Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü İklim Değişikliği Nedir? Mayıs, 2011
İçindekiler 1. İklim Değişikliği Nedir?... 3 2. Karbon Ayak İzi Nedir?... 7 3. İklim Değişikliği ve Türkiye... 9 4. Kaynakça... 11 Şekiller Şekil 1: Sera Etkisi (Climate-leaders.org)... 3 Şekil 2: Çeşitli Senaryolara Göre Atmosferdeki, Sera Gazlarının Birikimlerinde ve Buna Bağlı Olarak Küresel Ortalama Sıcaklıklarda Öngörülen Artışlar (IPCC, 2007).... 5 Şekil 3: Yağış Rejimlerindeki Düzensizlikler... 5 Şekil 4: Bir Kişinin Tipik Karbon Ayak İzi nin Ölçümü (karbonayakizi)... 8 Tablolar Tablo 1: İklim Değişikliğine Etki Eden İç ve Dış Faktörler (Arıkan, Y. ve Özsoy, G., 2008). 4 Tablo 2: Atmosferdeki Doğal Sera Gazları Birikimlerindeki Değişimler (IPCC, 2007)... 5 Tablo 3: Küresel İklimde Gözlemlenen Başlıca Değişiklikler (IPCC, 2007)... 6 Tablo 4: 21. Yüzyılda Yaşanacak İklimsel Değişikliklerin Olası Etkileri (IPCC, 2007)... 7 Tablo 5: PRECIS Modeli Sonuçlarına Göre, 2071-2100 Döneminde Türkiye'de Beklenen İklimsel Değişiklikler (Demir, 2008)... 11 2
1. İklim Değişikliği Nedir? İklim, en basit ifadeyle, yeryüzünün herhangi bir yerinde uzun yıllar boyunca yaşanan ya da gözlenen tüm hava koşullarının ortalama durumu olarak tanımlanabilir. Yerküre mizin en karmaşık yapılarından birisi olan iklim sistemi; atmosfer, kara yüzeyleri, kar ve buzullar, okyanus ve diğer su kütleleri ve canlılar arasındaki karşılıklı etkileşiminin bir sonucunu yansıtmaktadır. İklim sisteminde yaşanan değişikliklerin temel nedeni, Yerküre nin ışınım dengesinin değişime uğramasıdır. Ortalama koşullarda, Yerküre/atmosfer sistemine giren kısa dalgalı güneş enerjisi ile geri salınan uzun dalgalı yer ışınımının dengede olması beklenmektedir. Yerküre atmosferinin yapısı içerisinde çok küçük miktarlarda bulunan ve doğal sera gazları olarak adlandırılan bazı gazlar (su buharı, CO 2, CH 4, N 2 O ve O 3 ), gelen Güneş ışınımına karşı geçirgen, buna karşılık geri salınan uzun dalgalı yer ışınımına karşı çok daha az geçirgen bir yapıya sahiptir. Böylelikle, sera gazlarının varlığı, Yerküre nin beklenenden daha fazla ısınmasına yol açmaktadır. Sera etkisi olarak adlandırılan ve yüz milyonlarca yıldan beri Yerküre mizin ısı dengesini Şekil 1: Sera Etkisi (Climate Leaders, 2010) düzenleyen bu doğal süreç, Yerküre mizin, bu sürecin bulunmadığı ortam koşullarına göre, yaklaşık 33 C daha sıcak bir ortalama sıcaklığa sahip olmasına yol açmaktadır (Şekil 1). Ancak, Güneş ışınımı ile Yer ışınımı arasındaki bu dengeyi değiştiren herhangi bir etmen, iklim sistemini de etkilemektedir. Bu etmenler, kimi zaman doğal süreçlerle kimi zaman da insan kaynaklı etkinlikler nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Yerküre nin ışınım dengesi; 1. Güneşten gelen ışınımların değişmesi, 2. Yeryüzünden yansıyan ışınım oranının değişmesi, 3. Yeryüzünden uzaya yansıyan uzun dalga boylu ışınımın değişmesi olarak, üç temel zorlamayla değişebilir. 3
Işınımsal zorlamaların artması halinde Yerküre nin ısı enerjisinde artış (ortalama sıcaklıkların artması), ışınımsal zorlamaların azalması halinde Yerküre nin ısı enerjisinde azalma (ortalama sıcaklıkların azalması) beklenmelidir (Tablo 1). Tablo 1: İklim Değişikliğine Etki Eden İç ve Dış Faktörler (Arıkan & Özsoy, 2008) Işınımsal Zorlamalar Güneşten Gelen Işınımların Değişmesi Yeryüzünden Yansıyan Işınım Miktarının Değişmesi Yeryüzünden Uzaya Yansıyan Uzun Dalga Boylu Işınımın Değiş. Yerküre Isı Örnek Süreçler Dengesine Etkisi Yerküre nin yapısı ve Güneş çevresindeki yörüngesindeki farklılıklar (Milankovitch Döngüleri) + / - Güneşte Yaşanan Patlamalar + Atmosferdeki bulutluluk oranının artması - Orman yangınları ve volkanik patlamalar nedeniyle atmosferde aerosol birikiminin artması - İnsan etkinliklerinde kullanılan fosil yakıtlar nedeniyle atmosferde aerosol birikiminin artması - Orman alanlarının tarım, konut ya da sanayi etkinliklerine yer kazandırmak için yok edilmesi + Güneş ışınlarını doğrudan geri yansıtma özelliğine sahip buzul alanlarının eriyerek azalması + Stratosferdeki Ozon Tabakasının incelmesine neden olan Chloroflourocarbon gazlarının (CFC) artması + Orman yangınları ve volkanik patlamalar nedeniyle atmosfere sera etkisi yaratan gazların birikiminin artması + İnsan etkinliklerinde kullanılan fosil yakıtlar nedeniyle atmosferde sera etkisi yaratan gazların birikiminin artması + İnsan etkinliklerine bağlı olarak atmosferdeki sera gazı birikimlerinin değişmesi, bir dizi zincirleme süreci tetiklemektedir. İlk aşamada ortaya çıkan küresel ortalama sıcaklıklarındaki artış, başta yağış rejimlerinde düzensizlikler olmak üzere küresel iklim sistemlerinde çeşitli değişimlere yol açmakta, bu değişimler ise doğal kaynakların varlığını ve dağılımını etkilemekte, bu düzensizlik ise tekrar sosyo-ekonomik yapılara yansımaktadır. Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından 207 yılında tamamlanan 4. Değerlendirme Raporu (AR4) bulgularına göre; enerji, sanayi, ulaşım, tarım, atık, ormancılık ve arazi kullanımı sektörlerinden kaynaklanan toplam 6 temel sera gazının salımı, 1970-2004 arasında %70 artarak 49 milyar ton eş-co 2 düzeyine çıkmıştır. Bu süreçte 1995-2004 dönemindeki yıllık artış hızı, 1970-1994 dönemindeki yıllık artışın 2 katına yaklaşmıştır (Tablo 2). Çeşitli senaryolara göre atmosferdeki sera gazlarının birikimlerinde ve buna bağlı olarak küresel ortalama sıcaklıklarda görülen artışlar beklenenden hızlı bir şekilde gelişmektedir (Şekil 2). Ayrıca, yağış rejimlerindeki düzensizlikler gelecekte su kaynaklarının kullanımında problemler ile karşılaşılmasına yol açabilecektir (Şekil 3). 4
Tablo 2: Atmosferdeki Doğal Sera Gazları Birikimlerindeki Değişimler (Arıkan & Özsoy, 2008) Sera Gazları Sanayi Öncesi Atmosferik Birikim Değeri 2005 Atmosferik Birikim Değeri 1750-2005 Arası toplam Artış Yüzdesi CO 2 280 ppm 379 ppm %35 CH 4 715 ppb 1774 ppb %148 N 2 O 270 ppb 319 ppb %18 Şekil 2: Çeşitli Senaryolara Göre Atmosferdeki, Sera Gazlarının Birikimlerinde ve Buna Bağlı Olarak Küresel Ortalama Sıcaklıklarda Öngörülen Artışlar (IPCC, 2007) Şekil 3: Yağış Rejimlerindeki Düzensizlikler (IPCC, 2007) 5
Tablo 3: Küresel İklimde Gözlemlenen Başlıca Değişiklikler (Arıkan & Özsoy, 2008) Sıcaklık Yağış Rejimi Buzul Bölgeleri - Sanayi Devrimi nden itibaren aletli gözlem kayıtlarında yer alan en sıcak 12 yılın 11 i 1995-2006 yılları arasıda yaşanmıştır. - Küresel ortalama yüzey sıcaklıkları için güncellenen 100 yıllık (1906-2005) doğrusal eğilimin büyüklüğü, 0,74 o C ye ulaşmıştır (0,74 ± 0.18 o C). - Doğrusal ısınma eğilimi, son 50 yıllık dönemde, geçen 100 yıllık dönemin yaklaşık iki katı olmuştur (0.13 o C/10 yıl). - Arktik bölgede 19. Yüzyıldan 21. Yüzyıla ve 1960 lardan günümüze kadar dönemki ısınma, küresel ortalamaların iki katıdır. - Donlu günler ve en soğuk günler sayısı azalmıştır. - Okyanus sularının ortalama sıcaklıkları en az 3000 m derinliğe kadar ısınmıştır. - 1900 den 2005 yılını kapsayan yağış gözlemlerine göre; Kuzey ve Güney Amerika nın doğusunda, Kuzey Avrupa da, Kuzey ve güney Orta Asya da yağışın artıyor, Sahel, Akdeniz Havzası, Güney Afrika ve Güney Asya nın bir bölümünde ise önemli ölçüde azalıyor. - 1970 li yıllardan itibaren tropikler ve subtropiklerde daha şiddetli ve uzun kuraklıklar gözlendi. - Aşırı yağış ve Tropik Siklon olaylarında hissedilir artış gözlemlendi. - Permafrost tabakasının yüzey sıcaklığında 1980 lerden beri gözlenen artış 3 o C dir. - Kuzey Yarı Küre de mevsimlik olarak donan toprakların kapladığı maksimum alan 1900 yılından bu yana yaklaşık %7, ilkbaharda %15 azalmıştır. - 1980 lerden itibaren ilkbaharda karla kaplı alanlar her on yıl için ortalama %2.7, yaz aylarında %7.4 azalmaktadır. Bu çerçevede, günümüzde mevcut uygulamalar çerçevesindeki en iyimser ve en kötümser senaryolar dikkate alındığında, 2100 yılı itibarı ile küresel ortalama sıcaklıkların, Sanayi Devrimi öncesiyle karşılaştırıldığında, 2.7 ile 5.8 o C arasında artabileceği öngörülmektedir. Öngörülen sıcaklık artışlarının, 20. Yüzyılda gözlenen değişikliklerden daha büyük olabileceği ve eski iklim verilerine dayanarak, yüksek bir olasılıkla, son 10.000 yılda görülebilecek en büyük sıcaklık artışı olarak kayıtlara geçebileceği düşünülmektedir (Tablo 4). 6
Tablo 4: 21. Yüzyılda Yaşanacak İklimsel Değişikliklerin Olası Etkileri (Arıkan & Özsoy, 2008) Ekosistemler Gıda Kıyılar Yerleşim Alanları Sağlık Su Kaynakları - Pek çok ekosistemin direnme kapasitesi aşılabilecektir. - 21. Yüzyılın ortalarından itibaren orman alanları ve okyanusların yutak özellikleri ortadan kalkarak iklimsel değişiklikleri hızlandırabilecektir. - Ortalama sıcaklık artışının Sanayi Devrimi öncesine göre 2 o C yi aşması halinde bitki ve hayvan türlerinin %30 u yok olabilecektir. - Orta ve yüksek enlemlerde, bölgesel ölçekte, bazı bitki türlerinde sınırlı verim artışı beklenebilecektir. - Ancak nüfusun daha yoğun olduğu alçak enlemlerde, kurak ve tropik bölgelerde tarım üretiminin ciddi azalarak açlık tehlikesinin artabileceği öngörülmektedir. - Kıyı erozyonu ve insan kaynaklı baskılar nedeniyle kıyı alanlarındaki riskler şiddetlenebilecektir. - 2080 li yıllarda, nüfus yoğunluğunun yüksek olduğu alçak konumlu mega deltalara sahip Asya ve Afrika da etkiler daha da ciddi hissedilecektir. - Kıyı ve nehir deltalarında kurulu, iklimsel değişikliklerden çabuk etkilenebilecek kaynaklara dayalı ekonomi ve sektörler ile hızlı büyüyen kentler, daha fazla etkilenebilecektir. - Yetersiz beslenme, aşırı hava olayları, salgın hastalıklar milyonlarca insanı etkileyebilecektir. - Etkilenme derecesi ise eğitim, halk sağlığı altyapısı ve ekonomik duruma göre farklılık gösterebilecektir. - Buzulların yok olması, kar örtülerinin erimesi nedeniyle dünya nüfusunun 1/6 sının tatlı su kaynakları ciddi oranda azalacaktır. - 2050 itibarı ile yüksek enlemlerde yüzey akışları %30 a varan oranda artarken Akdeniz de dahil olmak üzere, bazı orta enlemlerde su kaynakları %40 a varan oranda azalabilecektir. 2. Karbon Ayak İzi Nedir? Karbon ayak izi, her insanın ulaşım, ısınma, enerji tüketimi veya satın aldığı her türlü ürün neticesinde atmosfere yayılmasına neden olduğu karbon miktarını anlatmak üzere kullanılan bir terimdir. Başka bir ifadeyle, aldığımız her ürün veya gerçekleştirdiğimiz her faaliyet için gerekli olan enerjinin üretilmesi sırasında atmosfere salınan karbon gazı toplamını ifade etmektedir. Doğal süreçlerin etkisinde milyonlarca yıldır devam eden iklim değişikliği, günümüzde insan kaynaklı çevresel kirlilik nedeniyle etkisini ve zararını daha da arttırmıştır. Geçmişten 7
aldığımız temiz ve sağlıklı çevre mirasını gelecek nesillere de gerektiği gibi aktarabilmek için her kişi ve kuruluşa görevler düştüğü de bir gerçektir. Bu çerçevede hem çevre ve iklime karşı duyarlılığımızı göstermek üzere hem de çevre kirliliğine karşı alınan önlemlere somut katkı verebilmek üzere karbon ayak izimizin hesaplanması ve azatlımı konusunda çalışmalar yapmak önemli bir görev haline gelmiştir. Basit kişisel önlemlerle karbon ayak izimizi azaltmak mümkündür. Örneğin ısınma sırasında ev içi sıcaklığını 1 o C daha azalttığımızda yılda en az 300 kg karbondioksitin atmosfere salımını engellemiş oluruz. Aynı şekilde gereksiz yere yanan lambaları söndürerek de en az 250 kg karbondioksitin salımını da engellemiş oluruz. Karbon ayak izi özellikle fosil yakıtlardan elde edilen enerjiye dayalı bir tanım olduğu için karbon ayak izinin azaltılması aynı zamanda enerji tüketiminin azaltılması veya optimizasyonu anlamına gelmektedir. Bu da işletmeler için önemli olan enerji maliyetlerini azaltan döngüyü başlatacak bir önlemler paketiyle mümkün olabilir. Karbon ayak izi çalışması aslında kuruluşlar için yeni bir enerji kullanım kültürünün geliştirilmesi anlamına gelmektedir (Gönençgil, 2008). Her faaliyetin farklı karbon ayak izi olması yanında kişisel yada şirketler bazında yapılan çalışmalarda da farklı etkenlerin hesaplanması gerekmektedir (Şekil 4). 7% 6% 9% 5% 4% 3% 3% Doğal Gaz, Petrol ve Kömür 15% Eğlence ve Tatil Kamu Hizmetleri Elektrik Özel Araç 14% Evsel (binalar, mobilya) Araba İmalatı Tatil Uçuşları Yiyecek-İçecek 12% Giyecek ve Kişisel Etkiler Toplu Taşıma 10% 12% Finansal Hizmetler Şekil 4: Bir Kişinin Tipik Karbon Ayak İzi nin Ölçümü (Karbon Ayak İzi, 2010) 8
Ancak şirketlerde veya imalat yapan fabrikalarda durum farklıdır ve her işletme türü için özel hesaplama yöntemleri mevcuttur. Türkiye genelinde ve dünya çapında birçok tesis veya şirket bu çalışmaları yapmaktadır. Karbon ayak izi çalışmaları, kuruluşların insan kaynaklı küresel ısınma ve iklim değişikliği ile mücadelede üzerine düşen görevlerinin anlaşılması ve gerçekleştirilmesi için geliştirilen bir programa dayanır. Bu çerçevede işveren, çalışan ve 3. şahısların (müşteri, tedarikçi vb.) özellikle iklim süreçlerini etkileyen çevresel sorunlarda nasıl hareket etmeleri konusunda bilinç kazandırmayı hedefleyen bir program olarak yürütülmektedir. Buna göre önümüzdeki yakın dönemde şirketlerin karbon ayak izi sorulur hale gelecektir. Görülen yaklaşımlar çerçevesinde yeni vergiler (karbon vergisi gibi), tedarikte veya alımsatımda kısıtlamalar gündeme gelecektir. Şirketler karbon ayak izini hesaplamak/hesaplatmak zorunda kalacaktır. 3. İklim Değişikliği ve Türkiye İklim değişikliği günümüz temel çevre sorunlarından biridir ve çevrenin hoyratça kullanımından kaynaklanan doğal bir süreçtir. Ancak önemli olan insanların bu sürece ne kadar müdahale ettiğidir. Özellikle çarpık kentleşme, çevre kirliliği, orman alanların tahribi ve doğal yüzeyleri değiştiren her türlü müdahalede insan etkisinin % 100 olduğu bir gerçektir. 2007 yılında yayınlanan İklim Değişikliği Türkiye Ulusal Raporu nda sıcaklık artışlarının özellikle ülkemizin batı kesiminde ağırlık kazandığı vurgulanmaktadır. Çarpık kentleşme, artan çevre sorunları, orman alanlarının kaybı gibi gelişmelerin bu bölgelerde daha fazla olduğu düşünüldüğünde insanların iklim değişikliğine olan etkisi gözler önüne serilmektedir. Bu doğrultuda yapılması gereken, öncelikle çevreye zarar veren alışkanlıkların terk edilmesidir. Dünya ülkelerinin 1992 yılında kabul ettikleri Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ne ait bir protokol olan Kyoto Protokolü ise insanın iklim üzerindeki etkisini azaltacak yükümlülükleri içeren bir sözleşme olarak 1997 yılında oluşturulmuştur. Kyoto Protokolü nde hedef tarafların sera gazı emisyonlarını 2008-2012 döneminde 1990 yılına göre en az % 5 oranında aşağıya çekme taahhütlerini içermektedir. Ancak imza atan ülkelerin birçoğunun azaltmak bir yana bu oranı aştıkları da bilinmektedir. Türkiye bu protokolü 05.02.2009 tarihinde TBMM de kabul ederek taraf olmuştur. Tabi bu noktadan sonra böyle bir azaltım yükümlülüğü de beklenmemelidir. İklimde gözle görülen 9
değişiklikler nedeniyle, 2012 sonrası süreç bu aşamada daha önemli bir hal almıştır. Bu nedenle, 2012 sonrası süreç önceki dönemden farklı bir yaklaşımı da içermektedir. Daha önce iklim değişikliğine neden olan karbon salımı ile mücadele (mitigation=azaltma) kavramı üzerinde yoğunlaşılırken, 2012 sonrası süreçte ortaya çıkacak ve kaçınılmaz olan iklim değişikliğine adaptasyonun nasıl olabileceği değerlendirilmeye başlanmıştır. Bu açıdan su kaynaklarının dikkatli kullanımı, tarım, ulaşım, turizm, kentleşme, sanayi faaliyetleri gibi faaliyetlerde nasıl daha az karbon salımı sağlanabileceği sorusuna cevap aranmaya başlanmıştır. Bir yandan karbon salımını azaltan yeni teknolojiler (özellikle otomotivde) geliştirilmeye çalışılırken, diğer yandan karbon ticareti gündeme gelmiştir. Kyoto Protokolü nün ardından (2012 sonrası) daha da yaygınlaşması öngörülen karbon ticareti ya da Karbon Piyasası nın ise uluslararası sanal ticarette önemli bir yer sahibi olacağı öngörülmektedir. Bugünden itibaren dünyanın önemli ülkelerinin bu süreçte aktif bir şekilde yer almaya başlaması bu tezi desteklemektedir. Dünyada işlevselliği yeni yeni oluşmaya başlayan karbon piyasalarına Türkiye nin de girmesi Kyoto Protokolü nün TBMM de kabul edilmesinden sonra daha sağlam bir zemine oturmuştur. Karbonun adeta altın değerinde olduğu bu pazarların toplam hacmi Dünya Bankası raporlarına göre 2008 yılında 125 milyar dolar olmuştur. Bir açıdan bakıldığında iklim değişikliği küresel şirketler için fırsata dönüşmüştür. Bu anlamda bazı yerli firmalar da uluslararası kuruluşlarla ortak çalışmalara şimdiden başlamış durumdadır. 1941-2003 yılları arası gözlemlere göre, özellikle ilkbahar ve yaz mevsimi minimum (gece en düşük) hava sıcaklıkları, Türkiye nin pek çok kentinde istatistiksel ve klimatolojik açıdan önemli bir ısınma eğilimi göstermektedir. Bu sonuçlar, Türkiye nin sıcaklık rejiminde daha ılıman ve/veya daha sıcak iklim koşullarına yönelik değişiklikler olduğunu ortaya koymaktadır. Bununla beraber, gece hava sıcaklıklarındaki belirgin ısınma eğilimi, küresel ısınmanın genel ve uzun süreli etkisine ek olarak, Türkiye nin hızlı nüfus artışına ve kentsel alanlara yönelik büyük göçe bağlı, yaygın ve hızlı kentleşmenin etkisini de ortaya koymaktadır. Devlet Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından İngiltere Meteoroloji Servisi Hadley İklim Tahmin ve Araştırma Merkezi nin geliştirdiği PRECIS Bölgesel İklim Modeli kullanılarak ve IPCC A2 Senaryosu (küresel ortalama sıcaklık artışı 2-5 o C) temel alınarak yürütülen modelleme çalışmalarında, 2071-2100 döneminde, 1961-1990 dönemine göre olası iklimsel değişikliklere yönelik güncel bulgular ortaya konmuştur (Tablo 5). 10
Tablo 5: PRECIS Modeli Sonuçlarına Göre, 2071-2100 Döneminde Türkiye'de Beklenen İklimsel Değişiklikler (Demir, 2008) Sıcaklıklar - Kıyılar dışında ortalama sıcaklık artışı 5-6 o C arasında, - Yaz aylarında batıda, kış aylarında ise doğuda sıcaklık artışının daha fazla olması, Yağış - Ortalama yağışlarda %40 a varan oranda azalmalar, - Batıda yağış azalması toplam miktar ve %değeri olarak daha yüksek, - Yaz aylarında Orta Anadolu ve Karadeniz de belirgin azalmalar, - Sonbaharda Karadeniz de yağışlarda artış, Kar Kalınlığı - Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu dağlarında kar kalınlığında 300 mm. kadar azalmalar öngörülmektedir. 4. Kaynakça Arıkan, Y., & Özsoy, G. (2008). A dan Z ye İklim Değişikliği Başucu Rehberi, Çok Geç Olmadan Harekete Geçmek İsteyenler İçin. Ankara: Bölgesel Çevre Merkezi REC Türkiye. Climate Leaders. (2010). 2011 tarihinde http://www.climate-leaders.org adresinden alındı Demir, İ. (2008). PRECIS Bölgesel İklim Modeli ile Türkiye için İklim Öngörüleri. IV. Atmosfer Bilimleri Sempozyumu. Gönençgil, B. (2008). Doğal Süreçler Açısından İklim Değişikliği ve İnsan. İstanbul: Çantay Kitabevi. IPCC. (2007). Climate Change 2007: Synthesis Report. Intergovernmental Panel on Climate Change (IPCC), Switzerland. Karbon Ayak İzi. (2010). 2011 tarihinde Karbon Ayak İzi Web Sitesi: http://www.karbonayakizi.com adresinden alındı 11