KADIN VE DEMOKRASİ DERNEĞİ
Arap ülkelerinin demokrasi ve özgürlük hareketi olarak başlayıp birçok diktatörün devrilmesiyle sonuçlanan Arap Baharı olarak bilinen süreç 26 Ocak 2011 de Suriye de başlamış ve 15 Mart günü büyük bir halk hareketine dönüşmüştür. Bu süreçte 470 bin kişi hayatını kaybetmiş, yaklaşık 12 milyon Suriyeli evini terk etmek zorunda kalmış, 5 milyonu aşkın Suriyeli de komşu illere sığınmak zorunda kalmıştır.
II. Dünya Savaşı ndan sonra yaşanılan en büyük insanlık krizi karşısında AB ülkeleri başta olmak üzere dünya devletleri güvenlik ve risk odaklı politikalarıyla 21. yy ın en büyük insanlık dramına kayıtsız kalmaktadırlar. Mültecilerin ülkelerine girişini engellemek amacıyla pek çok Avrupa ülkesi üst düzey güvenlik önlemleri almanın yanı sıra mevcut yasalarını mülteciler aleyhine değiştirmeye başlamışlardır.
İsveç 80 bin sığınmacıyı sınır dışı edeceğini, Hollanda nın mültecileri gemilerle geri gönderilmesini dile getirmesi, Slovakya nın belirli sayıda Müslüman olmayan mültecilere kabul edeceği, Danimarka nın ülkeye giren mültecilerin ziynet eşyasına el koyma kararı gibi gayri insani uygulamalara kalkışmaktadır. Türkiye nin mültecilere yönelik uluslararası arenada yaptığı tüm çalışmalarına rağmen başta ABD ve AB olmak üzere bu insanlık krizine kayıtsız kalmaktadır. Türkiye nin AB den talep ettiği 6 milyar euroluk destek AB Mülteciler Zirvesi nde değerlendirilerek öncelikle ilk sözü verilen 3 milyar euronun projeler karşılığında ödenmesine karar verildi.
Türkiye ise tarihi boyunca mağdur insanlara kapılarını açmıştır. Jeopolitik konumundan dolayı kaynak ve transit ülke konumunda olan Türkiye 1980 li yıllardan itibaren hedef ülke konumuna gelmiştir. 1988-1991 tarihlerinde Irak'tan, 1988 de Halepçe katliamından kaçan Kürtlere, 1992-1995,1999 tarihlerinde Arnavut ve Bosnalı mültecilere kapılarını açmıştır.
Son yüzyılın yaşadığı en büyük insanlık krizinde Suriye ile 911 kilometrelik sınırı bulunan Türkiye, sınırında başlayan savaşın ilk günlerinden itibaren tarihi, kültürel bağları bulunan savaş mağduru Suriyeli sığınmacılara Açık Kapı Politikası uygulayarak 3 milyona yaklaşık sığınmacıyı kabul etmiştir. Türkiye savaşın başladığı 2011 yılından itibaren sığınmacıların temel ihtiyaçlarını karşılamak için tek başına 10 milyar dolar harcarken tüm girişimlere ve vaatlere rağmen uluslararası yardımlar 455 milyon doları ancak bulmuştur.
Suriye deki İç Savaşın küresel güçler tarafından vekalet savaşına dönmesi bu krizin uzun bir süre daha süreceğini göstermektedir. Sığınmacıların 260 bini Başbakanlık AFAD ın 10 ilde kurduğu ve yönettiği 25 barınma merkezinde yaşarken 2,5 milyon kişi kamp dışında kamu kurumları ve sivil toplumun desteği ile yaşamlarını devam ettirmektedir.
Her savaşta olduğu gibi Suriye Savaşında da en ağır bedeli kadınlar ve çocuklar ödemektedir. Ülkelerini terk etmek zorunda kalan mültecilerin %80 ini kadın ve çocuklar oluşturmaktadır. Vatanlarını terk etmek zorunda kalan kadınlar sadece savaşın top ve mermilerinden değil kadın olmalarından kaynaklı toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık, cinsel istismar, cinsel şiddet, aile içi şiddet, geleneklerle ilişkili sosyal ve kültürel önyargılardan da kaçmaktadırlar.
Ailelerini, eşlerini, yakınlarını savaşta kaybeden ülkelerindeki fiziksel, cinsel baskı ve zulümden çocuklarını ve kendilerini korumak için kaçan milyonlarca kadın kaçış sırasında ve sonrasında fiziksel ve cinsel istismara maruz kalmaktadır. Bu nedenle bilhassa mülteci kadınların ve çocukların hayatlarının her aşamasında erkeklerden farklı olarak özel korunmaya, desteğe ihtiyacı bulunmaktadır.
Mülteci olmak; geçmişin görünmediği ve geleceğin belirsizliği içinde yaşamaya çalışmaktır. Mülteci kadınlarda, aile üyelerinden ayrılma, yakın kişilerin kaybı, finansal, sosyal, fiziksel ve eğitimsel koşulların değişimi, ev kadını vb. önceki rollerin kaybı ya da değişimi, toplum desteğinin kaybı, önceki normların değişimi ve travma sonrası stres bozukluğu gibi psiko- sosyal uyum sorunları görülmektedir. Ülkemizde bulunan pek çok mülteci kadın savaş sonrası travmasını atlatamamış, hayatta kalabilmek, çocuklarına bakmak için ne yapacağını bilememenin çaresizliği içindedir.
Hayatta kalmak için özel desteğe ihtiyaç duyan, eğitim ve gelir seviyesi düşük, ailesini, eşini ve toplumsal destek mekanizmalarını kaybetmiş yüz binlerce mülteci kadın istismara açık durumdadır. Pek çok aile ve kadın bu duruma çözüm olarak erken yaşta evlilik veyahut ikinci, üçüncü eş olmayı bir çözüm olarak görmeye başlamıştır. Mülteci kadınların yaşadıkları sorunlar ve onların neden oldukları toplumsal sorunlar, pek çok yönden dezavantajlı olan mülteci kadınların sorunlarına çözümüne yönelik çalışmaların önemini ortaya koymaktadır.
BM ye göre kitlesel bir sığınmacı krizi 1- Sığınmacıları ülkelerine geri göndererek, 2. Üçüncü ülkelere gitmelerini sağlayarak, 3- Bulundukları ülkeye entegrasyonunu sağlayarak çözülebilir.
Mültecilere koruma sağlamak ve onların bakımını üstlenmek uluslararası bir sorumluluktur. Türkiye ve uluslararası toplum arasındaki mevcut işbirliği kamu kurumları ve sivil toplum aracılığıyla geliştirilmelidir. BM sistemiyle yakın ilişkiler kurmak, Türkiye den talep edilen hesap verebilirlik ve saydamlık gibi ileri gelen bağışçıların endişelerinin giderilmesine yardımcı olacaktır. Türkiye, uluslararası arenada, insani yardım faaliyetlerini de kapsayan birçok alanda giderek daha aktif hâle gelen zengin bir sivil topluma sahiptir. Türkiye nin BM sistemiyle yakın ilişkisi Türk STK larının geniş bir alana ulaşmalarına ve uluslararası örgütler ve STK larla çalışma tecrübelerini geliştirmelerine ve taraflar arasında güven inşasına yardımcı olacaktır. Bir başka deyişle, Türkiye kendine yardım edilmesi için uluslararası toplumu küresel bir kriz olan mülteci krizinin çözümüne dahil etmek zorundadır. Küreselleşmenin sınır tanımaması tüm dünya devletlerini yeni dünya düzeninde temel insan hakları perspektifinde çok kültürlü yaşamı öğrenmek ve bunun sorumluluklarını yerine getirmek zorunda bırakmaktadır.
Çok kültürlülük- göç mülteci olgusu Türkiye ye yabancı bir olgu değildir. Bu topraklarda tarih boyunca insanlar dil, din, ırk fark etmeksizin barış ve hoşgörü içinde yaşamıştır. Vermek üzerine kurgulanmış kültürümüzle çok uluslu, çok kültürlü bir yapı olarak tüm dünyaya yüzyıllarca birlikte yaşamanın en güzel örneklerini göstermişizdir. Öyle ki İslam dininin neşvu nema bulması bile bir tür mültecilik sayılan Hicret le mümkün olmuştur. Hz. Peygamber arkadaşlarıyla Medine ye iltica ettiğinde ciddi tehlikelere rağmen ensar, muhacirleri Allah ın bir emaneti olarak görmüş ve öyle muamale etmiştir. Nitekim Haşr Suresi 9 da bu durum Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. diye beyan edilmiştir.
Suriyeli mülteci kadınların topluma uyumu, rehabilite edilmesi, kendi kendine yeter durumu getirilmesi; kendileri, çocukları ve ülkemizin geleceği için büyük önem taşımaktadır. Bu doğrultuda kamu kurum ve STK ların birlikte bu sorun etrafında birlikte çalışmaları ve projeler geliştirmeleri için bir platformun kurulması, böylece alanda yapılan çalışmaların etkinliğini artırılması ve kaynakların verimli kullanılmasının sağlanması, Suriyeli kadınların aile birliklerini korumaları için gereken barınma, ısınma, gıda ihtiyaçlarının temin edilmesi, Savaş travması sonrası stres bozukluğu yaşayan ve tecavüz mağduru kadınların rehabilite edilmeleri için psiko- sosyal destek mekanizmalarının kurulması, Kadınlara ve çocuklara verilecek dil eğitimi ile kültürlerarası iletişimde, hizmetlere ulaşımda bariyer olan dil engelinin bir an önce kaldırılması,
Kadınlara verilecek sertifikalı temel ve mesleki eğitimlerle meslek kazandırılarak, güçlendirilmesi ve iş piyasasına dahil edilmelerinin sağlanması, Suriyeli kadınlara Türk Medeni Kanunu başta olmak üzere yasal haklar konusunda bilgilendirilmesi, Yerel halk ile mülteciler arasında empatiyi, karşılıklı hoşgörüyü arttıracak ve devam ettirecek etkinliklerin, iletişim kampanyalarının düzenlenmesi, Mülteci sorunun sadece sınır illerinin değil tüm ülkenin ve tüm dünyanın çözüm üretmesi gereken bir insanlık krizi olduğunun farkına varılarak sorumluluk alınması, Mültecilere yapılacak çalışmalara mültecilerin katılımını sağlayarak çalışmaların etkinliğini artırmak ve mültecileri kendi toplumu için bir şeyler yapma konusunda harekete geçirerek topluma kazandırmak, Bölgemizdeki mültecilerin verilerini tutarak eğitimli, meslek sahibi kişileri tespit ederek iş piyasasına katılımını ve yerel halk ile kendi halkı arasında köprü vazifesi görmesinin sağlamak.
KADEM İLETİŞİM BİLGİLERİ info@kadem.org.tr kademorgtr KademOrgTr