İçindekiler BİRLİK DERGİSİ. 2 Saygıdeğer TESUD Ailesi Em.Tümg. Melih TUNCA SEN BEN YOK, BİZ VARIZ. Sayı: 198 Ekim-Kasım-Aralık 2012



Benzer belgeler
IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

MİLLİ MÜCADELE TRENİ

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU. Ekonomik Durum:

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak Üçlü İtilaf...

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876)

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

OSMANLI İMPARATORLUĞUNU SARSAN SON SAVAŞLAR HANGİLERİDİR?

C D E C B A C B B D C A A E B D D B E B A A C B E E B A D B

BATI CEPHESİ'NDE SAVAŞ

Lozan Barış Antlaşması

Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923)

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

İÇİNDEKİLER İLKSÖZ... 1

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU PLANI VE KAZANIM TESTLERİ

Sosyal bilgiler öğretmeninin verdiği bu bilgiye dayanarak Mustafa Kemal Paşa ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

ABD NİN KURULMASI VE FRANSIZ İHTİLALİ

SAYFA BELGELER NUMARASI

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

BALKAN AVASLARI. alkan Savaşları, I. Dünya. Harbinin ayak sesleri niteliğinde olan iki şiddetli silahlı çatışmadır. Birinci Balkan Savaşı nda

HOCAİLYAS ORTAOKULU. ÜNİTE 1: Bir Kahraman Doğuyor T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK-8

T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK TESTİ

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı.

ATATÜRK. Mustafa Kemal Atatürk, 1881 yılında Selanik'te doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

1895: Selanik Askeri Rüştiyesi ni bitirdi, Manastır Askeri İdadisi ne girdi.

Sunum ve Sistematik 1. BÖLÜM: MUSTAFA KEMAL İN HAYATI

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

DURAKLAMA DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

AVRUPA VE OSMANLI (18.YÜZYIL) GERİLEME DÖNEMİ

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI BAŞLANGIÇ

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ Atatürk İlkeleri ve İnkilâp Tarihi 1 1.Ders

Mustafa Kemal Atatürk ün Hayatı

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERLİK HAYATI

İNKILAP TARİHİ VİZE BÖLÜMÜ ALTIN SORULAR. 1- Osmanlı da ilk kez yabancı ülkeye seyahat eden padişah kimdir? CEVAP: Abdülaziz.

Prof. Dr. İlhan F. AKIN SİYASÎ TARİH Beta

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

İÇİNDEKİLER... SAYFA NUMARASI 1. Genelkurmay Başkanlığının Afyon ve Kocaeli mıntıkalarındaki duruma dair 3 Ekim 1921 tarihli Harp BELGELER

Yrd. Doç. Dr. Ercan KARAKOÇ Yıldız Teknik Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölümü

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

MİLLÎ SAVUNMA ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜK MÜZESİ

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

T.C İnkılap Tarihi Ve Atatürkçülük

İÇİNDEKİLER. A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiye"nin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5

8. SINIF T C İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ

7. Yayınlar 7.1 Uluslar arası hakemli dergilerde yayınlanan makaleler (SCI & SSCI & Arts and Humanities)

I.DÜNYA SAVAŞI ve BALKANLAR

En İyisi İçin. Cevap 1: "II. Meşrutiyet Dönemi"

L 1 S E ... TURKIYE CUMHURiYETi INKILAP TARiHi VE ATATURKÇULUK KEMAL KARA ÖNDE YAYINCILIK

TESALYA (YUNANİSTAN) SAVAŞI PULLARI ( )

ATATÜRK ün Balmumu Heykelleri

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

ÖZGEÇMİŞ Profesör Tarih/Yakınçağ Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fak. 2014

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK


Edirne Tarihi - Edirne nin Yaşadığı İşgaller. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

YAZILI SINAV SORU ÖRNEKLERİ TARİH

Devrim Öncesinde Yemen

A) Siyasi birliklerini geç sağlamaları. B) Sömürge alanlarını ele geçirmek istemeleri. C) Sanayi devrimini tamamlayamamaları

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

A. Sırp İsyanları B. Yunan İsyanları

KURTULUŞ SAVAŞI ( ) Gülsema Lüyer

TEOG Tutarlılık. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Haftalık ders sayısı 2, yıllık toplam 74 ders saati Kategoriler Alt kategoriler Ders içerikleri Kazanımlar Dersler arası ilişki IV.

6 Mayıs Başkomutanlık kanunu süresinin meclisçe tekrar uzatılması. 26 Ağustos Büyük Taarruzun başlaması

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Sarıkamış. Dersleri. Yılmadan Yorulmadan Dr. Cihangir Dumanlı

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5

1881: Selanik te doğdu.

İKİNCİ MEŞRUTİYET DÖNEMİ. Neslihan Erkan

İÇİNDEKİLER... SUNUŞ III

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ

Fevzi Karamw;o TARIH 10 SHTEPIA BOTUESE

Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Ziyareti:

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI NARLIDERE YATILI BÖLGE ORTAOKULU TC İNKILAP TARİHİ DERSİ AÇIK UÇLU DENEME SINAVI 1

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi, Cilt/Volume 3, Sayı/Number 2, Aralık/December 2014, ss

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ü Ölümünün 78. Yılında Saygı ve Minnetle Anıyoruz

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

SELANİK ALMANYA VE FRANSA KONSOLOSLARININ ÖLDÜRÜLMESİ 1876

Y. Lisans Kurmaylık Kara Harp Akademisi Doktora İnkılâp Tarihi Ankara Üniversitesi Unvan Alan Üniversite Yıl Doçent Profesör

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

EN UZUN YÜZYIL ( ) II. Abdülhamit Dönemi Siyasi Olayları

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük DİRİLİŞİN DESTANI: SAKARYA

SAYIN BASIN MENSUPLARI;

SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TARİH

BURDUR VE ISPARTA OSB LERİ İÇİN ATIKSU ARITMA TESİSİ YAPIMI İLK ADIM ATILDI

ENSTİTÜ/FAKÜLTE/YÜKSEKOKUL ve PROGRAM: MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ-ELEKTRIK-ELEKTRONIK MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ DERS BİLGİLERİ. Adı Kodu Dili Türü Yarıyıl

Uygulanacak ekonomik politikalar, istihdam ve üretime öncelik tanımalı, politikaların temelini insan oluşturmalıdır.

Transkript:

BİRLİK DERGİSİ Sayı: 198 Ekim-Kasım-Aralık 2012 Yayın Sahibi TESUD Genel Merkezi Adına İmtiyaz Sahibi, Başyazar ve Genel Yayın Yönetmeni Melih TUNCA (Em. Tümg.) Tel: (0312) 418 20 54 / 119 Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mustafa ÖZMEN (Em. Tuğg.) Tel: (0312) 418 21 34-418 20 54 / 118 Basın Yayın Başkanı ve Dergi Müdürü Haluk SEÇKİN (Em. P.Alb.) Tel: (0312) 418 20 54 / 121 SEN BEN YOK, BİZ VARIZ 2 Saygıdeğer TESUD Ailesi Em.Tümg. Melih TUNCA 4 7 8 18 21 İçindekiler Menemen (Kubilay) Olayı Em.Tnk.Alb.İzzettin ÇOPUR Duygusal ve Bilişsel Zeka Em.Alb. Necip BELEN Balkan Savaşları 100 üncü Yılı Em.Tuğg. Mustafa ÖZMEN Dostluğun Temeli,Erdeme Duyulan Sevgi ve Saygı Araştırmacı Yazar Hüseyin ÖNDER Vermek ve Almak Üzerine TESUD Bas.Yay.Bşk.lığı Dergi Sorumlusu ve Görsel Tasarım Fevziye ACIÖZ Tel: (0312) 418 20 54 / 124 tesudmerkez@gmail.com Yayın İdare Merkezi Türkiye Emekli Subaylar Derneği Selanik Cad. No: 34/6 06650 Kızılay / ANKARA Web: www.tesud.org.tr Belgegeçer (Faks): (0312) 418 08 64 E-posta: tesudmerkez@gmail.com 22 24 26 Emeklilik:Yeni bir Başlangıç Halit YILDIRIM Mirasçılık ve Veraset İşlemleri TESUD Hukuk Müşaviri O.Gülşen UZ Sivilleşme Budur TESUD Bas.Yay.Bşk.lığı Yayın İdare Merkezi Tel (0312) 418 20 54 Yayın Türü Yerel Süreli Yayın Basımcı Sonsöz Gazetecilik Matbaacılık Reklamcılık İnş. San. ve Tic. Ltd.Şti. İvedik OSB. Matbaacılar Sitesi 35. nci Cadde No:56-58 Yenimahalle/ANKARA Tel:(0312) 394 57 71 Belgegeçer (Faks): (0312) 394 57 74 Basım Tarihi (Gün / Ay/ Yıl) Yeri 21/12/2012 ANKARA Dergimizde yayınlanan yazılar yazı sahibinin düşüncesini yansıtır, TÜRKİYE EMEKLİ SUBAYLAR DERNEĞİ ni hiçbir suretle bağlamaz. 3 ayda bir yayınlanır. Gönderilen yazı ve resimler basılsın, basılmasın iade edilmez. Yazılar için telif hakkı ödenmez.para ile satılmaz. Aidatını ödeyen üyelerimize parasız gönderilir. Reklam sayfalarının içeriği konusunda bütün sorumluluk reklam verene aittir. ISSN: 1302-5058 BİRİMİZ HEPİMİZ, HEPİMİZ BİRİMİZ İÇİN 28 30 32 34 35 37 40 Dünya Gaziler Federasyonu Em.Kur.Alb.Vedat YÜKSEL Koca Çınar Em.P.Yb. Adnan AKAN TESUD Şube Etkinlikleri Karikatür Em.P.Kd.Alb. Mehmet Saim BİLGE Birlik Dergisi 2012 Dönemi Yazarlarımız TESUD Bas.Yay.Bşk.lığı Birlik Dergisinden Üyelere Duyuru TESUD Bas.Yay.Bşk.lığı Aramızdan Ayrılanlar Birlik, Sayı: 198 Ekim-Kasım-Aralık 2012 1

Melih TUNCA Em.Tümg. TESUD Genel Başkanı Saygıdeğer TESUD Ailesi, 2012 yılının bu son dergisi (198 inci sayı) ile tekrar sizlerle birlikte olmaktan, duygu ve düşüncelerimizi sizlerle paylaşmaktan dolayı duyduğumuz mutluluğu belirterek satırlarıma başlamak istiyorum. Bilindiği üzere, TESUD Genel Merkez Yönetim, Denetim ve Disiplin Kurulu Başkan ve Üyeleri olarak 06-07 Nisan 2010 tarihlerinde yapılan TE- SUD 14 üncü Olağan Genel Kurul Toplantısı sonucunda sizlerin teveccühleriyle bu anlamlı görevi üstlenmiş bulunmaktayız. 05 Nisan 2013 tarihinde başlaması planlanan 15 inci Olağan Genel Kurul Toplantısına az bir sürenin kaldığı bu günlerde, TESUD Genel Merkezinin Yönetimini üstlenen bizler ; derneğimizin yürürlükteki mevzuatı çerçevesinde yönetilmesi için azami hassasiyeti göstermek suretiyle bizlerden sonra bu görevi devralacak arkadaşlarımıza mümkün olduğunca sorunsuz bir görev teslim etmenin gayreti içerisinde olduğumuzu belirtmek isteriz. 2012 yılı sonu itibariyle görevimiz süresince aşağıda özetlenen bazı icraatlarımız hakkında üyelerimizin birkez daha bilgilendirilmesinin uygun olacağını değerlendirmekteyiz ; - Görevin devralınmasını müteakip, yapılan planlama çerçevesinde Şubelerimiz yerinde ziyaret edilerek görüş alışverişinde bulunulmuş, sorunları bulunan Şubelerimizin karşı karşıya kaldıkları sıkıntılara göre gerekli işlemler yapılmış, bu bağlamda dönemimizde Gelibolu, Konya, Lüleburgaz, Edremit, Manisa, Narlıdere Şubelerimiz ile Bostancı ve Topkapı Temsilciliklerimiz kapanmak durumunda kalmış, Foça Temsilciliğimiz açılmış, - Mayıs 2010 tarihi itibariyle 4.471 olan üye sayımız, Temmuz 2012 tarihi itibariyle 7.120 olmuş, - Üyelerimizin değişik konularda karşılaştığı sorunlar (kamp tahsisi, orduevi bandrol ücreti, akıllı kart / günü birlik giriş kartı değişiklik teklifleri, askeri hastaneler ile ilgili hususlar, temsil/görev tazminatı konusu, SGK ile ilgili konular vb.) ilgili makamlara iletilmiş, sonuçlanmayan konular takip listesine alınmış, - Üyelerimiz için Memnuniyet, İyileştirme ve Yönetim Anketi hazırlanmış ve alınan cevaplar değerlendirilerek gerekli girişimler başlatılmış, - TESUD İnternet Sitesi yenilenmiş ve güvenli ortamda üye girişine imkân sağlanmış, - Devre ve TESUD Şube Başkanları Toplantıları icra edilerek, ulaşılan sonuçlar ilgili makamlar ile üyelerimize iletilmiş ve takip listesine alınmış, - Türkiye nin Kendi Koşulları ve Durumu Çerçevesinde, Milli Güvenlik İle İlgili Konular, Kurumlar, Kurumlar Arası İlişkiler Yeni Anayasa Ça- 2

lışmalarında Nasıl Yer Almalı temalı Anayasa Paneli düzenlenmiş, Panel Sonuç Raporu ilgili makamlara iletilmiş, - Tutuklu / Hükümlü meslekdaşlarımızın maruz kaldıkları mağduriyeti gündeme getirmeye yönelik faaliyetlere, derneğimizin mevzuatı ve mesleki dayanışmamız çerçevesinde yardımcı olunmaya özen gösterilmiş, kendileri bir plan dahilinde ziyaret edilerek, bu konularda gerekli kamuoyu bilgilendirmeleri yapılmış, - Ayrıca, bu konuda kamuoyunun aydınlatılması maksadıyla, özellikle Anıtkabir / Ankara da ve Maçka / İstanbul da toplantılar düzenlenmiş ve diğer benzer toplantılar için bilgilendirmeler yapılmış, - Kıbrıs Türk Milli Mücadelesi ve Bu Mücadelede TMT nin Yeri konulu uluslararası sempozyuma katkı sağlanmış, - KKTC Emekli Subaylar Derneğinin, WVF (Dünya Eski Muharipler Federasyonu) ye katılımı için gerekli çalışmalar yapılmış ve bu konuda olumlu mesafe alınmış, - Türkiye Emekliler Günü kutlamaları kapsamında, 30 Haziran tarihinin (Atatürk ün emekliye ayrıldığı tarih); Dünya Emekliler Günü olarak kabul edilmesine ilişkin BM Genel Sekreterliğine teklifde bulunulmuş, - TESUD İç Çalışma Yönetmeliği ve TESUD İç Denetim Yönergesi hazırlanarak yürürlüğe konulmuş, TESUD Tüzüğünün güncellenmesi çalışmaları sonuçlanma aşamasına getirilmiş, - TESUD ile MSB arasında protokol kapsamında kiralanan gayrimenkullerin kira bedellerinin ne şekilde ödeneceği konusunda bir sulh protokolu imzalanmış, - TESUD logosu, Türk Patent Enstitüsü ne müracaat edilerek tescil ettirilmiştir. - Ayrıca, son zamanlarda, bazı basın organlarında kendisini emekli TSK mensubu olarak belirten kişi / kişilerin TESUD u hedef alan eleştirilerine yer verilmiş olup, bu basın organlarına gerekli bilgilendirmeler yapılmış, TESUD un kendisinden bilgi talep eden her kişiyi bilgilendirdiği, ancak bu tür kişi / kişilerin yanlış bilgilerle basını da kullandığı, basının bu tür konularda öncelikle kendisinin de objektif bir araştırma yaparak kamuoyunu doğru bilgilendirmesinin uygun olacağı, aksi takdirde saygınlığına gölge düşeceği ifade edilmiştir. Kamuoyu, Devre Başkanlarımız ve Üyelerimiz de bu konuda bilgilendirilmiş olup, dergimizin bu sayısında ve TESUD İnternet Sitemizde de de yer almıştır. Değerli TESUD Ailesi ; ülkemizin bulunduğu kritik coğrafya tarih boyunca bütün devletlerin ve milletlerin dikkatini çekmiş, iştahını kabartmış, bu uğurda nice kanlar dökülmüş, dökülmeye de devam etmektedir. Merkezi bölge olarak adlandırılan bu bölgede birlik ve beraberlik içinde olmayan devlet ve milletlerin ağır yaralar almaları kaçınılmazdır. Bu konuda milletçe bizlere düşen tarihi görev, birlik ve beraberlik içerisinde Ulu Önder Atatürk ve silah arkadaşlarının emanet etmiş olduğu vatanımıza sahip çıkmak, onu korumak ve kollamak, bizden sonraki nesillere aynı şekilde teslim etmektir. Bu duygu ve düşüncelerle; TESUD Ailesine, meslektaşlarımıza ve TESUD a gönül veren tüm dostlarımıza saygı ve sevgilerimizi sunuyor,yeni yılınızı kutluyoruz. 3

Menemen de Kubilay ın [1] 23 Aralık 1930 tarihinde şehit edilmesine neden olan irtica olayı, İstanbul da Erenköy Ziya Paşa Köşkü nde ikamet eden 84 yaşındaki Nakşibendî tarikatı lideri Erbilli Şeyh Esat ile oğlu Mehmet Ali tarafından hazırlanmış, Manisa Askerî Hastanesi imamlığından emekli olan Laz İbrahim Hoca tarafından da teşvik ve tahrik edilmiş, mürteci Derviş Mehmet ve adamlarınca da hunharca icra edilmiştir. Şeyh Esat ve tarikatının amacı; Cumhuriyet Hükümeti ni yıkmak, Atatürk ilke ve inkilaplarına aykırı olarak saltanat ve şeriatı getirmek, tekke ve zaviyeleri açmak, şapkayı yasaklayıp yeniden fesin kullanılmasını sağlamaktı. Menemen olayında önemli etkinliği olan Laz İbrahim Hoca, olaydan önce Erbilli Şeyh Esat tarafından Manisa ya sözde baş Halife olarak atanmıştır. Anılan şahıs, Manisa ve civarındaki ilçe ve köylerde Nakşibendî tarikatını yaymaya çalışmış; ayrıca, Cumhuriyet rejimi ve inkılâplar aleyhinde konuşmalar yapmıştır. Dolayısıyla irticaî hareketlerin oluşmasına ön ayak olmuştur. Laz İbrahim Hoca tarikatın bir toplantısında da Kubilay ı şehit eden Giritli Derviş Mehmet in Mehdîliğini ilân etmişti. [2] Kubilay olayının elebaşısı olan Mehdî Derviş Mehmet ve gerici grubu, 06 Aralık 1930 Cumartesi günü akşamı Manisa da tatlıcı Hüseyin in evinde yaptıkları son toplantıda, Menemen de gerçekleştirecekleri irtica eyleminin planını hazırlamışlardı. İrtica grubu, Manisa dan hareket ederek Paşaköy, Sümbüller ve Bozalan köylerinden temin ettikleri silahlarla birlikte 23 Aralık 1930 Salı günü sabahı Menemen den gelmiş ve buradaki Müftü (Köseköy- Kesikköy) mescidine girmişlerdir. Mürtecilerden mescitte mihraba asılı bulunan (üzerinde Lâ İlâhe illallah inna fetahneke suresi yazılı) yeşil bayrağı alarak birlikte olayın cereyan ettiği Belediye Meydanı na gelinmiş ve orada bulunan halka... MENEMEN (KUBİLAY) OLAYI (23 ARALIK 1930) İzzettin ÇOPUR Em.Tank.Alb. TESUD Üyesi Din elden gidiyor, kâfirler bizi dinimizden ayırmaya çalışıyor, şapka giymeye zorluyorlar.. diyerek esnafı dükkânlarını kapatmaya ve kendilerine katılmaya zorlamışlardır. Mehdî Derviş Mehmet, ayrıca, Kendisinin peygamber olarak geldiğini, şeriatı yerine getireceğini, Menemen in 70.000 Müslüman (Bazı yayınlarda 70.000 Arap askeri, bazı yayınlarda Halife Ordusu tabiri kullanılmaktadır) tarafından kuşatıldığını, Şeriat bayrağı altına girmelerini, girmeyen- Şehit Piyade Asteğmen Mustafa F. KUBİLAY lerin kılıçtan geçirileceğini, askerin silah atamayacağını, kendilerine top ve merminin işlemeyeceğini ifade ederek halkı ayaklandırmıştır. [3] Mürteci grubunun meydandaki bu eylemlerine Menemen Jandarma Bölük Komutanı Yzb. Fahri Bey müdahale ederek dağılmalarını istemiş, ancak bu gerici ve yobaz grubu ile orada bulunan halk dağılmamıştır. O sırada Giritli Derviş Mehmet ise Yzb. Fahri ye Ben Mehdîyim. Şeriatı ilân ediyorum. Bana kimse mukavemet edemez. Çekil karşımdan demiştir. Mehdînin bu sözü orada bulunan Menemen halkının bazıları tarafından alkışlanmıştır. [4] Ayaklanan bu gerici topluluğun tehlikeli hareketlerini ilk seferde kontrol altına alabilmek amacıyla Menemen de konuşlu 43 ncü Piyade Alayından P. Atğm. Mustafa Fehmi Kubilay görevlendirilmiştir. Kubilay eratın cephane almasını beklemeden 26 mevcutlu müfrezesi ile birlikte olayın cereyan ettiği Hükümet Konağı na (Belediye Meydanında) doğru hareket etmiştir. [5] Kubilay, eczane yolunu takip ederek olay mahalline gelmiş, müfrezesine süngü taktırmış ve erleri müfreze çavuşunun komutasına bırakarak ayaklanan mürtecilerin yanına gitmiştir. Meydanda Mehdî Derviş Mehmet ile karşılaşmış ve kendisine yaptıkları hareketin suç olduğunu ve bu kanunsuz ey- 4

leme son vermelerini, kan dökmeden buradan çekip gitmelerini söylemiştir. Ancak, bu arada yere düşmüş ve Mehdî Derviş Mehmet in mavzer kurşunu ile yaralanmıştır (bazı kaynaklarda mürtecilerden birinin silahından atılan mermi ile yaralandığı belirtilmektedir). [6] Olay mahallinde bulunan Kubilay ın müfrezesi irticaî gruba ateş açmış; ancak, silâhlarında manevra mermisi bulunduğundan dolayı etkili olamamıştır. Bunu fırsat bilen Mehdî Derviş Mehmet ise, Bakın bana mermi işlemiyor. diyerek daha da cür etlenmişti. Kubilay, ağır bir şekilde yaralanmıştır. Kubilay, meydandaki hükümet binasına girmek istemiş; fakat binanın giriş kapısı kapalı olduğu için girememiştir. Bu nedenle, Hükümet binasının hemen yanındaki Kazez Camii bahçesine girmiştir. Mehdî Derviş Mehmet; Şamdan Mehmet ile birlikte Kazez Camii bahçesinde bitkin bir vaziyette bulunan Kubilay ı sürükleyip, bir ayağı ile vücuduna basmak suretiyle yüz üstü yatırıp bıçakla boynundan keserek, başını gövdesinden ayırmış, saçlarından tutarak taşa vurduktan sonra meydana tekrar dönüp camiden aldıkları yeşil bir bayrağın (sancağın) tepesine takmıştır. Böylece, Cumhuriyet ordusunun kahraman bir genç subayı, asil Türk evladı Kubilay canavarca bir hisle şehit edilmiş, cehalet ve taassubun kurbanı olmuştu. [7] Mehdî Derviş Mehmet ve irticai cani grubu, bu cinayetle yetinmeyip Kubilay ın başını Menemen sokaklarında dolaştırmış, bu sırada kendilerine müdahale eden Şevki ve Hasan adlı kahraman iki bekçiyi de öldürmüşlerdir. Olay yerinde toplanan 250-300 e yakın ahali ise Kubilay ın şehit edilmesi esnasında donuk, hissiz ve seyirci kalmış; hatta bir kısmı olayı tasvip edercesine alkış tutmuştu. Çok hızlı gelişen bu menfur olaya müdahale etmek üzere 43 ncü Piyade Alay Komutanlığınca Yzb. Ragıp Çaldıran Bey ile Yzb. Abdülbahri Bey in komutalarında makineli tüfekle takviyeli iki bölük görevlendirilmişti. Bölük Komutanlarınca şehir içinde en önemli bina, tesis, yol ve kavşaklarda gerekli önlemler alındıktan sonra halkın dağılmaları, evlerine gitmeleri, aksi takdirde ateş edileceğine dair uyarılar yapılmıştı. Ancak, bu uyarılara uyulmadığı gibi gericilerin Bize kurşun işlemez, biz şeyhiz, dervişiz... demeleri üzerine ateş açılmış ve bu ateş esnasında Kubilay ı şehit eden Derviş Mehmet ile birlikte Sütçü Mehmet ve Şamdan Mehmet öldürülmüşlerdir. Olaya karışanların yargılanması; Menemen Olayı ndan sonra General Mustafa Muğlalı Başkanlığında kurulan Askerî Mahkeme, Cumhuriyet ve rejim düşmanlarını 15 Ocak 1931 tarihinden itibaren Menemen Zafer İlkokulu salonunda Türk Ceza kanununun 146,150 ve 151nci maddelerine göre (Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını değiştirmeye zorla teşebbüs ettikleri ve bunlara yardımda bulundukları, Mehdî Derviş Mehmet in Mehdîliği için harekete geçtiğini bildikleri halde hükümete haber vermedikleri, tekkelerin kapatılmasından sonra tarikat ayini icra eyledikleri...) yargılamaya başlamış ve sonuçta TBMM nin de onayını müteakip 37 idama mahkûm sanıktan 28 i, 03 Şubat 1931 tarihinde Kubilay ın şehit edildiği yerde ve Menemen in muhtelif yerlerinde idam edilmişlerdi. 50 sanık ise muhtelif hapis ve ağır hapis cezalarına çarptırılmış; ayrıca, 27 sanık ise beraat etmiştir. [8] Dönemin Cumhurbaşkanı M.Kemal ATATÜRK ve Başbakan İsmet İNÖNÜ nün olayla ilgili açıklamaları; Olaylardan bir hafta sonra 01 Ocak 1931 tarihinde TBMM nde Başbakan İsmet (İnönü) Paşa olay hakkında özet olarak;...kubilay olayı yüzlerce seneden beri dini siyasete alet eden bütün hareketlerin yeniden ortaya çıkmasıdır. Bu zavallılar lâikliğe karşı gelerek şeriat istemektedirler. Gerçekte ise menfaatlerini kaybetmişlerdir. Onu istiyorlar... [9] demiştir. Gazi Mustafa Kemal Paşa ise, 27 Aralık 1930 tarihinde Ordu ya, Gnkur. Bşk. Mareşal Fevzi Çakmak a gönderdiği mektupta özetle; Kubilay Bey in şehit edilmesinde mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Menemen deki ahaliden bazılarının alkışla onaylamaları bütün Cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hadisedir. Menemen de halktan bazılarının hataları bütün millette acıya sebep olmuştur. Kubilay a yapılan saldırının Cumhuriyete karşı yapıldığını, cüret edenlerle destekçilerinin takip edileceği kesindir. Büyük ordunun kahraman genç subayı ve Cumhuriyet in idealist öğretmen heyetinin kıymetli üyesi Kubilay ın temiz kanı ile 5

Cumhuriyet in hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır. demiştir. [10] ATATÜRK, 08 Şubat 1931 tarihinde Ege bölgesinde yaptığı bir gezide de;...halkın saflığından istifade ederek milletin maneviyatına tasallut eden kimseler ve onların takipçi ve müritleri elbette bir takım cahillerden ibarettir. Milletimizin önünde açılan kurtuluş ufuklarında fasılasız yol almasına mani olmaya çalışanlar hep bu müesseseler ve bu müesseselerin mensupları olmuştur. Türk milletinin bunlardan daha büyük düşmanı olmamıştır. Bunların mevcudiyetini müsamaha ile telâkki edenler, Menemen de Kubilay ın başı kesilirken lakaydine seyretmeye tahammül ve hatta alkışlamaya cesaret edenlerle birdir [11] demiştir. Devrim Şehidi Asteğmen KUBİLAY ile Bekçi Hasan ve Bekçi Şevki halen, Menemen Ayyıldız Tepe de, onlar için hazırlanmış anıt mezarda, ebedi istirahatgahlarında, bizi; İnandılar, dövüştüler, öldüler Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz dizeleri ile selamlamaktadırlar. Ruhları şad olsun Kubilay Anıtı (Ayyıldız Tepe) Kaynakça: [1] Kubilay ın ailesi, 1902 yılında Girit ten Adana Kozan a gelmiş, daha sonra Antalya ya, oradan da İzmir e gelip yerleşmişlerdi. Mustafa Fehmi Kubilay ın babasının adı Hüseyin, annesinin adı Zeynep olup, 1906 yılında İzmir de doğdu. 1926 yılında Bursa Öğretmen Okulu nu bitirdi. 1928 yılında öğretmen Fatma Vedide ile Aydın da evlendi. Askerlik görevini yedek subay olarak gittiği Menemen de yaparken ayaklanan şeriatçılar tarafından 23 Aralık 1930 tarihinde başı kesilerek şehit edildi. Kubilay, ülkesini seven, Atatürk devrimlerine bağlı, milli konularda duygulu, inandığı ve bağlandığı fikirleri ısrarla savunan atak bir öğretmendi. Atğm. M. Fehmi Kubilay, Atatürkçü Düşünce Sisteminin temel taşı olan Laikliğe ve Cumhuriyetimize karşı yapılan haince saldırıların kurbanlarından birisidir. [2] Hikmet Çetinkaya; Kubilay Olayı ve Tarikat Kampları, Çağdaş Yayınları, İstanbul, Mart 1995, s.16 17 [3] Kemal Üstün; Menemen Olayı ve Kubilay, Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1981, s. 22, ayrıca; Gnkur. ATA- SE Bşk.lığı Arşivi, CD Koleksiyonu; Kls.: 135; D.: 1; F.: 1-49 [4] TBMM Zabıt Ceridesi, 25 nci İn ikat, c. 25, (02 Şubat 1931), s. 76, ayrıca; Gnkur. ATASE Bşk.lığı Arşivi, CDİ Koleksiyonu; Kls.: 135; D.: 1; F.: 2-414 [5] ATASE Bşk.lığı Arşivi; Menemen Ayaklanması, Klasör No: 135, Dosya: 1, s. 48 (23 Aralık1930 08 Temmuz 1933) [6] Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, III, Sayı:8, İzmir,1999, s, 183 [7] Cemaleddin Saraçoğlu; 23 30 Aralık 2958 Tarihleri Arasında Cumhuriyet Gazetesinde Yayımlanan Askeri Savcılık İddianamesi, (Bk. Kemal Üstün; s.60) ayrıca; Gnkur. ATASE Bşk.lığı Arşivi, CD Koleksiyonu, Kls.: 135, D.:1, F.: 1-51/2-414/1-14, D.: 2, F.: 2-535 [9] Kemal Üstün; s. 18 (Yeni Asır Gazetesi: 4 Ocak 1931 s.4) [10] Cumhuriyet Gazetesi; 28 Aralık 1930, s. 1, ATATÜRK ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, Ank.2006,s.608 [11] Milliyet Tan Gazetesi; 09 Şubat 1931 6

DUYGUSAL VE BİLİŞSEL ZEKA Necip BELEN Em. Alb. TESUD Üyesi Geçmiş çağlarda Hükümdarlar, Arenalarda, vahşi hırsların göstergesi olan ve köleler arasında ölüme varan gösteriler düzenlerlerdi Bu gösteriler, zaman içinde günümüze, dövüş amaçlı boks ve kick-boks ismi ile spor salonlarına,stadyumlara ve ringlere kadar girmişlerdir. 1980 yılı sonlarına doğru ülkemizde de tanınmaya başlayan ve yine dövüş amaçlı AİKİDO adlı spor dalı Japon uyruklu Morihei Uheshiba tarafından 1925 yılından itibaren geliştirilerek günümüze kadar gelen dövüş sanatıdır. Aikido üzerine inceleme yapan ve bunu öğrenen Amerikalı Terry Dobson nun bir anısını Başkent Üniversitesi yazarlarından Yücel Aksoy şöyle aktarıyor: Tery Dopson,banliyö treniyle Tokyo da evine dönerken,sarhoş,kılıksız,iri yarı bir işçi trene bindi. Küfürler ederek etrafa saldırmaya başladı.kompartmanda herkes huzursuz oldu. Dövüş sanatını iyi bilen Tery, duruma müdahale etmeye karar verir ama, Aikido nun kişileri dövüşme zihniyetinden uzak tutan,insanlara hükmetmeyi men eden ve uzlaşma fikrini aşılayan mana ve önemi aklına gelince,bu huzursuzluğu nasıl halledeceğini düşünerek ayağa kalkınca,bunu gören sarhoş adam,hadi gel de sana unutamayacağın bir Japon dersi vereyim diyerek Tery ye doğru yönelir.artık çatışma kaçınılmazdı. Tery,nasıl hareket edeceğini düşündüğü sırada, topluluk içinden yaşlı bir adam gür ve neşeli bir sesle Hey diye bağırdı. Bu sesi duyan sarhoş, 70 yaşlarında olan bu adama döner,yaşlı adam yine sakin ve neşe dolu bir hareketle sarhoşa, gel bakayım yanıma der. Sarhoş, sen ne diyorsun be moruk! Ne istiyorsun diyerek yaşlı adama doğru yönelir. Yaşlı adam, sakin,telaşsız, ne içtin bakalım?, sorunca, sarhoş, sana ne moruk!sana ne. Yaşlı adam yine sakin ve şirin eda ile, elbette bana ne.ama merak ettim.bende içmeyi çok severim.sarhoş, saki içtim,tamam mı?.beyenemedin mi? Yaşlı adam, çığlık atarak Harika! Harika diyerek,biliyormusun? benimde en sevdiğim içki sakidir.karımla her akşam küçücük bahçemizde baş başa bunu içeriz.sarhoş sakinleşmeye başladı. Bende böyle bir bahçeyi özlemişimdir.yaşlı adam,eminim seninde şirin bir karın vardır dedi.sarhoş, benim karım öldü,hıçkırarak karısının ölümünü,işini ve her şeyini kaybettiğini ve şimdiki durumdan çok utandığını sözlerine ekledi. Tery, istasyonda trenden inerken,yaşlı adam ile sarhoşun derin bir samimiyet içinde sohpete daldıklarını gördü. Tery,Aikido konusunda çok şey öğrenmişti. Ama bir çatışma kaçınılmaz olduğunda yaşlı adam kadar başarılı atlatamayacağını fark ederek daha çok şey öğrenmesi gerektiğini anladı. Yaşlı adam zekasını kullanarak sarhoşu yola getirmesini bildi. İşte burada hakim olan faktör Duygusal zeka bu olsa gerek dedi. Ben,bu anıdan şu sonuca varıyorum.beklenmedik olayların karşısında çok fazla eğitim ama yetersiz deneyim. Tery de kendisi söylüyor zaten, Aikido konusunda çok şey öğrendim ama daha çok şey öğrenmem lazım,deneyimsizim diyor. Bilişsel (beyin yeteneği) zeka olarak adlandırılan IQ, eğitimsel yöntemlerle geliştirilirse de Prof. Yazar Ungan,IQ bilişsel zekanın insanlarda, 65 yaşından itibaren 75 yaşına kadar ağır ağır zayıflamaya başlar ve ondan sonra da duygusal zeka EQ başlar der. Davranış ve beyin ilimleri konularını inceleyen Daniel Goleman,Mayer ve Salovey adlı psikologlar da, EQ (duygusal)zekânın,eğitim dalları ile geliştirilen IQ (bilişsel) zekâdan daha önemlidir.çünkü; Kişi, ani olaylar karşısında, kendisinin ve karşısındakilerin his ve duygularını inceler, deneysel ve duygusal yeteneği ile karar verme yeteneğini çalıştırır görüşündedirler.eğitimde,bilim felsefesine değer veren Prof. Alan Sokal da,okullarda bilim derslerinden önce bilimsel düşünce derslerine ihtiyaç var.yöntemi öğrenen öğrenci kendisi de bilim yapabilir. Prof. Christofher Eppig ise bulaşıcı ve sıtma gibi hastalık ile çocuklarda görülen bağırsak kurtlarının bilişim IQ zekâ üzerinde etkili olduğu görüşündedirler. 7

BALKAN SAVAŞLARI 100 ÜNCÜ YILI (1912-2012) Mustafa ÖZMEN Em. Tuğg. TESUD 2 nci Başkanı 1.GİRİŞ: Osmanlı Devleti, kurulduğu 1299 tarihinden itibaren, topraklarını batıya Balkanlara,doğuya Anadolu ya doğru genişletti. 1352 yılında Gelibolu nun fethi ile başlayan Balkanlara yürüyüş, çok hızlı gelişmiş; Edirne 1361, Sofya 1367, Manastır 1382,Selanik 1387 de, Anadolu da ise; Ankara 1360, Konya 1466, Sivas 1398,Adana, Malatya, Diyarbakır 1515-1516 tarihlerinde fethedilmişti. Görüleceği üzere; Sofya Malatya dan 148 yıl, Selanik Adana dan 128 yıl, Manastır Kahramanmaraş tan 130 yıl, daha eski Osmanlı toprağıdır. Edirne 1368 den 1453 e kadar, 85 yıl Osmanlı Devletinin Başkentliğini yaptı. Osmanlı Devleti; Balkanların fethine paralel olarak, Anadolu dan Türk aileler getirerek, Balkanların Türkleştirilmesi politikası izlendi ve gerçekleştirildi. Osmanlı, 1352 den 1912 Balkan bozgununa kadar, yaklaşık 560 yıl yönettiği Balkan coğrafyasında yaşayan; Bulgar, Yunan, Sırp, Rumen, Arnavut halklarına karşı hiçbir zaman dini, etnik kimliklerine baskı yapmadı, onları, hak ve hukuk şemsiyesi altında, vatandaşı olarak muhafaza etti. Hiçbir döneminde, öteki olarak görmedi, canlarına kast etmedi, zulüm yapmadı. 2. 1800 1911 YILLARI ARASINDA, BALKAN- LARDA VE OSMANLI DEVLETİNDE GELİŞME- LER: 1789 tarihinde Fransız ihtilali oldu ve insan hakları beyannamesi yayımlandı. Fransız ihtilali; Liberalizm, Milliyetçilik ve Sosyalizm akımlarının gelişmesine sebep oldu. Hürriyet ve Liberalizm, Hükümetlerin siyasetinde ve toplumların teşkilatlanmasında temel prensip olarak kabul edildi. Osmanlı Devleti çeşitli ırk, din, dil ve kültüre sahip toplumlardan meydana geliyordu. 18 inci Yüzyılın sonlarında meydana gelen ulusçuluk ve bağımsızlık hareketleri devlet içinde hızla yayıldı. Bunun sonucunda 19 uncu Yüzyıldan itibaren ülke topraklarında bir çok isyan çıktı. Osmanlı Devleti üzerinde, emelleri olan devletler (Fransa, Rusya, İngiltere vb.) bu emellerini gerçekleştirmek için; Hıristiyan toplulukları, isyana hazırladılar, isyan ettirdiler, bilahare isteklerini Osmanlı Devletine dikte ettirdiler. Osmanlı Devletinin toprak bütünlüğünü ve bekasını sarsan gelişmeler: a. 6 Mart 1821; Eflak-Buğdan İsyanı, b. 6 Nisan 1821; Mora İsyanı. (Mısır Valisi M.Ali Paşa tarafından bastırıldı.), c. 7 Ekim 1826; Rusya-Osmanlı Devleti arasında AKKERMAN Sözleşmesi imzalandı ve; (1) Sırbistan a özerklik tanındı, (2) Eflak-Buğdan a Rusya nın onayı alınarak, yerli beyler atanacaktı. ç. 20 Ekim 1827; Rus-Fransız-İngiliz donanmaları NAVARİN/ MORA Limanında, Osmanlı donanmasını yaktı, d. 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı; Ruslar batıda Edirne ye, Doğuda Erzurum a kadar geldiler. 14 Eylül 1829 da Edirne Antlaşması, imzalandı ve ; (1) Sırbistan ve Eflak- Buğdan a daha önce tanınmış haklar genişletilecek, topraklar Osmanlı Devletinde kalmakla beraber,türkler buraları terk edecekler, (2) Yunanistan a bağımsızlık verilecek (24 Nisan 1830), (3) Bütün TÜRKLER Yunanistan dan çıkarılacak. Yunan isyanı sonunda,osmanlı Devletinin parçalanması hızlandı. Osmanlılar daha önce de toprak kaybetti, fakat kaybettiği topraklar üzerinde bağımsız bir devlet kurulmadı. Hıristiyan bir topluluğun Yunanistan da bağımsız devlet kurması, Balkanlar- 8

da bulunan diğer Hıristiyan topluluklara da kötü örnek oldu. Valiler, başlarına buyruk hareket etmeye başladılar. Ayrıca diğer Hıristiyan toplulukları da Rumlar gibi bağımsızlıklarını kazanmak için isyan etmeye başladılar. e. 1853 de başlayan Kırım Savaşı 1856 da imzalanan Paris Antlaşması ile sona erdi. f. 24 Ağustos 1854; Osmanlı Devleti tarihinde ilk kez İngiltere ye borçlandı. g. 18 Şubat 1856; Islahat Fermanı yayımlandı: Fransa, İngiltere ve Avusturalya nın baskıları ile 18 Şubat 1856 günü İstanbul da Patrik, Hahambaşı ve Metropolitlerin de katıldığı toplantıda okundu; (1) 1839 Tanzimat Fermanı gereğince, her din ve mezhepte bulunanların mal ve can emniyeti ile ilgili tedbirler, uygulamaya sokulacak, (2) Müslüman ile Müslüman olmayanlar, kanun önünde eşit olacak, (3) Şehir ve kasabalarda bulunan Kilise, Manastır, Mezarlık, Okul ve Hastane gibi yerlerin tamir veya yeniden yapılmasına izin verilecek, (4) Irk, din, dil farkı gözetilmeden hiç bir mezhep diğerinden üstün sayılmayacak, (5) Müslüman olmayanlar devlet hizmetlerine, askerlik görevlerine ve okullara eşit olarak kabul edilecek, (6) Bütün cemaatler okul açılabilecek, (7) Mahkemeler açık olacak, keyfi cezalar verilmeyecek ve hukuk eşitliği içinde çalışacak. Bu ferman; Avrupa Devletlerinin kendi siyasi ve iktisadi menfaatlerini korumak, diğer bir ifade ile maddi ve manevi emperyalizm zihniyetini gerçekleştirmekten başka bir esasına dayanmamaktaydı. Osmanlı Devleti, Islahat Fermanıyla sadece şekil yönünden hükümranlık haklarını kurtarabildi. ğ. Avrupa Devletleri Fermanın yayımlanmasından kısa bir süre sonra Osmanlı Devletinin iç işlerine karışarak, ülkede iç ve dış olayların çıkmasına neden oldular. Bu olaylardan bazıları; Cidde ve Suriye olayları (15.07.1858), Eflak ve Buğdan birliğinin kurulması, Karadağ İsyanı (1853-1862), Sırbistan nın İsyanı ve bağımsızlığını kazanması (1858-1867) (Sırbistan da yaşayan Türkler Sırbistan ı boşaltacaktı.), Girit İsyanı (1866-1869), Yemen İsyanı (1871-1873), Hersek İsyanı (1875-1876). h. 30 Mayıs 1876: Padişah Abdülaziz Dolmabahçe Sarayı karadan ve denizden kuşatılarak, tahttan indirildi. 31 Ağustos 1876: 2 inci Abdülhamit 34 yaşında padişah oldu. ı. Osmanlı - Rus Savaşı /93 Harbi (1877-1878): Yeşilköy /Ayastefanos Antlaşması (03 Mart 1878) ve Berlin Kongresi (13 Haziran-13 Temmuz 1878): (1) Bulgaristan prensliği kurulacak, (2) Yunanistan a bir miktar toprak verilecek, (3) Bosna Hersek, Avusturya tarafından işgal edilip yönetilecek, (4) Girit Adasına verilen özerklik genişletilecek, (5) Karadağ, Sırbistan ve Romanya bağımsız devlet olacak, (6) Kars, Ardahan ve Batum Ruslara verilecek, (7) Ermenilerin bulunduğu Anadolu illerinde, Islahat yapılacak. Görüldüğü üzere, Berlin Kongresi adeta; Osmanlı Devletini paylaşma pazarlığının yapıldığı bir toplantıydı. - Berlin Kongresi kararlarıyla, Osmanlı Devleti 287.500 Km² toprak kaybetti. - Ermeni sorunu adı altında Osmanlı Devletinin iç işlerine karışma fırsatı yaratıldı. i. Osmanlı Devleti, 1881 yılında resmen iflasını bildirdi. Devletin başlıca yedi gelir kaynağı, yabancı alacaklıların idaresine verildi. Yabancılar, alacaklılar idaresi (Duyun-u Umumiye) ni kurdu. j. İttihat ve Terakki Cemiyetinin baskılarıyla, 24 Temmuz 1908 de 2 inci Meşrutiyet ilan edildi. k. 05 Ekim 1908; Avusturya, Bosna Hersek i işgal etti.(bosna Hersek halkından isteyenler, Osmanlı ülkesine göç edebileceklerdi.). l. 05 Ekim 1908; Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti. m. 13-26 Nisan 1909; 31 Mart İsyanı /İS- TANBUL 9

İttihat ve Terakki Cemiyeti (Genel Merkez / Selanik) nin baskıları sonucu, Padişah 2 nci Abdülhamit tarafından 24 Temmuz 1908 tarihinde ilan edilen 2 nci Meşrutiyet le ; Sansür kaldırıldı, ülkede Hürriyet ve adalet rüzgârları estirildiyse de, mutlakiyet tarafları Şeriatçılar ve Ordu da yapılan İshalat nedeniyle emekli edilen yaşlı, yeteneksiz ve alaylı subayları memnun etmedi. 13 Nisan 1909 günü; Osmanlı Devleti Başkenti, İstanbul da, Taşkışla da ast rütbedeki askerler tarafından isyan başladı. İstekleri; Şeriat her alanda tam ve kesin uygulansın. Harbiye Nazırı ve Meclis Başkanı görevden alınsın. Mektepli Subaylar yerine; Alaylı Subaylar alınsın (Ordu da subay mevcudunun yarısından fazlası alaylıydı. Yani mektep görmemişti.). Gelişmeler; Babıali de, Meclis istekleri kabul etti. Hükümet binası, 2500 asker tarafından kuşatıldı.mevcut Hükümet düşürüldü, yeni Hükümet kuruldu. Harbiye Nazırı ve 1 inci Ordu Komutanı görevden alındı. Birçok mektepli subay katledildi. 1 inci Ordu/İstanbul Birlikleri isyancılara katıldı. İstanbul daki devlet kuvvetlerinden hiç birinin isyanı bastırma imkânı ve ümidi yoktu. Hareket Ordusunun İstanbul a gelişi: İttihat ve Terakki Partisi Genel Merkezi (Selanik) den 15 Nisan 1908 günü; Padişaha, Sadrazama ve Meclis Başkanına telgrafla isyancıların isteklerini kabul etmemelerini, aksi halde 3 üncü Ordu (Selanik) ve 2 nci Ordu (Edirne) Birliklerinden oluşturulacak, Hareket Ordusunun İstanbul a gönderileceği bildirildi. Telgrafa cevap alınamadı. Hareket Ordusu 16 Nisan da İstanbul a ulaştı. Osmanlı Devleti tarihinde ilk kez Türk Askerleri birbiriyle çarpıştı. 26 Nisan günü isyan bastırıldı. Başkomutan, Padişah 2 nci Abdülhamit isyanının başlangıçından sonuna kadar; şaşkınlık ve sorumsuzluk içinde sessiz kaldı.sadrazam (Hüseyin Hilmi Paşa) sessiz ve sorumsuzluk içinde kaldı. Genelkurmay Başkanı (Ahmet İzzet Paşa) ülkenin karanlık geleceğini gördüğü halde olaylara seyirci kaldı, ne yazık ki müdahale etmedi. 27 Nisan 1908; 2 nci Abdülhamit tahttan indirildi ve Selanik e sürgüne gönderildi. n. 3 Temmuz 1910; Kiliseler Kanunu çıkarıldı. Bununla; İhtilaflı Kilise, mektep ve mukaddes yerlerde hangi unsurun nüfusu çok ise ona aittir esası kabul edildi (Oysa, Fatih Sultan Mehmet bu hakkı sadece İstanbul daki Rum Patriğine vermişti.). Kiliseler Kanunu ile Balkan Milletleri arasındaki düşmanlıklar sona erdi. o. 21 Mart 1910; Balkan Savaşından sadece 2 sene önce, 1878 den beri özerk prenslik, 05 Ekim 1908 de bağımsızlığını ilan eden Bulgaristan Kralı, Padişah 4 üncü Mehmet Reşat tarafından İstanbul a davet edildi, nişanlar verildi. Bu yetmezmiş gibi; Nisan 1910 da da Sırp Kralı Peter, İstanbul da Krallar gibi karşılanıp ağırlandı. 3. 01 OCAK - 08 EKİM 1912 TARİHLERİNDE BALKANLARDA VE OSMANLI DEVLETİNDEKİ GELİŞMELER: a. 29 Eylül 1911 18 Ekim 1912; İtalyan ların Trablusgarp ı işgali ve Uşi Anlaşması. Bu anlaşma ile; (1) Osmanlı Devleti Trablus ve Bingazi yi derhal boşaltacak ve buralara bağımsızlık verecek, İtalya buraları kendi topraklarına katabilecek, (2) İtalya geçici olarak Ege Denizindeki Oniki Adayı işgal edecek. Uşi Antlaşmasının yapılması, Trablusgarp ta bir yıldan beri canla başla çalışan ve başarılı durumda olan Türk Subaylarını (Mustafa Kemal, Enver Bey) manevi bir yıkıma uğrattı. b. Balkanlardaki Gelişmeler: (1) 13 Mart 1912; Bulgaristan ile Sırbistan arasında Osmanlı topraklarının paylaşılması hususunda dostluk ve ittifak antlaşması yapıldı. (2) 12 Mayıs 1912; Bulgaristan-Sırbistan arasında Askeri Sözleşme imzalandı. (3) 29 Mayıs 1912 ; Osmanlı Devletine karşı Bulgaristan ile Yunanistan arasında ittifak antlaşması yapıldı. 10

(4) Ağustos 1912 ; Osmanlı Devletine karşı Bulgaristan ile Karadağ arasında sözlü Antlaşma yapıldı. Aralarındaki çekişmeleri bırakan Balkan Devletleri Türkler e karşı Bulgaristan ın çevresinde birleştiler. Bu birliğin gerçekleşmesinde Rusya nın büyük rolü oldu. (5) 30 Eylül 1912 ; Balkan Devletleri seferberlik ilan ettiler. (6) 08 Ekim 1912; Karadağ, Osmanlı Devletine savaş ilan etti. (7) 17 Ekim 1912 ; Bulgaristan ile Sırbistan Osmanlı Devletine savaş ilan etti. (8) 18 Ekim 1912 ; Yunanistan Osmanlı Devletine savaş ilan etti. c. Osmanlı Devletindeki Gelişmeler: Balkanlarda ittifaklar kurulurken Osmanlı Yöneticileri kendi iç siyasi problemleriyle meşgul oluyorlardı. (1) Aleyhlerinde yapılan antlaşmalardan haberleri bile yoktu. (2) 18 Ocak 1912; İttihat ve Terakki Cemiyeti Meclisi Mebusanı fesh etti. Yapılan seçimi İttihat ve Terakki cemiyeti kazandı. (3) 16 Temmuz 1912;Sadrazam Sait Paşa istifa etti. (4) 22 Temmuz 1912; Sadrazamlığa Gazi Ahmet Muhtar Paşa getirilerek, tarafsız büyük kabine kuruldu. (5) Bu arada Trablusgarp Savaşı devam ediyor ve İtalyanlar Çanakkale yi zorluyordu. (6) Dış İşleri Bakanı Asım Bey 15 Temmuz 1912 de Meclisi Mebusanıda yaptığı konuşmada Balkanlardan vicdanım kadar eminim diyecek kadar ihanet içindeydi. (7) Avusturya, Sırbistan ın aldığı silahları ülkesinden geçme izni vermediği halde, aynı silahlar Selanik ten Belgrad a taşınabilmekteydi. İttihatçıların verdiği izin sayesinde 01 Ekim 1912 e kadar, bir yaz boyu, Selanik ten Belgrad a silah taşındı. (8) 29 Temmuz 1912 de ; Rumeli de bulunan eğitimli 120 tabur, 65.000 civarında Türk Askeri terhis edildi. (9) 22 Eylül 1912 de ; yarı seferberlik ilan edildi. (10) 01 Ekim 1912 de genel seferberlik ilan edildi. ç. Avrupa Devletlerinin Tutumu: Balkanlarda Statükonun korunmasını istiyorlardı. Avusturya ve Rusya büyük devletler adına 08 Ekim 1912 de bir bildiri yayınlayarak savaşın sonu ne olursa olsun Rumeli de sınır değişikliğini kabul etmeyeceklerini bildirdiler. Osmanlı Devleti bu bildiriyi kabul etti. 4- BİRİNCİ VE İKİNCİ BALKAN SAVAŞLARI: a. Birinci Balkan Savaşı: Birinci Balkan Savaşı; Karadağ ın 08 Ekim 1912, Bulgaristan ve Sırbistan ın 17 Ekim 1912, Yunanistan ın da 18 Ekim 1912 günü Osmanlı Devletine savaş ilan etmeleri ile başladı. Osmanlı Devleti, Birinci Balkan savaşına hazırlıksız girdi. Ordunun donanımı olmasına rağmen Rumeli de yığınak ve savaş düzeni, zamanında alınıp gerekli önlemler alınamadı. Ulaşım ve İkmal durumu yetersizdi. Subaylar arasında iç siyasi çekişmeler disiplini bozmuştu. Osmanlı Ordusu, savaşı iki ana bölgede sürdürdü. Doğu Ordusu; Trakya da Bulgarlara karşı, Batı 11

Ordusu da; Makedonya ve Arnavutluk da, Yunan, Sırp ve Karadağlılara karşı çarpıştı. (1) Doğu Ordusu; 22-23 Ekim 1912 Kırklareli Muharebesi bozgunlar serisinin başı oldu. Hazırlıksız bir ordunun sayı,silah ve sevk üstünlüğüne sahip düşman karşısında taarruza geçmesi felakete yol açtı. Bulgarlar savaşta en avantajlı durum olan stratejik taarruzda taktik savunma yaparak Türk hücumunu püskürttü ve derhal ileri harekata geçti. 29-30 Ekim Lüleburgaz Muharebesinde düzensiz bir şekilde çekilen Doğu Ordusu, Kuzey Cenahını Istranca Dağlarına dayayarak Pınarhisar ile Lüleburgaz arasında bir savunma hattı oluşturmaya çalıştı ama başaramadı. (2) Batı Ordusu; Sırpları Üsküp ün kuzeydeki Kamanova da karşılayan Batı Ordusu (Vardar Ordusu), burada da hazırlıksız olduğu halde taarruza geçti. Ne var ki Sırp birlikleri ardı ardına cepheye ulaştıkça çekilmek zorunda kaldı. Üsküp ve Manastır redif (yedek) tümenlerinin 23 Ekim gecesi, yağmur altında dağılarak kaçmaları, cephede kapatılamaz bir boşluk yarattı. Böylece 23-24 Ekim Kamanova Muharebeleri bozgunla sonuçlandı. Dağılan Vardar Ordusunun bakiyeleri Manastır ve Arnavutluk dağlarına çekildiler. Yunan Kuvvetlerinin üçte ikisine sahip Tesalya Ordusu ise 23 Ekim de Serfice ye girdi. 1 Kasım günü başlayan Yenice Muharebesi de koordinasyonsuzluk nedeniyle kaybedildi. Kasım ın ilk haftasında Selanik i almak için Bulgar, Sırp ve Yunan Orduları arasında yarış başladı. Selanik, tek bir silah atılmadan Tahsin Paşa tarafından görüşmeyle, teslim edildi. 9 Kasım da Yunan Ordusu Selanik e girdi. (3) Bulgar ilerleyişi ve durdurulması: 6 Kasım da Bulgarlar hiçbir direnişle karşılaşmadan Tekirdağ ı işgal ettiler.3 Kasım günü Çorlu yu alarak 3 gün dinlendikten sonra İstanbul a doğru yürüyüşe geçtiler. Tekirdağ da Marmara ya ulaşmış oldukları için Edirne ve Batı Ordusu ile tüm irtibat kesildi. Bu arada iki tarafta da kolera salgını baş gösterdi. Anadolu dan getirilen takviyelerle Çatalca da son bir direniş mevzii hazırlandı. Osmanlı Kuvvetlerinin iki katı sayı ve silah üstünlüğü olan yüksek moralli Bulgar Ordusu,17-18 Kasım Çatalca muharebesinde durdurulabildi. (4) Batı Ordusunun son durumu: Toplanmaya çalışan Batı Ordusunun bakiyeleri Yunan ve Sırp orduları arasında kalarak 15-19 Kasım Manastır muharebesinde yenilince Makedonya da son umutlarda yok oldu. 20 Kasım da Arnavutlar bağımsızlıklarını ilan ettiler. Ne var ki Sırp Ordusu 22 Kasım da Ohri, 28 Kasım da Arnavutluk merkezi konumundaki Debre ye girdi. (5) 1913 yılı başında umutsuz girişimler: Kamil Paşa hükümetinin Düşmanın bütün taleplerini kabul edeceği söylentisi üzerine, İttihatçılar, başlarında Binbaşı Enver Bey olduğu halde 23 Ocak 1913 günü hükümet merkezini bastı. Olay tarihe Babıali Baskını olarak geçti. Harbiye Nazırı Nazım Paşa öldürüldü ve Mahmut Şevket Paşa Başkanlığında yeni hükümet kuruldu.2 Şubat günü Bulgarlar Ateşkesin sona erdiğini ilan ettiler. Yeni hükümet hiç değilse Edirne yi kurtarmak amacıyla 8 Şubat günü Şarköy e çıkarma yaptı ama, Bulgarlar çabuk toparlandığı gibi Bolayır dan taarruza geçen Türk Birliklerde başarısız oldu. 6 Mart da Yanya düştü.26 Mart ta Edirne, 23 Nisan da İşkodra Kaleleri teslim oldu. Batı Ordusunun sağ kalan askerleri Mayıs ve Haziran da deniz yoluyla ülkeye getirildi. 30 Mayıs 1913 Londra Antlaşması ile Enez-Midye hattının batısındaki tüm Osmanlı toprakları terk edildi. b. İkinci Balkan Savaşı: Osmanlı Devletinin beklenmeyen bir şekilde ve kısa sürede Balkanlarda çekilmesi bölgede güç boşluğunun meydana gelmesine neden oldu. Bu otorite boşluğu nedeniyle, Balkan Devletleri işgal ettikleri yerleri kendi aralarında paylaşmada bile anlaşamadılar. 30 Haziran-31 Temmuz 1913 tarihleri arasında birbirleriyle savaşa tutuştular. Osmanlı Devleti de, Balkan Devletleri arasında başlayan çatışma üzerine 19 Temmuz 1913 de harekete geçti ve 25 Temmuz 1913 de Edirne yi Bulgaristan işgalinden kurtardı. 12

Osmanlı Devleti Meriç nehrinin batısına asker göndermek istedi, fakat Avrupalı büyük devletler müdahale ederek 30 Mayıs 1913 tarihli Londra Antlaşmasının değiştirilemeyeceğini bildirdiler. Bulgaristan ile Osmanlı Devleti arasında 29 Eylül 1913 de İstanbul Antlaşması imzalandı ve ; - Bulgaristan; Kırklareli, Dimetoka ve Edirne yi Osmanlı Devletine bırakacak, - Meriç Nehri Türk-Bulgar sınırı olarak kabul edilecek, - Bulgaristan da kalan Türkler Bulgarlarla eşit haklara sahip olacak, isteyen 4 yıl içinde Osmanlı Devletine göç edebilecek. 5. BALKAN SAVAŞLARINA HAZIRLIK VE İCRA SAFHALARINDA OSMANLI DEVLETİ NİN YAPMIŞ OLDUĞU HATALAR: a. Strateji; sadece harekatın yönetimini değil, savaşın idari, ekonomik, diplomatik yönlerinin hedefe yönelik şekilde yürütülmesi ve askeri güç unsurlarının öngörülen hareket tarzına uygun şekilde hazırlanmasını içerir. Bu bütünlük yoksa, insiyatif karşı tarafın eline geçer. Bu anlamda, Balkan savaşlarında insiyatif Balkan Devletlerine verildi. b. Balkan Devletleri tarafından kurulan ve gizli tutulan ittifaklar İstanbul da çeşitli kaynaklardan duyulmasına rağmen zamanın hükümetleri tarafından ciddi olarak üzerine gidilmedi ve Eylül 1912 ye kadar kayıtsız kalındı. Hatta, Dışişleri Bakanı Asım Bey 15 Temmuz 1912 de konunun tartışıldığı Meclisi Mebusanda yaptığı konuşmada Balkanlardan vicdanım kadar eminim diyecek kadar ihanet içindeydi. c. Balkan Devletleri 30 Eylül de, Osmanlı Devleti 01 Ekim 1912 de genel seferberlik ilan etti. Bu durumda, Osmanlı Yönetimi; (1) Muhalefetteki İttihat ve Terakki Cemiyeti; Harp taraftarıydı. (2) Ahmet Muhtar Paşa Hükümeti; Barış yoluyla çözümden yanaydı. (3) Harbiye Nazırı Nazım Paşa ; Harp taraftarıydı. (4) Doğu Ordu Komutanı Abdullah Paşa ; Barış yoluyla çözümden yanaydı. (5) Hükümet 6 Ekim 1912 de Balkanlarda tansiyonu düşürmek, barışı sağlamak için Rumeli Islahatını yürütebileceğini bildirdi. Görüleceği üzere, Osmanlı Devleti üst yönetiminde; amaç, değerlendirme, birlik beraberliği ve 600 yıllık devlet yönetiminde, kurumlara itaat yoktu. ç. Osmanlı Devleti;1821 Edirne antlaşmasından beri, batılı büyük devletlerin istekleri üzerine hemen her antlaşmaya konulan, Türklerin; Yunanistan ı, Sırbistan, Eflak, Buğdan, Bulgaristan ı Terk Etme maddelerinin konulmasını, Türklerin 600 yıllık vatanlarından, yurtlarından, Balkanlardan sürülmelerini, milyonlarca insanın yok olmasını, soykırıma uğramalarını önleyici hiçbir tedbir almadı. d. 1821 Mora-Yunan isyanından 1912 yılına kadar; Hıristiyan din adamlarının, başta Fransa ve Rusya olmak üzere Avrupa büyük devletlerinin desteğinde, Rum, Bulgar, Sırp, Rumen, Karadağ en sonunda Arnavutların kurmuş oldukları; Komita, Çete örgütlerini, düzenli ordularından daha etkin daha acımasız bir şekilde kullanırken, Osmanlı Devleti böyle bir örgütlenmeye gitmedi. e. Savaş devam ederken, İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından; hükümete baskın yapılması, Harbiye Nazırının öldürülmesi, Sadrazamın değiştirilmesi anlaşılacak bir durum değildi. f. Ağustos-Eylül 1912 Asker kaydırma /Terhisi; Trakya daki en iyi bir tümen, İtalyanlara karşı İzmir e, 34 Tabur ise isyan çıkan Yemen e gönderildi. 29 Temmuz 1912 Rumeli de bulunan eğitimli 120 Tabur,65.000 Asker de hiç gereği yokken, batılılara karşı iyi niyet gösterisi için terhis edildi. g. 29 Temmuz 1912 de terhis edilmeye başlayan erler, daha köylerine varmadan, bu defa seferberlik ilanı ile tekrar silah altına çağrılmışlardı. Bu durum erler arasında, büyük hoşnutsuzluk yarattı, yeniden birliklerine katılmaları gecikti, seferberlik tamamlanamadan harbe girildi. ğ. Osmanlı Devleti, yaklaşık 900.000 kişiyi silah altına almayı planladı, ancak 300.000 civarında askeri silah altına alabildi ve bu eğitimsiz askerlerle savaşa girdi. 13

h. Sırbistan ın, Osmanlı Devletine karşı kullanmak üzere Fransa dan aldığı silahların (Topların), 16 Temmuz 1912 ye kadar, Selanik limanından Belgrad a götürülmesine müsaade edildi. ı. Osmanlı Yönetimi; (1) Kendisine karşı olanlara karşı tedbir almadı ve bu devletlerin aralarındaki sürtüşmeleri arttıracak her hangi bir girişimde bulunmadı. (2) Balkanlardaki gelişmelerin imparatorluğun temelini sarsacak olaylar olduğunu değerlendiremedi. (3) Balkan Savaşı ndan sadece 2 sene önce; Bulgar Kralı ve Sırbistan Kralını İstanbul a davet edip, onları şaşaalı törenlerle karşılaması, onlara nişanlar vermesi bunların yaptıklarının tamamını onaylıyorum, anlamında yanlış mesaj verdi. (4) 03 Temmuz 1910 da Kiliseler Kanunu nu çıkardı. Böylece; Rum, Bulgar ve Sırpların aralarındaki en önemli anlaşmazlığı kendi eliyle kaldırarak tarihi hata yaptı. i. Ordu üst kademesindeki fikir ayrılıkları ve irtibat kopukluğu hat safhada idi. j. Balkan devletleri, orduları 2 aydır yoğun hazırlıklar içinde olduğu bilindiği halde, hiç bir hazırlık yapılmadı. k. Osmanlı, Doğu ve Batı orduları başlangıçta stratejik savunma yapıp, dengeyi sağladıktan sonra taarruzu düşüneceği yerde, başlangıçta taarruz ederek, bozguna sebep oldu. l. Selanik gibi stratejik bir şehir tek kurşun atılmadan teslim edildi. m. Batı ordusunda, redif (yedek)tümenlerine kritik, hatta, stratejik görevler verilmesi, bozgun ve yenilgiyi hazırladı. n. 2 nci Abdülhamit 1876 yılında Padişah olur olmaz donanmayı Haliç e hapsetti, bu durum 1909 yılına kadar devam etti. Donanma görev yapamaz hale getirildi. Ege ve Akdeniz de hiçbir varlık gösterememesine sebep oldu. 6. SONUÇ: a. Türkler; Anadolu, Ortadoğu ve Akdeniz den önce vatan yaptıkları, 560 yıl yönettikleri, Balkanları tamamen kaybetti. b. Avrupalı büyük devletlerin amacı olan, Türkleri ve Müslümanları Balkanlardan atma istekleri gerçekleşmiş oldu. c. Türkler; Batılı büyük devletlerin teşviki ile Balkan milletlerinin insani değerlerini nasıl kaybettiklerini, tehciri, katliamları, vahşeti, sürgünü yaşadılar. Şeref ve haysiyetlerinin nasıl ayaklar altına alındığını gördüler, esareti yaşadılar. Balkanlar da Türk Soykırımının Bilançosu Sürgün Ölüm 1683-1699 Budin-Belgrad 100.000 150.000 Soykırımı 1770-1783 Kırım-Balkan-Mora 180.000 120.000 Soykırımı 1790-1791 Besarabya- Boğdan 100.000 60.000 Soykırımı 1805-1828 Sırp İsyanı 100.000 30.000 1821-1833 Mora Soykırımı 120.000 100.000 1876-1878 Tuna-Edirne-Selanik- 1.200.000 700.000 Bosna Soykırımı 1912-13 Balkan Soykırımı 1.200.000 980.000 1770-1913 Girit ve Adalar 250.000 150.000 Soykırımı 1913-1991 Bulgaristan Türkleri 2.000.000 40.000 Soykırımı 1922-2012 Batı Trakya Soykırımı 500.000 25.000 1992-1995 Bosna Soykırımı 1.000.000 200.000 1923 Mübadele 500.000 1923-2012 Yugoslavya 900.000 Romanya dan Göçler Toplam 8.150.000 2.555.000 Balkan Soykırımı, yalnızca Balkan Savaşlarıyla sınırlı değildi. 1683 ten itibaren Balkan topraklarını yitirmeye başlayan Osmanlı, her geri çekilişinde yüzbinlerce ölü ve yaralı bırakmış, milyonlarca Türk insanı ise Anadolu ya göçmek zorunda kalmıştı. Tabloda, Türklerin yaşadığı büyük soykırımın Batılı bilim adamları tarafından da kabul edilen ölüm ve zorunlu göç bilançosu görülmektedir. 14

15

ç. Edirne nin geri alınması Enver Beyi (Enver Paşa) öne çıkardı. Bu gelişme, Osmanlı Devletini 1 inci Dünya Harbine sürükledi. 7. ALINMASI GEREKEN DERSLER: a. Devleti yönetenler; (1) Yurtiçi ve Yurtdışında ülke aleyhine olan gelişmeleri görmemezlikten, bilmemezlikten gelmemeli, tedbir almamazlık etmemeli. (2) Alacakları kararlarla milli menfaatlere halel getirmemeli, geleceğimizin ipotek altına alınmasına sebep olmamalı. (3) Dış siyasette, sözünüzün; milli gücünüzün etkinliği oranında dinleneceğini, yapılan anlaşma maddelerine, verilen sözlere, bağlı kalınacağını bilmeli. (4) Mali bakımdan iflas etmiş, tüm gelir kaynaklarına el konulmuş bir devletin bağımsız dış politika izleyemeyeceğini bilmeli. (5) Uluslararası ilişkilerde bir şey alınıyorsa, bir şey isteneceğini veya bir şey verileceğini bilmeli. 16 (6) Dış ülke liderlerini davet ederken; davet etme zamanını, kimi davet edeceğini, ziyaretin ne anlama geleceğini çok iyi değerlendirmeli. (7) Müzminleşmiş, çözümü uzun yıllardır devam eden uluslararası problemleri çok iyi analiz etmeden, biz bunu çözeriz deyip, devlet menfaatlerini heba etmemeye özen göstermeli. Dış siyasette atılan adımın geri alınamayacağını bilmeli. (8) Devletin bekasının; yüksek değerlere sahip komuta kademesi olan, iyi eğitilmiş, iyi teçhiz edilmiş, disiplinli ordulara sahip olmakla mümkün olabileceğini bilmeli. b. Bireyler ve halk, devleti yönetenlerin emanetidir, namusudur. Yönetenler; vatandaşı için ne olurlarsa olsunlar diyemeyeceğini, onların bugünü ve uzak geleceğini planlamak, tedbirler almak zorunda olduğunu, bunun bir vicdan ve insanlık görevi olduğunu bilmeli. c. Devleti yönetmenin; Devletin tüm organlarının koordineli bir şekilde çalışması anlamına geldiği bilinmeli.

ç. Vatandaş yöneticilerini seçerken; vatanını, milletini, canından aziz bilenleri seçmeye azami titizlik göstermeli. d. Düşman karşısında, dış siyasette iktidar ile muhalefet tek yumruk olmalı. e. Önce vatan diyemeyenlere, ülke yönetiminde yer verilmemeli. Vatanı olmayan bireyin özgür ve hür yaşama hakkı olmadığı herkesçe bilinmeli. f. Ordu kesinlikle siyasete girmemeli. Siyasilerde ordu içine girme gayreti içinde olmamalı. g. Ordu üst kademe yöneticileri; güvenilir, vatanını canından aziz bilen, bu ülkeden başka ülkede yaşayamayacaklar arasından seçilmeli. ğ. Ülke silahlı kuvvetlerinin (Ordunun); eğitimi, personel tedariki usul ve esasları, statüler, barış zamanından itibaren, açık, net, bilgi ve hakkaniyet esasına dayalı terfi ve atama sistemi geliştirilmeli ve uygulanmalı. h. Azınlıkların, bağımsızlığa giden yolunun; (1) Dış destekli demokratik hakların verilmesi. (2)Bunların biraz daha genişletilmesi. (3)Özerklik verilmesi. (4)Siyasi konjonktüre göre bağımsızlık ilanı, sıralı adımlarının atılması ile gerçekleştirildiğinin tarihi bir gerçek olduğu, devleti yönetenler ve oy kullanan vatandaşlarca bilinmeli. ı. Psikolojisi bozulmuş, içinden ruhu alınmış orduların savaşamayacağı bilinmeli. Son Söz: Ey. Türk evladının evladı; -600 yıllık ana yurdun BALKANLAR dan nasıl sürgün edildiğini, ecdadının kimler tarafından, nasıl, soykırıma uğratıldığını, katledildiğini, 100 yıl devam eden bu süreçte, seni korumayan, seni biçare bırakan devlet yöneticilerini, sakın unutma. -Seni, Anadolu da da yaşatmamaya ant içmiş, sana SEVR i dayatanları sakın unutma. -Bizi, bu umutsuzluk deryasından kurtaran, başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşlarını asla unutma. -Sakın ha, geçmişe takılıp kalma, günü unutma; çok çalış, memleket meselelerine ilgisiz kalma, bana neci olma, yöneticilerini denetle, uyanık Tarih i tekerrür diye tarif ediyorlar; hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi? Mehmet Akif ERSOY ol, güçlü ol, bu coğrafyada ancak güçlü olanlara hayat hakkı olduğunu bil. Kaynakça: 1- Siyasi Tarih (1789-1939), (Doç. Dr. Ahmet Eyicil / Gün Yayınları Mayıs 2005 Ankara) 2- Tek Adam Mustafa Kemal (1881-1919), (Şevket Süreyya AYDEMİR, Remzi kitapevi,1969 İstanbul) 3- Tarih Dergisi, (Ekim 2012 Sayı:45) 4- Atlas Tarih özel sayı,(eylül 2012 Sayı:16) 5- Mübadiller, (Yılmaz GÜRBÜZ, Elips yayınları, Ocak 2007 Ankara) 6- Balkan Savaşı ve 1913 Batı Trakya Türk Cumhuriyeti, (Süleyman Sefer CİHAN, Yeni Batı Trakya Dergisi, İstanbul) 7- Bozgun,(Hafız Hakkı Paşa, Tercüme Gazetesi 1001 temel eser) 8- Balkan Harbi Tarihi (1912-1913), (Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı, Genelkurmay,1979) 9- Balkan Harbi Tarihi, (Aram ANDONYAN, Sander yayınları,1975) 10- Balkanlar ve Osmanlı Devleti, (Sacit KUTLU, İstanbul Bilgi Üniversitesi yayınları,2007) 11- Osmanlı ve Balkanlar, (Fikret ADANIR, Surciya FAROQHİ, İletişim yayınları,2011) 12- Balkan Savaşı Günlüğü,(Gustav Von HOCH- WACHTER, Türkiye İş Bankası Kültür yayınları,2008) 13- On yıllık Harbin Kadrosu, 1912-1922: Balkan- Birinci Dünya ve İstiklal Harbi,(İsmet Görgülü, Türk Tarih Kurumu Basımevi,1993) 17

DOSTLUĞUN TEMELİ, ERDEME DUYULAN SEVGİ VE SAYGI Hüseyin ÖNDER Araştırmacı Yazar Kendimizi ısız bir adada tüm gereksinimlerimiz karşılanmış şekilde düşünelim. Ancak bu adada hiç insan olmadığını varsayalım. Adada seyrettiğimiz güzellikleri, geceleri gökyüzündeki yıldızları anlatacak bir dostumuz olmasa yanımızda, bundan hoşlanabilir miyiz? Böyle bir yaşama kaçımız ne kadar süre katlanabiliriz? Sevdiğimiz, güvendiğimiz, iyi görüştüğümüz, aramızda gönül bağı olduğuna inandığımız kişilere dost deriz. Dost bildiğimiz bu kişilerin; iyi günlerimizde bizim kadar sevineceğini, kötü günlerimizde de bizim kadar üzüleceğini düşünürüz. Etrafımızda, böyle birilerinin var olduğunun bilinmesi ne kadar güzel bir duygu değil mi? Böyle olmasa sevincimizi paylaşmak üzüntümüze katlanmak her halde çok daha zor olurdu. Dostluğu geliştiren bizdeki bu duygu ve düşünceyi oluşturan nedir? Gereksinmelerimiz ya da güçsüzlüğümüz mü? Tek başımıza yapamayacağımız bir işi başkasının yardımıyla yapmak, sırası bize geldiğinde şimdiden karşılığını yerine getirmek midir? Yoksa bu, dostluğun bir özelliğimidir? Dostluğun doğasında çıkar duygusundan ziyade karşılıklı sevgi bağı mı vardır? Yoksa adına erdem dediğimiz, bir insanda bulunması gereken ve insana hizmet eden pozitif değerler bulunuyor da bunlar mı kendine sevgi çekiyor dostlukta? Kendilerini görmediğimiz halde erdemlerini duyduğumuz insanlara sevgi duymamız, bundan mı? Erdemli olduğunu sezdiğimiz kişilerle dost olabileceğimizi düşünürüz. Çıkar kaygısından uzak içten gelen bir dostluk sevgisiyle oluşan bu yakınlaşma, duygu ve düşüncelerimizi harekete geçirir. Bunun kaynağı doğadır. Çünkü doğada her şey benzerini arar bulur ve onları sevgiyle birbirine yaklaştırır. Bu nedenle, erdemli insanların, erdemli insanları sevmeleri yerinde bir davranıştır. Bir insan ne oranda erdem ve bilgelikle donanmışsa dost edinmek ve bir dostun yakınlığını kazanmaya o oranda yaklaşır. Dostluğun temeli erdeme duyulan sevgi ve saygıya dayandığına göre, insan bunlardan ayrılırsa dostlukta kalmaz. Bu nedenle dosttan, onurlu şeyler istemeyi ve dost uğruna onurlu şeyler yapmayı ilke olarak kabul etmeliyiz. Dostluğun en büyük düşmanları; mal mülk, para hırsı, şan, şöhret, çekişmeleridir. Bunlardan, ne dostluklar bozulmuş ve dostlar arasında düşmanlıklar girmiştir. Dostlardan doğru olmayan bir şey istenmemelidir. Dostundan böyle bir istekte bulunan kimse, onun doğru olmayan bir şeyi yapmadığını düşünmeden, dostluk kurallarına uymadığını söyler. Oysaki doğru olmayan bir şeyi yapmamak onurlu bir davranıştır ve dosttan da bu beklenir. Bunu düşünmeden, dostumuzun nasıl olursa osun isteğimizi yerine getirmesini beklersek, bu aramızdaki dostluğu bozmakla kalmaz, nefrete de yol açar. Çıkar düşüncesi; dostluğu doğurmaz, dostluğu kendine gerekçe yapar. Bu gibilerinin dostluk hakkındaki düşünceleri dinlenmemelidir. Böyle bir ilişkide; sevgiye, bağlılığa ve güvene yer yoktur, bunun yerine kuşku ve kaygı vardır. 18

Bu tür ilişkide bulunan, sevgi, saygı gerçek değildir. Çıkar ilişkisine dayanan dostluklarda, ne kadar az dostunuz olduğunu eğer bir gün düşerseniz, anlarsınız. Çünkü böyle zamanlar; onların isteklerini yerine getiremeyeceğiniz gibi onlara karşılık, veremeyeceğiniz zamanlardır. İşte insanlar dostlarını bu gibi zamanlarda öğrenirler. Dostluğumuz zayıf olursa iyi günde, kötü günde de dostunuz sizi yüz üstü bırakıp gidebilir. Dostlukta, değişmeyen aynı ilişkilerimizi sürdürebileceğimiz dostlar seçmeliyiz. Onun için dostlarımızı seçerken, onları denemeden karar vermemeliyiz. Onları tanımak için onlara fırsat verdikten sonra onları dost olarak benimseyelim. Aradığımız sürekliliğin temelinde kararlılık ve bağlılık vardır. Bunlardan emin olduktan sonra onlara olan sevgimize yol verelim Dostumuzla bozuşmamaya özen göstermeliyiz. Ancak; böyle bir şey başa gelirse ilişkimizi hemen kesmemeli dostluğun yavaş yavaş sönmesi sağlanmalıdır. Dostlardan beklenmeyen bir davranış gördüğümüzde, öncelikle gereksinimiz olsa bile ondan bir şey istemeyelim. Onları, ziyaret edip, halini hatırını sormayalım. Dostla ayrılırken, dostluğun bozulmasını düşmanlığa çevirmemek gerekir. Bir zamanlar yakın olduğumuz ve dost kabul ettiğimiz birisine böyle bir davranışta bulunmamız doğru olmaz. Bu gibi sakıncaların doğmaması için ne uygun olmayanı sevmeli ne de çabuk sevmeli ancak sevebileceğimiz kişilerle dostluk kurmalıyız. Onlara sevgimizi vermeliyiz. Dostluğun gücünün ne denli büyük ve değerli olduğunu düşünmeliyiz. Dostluğu, insanın bir ikinci kendisi gibi düşünmesi gerekir. Dostlarımızı uyarırken sert olmamaya özen göstermeliyiz. Uyarılarımızda haklı üslubumuzda nazik olmalıyız. Onlardan gerçekleri saklamamalıyız. Dostundan gerçeği duymak istemeyen kişinin umudu olmaz. Dostumuzun bizi uyarmasını sevinçle karşılamalıyız. Onun bizi uyarmasına değil yanılgıya düştüğümüze üzülmeliyiz. Bu gerçek dostluğun özelliklerinden biridir. Sizin söylediğiniz her şeye evet diyen bir dostunuz varsa böyle bir insanı dost edinmekle düşüncesizlik ettiğinizi düşünmelisiniz. Şayet bundan hoşlanıyorsanız sadece kendinize zarar verirsiniz ve bu dostluğunuz dostluk olmaktan çıkar. Bazı dost kabul ettiğiniz kişiler size karşı çıkarak da size dalkavukluk edebilirler. Bu duruma düşmemek içinde dikkat etmelisiniz. Kendimiz için yapamayacağımız katlanamayacağız nice işler vardır ki, dostlar uğruna yaparız. Bunları kendimiz için yaptığımızda, hiç de onurlu olmadığı halde bu işler, dostlar için olunca onurlu bir davranış olur. Dostlara yardım etmek zoruna kaldığımızda bazen kendi hoşumuza da gitmeyen bazı durumlarda kalabilir, buna katlanabiliriz, yeter ki; bu eylemimiz onursuz olmasın. İnsana yaraşır bir yaşam sürmek istiyorsak dostumuz olmadan yaşayamayız. Dostluğu ayakta tutan ve sürdüren ise erdemdir. Onsuz dostluk olmaz onu her şeyin üzerine tutarsak dostluğu yaşatabilir onu koruyabiliriz. 19

VERMEK VE ALMAK ÜZERİNE TESUD Bas.Yay. Bşk.lığı Şarkıcıların ve atletlerin ortak yönü nedir? Her iki meslek grubu da performanslarını sürdürmek için nefese ihtiyaç duyar. Bu kişilerin oksijen alımını maksimum seviyeye çıkarma tekniklerinden biri, tam nefes vermektir! Tam nefes verdiğinizde, taze havanın içeri girmesi için yer açmış olursunuz. Aynı zamanda, oksijen alan bir vakum yaratırsınız. Nefes alıp vermenin, vermek ve almak ile ne ilgisi vardır? Her ikisi de kendi dengesini sağlayan çevrimlerdir. Bir kez tam nefes verdiniz mi, bir daha nefes veremezsiniz. Geriye hiçbir şey kalmamıştır. Yeniden nefes vermeden önce, nefes almanız gerekir ki verecek nefesiniz olsun. Kulağa gayet basit geliyor, değil mi? Aynı ilke, vermek ve almak çevriminde de geçerlidir. Aldığınızdan çok fazlasını verirseniz, bir an gelecek, verecek hiçbir şeyiniz kalmayacaktır. Verdiğinizden çok fazlasını alırsanız, bir an gelecek, daha fazla birşey alacak yeriniz kalmayacaktır. Vermek ve almak çevriminde senkronizasyonu yitirdiğiniz oldu mu? Öyle ise birşeyler dengesini yitirmiş demektir. Ya yeteri kadar vermiyorsunuzdur ya da yeteri kadar almıyorsunuzdur. Ya da her ikisi birden. İşleri rayına oturtmak için, harekete geçmeniz gerekir. İşte size harekete geçmenizde yardımcı olabilecek birkaç fikir Yeterince ALMIYORSANIZ, alma eğiliminizi geliştirmeniz gerekir. Başkalarının size daha çok vermelerini sağlamaktan bahsetmiyoruz. Halihazırda size verilmekte olanın içinden daha fazlasını almaya açık olmalısınız. Zaten elinizin altında olan birşeyi kaçırmayın! Şunları yapabilirsiniz: 1. Biri size Harika ayakkabılar! ya da Hayatımdaki en büyük lütufsun gibi güzel bir söz söylediğinde, Teşekkür ederim deyin. Söylenenleri geri çevirmeyin; KABUL EDİN! Aç kalbinizin kapılarını açın ve karşınızdaki kişinin sizi takdir etmesini doğal karşılayın. 2. Biri sizi birşey yapmaya davet ettiğinde, dahil olduğunuzu ve istendiğinizi hissetmekten çekinmeyin. Açıklamalar ya da karmaşık nedenler aramayın. Durumu olduğu gibi kabul edin. 3. Yardım tekliflerini kucaklayın. Biri size nasıl yardımcı olabileceğini sorarsa, onu geri çevirmeyin. Size yardım edebilecekleri tüm yolları düşünün ve birini seçin; sonra da size yardımcı olmalarına izin verin. Pek çok insan, umutsuzluğa düşmek üzere olmadıkça yardımı reddeder. KESİNLİKLE ihtiyaçları olmadığında yardım alırlarsa, GERÇEKTEN ihtiyaçları olduğunda yardım alamayacaklarından korkarlar. Ama, işler bu şekilde yürümez. Yardım tekliflerini sürekli reddederseniz, akışı durdurursunuz. 4. İhtiyaç duyduğunuzda yardım isteyin. Duvar kağıdı seçmeniz gerekiyorsa ve duvar kağıdı mağazalarında bunalıyorsanız, renk ve tasarımdan iyi anlayan bir arkadaşınızı arayın ve sizinle birlikte gelmesini rica edin. 16 yaşındaki oğlunuz yüzünden uykularınız kaçıyorsa, daha büyük çocukları olan bir arkadaşınızı arayın ve endişelerinizi onunla paylaşıp paylaşamayacağınızı sorun ya da bir terapiste gidin. 5. Unutmayın, neye ihtiyacınız olduğunu bilmek sizin için ne kadar zorsa, sizi seven insanlar için o kadar daha zordur. Onlara yardımcı olun. Bilmelerini sağlayın. 20 Birlik, Sayı: 198 Ekim-Kasım-Aralık 2012