Kıbrıs Adası Açıklarında Petrol ve Doğalgaz Arama Faaliyetleri Kapsamında Ortaya Çıkan Krizin Hukuki, Ekonomik ve Siyasi Boyutları



Benzer belgeler
Doğu Akdeniz de, Türk Kıta Sahanlığı Ve Münhasır Ekonomik Bölgesi Derhal İlan Edilmelidir!

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ KISIM: ULUSLARARASI HUKUKTA ADA TÜRLERİ VE DENİZ ALANLARI BİRİNCİ BÖLÜM: ULUSLARARASI HUKUKTA ADA TANIMI

KITA SAHANLIĞININ SINIRLANDIRILMASINDA ULUSLARARASI UYGULAMALAR: SÖZLEŞMELER, İÇTİHAT VE DOKTRİN

Madde 87 Açık denizlerin serbestliği

III. ÜLKE İLE İLGİLİ UYUŞMAZLIKLARDA İLERİ SÜRÜLEN BAZI SİYASÎ ESASLAR 23

A.Ü. HUKUK FAKÜLTESİ DENİZ KAMU HUKUKU FİNAL SINAVI YANIT ANAHTARI 05 Ocak 2014; Saat: 14.30


Title of Presentation. Hazar Havzası nda Enerji Mücadelesi Dr. Azime TELLİ 2015 ISTANBUL

5. ULUSLARARASI MAVİ KARADENİZ KONGRESİ. Prof. Dr. Atilla SANDIKLI

Salih Uygar KILINÇ Avrupa Birliği - EUROCONTROL Sivil Havacılık Düzenlemeleri ve Türkiye

DOĞU AKDENİZ DE DENİZ YETKİ ALANLARI VE HİDROKARBON ÇALIŞMALARI

Doğu Akdeniz de Enerji Savaşları

İÇİNDEKİLER SUNUŞ KISALTMALAR GİRİŞ 1

Milletlerarası Hukuk İÖ Final Sınavı Cevap Anahtarı ( )

İçindekiler Önsöz 7 Kısaltmalar 25 Giriş 29 BİRİNCİ BÖLÜM: ULUSLARARASI HAVA HUKUKUNUN MAHİYETİ I. ULUSLARARASI HAVA HUKUKUNUN KAPSAMI 31 A.

Açık Denizler. (ders planı)

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

EGE KITA SAHANLIĞI UYUŞMAZLIĞI

İÇİNDEKİLER ULUSLARARASI SİVİL HAVACILIK REJİMİ

(Resmi Gazete ile yayımı: Sayı: 23360)

Doğu Akdeniz Enerji Politikaları Ve Türkiye

T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü GENELGE NO: 2007/02....VALİLİĞİNE (Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü)

ENERJİ KAYNAKLARI MÜCADELESİNDE DOĞU AKDENİZ HAVZASI VE DENİZ YETKİ ALANLARI UYUŞMAZLIĞI

TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA GÜÇ KULLANMA SEÇENEĞİ ( )

Ortadoğu'da su ve petrol (*) İki stratejik ürünün birbiriyle ilişkisi... Dursun YILDIZ. İnş Müh Su Politikaları Uzmanı

AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKUNUN KAYNAKLARI

ULUSLARARASI HUKUK TEMEL METİNLER

DENİZ TİCARETİ HUKUKU

YAZICI dergisi. ISSN: Yıl: 4 Sayı: 7 Temmuz 2017

Dr. DERYA AYDIN OKUR. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Deniz Hukuku Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi DENİZ HUKUKUNDA

SİRKÜLER İstanbul, Sayı: 2015/146 Ref: 4/146

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Dr. Deniz Defne KIRLI AYDEMİR. Milletlerarası Usul Hukukunda İHTİYATİ TEDBİRLER

MİLLETLERARASI HUKUK PRATİK ÇALIŞMALARI

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı

İÇİNDEKİLER. Önsöz. Kısaltmalar. xiü GİRİŞ 1

ULUSLARARASI STRATEJİK ARAŞTIRMALAR KURUMU

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

11 Eylül: AET Bakanlar Konseyi, Ankara ve Atina nın Ortaklık başvurularını kabul etti.

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

(Resmi Gazete ile yayımı: 13/06/2000 Sayı:24078)

DENİZ BİYOLOJİSİ Prof. Dr. Ahmet ALTINDAĞ Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Dr. H. Zeynep NALÇACIOĞLU ERDEN MİLLETLERARASI YATIRIM HUKUKUNDA DOLAYLI KAMULAŞTIRMA

ELEKTRİK DAĞITIM ŞİRKETLERİNİN LİSANSSIZ ELEKTRİK ÜRETİMİ BAŞVURULARI KAPSAMINDAKİ İŞLEMLERİNE KARŞI AÇILACAK DAVALARDA GÖREVLİ YARGI MERCİİ

T.C. GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX KISALTMALAR... XXI BİRİNCİ BÖLÜM YARGI HAKKI, ULUSLARARASI YETKİ VE TAHKİM

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

CEZAYİR ÜLKE RAPORU

Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923)

DENİZ BİYOLOJİSİ Prof. Dr. Ahmet ALTINDAĞ Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı

Anahtar Kelimeler : Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Ek 1 Nolu Protokol

facebook.com/salthukuk twitter.com/salt_hukuk 1 İçindekiler Milletlerarası Hukuk Çift-İ.Ö. 2. Dönem - Part 5 Pratik

Türkiye Cumhuriyeti ve Yemen Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma

SIRA SAYISI: 698 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşmaları: Yatırım Kavramı ve En Çok Gözetilen Ulus Kayıtları

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

Alman Federal Mahkeme Kararları

Münhasır Ekonomik Bölge Tartışmaları Çerçevesinde Devletlerin Açık Denizlerdeki Hakları

(Resmi Gazete ile yayımı: Sayı:23360)

GSG Hukuk Aylık İş Hukuku Bülteni Sayı -10

1.- GÜMRÜK BİRLİĞİ: 1968 (Ticari engellerin kaldırılması + OGT) 2.- AET den AB ye GEÇİŞ :1992 (Kişilerin + Sermayenin + Hizmetlerin Serbest Dolaşımı.

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Uluslararası Deniz Hukuku Dersi

DENİZCİLİĞİN DEVLET POLİTİKASI OLMASI BAKIMINDAN DENİZ HUKUKUNUN YERİ

Dr. Serkan KIZILYEL TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KISITLANMASINDA KAMU GÜVENLİĞİ ÖLÇÜTÜ

80 NOLU SÖZLEŞME. Bu tekliflerin, bir milletlerarası Sözleşme şeklini alması lazım geldiği mütalaasında bulunarak;

MİLLETLERARASI TİCARİ TAHKİMDE HAKEMLERİN BAĞIMSIZLIK YÜKÜMLÜLÜĞÜ

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ Hukuk Fakültesi 2. Sınıf Güz Dönemi. HUK233 İdare Hukuku I Lisans Zorunlu Türkçe. Yok. Yok

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

1982 Anayasası nın Cumhuriyetin Nitelikleri başlıklı 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti nin bir hukuk devleti olduğu kurala bağlanmıştır.

YILDIRIM v. TÜRKĐYE KARARIN KISA ÖZETĐ

ELAZIĞ VALİLİĞİNE (Defterdarlık) tarihli ve /12154 sayılı yazınız

I sayılı İdarî Yargılama Usûlü Kanunun başvuru konusu kuralının Anayasaya aykırılığı sorunu:

YURTDIŞI İNŞAAT HİZMETLERİ SEKTÖRÜ İÇİN ULUSLARARASI TAHKİM REHBERİ

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNE YAPILMIŞ BAZI BAŞVURULARIN TAZMİNAT ÖDENMEK SURETİYLE ÇÖZÜMÜNE DAİR KANUN YAYIMLANDI

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

4. SINIF FEN VE TEKNOLOJİ DERSİ II. DÖNEM GEZEGENİMİZ DÜNYA ÜNİTESİ SORU CEVAP ÇALIŞMASI

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

Tablo : Türkiye Su Kaynakları potansiyeli. Ortalama (aritmetik) Yıllık yağış 642,6 mm Ortalama yıllık yağış miktarı 501,0 km3

İlgili Kanun / Madde 6356 S. TSK/41-43

Yrd. Doç. Dr. Münevver Cebeci Marmara Üniversitesi, Avrupa Birliği Enstitüsü

Ahmet TAKAN.

AVRUPA BİRLİĞİ TARİHÇESİ

İÇİNDEKİLER. Prof. Dr. Turgut KALPSUZ (Oturum Başkanı) 29

COĞRAFYA YEREL COĞRAFYA GENEL COĞRAFYA

Devletler Umumi Hukuku I HUK227. Zorunlu. Lisans. Güz. Örgün Eğitim. Türkçe. Yok Dersin amacı uluslararası hukukun temel kavram ve Dersin Amacı

Sirküler No: 049 İstanbul, 17 Haziran 2016

ÇEVRE SORUNLARININ TOPLUMLARIN GÜNDEMİNE YERLEŞMESİ

Dr. Hediye BAHAR SAYIN. Pay Sahibi Haklarının Korunması Kapsamında Anonim Şirket Yönetim Kurulu Kararlarının Butlanı

159 NOLU SÖZLEŞME SAKATLARIN MESLEKİ REHABİLİTASYON VE İSTİHDAMI HAKKINDA SÖZLEŞME. ILO Kabul Tarihi: 1Haziran Kanun Tarih ve Sayısı (*) :

Sirküler Rapor Mevzuat /39-1

İÇİNDEKİLER EDİTÖR NOTU... İİİ YAZAR LİSTESİ... Xİ

Azerbaycan Enerji Görünümü GÖRÜNÜMÜ. Hazar Strateji Enstitüsü Enerji ve Ekonomi Araştırmaları Merkezi.

Dr. MURAT YILDIRIM ULUSLARARASI VERGİ HUKUKU NDA TAHKİM

Ö z e t B ü l t e n Tarih : Sayı : 2018/96

KITA SAHANLIĞI, HUKUKÎ REJİMİ ve EGE SORUNU

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

PAZARLIK USULÜNDE DAVET EDİLMEYEN FİRMALAR İHALEYE KATILABİLİR Mİ? DANIŞTAY KARARI ÇERÇEVESİNDE BİR DEĞERLENDİRME

Transkript:

Kıbrıs Adası Açıklarında Petrol ve Doğalgaz Arama Faaliyetleri Kapsamında Ortaya Çıkan Krizin Hukuki, Ekonomik ve Siyasi Boyutları Yrd. Doç. Dr. Fatma Taşdemir ANKA A STRATE İ ENSTİTÜSÜ Hukuk Ekonomi Politika Ankara Strateji Enstitüsü Rapor No: 2012-3 Eylül 2012

KIBRIS ADASI AÇIKLARINDA PETROL VE DOĞALGAZ ARAMA FAALİYETLERİ KAPSAMINDA ORTAYA ÇIKAN KRİZİN HUKUKİ, EKONOMİK VE SİYASİ BOYUTLARI Yrd. Doç. Dr. Fatma Taşdemir Ankara Eylül 2012

Copyright 2012 Ankara Strateji Enstitüsü Tüm Hakları Saklıdır. Birinci Baskı Kütüphane Katalog Bilgileri Fatma Taşdemir, Kıbrıs Adası Açıklarında Petrol ve Doğalgaz Arama Faaliyetleri Kapsamında Ortaya Çıkan Krizin Hukuki, Ekonomik ve Siyasi Boyutları Tablo ve şekil içermektedir. Ankara Strateji Enstitüsü Yayınları ISBN: 978-605-5828-54-7 Tasarım&Baskı: Karınca Ajans Yayıncılık Matbaacılık Meşrutiyet Caddesi No: 50/9 Kızılay/ANKARA Tel: 0312 431 54 83 Fax: 0312 431 54 84 www.karincayayinlari.net - karinca@karincayayinlari.net Ankara Strateji Enstitüsü Emek Mah. 26. Sokak (Eski 62. Sok.) No:8/2 Çankaya 06500 ANKARA/TÜRKİYE Tel: (0312) 213 84 44 Faks: (0312) 213 84 34 info@ankarastrateji.org

içindekiler 13 17 41 45 49 Sunuş... V Özet... 7 Şekiller ve Grafiklerin Listesi... 11 GİRİŞ I-HUKUKİ BOYUT 1. Kıta Sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge Kavramları... 17 2. Kıta Sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölgenin Sınırlandırılmasına İlişkin Hukuk Kuralları... 22 3- Doğu Akdeniz de Deniz Yetki Alanları Uyuşmazlığı... 27 II- EKONOMİK BOYUT III- SİYASİ BOYUT SONUÇ Yazar Hakkında... 63 III

sunuş Doğu Akdeniz de ortaya çıkan deniz yetki alanları uyuşmazlığı Türkiye ile Yunanistan, GKRY, İsrail ve Suriye arasında yaşanan farklı boyuttaki sorunlara bir yenisini daha eklemekte ve bu karmaşık sorunların çözümünü daha da güçleştirmektedir. Gerçekten, Türkiye ve Yunanistan arasındaki sorunların önemli bir bölümü Ege Denizi ne ilişkindir. Ege Denizi ne ilişkin olarak yaşanan karasuları, kıta sahanlığı, egemenliği tartışmalı adalar, hava sahası ve FIR hattına ilişkin sorunlar, Türk Yunan ilişkilerinde başat rol oynamış ve halen çözümlenememiş önemli dış politika sorunları olmaya devam etmektedir. 19 Eylül 2011 de GKRY nin Akdeniz in 12. parselinde doğalgaz ve petrol arama çalışmalarını başlatmış olması bu sorunlara artık bir yenisini daha eklemiştir. Yunanistan ın yeni Başbakanı Andonis Samaras hükümet programında Yunanistan ı çevreleyen denizlerde münhasır ekonomik bölge ilan edeceklerini açıklamıştır. Dışişleri Bakanı Dimitris Avramapoulos ise Yunanistan ın Ege de karasularını genişletebilmesi konusunda Türkiye nin TBMM nin casus belli (savaş nedeni) açıklamasından vazgeçmesi gerektiğini söylemiştir. Bu açıklamalar bir yandan Ege de Türkiye ile Yunanistan arasında kıta sahanlığı sınırlandırılması gerçekleştirilememiş bulunurken bunlara bir de münhasır ekonomik bölge sorununu eklemek anlamına gelmektedir. Öte yandan da münhasır ekonomik bölge ilanının Ege ile sınırlı kalmayacağı Yunanistan ın, Türkiye nin Girit, Kaşot, Çoban (Kerpe), Rodos ve Meis hattının güneyinde kıta sahanlığı/ MEB haklarını elinden alacak bir anlayış oluşturmaya çalışacağı anlamına gelmektedir. GKRY nin Kıbrıs ın tamamı adına AB üyesi olmasıyla sürüncemede bırakılan Kıbrıs sorunu Sondaj Krizi ile tekrar dünya gündemine yerleşmiştir. GKRY nın Doğu Akdeniz de KKTC nin haklarını hiçe sayan tek yanlı uygulamaları GKRY-Türkiye arasında sıcak çatışma yaşanma ihtimalini barındırmaktadır. Türkiye-Suriye ekseninde Doğu Akdeniz de ortaya çıkan deniz yetki alanları uyuşmazlığının nasıl çözüleceğini kestirmek ise şuan imkânsızdır. İç savaşın yaşandığı Suriye de demokratik bir rejim değişikliği Türkiye nin çıkarlarına hizmet edebilecekken Esed li Suriye ya da istikrarsız bir Suriye Türkiye bakımından sadece deniz yetki alanlarının paylaşımı açısından değil başta güvenlik, ekonomi olmak üzere daha pek çok sorun çıkarabilecek niteliktedir. Doğu Akdeniz de ortaya çıkan deniz yetki alanları uyuşmazlığı Mavi Marmara müdahalesi ile kırılma yaşayan Türk-İsrail ilişkilerinin geleceğini de etkileyecektir. Doğu Akdeniz de ortaya çıkan sondaj krizi kapsamında İsrail in GKRY ve Yunanistan ın tezlerini desteklemesi ve üç ülke arasında bir güven- V

lik çemberi oluşturma girişimleri göz önünde bulundurulursa Türk-İsrail ilişkilerinde ilerleyen dönemde karşılıklı ödünlerle bir şekilde bir düzelme olmazsa bundan Türkiye nin Doğu Akdeniz deki çıkarlarının olumsuz etkileneceği söylenebilir. Ankara Strateji Enstitüsü uzmanlarından Yrd. Doç. Dr. Fatma Taşdemir tarafından hazırlanan Kıbrıs Adası Açıklarında Petrol Ve Doğalgaz Arama Faaliyetleri Kapsamında Ortaya Çıkan Krizin Hukuki, Ekonomik Ve Siyasi Boyutları isimli çalışma, Doğu Akdeniz de ortaya çıkan deniz yetki alanları uyuşmazlığını hukuki, ekonomik ve siyasi boyutlarıyla derinlemesine analiz etmekte ve son derece önemli tespitlerde bulunmaktadır. Konunun teknik boyutunu ön plana çıkaran ve oldukça kapsayıcı olan bu çalışmada sorunun çözümüne yönelik önemli önerilerde bulunulmaktadır. Türkiye nin deniz hukuku sorunlarına ilişkin olarak akademik çalışmaların çok az olduğu göz önünde bulundurulursa bu rapor bu alandaki akademik boşluğun doldurulmasında önemli bir katkı sağlayacaktır. Prof. Dr. Mehmet ÖZCAN Ankara Strateji Enstitüsü Başkanı VI

özet V. ÖZET Kıbrıs Adası açıklarında petrol ve doğalgaz arama faaliyetleri öncelikli olarak hukuki boyutu ön planda olan bir kriz doğurmaktadır. Bu kriz hiç kuşkusuz Uluslararası Deniz Hukuku bağlamında önemli hususları gündeme getirmektedir. Bu noktada diğer birçok önemli kavramın yanı sıra kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge türü kavramlar gündeme gelmektedir. Jeolojik açıdan kıta sahanlığı kıyı devletinin kara ülkesinin denizin altında süren doğal uzantısına verilen addır. Hukuki açıdan kıta sahanlığı kavramı ABD Başkanı Truman ın, 28 Eylül 1945 de yayınladığı bir tebliğ ile gündeme gelmiştir. 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi nin en belirgin katkısı bu alanın dış sınırının saptanması konusunda olmuştur. 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi nin (BMDHS) 76. maddesinin birinci paragrafında ise kıta sahanlığı şöyle tanımlanmaktadır: Kıta sahanlığı kıyı devletinin karasularının ötesinde, bu devletin karasuları genişliğinin ölçülmesinde kullanılan esas hatlardan itibaren 200 mile kadar uzanan ve kara ülkesinin doğal uzantısı olan deniz yatakları ile bunların toprak altıdır. Yani 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesi kıta sahanlığının sınırının saptanması için derinlik ölçütünü benimsememiş, mesafe ölçütünü benimsemiştir. Önceleri teamül olarak uygulanan münhasır ekonomik bölge kavramı ise 1982 BMDHS ile yazılı ve pozitif düzenlemeye kavuşmuştur. MEB, karasularının ötesinde ve bu sulara bitişik bir bölge olup karasularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 200 deniz miline kadar uzanan bir deniz alanıdır. MEB sahildar devlete deniz yatağı üzerindeki sularda, deniz yataklarında ve bunların toprak altında canlı ve cansız doğal 7

Ankara Strateji Enstitüsü, Rapor No: 12-03 kaynakların araştırılması, işletilmesi muhafazası ve yönetimi konuları ile aynı şekilde sudan, akıntıdan ve rüzgârdan enerji üretimi gibi bölgenin ekonomik amaçlarla araştırılmasına ve işletilmesine yönelik diğer faaliyetlere ilişkin egemen haklar bahşetmektedir. Türkiye açısından Doğu Akdeniz- de kıta sahanlığı/meb sınırlandırılması üç ayrı bölgede değerlendirilebilir. Birinci bölge Türkiye, Suriye ve KKTC kıyılarının bulunduğu bölgedir. İkinci bölge Türkiye ve KKTC kıyılarının bulunduğu bölgedir. Üçüncü bölge ise Türkiye, Yunanistan, KKTC, GKRY ve Mısır kıyılarının bulunduğu bölgedir. Türkiye, Suriye ve KKTC kıyılarının bulunduğu birinci bölgeyi ele aldığımızda, Türkiye ve Suriye arasındaki yan sınırın belirlenmesi sadece kıta sahanlığı ve MEB alanlarının değil aynı zamanda karasularının da sınırlandırılmasını gerektirmektedir. Ancak Arap Baharı nın etkilerinin Suriye ye sıçraması neticesinde iç savaş yaşayan ve bölünmenin eşiğine gelen Suriye ile hâlihazırda bu tür sınırlandırma anlaşmalarının yapılması imkânsız görünmektedir. Türkiye ve KKTC kıyılarının bulunduğu ikinci bölgeyi ele aldığımızda, Kıbrıs ın kuzey bölgesinde olası bir sınırlandırma kıyı uzunlukları da dikkate alınarak eşit uzaklık ilkesine göre belirlenebilir. Ancak, GKRY nin Doğu Akdeniz de 19 Eylül itibariyle sondaj çalışmalarını başlatması yeni gelişmelere sebebiyet vermiştir. Ada da yaşanan sondaj krizine misilleme olarak Türkiye ile KKTC arasında 21 Eylül 2011 tarihinde New York ta Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması imzalanmıştır. Söz konusu anlaşma Rum tarafını bu davranışlarından vazgeçirmeye yönelik önleyici bir tedbir niteliğindedir. Anlaşmada iki ana kara arasındaki eşit uzaklık temel alınmıştır. Anadolu ile Afrika arasında eşit hat belirlenmiş; Meis Adası na sahip olmasına rağmen Yunanistan a herhangi bir hak tanınmamıştır. Türkiye, Doğu Akdeniz de münhasır ekonomik bölgelerin belirlenmesinde adasal haklar yerine ana karaları temel almıştır. Anlaşmada Kıbrıs Türklerinin Ada nın tamamındaki haklarından feragat etmediği ve Ada da sorunun çözülmesi halinde paylaşıma gidileceği de kayda geçilmiştir. Türkiye, Yunanistan, KKTC, GKRY ve Mısır kıyılarının bulunduğu üçüncü bölgeyi ele alacak olursak Türkiye ile yukarıda anılan devletler arasında bölgede kıta sahanlığına ilişkin herhangi bir deniz sınırlandırması yoktur. Bu devletlerden Yunanistan, Türkiye nin Girit, Kaşot, Çoban (Kerpe), Rodos ve Meis hattının güneyinde kıta sahanlığı haklarını elinden alacak bir anlayış oluşturmaya çalışmaktadır. GKRY, Rodos-Meis-Kıbrıs hattının güneyinde Türkiye nin kıta sahanlığı haklarını elinden alma politikasına paralel bir tutum sergilemektedir. Bu bağlamda Kıbrıs Rum Kesimi ile Mısır arasında eşit uzaklık ilkesine göre 17 Şubat 2003 te imzalanan MEB sınırlandırma anlaşması potansiyel olarak Türkiye ye ait olabilecek deniz alanlarını kapsadığından hakkaniyete aykırı bir durum oluşturmaktadır. GKRY, Mısır ile MEB sınırlandırması andlaşmasını imzaladıktan sonra, kıta sahanlığı/meb sınırlandırması için çalışmalarını Lübnan, Suriye ve İsrail üzerinde yoğunlaştırmıştır. Bu çerçevede Türkiye nin olumsuz yaklaşımına rağmen GKRY ve Lübnan arasında 17 Ocak 2007 tarihinde GKRY-Lübnan MEB sınırlandırması andlaşması imzalanmıştır. Lübnan söz konusu Sınır- 8

Kıbrıs Adası Açıklarında Petrol ve Doğalgaz Arama Faaliyetleri Kapsamında Ortaya Çıkan Krizin Hukuki, Ekonomik ve Siyasi Boyutları landırma Andlaşması nı 2007 den bu yana onaylamamış ve karasularında da herhangi arama ruhsatı ilan etmemiştir. GKRY son olarak 17 Aralık 2010 tarihinde Lefkoşe de İsrail ile bir Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırlandırma anlaşması imzalamıştır. Söz konusu MEB sınırlandırma anlaşmasının konu aldığı deniz alanlarında ülkemizin bir hak iddiası bulunmamakla birlikte konu Kıbrıs meselesi bağlamında önem taşımaktadır. GKRY nin gerçekleştirdiği bu tek taraflı fiili uygulamalar, 1982 BMDHS nin MEB sınırlarının belirlenmesine yönelik 74. madde; Kıta Sahanlığı sınırlarını belirleyen 83. madde; Yarı-Kapalı Denizlere ilişkin 122 ve 123. maddeler, Sözleşme nin uygulanmasında hakkın kötüye kullanılmamasını düzenleyen 300 ve 311. maddelerine aykırı düşmektedir. Türkiye nin Doğu Akdeniz politikasını değerlendirdiğimizde, Türkiye 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi ne ve 1982 BMDHS ye taraf değildir. Türkiye ve KKTC kıta sahanlığına ilişkin bölgedeki haklarını korumaya yönelik tepkisel politikalar izlemektedir. Türkiye nin son dönemde bu konuda attığı önemli bir adım Türkiye ile KKTC arasında 21 Eylül 2011 tarihinde Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşmasının imzalanmasıdır. Ayrıca KKTC Ekonomi ve Enerji Bakanlığı ile TPAO arasında Petrol Sahası Hizmetleri ve Üretim Paylaşımı Sözleşmesi imzalamış olmasıdır. Anlaşma ile TPAO nun denizin yanı sıra KKTC topraklarında da arama ruhsatlarına sahip olabileceği belirtilmektedir. Ancak Ada nın kuzeyine ilişkin olarak yapılan bu andlaşmalar Ada nın güneyinde GKRY nin sondaj faaliyetlerini durdurmak için yeterli olmamıştır. GKRY Kıbrıs açıklarında hidrokarbon kaynaklarının araştırılması, çıkarılması ve üretimine ilişkin ikinci tur lisans ihalesi ilanı 11 Şubat 2012 tarihinde 2012/C/38/10 sıra numarası ile AB Resmi Gazetesi nde yayınlanmıştır. Türkiye, Yunanistan, KKTC, GKRY ve Mısır kıyılarının bulunduğu üçüncü bölgede hakkaniyete uygun muhtemel bir sınırlandırma ne şekilde olabilir? MEB/kıta sahanlığı sınırlandırmasında hem 1958 Sözleşmesi hem 1982 Sözleşmesi hem de örf ve adet hukuk kuralları aynı noktada birleşmiştir. Her üç kuralın da sınırlandırmanın bölgenin bütün ilgili unsurları dikkate alınarak hakkaniyet ilkeleri temelinde hakça bir çözüme ulaşacak şekilde yapılmasını öngördüğünü söylemek mümkündür. Bir mahkeme tarafından ele alınan herhangi uyuşmazlık için nihai amaç olması gereken hakça çözüm devletler arasında kıta sahanlığı/meb sınırlandırmasında da ulaşılması gereken bir hedef olmalıdır. BM Deniz Hukuku Sözleşmesi nin 83 ve 74. maddeleri gereğince sınırlandırmalarda hâkim ilke, hakça bir paylaşım olmalıdır. Sınırlandırma sorunlarıyla karşılaşan tüm uluslararası mahkemeler sürekli olarak, sınırlandırmanın hakça ilkelere göre yapılması kuralını benimsemektedirler. Hakça ilkelerin uygulanmasında vurgulanması gereken ilk özellik, uluslararası hukukun olağan kaynaklarından doğan ve uygulanan hukukun bir parçasını oluşturan hakça ilkeler-hakkaniyet (equity) ilkesinin, hakkaniyet ve nisfet (ex aequo et bono) çözüm yolundan farklı olduğudur. Hakça ilkelerin bir uluslararası mahkemece uygulanabilmesi için tarafların bu yönde herhangi bir özel rızası gerekmemektedir. Bu ilke hukukun bir parçası olarak uygulanır; bunun uygulanması için ayrıca herhangi bir hukuk kuralı olmasına gerek yoktur. İkinci olarak, 9

Ankara Strateji Enstitüsü, Rapor No: 12-03 hakça ilkelerin belirlenmesinde göz önünde tutulması gereken veriler çok değişik olabilmekte ve hakça bir sonuca ulaşmak için sınırlandırmada, her somut olaya ilişkin tüm verilerin hesaba katılması gerekmektedir. Libya- Malta Davası nda Divan, coğrafyanın yeniden biçimlendirilmemesi veya doğadan gelen eşitsizlikleri telafi etmeme ilkesi; taraflardan biri tarafından diğerinin doğal uzantısını kapatmama ilkesi; bütün ilgili koşullara saygı ilkesi; bütün devletler hukuk önünde eşit olsa ve eşit muameleye tabi olsalar da, hakkaniyet mutlak eşitlik anlamına gelmez ilkesi; dağıtıcı adalet meselesinin söz konusu olmaması ilkesi gibi bazı örnekler vermiştir. Sınırlandırmanın hakkaniyet ilkelerince gerçekleştirilmesi, bunların somut olaya özgü durumların ışığında belirlenecek yansımalar yoluyla, yani hakkaniyet kriterlerinin belirlenmesi yoluyla olur. Ekonomik açıdan meseleye baktığımızda GKRY nin 1 Ekim de Doğu Akdeniz de petrol ve doğal gaz arama hamlesinin ardında 1990 ların sonu ve 2000 lerin başından itibaren Güney Kıbrıs Rum Yönetimi basınında çıkan Doğu Akdeniz de özellikle Kıbrıs Adası nın güney ve güney doğusunda zengin petrol kaynakları bulunduğuna dair haberler yatmaktadır. Doğu Akdeniz e yönelik araştırma sonuçlarına ve Türkiye nin elindeki verilere göre bölgede toplam 15 trilyon m³ lük bir doğalgaz rezervi vardır. Bunun mali boyutu ise 3 trilyon dolar olarak hesaplanmaktadır. Görüldüğü gibi bu rakamlar dudak uçuklatan cinstendir. GKRY nin içinde bulunduğu ekonomik kriz göz önünde bulundurulursa Rum Yönetimi nin sondaj faaliyetlerine neden bu kadar önem atfettiği daha iyi anlaşılmaktadır. Sondaj krizi ile bağlantılı olarak, AB nin Doğu Akdeniz politikası; büyük ekonomik sorunlarla boğuşan Kıbrıs ın 1 Temmuz 2012 de AB Konsey dönem başkanlığını üstlenmiş olması ve İsrail in GKRY ve Yunanistan la birlikte Doğu Akdeniz de oluşturmaya çalıştığı güvenlik çemberi konuları değerlendirilmesi gereken önemli siyasi konulardır. 1 Mayıs 2004 tarihinde GKRY nin bütün Kıbrıs adına AB ye üye kabul edilmesi, AB nin Doğu Akdeniz e vermiş olduğu önemin en büyük göstergesidir. Zira Kıbrıs a hâkim olan Doğu Akdeniz e hâkim olur. Ekonomik sorunlarla boğuşan Kıbrıs ın 1 Temmuz-31 Aralık 2012 tarihleri arasında AB Konsey dönem başkanlığını üstlenmiştir. Kıbrıs ın dönem başkanlığı sırasında daha önce öngörüldüğü gibi çözüm arayışları da durma noktasına gelmiştir. GKRY nin Dönem Başkanlığı, sadece Ankara için değil AB için de birçok ironiyi ve sıkıntıyı barındırmaktadır. AB dönem başkanlıkları ulusal çıkarları empoze etmenin aracı olmamalı, tersine pek çok konuda AB düzeyinde uzlaşma sağlamaya hizmet etmelidir. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Rum Kesimi ni 16 Şubat 2012 de ziyaret ederek içeriği açıklanmayan bir savunma ve işbirliği anlaşması imzalamış; GKRY ile İsrail arasındaki işbirliğine farklı bir boyut kazandırmak istemiştir. Böylece Netanyahu Doğu Akdeniz deki petrol ve doğalgaz arama çalışmalarının güvenliğini sağlamaya çalışmış olmakla birlikte, kısmi de olsa Türkiye ye karşı İsrail, GKRY ve Yunanistan la birlikte Doğu Akdeniz de bir güvenlik çemberi oluşturmayı amaçlamaktadır. İsrail in bu girişimleri de dikkatle takip edilmelidir. 10

Şekiller ve Grafiklerin Listesi Şekil 1- Akdeniz de Türkiye nin Düşey Hatları Esas Aldığı Ortay Hatta Göre Sınırlandırma... 30 Şekil 2-32 16 18 D Boylamı Batısı ve 33 40 K Enlemi Kuzeyinde Kalan Deniz Alanını Gösterir Harita... 31 Şekil 3- GKRY Tarafından 2004 te İlan Edilen MEB... 32 Şekil 4- GKRY nin Ruhsat blokları... 34 Şekil 5- Türkiye nin Muhtemel MEB i ve GKRY nin 1, 4, 5, 6, 7 Numaralı Sözde Parselleri ile Tecavüzünü Gösterir Haritası... 34 Şekil 6- KKTC nin haklarını gösteren harita. Haritalar için bkz., Yaycı, Cihat, Doğu Akdeniz de Yetki Alanlarının Paylaşılması Sorunu ve Türkiye, Bilge Strateji, Cilt 4, Sayı 6, Bahar 2012... 35 Şekil 7- GKRY ile Akdettikleri Deniz Yetki Alanları Sınırlandırma Antlaşmalarına istinaden Mısır, İsrail ve Lübnan ın Kayıplarını Gösterir Harita... 36 11

giriş V. GİRİŞ Güney Kıbrıs Rum Yönetimi nin 2004 tarihinde (GKRY) tek yanlı olarak 200 mil genişliğinde münhasır ekonomik bölge ilan ederek, 19 Eylül 2011 de Afrodit ismiyle anılan Ada nın 185. km güneyinde, Akdeniz in 12. parselinde, sondaj çalışmalarına başlaması Doğu Akdeniz de yüksek gerilim yaşanmasına neden oldu. Bu gelişmeler bir yandan Doğu Akdeniz de giderek boyutları netleşen bir deniz yetki alanları uyuşmazlığı ortaya çıkarmıştır. Bu uyuşmazlıkta Yunanistan, Türkiye ile kıta sahanlığı sınırını Anadolu ile Rodos ve Meis Adaları arasından geçen ortay hat ile çizerek bu adaların güneyinde kalan Akdeniz deki kıta sahanlığı/meb alanlarını Mısır ve GKRY ile sınırlandırmak istemektedir. Böylece Yunanistan Türkiye nin Girit, Kaşot, Çoban, Rodos, Meis hattının güneyinde kıta sahanlığı haklarını elinden alacak bir anlayış oluşturmaya çalışmaktadır. GKRY de Rodos-Meis-Kıbrıs hattının güneyinde Türkiye nin kıta sahanlığı/meb haklarını elinden alma politikasına paralel bir tutum sergilemektedir. GKRY nin 26 Ocak 2007 tarihinde kabul ettiği bir yasa ile Kıbrıs Adası nın güneyinde çizilen sınırların içerisinde ilan ettiği 13 adet petrol arama ruhsat sahasından beş tanesi (1, 4, 5, 6, 7 numaralı parseller) Türk kıta sahanlığına taşmakta, diğerlerinde ise (3 ve 13. parselde tam, 2, 9, 10, 12. parselin bir kısmında) KKTC nin de hakları bulunmaktadır. GKRY ve Lübnan arasında 17 Ocak 2007 tarihinde GKRY-Lübnan MEB sınırlandırması antlaşması imzalanmıştır. GKRY ile Lübnan arasındaki MEB Sınırlandırması Antlaşması, ortay hat esas alınarak çizilmiştir. Türkiye ve KKTC nin Kıbrıs Adası nın etrafındaki deniz alanlarında mevcut hak ve menfaatle- 13

Ankara Strateji Enstitüsü, Rapor No: 12-03 rini dikkate almayan bu Sınırlandırma Antlaşması nı Lübnan 2007 den bu yana onaylamamış ve karasularında da herhangi arama ruhsatı ilan etmemiştir. GKRY 17 Aralık 2010 tarihinde Lefkoşe de İsrail ile bir Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırlandırma anlaşması imzalamıştır. Söz konusu MEB sınırlandırma anlaşmasının konu aldığı deniz alanlarında ülkemizin bir hak iddiası bulunmamakla birlikte konu Kıbrıs meselesi bağlamında önem taşımaktadır. İsrail in GKRY ile imzaladığı bu anlaşma Kıbrıs Türklerinin hak ve çıkarlarını yok saymakta ve Doğu Akdeniz de barış ve istikrara katkı sağlamamaktadır. Türkiye nin Doğu Akdeniz politikasını değerlendirdiğimizde, Türkiye 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi ne ve 1982 BMDHS ye taraf değildir. Ulusal hukukunda kıta sahanlığı ve MEB düzenlemeleri bulunmamaktadır. Sadece karasuları konusunda bir düzenlemesi vardır. Bu bağlamda Türkiye nin şimdiye kadar attığı önemli adımlardan bir tanesi Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının dört bölgedeki (TPO/XVI/A, TPO/ XVI/D, TPO/XVI/E ve TPO/XVI/F) ruhsat ve arama izni taleplerini 9 Ağustos 2007 tarihli Resmi Gazete ile ilan etmesidir. TPO/XVI/A sahası, doğuda 32-16-18 meridyenine, güneyde ise Anadolu ile Mısır kıyıları arasındaki ortay hatta dayandığı noktalarda, Türk kıta sahanlığının ve münhasır ekonomik bölgesinin sınırlarını üstü örtülü olarak ama resmen çizmiştir. Türkiye nin attığı bir başka önemli adım ise Türkiye ile KKTC arasında 21 Eylül 2011 tarihinde Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşmasının imzalanması olmuştur. MEB/kıta sahanlığı sınırlandırmasında hem 1958 Sözleşmesi hem 1982 Sözleşmesi hem de örf ve adet hukuk kuralları aynı noktada birleşmiştir. Her üç kuralın da sınırlandırmanın bölgenin bütün ilgili unsurları dikkate alınarak hakkaniyet ilkeleri temelinde hakça bir çözüme ulaşacak şekilde yapılmasını öngördüğünü söylemek mümkündür. Hakkaniyet ilkeleri değişik durumlara göre farklılıklar göstermekle beraber, sınırlandırmada coğrafyanın üstünlüğünün kesinleştiği söylenebilir. Öte yandan sondaj krizi Güney Kıbrıs, İsrail, Yunanistan ve AB yi de kapsayarak Kıbrıs meselesini bu kez tamamen farklı bir boyutta ve konuda gündeme getirmiştir. Doğu Akdeniz deki sondaj gerginliği Kıbrıs sorununun denize yayılmasından başka bir şey değildir. GKRY 1 Temmuz-31 Aralık 2012 tarihleri arasında AB Konsey dönem başkanlığını üstlenmiştir. GKRY, Avrupa Birliği dönem başkanlığını siyasi bunalım ve çok yönlü ekonomik bir kriz içerisinde devralmıştır. Bu durum, kediye ciğer emanet etmekten başka bir şey olmadığı şeklinde yorumlanmakta ve bunun Kıbrıs sorununun çözülmesine de katkıda bulunmayacağı vurgulanmaktadır. Dış politika açısından oldukça tatsız ve can sıkıcı olan bu kriz, Kıbrıs Adası açıklarında petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerinin hukuki, ekonomik ve siyasi boyutlarıyla incelenmesini gerektirmektedir. Bu rapor kapsamında bu boyutlar ayrıntılı bir şekilde incelenmektedir. Raporun birinci bölümünde ilk olarak uluslararası hukuk açısından kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge kavramları ve bu 14

Kıbrıs Adası Açıklarında Petrol ve Doğalgaz Arama Faaliyetleri Kapsamında Ortaya Çıkan Krizin Hukuki, Ekonomik ve Siyasi Boyutları bölgelerin sınırlandırmasına ilişkin uluslararası hukuk kuralları ele alınmaktadır. Kavramsal analizin ardından bu bölümde ikinci olarak Doğu Akdeniz de deniz yetki alanları uyuşmazlığı meselesi derinlemesine ele alınmakta ve Türkiye nin Doğu Akdeniz politikası değerlendirilmektedir. Raporun ikinci bölümünde sondaj krizinin perde arkasında yatan ekonomik nedenler ele alınmakta ve üç tarafı denizlerle çevirili olan Türkiye nin neden yıllardır doğalgaz ve petrol arama çalışmaları yapmadığı ve/veya yapamadığı sorgulanmaktadır. Raporun üçüncü bölümünde ise sondaj krizinin ardında yatan siyasi nedenler ve kriz sonrası yaşanan siyasi gelişmeler ışığında Kıbrıs sorunu, Türk-Yunan ilişkileri, Türkiye-İsrail ilişkileri ele alınmaktadır. Bu bağlamda Raporun sonuç kısmında ise sorunun çözümüne yönelik öneriler getirilmektedir. 15

I. HUKUKİ BOYUT Kıbrıs Adası açıklarında petrol ve doğalgaz arama faaliyetleri öncelikli olarak hukuki boyutu ön planda olan bir kriz doğurmaktadır. Bu kriz hiç kuşkusuz Uluslararası Deniz Hukuku bağlamında önemli hususları gündeme getirmektedir. Bu noktada diğer birçok önemli kavramın yanı sıra kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge türü kavramlar gündeme gelmektedir. Bu nedenle bu rapor kapsamında ilk olarak kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge kavramlarına değinilecek ve bu çerçevede Türkiye nin uygulamalarına bir göz atılacak ardından ikinci olarak bu deniz alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin hukuk kuralları ortaya konulacaktır. XX. yüzyılın başından itibaren gelişen teknolojiye paralel olarak devletlerin denizlerdeki doğal kaynaklar ve zenginliklerden yararlanma imkânları da artmıştır. Bu durum kıta sahanlığı (plateau continental), münhasır ekonomik bölge (MEB) gibi önemli kavramların ve bu kavramlara şekil veren hukuk kurallarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Kıta sahanlığı kavramı 1887 yılında ilk defa bir İngiliz bilim adamı Robert Mill tarafından ortaya atılmış ve Continental Shelf adı verilmiştir. 1 Jeolojik açıdan kıta sahanlığı kıyı devletinin kara ülkesinin denizin altında süren doğal uzantısına verilen addır. Yerkabuğu, taşküre ve litosfer, yerkürenin en dış kısmında bulunan yapıdır. Kimyasal bileşimi ve yoğunluğu birbirinden farklı iki kısımdan meydana gelir: i) deniz seviyesinin üstünde kalan kıtalar; ii) deniz seviyesinden yaklaşık 5 km derinliği olan büyük okyanus havzaları. Bu iki büyük oluşum yer kabuğunun yüzünü 17

Ankara Strateji Enstitüsü, Rapor No: 12-03 oluştururken; ikisi arasındaki sınır da içinde kıta sahanlığının da yer aldığı kıta kenarını (continental margin) teşkil eder. Jeolojik ve jeo-fizik incelemeler kıtaları oluşturan yer kabuğu ile okyanusları oluşturan yer kabuğunun çok belirgin farklılıklarının olduğunu ortaya koymaktadır. Yer kabuğunu, iç kısımdan ayıran çok belirgin MOHO- ROVİCİC yüzeyine kadar dış kabuğun kalınlığı, kıtalar altında ortalama 35 km ve okyanuslar altında ortalama 6 km dir. Yer kabuğunun yaklaşık % 40 ını oluşturan kıtasal kabuk daha kalın, fakat hafif granitik malzemeden; kıtasal kabuğun altında da devam eden, okyanus tabanını oluşturan okyanus kabuğu, daha ince, fakat daha ağır bazaltik malzemeden oluşmaktadır. 2 Bu iki kütle arasında geçişi oluşturan kıta kenarları, Atlantik ve Hint Okyanusları çevresinde Pasifik Okyanusu nu çevreleyen kıta kenarına göre daha geniştir. Toplam okyanus yüzeyinin yaklaşık % 25 i kıta kenarının su altında kalmış kısmını oluşturmaktadır. Kıta kenarı bu bölünmeye göre 4 e ayrılmaktadır: 1. Deniz seviyesi üstündeki kıyı düzlüğü; 2. Kıta sahanlığı: Yüzeyi kilometre başına ortalama 1,7 metre dalmaktadır. Kıta sahanlığı ortalama 130 metre derinliğe kadar inmektedir. Ancak 600 metre derinliğe kadar inen yerler de vardır. Genişliği ortalama 75 km olup, Sibirya nın kuzeyinde olduğu gibi 700 km.ye kadar da çıkabilmektedir. Kıtaların aşınması sonucu oluşan kum, çakıl, toprak ile kimyasal ve biyolojik yollarla oluşan kireç taşları çökel tabakalar meydana getirerek kıta sahanlığını kaplamaktadır. Kıta sahanlığını oluşturan bu çökel kayalardan petrol çıkarılmakta olup gelişen teknolojiye bağlı olarak üretim miktarı her geçen gün daha da artmaktadır. 3. Kıta yamacı: Kıta sahanlığıyla okyanus çukuru arasında çok belirgin topografik yapıyı oluşturmaktadır. 4. Kıta yükselimi: Kıta yamacının tabanından, okyanus tabanına doğru çok az eğimli olan kısımda ise, kıta yükselimi yer almakta olup genişliği 0 ile 600 km arasındadır. Kıta yükseliminin de önemli petrol rezervlerine sahip olduğu tahmin edilmektedir. Kıta yükselimi ve kıta yamacı doğal uzantının ayrılmaz bir parçasını teşkil etmektedir. Ege Denizi nde olduğu gibi yarı-kapalı ve kapalı denizlerde ise kıta yükselimine pek az rastlanmaktadır. Kıta kenarı dış sınırının ötesi ise, okyanus tabanını oluşturmaktadır. 3 Hukuki açıdan kıta sahanlığı kavramı ABD Başkanı Truman ın, 28 Eylül 1945 de yayınladığı bir tebliğ ile gündeme gelmiştir. Kıta sahanlığının yer altı ve deniz yatağı tabii kaynakları ile ilgili olan bu bildiride şöyle denilmekteydi: ABD, sahillerine bitişik denizlerin deniz yatağı ve toprak altında bulunan doğal zenginlikleri araştırma ve işletme münhasır yetkisine sahiptir. Kıta sahanlığının diğer devletlerin kıyılarına kadar uzanması ya da komşu bir devletle müşterek olması halinde sınır, ABD ile ilgili devlet arasında, hakkaniyet prensiplerine uygun olarak tespit edilecektir. Kıta sahanlığının üstündeki açık deniz niteliği ihlal edilmeyecek ve sularda serbestçe seyrüsefer hakkına riayet olunacaktır. 4 Bildiri kıta sahanlığının dış sınırını belirtmemekteydi. Bu eş zamanlı olarak gerçekleştirilen bir 18

Kıbrıs Adası Açıklarında Petrol ve Doğalgaz Arama Faaliyetleri Kapsamında Ortaya Çıkan Krizin Hukuki, Ekonomik ve Siyasi Boyutları basın açıklaması ile olmuştur. Buna göre ABD belli bir sınır koymaktan ziyade, derinlik esasını kıstas alarak bir sınır belirlemiştir. Bu 200 metre derinlikti. Yani denizin 200 metre derinliğine kadar olan alanlar için bu hakkı istiyordu. 5 1950 li yılların sonuna doğru Truman ın bu bildirisi sarih veya zımni olarak, birçok devlet tarafından kabul edilmiştir. 6 Böylece o zamana kadar sadece jeolojik bir kavram olarak bilinen kıta sahanlığı kavramı, devletler hukukuna giriyor ve kıta sahanlığı kavramı aracılığı ile denizlere kıyısı bulunan bütün devletler sadece ülkelerini genişletmekle kalmıyorlar, o denizlerde bulunan bütün doğal kaynakları da kendilerine inhisar ettirmiş bulunuyorlardı. Truman Bildirisi nde kıta sahanlığından söz edilmekle birlikte bunun tanımı verilmemiş, sınırları belirtilmemiştir. Hukuki bir kavram olarak kıta sahanlığının tanımı, ilk kez 1958 tarihli Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi nde yapılmıştır. 1958 tarihli Kıta Sahanlığı Sözleşmesi nin 1. maddesinde kıta sahanlığı hukuki bir kavram olarak şöyle tanımlanmıştır: Bu hükümlerin uygulanması açısından, kıta sahanlığı terimi a) Sahillere bitişik fakat karasuları dışındaki ve 200 metre derinliğe kadar veya bu sınırın ötesinde bulunup da üzerindeki sular derinliğinin oradaki doğal kaynakların işletilmesine olanak verdiği noktaya kadar uzanan, su altı alanlarının deniz yatağını ve toprak altını; b) Adalar sahiline bitişik bu çeşit denizaltı bölgelerinin deniz yatağı ve toprak altını ifade etmek için kullanılır. 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi nin en belirgin katkısı bu alanın dış sınırının saptanması konusunda olmuştur. Sözleşme ye göre, bir kıyı devletinin, kıta sahanlığının dış sınırı birbirinden farklı iki ölçüte göre saptanabilecektir: i) 200 metre derinlik kriteri; ii) doğal kaynakların işletilmesi olanağının bulunduğu derinlik kriteri. Kıta sahanlığı jeolojik bakımdan, genellikle, 200 metre derinlikte son bulmaktadır. Doğal kaynakların işletilmesi olanağının bulunduğu derinlik ise teknolojik gelişmeler nedeniyle değişebilecek olan bir derinliktir. Bu iki kriterin birlikte kabulü coğrafi ve jeolojik açıdan kıta sahanlığı kavramından ayrılma anlamına gelmekteydi. 7 Sözleşme nin 1. maddesinin (b) fıkrasında adaların da kendilerine mahsus bir kıta sahanlığına sahip olduğu ve adalara ait kıta sahanlığının saptanmasında da aynı esaslara başvurulacağı belirtilmektedir. Günümüz teknolojik gelişmeleri karşısında deniz yatağı ve toprak altının doğal kaynakları üzerinde aşırı iddiaların önlenmesi için işletilme olanağının bulunduğu derinlik kriterini sınırlayacak azami bir genişliğin kabul edilmesi bir zorunluluk olmuştur. Nitekim III. Deniz Hukuku Konferansı nda bu yaklaşım benimsenmiş ve soruna bir çözüm getirilmeye çalışılmıştır. 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi nin (BMDHS) 76. maddesinin birinci paragrafında, kıta sahanlığı şöyle tanımlanmaktadır: Kıta sahanlığı kıyı devletinin karasularının ötesinde, bu devletin karasuları genişliğinin ölçülmesinde kullanılan esas hatlardan itibaren 200 mile kadar uzanan ve kara ülkesinin doğal uzantısı olan deniz yatakları ile bunların toprak 19