SLÂM SANATLARI TAR H



Benzer belgeler
görülen sanat görülmektedir? dallarını belirtiniz.

SLÂM SANATLARI TAR H

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ. Konu:14.YÜZYIL BEYLİKLER DÖNEMİ MİMARİSİ

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ 3 FATIMİLER-GAZNELİLER

SULTAN IZZETTIN KEYKAVUS TÜRBESİ, 1217, SİVAS

İSLAM SANATLARI TARİHİ

TÜRK MİMARLIK TARİHİ

Üç Şerefeli Camii. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ 2 SASANİLER-İSPANYA EMEVİLERİ-TULUNOĞULLARI

Muhteşem Pullu

Genel Hatlarıyla Hindistan daki Türk Sanatı

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ

ADANA SEYHAN - ULU CAMİ MEDRESESİ ULU CAMİ MEDRESESİ

Ankara da SELÇUKLU MİRASI. Arslanhane Camii. (Ahi Şerafeddin) 58 YEDİKITA

OSMANLI YAPILARINDA. Kaynak: Sitare Turan Bakır, İznik

ĐSTANBUL KÜLLĐYELERĐ (FATĐH / SULTAN SELĐM / ŞEHZADE MEHMET) TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU

SURUÇ İLÇEMİZ. Suruç Meydanı

EMEVİLER VE ABBASİLER DÖNEMİ

SELANİK AYASOFYA CAMİSİ

MİM MİMARLIK TARİHİ VE KURAMI II GÜZ

Abd-i Kethüda (Cücük) Camisi

Ahşap İşçiliğinin 700 Yıllık Şaheseri: Eşrefoğlu Camii [Beyşehir/KONYA]

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ. Selçuklu Dönemi Yapıları ile Bahçe ve Peyzaj Sanatı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ ANADOLU SELÇUKLU DÖNEMİ BAHÇELERİ

Edirne Camileri - Eski Cami. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

PERVARİ İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları

Ramazanoğlu Medresesi: 1540 yılında yapılmış klasik Osmanlı medresesidir.

ERKEN OSMANLI SANATI. (Başlangıcından Fatih Dönemi Sonuna Kadar) Yıldız Demiriz

KUDÜS TE BULUNAN TARİHİ OSMANLI ESERLERİ

ULU CAMİ BATTALGAZİ - MALATYA

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ YILLIK PLANI

Roma ve Bizans Dönemi Tarihi Eserleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

BAYKAN İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları

Edirne Hanları - Kervansarayları. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

CAMÝÝ VE MESCÝTLER. Nevþehirli Damat Ýbrahim Paþa Camisi (Kurþunlu Cami) (Merkez)

KURTALAN İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları

Haçlı Seferlerinin hızının azaldığı 13. yüzyılın ilk yarısı Anadolu Selçukluları için bir yayılma ve yerleşme dönemi olmuşken, İlhanlı vesayeti

KONU I: ORTA ASYA TÜRK MİMARİSİ

İlahiyat Önlisans İslam Sanatları Tarihi 1.ÜNİTE NOTLARI. *Sanatın sözlük anlamı: el alışkanlığı ile yapılan. -Ustalık -Hünerle yapmak -Eser yaratmak

Osmanlı mimarisinin oluşumuna etki eden faktörler nelerdir? Osmanlı mimari eserlerinin ihtişamlı olmasının sebepleri neler olabilir

Tarihi ve bugünü ile. Her an Harran

T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 3275 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2138 HAVACILIK EMNİYETİ

Muhammet ARSLAN KARS KÜMBET CAMİİ (ONİKİ HAVARİLER KİLİSESİ)

SELANİK ALACA İMARET CAMİSİ

FOSSATİ'NİN "AYASOFYA" ALBÜMÜ

ANADOLU SELÇUKLU MİMARİSİ

Deniz Esemenli ile Üsküdar Turu 27 Ekim 2013, Pazar

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı

Roma mimarisinin kendine

9. SINIF TARİH DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

50 MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ TAHİR AĞA TEKKESİ. Yazı ve Fotoğraf: İsmail Büyükseçgin /

SİVEREK'TE TARİHİ ESERLER VE CAMİLER

Cumhuriyet Dönemi nde ;

SELÇUKLU MİMARİSİ BAHAR YARIYILI YRD.DOÇ.DR. BANU ÇELEBİOĞLU

HABERLER ÖZBEKİSTAN-TÜRKİYE ULUSLARARASI ARKEOLOJİK ÇALIŞMALAR PROJESİ: ÖZBEKİSTAN DA YERKURGAN MERKEZ TAPINAĞI 2013 YILI ARKEOLOJİK KAZI ÇALIŞMASI

Tel: / e-posta:

BOSNA-HERSEK TEKİ KÜLTÜR, BİLİM VE EĞİTİM ÜZERİNDEKİ OSMANLI ETKİSİ: MEVCUT DURUM

TÜRKİYE PEYZAJI (FAKÜLTE)

ĐSTANBUL DOLMABAHÇE SARAYI, SAAT KULESĐ VE CAMĐĐ TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU

ERUH İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları

T.C. ŞIRNAK VALİLİĞİ 1990 ULUDERE

3. AHMET ÇEŞMESİ (İSTANBUL - SULTANAHMET MEYDANI)

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir.

CAMİ MİMARİSİ EMEVİLER EMEVİLER DEVRİ EMEVİLER DEVRİ EMEVİLER DEVRİ ENDÜLÜS EMEVİ DEVLETİ OSMANLI MİMARLIĞI

Bazı Dini/Tarihi Yapıların Sırları

SELANİK HORTACI CAMİSİ

Kurşunlu Camii. Kayseri deki Sinan. Kurşunlu Camii, klasik dönem Osmanlı mimarisinin Kayseri deki özgün eserlerinden biridir. 16.

2» Sergi. SELÇUKLU SANATI9ndaıı. örnekler. YAPI ve KREDİ BANKASI. MALAZGİRT ZAFERİ'nin. yıldönümünde. Kültür ve Sanat Hizmetlerinden : 900.

Evlerin sokağa açılan kapıları düz atkılı ya da kemerli dikdörtgendir. Tek kanatlıdır ve ahşap ya da demirdendir.

MED SANATI: Arkeolojik kaynaklar ise çok sınırlıdır. Iran arkeolojisinde Demir Devri I I I. safhasıdır (Orta Batı İran da: ).

TÜRK EĞİTİM TARİHİ 3. Dr. Öğr. Ü. M. İsmail Bağdatlı.

MİMAR SİNAN'IN KÜÇÜK AMA

Proje Adı. Projenin Türü. Projenin Amacı. Projenin Mekanı. Medeniyetimizin İsimsiz Taşları. Mimari yapı- anıt

Edirne Köprüleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

EIS526-H02-1 GİRİŞİMCİLİK (EIS526) Yazar: Doç.Dr. Serkan BAYRAKTAR

Edirne Çarşıları. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Türk İslam Tarihi Konu Anlatımı. Talas Savaşı (751)

Tarihi Yarımada yı İnci Gibi Süsleyen Camiler

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

Rönesans Heykel Sanatı

TİLLO İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları

T.C. ŞIRNAK VALİLİĞİ 1990 SİLOPİ

Selçuklu yıldızı ilham alınarak tasarlanan logomuz, renkleri ve içinde barındırdığı anlamlar ile eğitimi, köklü tarihi ve medeniyeti simgelemektedir.

KÜLTÜR VARLIKLARI, ANITSAL YAPILAR, SİTLER vb. ÇEVRE VE PEYZAJ TASARIMI

ETKİNLİKLER/KONFERSANS

SELANİK HAMZA BEY CAMİSİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI.. LİSESİ TARİH I DERSİ BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ EĞİTİM PROGRAMI (BEP) FORMU

"MİMARİ ÖZELLİKLERİ VE SÜSLEMELERİ AÇISINDAN ADANADAKİ ESKİ CAMİLER VE GÜNÜMÜZDEKİ DURUMLARI"

İZMİR BALÇOVA ANADOLU LİSESİ İSTANBUL ÜNİVERSİTE TANITIM VE KÜLTÜR GEZİSİ

Bâlî Paþa Camii. Âbideler Þehri Ýstanbul

İRAN GEZİ PROGRAMI 10 GECE 11 GÜNLÜK BİR TARİH VE KÜLTÜR GEZİSİ

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Kalem İşleri 60. Ağaç İşleri 61. Hünkar Kasrı 65. Medrese (Darülhadis Medresesi) 66. Sıbyan Mektebi 67. Sultan I. Ahmet Türbesi 69.

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI GRAFİK VE FOTOĞRAF TÜRK SANATI TARİHİ

ANTİK ÇAĞDA ANADOLU ANATOLIA AT ANTIQUITY KONU 3 FRİGLER 1

İslam ın Serüveni. İslam ın Klasik Çağı BİRİNCİ CİLT MARSHALL G. S. HODGSON

Transkript:

T.C. ANADOLU ÜN VERS TES YAYINI NO: 2084 AÇIKÖ RET M FAKÜLTES YAYINI NO: 1117 Anadolu Üniversitesi lâhiyat Önlisans Program SLÂM SANATLARI TAR H Editör Prof.Dr. Muhittin SER N Yazarlar Prof.Dr. Muhittin SER N (Ünite 1, 4) Prof.Dr. Ara ALTUN (Ünite 2) Prof.Dr. Fatma Çiçek DERMAN (Ünite 5) Prof.Dr. Mehmet Hüsrev SUBAfiI (Ünite 9) Prof.Dr. Fatma Banu MAH R (Ünite 6) Prof. U ur DERMAN (Ünite 7) Yrd.Doç.Dr. Aziz DO ANAY (Ünite 8) Yrd.Doç.Dr. Nuri ÖZCAN (Ünite 10) Dr. brahim Ayd n YÜKSEL (Ünite 3) ANADOLU ÜN VERS TES

Bu kitab n bas m, yay m ve sat fl haklar Anadolu Üniversitesine aittir. Uzaktan Ö retim tekni ine uygun olarak haz rlanan bu kitab n bütün haklar sakl d r. lgili kurulufltan izin almadan kitab n tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kay t veya baflka flekillerde ço alt lamaz, bas lamaz ve da t lamaz. Copyright 2010 by Anadolu University All rights reserved No part of this book may be reproduced or stored in a retrieval system, or transmitted in any form or by any means mechanical, electronic, photocopy, magnetic, tape or otherwise, without permission in writing from the University. Genel Akademik Koordinatörler Prof.Dr. brahim Hatibo lu (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi) Prof.Dr. Ali Erbafl (Sakarya Üniversitesi) Program Koordinatörü Doç.Dr. Cemil Ulukan Uzaktan Ö retim Tasar m Birimi Genel Koordinatör Prof.Dr. Levend K l ç Genel Koordinatör Yard mc s Ö retim Tasar mc s Doç.Dr. Müjgan Bozkaya Ö retim Tasar mc s Yard mc lar Arfl.Gör. Mehmet F rat Arfl.Gör. Nur Özer Grafik Tasar m Yönetmenleri Prof. Tevfik Fikret Uçar Ö r.gör. Cemalettin Y ld z Ölçme De erlendirme Sorumlusu Ö r.gör. Zeliha fienel Kitap Koordinasyon Birimi Yrd.Doç.Dr. Feyyaz Bodur Uzm. Nermin Özgür Kapak Düzeni Prof. Tevfik Fikret Uçar Dizgi Aç kö retim Fakültesi Dizgi Ekibi slâm Sanatlar Tarihi ISBN 978-975-06-0767-7 4. Bask Bu kitap ANADOLU ÜN VERS TES Web-Ofset Tesislerinde 70.000 adet bas lm flt r. ESK fieh R, Nisan 2012

İÇİNDEKİLER Ünite 1: Sanat.. 2 Ünite 2: Erken Dönem İslam Mimarisi.. 10 Ünite 3: Osmanlı Mimarisi 38 Ünite 4: Hat Sanatı 64 Ünite 5: Tezhip Sanatı 98 Ünite 6: Minyatür Sanatı 124 Ünite 7: Cilt ve Ebru Sanatı.. 148 Ünite 8: Türk Çini Sanatı 170 Ünite 9: Diğer Sanatlar 194 Ünite 10: Türk Din Mûsikisi.. 214 iii

iv

ÖNSÖZ İslâmiyet, hicrî birinci yüzyıl içinde geniş bir coğrafyaya yayılarak İslâm ı kabul eden uluslar arasında din ve medeniyet birliği kurmayı başarmıştır. Müslüman milletler arasındaki bu din ve kültür birliğini ileri sürerek çoğu sanat tarihçileri müslüman ulusların sanat eserlerini İslâm sanatı adı altında toplamayı uygun bulmuşlardır. İslâm dünyası daha ilk asırdan başlayarak felsefe, ilim ve sanatın her kolunda dinî gayretle yüksek değerde eserler ve ünlü şahsiyetler yetiştirerek İslâm sanatını zenginleştirmişlerdir. Müslümanlar, Orta Asya dan Atlas Okyanusu na kadar farklı dine bağlı milletlerin kültür ve sanat mirasını, İslâm ın inanç ve dünya görüşüyle birleştirerek İslâm kültürünü en üst seviyeye ulaştırmışlardır. Çağlar boyunca oluşan ve gelişen İslâm medeniyetini bütün derinliği ve zenginliği ile kavrayabilmek için güzel sanatların hat, süsleme, minyatür, cilt ve özellikle mimari gibi göze; şiir ve mûsiki gibi kulağa hitap eden sanat dallarını dikkate almak ve öğrenmek gerekir. Bu düşüncelerle İslâm sanatları konusunda genç kuşaklara gerekli bilgiler vermek, gönüllerde sanat sevgisi ve zevkini uyandırmak, İslâm medeniyetinin sanatlarla kazandığı zenginliği göstermek amacıyla İslâm Sanatları Tarihi adıyla bu kitap sahalarında uzman, değerli öğretim üyeleri tarafından hazırlanmıştır. İslam Sanatları Tarihi adlı çalışmanın hazırlanmasında büyük gayret ve emekleri geçen değerli ünite yazarlarımıza, imla ve dizgide özveriyle çalışanlara, Açıköğretim Fakültesi Program Koordinatörelerine ve diğer görevlilere en içten teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca bu kitabın öğrencilerimize de İslam sanatlarını ve tarihini anlamalarına ve sevmelerine katkıda bulunması ümidiyle başarılar dilerim. Prof.Dr. Muhittin SERİN (Editör) v

KISALTMALAR a.g.e. : Adı geçen eser a.g.m. : Adı geçen makale a.mlf. : Aynı müellif AY : Arapça Yazmalar b. : Bin, İbn bk. : Bakınız DİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi FY : Farsça Yazmalar GY : Güzel Yazılar h. : Hicrî Ktp. : Kütüphane, Kütüphanesi m. : Milâdî m.ö. : Milâttan önce m.s. : Milâttan sonra nr. : Numara, numarası nşr. : Neşreden ö. : Ölümü s. : Sayfa sy. : Sayı trc. : Tercüme, tercüme eden ts. : Tarihsiz TSMK : Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi TY : Türkçe Yazmalar vb. : Ve benzeri vr. : Varak yy. : Yüzyıl vi

1

Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra; Sanatın tanımlayarak, çeşitlerini sıralayabilecek, Sanatın doğuşu konusunu açıklayabilecek, Sanatın fert ve toplum üzerindeki bazı etkilerini tartışabileceksiniz. Anahtar Kavramlar Sanat, sanatkâr, zanaat, Estetik duygusu Öneriler Bu üniteyi daha iyi kavrayabilmek için okumaya başlamadan önce; Müze, tarihî eser ve tarihî yerleri sık sık bir rehberle veya bilgilenerek kendiniz geziniz, Bir sanatkârın atölyesini ziyaret ederek bir eserin oluşum safhalarını dikkatlice izleyerek gözlemlerinizi yazınız. 2

Sanat TANIMI Sanat Arapça sana a fiilinden türemiş isimdir. Sözlükte el alışkanlığı ile yapılan iş, ustalık; hünerle yapmak, eser yaratmak gibi anlamları yanında sanat, insan ruhuna has duygu ve düşünceleri gören ve dinleyende derin bir zevk ve hayranlık uyandıracak biçimde ortaya konma konusundaki hayal gücü, çaba ve yaratıcılığının ifadesi olarak açıklanmıştır. Günümüzde İngilizce art, Almanca kunst, Arapça fen karşılığında kullanılan sanat kelimesi, önceleri sadece mimarlık, heykel ve resim gibi görsel (plastik) sanatlar için kullanılmış; yeni tanımlamalarla şiir, edebiyat, müzik (fonetik), süsleme ve sahne sanatları da sanat kapsamı içine alınarak sınıflandırılmıştır. Bir sanatı yapmak için gerekli bilgi ve hünere sahip olan kimseye sanatkâr, usta veya artist denir. Sanat kelimesinin yanına hat sanatı, resim sanatı, Türk sanatı, halk sanatı, güzel sanatlar gibi isim ve sıfatlar eklenerek mânası sınırlandırılmış, belirlenmiştir. Zanaat, sınaat sanâat kelimesinden bozulmuş; insanların maddî ihtiyacını karşılamak için el emeği ve becerisi ile yapılan ve sanat özelliği olmayan iş anlamında kullanılmıştır. Sanat bir melekedir. Bir işi yapa yapa disiplinli bir eğitim sonunda geliştirilen ruha ait yaratma gücüdür. Sanat eserleri bu hüner ve kudretin ürünüdür. İnsanın yaratılışında var olan bu güç, ruhtan tabii olarak zorlamadan fiil haline gelir. Sanat eserlerinin yaratıcısı sanatkârdır. Sanatkâr yetiştiği toplumun sevinç ve dertlerini, bütün değerlerini nefsinde şiddetle duyan ve yaşayan insandır. Bu nedenle fertler kendilerini sanatkârda bulurlar. Engin ruh dünyasında sefere çıkan sanatkâr, derin bir sezgi, bir ruh titreşimi, bir vecd hali içinde keşfettiği sırları, sanat eserleri olarak topluma hediye eder. İlim adamlarının araştırmaları gibi sanatkârın bir eser ortaya koyma konusundaki çabası da bir usul dairesinde yapılan şuurlu bir harekettir. Genelde sanatkâr, kendi kültür çevresinin sanat anlayışı içinde klasikleşmiş form ve kaidelere bağlı kalır. Böylece kültür değişmeleri ve onu takip eden ve sosyal hayatı etkileyen buhranların sanata aksettiği dönemlerde dahi topluma yaratıcı, terbiye edici his ve fikirler telkin eden, kalıcı, özgün sanat eserleri ortaya koyar. Sanat, uzun tarihî bir estetik tecrübeden sonra medeniyetlerin en son elde edilen meyvesidir. Bir toplumun ilk çöküş işaretleri de sanat alanında başlar. Sanatı yozlaşan toplumlarda maddî ve mânevî kültür değerleri de beraberinde yıkılır. 3

Sanatın Doğuşu ve Gelişmesi Sanatın nasıl doğduğu, insanlık tarihi kadar aydınlatılması güç bir iştir. Filozofları ve arkeologları bir hayli uğraştırmış estetik ilminin konuları arasındadır. İnsan, güzellikleri duyabilen bir varlık olarak yaratılmıştır. İlk insanın maddeye hükmetmeye başladığı andan itibaren, ruhunda tohum halinde bulunan güzellik duygusu da uyanmıştır. Hayatını devam ettirmek, bazı temel ihtiyaçlarını gidermek için tabiatı düzelten, değiştiren; toprağı, taşı, ağacı işleyen insan, biçimlendirdiği eşyadan zevk almış, bu estetik zevkini tekrarlayarak geliştirmiştir. Sanatın doğuşunda ve tarih boyunca serpilip gelişmesinde insanın yaratılışında var olan bu estetik zevkle beraber inançların da önemli rol oynadığı kabul edilmiştir. Din, sanatın üstünde onu besleyen bir kaynak olarak daima milletlerin tarihine, yaşayış tarzına, maddî mânevî kültür faaliyetlerine hükmetmiş, şekil ve yön vermiştir. Yeryüzünde tarihten günümüze ulaşmış göz kamaştırıcı âbideler, müze ve kütüphanelerde korunan sanat eserleri, eşyalar, din ile sanat arasındaki ilişkiyi, aynı zamanda yüksek dinî heyecan, inanç ve düşüncelerin maddî şekiller alabildiğini gösteren örneklerdir. Büyük bir titizlikle korunan, ilgi duyulan camiler, mescidler hıristiyan katedralleri hep inanmış insanların yaptığı dünya sanatının zenginlikleri arasında yer alır. Sanat, ruh güzelliğinin madde planında parlaması olduğuna göre, insanın sanat eserine hayranlığı şekle sokulan ruha ve fikredir. Şekil, renk, ses ve çizgiyle anlatılmak istenen ruhun ıstırapları, mutluluk ve güzellikleridir. Sanat kökleri mâzide olan gelenek, inanç, ortak duygu ve düşüncelerin dilidir. Bu dil evrenseldir. Değişik şekillerde her kültür çevresinde görülür. Fakat sanat eserinden aynı kültür ve medeniyet değerleri içinde doğmuş, yetişmiş insanlar daha çok zevk alırlar. Sanatın doğuşunda din kadar milletlerin sanat, zevk ve hayat anlayışları da sanat eserlerinin üslûp kazanmasında belirleyici bir etken olmuştur. Aynı medeniyet çerçevesinde yer alan milletlerin müşterek dinî ve sosyal ihtiyaçlarına bağlı olarak biçimlendirdikleri, sanat eserlerinde üslûp ve teknik farklılıklar göze çarpar. Toprağa atılan tohum, şartlara ve iklime göre nasıl özündeki gizli şekli gerçekleştirirse milletler de ruhlarındaki özü sanat yoluyla ifadelendirir, kendi renklerini sanata yansıtırlar. Bu nedenle medeniyetlerde zaman ve mekâna göre çeşitli usul ve malzemelerle şekillenen pek çok dinî ve millî sanat dalı vardır. İnsanlığın tarih boyunca çeşitli iklim ve coğrafyada kazandığı ve nesilden nesile aktardığı bilim ve sanat alanındaki bu birikimleri, deneyimleri yeni oluşan medeniyet ve kültürler içinde farklı kompozisyon ve farklı anlayışla devam ederek sanat eserlerinin biçim ve estetik yapılarını tabii olarak etkilemiştir. Sanat, Fert ve Toplum Medenî seviyesi yüksek toplumlarda sanat asil bir duygu olarak insanları ruhen besler ve yüceltir. Sanattan anlamak ve zevk almak, fertlerin sahip olduğu din ve sanat terbiyesine, kültürüne bağlıdır. Dinî ve millî hislerle, büyük bir hayranlıkla seyrine doymadığımız, İstanbul Süleymaniye, Edirne Selimiye, Sultan Ahmed gibi toprağı vatan yapan mâbedler toplumun süreklilik şuurunu ayakta tutan, dinî hayatı daha içten ve daha feyizli yaşamamıza sebep olan birer sanat şaheserleridir. Sanatı toplumun medenî yükselişi için yapan Mimar Sinan, Mustafa Itrî, Dede 4

Efendi, Şeyh Galib, Şeyh Hamdullah, Ahmed Karahisârî ve Mustafa Râkım gibi dâhi sanatkârlar en yüksek gönül titreşiminde ortaya koydukları eserleriyle asırlardır gönülleri titrettikleri ve yücelttikleri bir gerçektir. Bugün bestelenmiş gibi hâlâ coşkuyla söylenen bayram tekbiri, salât-ı ümmiyye ruhun ilâhî güzellik karşısında duyduğu hayranlığın ifadesidir. Âşık Yûnus hâlâ aramızdadır. Her dost meclisinde onun şifalı ellerini bazan mûsiki, bazan şiir kalıpları içinde üstümüzde hissederiz. Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî gibi gönül erleri ilâhî bir kaynaktan aldıkları hikmetli sözleri, şiir ve söz kalıplarına dökerek kitleleri arkalarından sürüklemişler, dirliği ve düzeni bozulmuş toplumlarda sanatlarıyla güçlü bir duygu, düşünce ve iman birliği sağlamış, nesilleri birbirine bağlamışlardır. Eski zamanın büyükleri insanlığın yüzünü güzele ve doğruya çevirmek, özellikle din eğitiminde mâneviyatı yükseltmek ve insanları Allah a yönlendirmek amacıyla sanatın büyüleyici etkisinden yararlanmışlardır. Dâvûd peygamberin Allah vergisi güzel ve gür sesiyle Zebûr dan okuduğu sûreleri dinleyen bütün mahlûkların onunla beraber Allah ı tesbih ettikleri, böylece Hz. Dâvûd un ilâhî sözleri sanat yoluyla daha etkileyici bir biçimde insanlara bildirdiği ve gönülleri uyardığı bilinir (Sâd 38/18, 19, 20). Bütün dinlerin ibadet ve âyinlerinde, askerî ve millî duyguların güçlendirilmesinde, doğumdan ölüme kadar hayatın bütün safhalarında şiir, mûsiki ve diğer güzel sanatlar etkili bir şekilde yerini almış, bu alanda eserleriyle bütün dünya insanlarını etkileyen büyük sanatkârlar yetişmiştir. Sanat eğitimi aynı zamanda ahlâk eğitimidir. Sanat eğitimi alan bir kimse bir taraftan kendi sanat ve anlama yeteneğini geliştirirken, bir taraftan da ruhî incelikler kazanarak güzelliğin özlemini çeker, kemale doğru yol alır. Tarihte bütün uygar toplumlar sanatın bu eğitici ve terbiye edici rolünden yararlanmışlardır. Osmanlı toplumunda eğitim ve öğretim çağına gelmiş olan gençleri kötü alışkanlıklardan uzaklaştırmak için genelde temel eğitimin yanında şiir zevk ve bilgisi, mûsiki ve hüsn-i hat gibi sanatların eğitimi de verilirdi. Daha küçük yaşta güzel yazı öğrenmeye başlayan çocuklar, hocalarının dizi dibinde hem güzel yazının kurallarını öğrenmiş, kabiliyetlerini geliştirmiş hem de ahlâk terbiyesi görmüş olurlardı. Gençler sanat eğitimi sırasında, kendi kabiliyetleri ölçüsünde sabırlı ve çalışkan, düzenli ve temiz olma gibi güzel huylar da kazanırlardı. Toplumda örnek insan olarak saygı gören hattat, talebelerinin bütün zaaflarını yakînen takip eder, ders sırasında meşkinin altına çıkartmaları yaptıktan sonra, gerekli gördüğünde, sözlü uyarılarının yanında arada bir talebeye başarıları ile gurura kapılmamasını, kin, haset ve kıskançlık gibi bütün ruhî güzellikleri silip yok eden kötü huylardan temizlenmesi gerektiğini de yazardı. Böylece hat sanatını öğreten hoca, topluma örnek insan olarak hazırlandığı talebesine huzurlu bir hayatın da yolunu göstermiş olurdu. Osmanlı kültüründe Enderun Mektebi, resmî mektepler ve üstatların evleri, özellikle daha geniş alanda güzel sanatlar akademisi konumunda olan tekkeler sanat eğitimi yapılan, tarihte büyük sanatkârlar yetiştirmiş kurumlardır. Tekkelerde tasavvuf ahlâkı safiyeti içinde gençler sanat eğitimi yanında, kendilerine ve topluma zararlı duygu ve düşüncelerden arındırılırlardı. Günümüzde etki alanını daha da genişleten sanat, eğitim, moral, reklam ve politik propaganda aracı olarak ve ticarî amaçlarla ve daha pek çok alanda hızlı, ileri teknik iletişim vasıtaları ile kısa sürede bütün dünya insanlarını 5

etkileyecek bir güce ulaşmıştır. Özellikle gelişmiş ülkelerin, sanatın bu gücünden yararlanarak dünya milletleri üzerinde kendi kültür ve sanatlarını üstün kılma çabası ve yarışı içinde oldukları görülür. Bu nedenle çağımızda güzel sanatlar eğitim ve öğretimi devlet eliyle programlanarak kurumsallaştırılmıştır. Bilgi, emek ve büyük servetler harcanarak müze ve kütüphaneler kurulmuş, şehirlerin tarihî dokuları büyük bir duyarlılıkla korunmuş, sanatla beraber yaşayan insanların sanat bilgisi, zevk ve anlayışları geliştirilmiş, böylece sanat ve sanatkâr toplumun sevgi ve ilgi odağı haline gelmiştir. Topkapı Sarayı Müzesi, British, Louvre, Metropolitan, Pergamon gibi müze ve kütüphaneler sahip oldukları çok zengin koleksiyonlarla dünya tarihine, ulusların kültür ve sanatlarına açılan, bilime ışık tutan ve bilimi yönlendiren muhteşem kuruluşlardır. Devletler sahip oldukları bu kültür ve sanat çeşitliliği ve zenginliği ile güç kazanmakta, uluslararası kültür ve sanat yarışında öne geçmektedirler. Ayrıca müze, kütüphane ve tarihî çevreleriyle ilgi çeken şehirler de artan turizm gelirleriyle ülke ekonomisine büyük katkı sağlamaktadır. Gelişmiş ülkelerin uzun zamandan beri eski uygarlıkların kültür ve sanatlarına karşı gösterdikleri aşırı ilgi ve sevgisi, dünya kültür ve sanatlarını koruma, tanıtma ve gelecek kuşaklara aktarma gibi hedeflerinin yanında, sanat eserleri aracılığı ile milletlerin ruh inceliklerini, duygu ve düşüncelerini öğrenmek ve bu uluslar üzerindeki politikalarını bu alanda yapılan bilimsel araştırmalara göre belirlemek ve böylece hâkimiyetlerini güçlendirmek amacına da yöneliktir. Milletlerin medenî seviyeleri ve üstünlükleri ortaya koydukları ve sahip oldukları sanat eserleriyle ölçülür. Çünkü bir dönemin maddî ve mânevî kültür değerleri en saf bir şekilde sanat eserlerine siner. Ancak millî özelliği olan sanat eserlerinin tesiri bütün dünyayı sarar ve o zaman sanat evrensel bir değer ve güç kazanır. Milletlerin hayatı, kökleri mâzide olan güzel sanatlarının canlı tutulmasına, öğretilmesine, sevilmesine ve korunmasına bağlıdır. Böylece uluslar ya varlıklarını devam ettirirler veya hâkim kültür içinde erir, tarih sahnesinden silinirler. Sanatı tanımlayınız ve sınıflandırınız. Özet Günümüzde İngilizce art, Almanca kunst, Arapça fen karşılığında kullanılan sanat kelimesi, önceleri sadece mimarlık, heykel ve resim gibi görsel (plastik) sanatlar için kullanılmış; yeni tanımlamalarla şiir, edebiyat, müzik (fonetik), süsleme ve sahne sanatları da sanat kapsamı içine alınarak sınıflandırılmıştır. Sanatın doğuşunda ve tarih boyunca serpilip gelişmesinde insanın yaratılışında var olan bu estetik zevkle beraber inançların da önemli rol oynadığı kabul edilmiştir. Din, sanatın üstünde onu besleyen bir kaynak olarak daima milletlerin tarihine, yaşayış tarzına, maddî mânevî kültür faaliyetlerine hükmetmiş, şekil ve yön vermiştir. Dinî ve millî hislerle, büyük bir hayranlıkla seyrine doymadığımız, İstanbul Süleymaniye, Edirne Selimiye, Sultan Ahmed gibi toprağı vatan yapan mâbedler toplumun süreklilik şuurunu ayakta tutan, dinî hayatı daha 6

içten ve daha feyizli yaşamamıza sebep olan birer sanat şaheserleridir. Sanatı toplumun medenî yükselişi için yapan Mimar Sinan, Mustafa Itrî, Dede Efendi, Şeyh Galib, Şeyh Hamdullah, Ahmed Karahisârî ve Mustafa Râkım gibi dâhi sanatkârlar en yüksek gönül titreşiminde ortaya koydukları eserleriyle asırlardır gönülleri titrettikleri ve yücelttikleri bir gerçektir. Bugün bestelenmiş gibi hâlâ coşkuyla söylenen bayram tekbiri, salât-ı ümmiyye ruhun ilâhî güzellik karşısında duyduğu hayranlığın ifadesidir. Âşık Yûnus hâlâ aramızdadır. Her dost meclisinde onun şifalı ellerini bazan mûsiki, bazan şiir kalıpları içinde üstümüzde hissederiz. Kendimizi Sınayalım 1. Aşağıdakilerden hangisi plastik sanatlardan biridir? a. Resim b. Şiir c. Edebiyat d. Müzik e. Sahne Sanatları 2. Bir sanatı yapmak için gerekli bilgi ve hünere sahip kişiye verilen ad aşağıdakilerden hangisidir? a. Sanatkâr b. Zanaat c. Bilge d. Çırak e. Meleke 3. Aşağıdakilerden hangisinde sanat kelimesinin ilk dönemlerdeki tanımının içine giren sanat dalları bir arada ve doğru olarak verilmiştir? a. Mimarlık, heykel, resim b. Resim, mimarlık, şiir c. Şiir, resim, heykel d. Edebiyat, müzik, şiir e. Müzik, sahne sanatları, heykel 4. İnsanların maddi ihtiyacını karşılamak için el emeği ve becerisi ile yapılan işlere verilen ad aşağıdakilerden hangisidir? a. Zanaat b. Fen c. Sanat d. Fonetik Sanat e. Nakış 7

5. I. El alışkanlığı ile yapılan iş II. Ustalık III. Hünerle yapmak IV. Eser yaratmak? Yukarıdakilerden hangileri Arapça sana a fiilinden türemiş sanat isminin anlamlarındandır? a. Yalnız I b. I ve II c. II ve III d. I, II, III e. I, II, III, IV Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı 1. a Cevabınız doğru değilse Sanat, Tanımı kısmını tekrar okuyunuz. 2. a Cevabınız doğru değilse Sanat, Tanımı kısmını yeniden okuyunuz. 3. a Cevabınız doğru değilse Sanat, Tanımı kısmını yeniden okuyunuz. 4. a Cevabınız doğru değilse Sanat, Tanımı kısmını yeniden okuyunuz. 5. e Cevabınız doğru değilse Sanat, Tanımı kısmını yeniden okuyunuz. Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Sıra Sizde 1 Sanat insan ruhuna has duygu ve düşünceleri gören ve dinleyende derin bir zevk ve hayranlık uyandıracak biçimde ortaya konma konusundaki hayal gücü ve yaratıcılığın ifadesidir. Sanatlar genel olarak hitap ettikleri organlara göre ikiye ayrılır. 1. Plastik sanatlar (görsel sanatlar), 2. Fonetik sanatlar (kulağa hitap eden sanatlar). Yararlanılan Kaynaklar Yetkin, Suut Kemal (1938), Estetik, İstanbul. Charles, Lalo (1948), Estetik (trc. Burhan Toprak), İstanbul. Ziyaeddin Fahri (1927), Bedîiyât, İstanbul. 8

9

Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra; Erken İslâm dönemi mimarisinin özelliklerini ve yayılma alanlarını açıklayabilecek, Asya da Türk-İslâm Mimarisi nin erken örneklerini tanıyabilecek Camiler yanında Türk-İslâm mimarisinin getirdiği mezar anıtları, medreseler, kervansaraylar gibi mimari tiplerin gelişmesini açıklayabilecek, Osmanlı mimarisi gelişimine giden yolda, Anadolu Türk-İslâm devri mimarisini tanıyabileceksiniz. Anahtar Kavramlar Emevî, Abbâsî, Mağrip ve Mısır da Erken İslâm Mimarisi Karahanlılar ve Gazneliler döneminde mimari Büyük Selçuklular dönemi mimarisi, Mısır da Türk Memlükleri Türkiye Selçukluları ve Anadolu da XIV. yüzyıl Beylikler i mimarisi Öneriler Bu üniteyi daha iyi kavrayabilmek için okumaya başlamadan önce; İslâm ın başlangıç ve yayılma dönemi ile ilgili tarihî ve coğrafî bilginizi gözden geçirin ve bu dönemle ilgili daha çok görsel malzeme içeren kaynağa ulaşınız. Asya da ilk Türk-İslâm egemenlik çevresinin (Karahanlılar, Gazneliler, Büyük Selçuklu İmparatorluğu gibi) tarihi ve yayıldığı coğrafya ile ilgili bilgilerinizi konuyu temellendirmek bakımından gözden geçirin ve daha çok görsel malzeme içeren yayınlara ulaşın. Anadolu da Türk-İslâm döneminin başlangıcı sayılan XI-XIV. yüzyıllarla ilgili tarihî gelişmelere ait bilgilerinizi gözden geçirin ve daha çok görsel malzeme içeren yayınlara ulaşın. 10

Erken Dönem İslâm Mimarisi GİRİŞ Hz. Muhammed in 632 yılında vefatından sonraki ilk yüzyıl içinde İslâm sanatı ilk eserlerini vermeye başlamıştır. 661 yılında halifeliğin Emevîler e geçmesi üzerine merkez Medine den Şam a taşınmış, merkezin Şam a taşınmasıyla da bu çevrede yaşayan Antik kültürün mirası ile bağdaşabilecek yapı faaliyeti başlamıştır. Burada doğan ve yerleşen üslûp, bütün Kuzey Afrika ve İspanya yı etkilemiş, hatta, Abbâsî üslûbunun geliştiği ileriki 300 yıl içinde bile İspanya da, Bağdat a karşı bilinçli bir şekilde uygulanmıştır. Erken İslâm mimarisinde cami tiplerinin geliştirilmesine büyük önem verildiği görülür. İlk camiler, basit çevre duvarlarına sahip, çoğunlukla üzerleri açık ibadet yerleridir. Hz. Muhammed in bütün faaliyetlerinin merkezi olan ve daha sonra genişletilen ve Velîd zamanında (712) avlu etrafında sütunlar ve düz çatı ile örtülü hale getirilen Mescid-i Nebî ilk camilere de örnek olmuştur. Genel gelişme tablosunun dışında kalmakla beraber, Mekke de Mescid-i Harâm (Kâbe), bütün İslâm dünyasının kalbi ve bütün camilerin mihrap yönü olmasıyla apayrı bir önem taşımaktadır. Metinde adı geçen yapılarla ilgili görselleri araştırınız. 1. Emevî Devri Mimarisi Resim 2.1:Şam Emevîye Camii iç görünümü. 11

Çoğu Emevîler tarafından yaptırılmış olan ilk camiler ordugâh camileridir. Geniş alanları kaplayan bu camilerin erken tarihlileri arasında, Basra ve Kûfe camileri ile eski Kahire de (Fustat) Amr Camii ve Kayrevan da (Kuzey Afrika) Sîdî Ukbe Camii nin ilk şekli hakkında bilgiler bugüne ulaşmıştır. Amr Camii 642 de yapılıp 673 te genişletilmiş, başlangıçta avlu ve mihrap yokken sonradan açık bir avlu ve sütunlara dayalı bir ana mekân meydana getirilmiştir. İlk yapılışı 702 yılına ve Halife Abdülmelik e ait olan Kudüs teki Mescid-i Aksâ daha sonra 780 de yenilenmiş, değişiklikler geçirmiş, Haçlıların saray haline getirmesinden sonra Selâhaddin-i Eyyûbî tarafından geri alınarak tekrar cami haline getirilmiştir. Burada Justinyen devrinden kalma bazı kısımlarından yararlanılarak, dikine gelişme gösteren bir yapı inşa edilmiştir. Daha sonraki eklemelerle mihrap duvarında enine bir nefi bulunan ve kesişme yerinde bir de kubbesi olan geniş, sütunlu bir yapı haline getirilmiştir. Emevî mimarisinin en önemli yapısı ise Şam da, Emevîyye Camii dir. İlk camilerin basit planlarından tamamen ayrılan bu cami gerek mimari planı gerekse biçimiyle asırlarca İslâm dünyasının pek çok yerinde uygulanmıştır. Halife I. Velîd zamanında 705-715 yılları arasında tamamlanmış olan Şam Emevîyye Camii burada eskiden bulunan bir Roma tapınağı ile bir Bizans bazilikasının yerine inşa edilmiştir. Tamamen yeniden biçimlendirilmiş olan bu yapı, revaklı bir avlunun güneyinde yer alır. Caminin üç minaresi ve dört ana kapısı vardır. Altta yüksek, üstte daha alçak sütunlarla kemerler, iki katlı bir düzenle ana mekânı üç paralel nefe ayırır. Bu üç nefi tam ortada dikine bir nef keser. Bu dikine nefin ahşap çatısı yükseltilmiştir. Kesişme yerinde ise kubbe yer alır. Yapıda bir kısmı sonradan meydana çıkarılan mozaik süslemeler çok dikkat çekicidir. Köşkler, servi ağaçları ve cennet manzaraları ile zenginleştirilmiş bu mozaik resimlerde insan ve hayvan figürlerine yer verilmemiştir. Abdülmelik tarafından 691 yılında Kudüs hareminde yaptırılmış olan Kubbetü s-sahre dir. İslâm sanatının ilk anıtsal yapısı gözü ile bakılan bu eser, Hz. Muhammed in Miraç gecesi bastığı ve Allah a yükseldiği kabul edilen kutsal kaya üzerinde ikinci bir hac merkezi ziyaretgâh olarak yaptırılmıştır. Sekizgen yapının içinde ikinci bir sekizgeni sütun ve kemerler oluşturmakta, en içte de daireye geçilmektedir. Bunun üzerini 20 m. çapında ve 20 m. yüksekliğinde kubbe örter. İçi zengin mozaik kaplamalıdır. IX. yüzyıl başlarında kubbe çökmüş, mozaikler dökülmüş ve onarım görmüştür. En esaslı onarım da Kanûnî Sultan Süleyman tarafından yaptırılmış ve dışı mozaik yerine çinilerle kaplanmıştır. Emevî devri, camiler ve anıt yapıları dışında sivil mimariyi temsil eden yapılar büyük iskân bölgelerinin dışında müstahkem saray veya kasır olarak hizmet vermiş binalardır. Ürdün de Kusayru Amre, kesme taş mimarisiyle ve üç bölümlü tonozlu esas mekânıyla diğer Emevî kasırlarından farklıdır. II. Velîd in hilâfetinden önceki bir dönemde yapıldığı tahmin edilmektedir. Bu kasrın duvar resimleri İslâm sanatı tarihi bakımından önem taşımaktadır. Emevî çöl sarayların bilinen ilk örnekleri arasında Halife Hişâm b. Abdülmelik devrinde 727 yılında yapılmış olan Kasrü l-hayri l-garbî, II. Velîd zamanında yapımına başlandığı tahmin edilen Kasrü l-müşettâ, Hırbetü l-mefcer Emevî sivil mimarisinin en ilgi çekici örneklerindendir. Kasrü l-müşettâ nın muhteşem kabartmaları II. Abdülhamid tarafından Alman İmparatoru Kaiser II. Wilhelm e hediye edilmiştir. Günümüzde Berlin 12

Pergamon Müzesi nde sergilenmektedir. Bu kasırlar plan bakımından genelde ana avlu etrafında gelişmiş mimari bölümlerden ve bu iç mekânı içine alan tahkimatlı duvarlardan oluşmaktadır. 2. Abbâsî Devri Mimarisi İslâm dünyasında Emevîler in yerine 750 de Abbâsîler in yönetimi ele geçirmeleriyle siyasî, askerî, idarî, ilim ve sanat alanlarında çok büyük değişiklikler olmuştur. İslâm halifeliğinin başkenti Şam dan Bağdat a taşınmasıyla Sâsânî ve Mezopotamya sanat geleneklerinden devşirilen biçimlerle İslâm sanatı Orta Asya doğulu bir çehre kazanmıştır. Ayrıca Orta Asya dan devşirilen Türk birliklerinin hilâfet ordusunun saflarına katılmasıyla İslâm sanatı Türk sanatı ile bütünleşmeye başlamıştır. Abbâsî mimarisinin getirdiği yenilikler arasında şehircilik anlayışı vardır. Bağdat başta olmak üzere, yeni şehirleşmeler dinî mimariyi ve sivil mimariyi yeni bir yönde geliştirmiştir. Hârûnürreşid in ünlü Bağdat ından bugün bir şey kalmamıştır. Halife Mansûr un Bağdat şehri (762 766) daire şemalı ve dört ana girişli bir merkez olarak düşünülmüş, ortada saray ve cami, surlara doğru da mahalleler ve çarşılar yer almıştır. Abbâsî devrinde en önemli mimari gelişmelerden biri yeni Sâmerrâ şehrinin kurulması olmuştur. Dinî ve sivil mimari alanında yepyeni bir anlayışın somut belgesi olan bu şehir 836 ile 883 arasında yeni mimari anlayışın geniş ölçüde uygulandığı bir merkez olmuştur. Nüfusunun 1 milyona ulaştığı kaydedilen Sâmerrâ da dünyanın en büyük camilerinden biri, 150.000 kişinin namaz kılabildiği Mütevekkiliye Camii yaptırılmıştır. Halife Mütevekkil in 848-852 yıllarında yaptırdığı bu cami, tuğla mimarisiyle ve 3800 m 2 lik yüzölçümüyle Abbâsî devrinin yeniliklerinden biridir. Avlu etrafında, pâyelere oturtulmuş olan çatılı revaklar ve nef halinde düzenlenen ana mekânın dışında malviye denilen spiral minaresi yükselir. 58 m. yüksekliğindeki minareye 2,50 m. genişliğinde rampalarla çıkılır. Aynı minare, yakındaki Mütevekkiliye (Caferiye) şehrinde Ebû Dülef camii nde de tekrarlanmıştır. İslâm sanatı içinde bilinen ilk türbe Kubbetü s-suleybiyye dir. Sonraki türbe mimarisinin gelişmesi Orta Asya Türkleri yle başlayacaktır. Burada, 862 tarihli yapı, Dicle nin batı kıyısında küçük bir tepecik üzerinde yükselir. İç içe iki sekizgen ve ortadaki sivriltilmiş bir kubbe ile örtülüdür. Müstansır, Mu tez ile Mühtedî burada gömülüdür. Emevîler de olduğu gibi Abbâsîler de de çöl sarayları ve kasırlar yapılmış olmakla birlikte bunlar daha çok yeni şehircilik anlayışı ile birlikte yürütülmüştür. Rakka ve Hırakla dairevî şema gösteren, yeni merkezler VIII. yüzyılın ikinci yarısında yapılmış olan Ühaydır Sarayı Bağdat ın 120 km. kadar güneyinde bulunan, surla çevrili bir çöl sarayı olarak bazı özelliklere sahiptir. Tuğla süslemeler ve sivri kemerler yanında içte, mekânların ayrı ayrı avlular çevresinde beyt denilen bir düzende sıralanmış olması ve genellikle üç kollu tarma düzeni denilen mimari planlamayı göstermesi ilgi çekicidir. Abbâsî devrinin en büyük saraylarından biri olan Cevsaku l-hakānî Sâmerrâ da Halife Mu tasım tarafından Türk beyi Artuk Ebü l-feth b. Hâkān için yaptırılmış fakat çok beğendiği için kendisi kullanmıştır. Yan yana üç tonozla örtülü bir anıtsal girişe sahiptir. Arka arkaya mekân gruplarından oluşan sarayda dört kollu bir taht salonu, serdâb denilen serin yer altı mekânları bulunmaktadır. Bunların yanında alçı süslemeleri odalarda 13

stukoları, harem duvarlarında figürlü freskleri dikkat çekmektedir. Bu freskler Abbâsî devri resim sanatı için çok zengin bir kaynak oluşturmaktadır. Bu figürlerde Orta Asya resim geleneğini hatırlatan ve Türkler tarafından geliştirildiği anlaşılan tipler görülür. 854-859 da Mütevekkil in kendi merkezi için yaptırdığı Belkuvârâ Sarayı üç avlu ile ulaşılan dört kollu taht salonuna sahiptir. İkinci avluda, dikdörtgen planlı ve sütunlu ayrı bir camisi vardır. Sâmerrâ daki alçı süsleme üslûpları mermer tozu ile alçının karışmasından meydana gelen bir çeşit kaplama esasına dayanır. Kalıpla veya çizilerek yaşken süslemeler yapılır. Derin kesim veya mâil kesim konturlarda derin gölgeler veya hafif kabartılar oluşturur. Damgan da Tarı Hane Cami ile İsfahan ın doğusundaki Nâyin Camii İran sahasında Abbâsî sanatını temsil eden iki önemli eserdir. Buhara şehrinde Sâmânoğlu Türbesi dört yanda aynı değerde cepheleriyle kare planlı ve kubbeli bir yapıdır. Bu yapı tuğla mimarisi ve dekoruyla Orta Asya mimarisiyle yakın bağlantılıdır. Sepet örgüsü biçimindeki tuğla dekorlu cephelerin üst kısmını sivri kemerli galeriler çevreler. Bu tarz, erken devir İslâm mimarisi için bir yenilik olarak görülür. Emevî devri sanatı Geç Antik devrin mirası üzerinde bir sentez yaratmıştır. Abbâsî devri sanatı ise Türkler in büyük etkisiyle doğuya dönük bir üslûbun uygulayıcı ve geliştiricisi olmuştur. Abbâsîler den sonra İslâm sanatı genelde Türk sanatıyla temsil edilmiş ve örneklendirilmiştir. İran da Büyük Selçuklular la başlayan yenilikler ve yerleşen üslûplar daha sonraki devreleri etkilemiştir. Mısır da da Tolunoğulları ndan sonra Türk Memlüklerin bu gelişmenin sürdürülmesinde hâkim bir rol oynadıkları görülür. Kuzey Afrika, geleneklerini koruyarak uzun yıllar aynı şemaları tekrar etmiştir. İspanya da ise Emevî sanatının devamı olan bir üslûp Akdeniz çevresindeki diğer sanatları da etkileyerek kuvvetli bir gelenek kurmuştur. 3. İspanya ve Mağrip Sanatı 711 de İspanya ya geçen müslümanlar burada 1492 ye kadar hüküm sürdüler. Bu süre içinde gelişen sanat üslûpları çevreyi kuvvetle etkilemiş, Mağrip denilen Kuzey Afrika Endülüs adı verilen İspanya da çeşitli sülâlelerin siyasî egemenlikleriyle sanat gelişmesini sürdürmüştür. Bütün Kuzey Afrika da Kayrevan Sîdî Ukbe Camii nin modeli esas alınmış, dinî mimaride ve camilerde çeşitli şekillerde bu şema ve form uygulanmıştır. Endülüs te 786 da I. Abdurrahman ın başlattığı Kurtuba Camii, 990 yılına kadar üç kez genişletilmiştir. Avlunun kıble tarafında, sütun ve kemerlere dayalı kapalı bir ana mekân şemasına sahip olan ilk yapı kıbleye dik dokuz nefiyle Suriye geleneğini yaşatmıştır. Fakat son eklemelerle simetrisi bozulmuştur. Yüzlerce sütunla ve iki katlı kemerlerle bir ormanı andıran cami, içi, kırmızı tuğla ve beyaz taşın birlikte kullanılmasıyla değişik bir manzara gösterir. Bu camide at nalı kemerler ve sonraki eklemelerde dilimli kemerler de uygulanmıştır. II. Hakem devrine ait olan bugünkü zengin süslemeli mihrap bölgesi, yan yana üç kubbe ile örtülüdür. Damarlı kubbeler zengin süslemeleriyle ve çevredeki dilimli, iki renkli kemerlerle at nalı biçimindeki mihrap nişinin bulunduğu bölgeye ayrı bir özellik kazandırmaktadır. Batı İslâm sanatının en önemli ürünlerinden biri olarak görülen Kurtuba Camii nin mimari unsurları ve süslemeleri yalnız Kuzey Afrika İslâm mimarisini değil, Avrupa ve Akdeniz mimarisini de etkilemiştir. 14