Hangi Darbe Bizim İçin Daha İyi? Türkiye de yönetenlerin yönetememe krizleri devam ediyor. Hakan Fidan operasyonu ile başlayan, 17-25 Aralık hırsızlık deşifresi ile devam eden iktidar paylaşımı hesaplaşması 15 Temmuz da yapılan darbe girişimi ile yeni bir boyut almış durumdadır. 3 gündür sokaklar sevinç çığlığı atan sözde demokrasi havarileri ile dolu, tüm ülke de sokağa çıkın talimatı ironik bir şekilde gezide sokağa çıkanları vurma emrini ben verdim diyen Recep Tayyip Erdoğan tarafından bizzat veriliyor. Yıllardır darbeyi umut olarak bekleyen yığınların olduğu bir ülkedir Türkiye. Yeni sömürge ülke olmasından dolayı bu beklenti boş bir beklenti değildir. Her zaman post modern veya eski tip askeri darbe süreci yaşanılması kaçınılmazdır. Çünkü darbe egemen sınıfların kriz döneminde ABD ve diğer emperyalist güçlerin dizayn çalışmalarında önemli bir argümandır. Darbeyi kimin, niye yaptığı, kimlerin karşı darbe hazırlığını nasıl yaptığı bundan sonra ki magazinel konulardır. Bundan beslenen şeriatçı faşistlerin sonra ki hamleleri ise tüm demokrasi güçlerinin ilgilenmesi gereken sorulardır. Nasıl ki Reichstag yangını Almanya da Hitler in önünü açtıysa, bu darbe girişimi de R. Tayyip Erdoğan ın önünü açmış ve yıpranmış kimliğine ve yönetememe sorununa geçici çözüm sağlamıştır. Bu durumdan beslenen Akp iktidarının önünde kısmi engel gibi görünen Anayasa Mahkemesi gibi kurumlarında artık işlevsizleşeceği ve Kıdem Tazminatı, Yargının Cumhurbaşkanına bağlanması dahil çıkarmak istedikleri tüm yasalarla ilgili engelleri kalkmıştır. Meşru müdafa adı altında tüm şeriatçı terör örgütleri, başta İsmailağa Cemaati olmak üzere dinci terörist yetiştiren kurumlar yaşananlar sonrasında demokrasi kahramanı olarak gösterilip meşrulaştırılmıştır. İşte bu süreçte asıl hedef ülke de demokrasi güçleri olacaktır. Aydınlara, demokrasi savunucularına, devrimcilere yönelik şiddet artarak devam edecektir. Tüm bunlar tarihte yaşanmıştır ve de tarihin sayfalarında kayıtlıdır. Bugün Askeri Darbeye karşı olup zımni olarak Tayyip Erdoğan ı meşrulaştıran sol ve sosyal demokrat siyasi partiler geçmişte İran da ki Halkın Mücahitleri örgütünün Humeyni karşısında düştükleri durumu hatırlamalı ve bugünden darbenin gayrı meşruluğu üzerinden kendi meşruluğunu yaratmaya çalışan iktidara da muhalefetini güçlendirmelidir.
Bu atmosfer de mücadele daha zor ve daha bedelli olacaktır. Dün (16 Temmuz 2016) itibari ile İstanbul Gazi, Okmeydanı, Nurtepe de yaşanan şeriatçı faşist saldırılarının püskürtülmesinin ardından yaşanan şeriatçı polis saldırıları önümüzde ki günlerde yaşanacakların habercisidir. Özelllikle de küçük şehirlerde yeni bir baskı dalgasının yaşanması kaçınılmazdır. Sivas, Malatya, Erzincan gibi şehirler artık faşizmin açık ve kolay hedefi halindedir. Yıllardır sinmiş olan demokrasi güçlerinin ve de sistem içi meşruiyet çıkmazına girmiş olan Alevi kurumlarının bu durum karşısında hiçbir hazırlığı yoktur. Alevilerin ve demokrasi mücadelesi verenlerin sakallı, sarıklı şeriatçı teröristlerin askerin başını kesme görüntüleri sonrasında daha fazla güvercin tedirginliği içinde olduklarını söylemek mümkündür. Çünkü Suriye de alışık oldukları, sosyal medya da küfrederek rahatladıkları tiplerin boğaz köprüsünde askerin boğazını kesmesini canlı yayında izlediler. Umarız tüm demokrasi güçlerinin Maraş Terolar da halkın şeriatçı terörist istemiyoruz diye 6 aydır direnme gerekçesini bu yaşananlar sonrasında daha iyi anlamaya başlamışlardır. Her zaman olduğu gibi hazırlıksız yakalandık darbeye. Darbecilerden biri diğerine hakimiyet sağladı. Şeriatçı askerler başarsaydı sokaklar yemyeşil olacak ve tankların şovunu izleyecektik. Sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanacak, idari olarak askerle mücadele edecektik. Başaramadılar polis destekli şeriatçılar başardılar, şimdi aynı şeyler onlar için geçerlidir. Bu darbeye karşı demokrasi mücadelesi verme görevi ile karşı karşıyayız. Artık kamu çalışanının, işçinin, ezilenlerin her hak talebi darbeci yaftası ile karşılık bulacak ve de en küçük gösteriye dahi saldırı olacaktır. Önümüzde daha fazla mücadeleden başka yol yok. Ya inandığımız gibi yaşayacağız ya da yok olup gideceğiz. Ya Hüseyni duruşu sergileyeceğiz ya da teslim olacağız. Umutsuzluğu umuda, karanlığı aydınlığa çevirmek ellerimizde. Biz darbenin her türlüsüne karşı demokrasi mücadelesini büyüteceğiz. PİR SULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEĞİ ADANA ŞUBESİ YÖNETİM KURULU ADINA ŞÜKRÜ ŞAHİN ŞUBE BAŞKANI
Ülkemizde 15 Temmuz da bir darbe girişimi yaşandı. Bu basın açıklaması hala gözaltı ve tutuklamaların sürdüğü bu darbe ile ilgili Adana Alevi Platformunun görüşlerini açıklamak için düzenlenmiştir. Hoşgeldiniz Akp iktidarı ile Fetullah Gülen arasında ki dostluk Hakan Fidan operasyonu ile bozulmaya başlamış, 17-25 Aralık operasyonunda da bu bozulma had safhaya çıkmıştı. 30 yıldan fazladır devletin tüm kademelerinde örgütlenen bu örgüt yıllardır aydınların, gazetecilerin tüm uyarılarına karşın AKP iktidarı tarafından beslenip büyütülmüştür. Devlet içine ne kadar sızdıkları son operasyonlarla daha net görülebilmektedir. AKP iktidarının 14 yıllık iktidarının özellikle de ilk 10 yılında cemaat nerdeyse devletin kendisi olmuştur. Yargıda ki örgütlenmelerini, poliste ki örgütlenmelerini ifşa eden herkes tutuklanmış, işe girme ve yükselme bu örgütün onayı olmadan gerçekleşememiştir. Aralarında ki hesaplaşmanın en son halkası da yaşadığımız 15 Temmuz 2016 darbesi olmuştur. Ülke bir anda çatışma ortamına girmiş, halka sokağa çıkma talimatı gezi sürecinde vur emrini ben verdim diyen Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan tarafından bizzat verilmiştir. Sokağa devlet tarafından davet edilen insanların bir kısmı laiklik karşıtı sloganlarla Alevilerin yoğun yaşadığı bölgelerde provakatif faaliyetler yürütmeye başlamışlardı. Darbenin ilk gününden itibaren İstanbul da Gazi, Okmeydanı, Nurtepe, Malatya da Paşaköşkü, Hatay da Armutlu mahallelerinde bu güruhların saldırı girişimleri olmuştur. Aleviler inançlarının özünde demokrasiyi barındıran insanlardır. Yaşam felsefeleri gereği her zaman demokrasi mücadelesinin parçası olmuşlardır. Bu özelliklerinden dolayı Aleviler kim tarafından yapılırsa yapılsın darbelere her zaman karşı olmuşlardır. Yine bu muhalif duruşlarından dolayı Aleviler her dönem hedef oldular şimdi de hedefteler, rahat değiller. Sokaklarda cüppeli, sarıklı şeriat çığlığı atan gericilerin gezdiği bir ortamda Alevilerin rahat olması beklenemez de. Laikler için yaşasın cehennem sloganı ile yürüyen
güruhların görüntüleri bize yabancı değil. Bu görüntüler bize Suruç katliamını, 10 Ekim Ankara katliamını çağrıştırıyor. Suriye de yaşanan vahşet görüntüleri geliyor gözümüzün önüne ve de doğal olarak rahat edemiyoruz. Darbe öncesinde Diyanet İşleri Başkanlığının açık hedef aldığı, hakkında fetvalar çıkardığı, Cemevlerinin ismini yasakladığı Alevileri darbe başarılı olsaydı da güzel şeyler beklemiyordu. Devlet kadrolarında ki Alevileri temizlemeyi kendisine ilke edinen cemaat kendi kurdurduğu ve Ohal kapsamında kapatılan alevi dernekleri eli ile üzerimizde baskı, asimilasyon politikalarına devam edecek belki de kurumlarımızı kapatacaktı. Dün her şeyleri ortak olan Akp-cemaat koalisyonunun bugün ortak olduğu belki de tek nokta Alevi karşıtlığıdır. Cemaatçi darbenin karşıtı Akp nin tek adam diktatörlüğü değildir. Darbenin karşıtlığı daha fazla demokrasidir. Ohal ilan edilmesi ve ohal açıklanmasında Cumhurbaşkanının Gezi Parkı ile ilgili kışkırtıcı ve de gerginliği arttırıcı söylemleri bizler tarafından ibretle izlenmiştir. Toplumun bu kadar huzura ve güvene ihtiyacı varken hala gezi parkına topçu kışlası inadı darbe sonrası iktidarın hedeflerini ne kadar geniş tuttuğunun açık bir görüntüsüdür. Bizler 17 kurum bir araya gelerek oluşturduğumuz Adana Alevi platformu olarak darbe ile mücadele adı altında demokrasinin askıya alınması uygulaması olan Ohal in derhal kaldırılmasını, --Herkesin yasalar önünde eşit olduğu gerçeğinden hareketle darbeci bile olsalar işlenen suçlarla ilgili tarafsız ve adil yargılama sağlanmasını ve bu darbe girişiminin ardında ki tüm devletlerin ve kurumların açığa çıkarılmasını, --Alevi mahallelerine yürüyen şeriatçı unsurların tespit edilmesini bir an önce yasal işlemler başlatılmasını, --Teslim olan erleri öldüren ve işkence edenlerin de adalet önüne çıkarılmasını, -- Gezi Parkı üzerinden halkı kışkırtmaya, gerginliği arttıracak ve insanları bölecek açıklamalardan kaçınılmasını, -- Alevilere yönelik olası saldırı girişimlerine karşı şimdiden önlemlerin alınmasını talep ediyoruz.
Her türlü darbeye hayır Ohal kaldırılsın Laik, Demokratik bir Türkiye