Bütün insanlar, Allah ın (CC) kulu ve yaratığıdırlar ve yaratıkların en şereflisidirler. Allâhü Teâlâ, kullarına ya Er Rahmân ismi ya da hem Er Rahmân ve hem de Er Rahiym isimlerinin tecellîleri ile rahmet ve nîmetlerde bulunur. Günümüzde îman nîmetine kavuşamamış insanlara Allâhü Teâlâ, yalnızca hayâta / dünyâya ilişkin lütuf ve nîmetlerde bulunur. Bunların Âhiret en nasipleri yoktur. Ama bir kimsede İslâm ve îmanı varsa, ona karşı, Âhiret e ilişkin olarak lütuf ve nîmetlerde bulunmak üzere Er Rahmân ismi Şerifi inden başka, Allâhü Teâlâ onlara ayrıca Er Rahiym sıfat ismi ile de tecelli eder. İslâm ve îmanı olan böyle bir kimse, eğer kulluk görevlerini aksatırsa o kul, Allâhü Teâlâ tarafından çeşitli sıkıntı ve belâlara mâruz bırakılır. Böyle bir Müslüman, mâruz kaldığı çeşitli sıkıntı ve belâlara sabrederek, sabırla kazandığı sevaplarla açığını kapatır, yine kendine lütfedilen Âhiret saadetini (mutluluğunu) elde eder. Ancak unutmamak gerekir ki, her nîmet Allâhü Teâlâ nın dilemesine bağlıdır. Onun için her bir insanın her an O na güvenip O na bel bağlaması gerekiyor. O zaman, düşünsenize, Allâhü Teâlâ böyle bir kulunu, böyle nîmetlerinden hiç mahrum bırakır mı? 05.10.2014 Sabır Kültürümüz de sabrın önemli bir yeri vardır, o da ibâdet sayılır. İnsanların bir kısmı, sabır gerektiren işlerle eğitilirler. Sabreden elbette murâdına erecektir. Sabreden derviş, murâdına ermiş bu demektir. Duâ Ve Hayır Ama her şeyin bir de daha kısa ve kolay yolu vardır. Akıllı insanlar hep böylelerini ararlar. Şuurlu olarak Allah tan (CC) hayırlı olanı istemek bence en kestirmesi O zaman Allah (CC) hangisi hayırlı ise onu senin için seçer ve verir. Bu hayırlıyı beklemek için duâ ve sabır yine gereklidir tabiî ki... Sabır ânının olgunlaşıp gelişmesi husûsunda bâzı hikmetler vardır: 1
1. Bugünkü dünyâda câhillik her tarafı kapladığı için hayırlı işler, şer karşısında, zifiri karanlıkta uçuşan ateş böcekleri gibi, az olduğundan, arayarak bunlara isâbet etmek çok vakit istemektedir. 2. Allah (CC), yaratılış icâbı Furkan Sûresi nin 77. âyetinde Sizin duânız yoksa siz ne işe yararsınız buyurmaktadır. Bu âyet gereğince yapılan yalvarmaların bereketiyle, bunların isâbet edip hayırlısının bulunmasında Allah (CC) yardım eder. Dâima olumsuzluklara hazırlıklı olmalıdır. Çünkü Allah (CC) sevdiği kulunu dünyâda bunlarla eğitmekte, terbiye etmektedir. Sevmediği kullarına bu olgunlaştırma metodu uygulanmamaktadır. Bu durumlar kesin delillerle sâbittir. Dolayısıyla, mü min için hadîs-i şerifte, Lâ rahate fiddünyâ dünyâda rahatlık yoktur. denmiştir. 3. Sıkıntı çekmeden, kolay elde edilen nîmetler elden kolay çıktığı için, bu sabırla Allah (CC) kulunu eğitmekte ve terbiye etmekte, kendisine duâ etmeye zorlamaktadır. Duâ ederken de kırık kalpli gözü yaşlı duâ etmek çok kıymetlidir: Âraf Sûresi nin 55. âyetinde Rab binize yalvara yalvara ve gizlice duâ ediniz. Allah (CC) haddi aşanları sevmez. buyuruluyor. Büyükler, buradaki haddin aşılmasını duâ esnâsındaki söz kalabalığı olarak yorumlamışlardır. Demek ki, duâyı da öz olarak yapmalıdır. Tabiatıyla, sabredip Allah tan (CC) beklemek gerekiyor: Enam Sûresi nin Biz kimseye gücünün yettiğinden fazlasını teklif etmeyiz. mealindeki 152. âyeti gereğince ise, sabra dayanıklılığı da bizzat O kendisi verir. Çoğu kimseler ve tarafımdan da tecrübe edilmiştir ki, bütün müşküller, sebepleri yerine getirmek şartıyla, en güzel şekilde, duâ ile çözülebilmektedir. Bugün bilimin ileri olduğu ülke hastânelerinde duâ ile hastaların iyileştirme deneyleri yapılmış ve sonra da bu bir metot olarak kullanılmaya başlanmış bulunmaktadır. Duâ İle İlgili Yapılmış Araştırmalar ABD de çalışan Müslüman bir bilim adamı olan Dr. Ahmet El-Kadi, 1984 de İstanbul da yapılan İslam Tıp Kongresi ne sunduğu tebliğinde: Kuran ın Arapça metnindeki kelimelerin ses özelliklerinin stresi azalttığını saptadıklarını anlatmıştır. Pasifik Tıp Merkezi, Psikososyal Onkoloji Araştırmaları Klinik Direktörü olan Dr. Elisabeth Targ, duâ ve mâneviyatın AIDS hastalarının iyileşmesi üzerine etkilerini araştırmış ve şifâ duâsı yapılanların daha iyi olduklarını gözlemlemiştir. 2
TIME-CNN, yaptığı 4 bin kişilik ankette katılımcıların yüzde 82 sinin ibâdet ve duânın iyileştirici etkisi olduğunu belirtmiştir. Harvardlı Dr. Benson, inanmanın hastalıkların yüzde 60-90 ında iyileştirici etkisi olduğunu iddiâ etmiştir. Handbook of Religion and Health adlı kitapta şunlar yazıyor: Tüm çalışmalar dindar insanların daha uzun ve sağlıklı yaşadığını gösteriyor. İbâdetlerine düşkün ve düzenli olarak duâ eden insanlar daha seyrek hasta oluyor. Dindar olmayan hastalar dindar, olanlara göre üç kat daha uzun süre hastânede yatıyor. Herhangi bir dinî aktiviteye katılmayan kalp hastalarının ameliyat sonrası ölüm riski, dindar hastalara kıyasla 14 kat fazla Düzenli olarak ibâdet eden yaşlıların inme riski diğerlerinin yarısı kadar. Dindar insanların kalp hastalığı ve kanserden ölme ihtimâli yüzde 40 daha az Dindarlar daha seyrek olarak depresyon yaşıyorlar, depresyona girince de daha çabuk düzeliyorlar. Güne duâ etmekle başlamak, tansiyonun düşmesine yardımcı oluyor. Bilim adamları yaşları 25-45 arasında değişen ve kendilerini dindar kabul edip çok duâ eden 155 kişiyi inceledi. Deneklerin kan basıncını 24 saati aşkın zaman diliminde ölçen bilim adamları tansiyon değerlerinin düşük olduğu saptandı 1 Kansas eyâleti St. Look Hastânesi nde Dr. William Harris ve arkadaşları, kalp-akciğer hastası 990 hastayı iki gruba ayırmış ve bir gruba onların bilgisi ve haberi olmadan beş din adamı tarafından duâ ettirmiştir. 4 hafta boyunca her gün duâ edilen gruptaki hastaların iyileşme oranları, duâ edilmeyen gruba kıyasla yüzde 11 daha iyi bulunmuştur 2. San Fransisco Hastanesi nde 393 kalp hastası üzerinde çalışma yapılmış duâ edilen 150 hastanın daha çabuk iyileştiği gözlenmiştir. Harvard lı bilim adamı Dr. Herbert Benson, son 30 yılını duânın insan fizyolojisi üzerindeki etkilerine adamış, tüm duâların stresi gideren, bedeni sâkinleştiren ve iyileşmeyi hızlandıran etkisi olduğuna dikkat çekmiştir. İnsanların duâ hâlindeyken yaşadıkları değişiklikleri beyin Magnetik Rezonans çekimleriyle izleyen Benson, duâ esnâsında beyinde kompleks bir aktivitenin gerçekleştiğini saptamıştır 3. 1 Handbook of Religion and Health by Harold G. Koenig, David B. Larson, Michael E. Mccullough. 712 pgs. 2 Guler, M., Duânin tedâviye etkisi var mi?, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.antalyamiz.com/tr-metin_detay-38103--duanin_tedaviye_etkisi_var_mi_.html, En Son Erişim Târihi: 06.10.2014 3 Anonim, Duâ Beyni ve Bedeni Nasıl Etkiliyor?, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.risaleforum.com/islami-nitelikli-yazilar/11078-dua-beyni-ve-bedeni-nasil-etkiliyor.html, En Son Erişim Târihi: 06.10.2014. 3
ABD Maryland Üniversitesi nde 23 değişik hastalıklı bir grup ile yapılan çalışmada duâ edilen hastaların ağrılarının azaldığı ve daha çabuk iyileştiği saptanmıştır 4. Cornell Üniversitesi kalp cerrahlarından Dr. Mehmet Öz: Geçen yıl kalp krizi geçirmiş stent takılacak 750 kişi üzerinde araştırma yaptık. Duâ edenlerin hızla iyileştiğini gözlemledik. Ben de duâ etmelerini tavsiye ediyorum demektedir 5. Mind / Body Medicam Enstitüsü'nün kurucusu Dr. Herbert Benson tarafından 10 yıl boyunca devam eden ve 1800 kişinin katıldığı bir araştırma, bu alanda şimdiye kadarki en geçerli sonuçların elde edildiği araştırma olarak nitelendirilmektedir. ABD'de federal hükümetin 2,3 milyon dolar fon ayırdığı araştırmalarla ulaşılan sonuç, duâ ve hastalıkların iyileşmesi arasında birebir bağlantı olduğu gerçeğidir 6. Michigan Üniversitesi'nin araştırmasına göre, dindarlarda depresyon ve stres daha az görülürken, Chicago'daki Rush Üniversitesi'nin araştırmasına göre, düzenli olarak ibâdet ve duâ edenlerin erken ölüm oranı, dine bağlı olmayanlara göre yüzde 25 daha az olarak tespit edilmiştir 7. Duâ okuyan kalp hastalarının, ameliyattan sonraki birkaç yıl içinde ölüm oranlarının yüzde 30 daha az olduğu tespit edilmiştir. Columbia Üniversitesi'nin yaptığı araştırmada üreme sorunları yaşayan kişiler için düzenli olarak duâ okunmuştur. Bu kişilerde döllenmenin başarı oranı %8'den %16'ya çıkmıştır. Embriyonun sağlıklı bir şekilde büyüme ihtimâli ise %25'ten %50'ye yükselmiştir 8. Birleşik Kap Prensibi Nîmetlere ilişkin hamt ve şükürlerle mahrûmiyetler birleşik kap prensibine benzetilebilir. Genel olarak Allah ın (CC) sevdiği kullar için, mahrûmiyetler ile nîmetler için yapılan hamt ve şükürler ile iptilâlar, bir birleşik kap prensibi gibidirler. Yâni, nîmetler için yapılan hamt ve şükürler arttıkça, sınav sebebi olan mahrûmiyet ve iptilâlar azalır ya da tersi de olabilir: Çünkü hamt ve şükürler Allah ı (CC) tanımanın en son merhâlesi olduğu için bu durum, insanoğlunun yaratılış sebebine uymaktadır. 4 Temiz, M., Rahat Hayat İçin Duâ nın İncelikleri, Duâ ve Bâzı Tıp İnsanlarının Bilimsel Görüşleri, Sabır ve Allâhü Teâlâ ya Karşı Büyük İsyan nın İşâreti (İstidrac), Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/rahat%20hayat%20için%20duâ nın%20incelikleri.pdf, YA DA http://mtemiz.com/bilim/rahat%20hayat%20için%20duâ nın%20incelikleri.doc, En Son Erişim Târihi: 31.07.2013. 5 Güler, M., Duâ iyileşmeyi hızlandırıyor, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/349039.asp, En Son Erişim Târihi: 06.10.2014. 6 Anonim, Duâ Hastalıkların Tedâvi Sürecini Hızlandırıyor, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://m.harunyahya.org/tr/works/4272/dua-hastaliklarin-tedavi-surecini-hizlandiriyor, En Son Erişim Târihi: 06.10.2014. 7 Yeni Akit, Duâ etmek iyileştiriyor, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://m.yeniakit.com.tr/haber/dua-etmek-iyilestiriyor-28251.html, En Son Erişim Târihi: 06.10.2014 8 Egece, D., Duanın bilimsel olarak şifa gücü, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, https://www.facebook.com/denizegece/posts/10200437853447035, En Son Erişim Târihi: 06.10.2014 4
Nîmetler için yapılan hamt ve şükürler azaldıkça, sınav sebebi olan mahrûmiyet ve iptilâlar artabilir / genel olarak da artar. Zirâ bu durum, insanoğlunun yaratılış sebebine ters düşmektedir. Allah (CC) bir mahrûmiyete karşı, hayatta (dünyâda) ya da Âhiret te ona karşı bir nîmet verir. Meselâ, yaptığı duâyı kabul etmez ise, ona karşı sevap yazar ya da bir sıkıntısını yok eder veyâ bunu bir belâya karşı sayar. Bunların hiç biri olmasa bile bereket verir. Allah ın (CC) sevdiği kullar için, nîmetler için yapılan hamt ve şükürler ile iptilâlar da birleşik kap gibidir. Bir insan, başarıya ve nîmete karşı şükrünü edâ edemez ise, Allah (CC) o kişiyi bir mahrûmiyete, bir sıkıntıya mâruz bırakır. Meselâ, dikkat ediniz, bir başarıya imzâ atan iyi bir kimsenin sevinci genel olarak devam etmeyebilir / etmez. Çok geçmeden, onu gölgeleyen bir olayın üzüntüsü hemen beliriverir. Çünkü biz insanlar, genel olarak nîmetlerin şükrünü gereği gibi edâ etmekte kusursuz olamıyoruz. Eğer nîmetlerin şükrünü tam tamına yerine getirebilsek, sevincimiz devamlı olur, Allah ın (CC) nîmetleri de artar gider. Bu işi beceremesek, sevincimiz sona erse, yine başka bir sıkıntıyla karşılaşsak bile, bir mü min olarak sıkıntı ve belâlara, îmanla gösterdiğimiz, sabrımız oranında af ve lütuflara uğramaktayız. Sonuç Bütün insanlar, Allah ın (CC) kulu ve yaratığıdırlar ve yaratıkların en şereflisidirler. Allâhü Teâlâ, kullarına ya Er Rahmân ismi ya da hem Er Rahmân ve hem de Er Rahiym isimlerinin tecellîleri ile rahmet ve nîmetlerde bulunur. Günümüzde îman nîmetine kavuşamamış insanlara Allâhü Teâlâ yalnızca hayâta / dünyâya ilişkin lütuf ve nîmetlerde bulunur. Bunların Âhiret en nasipleri yoktur. Ama bir kimsede İslâm ve îmanı varsa, ona karşı, Âhiret e ilişkin olarak lütuf ve nîmetlerde bulunmak üzere Er Rahmân ismi Şerifi inden başka, Allâhü Teâlâ onlara ayrıca Er Rahiym sıfat ismi ile de tecelli eder. İslâm ve îmanı olan böyle bir kimse, eğer kulluk görevlerini aksatırsa, o kul, Allâhü Teâlâ tarafından çeşitli sıkıntı ve belâlara mâruz bırakılır. Böyle bir Müslüman, mâruz kaldığı çeşitli sıkıntı ve belâlara sabrederek, sabırla kazandığı sevaplarla açığını kapatır, yine kendine lütfedilen Âhiret saadetini (mutluluğunu) elde eder. Ancak unutmamak gerekir ki, her nîmet Allâhü Teâlâ nın dilemesine bağlıdır. Onun için her bir insanın her an O na güvenip O na bel bağlaması gerekiyor. O zaman, düşünsenize, Allâhü Teâlâ böyle bir kulunu, böyle nîmetlerinden hiç mahrum bırakır mı? 5