JOHANNESBURG ZİRVESİ: DAĞ FARE DOĞURDU AMA KİMSE ŞAŞIRMADI Feride Doğaner Gönel



Benzer belgeler
ULUSLARARASI ÇEVRE MEVZUATI

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

Bu nedenle çevre ve kalkınma konuları birlikte, dengeli ve sürdürülebilir bir şekilde ele alınmalıdır.

1 MEKÂN-EKOSİSTEM-ÇEVRE-EKOLOJİ- ÇEVREBİLİM: KAVRAMSAL TARTIŞMA

KÜRESEL ISINMA HAKKINDA ULUSLARARASI DÜZENLEMELER

İKLİM DOSTU ŞİRKET MÜMKÜN MÜ?

ÇAKÜ Orman Fakültesi Havza Yönetimi ABD 1

ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER

SERA GAZI SALIMLARININ DEĞERLEND

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK Yönetimine Giriş Eğitimi

İÇİNDEKİLER. ÖN SÖZ...i GİRİŞ...1. Birinci Bölüm MİLLETLERARASI ÖRGÜT TEORİSİ

Uluslararası Gelişmeler

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve 2030 Sonrası Kalkınma Gündemi

BMİDÇS -COP16 SONRASI DEĞERLENDİRMELER

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI

ÇEVRE SORUNLARININ TOPLUMLARIN GÜNDEMİNE YERLEŞMESİ

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI

Sürdürülebilir Kalkınma ve Tarım. DR. TAYLAN KıYMAZ KALKıNMA BAKANLıĞı

AB, 2030 İKLİM VE ENERJİ PAKETİ ÜZERİNDE ANLAŞMAYA VARDI

Yenilenebilir olmayan enerji kaynakları (Birincil yahut Fosil) :

Yenilebilir Enerji Kaynağı Olarak Rüzgar Enerjisi

Bursa SYK Ozlem Unsal, BSI Group Eurasia Ülke Müdürü 14 Ekim 2015, Bursa. Copyright 2012 BSI. All rights reserved.

AFD Sürdürülebilir bir gelecek için

Gökmen ÖZER/Coğrafya Öğretmeni

Sayın Mehmet CEYLAN BakanYardımcısı Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Şehircilik Bakanlığı

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE KARŞI MÜCADELE ADIMLARI

WORLD FOOD DAY 2010 UNITED AGAINST HUNGER

Birey ve toplum olarak küresel ısınmaya ve onun istenmeyen sonuçlarını önleyebilmek için ilk adımları bizlerin atması gerekmektedir.

Türkiye nin Endüstriyel Emisyonlar Direktifine Uyumu: Enerji Sektörü Üzerindeki Muhtemel Maliyetler

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

İklim Değişikliği ve Enerji İlişkisi

G20 BİLGİLENDİRME NOTU

İÇİNDEKİLER GİRİŞ:... 1

ORMAN VE SU ĠġLERĠ BAKANLIĞI

Araştırma Notu 12/124

izlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulmuştur. IMF'ye bağlıbirimler: Guvernörler Konseyi, İcra Kurulu, Geçici Kurul, Kalkınma Kurulu

RIO+20 ışığında KOBİ ler için yenilikçi alternatifler. Tolga YAKAR UNDP Turkey

Güney Afrika 2011 Durban Küresel İklim Değişikliği Zirvesi

III. ÇALIŞMA GRUBU İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ETKİLERİNE UYUM AÇILIŞ ÇALIŞTAYI

4. İslam İşbirliği Teşkilatı ( İİT ) Ülkeleri Düşünce Kuruluşları Forumu

KENT YÖNETİMİNE KATILIM DÜNYA ÖRNEKLERİ

GIDA GÜVENCESİ-GIDA GÜVENLİĞİ

SOLARTR 2014, 19 Kasım 2014

ENERJİ GÜNDEMİ SAYI 57 MART Enervis, 10. Enerji Verimliliği Forum ve Fuarı'nın iki farklı etkinliğinde konuşmacı olarak yer alıyor

2001 yılında Marakeş te gerçekleştirilen 7.Taraflar Konferansında (COP.7),

T.C EKONOMİ BAKANLIĞI GELİŞEN SEKİZ ÜLKE (D8)

KIRSAL KALKINMA. Ülkemizin Ulusal Kırsal Kalkınma Politikalarının belirlendiği strateji belgeleri;

Global Compact Türkiye Üye Etkileşim Toplantısı. 25 Ekim yıl

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELE SÖZLEŞMESİ 12. TARAFLAR KONFERANSI (COP12) EKİM 2015 TARİHLERİNDE ANKARA DA YAPILACAKTIR.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELE SÖZLEŞMESİ 12. TARAFLAR KONFERANSI (COP12)

Birleşmiş Milletler Asya ve Pasifik Ekonomik ve Sosyal Komisyonu (UNESCAP)

DSÖ SAĞLIKLI ŞEHİRLER PROJESİ 5. FAZ HAZIRLIK ÇALIŞMALARI JÜLİDE ALAN SAĞLIKLI KENTLER BİRLİĞİ BAŞKANLIĞI YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ NİSAN 2008

YGS-LYS ALAN SIRA DERS İÇERİK SINIF

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE İRAN İSLAM CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ÇEVRE ALANINDA MUTABAKAT ZAPTI

TÜRKİYE DE ENERJİ SEKTÖRÜ SORUNLAR ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ. 25 Kasım 2015

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK Yönetimine Giriş Eğitimi

15 Ekim 2014 Genel Merkez

Kyoto Protokolü nün Onanması (Taraf Olunması) ve Uluslararası İklim Rejiminin Geleceği ile İlgili Bazı Politik ve Diplomatik Noktalar

Türkiye ve Dünya, Marakeş te (COP22) Beklediğini Bulamadı!

ENERJİ YÖNETİMİ A.B.D. (İ.Ö.) TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI GENEL BİLGİLERİ

Çevresel Performans İncelemeleri. Türkiye İNCELEME SÜRECİ

Biyoetik İhtisas Komitesi Prof. Dr. Meral Özgüç

Türkiye ve Dünya, Marakeş te (COP22) Beklediğini Bulamadı!

G-20 TÜRKİYE 2015 ÇALIŞTAYI

Proje Faaliyetleri ve Beklenen Çıktılar

Sera Gazlarının İzlenmesi ve Emisyon Ticareti. Politika ve Strateji Geliştirme. Ozon Tabakasının Korunması. İklim Değişikliği Uyum

3 Ağustos 2013 CUMARTESİ Resmî Gazete Sayı : 28727

2023 e Doğru Kentsel Dönüşüm, Ulusal Çevre Politikaları ve Sektörden Beklentiler. 23 Ocak 2015, İstanbul. Sayın Bakanım,

YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ

KÜRESEL İŞ BAŞINDA EĞİTİM AĞI (GAN) TÜRKİYE İŞBİRLİĞİ VE UYGULAMA PROTOKOLÜ

AKDENİZ EYLEM PLANI SEKRETARYASI (AEP)

TÜRKİYE TARIMI, GELİŞMELER ve GENÇ TARIMCILAR

Kyoto Protokolü. Nurel KILIÇ

Kadıköy Belediyesi Bütüncül ve Katılımcı İklim Eylemi Projesi İKLİM ELÇİLERİ DANIŞMA 1. TOPLANTISI

ÇEV 219 Biyoçeşitlilik. Sürdürülebilir Kalkınma & Çevre Yönetimi

COĞRAFİ İŞARETLER ALANINDA AB TÜRKİYE İŞBİRLİĞİ UMUT İLKAY KAVLAK AB DELEGASYONU FİKRİ MÜLKİYET HUKUKU SEKTÖR SORUMLUSU

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

DÜNYA DA BU HAFTA ARALIK 2015

ĞİŞİKLİĞİ. Yeni Mücadele ile Yüzleşmek. Kasım 2006

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, AB SÜRECİ VE ÇEVRE

Doç. Dr. Mehmet Azmi AKTACİR HARRAN ÜNİVERSİTESİ GAP-YENEV MERKEZİ OSMANBEY KAMPÜSÜ ŞANLIURFA. Yenilenebilir Enerji Kaynakları

vizyon escarus hakkında misyon hakkında Escarus un misyonu, müşterilerine sürdürülebilirlik çözümleri sunan öncü bir şirket olmaktır.

TÜRKİYE NİN RÜZGAR ENERJİSİ POLİTİKASI ZEYNEP GÜNAYDIN ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI ENERJİ İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

KALKINMANIN ANAHTARI ÇEVRESEL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İLE BİRLİKTE İNSAN ONURUNA YAKIŞIR İŞ OĞUZ BAŞOL

BASIN BÜLTENİ 26 Şubat 2016

YÜKSEK ÇEVRE KURULU VE MAHALLİ ÇEVRE KURULLARININ ÇALIŞMA USUL VE ESASLARINA İLİŞKİN YÖNETMELİK

NÜKLEER ENERJİ. Dr. Abdullah ZARARSIZ TMMOB-Fizik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI İLE KAZAKİSTAN CUMHURİYETİ ÇEVRE KORUMA BAKANLIĞI ARASINDA ÇEVRE ALANINDA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASI

İKİLİ İŞBİRLİĞİ. çevre ve ormancılık alanında otuz üç (33) Ülke ile toplam otuz yedi (38) tane,

Karar -/CP.15. Taraflar Konferansı, 18 Aralık 2009 tarihli Kopenhag Mutabakatını not alır.

Gençlerin Katılımına ilişkin Bildirgenin tanıtımı Gençlerin Yerel ve Bölgesel Yaşama Katılımına İlişkin Gözden Geçirilmiş Avrupa Bildirgesi

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARIMIZ VE ELEKTRİK ÜRETİMİ. Prof. Dr. Zafer DEMİR --

Sürdürülebilir Kalkınma - Yeşil Büyüme. 30 Mayıs 2012

Gelişmekte Olan Ülkeler Küresel İklim Değişiklikleri Finansmanları ve Faturaları

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

SPONSORLUK DOSYASI 14 Ocak 2015 / Sabancı Center

KÜRESEL ISINMA ve ENERJİ POLİTİKALARI. Özgür Gürbüz Yeşiller Enerji Çalışma Grubu 8 Ekim İstanbul

SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA HEDEFLERİ, İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ve ÖZEL SEKTÖR

Sayın Büyükelçi, Değerli Konuklar, Kıymetli Basın Mensupları,

TÜRKİYE DE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ POLİTİKALARININ TANITILMASI. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ için STK BULUŞMALARI. 26 Ocak 2007, İzmir

Transkript:

JOHANNESBURG ZİRVESİ: DAĞ FARE DOĞURDU AMA KİMSE ŞAŞIRMADI Feride Doğaner Gönel Hiç kimsenin bir başkasının yaşamı üzerinde patent ya da lisans sözleşmesi yapma hakkı yoktur ve de olamaz. Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi nde konuya duyarlı grupların sloganları içinde, sürdürülebilir kalkınma ruhuna en uygun ve zirveyi en iyi özetleyen cümle buydu... 26 Ağustos - 4 Eylül 2002 tarihleri arasında Johannesburg da yapılan Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi (Jo burg zirvesi), ya da resmi olmayan ismiyle Rio+10 sonuçları için, beklentiler ve umutlar bir sonraki on yıla kaldı diyebiliriz. Üstelik, her ne kadar tahmin edilse de, hayal kırıklıkları biraz daha büyük oldu. Bunun nedenleri arasında en başta, Rio dan bu yana dünyanın çevresel ve sosyal problemlerinin daha da ağırlaşmış olması dolayısıyla bu problemlerin çözümünde ülkelerin daha aktif olacakları beklentisi geliyor. Ayrıca, zirveden önce 12-14 Nisan 2002 tarihleri arasında Kanada nın Banff şehrinde yapılan G-8 ve Avrupa Birliği (AB) Komisyonu nun çevreden sorumlu birim temsilcisinin katıldığı toplantıda, iklim değişikliklerine yol açan zehirli gazların azaltılması ihtiyacı yeniden vurgulanarak, G-8 ülkeleri ve AB nin Jo burg zirvesinde Kyoto protokolünün onaylanması için faaliyetlerde bulunacakları da belirtiliyordu. Çıkan sonuçlar arasında fosil yakıt kullanımını adeta teşvik eden kararların olması, kelimenin tam anlamıyla ironik bir yapıyı işaret ederken, dünyanın büyük bir kısmında da hayal kırıklıkları yarattı. JO BURG ZİRVESİNE NASIL GELİNDİ? Aslında daha da uzun, kronolojik bir geçmiş yazmak mümkün ancak, Jo burg zirvesi ve sonuçlarının önemi, on yıl öncesinde Rio de Janeiro da başlıyor. 1992 yılında Rio da yapılan zirvede, çevreyi korumak ve güney ülkelerinin kalkınmalarını sağlamak tüm dünya ülkelerinin ortak sorumluluğu olarak kabul edilmiş ve yapılması gerekenler Gündem 21 ile somut hale getirilmişti. UNCED (BM Çevre ve Kalkınma Konferansı) sekreteryası, 1993-2000 yılları arasındaki her yıl Gündem 21 i yoksul ülkelere uygulamak için 600 milyar $ gerekeceğini tahmin etti. Bunun sadece 125 milyar $ ı Resmi Kalkınma Yardımından verilecekti, dolayısıyla geri kalanı için zengin ülkelerin Gayri Safi Milli Hasıla larının (GSMH) % 0.7 sinin bu tür yardımlar için ayrılması taahhüdü, Rio zirvesinin belki de en önemli kararlarından biriydi. Ancak bu yerine getirilemeyen bir taahhüt olarak kaldı. Nitekim bu yılki Jo burg zirvesinde, katılımın [sadece] daha gönüllü olmasına karar verildi.

2 Dolayısıyla dünyayı Jo burg zirvesine, Gündem 21 de yapılanlar ve yapılamayanlar getirdi diyebiliriz. 3-14 Haziran 1992 tarihleri arasında yapılan ve 178 ülkeden 17 bin kişinin katıldığı Rio Zirvesinde kabul edilen 40 maddelik Gündem 21 in 38. maddesi bir Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu (CSD) kurulmasını öngörüyordu, nitekim 1993 yılında bu komisyon kuruldu. Kurulan komisyonun görevleri arasında, UNCED e yardımcı olmak; uluslararası işbirliğini sağlayarak, ülkeler arasında daha yapıcı ve akılcıl kararların alınmasını sağlamak; ve Gündem 21 uygulamalarındaki ilerlemeyi takip etmek yer alıyordu. 1997 yılında, Rio dan beş yıl sonra yapılan BM özel toplantısında, Gündem 21 in attığı adımlar değerlendirilerek, 1998-2000 dönemi için CSD nin çalışma programı saptandı. Bundan sonra sırada, yeni dünya zirvesi için ardarda yapılan hazırlık toplantıları vardı. İlki, 30 Nisan 2 Mayıs 2001 tarihleri arasında yapılan birinci Hazırlık Komitesi toplantısında, yapılacak zirvenin yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde hazırlıklarının başlatılması ve başlıca grupların saptanmasına çalışılmıştır. Yapılan ikinci Hazırlık Komitesi toplantısında (28 Ocak 8 Şubat 2002) Gündem 21 in ayrıntılı bir değerlendirmesi yapılarak, yapılacak anlaşmalara zemin hazırlanmasına çalışıldı. Başarısızlıkla sonuçlanan üçüncü Hazırlık Komitesi toplantısında, komite başkanı tarafından hazırlanan raporun, revize edilmek üzere bir sonraki Hazırlık Komitesi toplantısında ele alınması kararından başka bir sonuç çıkmadı. Aslında, bu toplantılar bugün gelinen noktayı gayet iyi açıklamakta. Nitekim, Bali de yapılan dördüncü ve son Hazırlık Komitesi toplantısında (27 Mayıs 7 Haziran 2002), Jo burg zirvesine sunulmak üzere, yapılacak uygulamalarla ilgili bir taslak plan hazırlanması öngörülmekteydi. Hazırlanan planın özellikle enerji, ticaret, finansman ve küreselleşme ile ilgili konularda bir uzlaşma sağlayamamasına karşın, ortaya çıkarılan metnin yüzde 80 i gibi büyük bir kısmı üzerinde anlaşma sağlanması, metnin içeriğinin oldukça hafifletildiği izlenimini vermektedir. Elbette üzerinde uzlaşılan bu metinde açık hedefler ve tarihler yer almıyordu, yani zirvede üzerinde görüşmelerin yapılacağı tasarı planın ne açık taahhütleri söz konusu idi, ne de güçlü bir dil kullandığı söylenebilirdi. Özellikle Sivil Toplum Kuruluşları temsilcileri, komite toplantıları sırasında, Johannesburg a içinde bol parantezlerin olduğu bir metin götürülmesindense, daha zayıf bir dil üzerinde anlaşmaya varılmasını yeğlediler. JO BURG ZİRVESİNDE NELER OLDU? Zirveye, 100 den fazla devlet ve hükümet başkanı katılırken, BM kayıtlarına göre, 12 bin 625 hükümet delegesi yer aldı. Ülkelerin en yüksek düzeyde temsil edildiği zirveye söz konusu bu hükümet delegeleri dışında, BM kuruluşları, Sivil Toplum Kuruluşları, finans ve iş dünyası temsilcileri de katılmıştır.

3 26 Ağustosta açılışı yapılan zirve, ilk gününden itibaren sayısız paralel oturum, panel ve resmi-gayriresmi toplantılarla, esas olarak 4. Hazırlık Komitesi toplantısı sonunda ortaya çıkan taslaktaki parantezleri kaldırmaya yöneldi. Bu parantezler, hükümetler arası yapılan görüşmelerde uzlaşma sağlanamayan alanlar anlamına geliyordu. Aslında bu toplantılarda yapılan konuşmaların sonu hep aynı soruya gelip dayanmaktaydı: Kim faydalanıyor? Kim maliyetine katlanıyor? Enerji ile ilgili yapılan toplantılarda yenilenebilir enerji ile ilgili olarak aslında geri adım atıldı. Daha önceki Hazırlık Komitesi toplantılarında telaffuz edilen rakamlar ortadan yok olurken, kendi politikası dahilinde, 2010 a kadar toplam tüketimi içinde %15 lik yenilenebilir enerji kullanımını öngören Avrupa Birliği, pasif bir tutum sergileyerek, bu konuda bırakınız herhangi bir şey i, hiçbir şey yapamamıştır. Dolayısıyla bu tutum, Avrupa Birliği nin kendi geleceği için aldığı kararların da inanırlığına gölge düşürmektedir. Zirvenin üçüncü günü ise, enerji konusunda taslakta yer alan toplam 40 parantezden 15-20 si çözüme kavuşmuş gibiydi... Toplantılarda sıkça yer alan bir başka konu, su ve sağlık koşullarının yetersizliği problemiydi. Dünyada 1 milyardan fazla insanın temiz su içme şansının bulunmadığı ve her yıl 3.4 milyon insanın da uygun sağlık koşulları ve temiz su içme olanaklarına sahip olamadıklarından dolayı hastalanarak öldükleri tahmin edilirken, suyun dünya malı olarak kabul edilmesi, bu zirvede de hükümetler tarafından engellendi (Bu açıdan Türkiye nin su konusundaki tutumu da ayrı bir konu olarak incelenmeye değer). Zirve sonuçlarına daha iyimser yaklaşanlar, daha da kötüsü olabilirdi, en azından Doha Ticaret ve Monterrey Kalkınmanın Finansmanı toplantılarındaki taahhütlerden geriye adımlar atılmadı şeklinde yorumlarda bulunurken, aslında zirve ne olursa olsun söz konusu iki metni çıkartmaktan yana idi: Uygulama Planı ve Siyasi Deklarasyon; ilginçtir ki, ikincisi, birincisinde ortaya çıkmış tüm problemlerin, uyuşmazlık alanlarının yani tüm parantezlerin gönderildiği ve bir şekilde çözüldüğü yer oldu. Ortaya çıkan uygulama planı ise, başlığımızda da belirttiğimiz gibi beklenildiği gibi, fare doğuran dağ benzetmesine uygun bir plandı. JO BURG ZİRVESİ BEKLENTİLERİ Tek bir başlık altında toplanılsa da, zirveye katılanların aslında birbirlerinden oldukça farklı beklentileri ve bu beklentilerin ortak payda haline geldiği gruplar vardı: Sanayileşmiş ülkeler, henüz sanayileşememişler, veya yeni sanayileşmişler, Dünya Bankası tarafından artık kullanılmasa da geri kalmış ülkeler veya az gelişmiş ülkeler, kısacası biraz 70 lerin ifadesiyle Kuzey-Güney ülkeleri, bunların hükümetleri, yerel otoriteler, sivil toplum kuruluşları (STK lar), gençler, kadın hakları savunucuları, çeşitli ülkelerin azınlık yerlileri ve diğer

4 azınlık grupları ve çiftçiler...bu gruplar ve beklentileri beş ana grupta toplanmakta: ABD ve yandaşları, Avrupa Birliği, G-77 ve Çin, İş Dünyası ve son olarak STK lar... Diğer G-8 ülkelerinin ve başka diğer ülkelerin aksine, zirvede devlet veya hükümet başkanının katılmadığı tek ülke ABD idi. Konu ile ilgili sorunların çözümünde çoktaraflı anlaşmalar ve uluslararası yönetim yerine ülkelerin kendi yönetimlerinin rolü üzerinde duran ABD, uzun bir süredir BM in rolünün hafifletilmesini istiyor. ABD daha önceden Jo burg zirvesi sonunda ortaya hangi plan çıkarsa çıksın özellikle mali açıdan desteklemeyeceğini açıklamıştı, bu tutumunu Dışişleri Bakanı C. Powell in sözleriyle de zirvede sürdürmüştür. Dolayısıyla ABD, kendisinden beklenileni yerine getirmiştir diyebiliriz. Öte yandan, özellikle 77 ler grubu ve kimi STK lar için görüşmelerde lider olması beklenen Avrupa Birliği, ABD nin aksine tam bir hayal kırıklığı yaratmıştır; ticaretin serbestleştirilmesi pahasına AB nin çevre ile ilgili avantajlarını yok ettiği iddia edilmektedir. Kimi STK ların AB ile ilgili olumlu beklentilere sahip olmasını sağlayan iki önemli rapor söz konusudur. Zirve öncesinde Mayıs 2002 tarihlerinde Avrupa Parlamentosundan çıkan bu iki raporda, dünya zirvesi için AB nin yoksulluk-ticaret-çevre ilişkilerinde koordine edici rolde olması gerektiği vurgulanırken, parlamento AB üyesi ülkelere borcu olan en ağır borçlu ülkelerin moratoryumlarını kabul etmeleri çağrısında bulunuyordu. STK ların ABD den daha çok AB yi eleştirmeleri aslında haksız (!) bir eleştiridir. Çünkü AB nin sürdürülebilir kalkınma için başından beri varolan yaklaşımı, herşeyin serbest ticaret kuralları çerçevesinde çözümlenmesidir. Bu kurallar tıpkı ABD de olduğu gibi kendine göre serbest ticaret kuralarıdır... Yani, AB serbest ticaret kurallarını savunurken, bir yandan da kendi pazarını koruyarak (özellikle dozunu gittikçe artırdığı tarife-dışı engeller yoluyla), bu pazarı gelişmekte olan ülkelere açacak adımları atmaktan kaçınıyordu. ABD ve AB dışında kalan gruplar içerisinde STK lar, zirve öncesinde pek çok konferans düzenlemişlerdi, Ocak 2002 Nairobi Pan-Afrika Konferansı, Şubat 2002 Porto Alegre deki meşhur Dünya Sosyal Forumu, Yeni Delhi deki Delhi Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi, Mart 2002 deki Kopenhag Global Gençlik Zirvesi ve Temmuz 2002 deki Cenevre deki Dünya Sivil Toplum Forumu bunlardan en önemlileridir. Tüm bu konferansların ortak özelliği, sürdürülebilir kalkınma tartışmalarının tümüyle Doha ve Monterrey konferanslarının, daha doğrusu Dünya Ticaret Örgütünün (DTÖ) güdümünden çıkarılması gerektiğinin altının çizilmesidir. Bu yoruma 77 ler Grubu ve Çin pek de sıcak bakmamakta, sanayileşmiş ülkelerin sürdürülebilir kalkınma konusunda mali taahhütlerde bulunmasını istemekte, özellikle Monterrey konferansına fazlasıyla umut bağlamaktadır. 77 ler Grubu ve Çin, sanayileşmiş ülkelerin Monterrey konferansında anlaşmaya varılan ilave kalkınma yardımları

5 ve borç ertelemeleri konusunda istekli ve niyetli olduklarının görülmesi halinde çevre ile ilgili konuları tartışmaya başlayabileceklerini belirtmektedir. Bu durum onların çevre ve kalkınma arasındaki gerçek ilişkiyi ya göremedikleri ya da görmezden geldiklerinden başka bir anlama gelmemektedir. Zirvede İyi Dünya Vatandaşlığı ödülü olsa idi, bunu da (satın) alabilmek için en çok uğraşanlar iş dünyası temsilcileri olurdu herhalde... İş dünyasının bu zirvede de beklentisi, kirleten olmaktan sürdürülebilir kalkınma için uğraşanlar kategorisine çıkabilmekti. Doğrusu imaj olarak bunu başarmakta olduklarını söyleyebiliriz. Özellikle otomobil üreticilerinin petrol şirketleri ile ortaklaşa yürüttükleri kampanyalar, onların yukarıda bahsettiğimiz ödülü almaya ne kadar çok çaba harcadıklarının göstergesidir. İş dünyasının çabalarına karşın, zirvenin yine de en çok çalışan ve en çok muhalefet yapan grubu STK lardı.. Aslında homojen bir grup olarak düşünemeyeceğimiz STK ların öncelikli hedeflerini, Rio prensiplerinden geriye gidilmemesi şeklinde özetleyebiliriz. BM in çizdiği WEHAB (Su-Enerji-Sağlık-Tarımsal Verimlilik-Biyolojik Çeşitlilik) sınırları dışında sürdürülebilir kalkınma için ülkelerin önlerinde duran daha pek çok problem olduğunu vurgulayan STK lar, bunu ayrı bir deklarasyonla da dile getirmişlerdir. JO BURG ZİRVESİ SONUÇLARI Daha önce de belirttiğimiz gibi, zirve esas olarak iki temel dokümanın hazırlanmasına kilitlenmişti: Siyasi Deklarasyon ve Uygulama Planı... On günlük zirve sonunda hazırlanan Uygulama Planı, içinde uygulamaların pek olmadığı ve plandan ziyade temennilerin olduğu bir rapor olarak karşımıza çıkmakta. Bu temenniler arasında, olumlu sayılabilecek bir-iki unsur var, ancak yapılamayanlar ya da taslaklardakinden farklı olan ifadeler, bu olumlu unsurların üzerine de gölge düşürmekte. Alınan kararlar üzerinde değerlendirmelere geçmeden önce, Uygulama Planı nda yer alan bazı temel kararlara bir göz atalım: Biyolojik çeşitlilikteki kayıplar 2010 yılına kadar azaltılacaktır Kimyasal ve zehirli atıkların olumsuz etkileri 2020 yılına kadar en aza indirilecektir Zarar gören balık bölgeleri 2015 e kadar mümkün olduğunca- iyileştirilecektir, ayrıca denizleri korumak için 2012 yılına kadar bir network sistemi kurulacaktır DTÖ nün ticaret kuralları, açıkça Çoktaraflı Çevre Anlaşmaları (MEAs)nın yerine geçemeyecektir

6 Kyoto Protokolünü onaylayan ülkeler, diğer ülkelere de onaylamaları çağrısında bulunmalıdır Orman gibi doğal kaynakların kaybedilmesi süreci mümkün olduğunca kısa zamanda durdurulmalıdır Kullanılabilir temiz su ve sağlık koşullarına sahip olmayan sayısız insanın bu problemi 2015 yılında çözümlenmeli Ekolojik olarak zararlı desteklemeler (kamu desteklemeleri ve teşvikler) kaldırılmalıdır Görüldüğü gibi, toplam dört madde dışında diğer maddelerde herhangi bir tarihe rastlamak mümkün değil, bunun yerine mümkün olduğunca kısa sürede gibi muğlak ifadeler söz konusu.. Kimi maddeler ise önceki taslak hallerinden daha farklı hale gelmişler, örneğin ilk maddede yer alan azaltılmalı ifadesinin, taslaklarda tümüyle sona erdirilmeli şeklinde olması gibi... Bu maddede böyle bir ifadenin yer alması, altı ay önce Hague da yapılan biyolojik çeşitlilik ile ilgili BM anlaşmasından önemli bir geri adım atılması olarak nitelenebilir. Şüphesiz burada yer alan kararlar, üzerinde en çok konuşulan, tartışılan ve onay alan kararlar. Oysa, çok tartışılan çok konuşulan ancak bir türlü gerekli onayı ya da özeni alamayan konular da oldu. Bunlar arasında en önemli konu, ABD nin de onaylamadığı ve bir türlü yürürlüğe sokulamayan Kyoto Protokolü.. Ancak mesele sadece söz konusu protokolün yürürlüğe sokulamaması değil, Paragraf 19e de temiz fosil yakıtlarının kullanılmasını teşvik eden bir ifade yer almakta.. Bu ifade, Jo burg zirvesinin yüzkarası olarak tarih sayfalarına yazılacak ve Dünya Dostlarının ifadesi ile Kyoto Protokolüne ihanet eden bir ifade.. Söz konusu maddede, güneş veya rüzgar gibi yenilenebilir enerji hedefleri yerine daha temiz fosil yakıtların kullanılması ve büyük hidroelektrik projelerinin desteklenmesini önermektedir. Dolayısıyla, petrol, kömür ve gaz gibi fosil yakıtlar problemin bir parçası olmaktan çıkartılıp çözümün bir parçası olarak sunulmaktadır. Böyle bir karar alındıktan sonra, fosil yakıtların kullanılması sonucu ortaya çıkan altı zehirli gaz (Karbon Dioksit, Metan, Nitrusoksit, Hidroflorokarbon, Perflorokarbon, Sülfür Heksaflorid) için önemli sınırlamalar getiren Kyoto Protokolü anlamsızlaşmaktadır. Bu maddede yer alan büyük hidroelektrik projelerinin de su ile ilgili problemleri (en azından dünyanın bazı bölgelerinin) unutmuş olduğu açıktır. Bu da gösteriyor ki, hükümetlerin gözünde su hala bir kamu malı sayılmamakta, su ile ilgili özelleştirmelere izin verilmektedir.

7 Öte yandan, serbest ticaret gündemi Jo burg görüşmelerine damgasını vururken, kararlar arasında yer almasına rağmen, Çoktaraflı Çevre Anlaşmaları metni, gerçekte bu görüşmelerin üzerine çıkamamıştır. Kimi ülkelerin çevreyi de ilgilendiren ticari anlaşma hükümlerine DTÖ nün karışmaması gerektiği yolundaki itirazları, Faaliyet Planı içerisinde bir madde olarak ifade edilebilmişse de, ayrıntılarda Doha zirvesi aşılamamıştır. Bunun dışında, borçların ertelenmesi ya da silinmesi veya bazı alanlarda özelleştirmelere karşı durulması ile ilgili hiçbir olumlu ifade yer almamaktadır. Bütün bunlara karşın Faaliyet Planı içerisinde yer almayan hemen her konu az ya da çok Siyasi Deklarasyonda kendine bir yer bulmuş gibi... Örneğin, STK ların yukarıda sözü ettiğimiz deklarasyonu çerçevesinden bakarsak, zirvenin Faaliyet Planında eksik kalan ya da yeterince vurgulanmayan pek çok konusu Siyasi Deklarasyon içinde yer almaktadır. Bunların başında, insan hakları ve insanların eşit muamele görmesi ile ilgili ifadelerin, 77 ler Grubunun karşı çıkışına rağmen, Siyasi Deklarasyonun sadece giriş kısmında (madde 2 olarak) yer alması gelmektedir. Globalleşmenin övüldüğü metinde, dünyada yoksulluğun, ekonomik gelişmemişliğin, çevresel bozulmanın, ülkelerin içlerinde ve aralarındaki sosyo-ekonomik eşitsizliğin farkında olunduğundan söz edilmektedir. Bu farkındalığın ardından gelen vaatler arasında ise, bir Siyasi Deklarasyona yakışır şekilde, Kalkınma Yardımlarının makul seviyelerde olması için gelişmiş ülkelere çağrı yapılacağı, (ABD ye rağmen!) çoktaraflılığın dünyanın geleceği olduğu, gezegenimizin korunup, evrensel zenginlik ve barışın sağlanmasına çalışılacağı gibi ifadeler yer almaktadır. Kısacası, Jo burg 2002 zirvesinin sürdürülebilir kalkınma için görevlendirildiğini unutup, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) gölgesinde, Doha ve Monterrey toplantılarının onaylayıcısı konumuna düştüğünü söyleyebiliriz. Gerçek anlamda ülkelerin sürdürülebilir kalkınma çabalarının nasıl olacağı konusu ise, hala fazlasıyla dumanlı.. Evet, herkes kalkınma için tek ve olumlu bir cevap veriyor ancak ne tür bir kalkınma ve kimin kalkındırılması soruları için farklı cevaplar var...