAR

و ال ت ق ول وا ل م ن ي ق ت ل ف ي س بيل الل ه أ م و ات ب ل أ ح ي اء و ل ك ن ال ت ش ع ر ون

األصل الجامع لعبادة هللا وحده

Bayram hutbesi nasıl okunur? - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

Tedbir, Tevekkül Ve Kader Anlayışımız Gönderen Kadir Hatipoglu - Ağustos :14:51

İman; Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır.

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

HADİS II DERSİ EZBER HADİSLER

Cihad Gönderen Kadir Hatipoglu - Şubat :23:10. Cihad İNDİR

bartin.diyanet.gov.tr/kurucasile

EV SOHBETLERİ SOHBET Merhamet

NEVÂKIDU L-İSLÂM METNİ VE TERCÜMESİ

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuk Usulü II

124. SOHBET Sözü Güzel Söylemek

55. Sizi ondan (arzdan) yarattık, ve ona iâde ederiz ve bir kere daha ondan çıkarırız.

Yarışıyorlarkoşuyorlar

ICERIK. Din kelimesinin sözlük anlami Din kelimesinin Kur an daki anlamlari Din anlayislari Dinin cesitleri Ayetlerle din

KURAN DA TEKRARLANAN AYETLER

Hor görme, aşağılama, hakir kabul etme günahını ilk işleyen şeytandır.

DUA KAVRAMININ ANLAMI*

Bir kişinin kalbinde iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz. (İbn Hanbel, II, 349)

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ

EV SOHBETLERİ 135. Sohbet SOHBET BİZİ ALDATAN BİZDEN DEĞİLDİR! 1

Kur an ın, şerî meseleleri ders verirken aynı anda tevhid dersi vermesi hakkında izahta bulunabilir misiniz?

İNSAN ALLAHIN HALİFESİ Mİ? (HALEF- SELEF OLAYI) Allah Teâlâ şöyle buyurur:

Damla Yayın Nu: Editör Mehmet DO RU. Dil Uzman lyas DİRİN. Görsel Tasar m Uzman Cem ÇERİ. Program Gelifltirme Uzman Yusuf SARIGÜNEY

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir?

94. SOHBET İslam da İbadet Kavramı Çerçevesinde "Çalışmak İbadet "midir?

113. SOHBET Peygamberlerin Ortak Özellikleri

(40 Hadis-7) SEÇME KIRK HADİS

YAHUDİLER ARALARINDA İMAN SAHİPLERİ ÇOK AZDIR

Peygamberlerin Kur an da Geçen Duaları

CENAB-I HAKK IN O NA İTAATİ KENDİNE İTAAT KABUL ETTİĞİ ZAT A SALÂT VE SELAM

ALLAH HER ZAMAN DOĞRU OLMAMIZI İSTER 1. Ey iman edenler! Allah a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun. 2

Îman, Küfür ve Tekfir 2

Kur an-ı Kerim de Geçen Ticaret, Alım-Satım, Satın Alma Ayetleri ve Mealleri

DUA ve ÖNEMİ. "Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarma, sonra azaba uğrayanlardan olursun" 2

148. Sohbet ÖNDEN GİDENLER

Kur ân da Fert Aile ve Toplum Ahlâkı Gönderen Kadir Hatipoglu - Temmuz :39:53

EV SOHBETLERİ. (Allah) her şeyi yaratmış, ona ölçü, biçim ve düzen vermiştir. (Furkan, 25:2)

Kur an-ı Kerim den Seçme Metinler

Allah Teâlâ ya hamd eder, Hz. Muhammed (Sallalahu Aleyhi ve Sellem) e, âl ve ashabına selam ederiz.

Hesap Verme Bilinci Gönderen Kadir Hatipoglu - Ocak :00:00

144. SOHBET ÖNEMLİ İMTİHAN: DİL

1 Bahattin Akbaş, Din işleri Yüksek Kurulu Uzmanı 2 İbn Manzur, Lisanu'l- Arab, Xlll/115 3 Kasas, 28/77. 4 İbrahim, 14/34. 5 İsrâ, 17/70.

TEVHİD KELİMESİ: İSLAMLA KÜFÜR ARASINDAKİ ALAMET-İ FARİKA. Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab (rh.a) www. almuwahhid.com

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

Melek BOZDOĞAN Murat BOZDOĞAN

yoksa ziyana uğrayanlardan olursun." 7

9. CÜZ KURAN OKULU KURAN-DER HASAN TEMUR

DÖRT KAİDE القواعد األربعة DÖRT KAİDE. Şeyhulislam Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a)

تلقني أصول العقيدة العامة

1- EBEVEYNLERİN ÇOCUKLAR ÜZERINDEKİ HAKLARI

Rahmân ve Rahîm olan Allâh ın ismiyle Hamd, - Allâh a mahsustur. O na hamd eder, O ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve

Kurban İbadetinin Önemi Gönderen Kadir Hatipoglu - Ekim :44:05

8. CÜZ KURAN OKULU HASAN TEMUR KURAN-DER

ÖRNEK VAAZLAR LÜTFİ ŞENTÜRK 299 CENNET VE NİMETLERİ

أ ف اق ق ال س ب ح ان ك ت ب ت إ ل ي ك و أ ن ا أ و ل ال م ؤ م ن ين ص ال ح ا و ل ا ي ش ر ك ب ع ب اد ة ر ب ه أ ح د ا

İSLAM HUKUKUNDA CEZA CEZALAR

RAMAZAN ORUCU. Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sakınırsınız diye o oruç sizin üzerinize de farz kılındı.

150. Sohbet TEVHÎDİN TARÎFİ VE MAHİYETİ (2/2)

Borçlunun sadaka vermesinin hükmü

Tatil kavramını araştırdığımız da tatil için şu anlamların verildiğini görürüz:

118. SOHBET Kadir Suresi SÛRE VE MEÂLİ:

الصيام برؤية واحدة اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني

2 İSLAM BARIŞ VE EMAN DİNİDİR 1

İşte bu peygamberler. (ki) biz bazısını bazısına üstün kıldık. Onlardan bazısı Allah ile konuştu. Ve bazısını derecelerle yükseltti

İHSAN SOHBETLERİ İHSAN SOHBETİ

93. SOHBET Kur an ın ve Sünnetin Işığında Zengin ve Fakirin İmtihanı

İSLÂM DA CEZA SİSTEMİ

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ

Kur an-ı Kerim den Seçme Metinler

Bazı Âyetlerin Anlamları ile İlgili Mülahazalar

SAHABE NİN ÖNDERİ HZ. EBU BEKİR

Kur'an'da Kadının Örtüsü Meselesi - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

Sevgili sanatseverler,

İşaret zamiri. İşaret isimleri. Bu ikisi. Bunlar. Şu ikisi. Şunlar. Onlar. Yakın mesafe için*bu* uzak mesafe için *şu-o* Çoğul İkil Tekil.

Acılar Paylaştıkça Azalır Gönderen Kadir Hatipoglu - Mayıs :07:29

Transkript:

KUR'AN-I KERİM n deki 286 Ayeti Kerime ve Mealleri ال رح یم ال رح م ن الله ب س م SURE AYET NO ARAPÇA OKUNUŞU DİYANET VAKFI ELMALILI ALI BULAC CÜZÜ SAYFA 1.Ayet 2.Ayet 3.Ayet 4.Ayet 5.Ayet 6.Ayet 7.Ayet 8.Ayet ال رح م ن الله ب س م 1- ال م ال رح یم ر ی ب لا ال ك ت اب ذ ل ك ھ د ى ف یھ 2- ل ل م تق ین ب ال غ ی ب ی ؤ م ن ون ال ذ ین و م ما ال صلا ة و ی ق یم ون 3- ی ن ف ق ون ر ز ق ن اھ م ب م ا ی ؤ م ن ون وال ذ ین أ ن ز ل و م اإ ل ی ك أ ن ز ل ھ م و ب الا خ ر ة ق ب ل ك م ن 4- ی وق ن ون م ن ھ د ى ع ل ى ول ي ك ھ م و أ ول ي ك ر بھ م 5- ال م ف ل ح ون س و اء ك ف ر واال ذ ین إ ن ل م أ م أ أ ن ذ ر ت ھ م ع ل ی ھ م 6- ی ؤ م ن ون لا ت ن ذ ر ھ م ق ل وب ھ م ع ل ى الله خ ت م س م ع ھ م و ع ل ى أ ب ص ار ھ م و ع ل ى ع ذ اب و ل ھ م غ ش او ة 7 -ع ظ یم ی ق ول م ن ال ناس و م ن و ب ال ی و م ب ا آم نا ھ م و م ا الا خ ر Elif lam mim Elif Lâm Mîm. Elif, Lâm, Mîm. Elif, Lam, Mim, 1 / 1 Zalikel kitabü la raybe fıh* hüdel lil müttekıyn Ellezıne yü minune bil ğaybi ve yükıymunas salate ve mimma razaknahüm yünfikun Vellezine yü minune bi ma ünzile ileyke ve ma ünzile min kablik* ve bil ahırati hüm yukınun Ülaike ala hüdem mir rabbihim ve ülaike hümül müflihun İnnellezıne keferu sevaün aleyhim e enzertehüm em lem tünzirhüm la yü minun Hatemallahü ala kulubihim ve ala sem ıhim* ve ala ebsarihim ğaşaveh* ve lehüm azabün azıym Ve minen nasi mey yekulü amenna billahi ve bil yevmil ahıri ve ma hüm bi mü minın Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir. Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar. Onlar sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar. İşte onlar Rab lerinden (gelen) bir doğru yol üzeredirler ve kurtuluşa erenler de işte onlardır. Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da, uyarmasan da, onlar için birdir, inanmazlar. Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır. İnsanlardan, inanmadıkları hâlde, Allah a ve ahiret gününe inandık diyenler de vardır. İşte o kitap, bunda şüphe yok, ayni hidayet, korunacaklar için Onlar ki gaybe iman edip namazı dürüst kılarlar ve kendilerine merzuk kıldığımız şeylerden infak ederler. Ve onlar ki hem sana indirilene iman ederler hem senden evvel indirilene, ahırete yakini de bunlar edinirler. Bunlar işte rablarından bir hidayet üzerindedir ve bunlar işte bunlar o murada eren müflihin Amma o küfre saplananlar, ha inzar etmişin bunları ha etmemişin onlarca müsavidir, imana gelmezler Allah kalblerini ve kulaklarını mühürlemiş ve gözlerine bir perde inmiştir ve bunların hakkı azîm bir azaptır İnsanlar içinden kimisi de vardır ki Allaha ve son güne iman ettik derler de mü min değillerdir Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitap tır. Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar. İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır. Şüphesiz, inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için fark etmez; inanmazlar. Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azap onlaradır. İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış 1 / 1 1 / 1 1 / 1 1 / 1 1 / 2 1 / 2 1 / 2

8- ب م ؤ م ن ین değillerdir. 9.Ayet و ال ذ ین الله ی خ اد ع ون ی خ د ع ون و م ا آم ن وا و م اأ ن ف س ھ م إ لا 9- ی ش ع ر ون Yühadiunellahe vellezıne amenu* ve ma yahdeune illa enfüsehüm ve ma yeş urun Bunlar Allah ı ve mü minleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir. Allahı ve mü minleri aldatmağa çalışırlar, halbuki sırf kendilerini aldatırlar da farkına varamazlar (Sözde) Allah ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. 1 / 2 10.Ayet 11.Ayet م ر ض ق ل وب ھ م ف ي م ر ض ا الله ف ز اد ھ م ب م اأ ل یم ع ذ اب و ل ھ م 10 -ون ی ك ذ ب ك ان وا لا ل ھ م ق یل وإ ذ ا الا ر ض ف ي ت ف س د وا ن ح ن إ نم ا ق ال وا 11 -م ص ل ح ون Fı kulubihim meradun fe zadehümüllahü merada* ve lehüm azabün elımüm bi ma kanu yekzibun Ve iza kıyle lehüm la tüfsidu fil erdı kalu innema nahnü muslihun Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır. Söyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır. Bunlara, Yeryüzünde fesat çıkarmayın denildiğinde, Biz ancak ıslah edicileriz! derler. Kalblerinde bir maraz vardır da Allah marazlarını artırmıştır, ve yalancılık ettikleri için bunlara elîm bir azab vardır Hem bunlara yer yüzünü fesada vermeyin denildiği zaman biz ancak ıslahcılarız derler Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır. Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler. 1 / 2 1 / 2 12.Ayet ال م ف س د ون ھ م إ نھ م أ لا 12- ی ش ع ر ون لا و ل ك ن Ela innehüm hümül müfsidune ve lakil la leş urun İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir. Ha! Doğrusu bunlar ortalığı ifsat edenlerdir bunlar lâkin şuurları yok farkında değillerdir Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler. 1 / 2 13.Ayet آم ن وا ل ھ م ق یل و إ ذ ا ق ال وا ال ناس آم ن ك م ا آم ن ك م اأ ن ؤ م ن إ نھ م أ لا ال سف ھ اء لا و ل ك ن ال سف ھ اء ھ م 13- ی ع ل م ون Ve iza kıyle lehüm aminu kema amenen nasü kalu e nü minü kema amenes süfeha * ela innehüm hümüs süfehaü ve lakil la ya lemun Onlara, İnsanların inandıkları gibi siz de inanın denildiğinde ise, Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim? derler. İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir, fakat bilmezler. Yine bunlara nâsın iman ettiği gibi iman edin denildiği zaman «ya biz o süfehanın iman ettikleri gibi mi iman ederiz?» derler, ha doğrusu süfeha kendileridir ve lâkin bilmezler Ve (yine) kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler. 1 / 2 14.Ayet آم ن واال ذ ین ل ق وا و إ ذ ا خ ل و ا و إ ذ ا آم نا ق ال وا ق ال وا م ش ی اط ین ھ إ ل ى ن ح ن إ نم ا م ع ك م إ نا 14- م س ت ھ ز ي ون Ve iza lekullezıne amenu kalu amenna* ve iza halev ila şeyatıynihim kalu inna meaküm innema nahnü müstehziun İman edenlerle karşılaştıkları zaman, İnandık derler. Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman, Şüphesiz, biz sizinle beraberiz. Biz ancak onlarla alay ediyoruz derler. Bir de iman edenlerle karşılaştılar mı «âmennâ» derler ve kendi şeytanları ile halvet oldular mı «emin olun derler, biz sizinle beraberiz, biz ancak mütehziyiz» İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki: Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz." 1 / 2 ب ھ م ی س ت ھ ز ئ الله Allahü yestehziü bihim Gerçekte Allah onlarla Allah onlarla istihza (Asıl) Allah onlarla 1 / 2

15.Ayet 16.Ayet 17.Ayet 18.Ayet 19.Ayet 20.Ayet ط غ ی ان ھ م ف ي و ی م دھ م 15 -ی ع م ھ ون اش ت ر و اال ذ ین أ ول ي ك ف م ا ب ال ھ د ى ال ضلا ل ة و م ا ت ج ار ت ھ م ر ب ح ت 16- م ھ ت د ین ك ان وا ال ذ ي ك م ث ل م ث ل ھ م ف ل ما ن ار ا اس ت و ق د ح و ل ھ م اأ ض اء ت ب ن ور ھ م الله ذ ھ ب لا ظ ل م ات ف ي و ت ر ك ھ م 17- ی ب ص ر ون لا ف ھ م ع م ي ب ك م ص م 18- ی ر ج ع ون ال سم اء م ن ك ص یب أ و و ر ع د ظ ل م ات ف یھ ی ج ع ل ون و ب ر ق آذ ان ھ م ف ي أ ص اب ع ھ م ح ذ ر ال صو اع ق م ن م ح یط و الله ال م و ت 19 -ین ب ال ك اف ر ی خ ط ف ال ب ر ق ی ك اد ك ل م ا أ ب ص ار ھ م ف یھ م ش و ا ل ھ م أ ض اء ق ام وا ع ل ی ھ م أ ظ ل م و إ ذ ا ل ذ ھ ب الله ش اء و ل و و أ ب ص ار ھ م ب س م ع ھ م ش ي ء ك ل ع ل ى الله ن ve yemüddühüm fı tuğyanihim ya mehun Ülaikellezıneşteravüd dalalete bil hüda* fe ma rabihat ticaratühüm ve ma kanu mühtedın Meselühüm ke meselillezistevkade nara* fe lemma edaet ma havlehu zehebellahü bi nurihim ve terakehüm fı zulümatil la yübsırun Summüm bükmün umyün fe hüm la yarciun Ev ke seyyibim mines semai fıhi zulümatüv ve ra düv ve bark* yec alune esabiahüm fı azanihim mines savaıkı hazeral mevt* vallahü mühıytum bil kafirın Yekadül berku yahtafü ebsarahüm* küllema edae lehüm meşev fıhi ve iza azleme aleyhim kamu* ve lev şaellahü le zehebe bi sem ıhim ve ebsarihim* innellahe ala külli şey in kadiyr alay eder (alaylarından dolayı onları cezalandırır); azgınlıkları içinde bocalayıp dururlarken onlara mühlet verir. İşte onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu yüzden alışverişleri onlara kâr getirmemiş ve (sonuçta) doğru yolu bulamamışlardır. Onların durumu, (geceleyin) ateş yakan kimsenin durumuna benzer: Ateş tam çevresini aydınlattığı sırada Allah ışıklarını yok ediverir de onları göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler. Yahut onların durumu, gökten yoğun karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekle sağanak hâlinde boşanan yağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Ölüm korkusuyla, yıldırım seslerinden parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır. Şimşek neredeyse gözlerini alıverecek. Önlerini her aydınlatışında ışığında yürürler. Karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allah dileseydi, elbette onların işitme ve görme duyularını giderirdi. Şüphesiz Allah, her şeye ediyor da tuğyanları içinde bocalarlarken kendilerini sürüklüyor bunlar işte öyle kimselerdir ki hidayet bedeline dalâleti satın almışlardır da ticaretleri kâr etmemiştir yolunu tutmuş da değillerdir. bunların meseli şunun meseline benzer ki bir ateş yakmak istedi, vakta ki çevresindekileri aydınlattı, tam o sırada Allah nurlarını gideriverip kendilerini zulmetler içinde bıraktı, artık bunlar görmezler sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, artık bunlar dönmezler yahut semadan boşanan bir yağmur hali gibidir ki onda karanlıklar var, bir gürleme, bir şimşek var, yıldırımlardan ölüm korkusiyle parmaklarını kulaklarına tıkıyorlar, ve Allah kâfirleri kuşatmıştır Şimşek nerede ise gözlerini kapıverecek önlerini aydınlattımı ışığında yürüyorlar, karanlık üzerlerine çöktü mü dikilip kalıyorlar, Allah dilemiş olsa idi elbet işitmelerini görmelerini de alıverirdi, şüphe yok ki Allah her alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır. İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır. Bunların örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı dönmezler. Ya da (bunlar) karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek(ler)le yüklü, gökten şiddetli bir yağmur fırtınasına tutulmuş gibidirler ki, yıldırımların saldığı dehşetle ; ölüm korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Oysa Allah kafirleri çepeçevre kuşatıcıdır. Çakan şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini her aydınlattığında (biraz) yürürler, üzerlerine karanlık basıverince de kalakalırlar. Allah dileseydi, 1 / 2 1 / 3 1 / 3 1 / 3 1 / 3

21.Ayet 22.Ayet 23.Ayet 24.Ayet 25.Ayet 20- ق د یر hakkıyla gücü yetendir. şeye kadir, daima kadirdir اع ب د وا ال ناس یھ ا ی ا خ ل ق ك م ال ذ ي ر بك م ق ب ل ك م م ن و ال ذ ین 21 -ت تق ون ل ع ل ك م ل ك م ج ع ل ل ذ ي ف ر اش ا الا ر ض و أ ن ز ل ب ن اء و ال سم اء م اء ال سم اء م ن م ن ب ھ ف ا خ ر ج ل ك م ر ز ق ا ا ثلم ر ات أ ن د اد ا ت ج ع ل وا ف لا 22- ت ع ل م ون و أ ن ت م ر ی ب ف ي ك ن ت م و إ ن ع ب د ن ا ع ل ى ن زل ن ا م ما م ث ل ھ م ن ب س ور ة ف ا ت وا م ن ش ھ د اء ك م و اد ع وا ك ن ت م إ ن الله د ون 23- ص اد ق ین و ل ن ت ف ع ل وا ل م ف ا ن ال نار ف ا تق وا ت ف ع ل وا ال ناس و ق ود ھ اال ت ي أ ع دت و ال ح ج ار ة 24- ل ل ك اف ر ین آم ن وا ل ذ ین و ب شر أ ن ال صال ح ات و ع م ل وا م ن ت ج ر ي ج نات ل ھ م ك ل م ا ن ھ ار الا ت ح ت ھ ا ث م ر ة م ن م ن ھ ا ر ز ق وا ھ ذ ا ق ال وا ر ز ق ا Ya eyyühen nasu büdu rabbekümüllezı halekaküm vellezıne min kabliküm lealleküm tettekun Ellezı ceale lekümül erda firaşev ves semae binaa* ve enzele mines semai maen fe ahrece bihı mines semerati rizkal leküm* fe la tec alu lillahi endadev ve entüm ta lemun Ve in küntüm fı raybim mimma nezzelna ala abdina fe tu bi suratim mim mislih* ved u şühedaeküm min dunillahi in küntüm sadikıyn Fe illem tef alu ve len tef alu fettekun naralletı vekudühen nasü vel hıcarah* üıddet lil kafirın Ve beşşirillezıne amenu ve amilus salihati enne lehüm cennatin tecrı min tahtihel enhar* küllema ruziku minha min semeratir rizkan kalu hazellezı rüzıkna min kablü ve ütu bihı müteşabiha* ve lehüm Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin ki, Allah a karşı gelmekten sakınasınız. O, yeri sizin için döşek, göğü de bina yapan, gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkarandır. Öyleyse siz de bile bile Allah a ortaklar koşmayın. Eğer kulumuza (Muhammed e) indirdiğimiz (Kur an) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah tan başka şahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin). Eğer, yapamazsanız -ki hiçbir zaman yapamayacaksınız- o hâlde yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten sakının. O ateş kâfirler için hazırlanmıştır. İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, Bu (tıpkı) daha önce (dünyada Ey insanlar! O sizi ve sizden evvelkileri yaratmış olan rabbinize kulluk ve ibâdet ediniz ki korunup müttekilerden olasınız O öyle bir lutufkâr ki sizin için yeri bir döşek yaptı, semayı bir bina ve sizin için semadan bir su indirdi de onunla türlü mahsullerden size bir rızk çıkardı, sizde artık bilecek halde iken tutupta Allah a menendler koşmayın ve eğer kulumuza ceste ceste indirdiğimiz kur andan şüphede iseniz haydi onun ayarından bir sure meydana getirin ve Allahtan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın, eğer sadıksanız bunu yapın yok yapamazsanız -ki hiç bir zaman yapamıyacaksınız- o halde çırası insanlarla taşlar olan o ateşten sakının, o kâfirler için hazırlandı iman edip salih ameller işliyenlere ise müjdele: Kendileri için altından ırmaklar akar cennetler var, onlardan: hangi bir semereden bir rızk rızıklandıkça onlar, her def asında «ha! bu bizim önceden merzuk işitmelerini de görmelerini de gideriverirdi. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki sakınasınız. O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı. Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah a eşler koşmayın. Eğer kulumuza indirdiğimiz (Kur an) dan şüphedeyseniz, bu durumda, siz de bunun benzeri bir sûre getirin. Ve eğer doğru sözlüyseniz, Allah tan başka şahitlerinizi (kendilerine güvendiğiniz yardımcılarınızı) çağırın. Ama yapamazsanız -ki kesin olarak yapamayacaksınızbu durumda kafirler için hazırlanmış ve yakıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının. (Ey Muhammed) iman edip salih amellerde bulunanları müjdele. Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu 1 / 3 1 / 3 1 / 3 1 / 3 1 / 4

26.Ayet 27.Ayet 28.Ayet ق ب ل م ن ر ز ق ن ا ل ذ ي م ت ش اب ھ ا ب ھ و أ ت وا أ ز و اج ف یھ ا و ل ھ م ف یھ ا و ھ م م ط ھر ة 25- خ ال د ون أ ن ی س ت ح ی ي لا الله إ ن م ا م ث لا ی ض ر ب ف و ق ھ ا ف م ا ب ع وض ة آم ن واال ذ ین ف ا ما م ن ال ح قأ نھ ف ی ع ل م ون ال ذ ین و أ ما ر بھ م م اذ اف ی ق ول ون ك ف ر وا م ث لا ب ھ ذ ا الله أ ر اد و ی ھ د ي ك ث یر ا ب ھ ی ض ل ی ض ل و م ا ك ث یر ا ب ھ 26- ال ف اس ق ین إ لا ب ھ ع ھ د ن ق ض ون ی ال ذ ین م یث اق ھ ب ع د م ن الله الله أ م ر م ا و ی ق ط ع ون ی وص ل أ ن ب ھ الا ر ض ف ي و ی ف س د ون ھ م أ ول ي ك 27- ال خ اس ر ون ب ا ت ك ف ر ون ك ی ف ف ا ح ی اك م أ م و ات ا و ك ن ت م ث م ی م یت ك م ث م إ ل ی ھ ث م ی ح ی یك م 28- ت ر ج ع ون fıha ezvacüm mütahheratüv ve hüm fıha halidun İnnellahe la yestahyı ey yadribe meselem ma beudaten fe ma fevkaha* fe emmellezıne amenu fe ya lemune ennehül hakku mir rabbihim* ve emmellezıne keferu fe yekulune maza eradellahü bi haza mesela* yüdıllü bihı kesırav ve yehdı bihı kesıra* ve ma yüdıllü bihı illel fasikıyn Ellezıne yenkudune ahdellahi mim ba di mısakıh* ve yaktaune ma emerallahü bihı ey yusale ve yüfsidune fil ard* ülaike hümül hasirun Keyfe tekfürune billahi ve küntüm emvaten fe ahyaküm* sümme yümıtüküm sümme yuhyıküm sümme ileyhi türceun iken) bize verilen rızık! diyecekler. Hâlbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Allah, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez. İman edenler onun, Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler. Küfre saplananlar ise, Allah, örnek olarak bununla neyi kastetmiştir? derler. (Allah) onunla birçoklarını saptırır, birçoklarını da doğru yola iletir. Onunla ancak fasıkları saptırır. Onlar, Allah a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşerî ve ahlâkî bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. Siz cansız (henüz yok) iken sizi dirilten (dünyaya getiren) Allah ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizleri öldürecek, sonra yine diriltecektir. En sonunda O na döndürüleceksiniz. olduğumuz» diyecekler ve ona öyle müteşabih olarak sunulacaklar, kendileri için orada pak, çok pak zevceler de var, hem onlar orada ebedî kalacaklar Bilmeli ki Allah bir sivrisineği hattâ daha üstününü bir mesel yapmaktan sıkılmaz, iman edenler bilirler ki o şüphesiz hakdır, rablarındandır, amma küfre saplananlar Allah böyle bir mesel ile ne murad etmiş? derler, evet Allah onunla bir çoklarını şaşırtır, yine onunla bir çoklarını yola getirir, hem onunla ancak o fasıkları şaşırtır ki Allahın ahdini misak ile bağlandıktan sonra bozarlar, Allahın vaslını emrettiğini kat ederler ve yer yüzünde fesad yaparlar, işte bunlar hep o husrana düşenlerdir Allaha nasıl küfr ediyorsunuz ki ölü idiniz sizleri diriltti. Sonra sizleri yine öldürecek sonra sizleri yine diriltecek. Sonra da döndürülüp ona götürüleceksiniz ürünlerden her yedirildiğinde: "Bu daha önce de rızıklandığımızdır" derler. Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur. Orada, onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır. Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da, (herhangi bir şeyi) örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkar edenler ise, "Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?" derler. (Oysa Allah,) Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hidayete erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz. Ki (bunlar) Allah ın ahdini, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah ın kendisiyle birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Kayba uğrayanlar, işte bunlardır. Nasıl oluyor da Allah ı inkar ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra O na döndürüleceksiniz. 1 / 4 1 / 4 1 / 4

29.Ayet م ا ل ك م خ ل ق ل ذ ي ھ و ث م ج م یع ا الا ر ض ف ي ال سم اء إ ل ى اس ت و ى س م او ات س ب ع ف س واھ ن ش ي ء ب ك ل و ھ و 29 -ع ل یم Hüvellezı haleka leküm ma fil erdı cemıan sümmesteva iles semai fe sevvahünne seb a semavat* ve hüve bi külli şey in alım O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök hâlinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir. O, o hâlikdir ki yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra Semaya inayet buyurdu da onları yedi sema halinde nizamına koydu o her şey i bilir bir alîmdir Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O dur. Sonra göğe yönelip (istiva edip) de onları yedi gök olarak düzenleyen O dur. Ve O, herşeyi bilendir. 1 / 4 30.Ayet ل ل م لا ي ك ة ر بك ق ال و إ ذ ف ي ج اع ل إ ني خ ل یف ة الا ر ض م ن ف یھ اأ ت ج ع ل ق ال وا و ی س ف ك ف یھ ا ی ف س د ن س بح و ن ح ن ال دم اء ل ك و ن ق دس ب ح م د ك لا م ا أ ع ل م إ ني ق ال 30- ت ع ل م ون Ve iz kale rabbüke lil melaiketi innı caılün fil erdı halıfeh* kalu e tec alü fıha mey yüfsidü fıha ve yesfiküd dima * ve nahnü nüsebbihu bi hamdike ve nükaddisü lek* kale innı a lemü ma la ta lemun Hani, Rabbin meleklere, Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti. Onlar, Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz. demişler. Allah da, Ben sizin bilmediğinizi bilirim demişti. Ve düşün ki rabbin melâikeye «Ben Yerde muhakkak bir halife yapacağım» dediği vakıt «Â!.. Orada fesat edecek ve kanlar dökecek bir mahlûk mu yaratacaksın?. biz hamdinle tesbih ve seni takdis edip dururken» dediler. «Her halde ben sizin bilemiyeceğiniz şeyler bilirim» buyurdu Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi. 1 / 5 31.Ayet الا س م اء آد م و ع ل م ع ل ى ع ر ض ھ م ث م ك ل ھ ا أ ن ب ي ون ي ف ق ال ال م لا ي ك ة إ ن ھ ؤ لا ء ب ا س م اء 31- ص اد ق ین ك ن ت م Ve alleme ademel esmae külleha sümme aradahüm alel melaiketi fe kale embiunı bi esmai haülai in küntüm sadikıyn Allah, Âdem e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin dedi. Ve Ademe bütün esmayı ta lim eyledi, sonra o âlemîni melâikeye gösterip «Haydin davanızda sadıksanız bana şunları isimleriyle haber verin» buyurdu Ve Adem e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi. 1 / 5 32.Ayet 33.Ayet ع ل م لا س ب ح ان ك ق ال وا ع ل م ت ن ا م اإ لا ل ن ا ال ع ل یم أ ن ت إ نك 32- ال ح ك یم أ ن ب ي ھ م آد م ی ا ق ال ف ل ما ب ا س م اي ھ م ق ال ا س م اي ھ م ب أ ن ب ا ھ م أ ع ل م إ ني ل ك م أ ق ل أ ل م ال سم او ات غ ی ب م ا و أ ع ل م و الا ر ض ك ن ت م و م ا ت ب د ون 33- ت ك ت م ون Kalu sübhaneke la ılme lena illa ma alemtena* inneke entel alımül hakım Kale ya ademü embi hüm bi esmaihim* felemma embeehüm bi esmaihim kale e lem ekul leküm innı a lemü ğaybes semavati vel erdı ve a lemü ma tübdune ve ma küntüm tektümun Melekler, Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin dediler. Allah, şöyle dedi: Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle. Âdem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi? dedi. Subhânsın Yarab! Bizim için senin bize bildirdiğinden başka ilim ne mümkin, o alîm, hakîm sen, şüphesiz sensin» dediler Ey Adem bunlara onları isimleriyle haber ver buyurdu. Bu emir üzerine Adem onlara isimleriyle onları haber veriverince de buyurdu ki demedim mi size Ben her halde Semavüt-ü Arzın gaybini bilirim, ve biliyorum ne izhar ediyorsunuz da ne ketmeyliyordunuz Dediler ki: "Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın." (Allah:) "Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver" dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: "Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten Ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve 1 / 5 1 / 5

34.Ayet 35.Ayet 36.Ayet 37.Ayet 38.Ayet ل ل م لا ي ك ة ق ل ن اوإ ذ ف س ج د وا لا د م اس ج د وا أ ب ى إ ب ل یس إ لا م ن و ك ان و اس ت ك ب ر 34- ال ك اف ر ین اس ك ن آد م ی ا و ق ل ن ا ال ج نة و ز و ج ك أ ن ت ح ی ث ر غ د ا م ن ھ ا و ك لا ھ ذ ه ت ق ر ب ا و لا ش ي ت م ا م ن ف ت ك ون ا ال شج ر ة 35- ال ظال م ین ع ن ھ ا ال شی ط ان ف ا ز ل ھ م ا ك ان ا م ما ف ا خ ر ج ھ م ا اھ ب ط وا و ق ل ن ا ف یھ ع د و ل ب ع ض ك م ب ع ض الا ر ض ف ي و ل ك م إ ل ى و م ت اع م س ت ق ر 36- ح ین ر بھ م ن آد م ف ت ل قى ع ل ی ھ ف ت اب ك ل م ات ال ت واب ھ و إ نھ 37- ال رح یم م ن ھ ا اھ ب ط وا ق ل ن ا ی ا ت ی نك م ف ا ما ج م یع ا ت ب ع ف م ن ھ د ى م ني خ و ف اف ل ھ د اي ھ م و لا ع ل ی ھ م 38- ی ح ز ن ون Ve iz kulna lil melaiketiscüdu li ademe fe secedu illa iblıs* eba vestekbera ve kane minel kafirın Ve kulna ya ademüskün ente ve zevcükel cennete ve küla minha rağaden haysü şi tüma* ve la takraba hazihiş şecerate fe tekuna minez zalimın Fe ezellehümeş şeytanü anha fe ahracehüma mimma kana fıh* ve kulnehbitu ba duküm li ba dın adüvv* ve leküm fil erdı müstekarruv ve metaun ila hıyn Fe telekka ademü mir rabbihı kelimatin fe tabe aleyh* innehu hüvet tevvabür rahıym Kulnehbitu minha cemıa* fe imma ye tiyenneküm minnı hüden fe men tebia hüdaye fe la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun Hani meleklere, Âdem için saygı ile eğilin demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu. Dedik ki: Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz. Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de, Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır dedik. Derken, Âdem (vahy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır. İnin oradan (cennetten) hepiniz. Tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir dedik. Ve o vakit melâikeye «Adem için secde edin» dedik, derhal secde ettiler, ancak İblis dayattı, kibrine yediremedi, zaten kâfirlerden idi ve dedik ki «ya Adem sen ve zevcen Cenneti mesken edin, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın ki haddi aşan zalimlerden olmayasınız Bunun üzerine Şeytan onları oradan kaydırdı, ikisini de bulundukları naz-ü naimden çıkardı, biz de haydi dedik bâzınız bâzınıza düşman olarak inin ve size yerde bir zamana kadar bir karar ve bir nasip alma var derken Adem rabbından bir takım kelimeler telâkkı etti yalvardı, o da tevbesini kabul buyurup ona yine baktı, Filhakika odur ancak öyle tevvab öyle rahîm Dedik: İnin oradan hepiniz, sonra benden size ne zaman bir hidayetci gelir de kim o hidayetcimin izince giderse onlara bir korku yoktur ve mahzun olacaklar onlar değildir açığa vurduklarınızı da Ben bilirim." Ve meleklere: "Adem e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu. Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz." Fakat şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik. Derken Adem, Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir. Dedik ki: "Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size Benden bir hidayet geldiğinde, kim Benim hidayetime uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır." و ك ذب وا ك ف ر وا وال ذ ین Vellezıne keferu ve İnkâr edenler ve Küfre saplananlar ve "İnkar edip de 1 / 6 1 / 5 1 / 5 1 / 5 1 / 5 1 / 6

39.Ayet 40.Ayet 41.Ayet 42.Ayet 43.Ayet 44.Ayet 45.Ayet ص ح اب ول ي ك ب ا ی ات ن ا ف یھ ا ھ م ال نار 39- خ ال د ون إ س ر اي یل ب ن ي ی ا ال ت ي ن ع م ت ي اذ ك ر وا و أ و ف وا ع ل ی ك م أ ن ع م ت ب ع ھ د ك م أ وف ب ع ھ د ي 40 -ف ار ھ ب ون و إ یاي أ ن ز ل ت ب م ا و آم ن وا و لا م ع ك م ل م ا م ص دق ا ب ھ ك اف ر أ ول ت ك ون وا ب ا ی ات ي ت ش ت ر وا و لا و إ یاي ق ل یلا ث م ن ا 41 -ف ا تق ون ال ح ق ت ل ب س وا و لا ال ح ق و ت ك ت م وا ب ال ب اط ل 42- ت ع ل م ون و أ ن ت م و آت وا ال صلا ة و أ ق یم وا م ع و ار ك ع وا ال زك اة 43- ال راك ع ین ب ال ب ر ال نا سأ ت ا م ر ون و أ ن ت م أ ن ف س ك م و ت ن س و ن أ ف لا ال ك ت اب ت ت ل ون 44- ت ع ق ل ون ب ال صب ر و اس ت ع ین وا و إ نھ ا و ال صلا ة ع ل ىإ لا ل ك ب یر ة 45- ال خ اش ع ین kezzebu bi ayatina ülaike ashabün nar* hüm fıha halidun Ya benı israılezküru nı metiyelletı en amtü aleyküm ve evfu bi ahdı ufi biahdiküm ve iyyaye ferhebun Ve aminu bi ma enzeltü müsaddikal li ma meaküm ve la tekunu evvele kafirim bih* ve la teşteru bi ayatı semenen kalilev ve iyaye fettekun Ve la telbisül hakka bil batılı ve tektümül hakka ve entüm ta lemun Ve ekıymüs salate ve atüz zekate verkeu mear rakiıyn E te mürunen nase bil birri ve tensevne enfüseküm ve entüm tetlunel kitab* e fe la ta kılun Vesteıynu bis sabri ves salah* ve inneha le keıratün illa alel haşiıyn âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size verdiğim sözü yerine getireyim. Yalnız benden korkun. Elinizdeki Tevrat ı tasdik edici olarak indirdiğimize (Kur an a) iman edin. Onu inkâr edenlerin ilki olmayın. Âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin ve bana karşı gelmekten sakının. Hakkı batılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin. Namazı kılın, zekâtı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin. Siz Kitab ı (Tevrat ı) okuyup durduğunuz hâlde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? (Yaptığınızın çirkinliğini) anlamıyor musunuz? Sabrederek ve namaz kılarak (Allah tan) yardım dileyin. Şüphesiz namaz, Allah a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir. ayetlerimize yalan diyenler ise işte bunlar ateş arkadaşlarıdır, onlar orda muhalled kalacaklardır Ey İsrail oğulları! size in am ettiğim nimetimi hatırlayın ve ahdime vefa edin ki ahdinize vefa edeyim, ve benden korkun artık benden ve beraberinizdekini musaddık olarak indirdiğim Kur ana iman edin, ona inanmıyanların birincisi olmayın, benim âyetlerimi bir kaç paraya değişmeyin, ve benden sakının artık benden hakkı batılla bulayıp da bile bile hakkı gizlemeyin hem namazı dürüst kılın ve zekâtı verin, rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin nasa iyilik emreder de kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitap okuyorsunuz, artık akıl etmez misiniz bir de sabır ile salât ile yardım isteyin, gerçi bu ağır gelir, fakat saygılı kimselere değil ayetlerimizi yalanlayanlar ise; onlar, ateşin halkıdırlar ve orada süresiz kalacaklardır." Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi hatırlayın ve ahdime bağlı kalın, ki Ben de ahdinize bağlı kalayım. Ve yalnızca Benden korkun. Yanınızda olan (Tevrat)ı, doğrulayıcı olarak indirdiğime (Kur an a) iman edin; onu inkar edenlerin ilki siz olmayın ve ayetlerimizi az bir değer karşılığında değişmeyin. Ve yalnızca Benden korkun. Hakkı batıl ile örtmeyin ve hakkı gizlemeyin. (Kaldı ki) siz (gerçeği) biliyorsunuz. Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin. Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız? Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu, şüphesiz, huşû duyanların dışındakiler için ağır (bir yük)dır. نھ م ی ظ نون ل ذ ین Ellezıne yezunnune Onlar, Rablerine onlar ki kendilerini Onlar, (mü minler 1 / 6 1 / 6 1 / 6 1 / 6 1 / 6 1 / 6 1 / 6

46.Ayet 47.Ayet ل ی ھ وأ نھ م ر بھ م م لا ق و 46- ر اج ع ون إ س ر اي یل ب ن ي ی ا ال ت ي ن ع م ت ي اذ ك ر وا و أ ني ع ل ی ك م أ ن ع م ت ع ل ى ف ضل ت ك م 47- ال ع ال م ین ennehüm mülaku rabbihim ve ennehüm ileyhi raciun Ya benı israılezküru nı metiyelletı en amtü aleyküm ve ennı faddaltüküm alel alemın kavuşacaklarını ve gerçekten O na döneceklerini çok iyi bilirler. Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın. hakikaten rablerine kavuşuyor ve hakikaten ona rücu ediyor sayarlar, böyle bir huşu ile kılarlar Ey İsrail oğulları! size in am ettiğim nimeti ve vaktile sizi âlemlerin üstüne geçirdiğimi hatırlayın ise), şüphesiz, Rableriyle karşılaşacaklarını ve (yine) şüphesiz, O na döneceklerini bilirler. Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere üstün kıldığımı hatırlayın. 1 / 6 48.Ayet ت ج ز ي لا ی و م ا و ا تق وا ش ی ي ا ن ف س ع ن ن ف س ش ف اع ة م ن ھ ا ی ق ب ل و لا ع د ل م ن ھ ا ی ؤ خ ذ و لا 48- ی ن ص ر ون ھ م و لا Vetteku yevmel la teczı nefsün an nefsin şey ev ve la yukbelü minha şefaatüv ve la yü hazü minha adlüv ve la hüm yünsarun Öyle bir günden sakının ki, o gün hiç kimse bir başkası adına bir şey ödeyemez. Hiçbir kimseden herhangi bir şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz. Onlara yardım da edilmez. Ve öyle bir günden korunun ki kimse kimseden bir şey ödeyemez, kimseden şefaat de kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz, hem onlar kurtarılacak da değillerdir. Ve hiç kimsenin, hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği, hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği, hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının. 1 / 6 49.Ayet آل م ن ن جی ن اك م و إ ذ ی س وم ون ك م ف ر ع و ن ی ذ بح ون ال ع ذ اب س وء و ی س ت ح ی ون أ ب ن اء ك م ذ ل ك م و ف ي ن س اء ك م - ع ظ یم ر بك م م ن ب لا ء 49 Ve iz necceynaküm min ali fir avneyesumuneküm suel azabi yüzebbihune ebnaeküm ve yestahyune nisaeküm* ve fı zaliküm belaüm mir rabbiküm azıym Hani, sizi azabın en kötüsüne uğratan, kadınlarınızı sağ bırakıp, oğullarınızı boğazlayan Firavun ailesinden kurtarmıştık. Bunda, size Rabbinizden (gelen) büyük bir imtihan vardı. Hem hatırlayın ki bir vakit sizi Ali Firavnden kurtardık, sizi azabın kötüsüne peyleyorlardı; oğullarınızı boğazlıyorlar ve kızlarınızı diri tutmak istiyorlardı ve bunda size rabbınız tarafından büyük bir imtihan vardı Sizi, dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar, kadınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı. 1 / 7 50.Ayet ال ب ح ر ب ك م ف ر ق ن او إ ذ آل و أ غ ر ق ن ا ف ا ن ج ی ن اك م و أ ن ت م ف ر ع و ن 50- ون ت ن ظ ر Ve iz ferakna bikümül bahra fe enceynaküm ve ağrakna ale fir avne ve entüm tenzurun Hani, sizin için denizi yarmış, sizi kurtarmış, gözlerinizin önünde Firavun ailesini suda boğmuştuk. Ve bir vakit sizin sebebinize denizi yardık, sizi necata çıkardık da Âli Fir avni garkettik sizler bakıp duruyordunuz Ve sizin için denizi ikiye yarıp sizi kurtardığımızı ve Firavun un adamlarını - gözlerinizin önündeboğduğumuzu hatırlayın. 1 / 7 51.Ayet م وس ى و اع د ن او إ ذ ا تخ ذ ت م ث م ل ی ل ة أ ر ب ع ین و أ ن ت م ب ع د ه م ن ال ع ج ل 51- ظ ال م ون Veiz vaadna musa erbeıyne leyleten sümmettehaztümül ıcle mim ba dihı ve entüm zalimun Hani, biz Mûsâ ile kırk gece için sözleşmiştik. Sizler ise onun ardından (kendinize) zulmederek bir buzağıyı tanrı edinmiştiniz. Ve bir vakit Musaya kırk geceye vâd verdik, sonra siz onun arkasından danaya tutuldunuz zulmediyordunuz Hani Musa ile kırk gece için sözleşmiştik. Ama sonra siz, onun arkasından buzağıyı (tanrı) edinmiş ve (böylece) zalimler olmuştunuz. 1 / 7

52.Ayet 53.Ayet 54.Ayet 55.Ayet 56.Ayet 57.Ayet م ن ع ن ك م ع ف و ن ا ث م ل ع ل ك م ذ ل ك ب ع د 52- ت ش ك ر ون م وس ى آت ی ن او إ ذ ل ع ل ك م و ال ف ر ق ان ال ك ت اب 53- ت ھ ت د ون ل ق و م ھ م وس ى ق ال و إ ذ ظ ل م ت م إ نك م ق و م ی ا ب ا تخ اذ ك م أ ن ف س ك م إ ل ى ف ت وب وا ال ع ج ل أ ن ف س ك م ف اق ت ل وا ب ار ي ك م ع ن د ل ك م خ ی ر ذ ل ك م ع ل ی ك م ف ت اب ب ار ي ك م ال ت واب ھ و إ نھ 54- ال رح یم ل ن م وس ى ی ا ق ل ت م و إ ذ ن ر ى ح تى ل ك ن ؤ م ن ذ ت ك م ف ا خ ج ھ ر ة الله و أ ن ت م ال صاع ق ة 55- ت ن ظ ر ون ب ع د م ن ب ع ث ن اك م ث م ل ع ل ك م م و ت ك م 56- ت ش ك ر ون ال غ م ام ع ل ی ك م و ظ ل ل ن ا ل م نا ع ل ی ك م و أ ن ز ل ن ا م ن ك ل وا و ال سل و ى ر ز ق ن اك م م ا ط یب ات و ل ك ن ظ ل م ون ا و م ا ن ف س ھ م ك ان وا Sümme afevna anküm mim ba di zalike lealleküm teşkürun Ve iz ateyna musel kitabe vel fürkane lealleküm teehtedun Ve iz kale musa li kavmihı ya kavmi inneküm zalemtüm enfüseküm bittihazikümül ıcle fe tubu ila bariiküm faktülu enfüseküm* zaliküm hayrul leküm ınde bariiküm* fe tabe aleyküm* innehu hüvet tevvabür rahıym Ve iz kultüm ya musa len nü mine leke hatta nerallahe cehraten fe ehazetkümüs saıkatü ve entüm tenzurun Sümme beasnaküm mim ba di mevtiküm lealleküm teşkürun Ve zallelna aleykümül ğamame ve enzelna aleykümül menne ves selva* külu min tayyibati ma razaknaküm* ve ma zalemuna ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun Sonra bunun ardından şükredesiniz diye sizi affetmiştik. Hani, doğru yolu tutasınız diye Mûsâ ya Kitab ı (Tevrat ı) ve Furkan ı vermiştik. Mûsâ, kavmine dedi ki: Ey kavmim! Sizler, buzağıyı ilâh edinmekle kendinize yazık ettiniz. Gelin yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün (kendinizi düzeltin). Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah da onların tövbesini kabul etti. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir. Hani siz, Ey Mûsâ! Biz Allah ı açıktan açığa görmedikçe sana asla inanmayız demiştiniz. Bunun üzerine siz bakıp dururken sizi yıldırım çarpmıştı. Sonra, şükredesiniz diye ölümünüzün ardından sizi tekrar dirilttik. Bulutu üstünüze gölge yaptık. Size, kudret helvası ile bıldırcın indirdik. Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin (dedik). Onlar (verdiğimiz nimetlere nankörlük etmekle) bize sonra bunun arkasından da sizden afvettik, gerekti ki şükredecektiniz Ve bir vakit Musaya o kitabı ve fürkanı verdik, gerekti ki doğru gidecektiniz Ve bir vakit Musa kavmine dedi ki: «Ey kavmim cidden siz o danaya tutulmanızla kendinize zulmettiniz gelin bârinize dönün, tevbe edin de nefislerinizi öldürün, böyle yapmanız bâriniz yanında sizin için hayırlıdır» bu suretle tevbenizi kabul buyurdu. Filhakika o, öyle tevvab öyle rahîmdir Ve bir vakit «ya Musa, dediniz: Biz Allahı aşikâre görmedikçe senin sözünle asla inanmıyacağız» bunun üzerine sizi o saıka yakalayıverdi bakınıp duruyordunuz sonra sizi şükredesiniz diye ba s badelmevte mazhar ettik Ve üstünüze o bulutu gölgelik çekdik, ve «size kısmet ettiğimiz hoş rızıklardan yeyin» diye üzerinize hem kudret helvası, hem bıldırcın indirdik, zulmü, bize etmediler lâkin kendilerine ediyorlardı. Bundan sonra, (artık) şükredesiniz diye sizi bağışladık. Ve hidayete eresiniz diye Musa ya kitabı ve Furkan ı verdik. Hani Musa, kavmine: "Ey kavmim, gerçekten siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. Hemen, kusursuzca Yaratan(gerçek İlah)ınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün: bu, Yaratıcınız Katında sizin için daha hayırlıdır" demişti. Bunun üzerine (Allah) tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir. Ve demiştiniz ki: "Ey Musa, biz Allah ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız." Bunun üzerine yıldırım sizi (kendinizden) almıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz. Sonra şükredesiniz diye, sizi ölümünüzden sonra dirilttik. Bulutları üzerinize gölge kıldık ve size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiklerimizin temizinden yiyin (dedik). Onlar Bize zulmetmediler, 1 / 7 1 / 7 1 / 7 1 / 7 1 / 7 1 / 7

58.Ayet 59.Ayet 60.Ayet 61.Ayet 57- ی ظ ل م ون ھ ذ ه اد خ ل وا ق ل ن او إ ذ م ن ھ ا ف ك ل وا ال ق ر ی ة ر غ د ا ش ي ت م ح ی ث س جد ا ال ب اب و اد خ ل وا ل ك م ن غ ف ر ح طة و ق ول وا و س ن ز ید خ ط ای اك م 58- ال م ح س ن ین ظ ل م واال ذ ین ف ب دل ق یل ال ذ ي غ ی ر ق و لا ال ذ ین ع ل ى ف ا ن ز ل ن ا ل ھ م م ن ر ج ز ا ظ ل م وا ك ان وا ب م ا ال سم اء 59 -ی ف س ق ون م وس ى اس ت س ق ى و إ ذ اض ر ب ف ق ل ن ا ل ق و م ھ ال ح ج ر ب ع ص اك اث ن ت ا م ن ھ ف ان ف ج ر ت ع ل م ق د ع ی ن ا ع ش ر ة م ش ر ب ھ م أ ن اس ك ل م ن و اش ر ب وا ك ل وا ا ت ع ث و و لا الله ر ز ق - م ف س د ین الا ر ض ف ي 60 ل ن م وس ى ی ا ق ل ت م وإ ذ ط ع ام ع ل ى ن ص ب ر ر بك ل ن ا ف اد ع و اح د ت ن ب ت م ما ل ن ا ی خ ر ج ب ق ل ھ ا م ن الا ر ض و ف وم ھ ا و ق ث اي ھ ا و ب ص ل ھ ا و ع د س ھ ا ل ذ ي ت س ت ب د ل ون ق ال Ve iz kulnedhulu hazihil karyete fe külu minha haysü şi tüm rağadev vedhulül babe süccedev ve kulu hıttatün nağfirleküm hatayaküm* ve senezıdül muhsinın Fe beddellezıne zalemu kavlen ğayrallezı kıyle lehüm fe enzelna alellezıne zalemu riczem mines semai bi ma kanu yefsükun Ve izisteska musa li kavmihı fe kulnadrib bi asakel hacer* fenfecerat minhüsneta aşrate ayna* kad alime küllü ünasim meşrabehüm* külu veşrabu mir rizkıllahi ve la ta sev fil erdı müfsidın Ve iz kultüm ya musa len nasbira ala taamiv vahıdin fed u lena rabbeke yuhric lena mimma tümbitül erdu mim bakliha ve kıssaiha ve fumiha ve adesiha ve besaliha* kale e testebdilunellezı hüv edna billezı hüve hayr* ihbitu mısran fe inne leküm ma seeltüm* ve zulmetmediler, fakat kendilerine zulmediyorlardı. Hani, Şu memlekete girin. Orada dilediğiniz gibi, bol bol yiyin. Kapısından eğilerek tevazu ile girin ve hıtta! (Ya Rabbi, bizi affet) deyin ki, biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere ise daha da fazlasını vereceğiz demiştik. Derken, onların içindeki zalimler, sözü kendilerine söylenenden başka şekle soktular. Biz de haktan ayrılmaları sebebiyle, o zalimlere gökten bir azap indirdik. Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de, Asanı kayaya vur demiştik, böylece kayadan on iki pınar fışkırmış, her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. Allah ın rızkından yiyin, için. Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın demiştik. Hani, Ey Mûsâ! Biz bir çeşit yemeğe asla katlanamayız. O hâlde, bizim için Rabbine yalvar da, o bize yerden biten sebze, kabak, sarımsak, mercimek, soğan versin demiştiniz. O da size, İyi olanı düşük olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise inin şehre! Ve bir vakit «şu şehre girin de ni metlerinden dilediğiniz veçhile bol bol yeyin ve secdeler ederek kapıya girin ve «hıtta» deyin ki size hatı elerinizi mağfiret ediverelim, muhsinlere ise daha artıracağız» dedik derken o zulmedenler sözü değiştirdiler, kendilerine söylenildiğinden başka bir şekle koydular, biz de o zalimlere fısk işledikleri için gökten bir murdar azap indirdik Ve bir vakit Musa, kavmi için su dilemişti, biz de asan ile taşa vur demiştik, onun üzerine ondan on iki pınar fışkırdı, her kısım insanlar kendi su alacağı menbaı bildi, Allahın rızkından yeyin, için de müfsitlik ederek yer yüzünü fesada vermeyin Ve bir vakit «ya Musa biz bir türlü yemeğe kabil değil katlanamıyacağız, artık bizim için rabbine dua et, bize Arzın yetiştirdiği şeylerden: Sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın» dediniz, ya: O hayırlı ancak kendi nefislerine zulmettiler. Ve hatırlayın, demiştik ki: "Şu şehre girin ve orada istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnızca secde ederek kapısından girerken dileğimiz bağışlanmadır deyin; (Biz de) hatalarınızı bağışlayalım; iyilik yapanların (ecirlerini) arttıracağız." Ama zulmedenler, kendilerine söylenen sözü bir başkasıyla değiştirdiler. Biz de o zalimlerin yaptıkları bozgunculuğa karşılık, üzerlerine gökten iğrenç bir azap indirdik. (Yine) Hatırlayın; Musa kavmi için su aramıştı, o zaman Biz ona: "Asanı taşa vur" demiştik de ondan on iki pınar fışkırmıştı, böylece herkes içeceği yeri bilmişti. Allah ın verdiği rızıktan yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk (fesad) yaparak karışıklık çıkarmayın. Siz (ise şöyle) demiştiniz: "Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız, Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın." (O zaman Musa:) 1 / 8 1 / 8 1 / 8 1 / 8

62.Ayet 63.Ayet 64.Ayet ھ و بال ذ ي د ن ى ھ و اھ ب ط وا ی ر خ م ا ل ك م ف ا ن م ص ر ا و ض ر ب ت س ا ل ت م و ال م س ك ن ة ال ذل ة ع ل ی ھ م م ن ب غ ض ب و ب اء وا ك ان وا ب ا نھ م ذ ل ك الله الله ب ا ی ات ی ك ف ر ون ب غ ی ر ال نب یین و ی ق ت ل ون م اب ذ ل ك ال ح ق و ك ان وا ع ص و ا 61- ی ع ت د ون و ال ذ ین آم ن واال ذ ین إ ن و ال نص ار ى ھ اد وا آم ن م ن و ال صاب ي ین الا خ ر و ال ی و م ب ا ف ل ھ م ص ال ح ا و ع م ل و لا ر بھ م ع ن د أ ج ر ھ م ھ م و لا ع ل ی ھ م خ و ف 62- ی ح ز ن ون م یث اق ك م أ خ ذ ن او إ ذ ال طور ف و ق ك م و ر ف ع ن ا ب ق وة آت ی ن اك م م ا خ ذ وا ل ع ل ك م ف یھ م ا و اذ ك ر وا 63- ت تق ون ذ ل ك ب ع د م ن ت و ل ی ت م ث م الله ف ض ل ف ل و لا ل ك ن ت م و ر ح م ت ھ ع ل ی ك م 64- ال خ اس ر ین م ن duribet aleyhimüz zilletü vel meskenetü ve bau bi ğadabim minellah* zalike bi ennehüm kanu yekfürune bi ayatillahi ve yaktülunen nebiyyıne bi ğayril hakk* zalike bi ma asav ve kanu ya tedun İnnellezıne amenu vellezıne hadu ven nesara ves sabiıne min amene billahi vel yevmil ahıri ve amile salihan fe lehüm ecruhüm ınde rabbihim *ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun Ve iz ehazna mısakaküm ve rafa na fevkakümüt tur * huzu ma ateynaküm bi kuvvetiv vezküru ma fıhi lealleküm tettekun Sümme tevelleytüm mim ba di zalik *fe lev la fadlüllahi aleyküm ve rahmetühu leküntüm minel hasirın İstedikleriniz orada var demişti. Böylece zillet ve yoksulluk onları kapladı. Onlar, Allah ın gazabına uğradılar. Bunun sebebi, onların; Allah ın âyetlerini inkâr ediyor, peygamberleri de haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmek ve aşırı gitmekte oluşlarıydı. Şüphesiz, inananlar (Müslümanlar) ile Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sâbiîlerden (her bir grubun kendi şeriatında) Allah a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için Rableri katında mükâfat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır (diye hükmedilmiştir). Hani, (Tevrat ile amel edeceğinize dair) sizden sağlam bir söz almış, Tûr dağını da tepenize dikmiş ve Sakınasınız diye, size verdiğimiz Kitab ı sıkı tutun, onun içindekileri düşünün (gafil olmayın) demiştik. Bundan sonra yine yüz çevirdiniz. Allah ın bol nimeti ve merhameti olmasaydı, herhâlde ziyana uğrayanlardan olurdunuz. olanı o daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya inin o vakit size istediğiniz var» dedi, üzerlerine de zillet ve meskenet binası kuruldu ve nihayet Allahdan bir gadaba değdiler, evet öyle: Çünkü Allahın ayetlerine küfrediyorlar ve haksızlıkla Peygamberleri öldürüyorlardı, evet öyle: Çünkü isyana daldılar ve aşırı gidiyorlardı Şüphe yok ki iman edenler ve Yehudîler, Nasranîler, Sabiîler bunlardan her kim Allaha ve Ahıret gününe hakikaten iman eder ve salih bir amel işlerse elbette bunların Rableri yanında ecirleri vardır, bunlara bir korku yoktur ve bunlar mahzun olacak değillerdir Bir vakit de misakınızı almıştık, ve Turu üstünüze kaldırıp demiştik ki verdiğimiz kitabı kuvvetle tutun ve içindekinden gafil olmayın, gerek ki korunursunuz sonra onun arkasından yüz çevirdiniz, eğer üzerinize Allahın fazl-ü rahmeti olmasa idi her halde hüsrana düşenlerden olurdunuz "Hayırlı olanı, şu değersiz şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır a inin, çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır" demişti. Onların üzerine horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah tan bir gazaba uğradılar. Bu, kuşkusuz, Allah ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız yere öldürmelerindendi. (Yine) bu, isyan etmelerinden ve sınırı çiğnemelerindendi. Şüphesiz, iman edenler(le) Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiiler(den kim) Allah a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah Katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. Sizden misak almış ve Tur u üstünüze yükseltmiştik (ve demiştik ki:) "Size verdiğimize sımsıkı yapışın ve onda olanı (hükümleri sürekli) hatırlayın, ki sakınasınız." Siz ise, bundan sonra da yüz çevirdiniz. Eğer Allah ın üzerinizdeki fazlı (lütuf ve ihsanı) ve rahmeti olmasaydı, 1 / 9 1 / 9 1 / 9

65.Ayet 66.Ayet 67.Ayet 68.Ayet 69.Ayet ال ذ ین ع ل م ت م و ل ق د ف ي م ن ك م اع ت د و ا ك ون وا ل ھ م ف ق ل ن ا ال سب ت 65- خ اس ي ین ق ر د ة ب ی ن ل م ا ن ك الا ف ج ع ل ن اھ ا خ ل ف ھ ا و م ا ی د ی ھ ا 66- ل ل م تق ین و م و ع ظ ة ل ق و م ھ م وس ى ق ال و إ ذ أ ن ی ا م ر ك م الله إ ن ق ال وا ب ق ر ة ت ذ ب ح وا ق ال ھ ز و ا أ ت تخ ذ ن ا أ ك ون أ ن ب ا أ ع وذ 67- ال ج اھ ل ین م ن ر بك ل ن ا اد ع ق ال وا ق ال ھ ي م ا ل ن ا ی ب ین لا ب ق ر ة إا نھ ی ق ول إ نھ ب ك ر و لا ف ار ض ذ ل ك ب ی ن ع و ان - ت ؤ م ر ون م ا ف اف ع ل وا 68 ر بك ل ن ا اد ع قال وا ل و ن ھ ا م ا ل ن ا ی ب ین إ نھ ا ی ق ول إ نھ ق ال ف اق ع ص ف ر اء ب ق ر ة - ال ناظ ر ین ت س ر ل و ن ھ ا 69 Ve le kad alimtümüllezına tedev minküm fis sebti fe kulna lehüm kunu kıradeten hasiın Fe cealnaha nekalel li ma beyne yedeyha ve ma halfeha ve mev ızatel lil müttekıyn Ve iz kale musa li kavmihı innellahe ye müruküm en tezbehu bekarah *kalu etettehızüna hüzüva *kale euzü billahi en ekune minel cahilın Kalüd u lena rabbeke yübeyyil lena ma hı *kale innehu yekulü inneha bekarütl la fariduv ve la bikr * avanüm beyne zalik * fef alu ma tü merun Kalüdu lena rabbeke yübeyyil lena ma levnüha *kale innehu yekulü inneha bekaratün safraü fakıul levnüha tesürrün nazırın Şüphesiz siz, içinizden Cumartesi yasağını çiğneyenleri bilirsiniz. Biz onlara, Aşağılık maymunlar olun demiştik. Biz bunu, hem onu görenlere, hem de sonra geleceklere bir ibret ve Allah a karşı gelmekten sakınanlara da bir öğüt kıldık. Hani Mûsâ kavmine, Allah, size bir sığır kesmenizi emrediyor demişti. Onlar da, Sen bizimle eğleniyor musun? demişlerdi. Mûsâ, Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah a sığınırım demişti. Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın. dediler. Mûsâ şöyle dedi: Rabbim diyor ki: O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır. Haydi, emrolunduğunuz işi yapın. Onlar, Bizim için Rabbine dua et de, rengi neymiş? açıklasın dediler. Mûsâ şöyle dedi: Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır dedi. içinizden sebt -istirahatgünü tecavüz edenleri elbette bilirsiniz biz onlara sefil maymunlar olun dedik ve bu ukubeti önündekilere ve arkasındakilere bir dersi ibret ve korunacaklara bir va z-u nasıhat olmak üzere yaptık. Bir vakit de Musa kavmine demişti: Allah size bir bakare boğazlamanızı emrediyor, ay dediler: Bizi eğlence yerine mi koyuyorsun? Dedi: Allaha sığınırım öyle cahillere katılmaktan dediler; bizim için rabbine dua et nedir o? Bize beyan etsin, dedi: Rabbim şöyle buyuruyor: Bir bakare ki ne farımış ne bakir, ikisi ortası bir dinç, haydi emrolunduğunuz işi yapın bizim için dediler: Rabbine dua et, rengi ne imiş bize beyan etsin, Rabbim, dedi, Şöyle buyuruyor: Bir bakare ki sapsarı, rengi bakanlara sürur verir siz gerçekten hüsrana uğrayanlardan olurdunuz. Andolsun, sizden cumartesi (günü) yasağı çiğneyenleri elbette biliyorsunuz. İşte Biz, onlara: "Aşağılık maymunlar olun" dedik. Bunu, hem çağdaşlarına, hem sonra gelecek olanlara ibret verici bir ceza, takva sahipleri için de bir öğüt kıldık. Hani Musa kavmine: "Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. (Musa) "Cahillerden olmaktan Allah a sığınırım" dedi. "Rabbine adımıza yalvar da, bize niteliklerini açıklasın" dediler. (Musa, Rabbine yalvardıktan sonra) "Şüphesiz Allah diyor ki: O ne pek geçkin, ne de pek genç, ikisi arası dinç(likte bir sığır olmalı)dır. Artık emrolunduğunuz şeyi yerine getirin" dedi. (Bu sefer) dediler ki: "Rabbine adımıza yalvar da, bize rengini bildirsin." O: "(Rabbim) diyor ki: O, bakanların içini ferahlatan sarı bir inektir" dedi. ر بك ل ن ا اد ع قال وا Kalüd u lena rabbeke Bizim için Rabbine dua dediler: Bizim için (Onlar yine:) 1 /10 1 / 9 1 / 9 1 / 9 1 / 9 1 / 9