AEGON EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. DENGELİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU FON KURULU FAALİYET RAPORU Bu rapor Aegon Emeklilik ve Hayat A.Ş Dengeli Emeklilik Yatırım Fonu nun 01.01.2011-31.12.2011 dönemine ilişkin gelişmelerin, Fon Kurulu tarafından hazırlanan faaliyet raporunun, fonun bir önceki dönemle karşılaştırmalı olarak hazırlanmış bağımsız denetimden geçmiş yıllık fon bilanço ve gelir tablolarının, bağımsız denetim raporunun, bilanço tarihi itibariyle fon portföy değeri ve net varlık değeri tablolarının katılımcılara sunulması amacıyla düzenlenmiştir. 2011 yılı içerisinde İçtüzük te ve İzahname de değişiklikler yapılmıştır. Söz konusu değişikliklere Şirketin merkezi, acenteleri ve www.aegon.com.tr sitesinden ulaşılabilir. FON PERFORMANSINA İLİŞKİN BİLGİLER Fon-Performans Ölçütü Karşılaştırmalı Getiri Grafiği: Ekonomik Program: Geçtiğimiz yıl program hedefinin yaklaşık iki kat üzerinde gerçekleşerek %8 dolayına ulaştığı tahmin edilen büyüme hızına paralel Türkiye ekonomisinin mali performansında da önemli iyileşme sağlandı. Bütçe 2011 yılında 17.4 milyar TL açık verirken (GSYİH nın %1.4 ü), hem 2010 daki 40.1 milyar TL lik (GSYİH nın %3.6 sı) açık düzeyinin hem de 22.2 milyar TL olarak belirlenen revize açık hedefinin (GSYİH nın %1.7 si) altında kaldı. Faiz dışı bütçe ise 24.8 milyar TL (GSYİH nın %1.9 u) fazla vererek geçtiğimiz yılki 8.2 milyar TL lik fazla düzeyinin 3 katına ulaştı. Ancak söz konusu iyileşmede güçlü büyüme rakamları kadar 2011 sonu itibarıyla kamu alacaklarının yapılandırılmasından gelen 13 milyar TL de önemli rol oynadı. Para politikasında yurtdışındaki gelişmelerin fon akımlarında ve dolayısıyla TL de yol açtığı belirsizlikten dolayı faiz koridor uygulamasını benimseyen TCMB, TL fonlama faizini gün içi sıklıkta dahi belirleyecek esnek politika duruşuna geçti. %5-12 bandında belirlenen faiz
koridorunda TL fonlama faizinin normal günlerde %7.5 civarında stabilize olduğu, ancak istisnai günlerde gerektiğinde %12 ye kadar yükseltilebildiği gözlendi. Dövizde de günlük ve gün içi dolar satış ihalelerinin doğrudan müdahalelerle desteklendiği görüldü. Söz konusu kanallardan TCMB nin piyasalara döviz satışı Ağustos-Aralık döneminde 15.3 milyar dolara ulaştı. Enflasyon: TÜFE 2011 yılını 4 puanlık bir artışla %10.45 seviyesinde kapatırken, Çekirdek TÜFE H Endeksi 2011 i %8.54, Çekirdek I endeksi de %8.12 seviyesine yükseldi. TCMB enflasyonla mücadele noktasında 2012 de TL de bir miktar değer artışına izin vereceğini açıklarken, daha önce %5.2 seviyesinde belirlediği 2012 TÜFE tahminini çıktı açığındaki genişlemeden dolayı %6.5 e revize etti. 2012 yılı için enflasyondaki belirsizlik aralığı ise %5.1-7.9 bandında belirlendi. İmalat sanayi ve Tüketici Güven anketlerinde iç talebin büyüme patikasında yol almaya devam ettiğinin görülmesi ve ayrıca global enerji fiyatlarında jeopolitik riskin ortaya çıkması, 2012 enflasyon hedefi açısından zorlayıcı görünmektedir. Bu noktada, global fon akımları ve TL nin döviz sepeti karşısındaki performansı enflasyon üzerinde belirleyici konuma gelebilir. Büyüme: GSYİH 3Ç 2011 de tahminlerin üzerinde %8.2 oranında artarken 1Ç büyüme hızı da %11.6 dan %12.0 ye revize edildi. 2Ç de büyüme hızının %8.8 seviyesinde gerçekleştiği dikkate alındığında, Türkiye ekonomisinin ilk dokuz ayda potansiyelinin iki mislinden fazla %9.6 lık bir büyüme performansı sergilediği gözlenmektedir. Hükümetin başlangıçta %4.5 olarak açıkladığı ancak Ekim de %7.5 e revize ettiği büyüme hedef ve tahminlerini rahatlıkla aşarak 2011 in tümü için %8.0 civarında büyüme rakamına ulaşması olası görülmektedir. Öte yandan, Ocak-Eylül itibarıyla Türkiye ekonomisinin GSYİH nın %10 nuna ulaşan cari açıkla çalışması ve buna ek olarak enflasyonun %10 u aşması aşırı ısınmayı bir kez daha gözler önüne serdi. Son gelen beklenti ve güven anketleri ekonomide kademeli yavaşlama işaretlerinin 4Ç itibarıyla alınmaya başladığına işaret ederken, ivme kabının öngörülenden daha ılımlı olduğu tahmin edilmektedir. Bu ortamda, 2012 nin ilk yarısında yüksek baz etkisiyle zayıf büyüme rakamlarının ardından, global ekonomide de toparlanmanın başlamasıyla Türkiye ekonomisinin ikinci yarıda potansiyel hızına dönmesi mümkün olabilir. Sabit Getirili Piyasalar: Faizler 2010 yılına %7 gibi oldukça düşük seviyeden başladı, hatta ilk ihale %7 nin altından gerçekleşti. Ancak -doğal olarak- bu seviyeler Türkiye için tarihin en düşük seviyeleri olarak kayıtlara geçti. Daha sonra enflasyonun yükselmesi, Merkez Bankası nın yanlış faiz ve döviz kuru politikaları, yurtdışında risk iştahının azalması neticesinde faizler olması gereken yerlere (%11 in üzeri) geldi. 2012 yılının ilk 4 ayında Hazine nin yüklü borç ödemeleri var, ancak 2011 yılında her yüklü itfa dönemi öncesinde gördüğümüz, faizi yapay bir şekilde aşağıya indir, oradan bankalara düşük tahvil sat sonrada yükselişe bırak stratejisi tekrar çalışabilir. %10 un üzerinde enflasyonun olduğu bir yerde faizin en azından enflasyondan yüksek olması beklenmelidir.
Döviz Piyasaları: 2011 yılını ciddi değer kaybıyla kapatan Türk Lirası nın kayıplarını karşılaması zor görünüyor. Cari açığın yükselerek tehlikeli boyutlara gelmesi, TL nin değer kaybının kalıcı olduğu görüşünü destekler nitelikte. Bu değer kaybının miktarını ise yurtdışı piyasaların iyi gitmesi ya da kötü gitmesi gibi iki ayrı senaryoda değerlendirmeliyiz. Eğer yurtdışında (özellikle AB üyesi ülkelerde) borç ödeme problemi devam ederse, bundan en kötü etkilenecek ülkelerden biri Türkiye olacaktır. Ancak bir borç ödeme krizi çıkmaz ise, TL tekrar sepete karşı değer kazanmaya başlar. Merkez Bankası nın döviz sepetini belli bir aralıkta tutma çabasını da oldukça tehlikeli. Hisse Senedi Piyasası: İMKB-100 Endeksi 66,000 seviyelerinden başladığı 2011 yılını 51,266 seviyesinde kapatarak, %23 lük bir düşüş kaydetti. Bu düşüşte en önemli etken yurtdışı gelişmeler, özellikle de Yunanistan ın yaşadığı borç kriziydi. 2011 senesi, bu krizin diğer ülkelere de yansıma olasılığı ve krizden çıkma yollarının konuşulduğu fakat çözüm üretilemediği bir yıl oldu. İçeride ise ön plana çıkan negatif unsur ise cari açıktı. Cari açığın finansman problemi 2012 nin de konusu olmaya devam edecek. 2012 senesine baktığımızda global likiditenin yine önemli bir faktör olacağını görüyoruz. Bu likiditenin sağlanmasındaki en önemli etken ise Yunanistan ve Avrupa nın yaşadığı borç krizi. Bu kriz hallolmadığı müddetçe bu likidite verilmeye devam edilecek ve hisse senedi piyasaları da yukarı eğilimli bir seyir izleyecektir. Yunanistan problemi hallolduğu takdirde ise yine ekonomik veriler ve büyüme ön plana çıkacaktır; bunun yanında bölgemizdeki jeopolitik gelişmeler, özellikle İran, Suriye ve İsrail odaklı gelişmeler piyasalar tarafından yakından takip edilecektir. İMKB ise problemlerin çözüldüğü noktada diğer piyasalardan, ülkemizin büyüme hikayesi de göz önüne alındığında, cari açığın kontrol altına alındığı noktada pozitif ayrışma şansına sahip bir piyasa olarak öne çıkacaktır. 31.12.2011 tarihinde, Dolar kuru 1.9008 TL, Euro kuru 2.4593 TL olmuştur. IMKB 100 endeksi, yılı, %-22,33 azalışla, 51.266,62 seviyesinden kapatmış ve gösterge bono bileşik faizi %11.48 olarak gerçekleşmiştir. 2011 yılında fon portföyünün ortalama %26,35 i hisse senetlerinde, %41,01 i Devlet Tahvili ve Hazine Bonolarında değerlendirilerek piyasadaki fiyat yükselişlerinden getiri elde edilmiştir. Fon portföyünün ortalama %19,41 i Ters Repoda %13,22 si Vadeli Mevduat ta değerlendirilmiştir. Cumhur GÜLENSOY Zeka BİRMAN Tankut EREN Fon Kurulu Üyesi Fon Kurulu Üyesi Fon Kurulu Üyesi
AEGON EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. GELİR AMAÇLI HİSSE SENEDİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU FON KURULU FAALİYET RAPORU Bu rapor Aegon Emeklilik ve Hayat A.Ş. Gelir Amaçlı Hisse Senedi Emeklilik Yatırım Fonu nun 01.01.2011-31.12.2011 dönemine ilişkin gelişmelerin, Fon Kurulu tarafından hazırlanan faaliyet raporunun, fonun bir önceki dönemle karşılaştırmalı olarak hazırlanmış bağımsız denetimden geçmiş yıllık fon bilanço ve gelir tablolarının, bağımsız denetim raporunun, bilanço tarihi itibariyle fon portföy değeri ve net varlık değeri tablolarının katılımcılara sunulması amacıyla düzenlenmiştir. 2011 yılı içerisinde İçtüzük te ve İzahname de değişiklikler yapılmıştır. Söz konusu değişikliklere Şirketin merkezi, acenteleri ve www.aegon.com.tr sitesinden ulaşılabilir. FON PERFORMANSINA İLİŞKİN BİLGİLER Fon-Performans Ölçütü Karşılaştırmalı Getiri Grafiği: Ekonomik Program: Geçtiğimiz yıl program hedefinin yaklaşık iki kat üzerinde gerçekleşerek %8 dolayına ulaştığı tahmin edilen büyüme hızına paralel Türkiye ekonomisinin mali performansında da önemli iyileşme sağlandı. Bütçe 2011 yılında 17.4 milyar TL açık verirken (GSYİH nın %1.4 ü), hem 2010 daki 40.1 milyar TL lik (GSYİH nın %3.6 sı) açık düzeyinin hem de 22.2 milyar TL olarak belirlenen revize açık hedefinin (GSYİH nın %1.7 si) altında kaldı. Faiz dışı bütçe ise 24.8 milyar TL (GSYİH nın %1.9 u) fazla vererek geçtiğimiz yılki 8.2 milyar TL lik fazla düzeyinin 3 katına ulaştı. Ancak söz konusu iyileşmede güçlü büyüme rakamları kadar 2011 sonu itibarıyla kamu alacaklarının yapılandırılmasından gelen 13 milyar TL de önemli rol oynadı. Para politikasında yurtdışındaki gelişmelerin fon akımlarında ve dolayısıyla TL de yol
açtığı belirsizlikten dolayı faiz koridor uygulamasını benimseyen TCMB, TL fonlama faizini gün içi sıklıkta dahi belirleyecek esnek politika duruşuna geçti. %5-12 bandında belirlenen faiz koridorunda TL fonlama faizinin normal günlerde %7.5 civarında stabilize olduğu, ancak istisnai günlerde gerektiğinde %12 ye kadar yükseltilebildiği gözlendi. Dövizde de günlük ve gün içi dolar satış ihalelerinin doğrudan müdahalelerle desteklendiği görüldü. Söz konusu kanallardan TCMB nin piyasalara döviz satışı Ağustos-Aralık döneminde 15.3 milyar dolara ulaştı. Enflasyon: TÜFE 2011 yılını 4 puanlık bir artışla %10.45 seviyesinde kapatırken, Çekirdek TÜFE H Endeksi 2011 i %8.54, Çekirdek I endeksi de %8.12 seviyesine yükseldi. TCMB enflasyonla mücadele noktasında 2012 de TL de bir miktar değer artışına izin vereceğini açıklarken, daha önce %5.2 seviyesinde belirlediği 2012 TÜFE tahminini çıktı açığındaki genişlemeden dolayı %6.5 e revize etti. 2012 yılı için enflasyondaki belirsizlik aralığı ise %5.1-7.9 bandında belirlendi. İmalat sanayi ve Tüketici Güven anketlerinde iç talebin büyüme patikasında yol almaya devam ettiğinin görülmesi ve ayrıca global enerji fiyatlarında jeopolitik riskin ortaya çıkması, 2012 enflasyon hedefi açısından zorlayıcı görünmektedir. Bu noktada, global fon akımları ve TL nin döviz sepeti karşısındaki performansı enflasyon üzerinde belirleyici konuma gelebilir. Büyüme: GSYİH 3Ç 2011 de tahminlerin üzerinde %8.2 oranında artarken 1Ç büyüme hızı da %11.6 dan %12.0 ye revize edildi. 2Ç de büyüme hızının %8.8 seviyesinde gerçekleştiği dikkate alındığında, Türkiye ekonomisinin ilk dokuz ayda potansiyelinin iki mislinden fazla %9.6 lık bir büyüme performansı sergilediği gözlenmektedir. Hükümetin başlangıçta %4.5 olarak açıkladığı ancak Ekim de %7.5 e revize ettiği büyüme hedef ve tahminlerini rahatlıkla aşarak 2011 in tümü için %8.0 civarında büyüme rakamına ulaşması olası görülmektedir. Öte yandan, Ocak-Eylül itibarıyla Türkiye ekonomisinin GSYİH nın %10 nuna ulaşan cari açıkla çalışması ve buna ek olarak enflasyonun %10 u aşması aşırı ısınmayı bir kez daha gözler önüne serdi. Son gelen beklenti ve güven anketleri ekonomide kademeli yavaşlama işaretlerinin 4Ç itibarıyla alınmaya başladığına işaret ederken, ivme kabının öngörülenden daha ılımlı olduğu tahmin edilmektedir. Bu ortamda, 2012 nin ilk yarısında yüksek baz etkisiyle zayıf büyüme rakamlarının ardından, global ekonomide de toparlanmanın başlamasıyla Türkiye ekonomisinin ikinci yarıda potansiyel hızına dönmesi mümkün olabilir. Sabit Getirili Piyasalar: Faizler 2010 yılına %7 gibi oldukça düşük seviyeden başladı, hatta ilk ihale %7 nin altından gerçekleşti. Ancak -doğal olarak- bu seviyeler Türkiye için tarihin en düşük seviyeleri olarak kayıtlara geçti. Daha sonra enflasyonun yükselmesi, Merkez Bankası nın yanlış faiz ve döviz kuru politikaları, yurtdışında risk iştahının azalması neticesinde faizler olması gereken yerlere (%11 in üzeri) geldi. 2012 yılının ilk 4 ayında Hazine nin yüklü borç ödemeleri var, ancak 2011 yılında her yüklü itfa dönemi öncesinde gördüğümüz, faizi yapay bir şekilde aşağıya indir, oradan bankalara düşük tahvil sat sonrada yükselişe bırak stratejisi tekrar
çalışabilir. %10 un üzerinde enflasyonun olduğu bir yerde faizin en azından enflasyondan yüksek olması beklenmelidir. Döviz Piyasaları: 2011 yılını ciddi değer kaybıyla kapatan Türk Lirası nın kayıplarını karşılaması zor görünüyor. Cari açığın yükselerek tehlikeli boyutlara gelmesi, TL nin değer kaybının kalıcı olduğu görüşünü destekler nitelikte. Bu değer kaybının miktarını ise yurtdışı piyasaların iyi gitmesi ya da kötü gitmesi gibi iki ayrı senaryoda değerlendirmeliyiz. Eğer yurtdışında (özellikle AB üyesi ülkelerde) borç ödeme problemi devam ederse, bundan en kötü etkilenecek ülkelerden biri Türkiye olacaktır. Ancak bir borç ödeme krizi çıkmaz ise, TL tekrar sepete karşı değer kazanmaya başlar. Merkez Bankası nın döviz sepetini belli bir aralıkta tutma çabasını da oldukça tehlikeli. Hisse Senedi Piyasası: İMKB-100 Endeksi 66,000 seviyelerinden başladığı 2011 yılını 51,266 seviyesinde kapatarak, %23 lük bir düşüş kaydetti. Bu düşüşte en önemli etken yurtdışı gelişmeler, özellikle de Yunanistan ın yaşadığı borç kriziydi. 2011 senesi, bu krizin diğer ülkelere de yansıma olasılığı ve krizden çıkma yollarının konuşulduğu fakat çözüm üretilemediği bir yıl oldu. İçeride ise ön plana çıkan negatif unsur ise cari açıktı. Cari açığın finansman problemi 2012 nin de konusu olmaya devam edecek. 2012 senesine baktığımızda global likiditenin yine önemli bir faktör olacağını görüyoruz. Bu likiditenin sağlanmasındaki en önemli etken ise Yunanistan ve Avrupa nın yaşadığı borç krizi. Bu kriz hallolmadığı müddetçe bu likidite verilmeye devam edilecek ve hisse senedi piyasaları da yukarı eğilimli bir seyir izleyecektir. Yunanistan problemi hallolduğu takdirde ise yine ekonomik veriler ve büyüme ön plana çıkacaktır; bunun yanında bölgemizdeki jeopolitik gelişmeler, özellikle İran, Suriye ve İsrail odaklı gelişmeler piyasalar tarafından yakından takip edilecektir. İMKB ise problemlerin çözüldüğü noktada diğer piyasalardan, ülkemizin büyüme hikayesi de göz önüne alındığında, cari açığın kontrol altına alındığı noktada pozitif ayrışma şansına sahip bir piyasa olarak öne çıkacaktır. 31.12.2011 tarihinde, Dolar kuru 1.9008 TL, Euro kuru 2.4593 TL olmuştur. IMKB 100 endeksi, yılı, %-22,33 azalışla, 51.266,62 seviyesinden kapatmış ve gösterge bono bileşik faizi %11.48 olarak gerçekleşmiştir. 2011 yılında, fon portföyünün ortalama %84,07 si Hisse Senetlerinde, %15,92 si Ters Repoda değerlendirilmiştir. Cumhur GÜLENSOY Zeka BİRMAN Tankut EREN Fon Kurulu Üyesi Fon Kurulu Üyesi Fon Kurulu Üyesi
AEGON EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. GELİR AMAÇLI KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU FON KURULU FAALİYET RAPORU Bu rapor Aegon Emeklilik ve Hayat A.Ş. Gelir Amaçlı Kamu Borçlanma Araçları Emeklilik Yatırım Fonu nun 01.01.2011-31.12.2011 dönemine ilişkin gelişmelerin, Fon Kurulu tarafından hazırlanan faaliyet raporunun, fonun bir önceki dönemle karşılaştırmalı olarak hazırlanmış bağımsız denetimden geçmiş yıllık fon bilanço ve gelir tablolarının, bağımsız denetim raporunun, bilanço tarihi itibariyle fon portföy değeri ve net varlık değeri tablolarının katılımcılara sunulması amacıyla düzenlenmiştir. 2011 yılı içerisinde İçtüzük te ve İzahname de değişiklikler yapılmıştır. Söz konusu değişikliklere Şirketin merkezi, acenteleri ve www.aegon.com.tr sitesinden ulaşılabilir. FON PERFORMANSINA İLİŞKİN BİLGİLER Fon-Performans Ölçütü Karşılaştırmalı Getiri Grafiği: Ekonomik Program: Geçtiğimiz yıl program hedefinin yaklaşık iki kat üzerinde gerçekleşerek %8 dolayına ulaştığı tahmin edilen büyüme hızına paralel Türkiye ekonomisinin mali performansında da önemli iyileşme sağlandı. Bütçe 2011 yılında 17.4 milyar TL açık verirken (GSYİH nın %1.4 ü), hem 2010 daki 40.1 milyar TL lik (GSYİH nın %3.6 sı) açık düzeyinin hem de 22.2 milyar TL olarak belirlenen revize açık hedefinin (GSYİH nın %1.7 si) altında kaldı. Faiz dışı bütçe ise 24.8 milyar TL (GSYİH nın %1.9 u) fazla vererek geçtiğimiz yılki 8.2 milyar TL lik fazla düzeyinin 3 katına ulaştı. Ancak söz konusu iyileşmede güçlü büyüme rakamları kadar 2011 sonu itibarıyla kamu alacaklarının yapılandırılmasından gelen 13 milyar TL de önemli rol
oynadı. Para politikasında yurtdışındaki gelişmelerin fon akımlarında ve dolayısıyla TL de yol açtığı belirsizlikten dolayı faiz koridor uygulamasını benimseyen TCMB, TL fonlama faizini gün içi sıklıkta dahi belirleyecek esnek politika duruşuna geçti. %5-12 bandında belirlenen faiz koridorunda TL fonlama faizinin normal günlerde %7.5 civarında stabilize olduğu, ancak istisnai günlerde gerektiğinde %12 ye kadar yükseltilebildiği gözlendi. Dövizde de günlük ve gün içi dolar satış ihalelerinin doğrudan müdahalelerle desteklendiği görüldü. Söz konusu kanallardan TCMB nin piyasalara döviz satışı Ağustos-Aralık döneminde 15.3 milyar dolara ulaştı. Enflasyon: TÜFE 2011 yılını 4 puanlık bir artışla %10.45 seviyesinde kapatırken, Çekirdek TÜFE H Endeksi 2011 i %8.54, Çekirdek I endeksi de %8.12 seviyesine yükseldi. TCMB enflasyonla mücadele noktasında 2012 de TL de bir miktar değer artışına izin vereceğini açıklarken, daha önce %5.2 seviyesinde belirlediği 2012 TÜFE tahminini çıktı açığındaki genişlemeden dolayı %6.5 e revize etti. 2012 yılı için enflasyondaki belirsizlik aralığı ise %5.1-7.9 bandında belirlendi. İmalat sanayi ve Tüketici Güven anketlerinde iç talebin büyüme patikasında yol almaya devam ettiğinin görülmesi ve ayrıca global enerji fiyatlarında jeopolitik riskin ortaya çıkması, 2012 enflasyon hedefi açısından zorlayıcı görünmektedir. Bu noktada, global fon akımları ve TL nin döviz sepeti karşısındaki performansı enflasyon üzerinde belirleyici konuma gelebilir. Büyüme: GSYİH 3Ç 2011 de tahminlerin üzerinde %8.2 oranında artarken 1Ç büyüme hızı da %11.6 dan %12.0 ye revize edildi. 2Ç de büyüme hızının %8.8 seviyesinde gerçekleştiği dikkate alındığında, Türkiye ekonomisinin ilk dokuz ayda potansiyelinin iki mislinden fazla %9.6 lık bir büyüme performansı sergilediği gözlenmektedir. Hükümetin başlangıçta %4.5 olarak açıkladığı ancak Ekim de %7.5 e revize ettiği büyüme hedef ve tahminlerini rahatlıkla aşarak 2011 in tümü için %8.0 civarında büyüme rakamına ulaşması olası görülmektedir. Öte yandan, Ocak-Eylül itibarıyla Türkiye ekonomisinin GSYİH nın %10 nuna ulaşan cari açıkla çalışması ve buna ek olarak enflasyonun %10 u aşması aşırı ısınmayı bir kez daha gözler önüne serdi. Son gelen beklenti ve güven anketleri ekonomide kademeli yavaşlama işaretlerinin 4Ç itibarıyla alınmaya başladığına işaret ederken, ivme kabının öngörülenden daha ılımlı olduğu tahmin edilmektedir. Bu ortamda, 2012 nin ilk yarısında yüksek baz etkisiyle zayıf büyüme rakamlarının ardından, global ekonomide de toparlanmanın başlamasıyla Türkiye ekonomisinin ikinci yarıda potansiyel hızına dönmesi mümkün olabilir. Sabit Getirili Piyasalar: Faizler 2010 yılına %7 gibi oldukça düşük seviyeden başladı, hatta ilk ihale %7 nin altından gerçekleşti. Ancak -doğal olarak- bu seviyeler Türkiye için tarihin en düşük seviyeleri olarak kayıtlara geçti. Daha sonra enflasyonun yükselmesi, Merkez Bankası nın yanlış faiz ve döviz kuru politikaları, yurtdışında risk iştahının azalması neticesinde faizler olması gereken yerlere (%11 in üzeri) geldi. 2012 yılının ilk 4 ayında Hazine nin yüklü borç ödemeleri var, ancak 2011 yılında her yüklü itfa dönemi öncesinde gördüğümüz, faizi yapay bir şekilde aşağıya indir, oradan bankalara düşük tahvil sat sonrada yükselişe bırak stratejisi tekrar
çalışabilir. %10 un üzerinde enflasyonun olduğu bir yerde faizin en azından enflasyondan yüksek olması beklenmelidir. Döviz Piyasaları: 2011 yılını ciddi değer kaybıyla kapatan Türk Lirası nın kayıplarını karşılaması zor görünüyor. Cari açığın yükselerek tehlikeli boyutlara gelmesi, TL nin değer kaybının kalıcı olduğu görüşünü destekler nitelikte. Bu değer kaybının miktarını ise yurtdışı piyasaların iyi gitmesi ya da kötü gitmesi gibi iki ayrı senaryoda değerlendirmeliyiz. Eğer yurtdışında (özellikle AB üyesi ülkelerde) borç ödeme problemi devam ederse, bundan en kötü etkilenecek ülkelerden biri Türkiye olacaktır. Ancak bir borç ödeme krizi çıkmaz ise, TL tekrar sepete karşı değer kazanmaya başlar. Merkez Bankası nın döviz sepetini belli bir aralıkta tutma çabasını da oldukça tehlikeli. Hisse Senedi Piyasası: İMKB-100 Endeksi 66,000 seviyelerinden başladığı 2011 yılını 51,266 seviyesinde kapatarak, %23 lük bir düşüş kaydetti. Bu düşüşte en önemli etken yurtdışı gelişmeler, özellikle de Yunanistan ın yaşadığı borç kriziydi. 2011 senesi, bu krizin diğer ülkelere de yansıma olasılığı ve krizden çıkma yollarının konuşulduğu fakat çözüm üretilemediği bir yıl oldu. İçeride ise ön plana çıkan negatif unsur ise cari açıktı. Cari açığın finansman problemi 2012 nin de konusu olmaya devam edecek. 2012 senesine baktığımızda global likiditenin yine önemli bir faktör olacağını görüyoruz. Bu likiditenin sağlanmasındaki en önemli etken ise Yunanistan ve Avrupa nın yaşadığı borç krizi. Bu kriz hallolmadığı müddetçe bu likidite verilmeye devam edilecek ve hisse senedi piyasaları da yukarı eğilimli bir seyir izleyecektir. Yunanistan problemi hallolduğu takdirde ise yine ekonomik veriler ve büyüme ön plana çıkacaktır; bunun yanında bölgemizdeki jeopolitik gelişmeler, özellikle İran, Suriye ve İsrail odaklı gelişmeler piyasalar tarafından yakından takip edilecektir. İMKB ise problemlerin çözüldüğü noktada diğer piyasalardan, ülkemizin büyüme hikayesi de göz önüne alındığında, cari açığın kontrol altına alındığı noktada pozitif ayrışma şansına sahip bir piyasa olarak öne çıkacaktır. Piyasa koşullarında oluşan farklılıklara göre portföydeki yatırım araçlarının ağırlığı, bir grup artarken diğeri azaltılmak suretiyle dengelenerek fonun getiri ve risk oranı kontrol altında tutulmuştur. 31.12.2011 tarihinde, Dolar kuru 1.9008 TL, Euro kuru 2.4593 TL olmuştur. IMKB 100 endeksi, yılı, %-22,33 azalışla, 51.266,62 seviyesinden kapatmış ve gösterge bono bileşik faizi %11.48 olarak gerçekleşmiştir. 2011 yılında fon porföyünün ortalama %73,87 si Kamu Borçlanma Senetlerinde, %10,84 ü Ters Repoda, %15,29 u Vadeli Mevduatta değerlendirilmiştir. Cumhur GÜLENSOY Zeka BİRMAN Tankut EREN Fon Kurulu Üyesi Fon Kurulu Üyesi Fon Kurulu Üyesi
AEGON EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. PARA PİYASASI LİKİT KAMU EMEKLİLİK YATIRIM FONU FON KURULU FAALİYET RAPORU Bu rapor Aegon Emeklilik ve Hayat A.Ş. Para Piyasası Likit Kamu Emeklilik Yatırım Fonu nun 01.01.2011-31.12.2011 dönemine ilişkin gelişmelerin, Fon Kurulu tarafından hazırlanan faaliyet raporunun, fonun bir önceki dönemle karşılaştırmalı olarak hazırlanmış bağımsız denetimden geçmiş yıllık fon bilanço ve gelir tablolarının, bağımsız denetim raporunun, bilanço tarihi itibariyle fon portföy değeri ve net varlık değeri tablolarının katılımcılara sunulması amacıyla düzenlenmiştir. 2011 yılı içerisinde İçtüzük te ve İzahname de değişiklikler yapılmıştır. Söz konusu değişikliklere Şirketin merkezi, acenteleri ve www.aegon.com.tr sitesinden ulaşılabilir. FON PERFORMANSINA İLİŞKİN BİLGİLER Fon-Performans Ölçütü Karşılaştırmalı Getiri Grafiği: Ekonomik Program: Geçtiğimiz yıl program hedefinin yaklaşık iki kat üzerinde gerçekleşerek %8 dolayına ulaştığı tahmin edilen büyüme hızına paralel Türkiye ekonomisinin mali performansında da önemli iyileşme sağlandı. Bütçe 2011 yılında 17.4 milyar TL açık verirken (GSYİH nın %1.4 ü), hem 2010 daki 40.1 milyar TL lik (GSYİH nın %3.6 sı) açık düzeyinin hem de 22.2 milyar TL olarak belirlenen revize açık hedefinin (GSYİH nın %1.7 si) altında kaldı. Faiz dışı bütçe ise 24.8 milyar TL (GSYİH nın %1.9 u) fazla vererek geçtiğimiz yılki 8.2 milyar TL lik fazla düzeyinin 3 katına ulaştı. Ancak söz konusu iyileşmede güçlü büyüme rakamları kadar
2011 sonu itibarıyla kamu alacaklarının yapılandırılmasından gelen 13 milyar TL de önemli rol oynadı. Para politikasında yurtdışındaki gelişmelerin fon akımlarında ve dolayısıyla TL de yol açtığı belirsizlikten dolayı faiz koridor uygulamasını benimseyen TCMB, TL fonlama faizini gün içi sıklıkta dahi belirleyecek esnek politika duruşuna geçti. %5-12 bandında belirlenen faiz koridorunda TL fonlama faizinin normal günlerde %7.5 civarında stabilize olduğu, ancak istisnai günlerde gerektiğinde %12 ye kadar yükseltilebildiği gözlendi. Dövizde de günlük ve gün içi dolar satış ihalelerinin doğrudan müdahalelerle desteklendiği görüldü. Söz konusu kanallardan TCMB nin piyasalara döviz satışı Ağustos-Aralık döneminde 15.3 milyar dolara ulaştı. Enflasyon: TÜFE 2011 yılını 4 puanlık bir artışla %10.45 seviyesinde kapatırken, Çekirdek TÜFE H Endeksi 2011 i %8.54, Çekirdek I endeksi de %8.12 seviyesine yükseldi. TCMB enflasyonla mücadele noktasında 2012 de TL de bir miktar değer artışına izin vereceğini açıklarken, daha önce %5.2 seviyesinde belirlediği 2012 TÜFE tahminini çıktı açığındaki genişlemeden dolayı %6.5 e revize etti. 2012 yılı için enflasyondaki belirsizlik aralığı ise %5.1-7.9 bandında belirlendi. İmalat sanayi ve Tüketici Güven anketlerinde iç talebin büyüme patikasında yol almaya devam ettiğinin görülmesi ve ayrıca global enerji fiyatlarında jeopolitik riskin ortaya çıkması, 2012 enflasyon hedefi açısından zorlayıcı görünmektedir. Bu noktada, global fon akımları ve TL nin döviz sepeti karşısındaki performansı enflasyon üzerinde belirleyici konuma gelebilir. Büyüme: GSYİH 3Ç 2011 de tahminlerin üzerinde %8.2 oranında artarken 1Ç büyüme hızı da %11.6 dan %12.0 ye revize edildi. 2Ç de büyüme hızının %8.8 seviyesinde gerçekleştiği dikkate alındığında, Türkiye ekonomisinin ilk dokuz ayda potansiyelinin iki mislinden fazla %9.6 lık bir büyüme performansı sergilediği gözlenmektedir. Hükümetin başlangıçta %4.5 olarak açıkladığı ancak Ekim de %7.5 e revize ettiği büyüme hedef ve tahminlerini rahatlıkla aşarak 2011 in tümü için %8.0 civarında büyüme rakamına ulaşması olası görülmektedir. Öte yandan, Ocak-Eylül itibarıyla Türkiye ekonomisinin GSYİH nın %10 nuna ulaşan cari açıkla çalışması ve buna ek olarak enflasyonun %10 u aşması aşırı ısınmayı bir kez daha gözler önüne serdi. Son gelen beklenti ve güven anketleri ekonomide kademeli yavaşlama işaretlerinin 4Ç itibarıyla alınmaya başladığına işaret ederken, ivme kabının öngörülenden daha ılımlı olduğu tahmin edilmektedir. Bu ortamda, 2012 nin ilk yarısında yüksek baz etkisiyle zayıf büyüme rakamlarının ardından, global ekonomide de toparlanmanın başlamasıyla Türkiye ekonomisinin ikinci yarıda potansiyel hızına dönmesi mümkün olabilir. Sabit Getirili Piyasalar: Faizler 2010 yılına %7 gibi oldukça düşük seviyeden başladı, hatta ilk ihale %7 nin altından gerçekleşti. Ancak -doğal olarak- bu seviyeler Türkiye için tarihin en düşük seviyeleri olarak kayıtlara geçti. Daha sonra enflasyonun yükselmesi, Merkez Bankası nın yanlış faiz ve döviz kuru politikaları, yurtdışında risk iştahının azalması neticesinde faizler olması gereken yerlere (%11 in üzeri) geldi. 2012 yılının ilk 4 ayında Hazine nin yüklü borç ödemeleri var, ancak 2011 yılında her yüklü itfa dönemi öncesinde gördüğümüz, faizi yapay bir şekilde
aşağıya indir, oradan bankalara düşük tahvil sat sonrada yükselişe bırak stratejisi tekrar çalışabilir. %10 un üzerinde enflasyonun olduğu bir yerde faizin en azından enflasyondan yüksek olması beklenmelidir. Döviz Piyasaları: 2011 yılını ciddi değer kaybıyla kapatan Türk Lirası nın kayıplarını karşılaması zor görünüyor. Cari açığın yükselerek tehlikeli boyutlara gelmesi, TL nin değer kaybının kalıcı olduğu görüşünü destekler nitelikte. Bu değer kaybının miktarını ise yurtdışı piyasaların iyi gitmesi ya da kötü gitmesi gibi iki ayrı senaryoda değerlendirmeliyiz. Eğer yurtdışında (özellikle AB üyesi ülkelerde) borç ödeme problemi devam ederse, bundan en kötü etkilenecek ülkelerden biri Türkiye olacaktır. Ancak bir borç ödeme krizi çıkmaz ise, TL tekrar sepete karşı değer kazanmaya başlar. Merkez Bankası nın döviz sepetini belli bir aralıkta tutma çabasını da oldukça tehlikeli. Hisse Senedi Piyasası: İMKB-100 Endeksi 66,000 seviyelerinden başladığı 2011 yılını 51,266 seviyesinde kapatarak, %23 lük bir düşüş kaydetti. Bu düşüşte en önemli etken yurtdışı gelişmeler, özellikle de Yunanistan ın yaşadığı borç kriziydi. 2011 senesi, bu krizin diğer ülkelere de yansıma olasılığı ve krizden çıkma yollarının konuşulduğu fakat çözüm üretilemediği bir yıl oldu. İçeride ise ön plana çıkan negatif unsur ise cari açıktı. Cari açığın finansman problemi 2012 nin de konusu olmaya devam edecek. 2012 senesine baktığımızda global likiditenin yine önemli bir faktör olacağını görüyoruz. Bu likiditenin sağlanmasındaki en önemli etken ise Yunanistan ve Avrupa nın yaşadığı borç krizi. Bu kriz hallolmadığı müddetçe bu likidite verilmeye devam edilecek ve hisse senedi piyasaları da yukarı eğilimli bir seyir izleyecektir. Yunanistan problemi hallolduğu takdirde ise yine ekonomik veriler ve büyüme ön plana çıkacaktır; bunun yanında bölgemizdeki jeopolitik gelişmeler, özellikle İran, Suriye ve İsrail odaklı gelişmeler piyasalar tarafından yakından takip edilecektir. İMKB ise problemlerin çözüldüğü noktada diğer piyasalardan, ülkemizin büyüme hikayesi de göz önüne alındığında, cari açığın kontrol altına alındığı noktada pozitif ayrışma şansına sahip bir piyasa olarak öne çıkacaktır. Piyasa koşullarında oluşan farklılıklara göre portföydeki yatırım araçlarının ağırlığı, bir grup artarken diğeri azaltılmak suretiyle dengelenerek fonun getiri ve risk oranı kontrol altında tutulmuştur. 31.12.2011 tarihinde, Dolar kuru 1.9008 TL, Euro kuru 2.4593 TL olmuştur. IMKB 100 endeksi, yılı, %-22,33 azalışla, 51.266,62 seviyesinden kapatmış ve gösterge bono bileşik faizi %11.48 olarak gerçekleşmiştir. 2011 yılında fon portföyünün ortalama %29,21 Hazine Bonosu ve Devlet Tahvilinde, %54,10 Ters Repoda, %0.04 ü BPP da ve %16,65 i Vadeli Mevduat ta değerlendirilmiştir. Cumhur GÜLENSOY Zeka BİRMAN Tankut EREN Fon Kurulu Üyesi Fon Kurulu Üyesi Fon Kurulu Üyesi
AEGON EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. GELİR AMAÇLI ULUSLARARASI BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU FON KURULU FAALİYET RAPORU Bu rapor Aegon Emeklilik ve Hayat A.Ş. Gelir Amaçlı Uluslararası Borçlanma Araçları Emeklilik Yatırım Fonu nun 01.01.2011-31.12.2011 dönemine ilişkin gelişmelerin, Fon Kurulu tarafından hazırlanan faaliyet raporunun, fonun bir önceki dönemle karşılaştırmalı olarak hazırlanmış bağımsız denetimden geçmiş yıllık fon bilanço ve gelir tablolarının, bağımsız denetim raporunun, bilanço tarihi itibariyle fon portföy değeri ve net varlık değeri tablolarının katılımcılara sunulması amacıyla düzenlenmiştir. 2011 yılı içerisinde İçtüzük te ve İzahname de değişiklikler yapılmıştır. Söz konusu değişikliklere Şirketin merkezi, acenteleri ve www.aegon.com.tr sitesinden ulaşılabilir. FON PERFORMANSINA İLİŞKİN BİLGİLER Fon-Performans Ölçütü Karşılaştırmalı Getiri Grafiği: Ekonomik Program: Geçtiğimiz yıl program hedefinin yaklaşık iki kat üzerinde gerçekleşerek %8 dolayına ulaştığı tahmin edilen büyüme hızına paralel Türkiye ekonomisinin mali performansında da önemli iyileşme sağlandı. Bütçe 2011 yılında 17.4 milyar TL açık verirken (GSYİH nın %1.4 ü), hem 2010 daki 40.1 milyar TL lik (GSYİH nın %3.6 sı) açık düzeyinin hem de 22.2 milyar TL olarak belirlenen revize açık hedefinin (GSYİH nın %1.7 si) altında kaldı. Faiz dışı bütçe ise 24.8 milyar TL (GSYİH nın %1.9 u) fazla vererek geçtiğimiz yılki 8.2 milyar TL lik fazla düzeyinin 3 katına ulaştı. Ancak söz konusu iyileşmede güçlü büyüme rakamları kadar 2011 sonu itibarıyla kamu alacaklarının yapılandırılmasından gelen 13 milyar TL de önemli rol
oynadı. Para politikasında yurtdışındaki gelişmelerin fon akımlarında ve dolayısıyla TL de yol açtığı belirsizlikten dolayı faiz koridor uygulamasını benimseyen TCMB, TL fonlama faizini gün içi sıklıkta dahi belirleyecek esnek politika duruşuna geçti. %5-12 bandında belirlenen faiz koridorunda TL fonlama faizinin normal günlerde %7.5 civarında stabilize olduğu, ancak istisnai günlerde gerektiğinde %12 ye kadar yükseltilebildiği gözlendi. Dövizde de günlük ve gün içi dolar satış ihalelerinin doğrudan müdahalelerle desteklendiği görüldü. Söz konusu kanallardan TCMB nin piyasalara döviz satışı Ağustos-Aralık döneminde 15.3 milyar dolara ulaştı. Enflasyon: TÜFE 2011 yılını 4 puanlık bir artışla %10.45 seviyesinde kapatırken, Çekirdek TÜFE H Endeksi 2011 i %8.54, Çekirdek I endeksi de %8.12 seviyesine yükseldi. TCMB enflasyonla mücadele noktasında 2012 de TL de bir miktar değer artışına izin vereceğini açıklarken, daha önce %5.2 seviyesinde belirlediği 2012 TÜFE tahminini çıktı açığındaki genişlemeden dolayı %6.5 e revize etti. 2012 yılı için enflasyondaki belirsizlik aralığı ise %5.1-7.9 bandında belirlendi. İmalat sanayi ve Tüketici Güven anketlerinde iç talebin büyüme patikasında yol almaya devam ettiğinin görülmesi ve ayrıca global enerji fiyatlarında jeopolitik riskin ortaya çıkması, 2012 enflasyon hedefi açısından zorlayıcı görünmektedir. Bu noktada, global fon akımları ve TL nin döviz sepeti karşısındaki performansı enflasyon üzerinde belirleyici konuma gelebilir. Büyüme: GSYİH 3Ç 2011 de tahminlerin üzerinde %8.2 oranında artarken 1Ç büyüme hızı da %11.6 dan %12.0 ye revize edildi. 2Ç de büyüme hızının %8.8 seviyesinde gerçekleştiği dikkate alındığında, Türkiye ekonomisinin ilk dokuz ayda potansiyelinin iki mislinden fazla %9.6 lık bir büyüme performansı sergilediği gözlenmektedir. Hükümetin başlangıçta %4.5 olarak açıkladığı ancak Ekim de %7.5 e revize ettiği büyüme hedef ve tahminlerini rahatlıkla aşarak 2011 in tümü için %8.0 civarında büyüme rakamına ulaşması olası görülmektedir. Öte yandan, Ocak-Eylül itibarıyla Türkiye ekonomisinin GSYİH nın %10 nuna ulaşan cari açıkla çalışması ve buna ek olarak enflasyonun %10 u aşması aşırı ısınmayı bir kez daha gözler önüne serdi. Son gelen beklenti ve güven anketleri ekonomide kademeli yavaşlama işaretlerinin 4Ç itibarıyla alınmaya başladığına işaret ederken, ivme kabının öngörülenden daha ılımlı olduğu tahmin edilmektedir. Bu ortamda, 2012 nin ilk yarısında yüksek baz etkisiyle zayıf büyüme rakamlarının ardından, global ekonomide de toparlanmanın başlamasıyla Türkiye ekonomisinin ikinci yarıda potansiyel hızına dönmesi mümkün olabilir. Sabit Getirili Piyasalar: Faizler 2010 yılına %7 gibi oldukça düşük seviyeden başladı, hatta ilk ihale %7 nin altından gerçekleşti. Ancak -doğal olarak- bu seviyeler Türkiye için tarihin en düşük seviyeleri olarak kayıtlara geçti. Daha sonra enflasyonun yükselmesi, Merkez Bankası nın yanlış faiz ve döviz kuru politikaları, yurtdışında risk iştahının azalması neticesinde faizler olması gereken yerlere (%11 in üzeri) geldi. 2012 yılının ilk 4 ayında Hazine nin yüklü borç ödemeleri var, ancak 2011 yılında her yüklü itfa dönemi öncesinde gördüğümüz, faizi yapay bir şekilde aşağıya indir, oradan bankalara düşük tahvil sat sonrada yükselişe bırak stratejisi tekrar
çalışabilir. %10 un üzerinde enflasyonun olduğu bir yerde faizin en azından enflasyondan yüksek olması beklenmelidir. Döviz Piyasaları: 2011 yılını ciddi değer kaybıyla kapatan Türk Lirası nın kayıplarını karşılaması zor görünüyor. Cari açığın yükselerek tehlikeli boyutlara gelmesi, TL nin değer kaybının kalıcı olduğu görüşünü destekler nitelikte. Bu değer kaybının miktarını ise yurtdışı piyasaların iyi gitmesi ya da kötü gitmesi gibi iki ayrı senaryoda değerlendirmeliyiz. Eğer yurtdışında (özellikle AB üyesi ülkelerde) borç ödeme problemi devam ederse, bundan en kötü etkilenecek ülkelerden biri Türkiye olacaktır. Ancak bir borç ödeme krizi çıkmaz ise, TL tekrar sepete karşı değer kazanmaya başlar. Merkez Bankası nın döviz sepetini belli bir aralıkta tutma çabasını da oldukça tehlikeli. Hisse Senedi Piyasası: İMKB-100 Endeksi 66,000 seviyelerinden başladığı 2011 yılını 51,266 seviyesinde kapatarak, %23 lük bir düşüş kaydetti. Bu düşüşte en önemli etken yurtdışı gelişmeler, özellikle de Yunanistan ın yaşadığı borç kriziydi. 2011 senesi, bu krizin diğer ülkelere de yansıma olasılığı ve krizden çıkma yollarının konuşulduğu fakat çözüm üretilemediği bir yıl oldu. İçeride ise ön plana çıkan negatif unsur ise cari açıktı. Cari açığın finansman problemi 2012 nin de konusu olmaya devam edecek. 2012 senesine baktığımızda global likiditenin yine önemli bir faktör olacağını görüyoruz. Bu likiditenin sağlanmasındaki en önemli etken ise Yunanistan ve Avrupa nın yaşadığı borç krizi. Bu kriz hallolmadığı müddetçe bu likidite verilmeye devam edilecek ve hisse senedi piyasaları da yukarı eğilimli bir seyir izleyecektir. Yunanistan problemi hallolduğu takdirde ise yine ekonomik veriler ve büyüme ön plana çıkacaktır; bunun yanında bölgemizdeki jeopolitik gelişmeler, özellikle İran, Suriye ve İsrail odaklı gelişmeler piyasalar tarafından yakından takip edilecektir. İMKB ise problemlerin çözüldüğü noktada diğer piyasalardan, ülkemizin büyüme hikayesi de göz önüne alındığında, cari açığın kontrol altına alındığı noktada pozitif ayrışma şansına sahip bir piyasa olarak öne çıkacaktır. Piyasa koşullarında oluşan farklılıklara göre portföydeki yatırım araçlarının ağırlığı, bir grup artarken diğeri azaltılmak suretiyle dengelenerek fonun getiri ve risk oranı kontrol altında tutulmuştur. 31.12.2011 tarihinde, Dolar kuru 1.9008 TL, Euro kuru 2.4593 TL olmuştur. IMKB 100 endeksi, yılı, %-22,33 azalışla, 51.266,62 seviyesinden kapatmış ve gösterge bono bileşik faizi %11.48 olarak gerçekleşmiştir. 2011 yılında, fon portföyünün, ortalama %88,44 ü Yabancı Borçlanma Senetlerinde, %11.51 Ters Repoda ve %0,04 i BPP de değerlendirilmiştir. Cumhur GÜLENSOY Zeka BİRMAN Tankut EREN Fon Kurulu Üyesi Fon Kurulu Üyesi Fon Kurulu Üyesi
AEGON HAYAT VE EMEKLİLİK A.Ş. ESNEK EMEKLİLİK YATIRIM FONU FON KURULU FAALİYET RAPORU Bu rapor Aegon Emeklilik ve Hayat A.Ş. Esnek Emeklilik Yatırım Fonu nun 01.01.2011-31.12.2011 dönemine ilişkin gelişmelerin, Fon Kurulu tarafından hazırlanan faaliyet raporunun, fonun bir önceki dönemle karşılaştırmalı olarak hazırlanmış bağımsız denetimden geçmiş yıllık fon bilanço ve gelir tablolarının, bağımsız denetim raporunun, bilanço tarihi itibariyle fon portföy değeri ve net varlık değeri tablolarının katılımcılara sunulması amacıyla düzenlenmiştir. 2011 yılı içerisinde İçtüzük te ve İzahname de değişiklikler yapılmamıştır. Fonun İçtüzük, izahname ve tanıtım Formu ve diğer dökümanlara Şirketin merkezi, acenteleri ve www.aegon.com.tr sitesinden ulaşılabilir. FON PERFORMANSINA İLİŞKİN BİLGİLER Fonun yönetim stratejisinin karşılaştırma ölçütü kullanmaya elverişli olmaması nedeniyle karşılaştırma ölçütü belirlenmemiştir. Ekonomik Program: Geçtiğimiz yıl program hedefinin yaklaşık iki kat üzerinde gerçekleşerek %8 dolayına ulaştığı tahmin edilen büyüme hızına paralel Türkiye ekonomisinin mali performansında da önemli iyileşme sağlandı. Bütçe 2011 yılında 17.4 milyar TL açık verirken (GSYİH nın %1.4 ü), hem 2010 daki 40.1 milyar TL lik (GSYİH nın %3.6 sı) açık düzeyinin hem de 22.2 milyar TL olarak belirlenen revize açık hedefinin (GSYİH nın %1.7 si) altında kaldı. Faiz dışı bütçe ise 24.8 milyar TL (GSYİH nın %1.9 u) fazla vererek geçtiğimiz yılki 8.2 milyar TL lik fazla düzeyinin 3 katına ulaştı. Ancak söz konusu iyileşmede güçlü büyüme rakamları kadar 2011 sonu itibarıyla kamu alacaklarının yapılandırılmasından gelen 13 milyar TL de önemli rol oynadı. Para politikasında yurtdışındaki gelişmelerin fon akımlarında ve dolayısıyla TL de yol açtığı belirsizlikten dolayı faiz koridor uygulamasını benimseyen TCMB, TL fonlama faizini gün içi sıklıkta dahi belirleyecek esnek politika duruşuna geçti. %5-12 bandında belirlenen faiz koridorunda TL fonlama faizinin normal günlerde %7.5 civarında stabilize olduğu, ancak istisnai günlerde gerektiğinde %12 ye kadar yükseltilebildiği gözlendi. Dövizde de günlük ve gün içi dolar satış ihalelerinin doğrudan müdahalelerle desteklendiği görüldü. Söz konusu kanallardan TCMB nin piyasalara döviz satışı Ağustos-Aralık döneminde 15.3 milyar dolara ulaştı. Enflasyon: TÜFE 2011 yılını 4 puanlık bir artışla %10.45 seviyesinde kapatırken, Çekirdek TÜFE H Endeksi 2011 i %8.54, Çekirdek I endeksi de %8.12 seviyesine yükseldi. TCMB enflasyonla mücadele noktasında 2012 de TL de bir miktar değer artışına izin vereceğini açıklarken, daha önce %5.2 seviyesinde belirlediği 2012 TÜFE tahminini çıktı açığındaki genişlemeden dolayı %6.5 e revize etti. 2012 yılı için enflasyondaki belirsizlik aralığı ise %5.1-7.9 bandında
belirlendi. İmalat sanayi ve Tüketici Güven anketlerinde iç talebin büyüme patikasında yol almaya devam ettiğinin görülmesi ve ayrıca global enerji fiyatlarında jeopolitik riskin ortaya çıkması, 2012 enflasyon hedefi açısından zorlayıcı görünmektedir. Bu noktada, global fon akımları ve TL nin döviz sepeti karşısındaki performansı enflasyon üzerinde belirleyici konuma gelebilir. Büyüme: GSYİH 3Ç 2011 de tahminlerin üzerinde %8.2 oranında artarken 1Ç büyüme hızı da %11.6 dan %12.0 ye revize edildi. 2Ç de büyüme hızının %8.8 seviyesinde gerçekleştiği dikkate alındığında, Türkiye ekonomisinin ilk dokuz ayda potansiyelinin iki mislinden fazla %9.6 lık bir büyüme performansı sergilediği gözlenmektedir. Hükümetin başlangıçta %4.5 olarak açıkladığı ancak Ekim de %7.5 e revize ettiği büyüme hedef ve tahminlerini rahatlıkla aşarak 2011 in tümü için %8.0 civarında büyüme rakamına ulaşması olası görülmektedir. Öte yandan, Ocak-Eylül itibarıyla Türkiye ekonomisinin GSYİH nın %10 nuna ulaşan cari açıkla çalışması ve buna ek olarak enflasyonun %10 u aşması aşırı ısınmayı bir kez daha gözler önüne serdi. Son gelen beklenti ve güven anketleri ekonomide kademeli yavaşlama işaretlerinin 4Ç itibarıyla alınmaya başladığına işaret ederken, ivme kabının öngörülenden daha ılımlı olduğu tahmin edilmektedir. Bu ortamda, 2012 nin ilk yarısında yüksek baz etkisiyle zayıf büyüme rakamlarının ardından, global ekonomide de toparlanmanın başlamasıyla Türkiye ekonomisinin ikinci yarıda potansiyel hızına dönmesi mümkün olabilir. Sabit Getirili Piyasalar: Faizler 2010 yılına %7 gibi oldukça düşük seviyeden başladı, hatta ilk ihale %7 nin altından gerçekleşti. Ancak -doğal olarak- bu seviyeler Türkiye için tarihin en düşük seviyeleri olarak kayıtlara geçti. Daha sonra enflasyonun yükselmesi, Merkez Bankası nın yanlış faiz ve döviz kuru politikaları, yurtdışında risk iştahının azalması neticesinde faizler olması gereken yerlere (%11 in üzeri) geldi. 2012 yılının ilk 4 ayında Hazine nin yüklü borç ödemeleri var, ancak 2011 yılında her yüklü itfa dönemi öncesinde gördüğümüz, faizi yapay bir şekilde aşağıya indir, oradan bankalara düşük tahvil sat sonrada yükselişe bırak stratejisi tekrar çalışabilir. %10 un üzerinde enflasyonun olduğu bir yerde faizin en azından enflasyondan yüksek olması beklenmelidir. Döviz Piyasaları: 2011 yılını ciddi değer kaybıyla kapatan Türk Lirası nın kayıplarını karşılaması zor görünüyor. Cari açığın yükselerek tehlikeli boyutlara gelmesi, TL nin değer kaybının kalıcı olduğu görüşünü destekler nitelikte. Bu değer kaybının miktarını ise yurtdışı piyasaların iyi gitmesi ya da kötü gitmesi gibi iki ayrı senaryoda değerlendirmeliyiz. Eğer yurtdışında (özellikle AB üyesi ülkelerde) borç ödeme problemi devam ederse, bundan en kötü etkilenecek ülkelerden biri Türkiye olacaktır. Ancak bir borç ödeme krizi çıkmaz ise, TL tekrar sepete karşı değer kazanmaya başlar. Merkez Bankası nın döviz sepetini belli bir aralıkta tutma çabasını da oldukça tehlikeli.
Hisse Senedi Piyasası: İMKB-100 Endeksi 66,000 seviyelerinden başladığı 2011 yılını 51,266 seviyesinde kapatarak, %23 lük bir düşüş kaydetti. Bu düşüşte en önemli etken yurtdışı gelişmeler, özellikle de Yunanistan ın yaşadığı borç kriziydi. 2011 senesi, bu krizin diğer ülkelere de yansıma olasılığı ve krizden çıkma yollarının konuşulduğu fakat çözüm üretilemediği bir yıl oldu. İçeride ise ön plana çıkan negatif unsur ise cari açıktı. Cari açığın finansman problemi 2012 nin de konusu olmaya devam edecek. 2012 senesine baktığımızda global likiditenin yine önemli bir faktör olacağını görüyoruz. Bu likiditenin sağlanmasındaki en önemli etken ise Yunanistan ve Avrupa nın yaşadığı borç krizi. Bu kriz hallolmadığı müddetçe bu likidite verilmeye devam edilecek ve hisse senedi piyasaları da yukarı eğilimli bir seyir izleyecektir. Yunanistan problemi hallolduğu takdirde ise yine ekonomik veriler ve büyüme ön plana çıkacaktır; bunun yanında bölgemizdeki jeopolitik gelişmeler, özellikle İran, Suriye ve İsrail odaklı gelişmeler piyasalar tarafından yakından takip edilecektir. İMKB ise problemlerin çözüldüğü noktada diğer piyasalardan, ülkemizin büyüme hikayesi de göz önüne alındığında, cari açığın kontrol altına alındığı noktada pozitif ayrışma şansına sahip bir piyasa olarak öne çıkacaktır. Piyasa koşullarında oluşan farklılıklara göre portföydeki yatırım araçlarının ağırlığı, bir grup artarken diğeri azaltılmak suretiyle dengelenerek fonun getiri ve risk oranı kontrol altında tutulmuştur. 31.12.2011 tarihinde, Dolar kuru 1.9008 TL, Euro kuru 2.4593 TL olmuştur. IMKB 100 endeksi, yılı, %-22,33 azalışla, 51.266,62 seviyesinden kapatmış ve gösterge bono bileşik faizi %11.48 olarak gerçekleşmiştir. 2011 yılında, fon portföyünün ortalama %19.97 si Hisse Senetlerinde, %80,03 ü Ters repo da değerlendirilmiştir. Cumhur GÜLENSOY Zeka BİRMAN Tankut EREN Fon Kurulu Üyesi Fon Kurulu Üyesi Fon Kurulu Üyesi