PROJENİN AMACI.4 PROJENİN ÖZETİ.5 GİRİŞ 6 1. OSMANLI DEVLETİ NDE KÖLELİK. 8 1.1 1.1.1. 1. 1.2. 1.1.3. 1.1.4. 11 1.1.5. 11 1.1.6. 1.1.7. 1.2. 1.3.



Benzer belgeler
Değerli S. Arabistan Cidde Uluslararası Türk Okulu

SESSİZ BİR GEÇMİŞTEN SESLER AFRİKA KÖKENLİ TÜRK OLMANIN DÜNÜ VE BUGÜNÜ

SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

İlkçağ Anadolu Uygarlıklarında Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapı Bağlamında Kütüphane/Arşiv Kurumu

İktisat Tarihi II. XI. Hafta

ÖSYM. Diğer sayfaya geçiniz KPSS / GYGK-CS

İzmir Bölge Planı. İlçe Toplantıları Narlıdere Özet Raporu

İNSANİ GELİŞMEYİ SÜRDÜRMEK:! EĞİTİM VE İŞGÜCÜ PİYASASI GÖSTERGELERİ İTİBARİYLE TÜRKİYE NİN PERFORMANSININ DEĞERLENDİRİLMESİ!

İktisat Tarihi I. 8/9 Aralık 2016

ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI:

Atoller (mercan adaları) ve Resifler

MAHALLE. Osmanlı dan günümüze

Günümüzdeki ilke ve kuralları belirlenmiş evlilik temeline dayanan aile kurumu yaklaşık 4000 yıllık bir geçmişe sahiptir. (Özgüven, 2009, s.25).

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

CEZAYİR ÜLKE RAPORU

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU

5. ULUSLARARASI MAVİ KARADENİZ KONGRESİ. Prof. Dr. Atilla SANDIKLI

Araştırma Notu 15/179

SARAY Saray İlçesinin Tarihçesi:

Çaldıran daha önceleri Muradiye İlçesinin bir kazası konumundayken 1987 yılında çıkarılan kanunla ilçe statüsüne yükselmiştir.

KFAR KAMA -AA- İsrail'in kuzeyinde, Aşağı Celile bölgesindeki köylerden biri olan Kfar Kama'da (Kama Köyü) 3 bin Çerkes yaşıyor.

Türkiye de üniversiteye giremeyen öğrenciler Fas ta üç dil öğreniyor

Başkale nin Tarihçesi: Başkale Coğrafyası:

Samsun-Kavkaz Tren Feri Hattı faaliyette

AVRUPA DA MEYDANA GELEN TEKNİK GELİŞMELER : 1)BARUTUN ATEŞLİ SİLAHLARDA KULLANILMASI: Çinliler tarafından icat edilen barut, Çinlilerden Türklere,

LOJİSTİK SEKTÖRÜ BÜYÜME ORANLARI

Araştırmanın Künyesi;

HAZIRLAYAN GAZİANTEP SANAYİ ODASI TİCARET DAİRESİ EKİM

SAMSUN BÜYÜKŞEHIR BELEDİYE BAŞKANI YUSUF ZİYA YILMAZ & SAM-DER Avusturyada yaşayan Samsunlular Derneğinin

HOLLANDA ÜLKE RAPORU

SU KANALI PROJESİ - ETİYOPYA

Şekil 1: Planlama Alanının Bölgedeki Konumu

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V TABLOLAR LİSTESİ... XI ŞEKİLLER LİSTESİ... XIII FOTOGRAFLAR LİSTESİ... XIV KISALTMALAR... XV GİRİŞ...

İzmir Bölge Planı. İlçe Toplantıları Kınık Özet Raporu

MANİSA İLİ SARUHANLI İLÇESİ

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU. Edirne Bölge Müdürlüğü

MEDRESE VE İSLAM KÜLTÜR MERKEZİ İNŞA PROJESİ- VİETNAM

YÜKSELME DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

TARİH BOYUNCA ANADOLU

Beyin Gücünden Beyin Göçüne...

Samaruksayı Seyir olarak bilinen köyün eski adı, Cumhuriyetin ilk yıllarında,

NEVŞEHİR MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ. Nevşehir de Göçmen Eğitimi Uygulamaları ve Sorunları

1. Aile tarihimizi araştırırken aşağıdaki eşyalardan hangisi bize yararlı olabilir? A) Çeyiz sandığı B) Oyuncak kamyon C) Bilgisayar D) Tansiyon aleti

İktisat Tarihi II. IV. Hafta

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU. Ekonomik Durum:

EUROSTUDENT ULUSAL ARAŞTIRMASI: TÜRKİYE SONUÇLARI

Midilli Kültür Başkenti olmak için destek bekliyor

ÇEVRENİN GENÇ SÖZCÜLERİ

15 Ekim 2014 Genel Merkez

İktisat Tarihi II

MARSEILLES GEZİ MASSALIA MARSİLYA HAZİRAN 2011

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ

İZMİR İLİ, ALİAĞA İLÇESİ, ÇAKMAKLI KÖYÜ, LİMAN AMAÇLI 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI DİLEK ÇAKANŞİMŞEK ŞEHİR PLANCISI

MİLLETLERİN AKRABALIĞI

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

STRATEJİK VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE DE GÖÇ. Göç Veren Ülkeden Göç Alan Ülkeye Fırsat ve Risklerin Dönüşümü

KARDEŞ ÜLKE PAKİSTAN PAKİSTAN TEFRİŞAT PROJELERİ İPEKYOLU ASYA LAHOR KUR AN KURSU YENİ BİNAMIZ

ANADİL AYRIMINDA İŞGÜCÜ PİYASASI KONUMLARI. Yönetici Özeti

Erken Yaşlardaki Evlilikler ve Gebelikler

2. PLANLAMA ALANININ ÜLKE VE BÖLGEDEKİ YERİ

Kafa çalışıyor mu, çalışıyor. Hafızan yerinde mi, yerinde. Ciddi sağlık sorunun bulunmuyor. O zaman yaş dediğin nedir ki!

MAYIS 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

Araştırma Notu 16/191

1844 te kimlik belgesi vermek amacıyla sayım yapılmıştır. Bu dönemde Anadolu da nüfus yaklaşık 10 milyondur.

YÜKSELME DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

Araştırma Notu 14/163

TR 71 BÖLGESİ 2013 YILI İHRACAT RAPORU AHİLER KALKINMA AJANSI

ESKİ GÜMÜŞHANE (SÜLEYMANİYE MAHALLESİ) VE PANAYIR ALANI

İÇİNDEKİLER. A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiye"nin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2016 Mayıs Ayı İhracat Bilgi Notu

Bu durum, aşağıdakilerden hangisin gösteren bir kanıt olabilir?

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Aksaray Üniversitesi Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği Bölümü

SOMALİ ÜLKE RAPORU

KRUVAZİYER TURİZMİNDE DÜNYA VE İZMİR, TÜRKİYE KRUVAZİYER PLATFORMU NUN ÇALIŞMALARI

EFA 2008 Küresel İzleme Raporu e Kadar Başarabilecek miyiz? Önemli Noktalar

HOLLANDA ÜLKE PROFİLİ

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

ULUSAL ÖLÇEKTE GELIŞME STRATEJISINDE TR52 BÖLGESI NASIL TANIMLANIYOR?

3. Eðitim - Öðrenim ve Saðlýk Kýrsal yörelerde (köylerde) eðitim ve saðlýk

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876)

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923)

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Murabaha Nedir? Murabahalı Satış Ne Demek?

Türkiye nin Nüfus Özellikleri ve Dağılışı

Nitekim işsizlik, ülkemizin çözümlenemeyen sorunları arasında baş sırada yer alıyor.

İktisat Tarihi II

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

EGE BÖLGESİ İLLERİ EKONOMİK GÖRÜNÜM

1. ABD Silahlı Kuvvetleri dünyanın en güçlü ordusu

Su ayak izi ve turizm sektöründe uygulaması. Prof.Dr.Bülent Topkaya Akdeniz Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü

Değerli Çekmeköy Anadolu İmam Hatip Lisesi Öğrencileri

Transkript:

İZMİR ÖRNEĞİNDE AFRİKALI TÜRK OLMANIN DÜNÜ VE BUGÜNÜ Hazırlayan Öğrenciler: İlayda Vurucu İlhan Çamiçi Danışman Öğretmen: Serkan Sezgin İZMİR 2012

PROJENİN AMACI.4 PROJENİN ÖZETİ.....5 GİRİŞ 6 1. OSMANLI DEVLETİ NDE KÖLELİK.. 8 1.1 Osmanlı Devleti nde Kölelik ve Köle Edinme Yöntemleri.....10 1.1.1. Savaşta Tutsak Alma....10 1. 1.2. Adam Kaçırma..10 1.1.3. Harç ve Vergi Ödemesi....11 1.1.4. Çocukların Terk Edilmesi ve Satılması 11 1.1.5. Kendini Köleleştirme 11 1.1.6. Doğum...12 1.1.7. Avrupa nın Köleliği Kaldırma Çalışmaları...12 1.1.8.Osmanlı da Asker Köleler...13 1.1.9.Tarımda Köleler...14 1.1.10.Sanayide Köleler..14 1.1.11.Devlet Yönetiminde Köleler..15 1.2. Osmanlı Köle Ticareti nin Afrika ya Kayması..15 1.3. Osmanlı da Köle Ticaret Yolları...16 2. AFRİKA KÖKENLİ TÜRK OLMAK...17 2.1 Köken ve Kimlik 17 2.2 İlk Yerleşim Yerleri...19 3. İZMİR DE YAŞAYAN AFRİKALI TÜRKLER..19 3.1. Yerleşim Yerleri 19 3.2 Toplumsal ve Ekonomik Yaşam...22 3.2.1. Aile, Akrabalık ve Komşuluk İlişkileri..22 3.2.2 İnanış ve Ritüelleri. 23 a.dana Bayramı..20 3.2.3. İş ve Meslekleri..26 3.2.4. Eğitim Hayatları.27 3.3. Sosyal Yaşama Uyum Süreçleri..28 3.3.1. Ötekileştirilmeleri.28 3.3.2. Aidiyet Duyguları..30 2

SONUÇ 31 YÖNTEM.32 KAYNAKLAR.33 EKLER.31 EK 1: AYHAN TÜRKKOLLU İLE RÖPORTAJ 34 EK 2: MUSTAFA OLPAK İLE RÖPORTAJ 36 EK-3 GAZETELER.38 EK-4 FOTOĞRAFLAR.41 TEŞEKKÜRLER 44 3

PROJENİN AMACI Toplumlar farklı farklı insanlardan oluşur. Toplumların farklı insanlardan oluşması, toplumu var eden olay ve olguların ürünüdür. Savaşlar, göçler ve daha birçok olay toplumların yeniden oluşmasını sağlamıştır. İmparatorluk sonrası bir coğrafyada toplumun çeşitli din, dil ve ırktan oluşması gayet doğaldır. İzmir bu kozmopolit yapının önemli bir parçasıdır. İzmir tarih boyunca her bakımdan Batı Anadolu nun en önemli şehirlerinden biri olmuştur. Önemli bir liman kenti olan İzmir de Rum, Ermeni, Yahudi, Arap ve Müslüman toplumlar bir arada yaşıyordu. Dilleri, dinleri, kültürleri birbirine benzemeyen bu insanların oluşturduğu kozmopolit yapı, aynı zamanda renkli bir sosyal hayat yaratmıştı. Bu renkli yapı içinde anavatanları olan Afrika dan İzmir e köle olarak getirilen zenciler de 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yerini alacaktı. Bu proje çalışmasına yönelmemizin en önemli nedenlerinden biri Reşat Nuri Güntekin in Miskinler Tekkesi romanıdır. Romanda geçen Afrikalı Türkler ve onların sosyal yaşamları ilgimizi bir hayli çekti. Projeye başladıktan sonra ilgimiz ve heyecanımız daha da arttı. Gördük ki farklılıklarla dolu olan İzmir de kültürler ve toplumlar iç içe olduğu kadar birbirlerine bir o kadar yabancı. Önceleri sokakta gördüğümüz, Amerikalı sandığımız zencilerin aslında bir buçuk asır önce buraya getirilmiş ve süreç içinde Türkleşmiş Afrikalılar olduğunu fark ettik. İşte bu projede amacımız üç kuşak önce vatanlarından koparılıp buraya getirilen ve artık biz olan Afrika kökenli Türklerin İzmir e nasıl ve neden getirildiklerini, sosyal yaşama nasıl adapte olduklarını ve günümüzde toplum tarafından nasıl karşılandıklarını ortaya koymak, kısacası Afrikalı Türklerin dününü ve bugününü tarihsel ve sosyolojik açıdan incelemektir. 4

PROJENİN ÖZETİ Çevremizde nadiren rastladığımız, çoğu zaman turist zannettiğimiz ancak, artık bizden olan siyahî insanlar hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz. Bunun sebebi de Türkiye de yaşayan zenciler konusuna araştırmacıların yeterince ilgi göstermemesidir. Zenciler Müslüman-Türk toplumu içinde değerlendirildiklerinden devletin resmi belgelerinde yer almamışlardır. Türkiye de nüfusları bilinmeyen, bu nedenle net bir rakam verilemeyen Afrika kökenli Türklerin önemli bir bölümü Osmanlı İmparatorluğu nun kuruluşundan önce başlayan köle ticareti ile Anadolu topraklarına getirilmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu Döneminde ilk Afrikalıların geliş tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte arşivlerden yola çıkıldığında Sultan I. Beyazıt ın sarayında Habeşistanlı bir Arap soytarısı olduğuna rastlanmaktadır. Yazılı kaynaklara göre 1850 li yıllarda özellikle Batı Anadolu da yabancı sermaye yatırımlarının artmasıyla birlikte, tütün ve pamuk tarımında çalıştırılmak üzere Afrika dan çok sayıda köle getirildiği bilinmektedir. Geçen yüzyıl sonunda zencilerin en yoğun yaşadığı kentlerden biri İzmir dir. İzmir in Torbalı ilçesine bağlı köylerde ve İzmir in yoksul mahalleleri olan Sabırtaşı, Dolaplıkuyu, Tamaşalık, İkiçeşmelik, Ballıkuyu ve Eşrefpaşa gibi yerlerde yaşadıkları göze çarpmaktadır. Günümüzde kırsal alanda yaşayan 70 yaş üstündeki Afrika kökenliler tarım sektöründe çalışmaktadır.1970 li yıllarda İzmir de köylerden kent merkezlerine göç eden Afrika kökenli erkek ve kadınların çoğu Tariş gibi kuruluşlarda işçi olarak çalışmış ve emekli olmuşlardır. Kentlerdeki eğitimli, sosyoekonomik durumları görece iyi olanlar genellikle öğretmen, hemşire, astsubay ve teknisyenlik yapmaktadırlar. Ancak bunların sayıları bir hayli azdır. Araştırmalarımız sonucunda ten rengi nedeniyle yaşamının herhangi bir döneminde çevresinden olumsuz bir davranış görmediklerini söyleyenlerin büyük kısmı köylerde yaşayanlardır. Ancak aynı şeyi kentlerde yaşayanlar için söylemek pek de mümkün değildir. Kentlerde yaşayanlar ten rengi nedeniyle olumsuz davranışlara maruz kalmış, özellikle çalışma ve eğitim hayatında sıkıntılar yaşamış ve yaşamaktadır. 5

GİRİŞ Birinci kuşak yaşar, ikinci kuşak reddeder, üçüncü kuşak araştırır... (Mustafa Olpak) Kölelik, bir insanın başka birinin malı ve mülkü olmasıdır. Başka bir kişinin malı ve mülkü olan kişiye köle, memlûk veya kul; köle sahibine ise efendi veya mevla denir. Bazı durumlarda uşak ve hizmetçi de köle anlamına gelir. Osmanlı Devleti nde, köleliğe ilk olarak Osman Bey zamanında rastlanmaktadır. Ancak kölelik kurumu Orhan Bey zamanında sistemli hale getirilmiştir. Osmanlı Devleti nde köle kaynakları genel olarak iki ana başlık altında toplanmaktaydı. Bunlardan birisi savaşlar diğeri de ticaret yoluyla ortaya çıkan kölelikti. Osmanlı Devleti nde "Rusların Doğu Avrupa'ya egemen olmaları ile 1783'te Kırım'ı almaları, Tatarların Ukrayna ve komşu topraklardan yakaladıkları esirleri İstanbul ve diğer Osmanlı şehirlerindeki köle pazarlarında satarak yaptıkları ticarete son verdi. Orta ve Doğu Avrupa'nın bir zamanlar bol olan beyaz köleleri gittikçe azaldı ve Rusların 1801 1828 yılları arasında Kafkasya topraklarını işgal etmeleri sonucu olarak İslam dünyasının beyaz köle kaynakları azaldı ve sonunda bitti. Gürcü ve Çerkez köle kaynakları kuruyan Müslüman ülkeler bu kez zorunlu olarak Afrika'daki siyahî köle kaynaklarına döndüler. Mehmet Ali Paşa'nın Nil kıyılarında ilerlemesiyle siyahî köle ticareti daha da arttı. Afrika kökenli Türklerin geçmişleri hakkında çok net bilgilere sahip değiliz. Sözlü tarih çalışmaları ile yaşlılarla yapılan görüşmeler neticesinde kökenlerinin Sudan, Nijerya, Fas, Cezayir, Libya, Tunus, Kenya ve Somali gibi ülkelere dayandığı tahmin edilmektedir. Türkiye de nüfusları tam olarak bilinmeyen bu nedenle net bir rakam verilemeyen Afrika kökenli Türklerin önemli bir bölümü Osmanlı İmparatorluğu nun kuruluşundan önce başlayan köle ticareti ile Anadolu topraklarına getirilmişlerdir. Osmanlı topraklarına ilk Afrikalılar ne zaman geldi, tam olarak bilmek pek olası görünmüyor. Erken Osmanlı kaynaklarından biri olan anonim Tevarih-i Al-i Osman da Sultan I. Bayezıd ın Habeşistanlı bir Arap maskarası, yani soytarısı olduğunu öğreniyoruz. Bu kişinin köle olup olmadığını kesin olarak bilmek ise mümkün değil Özellikle 15. Yüzyılda Habeşistan dan çok sayıda kölenin getirildiği bilinmektedir. Ancak 1800 lü yıllarda Afrika dan getirilen köle sayısı bir hayli artmıştır. Osmanlı Devleti nde kölelik başlangıcından itibaren azat sistemi ile birlikte ilerlemiş Osmanlı nın dinsel hukuku gereği köle ticareti ve Afrika dan köle getirilmesi önemli ölçüde 6

kabul görmüştür. Osmanlı Devleti nde kölelik ağırlıkla Hicaz, Mısır, Trablusgarp ve Bingazi yollarıyla Sahraaltı Afrika nın Kanem, Bagirmi, Vaday, Burnu, Darfur, Sudan, Habeşistan, Girit gibi orta ve doğu Afrika ülkeleri Zanzibar Sultanlığı nı kapsamaktaydı. Yazılı kaynaklarda, 19 yüzyılın ikinci yarısında, özellikle Batı Ege de yabancı yatırımların artmasıyla birlikte tütün ve pamuk tarımında çalıştırılmak üzere Afrika dan çok sayıda köle getirildiği belirtilmektedir.. 1880 li yıllarda Afrika kökenli kölelerin yoğun bir biçimde azat edildikleri ve azat edilen kölelerin kendi aralarında dayanışma kurarak yaşadıkları bilinmektedir. Batı Anadolu da yabancı sermaye yatırımlarının artması ve kapitalist ilişkilerin yoğunlaşmasıyla birlikte, tütün ve pamuk tarımında çalıştırılmak üzere Afrika dan çok sayıda köle getirildiği belirtilmektedir. Bu yatırımcılar kendilerine gerekli işgücünün büyük bir kısmını Afrika dan getirilen zenci kölelerle karşılıyorlardı. Günümüzde Torbalı, Söke, Ödemiş, Tire, Akhisar gibi Batı Anadolu nun önemli tarım merkezlerinde, bahsedilen süreçte Afrika dan getirilen insanların soyundan gelen çok sayıda aile bulunmaktadır. Geçen yüzyıl sonunda zencilerin en yoğun yaşadığı kentlerden biri İzmir di. İzmir zencileri Afrika kökenlidir.19. yüzyılın sonlarında özgürlüğe geçişle birlikte İzmir de bulunan zenciler daha çok Türk mahallelerinde yoğun olarak yaşamışlardır. Özellikle İzmir in yoksul mahalleleri Sabırtaşı, Dolaplıkuyu, Tamaşalık, İkiçeşmelik ve Ballıkuyu, Eşrefpaşa zenci yerleşim alanları olarak göze çarpmaktaydı. Bu tarihlerde bu yerlerde yaşayan zencilerin nüfusu hakkında kesin rakamlar vermek güçtür. Pertev Naili Boratav a göre yaklaşık 2000 civarında aileden oluşmaktadır. Günümüzde 1990 sonrası gerçekleşen iç göç nedeniyle daha çok yoksul Kürt ailelerinin yaşadığı bu mahallelerde bugün sadece birkaç Afrika kökenli yoksul aile yaşamaktadır. Geçmişte olduğu gibi, bugün de İzmir in Torbalı ilçesinde, Naime, Hasköy, Yeniçiftlik, Şubaşı, Çırpı köy ve beldelerinde Afrika kökenli aileler yaşamaktadır. Ayrıca İzmir in köylerinden İzmir kent merkezine göç süreci Afrika kökenli yurttaşları da etkilemiş, çocuklarına daha iyi eğitim ya da yeni iş olanakları sağlamak isteyen ailelerin bir bölümü 70 li ve 80 li yıllarda İzmir in Çimentepe, Eşrefpaşa, İkiçeşmelik,Yapıcıoğlu, Karabağlar, Hatay gibi semtlerine göç etmiştir. Bugün İzmir in Balçova, Bornova, Hatay, Eşrefpaşa, Çimentepe, Karabağlar, Basmahane, Yapıcıoğlu, Yeşilyurt ve Yurtoğlu gibi semtlerinde baba ya da anne tarafından Afrika kökenli olan kişiler Anadolu nun pek çok yöresinden göç etmiş ailelerle birlikte yaşamaktadır. Geçmişleriyle bağları kopma noktasına gelmiş olan bu insanlar, şimdi atalarını arıyor ve geçmişini sorguluyor. Mustafa Olpak ın da dediği gibi birinci kuşak o dönemi bizzat yaşamış, ikinci kuşak farklı sebeplerle Afrikalı olduğunu reddetmiş, ama üçüncü kuşak ise atalarının nereden nasıl geldiğini sorgulamış ve halen sorgulamakta. 7

1. OSMANLI DEVLETİ NDE KÖLELİK Kimse, kölelik ya da kulluk altında tutulamaz; kölelik ve köle ticareti her türüyle yasaktır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Kölelik, bir insanın başka birinin malı ve mülkü olmasıdır. Başka bir kişinin malı ve mülkü olan kişiye köle, memlûk veya kul; köle sahibine ise efendi veya mevla denir. Bazı durumlarda uşak ve hizmetçi de köle anlamına gelir. Kadın kölelere cariye denir. Osmanlı topraklarına ilk Afrikalılar ne zaman geldi, tam olarak bilmek pek olası görünmüyor. Erken Osmanlı kaynaklarından biri olan anonim Tevarih-i Al-i Osman da Sultan I. Beyazıt ın Habeşistanlı bir Arap maskarası, yani soytarısı olduğunu öğreniyoruz. Bu kişinin köle olup olmadığını kesin olarak bilmek ise mümkün değil. Osmanlı'da köleliğe kurucusu Osman Bey zamanında da rastlanmakla beraber, kölelik kurumu Orhan Bey zamanında yerleşmiştir. Osmanlı devletinde köle kaynakları genel olarak iki ana başlık altında toplanmaktaydı. Bunlardan birisi savaşlar diğeri de ticaret yoluyla ortaya çıkan kölelikti. Haremin ortaya çıkması ise Fatih Sultan Mehmet döneminde gerçekleşmiştir. Bunda artan fetihler ve genişleyen topraklar önemli bir rol oynamaktaydı. Bu tarihlerden sonra kölelik ve bununla birlikte köle ticareti Osmanlı Devleti nde yerini alıyor ve köle ticareti devletin de dolaylı olarak destek verdiği bir uygulama oluyordu. Osmanlı daki kölelik anlayışı Avrupa daki kölelik anlayışından farklıydı. Avrupa da köleler sahiplerine bir ömür boyu hizmet etmek zorunda kalıyordu ama Osmanlı da durum farklıydı. Osmanlı da belli bir süre çalışan ve sahiplerine yeterli hizmeti ettiği düşünülen köleler azat edilirlerdi. Çünkü İslam yasaları, eskiye ve koloni sistemine göre köleye bazı yasal haklar tanıyor, bazı yükümlülükler getiriyor ve köle sahibine de haklar veriyordu. Kölenin azat edilmesi tavsiye ediliyor, emredilmiyordu ve kölelik kurumu şeriat yasasıyla düzenlenmişti. 1 Osmanlı Devleti, kölelerin belirli bir çalışma süresi sonunda azat edilmesi, kölelerin evlenme haklarının sahiplerince karşılanması gibi düzenlemelerle, köle ticaretini kısıtlamaya ve kölelere yapılan kötü muameleleri önlemeye çalıştı. Bu amaçlarla birçok ferman yayınladı. 2 1 Lewis Bernard, Orta Doğu da Irk ve Kölelik, Truva Yay., İstanbul 2006, s.171. 2 tr.wikipedia.org/wiki/kölelik 8

İslam köleciliği açık sistem olarak tanımlanır. Atlantik köleciliği ise kapalı sistemdir. Kapalı sistemde köle, hayat boyu köledir ve köle sahibi kölelerini kendi aralarında evlendirerek çoğaltabilir. Kapalı sistemde, kural olarak, kölelerin özgür insanlarla evlenmesi söz konusu değildir. Azat edilseler bile siyah kölelerin beyazlarla evlenmesi yasaktır. Bu acımasız ve düpedüz ırkçı bir sistemdir. Bu sistemin hâkim olduğu Amerika da bugün derisinin rengini ve kimliklerini koruyabilen milyonlarca Afrikalı vardır. Türkiye de ise yüzyıllar boyu binlerce Afrika kölesi gelmesine karşın derisinin rengini koruyabilen azınlıktadır. Çünkü açık sistemde kölenin kurallara göre belirli bir hizmet süresinden sonra azat edilmesi ve evlendirilerek toplumun içine karışması gerekir. Bu süre Osmanlı da beyazlarda yedi, siyahlarda dokuz yıl olarak normlaşmıştı. Ama tabii uygulamada bu kurallara uymayanlar cezalandırılmıyordu. Bu nedenle bugün Türkiye deki ataları Afrika dan gelen kişilerin sayıları tam olarak bilinmemektedir. Melezleştikleri için de görünürlükleri yoktur. 3 Afrika dan getirilenlerin üçte ikisi kadındı. Zamanla Osmanlı da erkek köle kullanımı daha da azaldı. Zira yeni yerler fethedemeyen Osmanlı yöneticileri devşirme yapabilecekleri çocukları bulamaz hale geldiler. Ayrıca üretimde köle kullanımı da azaldı (Erdem,1996). Bunun bir nedeni de bu yüzyılda Kırım, Kafkasya ve Balkanlar dan Osmanlı topraklarına kitleler halinde gelen Müslüman göçmenlerdi. Üretimde işgücü ihtiyacı yeni gelenle karşılanıyordu. On dokuzuncu yüzyılda kölelerin önemli bir bölümü ev kölesi olarak kullanılan kadınlardı. Osmanlı sarayında siyah ya da beyaz olsun haremde çalışan erkek kölelerin önemli bir kısmı hadım edilmişti. Evlerde kullanılan erkek kölelerin bir bölümünün de hadım edildikleri bilinmektedir. Siyah kölelere uygulanan kastrasyon işleminin beyazlara göre daha ciddi biçimde olduğu ifade edilmektedir. Melez evliliklerin yaygınlığının bir nedeni de evlenip çocuk yapabilecek Afrikalı kölelerin azlığıdır. Osmanlı toplumunda köle sözcüğü pek kullanılmaz. Ev işlerinde ilk gelenler acemi statüsündedir. İşi öğrendikçe kalfalığa yükselirler. Özel işlevleri olan ve dolayısıyla o işlevleri ile anılsın istenen köleler de vardır. Dadı, aşçı, bacı gibi. Bu hitap biçimi nedeni ile köleciliğin olumsuz yönü sanki saklanmış olur. Cumhuriyet döneminde kalfa, dadı, aşçı, bacı gibi lakaplarla anılanların Osmanlı artığı köle mi, ücretli hizmetçi ya da evlatlıklar mı olduğu belirsizleşti. Kölelik böylece toplumsal hafızadan silindi. 4 3 Özbay Ferhunde, Kölelikten Evlatlığa Osmanlı İmparatorluğu nda Kölecilik ve Dönüşümü,Boğaziçi Üniversitesi, 2007, s.3. 4 Özbay,Ferhunde,a.g.m.,s.5 9

1.1 Osmanlı Devleti nde Köleleştirme ve Köle Edinme Yöntemleri Osmanlı Devleti nde köleleştirme ve köle edinme yöntemleri genel olarak aşağıdaki gibidir. 1.Savaşta tutsak alma 2.Adam kaçırma 3.Haraç ve vergi ödemesi 4.Borç 5.Suçun cezalandırılması 6.Çocukların terk edilmesi ve satılması 7.Kendini köleleştirme 8.Doğum 1.1.1. Savaşta Tutsak Alma Osmanlı da özellikle yükselme döneminde en önemli köle edinme ve köleleştirme yöntemi buydu. Osmanlı savaş tutsaklarını köleleştirmekten 1828 1829 Osmanlı-Rus Savaşı nda vazgeçti. Sonraki Kırım Savaşı nda ele geçirilen tutsaklar köleleştirilmedi. Üstelik Osmanlı yönetimi müttefiklerinin teşvikiyle Rus uyruklu Gürcülerin satışını ve köleleştirilmesini tamamen yasakladı ve bu savaş sırasında Çerkez alım satımını teşvik etmedi. Gayrimüslim tebaanın isyana kalkışması üzerine köleleştirilmesi, savaş sırasında köleleştirmenin bir başka biçimiydi. 5 1.1.2. Adam Kaçırma Adam kaçırma, köle toplama bölgeleriyle sınırdaş olan belli sınır bölgesi halkları tarafından, Osmanlı yönetiminin yaklaşımı dikkate alınmaksızın az çok düzenli olarak uygulanmaktaydı. Anadolu nun kuzeydoğu ucundaki halkların özellikle Lazların Çürüksu sakinlerinin adam kaçırmayı alışkanlık haline getirdikleri biliniyordu. Bölge halkı Tanzimat döneminde de bu üne yakışır şekilde davranmayı sürdürdü. Aynı şey, Sudan krallıklarına akınlar düzenleyerek bu bölgelerdeki pagan, bazen de Müslüman halkı köleleştirerek hayatını kazanan Trablusgarplılar ve Kızıldeniz in kıyı şeridindeki Araplar için de geçerliydi. Sınır toplumuna özgü yaşam koşulları elbette halkı adam kaçırmaya yöneltiyordu; zaman zaman bunun karşılıklı bir misilleme biçimini aldığını belirtmek de yanlış olmayacaktır. 5 Erdem Hakan, Osmanlıda Köleliğin Sonu: 1800-1909, Kitap yay.,istanbul,2004,s.64. Yayınevi. 10

Batum daki İngiliz konsolos yardımcısının 1841 de gönderdiği bir rapora göre, Gürcüler eskiden köle almak üzere Osmanlı topraklarına akınlar düzenliyormuş; ancak Rus iktidarının tesis edilmesiyle birlikte bu önlenmişti. 6 1.1.3. Haraç ve Vergi Ödemesi Osmanlı İmparatorluğu haraç ödeyen bir devlet olmadığı için, bu yöntem köleleştirme amaçlı kullanılmamıştı. Ne var ki Osmanlılar kendilerine bağımlı ya da daha önemsiz dost devletlerden köle kabul ediyorlardı. Dolayısıyla haraç, köle edinmenin dolaylı bir yöntemi olarak kısmi bir yol oynadı. Kırım Hanlığı, 1783 yılında Rusya tarafından ilhak edilmeden önce Osmanlı sarayına armağan olarak sık sık kadın köleler göndermişti. Garp ocakları ve bu ocaklar aracılığıyla bazı Afrika prenslikleri de haraç olarak köle gönderen diğer kaynaklardı. 7 1.1.4. Çocukların Terk Edilmesi ve Satılması İmparatorluğun Müslüman ve Hıristiyan tebaasının yoksulluk yüzünden çocuklarını satmak zorunda kaldığı zamanlar olmakla birlikte, bu yöntem Çerkezlerin 19. Yüzyılın ikinci yarısında imparatorluğa göçünden önce yaygın olarak uygulanmadı. İslam, hür doğmuş Müslümanların ve zimmî gayrimüslimlerin köleleştirilmesini yasaklamaktaydı. Osmanlılar Çerkezlerin kendi çocuklarını ve yakınlarını satmasının, her ne kadar kendileri başlıca müşterileri olsalar da, acayip bir adet olduğunu düşünüyorlardı. Çerkez toplumunun temelde hür ve köle sınıflarından oluşan ikili yapısı, çocuk ve akrabaların satılmasında bazı yasal boşluklar oluşturmaktaydı. Çerkez köle sahipleri henüz Kafkasya dayken köleleri üzerinde daha sıkı bir denetime sahiptiler. Kölelerinin çocuklarını satan ve bu satışı denetleyen de yine onlardı. Göç sonrasında Osmanlı toplumuyla bütünleşme süreci, yönetici sınıfın- köle sahiplerinin insan kaynağı üzerindeki denetimini gevşetmesine neden oldu. Kuramsal olarak yalnızca köle sınıfı alınıp satılabiliyordu. Aslında hür sınıftan gelen pek çok Çerkez özellikle göç kargaşasında çocuklarını satmak zorunda kalmıştı. 8 1.1.5. Kendini Köleleştirme Kaynaklar, beyaz köleler söz konusu olduğunda, kölelerin gönüllülüğü öğesini vurgulamakta birleştikleri gibi bazen bunu fazlasıyla abartırlar. Dikkatli gözlemci İngiliz Lady Bunt yeni iskân edilmiş Çerkez göçmenlerle karşılaştığında, bir kız çocuğu kendisini hizmetine alması için ona yalvarmış, Burada can sıkıntısından ölüyorum. demişti, Bu korkunç ve tuhaf yerde, beni İstanbul a götürebilecek hayırsever bir kişi tarafından satın 6 Erdem Hakan, a.g.e.,s.66. 7 Erdem Hakan, a.g.e.,s.68. 8 Erdem Hakan, a.g.e.,s.69. 11

alınmak veya kurtarılmak gibi bir ümidim ya da fırsatım yok. Neden satılmak için ısrar ettiğini sorusuna, ümitsiz bir ifadeyle şu yanıtı vermişti: Kimse artık Çerkez göçmenlerin kızlarını satın almaya cesaret edemiyor. Bazı Çerkez kızlar daha iyi bir yaşam arayışıyla gönüllü olarak İstanbul a kölelik yapmaya geliyordu ve aralarında soylu kökenliler bile vardı. Kendini köleleştirmeye, Çerkez cemaatlerinde düzenli olarak rastlanıyordu ve imparatorluğun tebaası arasında Çerkezler dışında bu uygulamaya başvuran pek yoktu. Kıtlığın ya da başka şeylerin yol açtığı olağandışı koşullar başlıca nedendi. Son olarak, hiç değilse Tanzimat Dönemi nin ilk yıllarında Anadolu nun kuzeydoğu ucunda yaşayan halk için küçük çapta bir köle kaynağı oluşturan Rus asker kaçakları, kendini köleleştirmeye bir örnek olarak değerlendirilebilir. 9 1.1.6. Doğum İstanbul hukukuna göre ebeveyni köle olan çocuklar köle statüsünü tevarüs ediyorlardı. Özgür bir erkekle bir başkasına ait bir kadın kölenin beraberliğinden doğan çocuklar da köle sayılıyordu. Dolayısıyla İslamiyet te köle üretme teknik bakımdan olasıydı ve bazı Müslüman halklarda, örneğin Çerkezlerde, köleliğin kalıtsal olduğu bir kast bulunuyordu. 1.1.7. Avrupa nın Köleliği Kaldırma Çalışmaları 19. yüzyılın başlarında köleciliğin ortadan kalkmasında Fransız İhtilali nin ortaya attığı insan hakları fikrinin yaygınlaşması olduğuna inanılır. Yüzyılın ilk yarısında hemen her ülkede kölecilik yasaklanmış ve özellikle İngiltere nin dayatması ile Osmanlı da da benzer bir yasağın konulması için sözleşmeler yapılmıştır. Kimileri 1839 Tanzimat Fermanı nı Osmanlı da köleciliğin yasaklanması için atılan ilk adım olarak yorumlamaktadır. 1846 da esir pazarları kapatılarak köle ticareti resmen yasaklansa bile bu tarihten sonra esirci kadınların evlerde yetiştirdikleri köleleri el altından satmaya devam ettikleri ve sarayın buna göz yumduğu bilinmektedir. 10 "19. yy.da köle ticaretine karşı başlayan mücadele hareketi İngiltere'de ve daha sonra başka Batı ülkelerinde güçlü bir engelleme hareketine dönüştü ve bu da İslam ülkelerini etkilemeye başladı. İstenen şey, köle ticaretini önce biraz engellemek, kısıtlamak ve daha sonra da tamamen yok etmekti. İslam yasaları, eskiye ve koloni sistemine göre köleye bazı haklar tanıyor, bazı yükümlülükler getiriyor ve köle sahibine de haklar veriyordu. Kölenin azat edilmesi tavsiye ediliyor, emredilmiyordu ve kölelik kurumu şeriat yasasıyla düzenlenmişti. 9 Erdem Hakan, a.g.e.,s.73. 10 Özbay Ferhunde, Kölelikten Evlatlığa Osmanlı İmparatorluğu nda Kölecilik ve Dönüşümü, Boğaziçi Üniversitesi, 2007, s.3. 12

Belki de bu yüzden, kölelik kurumu İslam toplumlarında, eski sistemden ve on dokuzuncu yüzyıl Amerika'sı sistemden daha iyi durumdaydı. Bir kölenin Müslüman toplumda yaşamı, fakir bir özgürden belki daha iyiydi ama kölelerin yakalanması ve köle pazarlarına götürülmesinde büyük zorluklar vardı ve köleler çok acı çekerlerdi. Avrupa'daki kölelik karşıtlarının dikkatini çeken de bir durumdu ve köleliği engelleme çabaları özellikle Afrika'ya yöneltildi". 11 1864 te kölelikten evlatlığa geçiş açısından önlemli bir dönüm noktasıdır. Bu tarihten bir süre önce Ruslardan kaçan ve sayılarının bir milyon civarında olduğu ileri sürülen Çerkez mülteciler Osmanlı ya sığındı. Çoğu kadın ve çocuklardan oluşan göçmenler arasında Çerkez köleler de vardı. Çerkezlerde, Osmanlı toplumunun aksine, özgür ve köle olarak doğanlar diye temelde iki kast sistemi vardır. Açlık ve sefalet içinde olan kimi göçmenler önce kölelerini, sonra da aileden kadın ve çocuklarını köle olduğunu ileri sürerek satmaya başladı. Bunların gelişiyle, yasaklanmış olmasına karşın, yeniden esir pazarları kuruldu. Osmanlı yönetimini ciddi biçimde endişelendiren yalnızca köle satışlarının yeniden meşruiyet kazanması değildi. Onlarla birlikte köleliğin bir kast sistemi olarak toplumda yeşermesi tehlikesiydi. Bir fermanla esir pazarları kapatıldı ve tüm satışa çıkan Çerkez köleler belli bir harç karşılığında ailelere evlatlık adıyla dağıtıldı. Ömer Şen bu tarihten sonra köle satışlarının ciddi biçimde azaldığını ileri sürer. 1864 tarihi evlatlıkların köle olarak kullanılabileceğinin devlet tarafından onaylanmasıdır. Bu isim değişikliği yönetim açısından bazı kolaylıklar da getirmişti. Böylece yabancı ülkelerin yasaklama baskısından büyük ölçüde kurtulmuşlardı. 12 Osmanlı Devleti nin sanayisi Avrupa devletleri kadar gelişemediği için getirilen köleler genellikle işçi olarak çalıştırılmamışlardır. Bunun yerine Osmanlı kölelerinin büyük çoğunluğu ev dışı işlerde ya da bir üretim sektöründe istihdam edilmediği için ya çok küçük ölçekli tarımsal ve sanayide istihdam ediliyordu ya da evde Osmanlı ailelerinin yanında hizmetçi olarak çalışıyorlardı. 1.1.8.Osmanlı da Asker Köleler Osmanlı da özel kişilere ait köleleri imparatorlukta askerlik hizmetinden muaf tutuluyordu. Bunun nedeni efendiyi kölelik hizmetinden mahrum bırakmamak olduğu kadar, kölenin savaşta ölmesi halinde bir tazminat sorunu çıkmasını önlemekti; ancak köleler askerlik 11 Lewis Bernard, Orta Doğu da Irk ve Kölelik, Truva Yay., İstanbul 2006, s.171. 12 Özbay Ferhunde, Kölelikten Evlatlığa Osmanlı İmparatorluğu nda Kölecilik ve Dönüşümü,Boğaziçi Üniversitesi, 2007, s.7. 13

hizmetine girdiklerinde otomatik olarak özgürlüklerini kazanıyorlardı. Bir kölenin askerlik hizmetine girebilmesinin bir yolu, askere çağrılmış bir hür kişi yerine bedel olarak gönderilmekti. 13 Bir köle askere giderse sıradan kölelerden farklı bir statüde yer alıyordu. Padişah tarafından hiçbir şekilde başkasına devredilemiyor, üstleri dışında kimse tarafından cezalandırılamıyordu. Silahlı ve kusursuz bir birlik duygusu içinde olmaları, yalnızca günümüz araştırmacılarının değil, efendilerinin de onları sıradan köle olarak görmelerini imkânsız kılıyordu. Diğer yandan köleliği çağrıştıran birkaç ritüel, yeniçeri ordusu feshedilinceye değin ocakta varlığını gösterdi. 14 1.1.9.Tarımda Köleler Osmanlı da Ortakçı Kullar adı verilen bir grup köle büyük çiftliklerde çalışıyorlardı ve askeri ya da siyasi hiçbir görevleri yoktu. Savaş sonrasında padişahın payına düşen savaş tutsakları çoğunlukla Trakya, Batı Anadolu en çok da İstanbul çevresindeki hassa köylerinde iskân ediliyordu. Bu sistem sırf padişahla sınırlı değildi. Osmanlı ordu komutanları yine aynı şekilde kendi paylarına düşen köleleri getirip kendi çiftliklerine yerleştirebiliyordu. Köle pazarlarından köle edinmiş zengin kişiler de aynı şekilde onları çiftliklerinde çalıştırabiliyordu. Bu tür köleler toprakla birlikte satılabiliyor veya arazi sahibi toprağını vakfetmek istediği takdirde köle sahipliği toprakla birlikte vakfa geçiyordu. Bununla birlikte padişahın köle satın almasına pek gerek kalmıyordu çünkü başka kaynaklardan yeterince köle temin edebiliyordu. 1.1.10.Sanayide Köleler Osmanlı da sanayi köleliği kentlere özgü bir durumdu. Edirne, Ankara, Konya ve hepsinden önemlisi büyük bir dokuma merkezi ve çeşitli ülkelerden gelen tüccarların buluşma noktası olan Bursa gibi büyük Osmanlı kentlerinde nitelikli iş gücüne talep vardı. Bu talep tamamen köle işgücü tarafından karşılanmıştı. Aslında tam da dokuma tezgâhlarının belli bir uzmanlık düzeyi gerektirmesi yüzünden, zanaatkârlar ve imalatçılar nitelikli olarak yetiştirmek amacıyla köleleri istihdam etmiş olabilirler. Bu bağlamda köle işgücünün hür işgücü karşısındaki üstün yanları yeterince açıktır. Köleler özgür olmadıkları için, efendilerinin talimatlarını özgür bir çırağa göre daha özenli yerine getirmek zorundaydı. Kölelerin mevsimlik göçle ilgileri olmadığı için, dokumacılar köle işgücünden yararlanarak piyasadaki dalgalanmalardan uzak durabiliyordu. Köle sahipleri, mükatebe diye bilinen, sözleşmeye dayalı azat sistemi sayesinde kölenin işini isteksiz yapmasına engel olabiliyor ve köle 13 Erdem Hakan, Osmanlıda Köleliğin Sonu: 1800-1909, Kitap yay.,istanbul,2004,s.89. 14 Erdem Hakan,a.g.e.,s.25. 14

işgücünün hür işgücüne göre daha üretken olmasını sağlayabiliyordu. Köleler, önceden kararlaştırılmış bir bedeli efendilerine ödedikten sonra azat ediliyordu. 15 1.1.11.Devlet Yönetiminde Köleler Osmanlı yönetimi kölecilikle temellendirilmişti. Osmanlı İmparatorluğunun gelişme döneminde devşirme sistemi olarak adlandırılan sistemle fethedilen topraklardaki buluğ çağındaki Hıristiyan çocukları ailelerinden alınarak sarayda yönetici olarak yetiştirilirdi. Bunlar sultanın köleleriydi. Zamanla devşirme sistemi ortadan kalktı. Ama yönetim sistemi bütünüyle değişmedi. Devşirme sisteminin dışında da saraya erkek köle satın alınır ve yönetici olarak yetiştirilirdi. Örneğin hadım edilmiş olan harem ağalarının devlet yönetiminde önemli görevleri bulunurdu. 16 Sultanın kendisinin dışında, yönetimin üst kademelerindeki kadın ve erkeklerin büyük çoğunluğu köleydi. İktidarı paylaşmak isteyen özgür yöneticilere yalnızca damatlık kurumu açıktı. Padişahın kadın akrabaları ve saraydan azat edilmiş kölelerle evlenme yoluyla yönetime katılanların ne kendileri ne de çocukları için daha fazla bir güç elde etme olanağı vardı. 1.2. Osmanlı Köle Ticaretinin Afrika ya Kayması "Rusların Doğu Avrupa'ya egemen olmaları ile 1783'te Kırım'ı almaları, Tatarların Ukrayna ve komşu topraklardan yakaladıkları esirleri İstanbul ve diğer Osmanlı şehirlerindeki köle pazarlarında satarak yaptıkları ticarete son verdi. Orta ve Doğu Avrupa'nın bir zamanlar bol olan beyaz köleleri gittikçe azaldı ve Rusların 1801 1828 yılları arasında Kafkasya topraklarını işgal etmeleri sonucu olarak İslam dünyasının beyaz köle kaynakları azaldı ve sonunda bitti. Gürcü ve Çerkez köle kaynakları kuruyan Müslüman ülkeler bu kez zorunlu olarak Afrika'daki siyahî köle kaynaklarına döndüler. Mehmet Ali Paşa'nın Nil kıyılarında ilerlemesiyle siyahî köle ticareti daha da arttı. 17 Osmanlı da köle ticareti bu şekilde bir canlanma yaşamıştır. Mısır ın Sudan ı işgali de köle ticareti açısından önemli bir olaydır. İşgal sonrasında Mısır pazarına çok fazla köle gelmiştir ve bu kölelerden pek çoğu Anadolu ya ve Rumeli kentlerine ulaşmıştır. Aynı zamanda Trablusgarp ın 1835 te tekrar işgal edilmesi sonrasında Trablusgarp köle ticaretinde bir artış yaşanmıştır. 15 Erdem Hakan,a.g.e.,s.30. 16 Özbay Ferhunde, Kölelikten Evlatlığa Osmanlı İmparatorluğu nda Kölecilik ve Dönüşümü,Boğaziçi Üniversitesi, 2007, s.2. 17 Lewis Bernard, Orta Doğu da Irk ve Kölelik, Truva Yay., İstanbul 2006, s.159. 15

Köle ticaretinde bir dönüm noktasıysa 1869 yılında Süveyş Kanalı nın açılması ve Yemen Hicaz arasında sefer yapan buharlı gemi şirketlerinin kurulmasıydı. Buharlı gemiler, kölelerin Arap illerinden merkeze gönderilmelerini kolaylaştırmıştır. Bir yanda İzmir ve İstanbul ile diğer yanda Hudeyde, Cidde, Yanbu, İskenderiye, Trablusgarp ve Bingazi gibi köle deposu kentler arasında etkin bir buharlı gemi ulaşım ağının kurulması, imparatorluğa yönelik köle ticareti hacmindeki artışta önemli bir etken olmuştu. 1.3. Osmanlı da Köle Ticaret Yolları Ortaçağ'da klasik köle ticareti yolları Batı Afrika'dan Sahra, Fas, Cezayir ve Tunus'a; Sudan'dan Mısır'a; doğuda da Kızıl Deniz'den Irak, İran ve Hint Okyanusu'ndan daha da ileriye uzanıyordu. Daha sonradan Kano dan, Agades ve Ghadames yoluyla Tripoli'ye, Waday ve Darfur'dan Borku ve Tibesti yoluyla Kufra ve Cyreniaca'ya da köle ticareti yolları açıldı." 18 Osmanlı da köle ticaret yolları çok geniş bir alana yayılmıştı. Kuzeyden Çerkez ve Gürcü beyaz köleler, güneyden ise siyah köleler geliyordu. Toledano, Mısır hariç olmak üzere, imparatorluğa ithal edilen siyah ve beyaz köle sayısının 19. yy.ın üçüncü çeyreğinde yılda 13.000, 19. yy.ın büyük bir bölümünde ise 10.000 civarında olduğunu kesin olmamakla birlikte ileri sürer. 19 Osmanlı daki köle ticaret yollarını 4 temel başlık altında toplayabiliriz: 1-Kuzey Afrika Ticareti 2-Kızıldeniz Ticareti 3-Basra Körfezi-Irak Ticareti 4-Çerkez ve Gürcü Ticareti Öncelikle Orta Afrika ve Kafkasya daki köle toplama yerleri padişahın yetki alanı dışında kalıyordu bu nedenle buradaki köle ticareti genellikle dış ticarete özgüydü. Çoğunlukla askeri amaçla kullanılan, haremağası veya cariye olan kölelerin ağır işçi olarak çalıştırıldığına dair bir kanıt yoktur. 20 Özellikle Kırım Savaşı sonrasında Ruslardan çok sayıda Çerkez göç etmiştir ve 1860 lı yıllarda bu doruk noktasına ulaşmıştır; bu sayede Osmanlı beyaz köle kaynağının kendisini elde etmiştir. Bunun yanı sıra Osmanlı Devleti 19. yy.ın son yarısında Çerkez köleciliğini 18 Lewis Bernard,a.g.e.,s159. 19 Erdem Hakan, Osmanlıda Köleliğin Sonu: 1800-1909, Kitap yay.,istanbul,2004,s.77. 20 Ok Sema,Köle Pazarından Saraya Cariyeler,Kamer yay.,istanbul,1996,s.22 16

geliştirmek yerine bu kölelik düzeninin dağılması için çalışmıştır. Devlet göçmenlerin köle satmasını teşvik etmemiştir ve tarım kölelerine özgürlük vermiştir. Buna rağmen kölelik sistemi düzenini korudu ve Osmanlı nın son yıllarında bile devam edebildi. 2. AFRİKA KÖKENLİ TÜRK OLMAK Batı Ege Bölgesi, başta İzmir, Aydın ve Muğla olmak üzere Afrika kökenli nüfusun yoğun olarak yaşadığı yerlerdir. Ayrıca Antalya ile Adana dolaylarındaki bazı köy ve beldelerde de Afrika kökenliler yaşamaktadır. 21 Ancak birçoğumuz onların kim olduğundan haberdar değildir. Gördüğümüz her siyah tenliyi yabancı zannetmemiz olasılık dâhilindedir. Yeni bir işte çalışmak ya da yükseköğretim için Doğu Karadeniz e ya da İç Anadolu ya giden siyah tenli bir kişiyseniz, Ne güzel Türkçe konuşuyorsunuz, nerede öğrendiniz? gibi tepkilerle karşılaşmanız ya da yeni taşındığınız mahallede size isminiz yerine, Pele ya da Arap bacı diye seslenilmesi mümkündür. Afrikalılar Dayanışma Derneği üyelerinden Beyhan Türkkollu ile yaptığımız röportajda; Bazen çocuklar kendi aralarında iddiaya giriyorlar, Türkçe bilip bilmediğim konusunda, tabi Türkçe konuşunca çok şaşırıyorlar. Ne güzel Türkçe konuşuyorsunuz, nerede öğrendiniz? gibi tepkilerle karşılaşıyorum. Biz sizi Amerikalı zannetmiştik diyorlar. Bu durum gösteriyor ki toplum birbirine yabancı ve habersiz. Geçmişimizi bilmemiz bizleri zenginleştirerek, farklılıklarımızı yadırgamadan karşılıklı saygı ve hoşgörü çerçevesinde bir arada yaşayabilmemizi sağlayacaktır. 2.1 Köken ve Kimlikleri Afrika kökenli Türklerin geçmişleri hakkında çok net bilgilere sahip değiliz. Sözlü tarih çalışmaları ile yaşlılarla yapılan görüşmeler neticesinde kökenlerinin Sudan, Nijerya, Fas, Cezayir, Libya, Tunus, Kenya ve Somali gibi ülkelere dayandığı tahmin edilmektedir. Türkiye de nüfusları tam olarak bilinmeyen bu nedenle net bir rakam verilemeyen Afrika kökenli Türklerin önemli bir bölümü Osmanlı İmparatorluğu nun kuruluşundan önce başlayan köle ticareti ile Anadolu topraklarına getirilmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ilk Afrikalıların geliş tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte arşivlerden yola çıkıldığında I. Bayezid döneminde sarayda Habeşistanlı bir Arap soytarısının olduğu görülmektedir. Özellikle 15. yüzyılda Habeşistan dan çok sayıda kölenin getirildiği bilinmektedir. Ancak 1800 lü yıllarda Afrika dan getirilen köle sayısı bir hayli artmıştır. 21 Sessiz Bir Geçmişten Sesler, Afrika Kökenli Türk Olmanın Dünü ve Bugünü, Tarih Vakfı,2007,s.9 17

Osmanlı Devleti nde kölelik başlangıcından itibaren azat sistemi ile birlikte ilerlemiş, Osmanlı nın dinsel hukuku gereği köle ticareti ve Afrika dan köle getirilmesi önemli ölçüde kabul görmüştür. Osmanlı Devleti nde kölelik ağırlıkla Hicaz, Mısır, Trablusgarp ve Bingazi yollarıyla Sahraaltı, Afrika nın Kanem,Bagirmi,Vaday, Burnu, Darfur,Sudan,Habeşistan, Girit gibi Orta ve Doğu Afrika ülkeleri ile Zanzibar Sultanlığı nı kapsamaktaydı. 22 Yazılı kaynaklarda, 19 yüzyılın ikinci yarısında, özellikle Batı Ege de yabancı yatırımların artmasıyla birlikte tütün ve pamuk tarımında çalıştırılmak üzere Afrika dan çok sayıda köle getirildiği belirtilmektedir. 1880 li yıllarda Afrika kökenli kölelerin yoğun bir biçimde azat edildikleri ve azat edilen kölelerin kendi aralarında dayanışma kurarak yaşadıkları bilinmektedir.1890 lı yıllarda ise aralarında İstanbul ve İzmir in de bulunduğu 56 bölgede misafirhanelerin kurularak azat dönemi sonrasında barınma sorunlarına destek verildiği ve bu misafirhanelere gelen kişilere çeşitli mesleki eğitimler verilip evlenmeleri sağlanarak Aydın civarında devlet arazilerine yerleştirildikleri bilinmektedir 23. Yukarıda vermiş olduğumuz bilgiler yazılı kaynaklardan hareketle ortaya çıkan verilerdir. Ancak günümüzde ataları farklı yerlerden getirilen bu Afrikalı Türkler kendi geçmişleri ve kökenleri hakkında neler söylemektedirler. Asıl sorulması gereken soru da budur. Afrikalılar Dayanışma Derneği Başkanı Mustafa Olpak ve birkaç Afrika kökenli Türk aile ile yaptığımız görüşmelerde önemli sonuçlara ulaştık. Mustafa Olpak a göre; Ülkemizde yaşayan Afrikalı Türklerin bir kısmı atalarının köle olarak bu topraklara getirildiğini söylemekte mazur görmezken hatırı sayılır bir kesimde köle ve kölelik gibi kavramları kullanmaktan rahatsızlık duymaktadır. Özellikle yaşlı kuşak kendisini Arap olarak tanımlamakta, kentte yaşayan genç kuşak ise Afrika kökenli olduğunu söylemekten çekinmemektedir. Özellikle bu tanımlamanın yapılmasında kişilerin eğitim düzeyi ve yaşadığı çevrenin sosyoekonomik koşulları belirleyici olmuştur. Yukarıdaki bilgilerden de anlaşılacağı gibi 1926 daki Medeni Kanun la birlikte köle statüsünde bulunan herkesin özgür vatandaş kimliği alması ve eşit vatandaşlık statüsünü yasal olarak kazanmasına rağmen günümüzde hala bazı Afrikalı Türklerin köken, kimlik ve geçmişleriyle ilgili konularda çekinceleri bulunmaktadır. Öte yandan günümüzde bu insanların geçmişleri ile olan bağları bir hayli zayıflamış durumdadır. Sadece çok sınırlı sayıda bulunan yaşlıların anlatımları ile geçmişlerine ilişkin bilgilere ulaşma şansı bulmaktadırlar. 22 Anadolu daki Afrikalıların Dünü ve Bugünü, Afrikalılar Kültür Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği 23 Anadolu daki Afrikalıların Dünü ve Bugünü, Afrikalılar Kültür Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği 18

2.2 İlk Yerleşim Yerleri Geçmişten bugüne Afrika kökenli Türklerin, İç Anadolu, Kuzey Anadolu ya da Doğu Anadolu gibi Türkiye nin diğer bölgeleri yerine, neden ağırlıklı olarak Batı Ege Bölgesi nde yaşadıkları sorusunu tarihi kaynaklar kısmen aydınlatmaktadır. Yazılı kaynaklara göre 19. yüzyılın ikinci yarısında özellikle Batı Anadolu da yabancı sermaye yatırımlarının artması ve kapitalist ilişkilerin yoğunlaşmasıyla birlikte, tütün ve pamuk tarımında çalıştırılmak üzere Afrika dan çok sayıda köle getirildiği belirtilmektedir. Bu yatırımcılar kendilerine gerekli işgücünün büyük bir kısmını Afrika dan getirilen zenci kölelerle karşılıyorlardı. Günümüzde Torbalı, Söke, Ödemiş, Tire, Akhisar gibi Batı Anadolu nun önemli tarım merkezlerinde, bahsedilen süreçte Afrika dan getirilen insanların soyundan gelen çok sayıda aile bulunmaktadır. Örneğin, Torbalı ya bağlı, halkın çoğu zenci olan Subaşı, Naima, Kırba, Hasköy, Tulum, Yeniçiftlik köylerinde yaşayanlar, atalarının köle olarak yaptıkları işi bugün Tariş Pamuk Birliği ne bağlı üreticiler olarak yapmaktadırlar.. Geçen yüzyıl sonunda zencilerin en yoğun yaşadığı kentlerden biri İzmir di. İzmir zencileri Afrika kökenlidir. Osmanlı Devleti zamanında bu insanlar esir satıcıları ya da korsanlık yoluyla Afrika nın çeşitli yerlerinden Osmanlı topraklarına getirilmişlerdir. Esir pazarları yoluyla da kente dağıtılmışlardır. Bu insanlar Padişah Çiftlikleri ve Mısır Hidivi nin sahibi olduğu topraklarda çalıştırılırlardı. Günümüzde özellikle Muğla ve çevresinde yaşayan Afrikalı Türkler bu şekilde buralara getirilmişlerdir. Ayrıca Mustafa Olpak a göre Afrikalı Türklerin bir kısmı da mübadele yoluyla bu topraklara gelmişlerdi. Özellikle Çeşme, Ayvalık, Cunda Adası, Samsun, İzmir ve İstanbul mübadillerin durak noktalarıydı. Bu bölgelere gelen köleler, ya sonradan azat edilmiş ya da hala bir ailenin yanında köle olan kişilerdi. Bu mübadillerin gelme yerleri genellikle Girit, Kıbrıs, Yunanistan dı. Bazıları da kaldıkları ortamdaki kötü koşullardan kaçarak Kemal in topraklarına sığınmak amacıyla gidiyordu. Bu yolla da çok sayıda Afrikalı Türk Anadolu topraklarına gelmiştir. 3. İZMİR DE YAŞAYAN AFRİKALI TÜRKLER 3.1. Yerleşim Yerleri Coğrafi bakımdan İzmir, Anadolu yarımadasının batısında, Ege kıyılarının tam ortasında yer alır. Kuzeyden Balıkesir, doğudan Manisa ve güneyden Aydın illeriyle çevrilidir. Kuzeyden güneye uzunluğu yaklaşık 200 km, batıdan doğuya genişliği 180 km olan ilin yüzölçümü 12.012 km2 dir. Bugün yönetsel bakımdan 28 ilçe ve 595 köyden oluşan İzmir, 19

Osmanlı klasik döneminde yönetim bakımından Anadolu Beylerbeyliği ne bağlıydı. 1811 de yapılan yönetsel düzenlemede, Anadolu Beylerbeyliği eyaletlere ayrılmış ve İzmir, Aydın Eyaleti ne bağlanmıştır. İzmir, 1826 da Yeniçeri Ocağı nın kaldırılmasının ardından yapılan yeni yönetsel bölümlemede merkezi Aydın da olan Aydın Eyaleti ne bağlı kaldı. 1841 de Aydın Eyaleti nin merkezi Aydın dan İzmir e taşındı, ama üç yıl sonra merkez yeniden Aydın a alındı. 1846 da Aydın Eyaleti nin merkezi bir kez daha İzmir e taşındı. 1867 deki düzenlemeyle, merkezi İzmir olan Aydın Vilayeti, İzmir Merkez Sancağı, Aydın Sancağı ve Menteşe (Muğla) Sancağından oluşan bir yönetsel yapıya kavuşturuldu. O dönem için İzmir Sancağının Kuşadası, Çeşme, Tire, Ödemiş, Urla, Foça ve Menemen olmak üzere 7 kazası vardı. 1903 yılına gelindiğinde ise İzmir Sancağının kaza sayısı (Nif/Kemalpaşa, Kuşadası, Çeşme, Tire, Ödemiş, Urla, Foça, Bayındır, Bergama, Menemen, Seferihisar ve Karaburun olmak üzere) 12 ye ulaşmıştı. 24 Geçen yüzyıl sonunda Afrika kökenli Türklerin en yoğun yaşadığı kentlerden biri İzmir dir. İzmir tarih boyunca birçok bakımdan Batı Anadolu nun en önemli kentlerindendir. Kent yüzyıllar boyunca Asya ile Avrupa arasında yapılan ticari faaliyetlerin Akdeniz e açılan kapısı işlevini üstlenmiştir. Ticari gelişmenin paralelinde Osmanlı Devleti nin pek çok kentinde göze çarpmayan farklılıklar İzmir de rahatlıkla fark edilmekteydi.19. yüzyıl sonlarında İzmir de İngiliz, Fransız, İtalyan, Hollanda kökenli Avrupalılar dışında Ermeni, Rum, Yahudi gibi azınlıklar gruplar da yaşamaktaydı. Dilleri, dinleri ve kültürleri birbirinden çok farklı bu insanların oluşturduğu kozmopolit yapı, aynı zamanda renkli bir sosyal yaşamın oluşmasına neden olmuştu. Bu mozaik içinde 19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren siyah tenleriyle zencilerde yerini almıştır. 25 Batı Ege Bölgesi'ndeki Afrika kökenli genç ve yaşlı kuşakların nerelerde yaşadıklarına baktığımızda yerleşim yerlerinin kuşaklar arasında farklılık gösterdiği açıktır. Türkiye genelindeki iç göçün nedenleri ve dönemleri ile Afrika kökenli ailelerin yer değiştirme hareketleri birbirine benzer özellikler göstermektedir. Eski adıyla Tepeköy, yeni adıyla Torbalı ve çevresindeki köylerde geçimlik tarım ve hayvancılık yapan ve görece az tarım arazisine sahip Afrika kökenli ailelerin bir kısmı, sosyal güvencesi olan ücretli bir iş edinebilmek ya da çocuklarının eğitimi için 1970'lerin sonu ile 1980'lerin başında İzmir'in alt gelir gruplarının yaşadığı mahallelere göç etmişlerdir. Benzer nedenlerle Balıkesir/Ayvalık'tan, Aydın/Söke veya Bağarası'ndan ya da Muğla/ Milas, Bafa'dan İzmir'e gelenlerin sayısı da azımsanmayacak düzeydedir. Bunun yanı sıra nüfus hareketliliği sadece İzmir'in 24 Sessiz Bir Geçmişten Sesler, Afrika Kökenli Türk Olmanın Dünü ve Bugünü, Tarih Vakfı,2007,s.12 25 Güneş Günver, Kölelikten Özgürlüğe İzmir de Zenciler ve Zenci Folkloru, Toplumsal Tarih Dergisi, Şubat 1999,s.4. 20