ULUSUN BELİRLEYİCİ ÖZELLİKLERİ

Benzer belgeler
Karl Heinrich MARX Doç. Dr. Yasemin Esen

İÇİNDEKİLER KAPİTALİST ÜRETİM TARZI 41 I TEKEL-ÖNCESİ KAPİTALİZM 42

Mahir Çayan Son Gençlik Hareketleri Üzerine SON GENÇLİK HAREKETLERİ ÜZERİNE (*)

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet

Kuzey Irak Kürt halkı kendi kaderini tayin edebilmelidir

Atilla NALBANT ÜNİTER DEVLET. Bölgeselleşmeden Küreselleşmeye

Dış Ticaret Müsteşarlığı nca ekonomik ve ticari ilişkilerimizin geliştirilmesi amacıyla çeşitli stratejiler uygulamaya konmuş bulunmaktadır.

TOPLAM

İKİNCİ BÖLÜM ENDÜSTRİ DEVRİMİ, SOSYAL SORUN VE SOSYAL POLİTİKA İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM SOSYAL POLİTİKA BİLİMİNİN KONUSU, KAPSAMI VE TEMEL YAKLAŞIMI

TÜRKİYE EKONOMİSİ Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

TOPLAM

SSCB'DE SOVYET TOPLUMUNUN VE İKTİDARININ ZAFERİ - GÖSTERGELER (100. YILINDA BÜYÜK SOSYALİST EKİM DEVRİMİ) (2. Makale) İbrahim Okçuoğlu

ÜNİTE:1. Anayasa Kavramı, Anayasacılık Akımı ve Anayasa Çeşitleri ÜNİTE:2. Türkiye de Anayasa Gelişmelerine Genel Bakış ÜNİTE:3

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

TOPLAM

Farklı Sistemlerde Kentleşme

TOPLAM

TOPLAM

TOPLAM

TOPLAM

Fidel ve Che : Birbirinden farklı iki politika

TOPLAM

KÜRDİSTAN SORUNU VE İŞÇİ SINIFI SORUNU Irak Kürdistan ındaki (Güney Kürdistan) ayaklanma ile birlikte, Kürt ulusal sorunu, her tür sınıfsal çatışma

Yeni bir dönem açılıyor: Mali çöküş, depresyon, sınıf mücadelesi

TÜRKİYE PROLETARYASININ SOSYALİST VE DEMOKRATİK PLATFORMU

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

KİTAP İNCELEMESİ Suriye Baas Partisi: Kökenleri, Dönüşümü, İzlediği İç ve Dış Politika ( )

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

İktisat Tarihi II. 1. Hafta

SİYASETİN BAĞIMLILIĞI VE GÖRECE ÖZERKLİĞİ

İ Ç İ N D E K İ L E R

DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ!

TOPLAM

Perinçek'in KDHC'deki tarihi konuşması

İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

ÖN SÖZ... XI KISALTMALAR... XIII KAYNAKLAR VE ARAŞTIRMALAR... XV GİRİŞ... 1 I. ARNAVUTLUK ADININ ANLAM VE KÖKENİ...

SSCB - KADIN DEVRİMİ ÜLKESİ TEMEL GÖSTERGELER (100. YILINDA BÜYÜK SOSYALİST EKİM DEVRİMİ) 7. Makale

Çarşamba İzmir Basın Gündemi

ULUSLAR ARASI TARIMSAL İLİŞKİLER. Prof.Dr.Emine Olhan

İktisat Tarihi I. 8/9 Aralık 2016

Baskı: Estet Ajans Matbaacılık Merkezefendi Mah. Fazılpaşa Cad. 4. Zer San. Sit. No: 16/26 Topkapı / İstanbul Tel:

1. ABD Silahlı Kuvvetleri dünyanın en güçlü ordusu

ZUBRÝTSKÝ, MÝTROPOLSKÝ, KEROV KAPÝTALÝST TOPLUM ERÝÞ YAYINLARI. Kapitalist Toplum

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI. İthalat İthalat Ulke adı

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık

TOPLUMSAL TABAKALAŞMA ve HAREKETLİLİK

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

Türkler ve Kürtler üzerine yanlış düşünceler

Sınıf mücadelesi karşısında ilan edilmemiş ittifak: Esad- Merkel-Chavez Cephesi

TOPLAM

DEVRÝM ÝÇÝN SAVAÞMAYANA SOSYALÝST DENMEZ!

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55

TOPLAM

inşasının olmazsa koşullarındandı.

SAÐLIKTA ÖZELLEÞTÝRME

1/11. TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI Rapor tarih 30/03/2018 Yıl 01 Ocak - 28 Subat 2018

Kritik kavşağa ilerlerken

TOPLAM

TOPLAM

YALOVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI TEZSİZ YÜKSEK LİSANS MÜFREDATI

DÜNYA SERAMİK SAĞLIK GEREÇLERİ İHRACATI. Genel Değerlendirme

SERAMİK SEKTÖRÜ NOTU

Türkiye nin Anayasa Yapımı Süreci

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI. İthalat Miktar Kg. İthalat Miktar m2

Siyasette kutuplaşma. Ahval 13/8/2018

Teröre karşı mücadele cephesi!

İNGİLİZ MİLLETLER TOPLULUĞU VE İNGİLTERE NİN AB ÜYELİĞİ HAKAN KARAGÖZ

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI

EMPERYALİZM KÜRT HALKININ DÜŞMANIDIR Kürtler, bölgede yapılan kitlesel soykırım karşısında dünyanın bu kadar sessiz kalmasını hiç bir zaman

EKONOMİ POLİTİĞİN KONUSU

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

2016 YILI DEĞERLENDİRMESİ

Genel olarak ticaret ve işbölümü ne kadar fazla serbest olursa ve rekabet mevcut ise halk o ölçüde fazla fayda sağlar. Adam Smith

2012/4 SAYILI DÖVİZ KAZANDIRICI HİZMET TİCARETİNİN DESTEKLENMESİ HAKKINDA TEBLİĞ

DEVLET TEŞKİLATINA TEORİK YAKLAŞIMLAR PROF. DR. TURGUT GÖKSU VE PROF. DR. HASAN HÜSEYIN ÇEVIK

2014 MAYIS DIŞ TİCARET RAPORU

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Türkiye-Meksika. Serbest Ticaret Anlaşması 2. Tur Müzakereleri Eylül 2014 Meksika

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm ANAYASA KAVRAMI

YALOVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS MÜFREDATI

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

UMUMA HUSUSİ HİZMET DİPLOMATİK A.B.D Vize Var Vize Var Vize Var Vize Var. AFGANİSTAN Vize Var Vize Var Vize Var Vize Var

DTO TURİZM VE ÇEVRE DERS NOTLARI ÖĞR.GÖR. ŞULE KIYCI

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

TİCARİ İLİŞKİLER DURUM İKÖ ÜLKELERİ ARASINDA AVRUPA BİRLİĞİ >>

Son 5 yıldır Orta Doğu pazarında %48 gibi bir Pazar kaybı yaşayan Türkiye, bu pazarı tekrar kazanabileceği değerlendirilmektedir.

TÜRKİYE NİN ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNDE DEMOKRASİYE AYKIRI BİR DURUM VAR MI?

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS

Transkript:

ULUS NEDİR? Bu yazı, ulus sorununa ülkemizde 1970'li yıllarda nasıl yaklaşıldığını gösteren bir belgedir. 1978 yılında Gerçek Yayınları Eğitim Dizisi kapsamında 11 numarayla yayınlanmıştır. Özgün basımda yazar adı yoktur. Toplam 17 kitapçıktan oluşan dizi, Türkiye Sosyalist İşçi Partisi (TSİP) tarafından çıkarılan haftalık Kitle gazetesi ve aylık İlke dergisi ile bir bütün oluşturmuştur. Aşağıda tıpkıbasımı yapılan yazı, o dönemde TSİP yöneticilerinden Yalçın Yusufoğlu tarafından kaleme alınmıştır. [Editör] Uluslar tarih sahnesinde burjuva devrimleri ve kapitalist sistem ile birlikte çıkmışlardır. Bu nedenle tarihsel süreçte kapitalizm öncesinde, herhangi bir ülkede ya da toprak biriminde yaşayan insan topluluklarına ulus adını vermeye imkan yoktur. İlk insanın ortaya çıkışından bu yana insanlar çeşitli topluluk biçimleri arasında yaşamışlardır. Ulus öncesi topluluklar başlıca kan bağlarına, soya dayanan gen, klan, kabile, aşiret tir. Zamanla milliyetler belirlemeye başlamıştır. Klan-kabile toplulukları, milliyetler ve uluslar farklı sosyal, ekonomik temellere tekabül ederler ve aralarında büyük nitelik farklılıkları taşırlar. Bu toplulukların en önemlilerinden klan, kabile vb. gibi topluluklar etnik bir kategori olup, sınıf öncesi (sınıfsız) toplum birimleriydiler. Milliyet ler ise yeni bir tarihsel kategori olup, ilkel komünal toplum sisteminin (yeni sınıfların, özel mülkiyetin olmadığı, üretimin ve tüketimin ortaklaşa yapıldığı ve üretim tekniği, bilgisi ve araçlarının son derecede ilkel olduğu toplum biçimi) sonlarında, sınıflaşmanın başlamasıyla farklı soy ilişkilerinden gelmiş kümeler ortaya çıkmışlardır. Milliyetin gelişimi köleci ve feodal toplumda ve kapitalizm aşamasının öncesine dek sürmüştür. Milliyetler ortak bir dil ve kültüre sahip insanların bölgesel varlıklar halinde oluşturdukları topluluklardır. Milliyet topluluklarının iktisadi yaşantı birliği yoktur. Köleci toplumlardan sonra gelen feodal toplum, milliyet in gelişmesini, bir milliyet i oluşturan insanlar arasındaki ekonomik bağların güçlenmesini getirmiş olmakla birlikte, milliyet leri iktisadi yaşantı birliğine kavuşturacak bir ekonomik-sosyal sistem değildir. Milliyetler, belli bir ölçüye kadar ortak bir toprak, ortak bir dil, yakın ekonomik ilişkilere dayanıyorlar ve ortak niteliklerinin bir ölçüde farkına varabiliyorlardı. 75

Bu özellikler zamanla güçlendi ve belirli bir insan topluluğuna bağlı olma bilinci daha da belirginleşti. Ortak özelliklerin güçlenmesi elbette ki kendiliğinden ortaya çıkan sebepsiz bir olgu değildi. Feodal toplam, köleci sisteme nazaran milliyet unsurlarının arasındaki birliği bir ölçüde geliştirmesine ve onları ekonomik bakımdan yakınlaştırmasına rağmen, ayrı ekonomik birimler esasına dayandığı için, kapitalizm öncesi toplumda milliyet adı verilen topluluklar ekonomik bir bütünlük olarak değerlendirilemezler. Bu ekonomik bütünlüğün sağlanmasının önkoşulu feodal sistemin çözülmesiydi. Bunu ise feodalizmin bağrından gelişip güçlenen kapitalizm sağladı. Kapitalizmin gelişmesi, üretimin, mübadele ve ticaretin gelişmesini, ulusal bir iç pazarın kurulmasını ve feodal birimleri sona erdirerek milliyet halindeki topluluğun tam bir ekonomik bütün halinde ve merkezi bir burjuva devleti altında birleşmesi sonucunu doğurdu. Böylece uluslar kapitalizmin şafağında doğarak geliştiler. Uluslaşma sürecinin ekonomik temeli kapitalizm, siyasal ve sosyal hedefi anti-feodal bu anlamda demokratik idi. Böylelikle ilk kez Avrupa da uluslar doğdu. Feodal aristokrasiyi yıkan burjuvazi, kendi ekonomik-sosyal sistemini getirirken milliyetleri ulus düzeyine yükselterek, merkezi ekonomik birimler (bütünler) halinde birleştirdi. Burjuvazi ulusal bir pazar yaratmak için feodal birimlerin yerine çoğunlukla aynı milliyetten olan unsurları tek bir ulus altında toplarken, aynı zamanda ulusal duvarları da örmüş oluyordu. Bu çabalar ise, ideolojik planda milliyetçilik akımını da birlikte getirmekte. Feodal sistemin üst yapısı ve belirleyici ideolojisi olan din in yerine resmi ideoloji olarak milliyetçilik benimseniyordu. Burjuva milliyetçiliği, feodalizmi yıkmakta olduğu, bu yüzden de ilerici olduğu dönemde, ulusal dili, kültürü hızla geliştirdi, milliyet topluluğu içinde yaşayan insanların ortak bağlarını güçlendirdi. Bu faktörler ulusun temel belirleyici özelliği olan iktisadi yaşantı birliği nin yardımcı öğeleri oldular. Kapitalist sistemin altında üretici güçler gelişti, insanlar feodal baskıdan kurtuldu, topraktan özgürleşti. Böylece feodal toplumdan daha ileri bir toplum düzeni getirilirken, aynı zamanda insanlar ulus adı verilen daha büyük bütünlükler altında yaşamaya başladılar. ULUSUN BELİRLEYİCİ ÖZELLİKLERİ Feodalizmden kapitalizme geçiş çağında ortaya çıkan ulus un belirleyici özelliklerini şöyle sıralayabiliriz: Dil birliği, kültür birliği, 76

toprak birliği, iktisadi yaşantı birliği. Bunları kısaca ve örneklerle inceleyelim. DİL BİRLİĞİ Dil birliği ulusun özelliklerinden birisidir. Ancak tek başına ulus un ayırt edici bir karakteristiği değildir. Örneğin bugün aynı dilleri konuşan farklı uluslar bulunmaktadır. Aynı dili konuşan İngiliz, Amerikan ve Kanada uluslarının aynı ulustan olduklarını söyleyebilir miyiz? Hatta Büyük Britanya adı verilen toplulukta, aynı dili konuşan farklı ulusal toplulukların bulunması, dil birliği ve bölge yakınlığının ulusu tanımlamaya yetmediğini kanıtlar. İspanyolca konuşan Latin Amerika ülkeleri birer ayrı ulusturlar. Hatta bunlar arasında kültürel ve bölgesel bakımından da adeta iç içe geçmiş küçük Orta Amerika ulusları farklıdırlar. Gene Yahudiler aynı anadilden oldukları halde (ve tüm dünyadaki Yahudiler arasında güçlü bir şoven dayanışma bulunduğu halde) ayrı ayrı uluslara dağılmış olan Yahudilerin tek bir ulusun fertleri gibi görülemeyeceğini, Yahudilerin tek bir ulusal varlığının sadece İsrail devletinde somutlandığını bilmek gerekir. Türkçe konuşan ve etnik bakımdan Türk kökenli olan topluluklar da tek bir ulus sayılmazlar. Bugün sosyalist Azerbaycan ile kapitalist Türk ulusu arasında dil yakınlığı dışında ortak yan yoktur. Hatta SSCB deki Azeri ulusu ile İran daki Azeri ulusal topluluğu arasında dil ve kültür birliği Türk ulusuna kıyasla çok daha yakın olduğu halde, kültürlerin ve ekonomik yaşantı birliklerinin farklı olması nedeniyle bunlar tek bir ulus olarak sayılamazlar. KÜLTÜR BİRLİĞİ Kültür birliği, dil birliğinin yanı sıra ulus un diğer bir belirleyici özelliğidir. Bu da tek başına ya da dil birliğiyle birlikte ulus u tanımlamaya, belirlemeye yetmez. Kültür birliğinden geçmişten devralınmış, milliyetler döneminden kalmış kültür ve gelenek özellikleri anlaşılmalıdır. Kültür ile ideoloji birbirine karıştırılmamalıdır. Aksi halde, kültür kavramı ideoloji ile birlikte geniş anlamda ele alınacak olursa, bir burjuva ulusu içinde bile kültür birliğinden söz etmeye olanak yoktur. Çünkü kelimenin geniş anlamıyla, kültürün sınıfsal bir karakteri vardır. Ayrıca her toplumun kültürüne o toplumun egemen sınıfının ideolojisi kendi damgasını basar. Burjuvazinin kültürü ile proletaryanın kültürü farklıdır. Burjuva ulusal kültür birliği dediğimiz kavram kelimenin dar anlamıyla, yani tarihsel ve geleneksel olarak yaşayan kültür özelliklerini içerir. Çünkü farklı sosyal oluşumlardan arta kalmış olsa da, insanlığın 77

veya bir ulusun, milliyetin sahip olduğu kültürel miras birtakım değerli öğeleri de içerir. Bu olumlu öğeler halk tarafından yaratılmıştır. Dil ve kültür birliği bir ulusal karakter oluşturur. Ulusal karakter i mutlak görmemek, tarihsel süreç içinde ve değişik sosyal koşullarda değişeceğini bilmek gerekir. Bir ulusun yapısını belirleyen sosyal-ekonomik oluşumun değişmesiyle ulusal karakter de değişir. Daha önce vermiş olduğumuz Azerbaycan örneğini ele aldığımızda, altmış yıla yakın bir süredir, sosyalist sistem altında yaşayan Azerbaycan Sosyalist Cumhuriyeti ile bugün İran da ezilen ulus durumundaki Azeri ulusal topluluğunun ulusal karakterlerinin hayli farklı olduğunu görürüz. TOPRAK BİRLİĞİ Ulusun ayırt edici özelliklerinden birisi de hiç kuşkusuz toprak birliği (bütünlüğü) dür. Toprak birliği deyiminden ortak bir dile ulusal kültüre ve ekonomik yaşantı birliğine sahip olan insanların aynı topraklar üzerinde yaşamasını anlamak gerekir. Toprak birliği ulus öncesi milliyetler çağından kalma bir özelliktir. Fakat milliyetler çağında, aynı topraklar üzerinde yaşayan aynı dili konuşan ve aynı kültüre sahip olan insanlar, ayrı feodal birimler (ekonomik bütünler) halinde toplanmış olduklarından yani aralarında iktisadi yaşantı birliği olmadığından, toprak birliği de ne tek başına, ne de dil ve kültür birliğinin yanı sıra- ulus u belirlemeye yetmemiştir. Ancak bir ulusun diğer tüm belirleyici öğeleri varsa, fakat toprak birliği yoksa bu topluluk ulus olamaz. Çünkü toprak birliği olmayan bir topluluk fertleri, bir ulus olmanın diğer belirleyici öğelerini uzun süre yaşatamazlar. İKTİSADİ YAŞANTI BİRLİĞİ İktisadi yaşantı birliği bir ulus un yukarıda belirttiğimiz bütün faktörleri arasında en fazla belirleyici olan faktördür. İktisadi yaşantı birliği olmayan bir ulusal topluluktan ulus diye söz edilemez. Ekonomik yaşantı birliği, feodalizmden kapitalizme geçerken tarihte ilk kez burjuvazi ve onun sosyal sistemi kapitalizm- gerçekleştirmiştir. Aynı dile, ortak kültüre, aynı ekonomik yaşantıya sahip değillerse, yani bir ekonomik bütün teşkil etmiyorlarsa onları ulus olarak kabul etmek olanağı yoktur. Örneğin günümüz Arap ulusları buna en canlı örnektir. Hatta sosyal sistemleri de birbirine son derece benzeyen, ayrıca iki komşu ülke durumunda bulunan; dil, kültür ve ulusal karakter bakımından da birbirlerinin benzeri olan Suriye ve Irak iki ayrı ulustur. Nasır zamanında Suriye ve Mısır Birleşik Arap Cumhuriyeti adı altında federatif tarzda birleşmişlerdi. Ancak iki ulusun tek 78

bir ekonomik bütün halinde birleştirilmesi mümkün olmadığından bu birlik siyasal planda bile sözde kaldı. Gene Demokratik Alman Cumhuriyeti ile Federal Almanya uluslarını tek bir ulus kabul etme imkanı yoktur. Eskiden tek bir ulus olan bu ülkede, otuz yıl önce iki ayrı ekonomik bütünlük ve iki ayrı sosyal sistem oluşmuştur. Otuz yıl gibi kısa bir süre, binlerce yılda oluşan kültürel özellikler için önem taşımasa da, bugün Almanya toprakları üzerinde iki ayrı Alman ulusu yaşamaktadır. Bu iki ulus arasında dil birliği vardır. Ortak ulusal ve geleneksel karakteristikleri de silinmemiştir; sadece sosyalist Alman ulusu, geçmiş ulusal özelliklerin, gelenek ve kültürün olumlu yönlerini alarak sosyalizm ile bağdaştırmış, onları sosyalizme bağımlı kılmıştır. Bu nedenle, otuz yıllık süre içinde kapitalist Federal Almanya ile sosyalist Demokratik Alman Cumhuriyeti arasında bir kültür farklılaşması bile başlamıştır. Ama esas belirleyici olan kuşkusuz ki, farklı ekonomik bütünler ve sosyal sistemlerdir. İkisi de Alman milliyetinden gelen ve üstelik burjuva çağın uluslaşmasını gerçekleştirip, bir hayli güçlendiren bir toplumun devamı olarak iki ayrı ulusun ortaya çıkmış olması, ekonomik yaşantı birliğinin ulus u belirleyen faktör olduğunu gösterir. İleride Federal Almanya da işçi sınıfı iktidara geldiği ve sosyalizmi kurmaya başladığı zaman bu iki ulusun yeniden birleşmesi veya sosyalist enternasyonalizm temeli üzerinde belli bir bütünlüğe kavuşması mümkündür, hatta belki de bu entegrasyon diğer uluslarınkinden daha kolay ve hızlı bir süreç izleyecektir, fakat bugün Federal Almanya ile Demokratik Alman Cumhuriyeti ni tek bir ulus saymak olanağı yoktur. Bir topluluğun ulus niteliğini taşıyabilmesi için yukarıdaki ayırt edici niteliklerden tümünü taşıması gerekir. Bunlardan bir teki bile eksik olsa, o ulusal topluluk ulus karakterine sahip değil demektir. ULUSLAŞMA SÜRECİ: MİLLET TEN ULUS A Milliyet kategorisinden ulus kategorisine geçişin burjuva devrimleri çağındaki karakteristiklerini yukarıda belirtmiştik. Burjuva ulus kavramını daha iyi anlamak ve burjuva ulus un ekonomik temelini kavrayabilmek için, feodal toplumun milliyet inden kapitalist toplumun burjuva ulus una geçişteki ekonomik faktörleri topluca gözden geçirmek yararlı olacaktır; çünkü çağımızda burjuva ulustan farklı bir ulus daha vardır: sosyalist ulus. Burjuva uluslaşma sürecinin özelliklerini tanımak, sosyalist ulus ile burjuva ulus arasındaki nitel farkı görmeyi de kolaylaştıracak ayrıca bununla ilgili çok önemli bir konu olarak, şu noktaya da ışık tutacaktır: Çarlık Rusya sında işçi sınıfı, devrimi gerçekleştirdiği zaman, henüz milliyet 79

aşamasında bulunan topluluklar, burjuva ulus haline dönüşmeden kapitalizmi atlayarak sosyalist ulus haline gelmişler, sosyalist enternasyonalizm temeli üzerinde Sovyetler Birliği ni oluşturmuşlar, yeni bir tarihsel kategori olan Sovyet Halkını meydana getirmişlerdir. Dünya sosyalist sisteminin bu denli güçlendiği, ayrıca ulusal kurtuluş hareketinin hızla yükseldiği çağımızda bazı genç ulusal devletler, siyasi bağımsızlıklarını elde ettikten sonra kapitalizm yoluna girmemişler, kapitalist aşamayı atlayarak kapitalist olmayan yol dan sosyalizme yönelmişlerdir. Dolayısıyla bu ülkelerdeki uluslaşma süreci de burjuva anlamında bir süreç değildir. Ya muhtemelen işçi sınıfı toplumunda egemen ve öncü güç halinde büyüyerek sosyalist kuruluşu gerçekleştirecek ve ülkeyi sosyalist ulus haline dönüştürecektir, ya da ulusal burjuva unsurlar egemen olacak ülkeyi sosyalist yönelimli devrimci yolundan saptırıp dünya kapitalist sistemi ile bütünleştirerek burjuva uluslar yaratacaktır. Bu nedenle, gerek sosyalizmi kuran çok uluslu devletlerde, ulus öncesi aşamadaki ulusal toplulukların (milliyetlerin) sosyalizm bayrağı altında sosyalist ulus haline dönüşmelerini, gerekse, dünya sosyalist sisteminin büyük yardımları ve etkisi altında birtakım genç ulusal devletlerin (Kongo, Güney Yemen, Angola, Mozambik, Somali, Gine, Benin, Tanzanya, Gine-Bissau vb.) burjuva uluslaşma sürecini atlayarak sosyalist ulus haline gelmeyen yönelmelerini anlamak için önce burjuva uluslaşma sürecinin özelliklerini iyi tanımak gerekir. BURJUVA ULUSLAŞMASI Burjuva uluslaşmasının karakteristik ekonomik-sosyal konuları şunlardır: - Burjuvazinin güttüğü esas amaç feodal bölünmeleri tasfiye edip, ülkeyi tek bir bütün halinde birleştirmek, böylelikle, bağımsız ve ulusal bir iç Pazar sağlamak (İç pazarı bütünleştirmek). - Ulusal sınırlarla çevrili bir burjuva ulusun yönetimini üst yapıda merkezi bir burjuva devleti ile sağlamak. - Böylelikle serflerin feodal boyunduruktan kurtarılmalarını, topraktan özgürleşmelerini ve kapitalist sanayi pazarlarında burjuvaziye ucuz işgücü sağlamalarını kolaylaştırıp hızlandırmak. - Feodal sınıfın ve kalıntıların tasfiye sürecini şu veya bu yoldan gerçekleştirmek (Feodaliteyi devrimci yoldan, zor kullanarak tasfiye etmek veya onların kapitalistleşmesini sağlamak Prusya modeli burjuvazinin tarihte denediği iki yöntem olmuştur). - Kapalı aile ekonomisini yıkıp, tarım sektöründe Pazar için üretim yapılmasını sağlamak. 80

- İşçilerin emek güçlerini ücret karşılığında satın alarak artı değer sömürüsüne dayalı bir sosyal sistem kurmak. Burjuvazi kendi iktidarı için bu hedefleri öngörmüşken, geniş serf (köylü) yığınlarını yanına alabilmek, hatta kendi sömürdüğü işçilerin de desteğini sağlamak için üstyapıda burjuvazi demokrasisini savunmuş ve burjuva demokratik kurumlarını getirmiştir. Bunlar başlıca, genel oy hakkı, belediyelerin de seçimle oluşturulması, ülkede burjuva parlamentosunun varlığı, yasama, yürütme ve yargı organlarının ayrılması (kuvvetler ayrılığı ilkesi) gibi temel demokratik kurumların karakteristikleri idi. Ne var ki iktidara gelen burjuvazi bu demokratik kurumların kendi iktidarını tehlikeye attığını gördüğü anda burjuva demokrasisini rafa kaldırmayı kolayca benimsemiştir. Burjuva ulus sistemi, burjuvazinin sınıf egemenliği, üretim araçlarının özel mülkiyeti ve kapitalizmin artı değer sömürüsü üzerine kurulur. Burjuva milliyetçiliği ise zamanla içte burjuvazinin egemenliğini pekiştirmek için gerici ideoloji haline, dışarıda ise başka ulusları ezmek ya da başka ulusların burjuvazileri ile çıkar çatışmaları halinde kendi ulusunun emekçilerini o ulus emekçilerine karşı kışkırtmak için bir araç durumuna düşmüştür. Burjuva ulusu halkların kardeşliğine düşmandır. Burjuva ulusun, uluslararasılaşması, kozmopolit ve sömürücü bir nitelik taşır. SOSYALİST ULUS Burjuva uluslar içinde sınıf mücadelesinin keskinleşmesi ve neticede bu devletlerden bir kısmında işçi sınıfının iktidara gelerek sosyalizmi kurması ile, tarihte oluşan yeni tip topluma bağlı olarak yeni tip bir ulus oluşmuştur: Sosyalist ulus. Sosyalist ulusun karakteristiklerini şöyle sıralamak mümkündür: - Sosyalist ulus üretim araçlarının özel mülkiyetinin kaldırılması esası üzerine kurulur. - Sosyalist ulus, emekçi sınıflar arasındaki, özellikle işçi ve köylü arasındaki farkı kaldırarak sınıfsız topluma varmayı amaçlar. - Sosyalist ulus, işçi sınıfı hegemonyası altındaki bir politik rejime (devlete) ve merkezi ekonomik planlamayla yönlendiren bir ekonomik güdüme sahiptir. - Sosyalist ulusun toprak programı burjuva ulusunki gibi Pazar için üretim değildir; kollektivizasyonu öngörür. Bu bakımdan sosyalizmin kuruluş aşamasında feodal kalıntıların tasfiyesi sırasında köylüye toprağın tasarruf hakkı veya bir dönem için 81

mülkiyeti verilir. Ama gerek toprağa yeni kavuşan köylüleri, gerekse de eskiden beri varlığını sürdüren küçük üreticileri sosyalist güdümlü kooperatifler şeklinde kollektivizasyona dönük olarak örgütlemeye başlar. - Sosyalist ulusta köylülüğün işçileşmesi öngörülürken bu artıdeğer sömürüsü amacıyla değil, fakat tüm toplum lehine gerçekleştirilir. Yaratılan değerler tümüyle topluma geri döner. - Sosyalist ulus içte bütün emekçilerin birliğini işçi sınıfı bilimi ve enternasyonalizmi temeli üzerinde sağlamaya çalışır. Dışta ise ulusal bencilliklere düşmeksizin bütün sosyalist ülkelerin birliği ve halkların kardeşliği üzerinde bir politika güder. - Sosyalist ulusun uluslararası politikası, sosyal sistemi ne olursa olsun tüm ulusların eşitliği ezası üzerine kurulur ve uluslar arasındaki serbest rızaya dayanır. - Sosyalist ulus kendisi gibi diğer sosyalist uluslar ile sosyalist enternasyonalizm temeli üzerinde işbirliğine girişerek sosyalist enternasyonal yolunda ilerler. Sosyalist uluslarda üretim araçlarının sosyalist devlet mülkiyeti hakimdir. Bu mülkiyet, sosyalist devletler arası mülkiyet durumuna getirildiğinde, sosyalist ulusların ayrı ekonomik birimler halinde kalmalarının maddi temeli kalkacak, aynı zamanda proleterya ideolojisi üzerinde kurulacak yeni enternasyonal kültürle birlikte gelecekte sosyalist entegrasyon (bütünleşme) gerçekleşecektir. Sosyalist uluslar, ancak burjuva uluslara karşı ulusal duvarlarını sağlamlaştırırlar, diğer sosyalist uluslara karşı ise ulusal duvarlarını alçaltırlar ve sosyalist entegrasyonalizm anlayışı ile gelecekte ulusların ortadan kalktığı bir sosyalist dünya topluluğu yönünde hareket ederler. - Burjuva ulusların ideolojisi burjuva milliyetçiliği ve şovenizmi iken, sosyalist ulus için milliyetçilik söz konusu değildir. Sosyalist ulusun ulusal çıkarlarını belirleyen şey yurtseverlik tir. - Sosyalist uluslarda gerçek bir ulusal birlik vardır. Burjuva uluslarda ise ulusal birlik görüntüseldir, sahtedir. Çünkü toplum uzlaşmaz sınıflara bölünmüştür. - Sosyalist uluslar tüm dünya işçilerinin birliğini, tüm sosyalist ülke halklarının (sosyalist ulusların) en sıkı işbirliğini ve gelecekte bütünleşmelerini- tüm dünya halklarının kardeşliğini öngörmekte, kısacası uzun vadede ulusların ortadan kalktığı bir sosyalist dünya toplumuna doğru ilerlemektedirler. GENÇ ULUSAL DEVLETLERDE ULUSLAŞMA SORUNU Üçüncü dünya adını verdiğimiz ve siyasi bağımsızlığına yeni kavuşmuş, bağımsız devlet kurmuş ülkelerde uluslaşma süreci birçok 82

karmaşık ya da değişik süreçleri izlemektedir. Bu uluslardan bir kısmı, emperyalizmden siyasi olarak bağımsızlaşmışlardır, fakat ekonomik bakımdan kapitalist dünyaya bağımlıdırlar. Bu nedenle, emperyalizme ekonomik bakımdan bağımlı genç devletlerde bir burjuva uzlaşma süreci izlenmektedir. Bu ülkelerin emperyalizmden siyasi olarak bağımsızlaşması için ulusal burjuvazi ülkeye önderlik etmiştir. Siyasi bağımsızlık sağlanınca da, burjuvazi ülkeyi kapitalist ekonomi yoluna sokmuştur. Bu yüzden içeride pre-kapitalizmden (kapitalizm öncesinden) kapitalizme geçerken, yani burjuva uluslaşma süreci yaşanırken, dışarıda emperyalizmin yeni sömürgecilik yöntemlerinin kıskacı altına girmektedir. Bu ülkenin egemen burjuvazisi artık genellikle ulusal niteliğini yitirmiş, anti-emperyalist konumlarından uzaklaşmışlardır. Türkiye nin Kemalist burjuvazisi bunun tarihteki ilk örneklerindendir. Keza bugün Fildişi sahili, Kamerun, Zaire, Fas, Malavi vb. gibi ülkeler bu gruba örnek olarak gösterilebilir. Genç ulusal devletler arasında, bir kısım reformist yönetimler de bulunmaktadır. Reformist yönetimler de genel yapılarıyla emperyalizme karşı teslimiyetçi bir yol izlemektedir. Belirgin olarak devlet kapitalizmini uygulayan ve devlet kapitalizmi yoluyla özel sektörü (burjuvaziyi) güçlendirmekte olan bu ülkelerdeki uluslaşma sürecini de burjuva uluslaşma olarak almak gerekir. Tunus, Zambiya, Senegal gibi ülkeler bu reformist rejimlere karakteristik örnektir. Bununla birlikte dünya sosyalizminin artan gücü ile bu ülkelerdeki devrimci demokratik hareketlerin gelişmesi, reformist rejimlerin emperyalizmle uzlaşmalarının önüne geçebilmek için direnen başlıca etkenlerdir. Genç ulusal devletler arasında kapitalist olmayan yol çizgisini izleyenlerden bir kısmı resmi ideoloji olarak sosyalizmi kabul etmişlerdir. Bu ülkeler tarihte Moğolistan örneğinde görüldüğü gibi sosyalizm ve sosyalist uzlaşma yolunda önemli adımlar atmışlardır. Bu ülkenin uzlaşma süreci sosyalist ulus kategorisindeki uluslaşma sürecine yakındır. Kongo Halk Cumhuriyeti, Gine Halk Cumhuriyeti, Somali Demokratik Cumhuriyeti, Angola Halk Cumhuriyeti, Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti, Mozambik Halk Cumhuriyeti, Benin Demokratik Halk Cumhuriyeti, Gine Bissau Halk Cumhuriyeti bu tip ülkelerdendir. Kapitalist olmayan yol ülkeleri arasında resmi ideolojisi bilimsel sosyalizm olmayan, sadece bilimsel sosyalizmden önemli ölçüde etkilenmiş ve esinlenmiş olan ve sosyalist sistemden büyük yardımlar sağlayan bir diğer grup ülke vardır. Bu ülkelerde ulusal burjuvazinin ve küçük burjuvazinin ağırlığı daha fazladır. Yukarıda saydığımız ve bilimsel sosyalizmi resmen kabul eden ülkelere yakın bir uluslaşma 83

süreci güden bu tip ülkelerde uluslaşma, süreçleri bağırlarında tehlikeler taşımaktadır. Gerek emperyalizmin komploları, gerekse yerli burjuvazinin güçlenmesi, ya da henüz tasfiye edilmemiş durumundaki bir takım toprak sahiplerinin çeşitli dirençleri bu ülkeleri kapitalist olmayan yol çizgisinden çıkararak kapitalist yola sokabilir. Uzun yıllar pek tutarlı olmasa da- kapitalist yolu izlemiş olan Nasır yönetimindeki Mısır ın daha sonra bir devlet kapitalizmi yapısına dönüşmesi ve özel sektörü güçlendirmeye başlaması gitgide gericileşmesi ve emperyalizmle uzlaşması, yukarıda sözü edilen tehlikenin en somut örneğidir. Gerek kapitalist olmayan yolun bur grup ülkelerinde, gerekse tüm kapitalist olmayan yol ülkelerinde sosyalist yönelimden geri dönüşleri ve zikzakları önleyecek biricik güç hiç şüphesiz işçi sınıfının gelişmesidir. Bu ülkelerdeki uzlaşma süreçlerini, kelimenin burjuva anlamıyla yeni artı değer sömürüsüne dayanan bir sistem altında- bir uzlaşma olarak almamak, fakat bu ulusları, bir burjuva ulustan devrim yaparak sosyalizmi kurmuş olan işçi sınıfının yönettiği bir sosyalist ulus olarak da kabul etmemek gerekir. Çünkü bu ülkelerde henüz sosyalist kuruluşun maddi önkoşulları oluşmamış, işçi sınıfı egemenliğini kurulmamıştır. Bu uluslar bir geçiş aşaması yaşamaktadırlar. Bu geçiş aşamasında, sosyalist doğrultusu tutarlı olanlar bilimsel sosyalizmi resmi ideoloji olarak ilan ederek, bir zamanlar Moğolistan ın ya da Sovyetler birliği ndeki Orta Asya Uzak Doğu- Uzak Kuzey milliyetlerinin izledikleri yolu izlemekte olduğu anlaşılan ve devrimci tutumları olaylar içinde sürekli doğrulanan birinci gruptaki kapitalist olmayan yol ülkeleridir. SONUÇ Sosyalist ulusların ve kapitalist olmayan yol ülkelerinin bu özelliklerini sınırlamak, bugün ulus kavramının temsil ettiği anlamın yüz yıl öncesininkinden farklı olduğunu görmemizi kolaylaştırmak içindir. Önce burjuva uluslar olarak tarih sahnesine çıkan ve sınıf mücadelesi yolundan geçerek sosyal devrimle sosyalist ulus kimliğine kavuşan ulusların meydana getirdiği dünya sosyalist topluluğunun (sosyalist sistemin) dünya sosyal gelişimini belirlemesi ve ulusal kurtuluş sürecini büyük ölçüde etkilemesi ulus kavramına ve ulus meselesine bakışta çok önemli bir yeni tarihsel faktördür. Dünya sosyalist sisteminin gücünün ve bilimsel sosyalist ideolojinin yeryüzünde karşılaştığı büyük etkinlik, saygınlık ve yaygınlığın dünya devrimci sürecindeki yansımalarından birisi de kapitalist olmayan yoldan uluslaşma süreçlerinin önemli bir gerçeklik haline gelmiş olmasıdır. 84

Bunun yanı sıra, hiç kuşkusuz burjuva ulusu da çağımızın bir gerçekliğidir. Dünyanın birçok geri ülkesi pre-kapitalizmden kapitalizme geçmekte ve burjuva uluslaşması politikasını takip etmektedir. Bu nedenle ne burjuva uluslaşma sürecinin tarihe karıştığı sanılmalı, ne de bu yol mutlaklaştırılmalıdır. 85