ÖĞRENCİ ÜYE KURULTAYI



Benzer belgeler
ÖĞRENCİ ÜYE KURULTAYI

bölüm 13 öğrenci üye çalışmaları

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

MESLEK VE UZMANLIK ALANLARIMIZLA İLGİLİ ULUSAL ÖLÇEKLİ KONGRE, KURULTAY, SEMPOZYUM VE ÇALIŞTAYLAR

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım..

Teknoloji Geliştirme Alanında Üniversite Sanayi Ortak Çalışmalarında Deneyimler Dr.- Ing. Yalçın Tanes Ak-Kim Ar-Ge Direktörü

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Katip Mustafa Çelebi Mah., İpek Sok., No: Beyoğlu/İstanbul Tel: Faks:

7. dönem çalışma raporu TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI. EMO Kocaeli Şubesi 146

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

ALAN ARAŞTIRMASI II. Oda Raporu

TBD Antalya Şube Başkanı Akyelli: Özellikle yazılımcıların yatırımlarını Antalya da yapmamaları için hiçbir neden yok

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

MÜHENDİSLİK EĞİTİMLERİNDE ÖLÇÜMBİLİM VE KALİBRASYON KONULARINDAKİ MEVCUT DURUMUN DEĞERLENDİRİLMESİ

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ 17. DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU PANEL, ÇALIŞTAY, FORUM, SEMPOZYUM, KURULTAY, KONFERANS, KONGRE

AKSARAY TİCARET VE SANAYİ ODASI

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

%30 u İngilizcedir. MÜDEK 2/27

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

MAKİNA İMALAT SANAYİ SEKTÖR ARAŞTIRMASI ODA RAPORU

TMMOB FİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI 31. DÖNEM ÇALIŞMA PROGRAMI (TASLAK) ( )

12. MĐSYON 13. VĐZYON

oda yayınları LPS ve CNG UYGULAMALARI SEMPOZYUMU BİLDİRİLER KİTABI

Meslek alanlarıyla ilgili her türlü standartları, teknik şartnameleri ve tip sözleşmeleri hazırlamak,


ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ BİYOSİSTEM MÜHENDİSLİĞİ PROGRAMI SON SINIF ÖĞRENCİ ANKET FORMU. Aralık,2013

EK-2: İnşaat Mühendisliği Öğrenci Anketi

DÖNEM

Teknoloji Geliştirmede ve Eğitimde Üniversite Sanayi İşbirliği

İSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI ERDAL BAHÇIVAN IN KONUŞMASI

Sivil Toplum Geliştirme Merkezi KATILIMCI DEMOKRASİDE YEREL YÖNETİM-STK İŞBİRLİĞİ 1. TOPLANTI

Z Kuşağı Kütüphaneciler ile Birlikte Çalışmaya Ne Kadar Hazırız? Üniversite Kütüphaneleri İçin Bir Değerlendirme

BÖLGESEL TİCARET TOPLANTISI İZMİR

Hepinizi Şahsım, Yönetim Kurulum ve etkinliğe emeği geçenler adına selamlıyorum.

UÇAK,HAVACILIK,UZAY MÜHENDİSLİĞİ ÖĞRENCİLERİNİN DURUM DEĞERLENDİRMESİ

* Kuruluşunuzun Adı. 1) STK ya İLİŞKİN BİLGİLER 2) 1. BAĞLANTI KİŞİSİNE İLİŞKİN BİLGİLER. Page 1


(I. ULUSAL ENDÜSTRİ-İŞLETME MÜHENDİSLİĞİ KURULTAYI

11- Tasarlayacağımız yer hakkında bilgilere nasıl ulaşabiliriz? Yanıt-11 Lütfen şartnameyi bir kez daha inceleyiniz.

T.C. İSTANBUL KALKINMA AJANSI

ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ UZMANLIK EĞİTİMİ PROGRAMLARINI DEĞERLENDİRME ANKETİ

Yaşam Boyu Öğrenme, Araştırma ve Uygulama Merkezi nin ilk şubesi Bodrum da

ÖĞRENCİLERİMİZİN DİKKATİNE:

Değerli Meslektaşlarım;

Bilgi Toplumunda Sürekli Eğitim ve Yenilikçi Eğitimci Eğitimi

16. Ulusal Halk Sağlığı Kongresinin Ardından

TÜRKİYE NİN ENERJİ GÖRÜNÜMÜ Oda Raporu

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et!

İZMİR BÖLGESEL GELİŞME PLANI İLERİ TEKNOLOJİYE DAYALI SANAYİLER SEKTÖRÜ ÇALIŞTAYI 10 TEMMUZ 2009 SONUÇ RAPORU

GENÇLİK KOLLARI YÖNETMELİĞİ

BİLİM KURULLARI İLE ÜNİVERSİTE-SANAYİ İŞBİRLİĞİ ÇEŞİTLENDİRİLEREK SÜRDÜRÜLEBİLİR HALE GETİRİLMESİ

TÜRKİYE DE MESLEKİ EĞİTİM

ZORLUKLAR, FIRSATLAR VE STRATEJĐLER

Başlamadan, önce KMO Yönetim Kurulu ve şahsım adına sizleri sevgi ve saygı ile selamlarım.

TÜBİTAK-BİDEB LİSE ÖĞRETMENLERİ (FİZİK, KİMYA, BİYOLOJİ, MATEMATİK) PROJE DANIŞMANLIĞI EĞİTİMİ ÇALIŞTAYI SOSYAL ETKİNLİKLER RAPORU

İŞLETME VE YÖNETİM BİLİMLERİ FAKÜLTESİ GİRİŞİMCİLİK BÖLÜMÜ

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ. EĞİTİM VE GENEL AMAÇLI KURUL VE KOMİSYONLARIN KURULUŞ VE ÇALIŞMA ESASLARI YÖNERGESİ Amaç

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

SİVİL TOPLUM VE SU. Serap KANTARLI Türkiye Tabiatını Koruma Derneği.

E-kitap: Yerel ve Küresel Boyutlar. Serdar Katipoğlu

DEVLET BAKANI VE BAŞMÜZAKERECİ BABACAN: TÜRKİYE, İŞ YAPMAK, HİZMET ÜRETMEK, ÜRÜN ÜRETMEK, PARA KAZ

TMMOB PEYZAJ MİMARLARI ODASI nın PEYZAJ MİMARLIĞI EĞİTİMİNE BAKIŞI

IFLA İnternet Bildirgesi

SAĞLIKTA DÖNÜġÜMÜN TIP EĞĠTĠMĠNE ETKĠSĠ

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

2013 YILI Faaliyet Raporu

MMO MÜHENDĐSLĐK DĐSĐPLĐNLERĐ ANKET SONUÇ RAPORU

ÜNİVERSİTEMİZ ÖĞRENCİLERİNE ÜST DÜZEY OLANAKLAR SAĞLIYOR

3.ORTAK AKIL TOPLANTISI SONUÇ RAPORU

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

BARTIN ORMAN FAKÜLTESİ

Sevgi evlerinde kalan kardeşlerimize konser düzenledik. Huzurevi ziyaretlerimiz ara sıra oluyor,gönül Köprüsü diye bir proje de yer alıyoruz.

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Lisans Programı

KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ SANAYİ İŞLETMELERİ (KOBİ LER) ODA RAPORU

ANAYASAMIZI HAZIRLIYORUZ - 5-

Sn. M. Cüneyd DÜZYOL, Kalkınma Bakanlığı Müsteşarı Açılış Konuşması, 13 Mayıs 2015

Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İlaç Uygulama ve Araştırma Merkezi (ERFARMA) 2018 Yılı Stratejik Plan İzleme ve Değerlendirme Raporu

PAYDAŞ ANKETİ VERİLERİ

12. Araştırmacılar Zirvesi nin açılış konuşmasını yapmak için beni davet etmenizden, bana bu fırsatı vermenizden dolayı sizlere teşekkür ederim.

KASIM 2011 FAALİYET RAPORU. Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI

2017 YILI ERCİYES ÜNİVERSİTESİ. Stratejik Plan. İzleme ve Değerlendirme. Raporu

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

Tablo 1: Mezunlarımızın Tanıtıcı Özellikleri (n=110)

AK PARTİ YURT DIŞINDAKİ


NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

Cumhuriyet Halk Partisi

KAMUSALLIK YENİDEN ÇALIŞTAYI

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ Oda Raporu

DANIŞMA KURULU emo izmir şubesi 30. dönem çalışma raporu 101

SENDİKALAR VE DİĞER DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİYLE İLİŞKİLER EYLEM VE ETKİNLİKLER

Önceki dönemlerden süregelen çalışmalar ile birlikte henüz sonuçlandırılamayan çalışmaları,

DOĞU AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ İNTERNET TEKNOLOJİLERİ ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ ÇALIŞMA İLKELERİ

Merakla Beklenen Anket Sonuçları Açıklandı

YÖNETİM VE ORGANİZASYON Bölümü Öz Değerlendirme Raporu (2017) 1 Misyonu, Vizyonu, Değerleri ve Hedefleri Misyonu: Çağdaş ve etik değerleri

Transkript:

İLAJî tmmob makina mühendisleri odası ÖĞRENCİ ÜYE KURULTAYI 2001 17 Mart 2001 / Ankara Yayın No: E/2001/262

TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI ""t Sümer Sok. 36/1-A 06440 Demirtepe / ANKARA Tel: (0312) 231 31 59 Faks: (0312) 231 31 65 e-posta: mmo@mmo.org.tr http://www.mmo.org.tr A Yayın No: E/2001/262 ISBN: 975-395-434-4 Bu yapıtın yayın hakkı Makina Mühendisleri Odası'na aittir. Kitabın hiçbir bölümü değiştirilemez. MMO'nm izni olmadan kitabın hiçbir bölümü elektronik, mekanik vb. yollarla kopya edilip kullanılamaz. Kaynak gösterilmek kaydı ile alıntı yapılabilir. Mayıs 2001 / Ankara Baskı: Cem Web Ofset (312)385 37 27

FORUM BAŞKAN- "TMMOB Makina Mühendisleri Odası Öğrenci Kurultayı Divan Başkanlığına, Öğrenci Üye Kurultayınızın başarılı geçmesini diler, emeği geçen herkesi kutlarız. Saygılarımızla, TMMOB Metalürji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu adına Yusuf Ziya Kayır" Arkadaşlar, şimdi forumumuza geçeceğiz. Bugün burada Merkez Öğrenci Komisyonumuzun ve şube öğrenci üye komisyonlarımızın hazırlamış olduğu raporları izledik, sunulan dinledik. Bu değerlendirmeler ışığında, salonda tartışmalara katılarak Makina Mühendisleri Odasının öğrenci üyeleri son sözü söyleyecekler. Bu forumda yapılacak konuşmaları değerlendirmek, bu toplantının "Sonuç Bildirgesi" diyebileceğimiz Sonuç Raporunu oluşturmak için bir çalışma grubu oluşturulması gerekiyor. Merkez Öğrenci Üye Komisyonunun bu konuda bir talebi oldu "her şubeden bir kişiden bir çalışma grubu oluşturalım. Bu çalışma grubuna katılan arkadaşlar, bir çalışma yapsınlar. Bu çalışma şube öğrenci üye toplantılarında değerlendirilsin ve Merkez Öğrenci Üye Komisyonuna da gelerek son şekli verilsin ve akabinde kamuoyuna duyurulsun" derler. Önerilen isimleri okuyorum; Adana Şubeden Murat Can Tek, İstanbul Şubeden Cenk Cihangir, İzmir Şubeden Nasuh Karcı, Edirne Şubeden Ali Rıza Köylü, Kocaeli Şubeden Evren Gürbüz, Denizli Şubeden Osman Emre Yaykın, Bursa Şube Kaan Öztan, Ankara Şube Evren Yıldız, Gaziantep Şube Ender Pak, Diyarbakır Şube Onur Aydın, İsparta İl Temsilciliği Özgür Evren Aslan, Balıkesir İl Temsilciliği Evrim Aksoy, Eskişehir Şube Çağn Karadağ, Zonguldak Şube Ufuk Atamtürk, İçel Şube İsmail Özoğul. Başka bu komisyona girmek isteyen arkadaşlar var mı? O zaman, bu komisyonu burada yapılacak tartışmaların sonuç bildirgesini oluşturacak. Buraya sunulan konulara son şeklini verip sizlere, tekrar şubelerinize gönderilerek görüş ve önerilerinize sunacak, çalışmayı yapacak arkadaş çalışma grubu olarak öneriyoruz. Forumumuza geçmeden evvel, Öğrenci Üye Komisyonunun yapmış olduğu bir çalışma var. Bu çalışma foruma ışık tutacak bir talepler manzumesidir; küreselleşme ve üniversiteler üzerine. Bu sunuyu yapmak üzere Evren Yıldız arkadaşı kürsüye davet ediyorum. 79

EVREN YILDIZ- Merhaba arkadaşlar. Şu anda Emin beyin dediği üzere bir rapor taslağı sunuyoruz. Öğrenci gençlik, sorunlarını tespit ederken içinde yaşadığı toplumsal gelişmelerden kendini soyutlayamaz ve iç içe geçmiş sorunlarla, gelecek kaygısının ağırlığıyla kesin ve kalıcı çözümler arar. Dünyanın birçok yerinde ve Türkiye'de öğrenci gençlik yaşadıkları coğrafyanın, toplumsal durumun bugünlere geleceğine yönelik memnuniyetsizliklerini, güvensizliklerini dile getirip çözüm önerileri oluşturmaya çalışmaktadır. TMMOB Makina Mühendisleri Odası öğrencileri üyeleri, düzenlediği Öğrenci Üye Kurultayı 2001 ile "Küreselleşme ve Üniversiteler" ana başlığı altında mevcut üniversite ve eğitim sistemlerini sorgularken, yaşamın her alanını etkileyen küreselleşmenin üniversiteler üzerindeki etkilerini tartışmaktadır. Küreselleşmenin sanayileşme boyutuyla ayrıntılı bir şekilde işleneceği TMMOB Sanayi Kongresi'nin sunuşunda da yer aldığı şekliyle "Küreselleşme, emperyalist ülke ve tekellerin, kapitalizmin daha büyük sermayelere duyduğu ihtiyaçlar azami kâra dayalı sömürüsünü arttırırken, yarı sömürge ve bağımlı ülkelerdeki birikmiş artı değer ve tüm zenginlik kaynaklarına el koyması, bunları tasfiye etmesi, dünya genelinde daha geniş ölçeklerde derinlemesine ve genişlemesine hakim olma anlayışının hayata geçirilmesidir." Bu anlayış doğrultusunda sermayenin, mal ve hizmetlerin, bilginin uluslararasılaştırılması kapsamında ulusal kaynaklar, sermayenin dolaşımına koşulsuz açık hale getirilmektedir. Dünyanın herhangi bir yerinde o coğrafyaya özgü ekonomik koşullar, toplumsal, yaşamsal ihtiyaçlar ve halkın yararına planlanacak sanayileşme politikaları hiçbir değer taşımamakta, yalnızca sermayenin çıkarına katkı sağlayacak ve rekabet edebilecek sektörler dikkate alınmaktadır. Ülke sanayisinin ihtiyaç duyduğu enerji sektörüne, teknolojik gelişmelere, yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynaklarının verimli kullanılmasına, araştırma, geliştirme faaliyetlerine yönelik yatırımlar ya tamamıyla durdurulmakta ya da sermayenin küreselleşmesi doğrultusunda şekillendirilmektedir. Bu şekillenmede eğitim kurumlarına bakarsak eğitilmiş insan gücü niceliği ve niteliği de toplumun ihtiyaçları doğrultusunda değil, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda belirlenecektir. Üniversiteler küreselleşme içindeki, sanayinin belirlenimi içerisinde yeniden yapılanmaya tabi tutulmaktadır. Eğitim programlarında, biçim ve içeriğinde ülkenin sanayileşmesi ve toplumsal yaşamın gereksinimleri değil, ulusal ve uluslararası sermayenin istekleri belirleyici olmaktadır. Üniversitelerin her biriminde kademeli olarak hayata geçirilmeye çalışılan özelleştirilmeler; üniversitelerin bilimsel araştırmaları için kullanılması gereken tüm kaynakların, teknopark gibi uygulamalar yoluyla sermayenin hizmetine ve güdümüne sokulma çabasıdır. Bu anlayış içerisinde yapılanları benimsemiş, şekillenmesini sağlayacak beyinlerin sermayenin ideolojisi ve kültürünü yaygınlaştırması girişiminin üniversitelerdeki ilk refleksleridir. Dünya çapında büyüyen işsizler ordusuna ülkemizde de mühendislerin katılmasının artması, küreselleşme ideolojisi içerisinde yer alan işgücünün serbest dolaşım ve 80

özgürlünün doğal sonucudur. Bu özgürlüğün bize ifade ettiği şey ise mühendislerin ve işgücünün rekabet koşullarına göre belirli sektörlere yığılabilen ya da istenildiği an hemen işten atılabilen bir yığın olarak görülmesidir. Kapitalizmin içsel zorunlu gelişim yasası, sermayenin gelişme gücüyle emrindeki emek gücünün gelişmesini aynı nedene bağlar. Eğitimde fırsat eşitsizliği kaygısı duymaksızın bir gecede kurulan liseden bozma üniversitelerle amaçlanan, sermayenin dolaşım ve büyüme hızına eş hızla büyüyen yedek sanayi ordusunu okumuş işsizlerle büyütmektir. Bugün Türkiye'de 33 Makina, 17 Endüstri, 1 Uçak, 1 Havacılık, 1 Uzay Mühendisliği bölümlerinde toplam 18 bin öğrenci öğrenim görmektedir. Bugün ülke planlamasının odağında bulunan DPT'nin, mezun olacak mühendis sayısını dikkate almadan yaptığı Beş Yıllık Kalkınma Planında öngördüğü büyüme hızı inandırıcı değildir. Geçmiş yıllarda Türkiye'de planların başarısı, hizmetlerin serbest dolaşımı ve küreselleşme içinde ülkemize düşen payı dikkate alırsak, bugünkü işsiz mühendis sayısının üçe katlanacağı açıktır. Küreselleşmenin yıkıcı yasalarıyla oluşturulmuş dünya pazarında, kendisine hiçbir zaman fırsat verilmeyen üniversite mezunlarına düşecek pay işsizliktir. 2 doçent, 2 araştırma görevlisinden oluşan kadrosu, ihtiyacı karşılayamayacak laboratuvarları ve kütüphanesiyle yapılan bilimsel çalışmasının küreselleşmiş dünyada yeri ve toplumsal üretime katkısı ne olabilir? Bu durumda akreditasyondan söz edilebilir mi? Küreselleşen dünyada bir yandan sermayenin akışkanlığını kolaylaştırıcı yasalarla hukuksal gerekçeler hazırlanırken, bir yandan da ürününün piyasa değeri rekabet koşullarına uyacak şekilde standartlaştırmaya çalışılır. Sanayide ISO 9000 gibi kalite belgeleriyle üretilen ürüne bir piyasa değeri belirlenirken, kapitalist sistemde metalaşan eğitime de bir standart dayatılır; yani akreditasyon. Akreditasyonla sözde standartlaştırılmış eğitimin ürünü olan mühendisin küresel piyasa değeri arttırılabilir mi? Küreselleşmenin etkisi altında yaşayan insanlara en fazla dayatılan ürün ise internet'tir. Bilginin serbest dolaşımını ve bilgiye ulaşma özgürlüğünü kazandırdığı söylenilen internet'in yararlarının ağ saatlerinin yönlendirdiği, ağların ucunda fiber optik kablolarla birbirine bağlanmış zirve ve bireysel kurtuluş tutkularıyla uyuşturulmuş, ağlar arasında cansızlaştırılmış, yalnızlaştırılmış, hücreleştirilmiş bireyler topluluğuna verdiği zararlarla kıyaslanamayacağı açıktır. İletişimdeki bu gelişkin teknolojinin ve kolaylıkların kullanımında, ne yazık ki diğer teknolojilerde olduğu gibi toplum ihtiyaçları değil, kâr yasaları hüküm sürmektedir. Bizler, TMMOB Makina Mühendisleri Odası Öğrenci üyeleri olarak yaşadığımız tüm olumsuzlukların ve antidemokratik uygulamaların ortadan kaldırılması mücadelesinde taleplerimizi şöyle sıralıyoruz: Tüm öğretim kurumlarında ve üniversitelerde eğitim, öğretim ve sosyal haklar parasız olmalı, özel üniversitelerle, dershanelerle bölgesel, ulusal, sınıfsal ve cinsiyete dayalı 81

r v«.. ayrımlarla derinleştirilmeye çalışılan fırsat eşitsizliği uygulamalarına son verilmelidir. Bilimsel eğitim ve araştırma olanaklarının yaratılması için kütüphane, laboratuvar, öğretim üyesi, derslik, yemek, barınma gibi gereksinimler ücretsiz olarak karşılanmalıdır. Plansız, programsız, oy kaygısıyla açılan üniversiteler iyileştirilmeli, bu üniversitelerin mezunlarına iş olanakları sağlanmalıdır. Küreselleşme doğrultusunda ülkenin ucuz emek ve hammadde sömürüsüne izin verilmemeli, bu yönde hazırlanan yasalar ve yapılan anlaşmalar iptal edilmelidir. Küreselleşme doğrultusunda yeniden yapılandırmaya tabi tutulan üniversitelerde özelleştirme gibi uygulamalara son verilmeli, özel üniversiteler ve vakıf üniversiteleri kapatılmalıdır. Özgür düşünce ve yaratma ortamının oluşturulması için eğitimde, araştırma ve incelemelerde bilimsellik dışında hiçbir kaygının olmayacağı bir çalışma ortamı sağlanmalı, emperyalist tekellerin yararına değil, halkın yararına bilim üretilmelidir. YÖK kaldırılmalı, üniversitelerde söz ve karar hakkı, üniversitelerin 3 ana unsuru olan öğretim üyeleri, üniversite emekçileri ve öğrencilerde olmalıdır. Bu bileşenlerin örgütlenme haklarını kısıtlayan her türlü engeller ortadan kaldırılmalıdır. Mühendislik ve mimarlıkla ilgili yükseköğrenim planlanmasında; yani fakülte ve bölümlerin açılması ya da eğitim programlarının oluşturulması gibi durumlarda TMMOB'nin görüş, öneri ve onayı alınmalıdır. Dille düşünce arasında ayrılmaz, kopmaz bir bütünlük vardır. Dil düşünceyi, düşünce dili geliştirir. Bu nedenle, yabancı dile dayalı eğitimin en büyük açmazı düşünceyi geliştiren dilin diyalogu engelleyen bir dile dönüşmesi, daralması, dolayısıyla düşünce, üretme yeteneğini köreltmesidir. Düşünce ve düşünceyi ifade etme özgürlüğünün varolabilmesi için bireyin düşünce yetisini engelleyen oluşumlara karşı çıkmalıdır. Yabancı dille eğitim sistemi kaldırılmalı ve herkese anadilde eğitim hakkı verilmelidir. Yabancı dil öğreniminin daha uygun koşullar yaratılarak geliştirilmesi sağlanmalıdır. Bugünkü sistemde üretimin niteliğinden kaynaklı olarak birey, yaşam boyu aynı monoton ve tek yönlü bir iş ve yaşama mahkûm edilerek emeğine, ürününe ve toplumsal varlığına yabancılaştırmaktadır. Eğitimde kolektif bir çalışmanın olduğu ve bu kolektifin maddi, kültürel ihtiyaçların en yüksek oranda karşılanması amacını taşıyan bir yapı kurulmalıdır. Bireyin toplumsal gelişmeye aktif katılması için kültürel, bedensel ve düşünsel yeteneklerinin çok yönlü geliştirilmesi esas alınmalıdır. Topluma dönük eğitimin yerleştirilmesi doğrultusunda sadece sanayiyle değil, toplumsal yaşamla ve emekçi sınıflarla karşılıklı etkileşim sağlanmalıdır. Biz, TMMOB Makina Mühendisleri Odası öğrenci üyeleri olarak üniversitelerde, ülkede ve dünyada varolan güncel ve toplumsal sorunları ve bu sorunların üniversitelerin kendi yaşam alanına yansımasını kendi özgün bakış açımızla yorumlamaktayız ve biz öğrencilerin oluşturduğu komisyonlarımız, öz yönetim ilkesiyle ve gönüllülük temelinde çalışma yürütmekteyiz. Üniversitelerde demokrasi, özgürlük, bağımsızlık mücadelesi veren tüm muhalif öğrencilerle birlikte, karşı görüş yaratmayı hedefleyen bir mücadele içinde olacağız. Bizler özerk, demokratik, bilimsel üniversite mücadelesi için 82

üniversitelerin tüm bileşenlerini ve ilgili kurum ve kuruluşları ortak hareket etmeye davet ediyoruz. TMMOB Makina Mühendisleri Odası öğrencileri üyeleri olarak bu kurultayın sonuçlarının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması amacıyla TMMOB tarafından yapılacak Mühendislik ve Mimarlık Öğrenci Kurultayı çalışmalarına katılım ve katkıda bulunacağız ve taleplerimizin takipçisi olacağız. BAŞKAN- Artık söz salonun. Şu ana kadar yapılan çalışmaları dinlediniz. Gerek yapılan bu çalışmalar, gerekse önemli gördüğünüz gerek ülke sorunlarına ilişkin, gerek eğitim ve sorunlara ilişkin, gerek üniversitede yaşanan sorunlara ilişkin konuşmalarınızı yapabileceğiniz forumu başlatıyorum. Ancak saat 18.00'de salonu terk etmemiz gerekiyor. 3 saatlik bir süremiz var, katılım da çok fazla. Her konuşmacı arkadaşa beşer dakika söz hakkı vereceğim. Bu forum sonrasında oluşacak Çalışma Grubu Sonuç Bildirgemizi de hazırlayacağı için yazılı önergeler de verebilirsiniz. Me>kez Öğrenci Üye Komisyonu üyelerinin oluşturduğu Sonuç Bildirgesi Komisyonuna iletmek üzere yazılı önergeler de verebilirsiniz. Söz almak isteyenlere, her şubeden eşit sayıda söz alınmasını da gözeterek söz vermeye çalışacağım. İlk sözü almak isteyen arkadaş var mı? Söz süresi beşer dakikadır. Söz almak isteyenler isimlerini iletsinler lütfen. Öncelikle öğrenci üye arkadaşlarımız konuşacak, sonra öğrenci üye olmayan arkadaşlara da söz verebiliriz. AHMET LEVENT AVŞAR (MMO Ankara Şubesi Öğrenci Üye)- Arkadaşlar, hepinize merhaba. Ben parasız eğitimi anlatacağım. Günümüzde kapitalist düzenin getirilerinden dolayı eğitim kötüye gitmektedir. Buna sebep olan nedenlerden biri özelleştirmelerdir. Bundan dolayı emekçi halkımızın eğitim hakkı elinden alınmaktadır. Örnek vermeye baştan başlayalım. Üniversiteye girmek için okuldaki eğitim ve öğrenim yetmiyor. Bundan dolayı öğrenciler dershanelere ve özel derslere yöneliyorlar. Sizce bunu yapma şansı kaç kişinin elinde var? Üniversiteye girince sorunlar bitmiyor. Bu sefer önümüzde yüksek meblağlardaki kitaplar, yurt sorunları, ulaşım sorunları ve yemek sorunu çıkıyor. Ayrıca okullardan alınan harçlar direkt olarak emekçi halkımıza etki ediyor ve birçok emekçi halkın öğrencileri okumaktan vazgeçip, okul eğitimlerini bırakmak zorunda kalıyorlar. Ayrıca okullarımızın içerisinde sermaye cirit atmaktadır. Buna örnek olarak özel kantinler, özel yurtlar örnek olarak verilebilir. Ayrıca şu anda ODTÜ'de devam eden sermaye karşıtı bir kampanyamız vardır. Bu kampanya Mc Donalds'a ve sermayeye karşı yürütülmektedir. Okullarımızda özelleştirmeyle ve sermayeyle ilgili başka bir örnek teknoparklardır. Teknoparklar okul-sermaye ilişkisi temelinde bulunmakta ve okul içerisindeki öğrencilerin emeğinin sömürülmesiyle ilgilidir ve kâra dayalı bir eğitimin oluşmasına sebep olmaktadır. Bir başka sorun üniversitelerimiz arasındaki eşitsizliktir. Mevcut durum analizinde 83

görüldüğü gibi üniversiteler arasındaki eşitsizlik uçurumlarla ifade edilmektedir. Bunlar eğitim materyalleri, öğretim görevlileri, laboratuvar ve kütüphane gibi birimler arasındaki farklardan açıkça görülmektedir. Örnek olarak, Dumlupınar Üniversitesindeki bir öğretim görevlisine 187 öğrenci düşerken İTÜ'de bir öğretim görevlisine 20 öğrenci düşüyor. Bazı üniversitelerde yetersiz laboratuvarlar yüzünden öğrenciler pratikte bazı şeyler kazanamıyor. Tabii, bunları eşit seviyeye getirmek yine bizim elimizde. Biz bunları yapmaya çalıştığımızda düzen hemen sekteye uğramaya başlıyor. Buna örnek olarak da Bilkent'e ayrılan bütçe ile ODTÜ'ye ayrılan bütçeyi karşılaştırabiliriz. Bilkent'e ayrılan bütçe ODTÜ'ye ayrılan bütçeden daha fazladır. Artık gerisini siz düşünün. Son olarak okullarımızdaki eğitim sistemine değineceğim. Okullarımızda oldukça gerici, bilim dışı müfredatlar okutuluyor, anadilde eğitim almamıza imkân tanınmıyor, Kürt halkımızın kendi dilinde eğitim yapmasına izin verilmiyor, bazı üniversitelerde İngilizce eğitim dayatması yaşanıyor. Soruyorum; kendi dilinizde mi daha iyi düşünür, yorumlayabilir yoksa başka bir dilde mi daha iyi yorumlayabilirsiniz? Düzen bizim düşünmemizi, yorumlamamızı istemiyor. Bundan dolayı ellerindeki bütün araçlarla bize dayatma yapıyor. Okullarımızda ayrıca gerici faşist öğretim görevlileri yüzünden bilimsel ve ilerici eğitim almak, özgürce konuşmak isteyen arkadaşımıza baskılar uygulanıyor. Bunlara karşı tek alternatif var; eşit, parasız, bilimsel, ilerici ve anadilde eğitim. Bunun için sonuna kadar mücadele vereceğiz. BAŞKAN- Arkadaşlar, şimdi söz vereceğim arkadaştan itibaren konuşmak isteyen diğer arkadaşlar Divana isim yazdırırlarsa memnun oluruz; hangi şubelerden konuşma yapıldığını da izlemek için bize kolaylık sağlar. Çünkü konuşmaları her şubeye eşit paylaştırmak istiyoruz. Ankara Şube dışında başka bir şubeden söz almak isteyen arkadaş var mı? Buyurun arkadaşım. SERHAN EROL (MMO İstanbul Şubesi Öğrenci Üye)- Merhaba arkadaşlar. Biraz bugüne dair; yani bu toplantının baştan sonuna kadar olan seyrine dair ve sonuçta şubelerin okuduğu bildirgelerdeki içerik ve içeriğin akabinde de sonuç noktasında bir şeyler söylemek istiyorum. Farkındaysanız toplantıya başlarken hiç oturacak yer yoktu, ayaktaydık. Yine ayakta insanlar var; ama bir sürü boş yer var. Bu da şunu gösteriyor: Bu toplantılar çok önemli, çok gerekli toplantılar ve bu kurultayın örgütlenmesi bence büyük bir emeğin sonucunda gerçekleştirilmiş durumda. Fakat başladığında ve buna müdahale edilmediği noktada birazcık bir sendika, bir parti, resmi bir kurumun genel kurultay ve kongre havasından çıkılamıyor. Kaldı ki, bu da gereklidir. Bir oda seçiminde, bir parti seçiminde, bir sendika seçiminde bu gibi bürokratik işlemler, bu gibi toplantılar muhakkak ki önemlidir veya olabilir; ama bugün bir üniversite gençliğinin meslek odası ve örgütlenmeleri olan öğrenci komisyonlarının toplantıları bence böyle geçmemeli. Bu, yargıdan çok bir öneridir. 84

Bundan sonraki kurultayı örgütleyecek arkadaşlara önerim şudur -ki İstanbul Şubeden olarak pratik anlamda buna destek sunup yapmak da isteriz-: Bence burayı, forumu daha fazla tutup buradaki her bir bireyin görüşünü almalıyız. Yalnız bu söylediğime dair şöyle bir görüş de var: Odalardaki komisyon toplantılarında, mesela bu okunan bildirgelerin, komisyonda yapılan toplantıların sonucu olarak yer aldığı ve insanların görüşünün burada eksik kaldığı gibi bir durum olmadığı noktasında karşı bir görüş belirtiliyor. Muhakkak ki doğrudur; ama yine söylüyorum şu havanın oluşması sonuçta demek ki bunu biraz geçersiz kılıyor. O bakımdan, bu bildirgelerin bir bildirge olarak, bir deklarasyon, bir yazı metni olarak buraya sunulmasının ve kitapçık olarak çıkarılmasının haricinde bence burayı bir forum haline getirmek, bu forumu daha fazla zorlamak gerekiyor diye düşünüyorum. Bu toplantıya dair görüşlerim bunlar. Genele dair; yani bu konuşulanlara dair söylemek istediklerim birazcık daha pratik konular olacak. Buraya gelen arkadaşlar; benden önceki arkadaş ve önceki def Jarasyonlarda yer alan hususlar, somut durumun somut tahlili olarak yer aldı. Bugün ülkemizde bizlerin birebir yaşadığı, özellikle mühendislik öğrencilerinin varolan hem ekonomik, hem de siyasal krizden birebir etkilendiğimiz gibi bir durum var. Bu şöyle bir durum: Bugün yaşanan krizde, bugün biz bunu çok fazla hissediyor olmasak da - yakın dönemde birazcık biliyor olmam biraz okulu uzatmış olmamdan kaynaklı- benden önce mezun arkadaşlarım şu an işsiz gezmekte, çalışan arkadaşlarım işten çıkarılmış durumda ve bizler bu sorunları pratikte yaşıyoruz. Bugün küreselleşme, bugün siyasal iktidarın bizim üzerimizde kurduğu baskı birebir yaşantımıza aksetmiş durumda. Burada söylediğimiz her şey, yaşadığımız pratikte zaten karşımıza çıkan şeyler. Biz bunun tahlilini yapıyor durumdayız; fakat bence önemli olan şu: Bizler bugün bunun karşısında şu an varolan öğrenci durumumuzdan, öğrenci gençliğine ait olma durumumuzdan ve bir dönem sonra da meslek odalarının üyeleri ve orada çalışanları olma durumumuzda ne yaptığımız çok daha fazla önemli diye düşünüyorum. Bugün ne yapacağız? Bu küreselleşme, uzmanlık, eğitim sistemindeki eşitsizlik varolan gerçeğin, zaten bizim yaşamımızda gördüğümüz sorunların ana başlıklarıdır. Ama bunun karşısında bizler ne yapıyoruz? Bunun karşısında öğrenci komisyonları yeterli midir, değil midir? Odalar bunun karşısında öğrenci komisyonu üstünden çıkıp bu noktada yeterli çalışıyor mu, çalışımıyor mu? Esas pratikte bunu tartışmak lazım. Bu noktada fikrimi belirteyim. Bunu yeterli düzeyde yaptığımızı düşünmüyorum. Ne öğrenci komisyonları -öğrenci komisyonlarına çok fazla anlam yüklemek açısından söylemiyorum- ne öğrenci komisyonlarına dahil olan arkadaşlar bunları okullarında pratik anlamda, kendi bulundukları konum itibariyle buna karşı bir şey yapıyor durumdalar. Bunu yine yargılar anlamda söylemiyorum; ama böyle bir gerçeklik var. Ayrıca odalarımızın, bizim şu an yaşadığımız sorunları birebir pratikte çözmek için çok fazla çaba sarf ettiğini düşünmüyorum. Bunu, örnekleri açısından pratikte şöyle yaşadığımızı düşünüyorum: Bugün "uzmanlık tartışması" denilen şey, eğitim sistemindeki adaletsizliğe çok fazla 85

değinilmeden; yani temele değinmeden üçüncü, dördüncü kattaki sorunu tartışmak ve onu çözüme kavuşturmak şeklinde bir yapılan işlemdir. Bugün eğitimdeki adaletsizlik, bugün bizim mühendislik formasyonunda üniversitelerde aldığımız derslerin ve pratikteki uygulamaların yetersizliğine dair çok fazla bir şey yapmadan mezun oluyoruz. 2 senelik eğitimle ilgili şöyle bir görüş belirteyim: Bugün biz bu uzmanlık eğitimi olmadan bile iki sene boyunca sömürülüyoruz. 200-250 milyona çalıştırılıyoruz. Uzmanlık olayı olduğunda bu resmiyete kavuşuyor; zaten kavuştu da. Bu daha fazla bizim onay verdiğimiz bir şey haline gelecek. Bence o da meslek odaları, özellikle Makina Mühendisleri Odası bizi düşünüyorsa, ki biz zaten bunun içinde varolan bir gençlik grubuyuz, açıkçası buna cepheden karşı çıkmamız gerektiğini düşünüyorum. Bugün oda bunun bir aracı olmamalı. Devlet bunu bastıracak, ki bastırdı ve kabul ettirdi de; ama bence bu uzmanlık belgelerini vermeyi reddederek bizim 2 sene içerisindeki - yalnız baştan şöyle bir parantez açayım: Yeterlilik noktasında kendimi eksik görebilirim, yani bu söylediklerim yetersiz olabilir. Ama ben pratikten konuşmaya çalışıyorum; onu söyleyeyim- 2 sene evvel bir demokratik kitle örgütü saydığımız odamızın onay verdiği bir şey üzerinden sömürülmeyi istemiyorum. İkinci konuya geleyim, burada birazcık ana başlıklar halinde; yani biraz odanın durumu noktasında, bir başlık ve alt başlıklar olarak bugün toplumsal muhalefet noktası... Bugün saat 12.00'de Ankara'da merkezde duyduğumuz kadarıyla işçiler eylem yaptılar. Oradaki eylem Emek Platformunun eylemiydi. Oradaki eylemde duyduğum kadarıyla yine polisle ufak çaplı bir çatışma yaşandı; bu sokakta olan durum. Sokakta yaşanan bu durum bugün çok da fazla istediğimiz şekilde değil. Bugün bu ülke batmak üzereyken bile Endonezya, Güney Kore veya diğer Latin Amerika ülkelerinde yer yerinden oynuyorken bugün bizim ülkemizde yaprak kımıldamıyor. Sonuçta bu işten direkt etkilenen ki biz etkileniyoruz- emekçiler bugün sokağa çıkıp seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Birlik Başkanımız, Emek Platformunun bu dönemki sözcüsü; o noktada çok fazla yer aldığını düşünüyorum. Yalnız bu döneme özgü; geçmişte bu kadar değildi onu da söyleyeyim. Bir sene öncesinde TMMOB'nin, odaların bu kadar toplumsal muhalefetin yetersizliği de olabilir veya kendi çalışma oranında olabilir; ama bu kadar yer aldığı durum söz konusu değildi. Bugün ise daha fazla sarf edildiği aşikâr -hakkını yememek anlamında söylüyorum- Şunu da söyleyeyim: Bugün bu ülke batmak üzereyken artık bir şeyler yapıyor olmayı tartışmak lazım. Bugün bu krize dair, bugün varolan ezilmeye ve sömürülmeye dair işçiler, emekçiler ayakta; ayakta olmaya çalışıyorlar. Siyasi iktidar ise bunu zorla bastırmaya çalışacak, bastırmaya çalışıyor. Biz odalar olarak ve odalardaki öğrenci komisyonu üyeleri olarak kendi okulumuzu ve odalarımızı, toplumsal muhalefetteki yerini edindirmek açısından bir şeyler yapmak durumundayız. Bu noktadan da şuna gireceğim: Odaların biraz bürokratik kurumlar olmaya doğru gitmesini de eleştirmek istiyorum. Öğrenci komisyonuyla yönetimler arasındaki ilişkiyi, bence bir dikey ilişkiden çok yatay ilişki olarak kurmak lazım. Yapan odalar var mı bilmiyorum; ama şu yapılmalıdır -ki bunun reddedildiği veya karşı çıkılacağı anlamında da söylemiyorum, 86

yanlış anlaşılmasın-: Öğrenci komisyonlarındaki arkadaşlar yönetim kurullarında karar alacak bir düzeye gelmelidir ve eğitim sistemindeki adaletsizliği tartışıyoruz; ama bence artık bunun pratiğini tartışalım. Biz bunlara karşı şuradaki değişik bölgelerden gelen 1000 tane öğrenci olarak bunun karşısında ne yapacağımızı konuşalım, tartışalım. Yapacağımız şeyi çok fazla açmadım. Çok fazla uzatmak istemiyorum; ama biraz toparlamak ve birazcık da sonuç açısından bir şeyler söylemek istiyorum. Birazcık hareketlenmek zamanı diye düşünüyorum. Bu toplantılar çok önemli. Yalnız bu toplantıları birazcık yapılma şeklini değiştirerek daha da geliştirmek lazım. Bugün sokak bizi bekliyor. Bir şiirden alınma "sokak, çocuklarını çağırıyor" diye bir laf var. Bence artık birazcık siyasal iktidarın, bu düzenin, bu devletin bize bazı şeyleri kabul ettiremeyeceğini göstermemiz lazım. Bundan da şu anlaşılmasın: Militan bir mücadeleye çağırıyor falan değilim. Her alanda, her bölgede, her noktada ve her durumda ne yapılabiliyorsa onu yapmayı söylüyorum. Toplantılardan birazcık çıkıp artık sokağı tartışmayı ve onu örgütlemeyi odalarımızı, okullardaki kulüplerimizi, okullarımızdaki derneklerimizi ve ismini koyduğumuz neyse bunları biraz harekete geçirmek gerektiğini düşünüyorum Teşekkür ederim BAŞKAN- Adana Şubeden Murat Can Tek'e söz veriyorum. MURAT CAN (MMO Adana Şubesi Öğrenci Üye)- Merhaba arkadaşlar. Size akreditasyon hakkında, kendi çalışmalarımdan bir şeyler söylemek istiyorum. Akreditasyon güvenmek, inanmak anlamına gelir. Tanımı ise üniversitelerin öğretim programlarının, öğretim elemanlarının, laboratuvar olanaklarının bir üst kuruluş tarafından denetlenip standartlara uygunluğunun belgelendirilmesidir. Akreditasyonun bazı ülkelerdeki uygulaması da şu şekilde olmaktadır: Amerika Birleşik Devletlerinde, kısa adı ABET olan Acreditation Board of Engineering and Technology, mühendislik eğitimi veren üniversite ve kolejlerde mühendislik ve mühendislikle ilgili eğitimi izlemek, değerlendirmek ve kalitesini belgelendirmek amacıyla faaliyet gösteren bir kuruluştur. ABET, bu yolla mühendislik programlarını akredite eder. Bunun için birtakım kriterler oluşturur ve üniversitelerin onları yerine getirip getirmediklerini denetler. Ayrıca bu konuyla ilgili seminer, konferans ve toplantılar düzenler. Akreditasyon prosedürünün ilk aşamasında akredite olmak isteyen okul, belirli bir program için başvuruda bulunur. Profesyonel eğitim icra eden ve uygulamacılardan oluşan bir ekip kurulur. Ekip, daha önce üniversite tarafından doldurulmuş olan bir sorgulama raporunun ışığında okulu ziyaret ederek yönetici, öğretim üyeleri, öğrenciler ve idari personelle görüşür. Ekip, öğretim üyelerinin niteliklerini, laboratuvar, donanım olanaklarını, bilgisayar olanaklarını, kütüphane olanaklarını inceleyerek yeterliliğini kontrol eder. İngiltere'de ise ABET'e eşdeğer bir kuruluş bulunmamaktadır. Buna karşılık 87

akreditasyon işlemini, konuyla ilgili mesleki kuruluşlar ve odalar yerine getirmektedir. Örneğin, Gaz Mühendisleri Enstitüsü kendi konularıyla ilgili dersleri ve programı denetleyerek akredite etmektedir. Bu tip dersleri okumamış kimseleri odaya üye yapmamaktadır. Odaya üye olmayan mühendislerin çalışmalarına karşı hcrhanc, bir yasak yoktur; ancak projelere sorumlu mühendis olarak imza atamazlar. Kanada'da mühendislik eğitimi veren tüm okullar, Canadian Cosoll of Professionai Engineers adlı kuruluş tarafından 4-5 sene aralıklarla denetlenir ve akredite edilir. Kanada'yı oluşturan her eyaletin Professionai Engineers Assocation isimli bir kuruluşu vardır ve eyalet sınırları içinde hiçbir mühendis, bu kuruluşa üye olmadan kanunen mesleğini icra edemez. Bilgi ve araştırma için gerekli olan kaynakların, mühendislik eğitimi yapan üniversitelerde oldukça yetersiz olması, laboratuvar sayısının ve niteliğinin düşük olması, öğrenci sayısının özellikle YÖK Kanunundan sonra anormal bir şekilde artmasıyla öğretim görevlisi ve öğrenci arasında ilişkinin kurulamaması, ekonomik koşullar nedeniyle öğretim görevlilerinin üniversiteyi terk etmeleri ya da dışarıda danışman olarak çalışmaları nedeniyle üniversitedeki araştırma faaliyetleri oldukça düşmüş ve üniversiteler meslek okulu şekline dönüştürülmüştür. Bu koşullarda makina mühendisliği eğitimi veren fakülte veya bölümlerin çoğunun, teknolojiyi geliştirecek veya üretebilecek düzeyde makina mühendisleri yetiştirmeleri olanaksız gözükmektedir. Sanayide araştırmacı mühendis olarak çalışan meslektaşlarımızın durumları incelendiğinde ise, yine ortaya karamsar bir tablo çıkmaktadır. Yurtdışında makina mühendisliği eğitimi yapmış ya da ülkemizde lisansüstü veya doktora yaparak araştırmacı mühendisliğe ulaşmış meslektaşlarımızın çoğu, şirketlerin Ar-Ge bölümlerinde çalışmakta; fakat Ar-Ge'lerde genellikle amaç teknolojiyi üretmek yerine ya teknoloji transferi veya mevcut üretimin sorunlarına yönelik pazar araştırması şeklinde olduğunda araştırıcılar, niteliklerine uygun bir çalışma ortamı bulamamaktadır. Bizim bu konuda önerimiz ise, akreditasyonun bu haliyle bizim üniversitelerimizde uygulanır ise birçok üniversitenin akredite olamayacağıdır. Akredite olamayan üniversitelerden mezun olan mühendislerin durumu ise belirsiz olacaktır. Bütün üniversitelerimiz için akreditasyon kriterleri sağlanmalı, böylece mevcut eşitsizlikler önlenmelidir. Bunun yanı sıra Makina Mühendisleri Odası, Sanayi Odası, KOSGEB, TÜBİTAK ve üniversitelerin katılımıyla oluşacak bir konseyin makina mühendisliği eğitim programlarına bir standart getirmesi ve onları denetlemesidir. Teşekkür ederim. BAŞKAN- Arkadaşlar, söz alma istem sırasına göre her şubeden birer arkadaşa söz vermeye devam ediyorum; ama konuşmaları mümkün olduğunca 5 dakikayla sınırlı tutarsak -müdahale de etmek istemiyorum- daha çok arkadaşımız konuşma olanağı bulacaktır. Eskişehir Şubeden Kurtuluş Yelken; buyurun. 88

KURTULUŞ YELKEN (MMO Eskişehir Şubesi Öğrenci Üye)- Merhabalar arkadaşlar. Bu toplantılara ikinci katılışım. Geçen seferkinde de örgütlenme üzerine konuşmuştum, yine örgütlenme üzerine konuşacağım; çünkü gördüğüm kadarıyla, daha doğrusu izlediğim kadarıyla öğrenci örgütlenmesi üzerine Türkiye'de henüz ciddi bir gelişme yok. Varolan öğrenci muhalefeti de, zaten tabana vurmuş durumda. Arkadaşlarımız bir sunum yaptılar, geçmişten günümüze kadar öğrenci muhalefetini değerlendirdiler (ÖKT'lar, dernekler, fikir kulüpleri). Fakat günümüzde özellikle bu öğrenci öz örgütlülüğünün, her ne kadar biz burada mühendislik üzerine kendi sorunlarımızı tartışıyorsak da, diğer öğrenci kesimlerinden ayrılmayacağımız ve diğer Türkiye sorunlarından da kopamayacağımız bir gerçek. Bunun sonucunda bana öyle geliyor ki, akreditasyon gibi önemlilik sırasına göre üçüncü, dördüncü sırada olan konularla ilgilenmek yerine, bence daha önce kendi öz örgütlülüğümüzü sağlamalı, daha sonra bu işlere önem vermeliyiz gibi geliyor. Çünkü bize karşı yürütülen gerici ve faşist bir müdahale zaten var. Türkiye'de bu gerici ve faşist müdahaleler, bu son hükümetle beraber müthiş bir şekilde okullarda ve yurtlarda ve hatta sokakta karşımıza çıkmakta zaten. Bu yüzden, biz öğrenciler olarak, belirli tarihlerde bir araya gelmek yerine, her zaman belirli bir örgütlülüğü -bu artık ÖKT'lar mı olacak, dernekler mi olacak veya kulüpler mi olacak bunu bilemem. Bu her üniversitenin durumuna, kendi yapısına göre değişir- bunu en kısa zamanda sağlayıp belirli bir öğrenci muhalefetini tekrar yükseltmemiz gerekir. Çünkü geçen toplantıdan bu yana bizim öğrenci muhalefetimizde belirli bir düşüş var. Bunu Eskişehir'den birebir izliyorum. Gerek okuldan atılmalar olsun, gerek uzaklaştırmalar olsun, gerek belirli şekillerde cezalandırmalar olsun üzerimizde müthiş bir okul baskısı var. Artı özelleştirmeler, artı IMF'nin dayattığı programlar bizi müthiş bir şekilde bozdu. Ayrıca kendi içimizde olan bölünmeler bizi oldukça yıpratmış durumdadır. Bunu mümkün olduğunca çabuk halledip, daha sonra kendi içimizdeki örgütlülüğü halledip daha sonra bu ikincil, üçüncül sorunlara değinmek daha doğru olur gibime geliyor. Teşekkür ederim. BAŞKAN- Divana yazılı bir önerge var. Üzerinde "bu önergenin 90 imza" içerdiği söyleniyor. 595 ve 601 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde yapılan düzenlemelerle ilgili bir sayfalık bir bildiri. Bu bildiriyi imzalayan arkadaşlardan birisi, söz hakkını bu bildiriyi sunmak için kullanırsa -yalnız yorumsuz; çünkü oylama yapmıyoruz. Burada sunulan her şeyin Sonuç Bildirgesi Komisyonunda yer alacağına inanıyoruz- madem 90 arkadaşımızın bir önergesidir; Sonuç Bildirgesi Raporuna alınacaktır. Diyarbakır Şubeden Mesut Çelik; buyurun. MESUT ÇELİK (MMO Diyarbakır Şubesi Öğrenci Üye)- Merhaba arkadaşlar. Diyarbakır Şubeden herkese selamlar, saygılar. 89

*fy "Uygarlık tarihi" diye niteleyebileceğimiz ilkel insandan günümüze deyin süren tüm bilgi birikimiyle birlikte insanın doyumsuzlaşan ulaşma isteği, kavram olarak belirginleştirilememiştir; olması gereken de budur. Yoksa uygarlık kavramının sınırlarının çizilebileceği gerçeği tutarsızdır. Durmadan farklılaşarak gelişen kavramlar, sosyolojik manada gerekliliğini, tutarlılığını yerine getirememiştir. Bu da, günümüzde öğreticiliğinden sıyrılarak yeniden çarpıtılmaya ve yaratılmaya çalışılan tarihsellik anlayışından kaynaklanıyor. Kavram, tümüyle yerleştiği an sonrası ancak geliştirilebilir. Bugün hâlâ tartışılmakta olan kimlik sorununun ve daha üstün insan zekâsının daha da farklılaşarak üst kimlik, alt kimlik kavramlarının gelişiyor olması, uygarlık kavramının doğallığını ve dokunulmazlığını tümüyle çözümsüzleştirmektedir. Bilinmelidir ki yaşamın dayatmış olduğu, öncesi tartışmasız olan yaşama isteğinin artık kendi oluşumu içerisinde birlikteliğe dönüşümü engellenemez, sınırları çizilemez. Biz buna "birlikte yaşama zorunluluğu" demiyoruz; değerin dayatılmayla sıklaştırılmış yaşamsallığıdır ve bu yaşamsallık içerisinde savaşımlar, üste çıkma isteği, altta kalma zorunluluğu, mücadeleler, esaretler ve dahası zamanın duyumsuzluğuna gönderdiğimiz ölümler bütünselleşmenin zorunluluğudur; tarihsellik öğretisi budur. Derin algılayış ve kavrama niteliği. Bunlar duyumsandı mı, algılanıldı mı, kabullenildi mi? 21. yüzyıla gelindiğinde insanlık yeniden sorgulanıyor, kendini ve toplumunu manalandırmaya çalışıyor. Genel olarak sorgulanması gereken insanların, kendi huzur ve güvenliğini sağlamak için yarattıkları devlet kavramı ve işleyişidir. Mal ve can güvenliği sağlama zorunluluğu bulunan devlet, bunu yaparken hukuka, temel insan hak ve özgürlüklerine saygılı olmalıdır. Devletin varlık temelini oluşturduğu söylenen millet, aslında belirginleşmemiş, devletin kendi amacına göre şekillenmiş bir kavramdır. Egemen güç olarak etkinliğini artıran çoğunluk, farklı kültür ve dile sahip olan halkları görmezlikten gelerek yok saymışlardır. Buna karşılık kendi varlıklarını, tüm inkârlara rağmen yeniden var etmeye çalışmışlardır. Bu insanlar, tüm kayıplara ve acılara rağmen ve terimsel olarak bunlara globalleşen dünyada "mikromilliyetçilik akımları" deyip, sonradan süzümleneceği varsayılır. Oysaki, kendi varlığı tanımlanmamış ve tanınmamış bir bireyin kendini sonsuzluğa adayacağı bir gerçektir ve sistemleşerek sürekli kendisini hissettirecektir. Bu, devlet içerisinde müthiş sosyal ve ekonomik bunalımlara yol açar; kabullenilmemişliğin getirişidir. Sürekli bir dayatmayla farklı kültüre ve dile alıştırılmaya çalışan insanlar, varlık çelişkisi ve yaşama arzusunun endişeye, korkuya dönüşümünü engelleyemeyecektir. Yalnızlaşan insan en korkak insandır. Kendi düşünülmezliğinizi ve kabullenmemişliğinizi düşünebiliyor musunuz? Gelişmekte olan ve sürekli bir direnizm yaşayan Türkiye, artık kendi içindeki yok oluşu engellemelidir. Kendi içinde varoluşu hissetmelidir. Güneydoğuda süren savaş çözümü dayatmıştır. Ayrılığın ve aykırılığın olmadığı görülmelidir. Savaştır; çünkü insanlar öldü, savaştır; çünkü acılar yaşanmıştır. Tüm bu yaşananlara rağmen yaşanan dinginlik iyi değerlendirilmelidir ve tüm şartlar 90

gözden geçirilmeli ve gereken koşullar sağlanmalıdır. Katı bir Anayasa olan 82 Anayasasının daha özgürlükçü, demokratik ve sivil oluşumun etkinliğinin artırılması sağlanmalıdır. Sosyal iç çatışma barışa gebe kalmalıdır. Kamuoyu oluşturulması bakımından devlet ve halk arasında demokrasinin olmazsa olmaz öğelerinden temsil haklarının gözden geçirilip, aynı topraklar üzerinde yaşayan insanların kendilerini hissettirebilmeleri sağlanmalıdır. Sivil toplum örgütlerinin yeniden anlam kazanması ve üstündeki baskı kaldırılarak işlevsellik kazandırılmalıdır. Sivil toplum örgütlerinin halkın taleplerini daha net, etkin şekilde kamuoyu oluşturarak hükümetin alacağı kararları ve uygulamaları engellemelidir. Bu bahsettiğimiz oluşumda demokrasi çarklarının yeniden işlenmesi ve beklenenin gerçekleştirilmesidir. Son olarak tüm yapılanların anlam kazanması, için kayıpların ve ölümlerin tekrar yaşanmaması için barış ilan edilmelidir ve çözüm yaratılmalıdır. Tek taraflı çözüm veya çözümü engelleyiş tekrar yaşanacak ağır bedeller demektir. Cumhuriyet tarihinin geldiği nokta bu olmamalıdır. Selamlar, saygılar. BAŞKAN- İçel Şubeden İsmail Ozoğul; buyurun İSMAİL ÖZOĞUL (MMO İçel Şubesi Öğrenci Üye)- Arkadaşlar, hepiniz hoş geldiniz. Geleceğin dinamikleri, bugün burada geleceğimizi tartışmaya geldiler. Her birimiz önümüzdeki binaların temellerini şimdiden doldurmaya başladı. Hep dedik "küresel saldırı, eğitim sorunları, meslek içi sorunlar" ve çözüm önerilerimizi sunmaya çalıştık. Hepinize şimdiden sorunların üzerine giderek kendi kulvarlarımızda çözümler aradığınız için teşekkür ediyorum. Küreselleşme, her bir koldan kimi zaman olumlu, çoğu zaman olumsuz aldı başını gidiyor; ancak bizlerin de bu evrenin yapı taşlarından biri olduğumuzu düşünürsek, bu olumsuz gidişatın dünyayı içine aldığı sorunlardan kurtaracak çözümlerin de bizlerde olduğunu görürüz. Hep "sermaye şunu yapıyor, sermaye bunu yapıyor" dedik; ama şunu da unutmamalıyız ki o sermayenin önünü açan da bizden önceki kuşaklar. Sermaye açtır, sermaye doyumsuzdur, her zaman gücüne güç katmak ister. Bu yüzdendir ki karşısında alternatif güçlerin bulunmasını istemez. Bunu da uyguladığı politikalarda görebiliriz. Yardım amaçlı saldırılar, gelişmemiş ülkelere deney merkezleri olarak kullanmalar, ülkelerde iç karışıklıklar. Aslında bunların hepsi gizli saldırılar. Bir de alenen yapılan şeyler var ki hepimiz biliyoruz. Alt örgütlenmelerle bizim gibi üçüncü dünya ülkelerini batağa sapladılar. Denetimi, önce karşılıksız yardımlarla ve sonra yüksek faizli borçlarla ellerinde tuttular. Bunlar da yetmedi borçlarımızı ödememiz için sözde iyimser çözüm önerileri sundular. IMF'yi, Dünya Bankasını, Avrupa Birliğini görüyoruz. IMFj ülkemizde 18 inci ekonomik anlaşmasını yapıyor. Avrupa Birliği ülkemizi serbest pazar haline getiriyor, çiftçimizi, küçük işletmelerimizi, bizlerin geleceğini 91

. ti kendilerine göre yönlendiriyor. Biz ne yapıyoruz? Biz mi? Aslında bizler çok şeyler yapıyoruz. Bunu da burada toplandığımızda görebiliyoruz. Bu talanlara "dur" diyecek olanların yine bizler olduğunu çoğumuz daha yeni anladı. Sivil toplum örgütlerini daha yeni tanıyoruz. Şunu bilmeliyiz ki, toplumsal muhalefet toplumun, ülkenin nabzını tutmasıyla olur. O toplum siyasi iktidarların pis ilişkilerini açığa çıkarır. Halkın her kesiminin sesini duyurmasını sağlar; yani görüyoruz ki her şey insanlığın ortaklığından geçiyor. Bugün bunu başarabilseydik ne ekonomimiz altüst olacaktı, ne de ülkemiz. Ülkenin ileri düzeye gelmesi için ilk etkenin eğitim olduğunu herkes biliyor; çünkü okumuş, araştıran, sorgulayan insan içinde yaşadığı ülkenin sorunlarını bilir. Ancak sermaye de bunu adı gibi bilir. Bu yüzden eğitim seviyesini ve kalitesini düşük tutar, okulları özelleştirir, sermayesini artırmak için okullarda üretim tekniklerini yeniletir. Bu şartlar altında yetişen iyi insanları da, çalışacak başka alanlar bırakmadığı için dolaylı yoldan kapmış olur. Diğerleri zaten onun verdiği eğitimle çoktan sürüye katılmıştır; ancak küre çatlıyor, halk suskunluğunu bozuyor. Bugün Seattle'da, Prag'da, Kopenhag'da, Kızılay'da "halkı ezmek için başka neler yapabiliriz" tartışmaları yapanlara' karşı direniş sloganlarıyla binler protestolara başladı "patlama olacak" dediler; sonunda galiba oluyor. Her yerde başlayan küresel eylemlere en çok bizlerin desteğini vermesi gerekir. Bu yüzden kendi platformlarımızdan, içinde bulunduğumuz yapılarda geçmişin tartışmalarını silerek yeni bir toparlanma sürecine girmemiz gerekiyor. Bugün bu talanlara "dur" diyecek bir yapı vardır. Hepimiz biliyoruz ki o yapı da toplumun bir araya gelmesiyle oluşacaktır. Yaşasın sivil toplum örgütleriyle mücadeleye can katanlar, yaşasan küresel saldırılara kürenin yer yerinden tepki verenler.. Teşekkürler arkadaşlar. BAŞKAN- Balıkesir İl Temsilciliğinden Sinem Tekin: buyurun. SİNEM TEKİN (MMO Balıkesir İl Temsilciliği Öğrenci Üye)- Merhaba arkadaşlar. Bugün burada pek çok hususu tartıştık. Bunlar uzman mühendislikti, akreditasyondu; ama bu başlıklar üniversiteler çapında tartışılan konular da olsa, bu ülkenin başlıklarından bağımsız değil. Bunun üzerinden başka bir konudan bahsetmek istiyorum; bu bağı göstermek üzerinden. Bu konu hakkında çok fazla bilgim yok "Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısı" denilen bir şey. Bildiğim bir şey var; o da şu: Emekçilerin ürettikleri değerler üzerinden emekçilerin sahip oldukları her türlü şeye -araziler buna örnek olarak gösterilebilirdevlet tarafından el konuluyor ve arazi fiyatına yerli ve yabancı sermayedarlara satılıyorlar. Bu konuda herhangi bir kısıtlayıcı yasa söz konusu değil. O bölge turizm açısından, herhangi bir fabrikanın kurulması açısından sakıncalı olabilir. Devlet tarafından el konulan bu endüstri bölgeleri, bu sakıncayı gözetmiyor; yani Bergama'daki köylülerin Eurogold'a karşı yürütmüş oldukları mücadeleyi devlet; yani sermayenin 92

devleti kendi kurduğu sistemle ve bu sistemin yasalarıyla koruyarak garanti alıyor. Yani işçi sınıfını, yani Bergama'daki köylülerin Eurogold'a karşı yürütmüş olduğu mücadeleyi, koymuş olduğu yasa tasarılarıyla sıkıştırmayla çalışıyor arkadaşlar. Bir de şunu ifade etmek istiyorum: Burada konuşulan konulardan bir tanesi de, bizim oda çalışmaları içerisinde konuştuğumuz hususlardan bir tanesi de nükleer santrallerdi. Nükleer santrallerin, eldeki veriler ışığında pek çok açıdan hiçbir avantajı olmadığını arkadaşlarımızla beraber gördük. Örneğin, nükleer santrallerin, termik ve hidroelektrik santrallerin kuruluşlarından daha pahalı olduğunu gördük, nükleer santrallerle üretilen elektriğin 1 saatinin, termik ve hidroelektrik santrallerde üretilen elektriğin 1 saatinden daha masraflı olduğunu gördük. Mesela, nükleer santrallerin yapılması için ihaleye katılan şirketlerin; Kanada ve AECL Firmasının önermiş olduğu kambiyo tarzındaki nükleer santrallerinin atom reaktörleriyle ilgili olduğunu; yani atom bombasını yapmaya yönelik olduğunu gördük. Bu sistem yasalarıyla, koyduğu düzenle hiçbir zaman emekçilere yaşama şansı tanımıyor arkadaşlar. Bu anlamda bu sistemi içerisinde koyulan yasaların da emekçilerden yana olmadığını görmekte ve bu anlamda mücadelemizi de emekçilerle beraber ortak tutmak zorundayız. BAŞKAN- İzmir Şubeden Oktay Çağlar; buyurun. OKTAY ÇAĞLAR (MMO İzmir Şubesi Öğrenci Üye)- Merhaba arkadaşlar. Konuşmamı çok kısa tutacağım. Öncelikle bir anketten örnek vermek istiyorum. Gençlerimiz arasında; yani bizler arasında yapılan bir anketten örnek vermek istiyorum. Arkadaşlarımıza "ülkenin geleceğini nasıl görüyorsunuz?" diye bir soru yönelttik. Biz gençlerden gelen cevap "çok berbat, kötü, iğrenç, umut yok" şeklinde "peki, kendi geleceğinizi nasıl görüyorsunuz?" diye ikinci bir soru soruluyor "çok iyi olmasını bekliyorum, gelecek benim için gerçek parlak" şeklinde cevaplar geliyor. Bu kesinlikle büyük bir tutarsızlıktır, gemisini kurtaran kaptan modelinin bir örneğidir. Gençlerimiz bireyselciliğe, bencilliğe itilmektedir. Bugün küresel saldırıya karşı küresel direnişten bahsettik; gerçekten iyi direndik. Buraya geldiğimiz zaman 990 kişiydik, şimdi 400 kişiyiz. Sabah arkadaşlarımızın birçoğunun konuşmaları esnasında mesaj çektiklerini gördüm. Acaba küresel saldırıya karşı, karşı ülkenin şebekelerini mesaj çekerek çökertmeyi mi düşünüyorlar? Ben buna bir anlam veremedim; bu çok büyük bir saygısızlık, bu nasıl bir direniş. Bu bende büyük bir hayal kırıklığı yarattı. İstanbul Şubeden olan arkadaşıma kesinlikle katılıyorum. Artık sokaklara çıkmanın zamanıdır; ama genel olarak salonda bir umutsuzluk gördüm. Umudumuzu yitirmemeliyiz. Bunun için de Nazım'dan çok kısa iki mısra okumak istiyorum. "Umuda binlerce kurşun sıksa da ölüm, Unutma umuda asla kurşun işlemez gülüm" Şeklinde bir mısrası var. Gerçekten bizim için çok şey anlatıyor. Öncelikle kırmamız 93

gereken siyasi bir iktidar var, ardından kırmamız gereken küreselleşmenin, emperyalizmin kanlı bir zinciri var. İnanıyorum ki bir gün bunu başaracağız ve tam bağımsız, özgür, mutlu Türkiye'yi hep beraber kuracağız. BAŞKAN- İsparta Şubeden Sıtkı Şener; buyurun. SITKI ŞENER (MMO İsparta İl Temsilciliği Öğrenci Üye)- Arkadaşlar, merhaba. İsparta İl Temsilciliğinden hepinize sevgiler ve saygılar. Bugün burada hiç değinilmemiş olan bir konuya ve eminim ki hepimizin içinde var edilen, varolan bir olguya temas etmek istiyorum. Aslına bakarsanız bunu anlatmak değil, bunu bir kere daha sizlere hatırlatmak istiyorum "teknolojinin dur, durak tanımadığı günümüzde insanın, hizmetin kaynağından filizlenen, çağlar öncesinden günümüze bu amaç için hizmetler sunan, geleceğin sınırlarını, bugünün sınırlarını taşırarak çizen, daha rahat, daha kolay yaşama imkânı sunan, bu amaç için işlevleri bir araya getirmeyi beceren insanlar; yani bizler, makina mühendisleriyiz" Pek çok kişi böyle bir giriş ve böyle bir başlangıçtan sonra, tevazu sınırlarını aştığını düşünse de bu ve bunun gibi niceleri, bizlerin tevazuu gösteremeyecek kadar hak ve hakkımız olduğunun bilincindeyiz. Çağlardan beri amacı insanlığa hizmet ve hayatı kolaylaştırmak olan bizler; geçmişten günümüze öylesine ağır bir yükü göğüslemiş durumdayız ki tekerleği ilk bulan ve belki de daha öncesinde önderimiz ve gelecekte kim bilir daha neler yapacak olan neslimiz tarihi içinde, cehaleti içinde boğan bu uzun kulvarda hep ileriye gitmeye, hep daha iyiyi, daha iyiyi bulmaya, onu da kaynağında başladığı gibi insanlığın hizmetine sunmayı bir güdü haline getirmiştir. Bizler bu amaç doğrultusunda hizmet veren daha pek çok meslek gruplarından bu inanca ve bu etiğe sahip grupların başında gelmekteyiz. Düşüncelerimiz, insana saygımızın teknolojiyi beraberinde sürüklemesidir. Tekerleği bularak halkına bu faydayı sağlayan, gelecek nesillere bu yolu çizen de bir mühendistir, bugün teknolojiyi avcunuzun içine sığdıran da. Hedefimiz hep ileridir, hep yaşamayı kolaylaştırmaktır, hep hayata dairdir. Geçmiş birikimimiz hep aklımızda, geleceğe daha iyisini götürebilmek onun hemen yanı başındadır. Bundan birkaç sene önce şöyle bir sual ile karşılaştım -ki belki de pek çoğumuzun defalarca aklına gelen bir sualdi-: "İnsanlar doktor denildiğinde, hâkim denildiğinde bu insanlar öyle bir hal alıyor ki, dışarıdan öyle bir saygıya bürünüyor ki, öyle bir saygı hali alıyorlar ki sokak ceket düğmelenip şapka çıkartılıyor Oysa mühendis denildiğinde ya da bu insan mühendisin yanındayken aynı davranışları sergilemiyor. Sizce bu nedendir?" sorunun cevabı bence şuydu: "insanlar doktorun ona hayatını kurtarıp kaybettirebileceğinin, hâkimin onu ipten alıp ipe verebileceğinin farkında; yani hayatını kurtaracaklarının ya da kurtardığının farkında. Ancak bir mühendisin hayatında nelere sebebiyet vereceğinin ve hayatını ne kadar kolaylaştırdığının, onun için ne kadar çalıştığının farkında değildir 94

de ondan" biz mühendisler bu amaçlar için hizmet ederken, taşıdığımız ahlaki sorumlulukların farkındayız. Bizler ceket düğmeletmek, şapka çıkartmak istemiyoruz. İstediğimiz tek şey, insanlığa hizmet eden bizlerin her bir bireyin hayatında, her aşamasında yanında olduğunu, onun için çalışıldığını ve hayatın vazgeçilmezlerini ona sunduğumuzun bilinmesi ve en önemlisi böylesine büyük bir yükümlülüğün altındayken adımlarımızın bilinçli olduğudur. Bizler sorumluluklarımızın farkındayız, ne amaçlar ve ne yükümlülükler altında çalıştığımızın da farkındayız. Bu ahlaki boyut, bu etik içimizde hep vardı ve hep de var olacak. Bundan sonra yetişen her meslektaşımın bunun bilincinde bir akademik kapasitede yetişmesini ve bu bilinçle yetiştirilmesini sağlayacak tüm sistemlerin, en az bu denli etik boyutta ve en az bu kadar hassas olmasını diliyorum. Bizler ne yaparsak insana yaparız. Evet, burası gerçekten çok önemli bir cümle; bizler ne yaparsak insana yaparız. Kırılan bir makina parçasını üretip tekrar yerine takabiliriz. Ancak kaybedilen bir can asla geriye getirilemez. Bu ahlak çerçevesinde, bu inanç ve birikimle geçmişten aldığımızı gelecek nesillere taşıma sırası bizde, insana hizmet, insanlığa hizmet sırası bizde; çünkü bizler mühendisleriz, bizler ne yaparsak insana yaparız. Teşekkür ederim. BAŞKAN- Bursa Şubeden Ahmet Ulaş Uğur; buyurun. AHMET ULAŞ UĞUR (MMO Bursa Şubesi Öğrenci Üye)- Ne yazık ki burada söylenenlerin hiçbirine katılmıyorum; çünkü biz burada çözüm üretmeye gelmiştik, ideolojileri tartışmaya değil. Bizler buraya reklam yapmaya gelmemiştik, bizler burada birkaç şubenin güç göstergesi olarak buradayız, hepimiz birer reklam aracıyız; inşallah bunları fark etmişsinizdir. Bizler, emeğin hakkını savunan TMMOB'nin değil, sadece döner sermayenin esiri olmuş TMMOB üyelerinin reklamlarıyız. Bu kadar. BAŞKAN- Osman Emre Yaykın; buyurun. OSMAN EMRE YAYKIN (MMO Denizli Şubesi Öğrenci Üye) - Tekrar merhaba arkadaşlar. Eğitim sisteminin çarpıklığından, üniversitelerdeki şekillenmenin bozukluğundan bahsetmiştik ve bunun nedenini de dış odaklı, uluslarötesi sermaye olduğunu ortaya koymuştur. Burada gerek basında, gerek kamu alanında olan uygulamalardan örneklemeler vermek istiyorum. Bildiğim' gibi Dünya Bankası, MAI gibi örgütlerin temel şartlan sermayesinin sunacağı, daha doğrusu açtığı pazarın tarıma verdiği desteğin kaldırılmasını ve eğitime verdiği ör emi azaltmasını ve hızla bir özelleştirme yoluna gitmesini desteklemektedir ve bunu dayatmaktadır. 95

Ülkemizde bunun nasıl gerçekleştirildiğine dair buna çok yakın örnekleri vermek istiyorum. Dalaman Ovası, Çukurova'dan sonra Türkiye'nin en verimli ikinci ovasıdır. Bakın, burada devletin tarıma destek vermemesini istiyorlar. Neden ve bunu nasıl yapıyorlar? Burada SEKA'yı kuruyorlar; koskoca tarım arazisinde, Türkiye'nin en iyi ve en verimli toprağına sahip ovada SEKA'yı kuruyorlar. 20 yıl sonra bu SEKA'yı özelleştiriyorlar, özelleştirmenin de kitabına uyduruyorlar. Ben SEKA'da staj yapmıştım. Orada sendika başkanın kardeşi diye bir alkolik adam işte çalışıyordu; daha doğrusu çalışmıyordu, yatıyordu. Bu şekilde de çalışmayan, üretmeyen bir adama para veriliyordu. Sonra çözüm nedir? Özelleştirmedir diye gidiyordu. Aslında her şey sistematik ve planlı bir şekilde gerçekleşiyor. Aynı dış sermayenin de diğer dayatması, çevreye verilen önemin azaltılması. Bu da şöyle: Gökova Termik Santraline giden kömür 100 kilometre uzaklıktan geliyor. Onun kurulduğu bölgede ise bir dağ boyutundaki tepe, iki-üç tane hafriyat ve inşaat firmasının cebi dolsun diye dümdüz edildi ve buraya bir termik santral kuruldu. Verim ise yüzde 5'lerde-10'larda, hiçbir verim yok; bunlar çökertme politikasıdır. Biz bu politikalara karşı geldiğimizde -68'de de bunlara karşı gelindi. Gerek üniversitedeki reformlar olsun, gerek bu politika olsun karşı gelindi ve devlet buna karşı bir güç odağı karşımıza koydu- şimdi de bunu polisle yapmaktadır. Ne zaman ağzımızı açarsak, sokakta bir eyleme çıksak karşımızda o yağlı copun acısını duymaktayız. Bir örnek vermek istiyorum. Geçenlerde Mecliste çıkan bir arbede sonucunda DYP milletvekili ölmüştü. Mecliste de resmi tören yapılacaktı. O resmi törene resmi kişiler girebiliyordu; ama o DYP milletvekilinin yakınları da gelmek istedi. Polis arama yaptı, daha sonra da "burası resmi bir törendir, sizin bulunmanız sakıncalıdır" girmemelerini istedi. Orada da bir güç çıktı, geldi -o da Mehmet Ağar- "ben bu arkadaşlara kefilim" dedi. Biz cop yerken, bizim haklarımızı alırken uygulanan politikada bize kim kefil olacak? Ben burada birbirimizin kefili olmamız gerektiğini savunuyorum "küresel saldırıya karşı küresel direniş" demiştik. Küresel olgu vardır, mesela sigortacılık. Devletin işletemediği sosyal sigorta, sosyal güvence gibi olanakları özel sigorta şirketleri yapar ve bu sigorta şirketleri de dünya çapında hepsi birbirine kefildir. Ben de çözüm olarak bunu söylemek istiyorum. Hepimiz birbirimize lütfen kefil olalım. Odanın örgütlü yapısının da o kadar büyütülmemesi kanısındayım. TMMOB'nin belli kademelerinde çalışmış mühendisler Meclisin salt bir çoğunluğunu oluşturmaktadır; ama sorunlarımız hâlâ ortadadır. Teşekkür ederim. BAŞKAN- Söz almayan şube var mı diye bakıyorum. Gaziantep Şubeden Rüştü Ceyhan; buyurun. RÜŞTÜ CEYHAN (MMO Gaziantep Şubesi Öğrenci Üye)- Öncelikle hepinize merhabalar. Gaziantep'ten buraya 8-9 saat gibi uzun bir yolculuktan geldik, hepimiz çok yorulduk. Ben de ufak bir konuşma yapmaya çalışacağım. 96