MÜLTECİ-DER den Pırıl Erçoban: Türkiye ye sığınan Suriyeliler misafir değil, mülteci Emre Can Dağlıoğlu (Agos)

Benzer belgeler
Kamplardaki sığınmacı sayısı 152 bin 51

Dünya Mültecileri Hakkında Anahtar İstatistikler

ÜLKEMİZDE GEÇİCİ KORUMA ALTINA ALINANLARA SUNULAN SAĞLIK HİZMETLERİ

TÜRKİYE DE BULUNAN SURİYELİ MÜLTECİLER

Göç ve Tüberküloz. Haluk C.Çalışır Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi

GÖÇÜN GETİRDİĞİ SORUNLAR VE GÖÇ SONRASI TÜRKİYE

Geçici Koruma Kimlik Kartına Sahip Olanlar

Suriyeli Mülteciler: Türkiye nin Müstakbel Vatandaşları

GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TAŞRA TEŞKİLATI KURULUŞ, GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ. Resmi Gazete Tarihi: , Sayısı: 28821

Akçakale Sınırından Türkiye ye Sığınmacı Geçişi Gözlem Raporu. (16 Haziran 2015)

Geçici Koruma Uluslararası Standartlar. BMMYK Kasım 2014

KİTLESEL GÖÇLERDE SAĞLIK HİZMETLERİ. Uzm. Dr. Muzaffer AKKOCA T.C. Sağlık Bakanlığı Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Türkiye deki Suriyeli Göçmenlerin Toplumsal Kabul ve Uyumlarına İlişkin Rapor

TÜRKİYE AB GERİ KABUL ANLAŞMASI AHMET ÇELİK

Uluslararası Mülteci Hukuku Kapsamında Uluslararası Koruma. BMMYK Kasim 2014

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

STRATEJİK VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE DE GÖÇ. Göç Veren Ülkeden Göç Alan Ülkeye Fırsat ve Risklerin Dönüşümü

Riksgränsen deki mültecilerin hepsi İsveç e sığınma başvurusu yapmış. Ancak çoğu,


AK Parti Hükümetlerinin Yoksullukla Mücadele Performansı ve Sosyal Devlet

Özet Değerlendirme 1

01 Ekim 2014 Çarşamba. Avrupa Ülkelerinin Mülteci ve İltica Politikaları. DR. JANROJ KELES / Middlesex Üniversitesi - Business School

AVRUPA KOMİSYONU NUN TÜRKİYE İLE VİZE SERBESTLİĞİNE İLİŞKİN YOL HARİTASI

Suriyeli Mülteciler Anketinin Sonuçları

UYGULAMASI AV. Taner KILIÇ

Sivil Toplum Afet Platformu: Kamu-STK İşbirliği Perspektifinde Suriyeli Sığınmacılar Semineri

KİTLESEL GÖÇLERDE SAĞLIK HİZMETLERİ. Uzm. Dr. Muzaffer AKKOCA

18 Ocak 2002 de STK olarak kuruldu. 19 Ocak 2006 tarih ve no lu Bakanlar Kurulu kararı ile Kamu Yararına Çalışan Dernek statüsü kazandı.

Göçmenlere olan bakışınızı değiştirecek 4 harita

İLTİCA HAKKI NEDİR? 13 Ağustos 1993 tarihli Fransız Ana yasa mahkemesinin kararı uyarınca iltica hakkinin anayasal değeri su şekilde açıklanmıştır:

KADIN VE DEMOKRASİ DERNEĞİ

TÜRKİYE DE YENİ GÖÇ YÖNETİMİ VE ULUSLARARASI KORUMADA TEMEL PRENSİPLER SELÇUK ŞATANA İL GÖÇ UZMANI UYUM VE İLETİŞİM ÇALIŞMA GRUBU BAŞKANI

Türk Göç ve İltica Hukukunun Temelleri:

Suriye Krizi ne Cevap Verebilmek için ABD den Yeni İnsani Yardım. Bilgi Notu. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcülüğü. Washington, D.C.

T.C. AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI Trabzon Koza Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi PINAR ÖŞME PSİKOLOG

Türkiye-Yunanistan İş Forumu. İzmir, 8 Mart Ömer Cihad Vardan DEİK Başkanı

İSTANBUL İL GÖÇ İDARESİ MÜDÜRLÜĞÜ ULUSLARARASI KORUMA ÇALIŞMA GRUP BAŞKANLIĞI

Türkiye'nin TESPİT Tamamlandı Eksik 1

5 Dk. Ülke Ile Ilgili Giriş Konuşması. Değerli katılımcılar hepinizi ülkem adına saygıyla selamlıyorum,

İÇİNDEKİLER EDİTÖR NOTU... İİİ YAZAR LİSTESİ... Xİ

Suriyeli Mültecilerin Geleceği ve Türkiye ye Etkileri

: II. OTURUM GÖÇ KONULARINDA KAMU GÜVENİ İNŞA EDİLMESİ OTURUMU GENEL KONUŞMA NOTU

Türkiye de Uluslararası Koruma Arayan Kişiler için EĞİTİM HAKKI SORULAR & YANITLAR

SURİYELİ GÖÇMENLER ULUSLARASI ARAŞTIRMA PROJESİ: KİLİS ÖRNEĞİ

T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Avrupa Birliği Koordinasyon Dairesi Başkanlığı Avrupa Birliği Uzmanlığı Tezi

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

Son 5 Yılda Türkiye Medyasında İnsan Hakları ve Nefret Söylemi. Şubat 2015

2. Sözcü Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü, 4. Sözcü gazetesi internet sitesi sahibi ve sorumluları

Politika Özeti. Suriye deki savaş ve mülteci krizi insan ticaretini nasıl etkilemektedir? Ocak 2016

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

Suriye den Gelen Sığınmacılar İçin Türkiye de İŞGÜCÜ PİYASASINA ERİŞİM SORULAR VE YANITLAR

TÜRKİYE DE ULUSLARARASI MEVSİMLİK TARIM GÖÇÜNÜN MEVCUT DURUMU. Politika Önerileri ve Avrupa Birliği Ülkeleriyle İşbirliği Projesi

Kardeşlik Sınır Tanımaz

ARAŞTIRMA RAPORU (EĞİTİMCİ)

Ankara daki Mülteci Gruplar Alan Araştırması Mülteci Kadın ve Çocuklar Destek Projesi Alan Çalışma Raporu. Şubat 2018

Suriyeli Mülteciler. Av. Taner Kılıç

TÜRKİYE SIĞINMA SİSTEMİNİN SOSYAL BOYUTU

Göçmenlerin hedef ülkesi: Türkiye

Türkiye de Uluslararası Koruma Sistemi ve Türkiye de BMMYK. BMMYK Kasım 2014

ÜLKEMİZE GÖÇ EDEN SÜRİYELİ MÜLTECİLERİN İZMİR'DEKİ SOSYO-EKONOMİK VE KÜLTÜREL DURUMLARI

İL GÖÇ İDARESI MÜDÜRLÜĞÜMÜZ TEŞKILAT ŞEMASI AŞAĞIDAKI ŞEKILDEDIR;

Kadına YÖNELİK ŞİDDET ve Ev İçİ Şİddetİn Mücadeleye İlİşkİn. Sözleşmesi. İstanbul. Sözleşmesİ. Korkudan uzak Şİddetten uzak

HAZIRLIK VE İSTİŞARE TOPLANTISI

GAR - GÖÇ ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ

Türkiye de Adalete Erişim için Adli Yardım Uygulamalarının Geliştirilmesine Destek Projesi

Recep Tayyip ERDOĞAN Kurucu Genel Başkanımız Cumhurbaşkanımız

Suriye de 2011 yılından beri sürmekte

Mülteci topluluklarından herhangi birinde, evlerinden uzaklaşmış olan insanların yaklaşık yüzde ellisini kadınlar ve kız çocukları oluşturmaktadır.

Suriye den Gelen Sığınmacılar İçin Türkiye deki SAĞLIK HİZMETLERİ SORULAR VE YANITLAR

BAŞKAN YAVUZ, TUZLA BELEDİYE BAŞKANI DR.ŞADİ YAZICI, EŞİ

SURİYELİ KADIN ve KIZ ÇOCUKLARI İÇİN GÜVENLİ ALANLAR PROJESİ Merkezlerimize ve etkinliklerimize ilişkin bazı fotoğraflar

SURİYE KRİZİ İNSANİ YARDIM OPERASYONU. Mayıs 2017

Suriyeli Sığınmacıların Toplumsal Hayata Entegrasyonu. (Esenyurt İli Mehterçeşme Mahallesi Örneklemi)

KIZILHAÇ-KIZILAY HAREKETİ İS BİRLİKLERİ PROGRAMI

Keçiören Göçmen Hizmetleri Merkezi Projesi Örnekliğinde Göçmen Bilgilendirmesinde Yerel Yönetimlerin Rolü

TÜRKİYE VE FRANSA ÖRNEKLERİYLE ULUSLARARASI GÖÇ ve YABANCI DÜŞMANLIĞI

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

Türkiye de çocukların özgüvenli bireyler olarak yetişmeleri için reformlar yapılıyor

Cumhuriyet Halk Partisi

SURİYELİ MÜLTECİLERİN TÜRK İŞGÜCÜ PİYASASINA ETKİLERİ

Mülteciler için Mali Yardım Programı: tahhüt edilen / karar verilen, sözleşmesi yapılan ve dağıtılan projeler - 16/06/2017 tarihi itibariyle

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

YABANCILAR ve ULUSLARARASI KORUMA KANUNU. Yayım tarihi: 11 Nisan 2013 Yürürlük tarihi: 11 Nisan 2014

Kentin Yeni Misafirleri Suriyeliler

IMPR HUMANITARIAN DİYARBAKIR DAKİ EZİDİLER HAKKINDA RAPOR. Sığınmacıların Genel Durumu

Bosna Kurbanlarına Yardım - Bosna ve Kosova dan Gelen Mültecilere Destek

ÇOCUK HAKLARINA DAİR SÖZLEŞME

SÖKE KENT KONSEYİ ÇOCUK MECLİSİ ÇALIŞMA YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Türkiye, Avrupa nın en girişimci ülkesi

SAĞLIK TARAMA RAPORU

Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), Suriye de insan hakları ihlallerinin

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. KESHMIRI/TÜRKİYE (Başvuru no /08) KARAR STRAZBURG. 13 Nisan 2010

İş yerinde anne ve babalık: Dünya da hukuk ve uygulamadaki yansımaları 1

YABANCILAR ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ KAMU HİZMET STANDART TABLOSU

Suriye den Gelen Sığınmacılar İçin Türkiye de EĞİTİM HAKKI SORULAR VE YANITLAR

Sayın Yönetim Kurulu Üyesi/ ve Meclis Üyesi Arkadaşlarım,/

Eğitimde ve Toplumsal Katılımda Cinsiyet Eşitliğinin Sağlanması Projesi

Nitekim işsizlik, ülkemizin çözümlenemeyen sorunları arasında baş sırada yer alıyor.

Dünyada ve Türkiye de Mülteciler. BMMYK 24 Kasım 2015 İstanbul

Transkript:

MÜLTECİ-DER den Pırıl Erçoban: Türkiye ye sığınan Suriyeliler misafir değil, mülteci Emre Can Dağlıoğlu (Agos) Emre Can Dağlıoğlu, MÜLTECİ-DER İdari Koordinatörü Pırıl Erçoban la mültecilik, Suriyeli mülteciler ve onlara karşı devletin ve toplumun takındığı çeşitli tavırları konuştu. Söyleşide de yer alan Geri Kabul Anlaşması nın Türkiye tarafından imzalanmasından bu yana böyle bir söyleşi fikri aklımızdaydı aslında. 2014 le birlikte Türkiye de mağdurlarının sayısı ziyadesiyle artan grip salgınına sosyal medyada Suriye gribi dendiği sevgili

Nayat Karaköse den duyunca, onun vesilesiyle MÜLTECİ- DER den Pırıl Erçoban la mültecilik üzerine tüm sorularımıza cevap veren bir söyleşi gerçekleştirdik. MÜLTECİ-DER in 5N 1 Mülteci isimli gazeteciler için bir kitap çalışması var. Türkiye medyasında mültecilik konusunda temel eksiklikleri ne olarak gördüğünüz için bu kitabı yayınladınız? Yakın zamana kadar Türkiye de medya, kamu yetkilileri ve genel kamuoyu mültecilik olgusuna karşı ciddi bir ilgisizlik ve bilgi eksikliği şeklinde bir görüntü sergilemekteydi. Neredeyse algı dünyası, mülteci kelimesine tamamen kapalıydı ve resmi kurumlar, yerel yönetimler, sivil toplum, şehirlerinde yanı başlarında yaşayan mültecilerden habersizdi. Medya da sadece çok sayıda ölümle sonuçlanan kazalarda mültecileri hatırlıyordu, o da medyada çoğu kez yanlış veya yanıltıcı ama bir o kadar da yaygın kullanımıyla kaçak mülteciler, kaçaklar, kaçak göçmenler şeklinde haberlere giriyordu. Suriyeli mültecilerin gelişiyle en azından artık mülteci kelimesi günlük hayatımıza girdi. Ancak mülteciler ile ilgili haberlerin medyaya yansımasında pek bir değişiklik olmadı, mültecilerle ilgili haberler halen büyük ölçüde ya onların mağduriyetleri, yoksullukları ile ya da işlenen suçlarla ilintili olarak karşımıza çıkıyor. Oysa iltica, tıpkı yaşam hakkı, özgürlük hakkı gibi en temel insan hakları arasında kabul edilmektedir. Bizde medya, ilticayı temel bir hak olarak ele almıyor. Her konuda kamuoyu algısının oluşmasında medyanın rolü çok önemli, medya konuyu nasıl ele alırsa kamuoyu algısı da o yönde gelişiyor. Dolayısıyla mülteciler, zavallı insanlar, kaçaklar, suça karışanlar, problemli insanlar, ülkeye sıkıntı veren, suç oranlarını yükselten, katil, tecavüzcü, hırsız şeklinde sunulduğunda kamuoyunun mülteciler hakkındaki genel algısı bu şekilde oluşuyor maalesef. Bu da ayrımcı, yabancı/mülteci düşmanı, nefret içeren söylemlerin yayılmasına neden oluyor. Kısaca söylemek gerekirse, medyanın bakışında, birincisi mülteci/düzensiz göçmen herkesi aynı kefeye koymak, herkese aynı elbiseyi giydirmekten kaynaklanan, hakları da görmezden gelen terminolojik bir sorun var ve bunun düzeltilmesi gerekiyor. İkincisi ve daha önemlisi, mülteciler ve göçmenlerle ile ilgili haberlerde nefret söylemi, ayrımcılık, mülteci-göçmen düşmanlığını körüklemeyen, aksine bu tutumlara karşı tavır alan, insan hakları ve insan onuruna saygı odaklı haberlerin yapılması gerekiyor. Çok temel bir soruyla devam edersek, Türkiye deki Suriyeliler, mülteci mi, göçmen mi, yoksa sığınmacı mı, yoksa sadece misafir mi?

Çatışmalardan dolayı ülkesini terk edip Türkiye ye sığınan Suriyeliler mülteci, hem de ilk bakışta mülteci anlamına gelen, aksi ispatlanmadıkça doğrudan mülteci kabul edilen prima facie mülteciler. Bu, kitlesel akınlarda, kişilerin mülteci statülerini tek tek belirlemek imkânı olmadığı için, kaçmak, ayrılmak zorunda kaldıkları ülkenin açık, objektif koşullarına bakarak, o ülkeden gelen herkesin -aksi ispatlanmadıkça- grup bazında mülteci olarak kabul edilmesi anlamına geliyor. Amaç, zulüm göreceği yere zorla geri gönderilmeye karşı korunması, güvenliklerinin ve temel insani yaklaşımın sağlanması. Ancak Türkiye de Suriyeli mültecilere mülteci dememe konusunda bir ısrar var. Başta resmi otoriteler olmak üzere misafir sözcüğünü kullanma eğilimini görüyoruz. Gerçi Türkiye, 1951 Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Cenevre Sözleşmesi ne koyduğu coğrafi sınırlama nedeniyle diğer ülkelerden gelen mültecilere de mülteci demiyor, Avrupa Konseyi üyesi bir ülkeden gelmeyenleri mülteci kabul etmiyor ve onlara da sığınma başvurusu sahibi diyor. Mülteciler, özellikle Suriyeli mülteciler için kullanılan misafir sözcüğü hiçbir hukuksal statüyle örtüşmeyen bir tanım ve mülteciler de misafirimiz değil, temel bir hakkı kullanan insanlar. Misafir sözcüğünden başka sadece Suriyeliler, Suriyeli sığınmacılar, Suriyeli göçmenler diyenler de var ve bu şekilde ortada bir söylem birlikteliği olmuyor. Suriyeli mültecilerin hukuki statülerine bakarsak, Ekim 2011 de resmi olarak açıklandığı şekliyle Suriyeli mülteciler Türkiye de Geçici Koruma rejimine tabi. Geçici Koruma, Kosova Savaşı sırasında AB nin ortaya attığı bir uygulama, 2+1 sene ile sınırlamıştı AB. Türkiye, Geçici Koruma ya bir zaman sınırlaması koymadı ve gelmek isteyenlere sınırların açık olacağını, zorla geri gönderme olmayacağını ve kamplarda temel ihtiyaçlarının karşılanmaya çalışacağını ifade etti. Bir bakıma bu Geçici Korumayı düzenleyen, Suriyeliler Yönergesi nin mevcut olduğunu biliyoruz. Ancak Suriyeli mültecilere yönelik uygulama ile ilgili bu yönerge kamuoyuna açıklanmıyor, gizli tutuluyor. İçeriğini bilmediğimiz bu Yönerge dışında Nisan 2014 de yürürlüğe girecek olan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, geçici korumanın Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle düzenleneceğini belirtmekte. Ancak, bu yönetmelik şimdiye kadar da çıkmadı ve böylece şu anda sayıları resmi rakamlara göre 700 bin civarında, gayriresmi tahminlere göre 1 milyon civarında olduğu tahmin edilen Suriyeli mültecilere ilişkin kapsamlı, şeffaf yasal bir düzenlemenin halen olmadığını söylemek yanlış olmaz. Türkiye de Suriyelilere karşı nasıl bir bakış açısı var genel olarak? Şimdiye kadar devletin Suriyeli mültecilere karşı politikası bazı münferit olaylar olsa da- genel olarak gayet olumlu. Ancak, şeffaflık noktasında sorunlar var. Türkiye nin uygulamaya koyduğu açık kapı politikası, böylesi bir insani krizde uygulanması gereken bir politikaydı, bunun devam etmesi gerekiyor. Ayrıca kamplarda temel ihtiyaçların uluslararası standartların üzerinde karşılanmaya çalışıldığı rapor ediliyor, bu çok olumlu. Türkiye nin Suriyeli mültecilere sağladığı imkânlar takdir topluyor. Zorla geri gönderme olmadığı ifade ediliyor, bu çok olumlu; ancak bu konuda bazı olumsuz örnekler de oldu. Örneğin, Mart 2013 de Akçakale kampından yerel basına göre 600 kişinin zorla geri gönderilmesi -Dışişleri Bakanlığı na göre bu olayda 130 kişi gönüllü geri döndü- gibi olaylar da oldu maalesef. Devletin politika ve uygulamalarının şeffaf olmaması, bu konuda en önemli sorun. Kamplara uzun süre Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) dâhil kimse giremedi; şimdi daha esnek ama halen tarafsız, bağımsız izleme mekanizması mevcut değil. Ama bir bütün olarak bakarsak, genel anlamda devletin Suriyelilere karşı politikası ve uygulamalarını olumlu değerlendirmek gerekiyor.

Türkiye halkının yaklaşımı ise farklılıklar gösteriyor. Halkımızın bir kısmı gerçekten içtenlikle Suriyeli mültecilerle empati kurmaya çalışıyor; insanların evlerini, sevdiklerini terk etmelerinin ne demek olduğunu anlamaya çalışıyor ve elinden geldiğince destek ve dayanışma gösteriyor. Ancak, maalesef ki Suriyeli mültecilere çok olumsuz bakan bir kesim de var. Bazılarının Suriyeli mülteci deyince tüyleri diken diken oluyor. Bu belli ölçüde bilgisizlikten kaynaklanan önyargılara, genellemelere dayalı. Bir kişinin yaptığı bir hatayı, olumsuz hareketi tüm Suriyeli mültecilere mal etme eğilimi var. Ayrıca, Suriyeli mültecileri vatan haini, terörist, hırsız, katil gibi görenler, bir problem olarak niteleyen ve nefret söylemi üretenler de var. Bu tip tavırlar maalesef siyasetçiler, medya mensupları, sivil toplum temsilcileri arasında da görülüyor ve bizce bu çok tehlikeli, ırkçı ve kasıtlı bir tutum ve buna karşı hepimiz mücadele etmeliyiz. Özellikle sosyal medyada öyle haberler çıkıyor ki, inanamıyorsunuz. Örneğin, Suriyeli mültecilerin seçimlerde oy kullanacağı, devletin 800 TL maaş ödediği gibi şehir efsaneleri var ve siz daha bu mümkün değil, doğru değil diyemeden bir bakıyorsunuz, şehir efsaneleri yayılıyor. Biliyorsunuz, oy kullanmak için önce vatandaş olmak gerekiyor ve resmi sayılara dayanarak İçişleri Bakanlığı son üç yılda Türkiye vatandaşlığı alan Suriye kökenli insan sayısı son derece az. Bırakın binlerin, on binlerin vatandaş olmasını annesi, babası Türkiye vatandaşı olan Suriyelilerin bile Türkiye vatandaşlığını kazanması son derece zor, çoğu zaman imkânsız. Keza, maaş verildiğine dair söyleme gelince Evet kamplarda yaşayanlara barınma imkanı dışında ayda 100 TL gıda kartı veriliyor, bunun 80 TL sini Dünya Gıda Fonu, 20 TL sini Türkiye karşılıyor. Ama sayıları daha fazla olan kamp dışı Suriyeli mülteci nüfusu için böylesi bir yardım yok, hatta devletin hemen hiçbir yardımı yok. Bu nüfus, son derece zor şartlarda yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Eğitim hakkından çoğu çocuk yararlanamıyor, yakacak alamadıkları için çocuklar soğuktan ölüyor. Devletin ödediği bir maaş olsaydı, herhalde bu şartlarda yaşamazlardı. Bir başka söylem de, düşük ücretle çalışıyorlar, işimizi alıyorlar ve onlar yüzünden kiralar arttı şikâyetleri şeklinde karşımıza çıkıyor. Ama inanın çok düşük ücretlerle, bazen bu ücreti bile alamadan çalışıp, karnını doyurmak bu insanların kendi tercihi değil; tıpkı ahırdan, dükkândan bozma yerlere bir dolu para ödeyip kiralamanın da onların tercihi olmaması gibi. Bunlar, insanların çaresizliğini fırsata çevirmeye çalışanların neden olduğu sonuçlar ve bunun farkında olarak konuşmamız gerekiyor. Son günlerde, özellikle grip salgınıyla birlikte sosyal medyada bu insanlara karşı yönelik nefret söyleminde de bir artış görüyoruz. Grip salgını, Suriye gribi olarak anılıyor. Keza çocuk felcindeki artışın sorumlusu olarak da Suriyeliler gösteriliyor. Bu durum, Suriyelilerin giderek hedef seçileceği anlamına gelir mi? Maalesef bu gözleminiz doğru. Öncelikle şunun farkında olmak gerekiyor: savaş ortamları her zaman salgın hastalıkları tetikler. Çünkü alt yapı çöker, sağlık hizmetlerinden insanlar mahrum kalır, hijyenik koşullar sağlanamaz, yeterli beslenme mümkün olmaz. Ve Suriye de şimdi bir savaş var. Bombalardan, saldırılardan ölmeyenler, salgın hastalıkların pençesinde. Bu koşullarda, örneğin çocuk felcinin Suriye de arttığı ve komşu ülkelere de sıçrayabileceği uyarısı vardı. Bu amaçla Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü çocuk felci aşılaması yaptı, yapmaya devam ediyor bildiğim kadarıyla. Suriye deki savaş şartları dışında ülkemize kaçan Suriyelilerin de pek çoğu, özellikle kamplar dışında yaşayanlar son derece kötü, hijyenik olmayan şartlarda yaşıyor. Tek göz odada 10 kişi yaşayanlar var, ya da 2-3 aile bir odalı evlerde bir arada yaşıyor. Çoğunun şu anda düzenli geliri ya hiç yok ya da çok çok sınırlı. Barınma, beslenme, ısınma, giysi ihtiyaçlarını karşılayamıyorlar. Karınlarını yardımlarla doyuruyorlar. Geçtiğimiz haftalarda soğuklardan ölen çocuklar oldu, Diyarbakır da bir ailenin son anda soğuk yüzünden donmaktan kurtarıldığı basına yansıdı. Evlerini ziyaret ederseniz,

yaşadıkları koşulları görmek mümkün olur. Örneğin, biz geçen hafta Gaziantep de bazı Suriyeli mültecilerin evlerini ziyaret ettik. Tek odada 6 çocukla yaşayan vardı, camlarına naylon geçirilmiş evlerde yaşayanlar vardı, iki metrekarelik bir yerde tuvalet, banyo ve mutfağın bir arada olduğu evler gördük. Bu durumda yaşamak zorunda kalan insanların ne kadar sağlıklı olmasını beklemeyebiliriz? Bu koşullarda yaşamak zorunda kalan insanlar hasta oluyorlarsa bunu kendileri mi istiyorlar? Üstelik Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı her sene özellikle kış aylarında grip salgınına dikkat çekiyor. Son günler de Türkiye den başka Yunanistan, Norveç, İsveç de de grip salgını var, bu ülkelere de Suriyeliler mi götürmüş bu hastalığı? Bu tip söylemler, nefret üreten, ırkçı söylemler; bu konuda herkes gerekli hassasiyeti göstersin çağrısı yapmalıyız ve bu grip gibi her kış birçok insanı etkileyen bir hastalığın kaynağını da mültecilerde aramamalıyız. Ama onların yaşam koşullarını göz önüne alarak, onların grip, zatürre, verem gibi hastalıklardan ölmemesi için de suçlamak yerine belki daha fazlası yapılmalı. Türkiye nin gayet kırılgan bir grup olan Suriyelilere karşı nasıl bir yaklaşım geliştirmesi gerekir? Önyargısız, ırkçı, ayrımcı, nefret üreten söylemlerden uzak, insan hakları ve insan onuruna yakışır bir yaklaşım. Evlerini, ülkelerini sevdiklerini terk etmek onların seçimi değil; bu herkesin başına gelebilir. Bunu unutmamak gerekiyor. Aksi halde bazen farkında olmadan bazen de kasten üretilen nefret söylemi tırmanabilir; o zaman bugün herkesin dehşetle izlediği Yunanistan daki Altın Şafak hareketi gibi mültecileri, göçmenleri hedef alan ırkçı saldırılar olursa timsah gözyaşları içinde bu noktaya nasıl geldik derken bulabiliriz kendimizi. Şunu da söylemek lazım; bu insani krizin etkilerini hafifletmek sadece Türkiye, Ürdün, Lübnan, Irak gibi komşu ülkelerin sorumluluğu da değil. Bu, tüm uluslararası toplumun ve devlet olarak, birey olarak hepimiz sorumluluk alması, harekete geçmesi gereken bir durum. Birey olarak işe, söylemimize dikkat ederek, daha fazla dayanışma göstererek, empati kurarak başlayabiliriz. Son olarak, Türkiye nin kısa zaman önce AB ile imzaladığı Geri Kabul Anlaşması, Türkiye deki mülteciler adına neleri değiştirecek? Türkiye deki mültecilerden çok, Türkiye üzerinden geçerek AB ye girmiş olan göçmen ve mültecileri etkileyecek. Aslında GKA, teknik olarak sadece düzensiz göçmenleri içeriyor. Ancak daha önce de sözünü ettiğim gibi devletlerin uygulaması göçmen mi, mülteci mi ayrımı yapmadan, herkesi aynı kefeye koyup göçmen statüsünde değerlendirmek yönünde gelişiyor. Yani, bir kişinin uluslararası koruma ihtiyacı olup olmadığı hiç irdelenmiyor bile. Bu şekilde Avrupa, Türkiye de bulunmuş olan veya Türkiye üzerinden kendi topraklarına geçen herkesi koruma ihtiyacı olup olmadığına bakmaksızın Türkiye ye geri gönderebilecek. Türkiye de kendi doğusundaki, güneyindeki menşe ülkeler veya transit ülkelerle benzer anlaşmalar yaparak, zincirleme geri kabul anlaşmaları ile aynı uygulamayı devam ettirebilir. Bu, koruma ihtiyacı olan, zulüm görme riski olan mültecilerin seslerini duyuracak imkânları olmadan, zulüm görecekleri ülkelere geri gönderilmeleri ile sonuçlanabilecek, insan hakları ihlallerine meydan verebilecek tehlikeli bir süreç olabilir. Bu çok ciddi bir risk olarak önümüzde duruyor. Yazı linki;

http://www.sendika.org/2014/01/multeci-derden-piril-ercoban-turkiyeye-siginansuriyeliler-misafir-degil-multeci-emre-can-daglioglu-agos/