Washington Mutabakatı ndan İstanbul Kararları na: Nereye doğru gidiyoruz? Prof. Dr. Güven Sak TEPAV İcra Direktörü

Benzer belgeler
Türkiye de işsizler artık daha yaşlı

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler

Türkiye nin nasıl bir büyüme hikayesine ihtiyacı var?

DIŞ EKONOMİK İLİŞKİLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

BAKANLAR KURULU SUNUMU

AB de Yerel ve Bölgesel Yönetimler. Ders 2

Türkiye nin esas gündemi orta gelir tuzağından çıkmak olmalıdır

Ekonomi Bülteni. 15 Haziran 2015, Sayı: 15. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME ( )

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler

BASIN TANITIMI TÜRKİYE DE BÜYÜMENİN KISITLARI: BİR ÖNCELİKLENDİRME ÇALIŞMASI

GENEL DEĞERLENDİRME TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI

SEÇİLMİŞ EKONOMİK GÖSTERGELERLE G20 ÜLKELERİ

G20 BİLGİLENDİRME NOTU

2012 SINAVLARI İÇİN GÜNCEL EKONOMİ ÇALIŞMA SORULARI. (40 Test Sorusu)

F. Gülçin Özkan York Üniversitesi

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır.

Dünya Bankası Finansal Yönetim Uygulamalarında Stratejik Yönelimler ve Son Gelişmeler

Bankacılık sektörü değerlendirmesi ve 2012 yılı beklentileri

Küresel Krizden Çıkış Arayışları: G-20 Zirvesinde Türkiye Ne Yapmalı? Küresel Krizden Çıkış Arayışları: G-20 Zirvesinde Türkiye Ne Yapmalı?

2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ

TÜRKİYE DE E-İHRACAT Fırsatlar ve Sorunlar

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Değerlendirme Notu Sayfa 1

tepav Mart2011 N POLİTİKANOTU Cari Açığın Sebebini Merak Eden Bütçeye Baksın Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

Cari işlemler açığında neler oluyor? Bu defa farklı mı, yoksa aynı mı? Sarp Kalkan Ekonomi Politikaları Analisti

SAĞLIK DİPLOMASİSİ Sektörel Diplomasi İnşası

Sermaye Piyasaları ve Ekonomik Program

Toplum, İktisat ve Çevre Üçgeninde Karar Vermek

Büyüme Rakamları Üzerine Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme. Tablo 1. En hızlı daralan ve büyüyen ekonomiler 'da En Hızlı Daralan İlk 10 Ekonomi

Özet. Gelişen küresel ekonomide uluslararası yatırım politikaları. G-20 OECD Uluslararası Yatırım Küresel Forumu 2015

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2011, No:5

Tuzaktan çıkmak için sanayisizleşmeyi durdurmak gerekmektedir

Banka Kredileri ve Büyüme İlişkisi

Original Sin olgusu ve BRIC-T ülkelerinin Dış finansmana Dayalı Kalkınması. Tahsin BAKIRTAŞ

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

REEL İŞÇİLİK MALİYETİ ARTIŞI 2012'DEN BERİ HIZLANARAK SÜRÜYOR

ÇOK TARAFLI İLİŞKİLER VE AVRUPA BİRLİĞİ NİN GELECEĞİ KONFERANSI. Ümit Özlale

Dünya Ekonomisi. Bülteni. İstanbul Sanayi Odası Araştırma Şubesi. Ekim Dünya Ekonomisine Küresel Bakış 1

Kriz sonrası döneme nasıl bakmak gerekir?

EKONOMİK GÖRÜNÜM MEHMET ÖZÇELİK

IMF, Birleşmiş Milletlerin uzmanlaşmış kurumlarından biri olsa da, kendi tüzüğü, yönetim yapısı ve mali kaynağı vardır.

Büyümeyi Sürdürmek: Yurtiçi Tasarrufların Önemi

Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

Dünya ve Türkiye Ekonomilerinde. Yeni Kalkınma Modeline Doğru

TOBB VE TÜSİAD EMTİA FİYATLARI KONUSUNDA G-20 ÜLKELERİNİN ÖZEL SEKTÖR TEMSİLCİLERİNİ BULUŞTURUYOR

TÜRKİYE DE E-İHRACAT Fırsatlar ve Sorunlar

Toparlanmanın üçte biri tamam ama bir problemimiz var. Sarp Kalkan Ekonomi Politikaları Analisti

Sosyal politika çerçevesi neden önemli?

Yatırım Ortamı Değerlendirme Raporu: Türkiye nin ikinci nesil reform gündeminin tasarımı

AB - Türkiye: Dönüşüm Süreci ve Odalar. Güven SAK İzmir, 18 Temmuz 2005

RUS TÜRK İŞADAMLARI BİRLİĞİ (RTİB) AYLIK EKONOMİ RAPORU. Rusya ekonomisindeki gelişmeler: Aralık Rusya Ekonomisi Temel Göstergeler Tablosu

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği. Dünya da ve Türkiye de Ekonomik Görünüm

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve Milletlerarası Ticaret Odası Değişen Küresel Ekonomi ve Türkiye Toplantısı 7 Mart 2014, İstanbul

Büyüme, Tasarruf-Yatırım ve Finansal Sektörün Rolü. Hüseyin Aydın Yönetim Kurulu Başkanı

2011'de enerji güvenliği meselesine nasıl bakalım?

Türkiye nin 2007 gündemi: Türkiye Ne Zaman Zenginleşecek?

izlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulmuştur. IMF'ye bağlıbirimler: Guvernörler Konseyi, İcra Kurulu, Geçici Kurul, Kalkınma Kurulu

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ocak 2012, No: 20

G-20 AVUSTRALYA DÖNEM BAŞKANLIĞI 4.KALKINMA ÇALIŞMA GRUBU TOPLANTISI 3-5 Eylül 2014

İçindekiler kısa tablosu

Ocak 2015 HALI SEKTÖRÜ Ocak Aralık Dönemi İhracat Bilgi Notu. Tekstil, Deri ve Halı Şubesi İTKİB Genel Sekreterliği 01/2015 Page 1

ZORLUKLAR, FIRSATLAR VE STRATEJĐLER

ÇİN'İN GÜNEY-GÜNEY İŞBİRLİĞİ ATILIMI YRD. DOÇ. DR. MUSTAFA YAĞCI İSTİNYE ÜNİVERSİTESİ

Süreyya Serdengeçti Ankara, 28 Aralık 2007

Stratejik Planlama ve Politika Geliştirmede Katılımcılık

İKTİSADİ GÖRÜNÜM VE PARA POLİTİKASI. 23 Aralık 2015 Ankara

CİGNA FİNANS EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. PARA PİYASASI LİKİT KAMU EMEKLİLİK YATIRIM FONU DÖNEMİ ALTI AYLIK RAPORU

BANK MELLAT Merkezi Tahran Türkiye Şubeleri 2014 II. ARA DÖNEM FAALİYET RAPORU

FİNANS VE MAKROEKONOMİ. Finansal Sistem ve Ekonomik Büyüme. Finansal Krizler ve Ekonomi

DIŞ EKONOMİK İLİŞKİLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ DÜNYA BANKASI PROJELERİ DAİRESİ


Esentepe Mah. Ali Kaya Sok. Polat Plaza A Blok No: 1A/52 Kat 4 Şişli / İstanbul Tel: (0212)

İHRACATTA VE İTHALATTA TL KULLANIMI

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler

MAKALE. Toplumu, 1997 de Suç ve 1998 de Enerji konulu toplantılar, bazı bakanlardan oluşan Destek Forumları nda

Artan Sağlık Harcamaları Temel Sağlık Göstergelerini Nasıl Etkiliyor? Selin Arslanhan Araştırmacı

FON BÜLTENİ Mart 2013 Sayı 8

EURO BÖLGESİ NDE İŞSİZLİK

tepav Tasarruf kamudan başlar Nisan2012 N DEĞERLENDİRMENOTU Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

Finansal Krizler ve Türkiye Deneyimi. Nazlı Çalıkoğlu Aslı Kazdağlı

İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ

Türkiye Ekonomisinde Dönüşüm

FİNANSAL KURUMLAR PARA PİYASASI KURUMLARI

KTTO PROJE, EĞİTİM VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

Güncel Ekonomik Yorum

OECD Ticaretin Kolaylaştırılması Göstergeleri - Türkiye

Zorunlu Karşılıklar ve Diğer Makro-İhtiyati Tedbirler: Gelişmekte olan Ülkeler Deneyimleri Konferansı Açılış Konuşması

Liderler Forumu: Yeni Liderlik Arayışı

SERMAYE PİYASASI KURULU BAŞKANI SN. DOÇ. DR. TURAN EROL UN

Türkiye nin dış ticaret ve yatırım bağlantıları: Güçlü yönler

Güncel BES Verileri. Toplam Fon Büyüklüğü (milyar TL) 49,04. Faizsiz Fon Büyüklüğü (milyar TL) 2,29. Katılım Emeklilik Fon Büyüklüğü (milyon TL)

Transkript:

Washington Mutabakatı ndan İstanbul Kararları na: Nereye doğru gidiyoruz? Prof. Dr. Güven Sak TEPAV İcra Direktörü Esen Çağlar Ekonomi Politikaları Analisti

TEPAV Politika Notu Ekim 2009 Washington Mutabakatı ndan İstanbul Kararları na: Nereye doğru gidiyoruz? 1. Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu nun (IMF) İstanbul da gerçekleştirilen 2009 Yıllık Toplantıları, İstanbul Kararları ile noktalandı. İstanbul Kararları dünyamızın gördüğü ilk küresel iktisadi krizin, Dünya Bankası ve IMF nin çalışma biçimini ve yaklaşımını kalıcı bir biçimde değiştirmekte olduğunun da altını çizdi. IMF web sitesine İstanbul Kararları ile ilgili olarak yerleştirilen dokümana bakarak, eski belgelerde sıkça rastlanan rekabet kelimesinin yerini işbirliği kelimesinin aldığı gözlemini yapabilmek mümkün görünüyor. Peki, İstanbul Kararları ile ortaya konulan niyeti nasıl değerlendirmek gerekir? Bu niyeti gerçekleştirmek mümkün müdür? IMF nin yapısında gelişmekte olan ülkelerin oylarının artırılması İstanbul kararlarına yansıyan niyeti gerçeğe dönüştürmeye yeter mi? Türkiye meseleye nasıl yaklaşmalıdır? Bu politika notu gündemdeki bu sorulara ışık tutmayı amaçlamaktadır. 2. Bir soruyla başlarsak; İstanbul Kararları, John Williamson un 1980 lerin sonunda Washington Mutabakatı olarak adlandırdığı küreselleşme sürecinin eski işleyiş biçimini ve ekonomi politikaları paradigmasını değiştirdi mi?1 Henüz değil. Buna göre, 2008 krizinden önce, küreselleşme sürecine uyum sağlamaya çalışan çevre ülkelerine merkezden önerilen politika çerçevesi İstikrarı sağla, Özelleştir, Serbestleştir ( Stabilize, Privatize, Liberalize ) komutları ile özetlenebiliyordu. Neoliberal iktisadi düşünceden beslenen bu yaklaşım bazı sorunları da içinde barındırıyordu. Birincisi, komutların merkezden çevreye tek yönlü olarak iletilmesi ve küreselleşme sürecinin yönetişim yapısında demokratik açıdan bir katılımcılık sorunu bulunmasıydı. Bunun da ötesinde, söz konusu küresel sistem büyük ölçüde ikinci dünya savaşında galip gelen tarafların çıkarlarını ve isteklerini yansıtıyordu. İkincisi ise iletilen tavsiyelerin esas olarak piyasaların serbestleştirilmesi üzerine inşa edilmesi ve piyasalara kamu müdahelesinin bağlam ne olursa olsun her durumda asgaride tutulmaya odaklanılmasıydı. Üçüncüsü ise tavsiye edilen büyüme reçetesinin her yerde aynı olmasıydı. Hâlbuki ülkeler farklı farklıydı. 1990 lı yıllardaki krizlerin ardından söz konusu Washington Mutabakatı yaklaşımındaki sorunlar sıkça sorgulanmaya başladı. Örneğin, 2005 tarihli Dünya Bankası nın 1990 ların Ekonomik Büyümesi: 10 Yıllık Reformlardan Alınan Dersler 2 raporu tam da bunu yapıyordu; küreselleşme sürecinin başlıca muhafızları sürecin gidişatından rahatsızlıklarını dile getiriyorlardı. Ancak öte yandan 2002-2007 döneminde tüm dünyada yaşanan tempolu ekonomik büyüme, 1 Bkz. Williamson, John (1989) What Washington Means by Policy Reform, Latin American Readjustment: How Much has Happened içerisinde düzenlenmiştir, Institute for International Economics, Washington. 2 Bkz. Dünya Bankası (2005) Economic Growth in the 1990s: Learning from a Decade of Reforms, Dünya Bankası, Washington. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Politika Notu Sayfa 2

küresel sistemdeki yapısal bozuklukların maskelenmesine neden oldu. Sistemin reforme edilmesi tartışmalarının yeniden alevlenmesi ise 2008 küresel kriziyle beraber geldi. 3. Sorunlu küresel sisteme yönelik eleştirileriyle tanınan Dani Rodrik, Dünya Bankası nın yukarıda vurgulanan raporu üzerine yazdığı, Ocak 2006 tarihli Güle güle Washington Mutabakatı, Hoşgeldin Washington Kafa Karışıklığı başlıklı makalesinde3, esas olarak, ortada zaten Washington mutabakatı kalmadığını, artık meselenin onun yerini neyin alacağının belirlenmesi olduğunu söylüyordu. İşte aradan geçen bir küresel kriz, bir dizi G-20 toplantısı ve geçtiğimiz günlerde İstanbul da IMF başkanı tarafından açıklanan İstanbul Kararları ortadaki tartışmayı açıklıkla görmemizi sağladı. Tüm bunlar neticesinde küreselleşme sürecinin geleceğine ve yönetişimine dair yeni yaklaşımın nasıl şekilleneceği belirginleşmeye başladı. 4. Bugün ortadaki tartışmada 2008 krizi dersleri son derece belirleyici bir rol oynamaktadır. O nedenle, öncelikle, 2008 krizinden küreselleşme süreci açısından nasıl bir ders çıkarmak gerekir? sorusu üzerinde durmakta fayda vardır. Birinci çıkan ders, krizin kaynağı ve yayılma biçimi arasındaki farkların birbirine karıştırılmaması gerektiği gerçeğiyle ilgilidir. 2008 krizi bugünlerde yeniden ve yoğunlukla tartışılmaya başlandığı gibi küresel finansal dengesizliklerinden, ABD nin yüksek cari işlemler açığı ve düşük tasarruf oranı ile Çin in cari işlemler fazlası ile yüksek tasarruf oranının yol açtığı dengesizliklerden, kaynaklanmış bir kriz değildir. 2008 krizi, gelişmiş ülkelerin finansal piyasalarındaki düzenleme boşluklarından kaynaklanmıştır. Sonuç itibariyle, dünyamızın ilk küresel krizinin kaynağı çevre ülkeler değil, merkez ülkelerdir. 5. İkinci çıkan ders küresel krizin sonuçlarıyla ilgilidir. Krizin kaynağı gelişmiş ülkeler olsa da faturasını özellikle artan işsizlik boyutuyla tüm ülkeler birlikte ödemektedir. Gelişmiş ülkelerdeki kamu düzenlemesi zafiyetinin yol açtığı hasara yalnızca gelişmiş ülkelerde yaşayanlar değil, gelişmekte olan ülkelerde yaşayanlar da katlanmak zorundadırlar. Küresel ticaret ve finansal akımlarının ani duruşu nedeniyle işsizlik küresel bir sorun haline gelmiş ve yoksulluk artmaya başlamıştır. 6. Üçüncü ders ise kriz sonrasındaki IMF ve Dünya Bankası politikaları ile ilgili bir tespittir. Özellikle IMF kriz sonrasında hızlı bir biçimde gelişmekte olan ülkelerdeki hasarı telafi etmek üzere devreye girmiştir. Küresel sisteme verilen hasar gelişmiş ülkelerden kaynaklandığına göre, telafi mekanizmasının finansmanının da gelişmiş ülkeler tarafından sağlanmasını beklemek gerekir. Özellikle IMF bu çerçevede öncü bir rol oynayarak bozulan dengelerin yol açtığı hasarın telafisine çalışmıştır. Yapılanlar yeterli değildir ama çalışma doğru yöndedir. IMF bu bağlamda hem övgüyü hem de eleştiriyi haketmektedir. IMF kriz sonrasında zarar görenlerin telafisi için, en zor durumdaki ülkelere yönelik olarak, hızla devreye girdiği için kutlanmayı hak etmekle birlikte, gelişmiş ülkelerdeki düzenleme zafiyeti ile ilgili olarak gereken tedbirleri zamanında almadığı ya 3 Bkz. Rodrik, Dani (2006) Goodbye Washington Consensus, Hello Washington Confusion, Journal of Economic Literature. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Politika Notu Sayfa 3

da alamadığı için de eleştirilmelidir. Yaşanmış olan küresel kriz, göz göre göre biriken risklerden kaynaklandığına göre IMF ve diğer uluslararası kuruluşların performansı açısından bir kara leke olarak değerlendirilmelidir. 7. Yukarıdaki eleştiride dikkate alınması gereken iki husus vardır: Birincisi, IMF ve uluslararası küresel kuruluşlar gelişmekte olan ülke ekonomilerinde biriken risklere karşı fazlasıyla duyarlı davranırken, gelişmiş ülke ekonomilerinde biriken risklere karşı daha müsamahakâr davranmaktadırlar. İkincisi, IMF ve diğer uluslararası kuruluşlar biriken riskleri tespit edip, üzerine gitmeye kalksalar bile, gelişmekte olan ülkelere diş geçirebilirken, gelişmiş ülkelere önerdiklerini uygulatabilme gücüne sahip değildirler. Böyle bir asimetrik güç ve etki yapısı ise küresel sistemde önemli bir dengesizlik yaratmakta ve krizlerin çıkma ihtimalini arttırmaktadır. 8. IMF ve diğer uluslararası kuruluşların gelişmiş ülkelerdeki ekonomi yönetimleri karşısında güçsüz kalmalarının nedeni, söz konusu kuruluşların yönetişim yapılarıyla ilgilidir. Mevcut yönetişim yapısının temelinde bu tür kuruluşların finansman biçimi ve o finansman biçimini yansıtan oy hakları yatmaktadır. Son çözümlemede, parayı verenin düdüğü çalması her ne kadar hazinse de, bu durum Washington Mutabakatı nın da temelidir. Washington Mutabakatı ile önü açılan küreselleşme süreci yirminci yüzyıla özgü bir yönetişim anlayışını yansıtmaktadır. Geçmiş dönemde IMF ve diğer uluslararası kuruluşlar, küreselleşme sürecine uyum sağlama kararı veren ülkelerin iktisat politikası koordinasyonunu üstlenmişler ve büyük ölçüde şekillendirmişlerdir. 9. Şimdi ise, küreselleşmenin yer kürenin önemli bir bölümünü birbirine bağladığı yirmibirinci yüzyılda, edinilen olumlu olumsuz tüm bu tecrübelerin de ışığında, daha katılımcı ve demokratik bir küreselleşme anlayışına ihtiyaç olduğu açıklıkla görülmektedir. Geçmiş dönem politikalarının başarısı artık yeni bir yönetişim anlayışını zorunlu kılmaktadır. 2008 krizi bu zorunlu değişim sürecini yalnızca hızlandırmaktadır. IMF ve diğer uluslararası kuruluşlar, önümüzdeki dönemde, sadece çevre ülkelerde değil, merkez ülkelerin iktisat politikası koordinasyonunda da aktif bir rol üstlenmelidirler. 2008 krizi benzeri krizlerin önlenmesinin ön koşulu budur. G-20 platformu ile denenmekte olan model de aslen bu yeni yaklaşımın ilk emaresi olarak görülmelidir. İstanbul Kararları işte bu yeni küreselleşme anlayışının işaretlerini içinde barındırmaktadır. Ancak işaretlerin henüz yeterli olmadığının altı çizilmelidir; bugün sözler kadar eyleme de ihtiyaç duyulmaktadır. 10. IMF nin karar alma süreçlerinde daha demokratik bir yapıya yönelmesi esasen küresel ekonomiden ülkelerin aldığı payın değişmesinin sonucudur. 1970 lerin ilk yarısında Fransa, Almanya, Japonya, ABD ve Birleşik Krallık tarafından yapılan görüşmelere, 1975 te İtalya ve Kanada nın, 1977 de ise Avrupa Birliği temsilcisinin de katılımıyla oluşan G-7 nin 1980 lerden günümüze toplam üretimi bu küresel değişimi göstermektedir. G-7 ülkelerinin dünya üretiminden aldığı payın 1980'lerde yüzde 76 düzeyinden, 2008 de yüzde 68 düzeyine gerilemiş olması, dünya ekonomisinin daha büyük bir kısmını temsil eden G-20 platformunun önemini arttırmıştır (Bkz. Tablo 1). Mesela, 2008 de G-7 üyelerinden Japonya ve Avrupa Birliği üretimdeki paylarını kaybederken, G-20 üyesi ülkelerinden olan Güney Kore, Çin, Hindistan ve Türkiye Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Politika Notu Sayfa 4

paylarını 1980 den bu yana artırabilmişlerdir. ABD ise 2008 yılında ancak 1980 deki üretim payını muhafaza edebilmiştir. Bu yüzden önümüzdeki dönemde, yeni sistemin başarı göstergesi IMF ile G-20 platformu arasında bir koordinasyon ve istişare mekanizmasının operasyonel hale gelmesi olacaktır. Tablo 1. Üye Ülkelerin Dünya Üretiminden aldığı Pay 1980 1990 2000 2005 2008 G-7 76.0% 76.5% 73.8% 71.0% 68.3% G-20 87.7% 90.3% 89.8% 89.1% 88.5% Avrupa Birliği 29.1% 28.1% 26.4% 25.2% 24.5% ABD 28.8% 29.2% 30.5% 29.9% 28.8% Japonya 15.7% 17.0% 14.6% 13.6% 12.8% Çin 1.0% 1.8% 3.7% 5.2% 6.5% Güney Kore 0.7% 1.2% 1.7% 1.8% 1.9% Hindistan 0.9% 1.1% 1.4% 1.8% 2.0% Türkiye 0.6% 0.8% 0.8% 0.9% 1.0% Kaynak: Dünya Bankası Dünya Kalkınma Göstergeleri, TEPAV hesaplamaları 11. Bu çerçevede, IMF içinde oy dağılımının gelişmekte olan ülkeler lehine değiştirilmesi olumlu yönde atılmış ancak yetersiz bir ilk adımdır. Oy dağılımının uzun tartışmalardan sonra değiştirilmesi yapılması gerekenin anlaşılmakta olduğuna işaret etmektedir. Ancak bu kurumların karar alma süreçleri tam anlamıyla demokratikleştirilmedikçe ve bu tür kurumlar gelişmiş ülkelerden de bağımsızlaştırılmadıkça çözüm yolunda hızlı adımlar atabilmek mümkün olmayacaktır. IMF ve diğer uluslararası kuruluşlar birer küresel bağımsız idari otorite hüviyetine kavuşturulmalı ve karar alma süreçleri gelişmiş ülkelerin birebir denetiminden çıkarılmalıdır. G- 20 platformunun demokratik bir karar alma mekanizması olarak IMF nin hali hazırdaki başlıca istişare organı olan Uluslararası Para ve Mali Komitesi (IMFC) nin yerini alması, IMF nin yeni üstlenmek istediği rolün meşruiyeti açısından son derece önem taşımaktadır. 12. İstanbul kararları işte tam da bu çerçevede değerlendirilmelidir. İstanbul Kararları, 2008 krizinden doğru derslerin çıkarılmakta olduğunu göstermektedir. İstanbul Kararları dört ana başlık altında toplanmaktadır. Birincisi, IMF nin görev tanımı yeniden ele alınmıştır. Buna göre, IMF bundan sonra uluslararası iktisat politikası koordinasyonunda çok daha geniş bir alanı izleyecektir. Küresel istikrarı korumak üzere makroekonomik ve finansal piyasalara yönelik politikalar daha yakından takip edilecektir. 13. İstanbul Kararlarında öne çıkan ikinci politika meselesi, IMF nin uluslararası finansmandaki rolünün geliştirilmesidir. Burada IMF nin eski fonlama mekanizmalarının yanı sıra, fazla şarta bağlı olamayan esnek kredi imkânının (flexible credit line) geliştirilmesi ve ülkelere en son kredi kaynağı (lender of last resort) olarak sigorta işlevi üstlenilmesi konuları gündemdedir. IMF özel fon akımlarının azalmasından doğan boşluğu doldurmak üzere yöntemler geliştirmeye çalışmaktadır. Dikkat edilirse yapılmaya çalışılan yalnızca geçiş dönemi tedbiri almak değil, küreselleşme sürecinde rezerv biriktirme maliyetinin azaltılması olduğu görülmektedir. Açıktır ki Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Politika Notu Sayfa 5

küresel fon akımlarındaki ani duruşlara karşı bir sigorta olarak rezerv biriktirilmesi, hem gelişmekte olan ülke fonlarının az getiri ile değerlendirilmesine yol açarak kaynak israf ettirmekte hem de küresel finansal dengesizliklerine katkıda bulunmaktadır. 14. Üçüncü politika kararı ise uluslararası iktisat politikalarının çok taraflı biçimde izlenmesidir. G- 20 nin önerisi doğrultusunda IMF ulusal politikaların karşılıklı değerlendirlmesi için bir mekanizma inşa edecektir. Bu çerçevede, küresel politika koordinasyonu konusunda, ulusal otoritelerin almakta oldukları tedbirler hakkında geniş bir farkındalığı oluşturabilmek eskisine göre daha kolay olacaktır. Ancak buradaki ödevin mekanizması da daha ayrıntılı olarak tanımlanmayı beklemektedir. Gidiş, istikrar odaklı küresel politika koordinasyonuna doğrudur. Bu durum IMF nin demokratikleştirilmesi ve bağımsızlaştırılması meselesini son derece önemli kılmaktadır. IMF nin bu işlevi yerine getirmesinin ön koşulunun ise demokratik meşruiyetini tesis etmesi olduğu unutulmamalıdır. 15. İstanbul Kararlarında üzerinde durulan dördüncü husus ise IMF nin yönetişim yapısının gözden geçirilmesidir. Burada esas katılımcılık ve IMF nin yönetişi yapısının demokratikleştirilmesidir. Yeni piyasa ekonomileri ile gelişmekte olan ülkelerin IMF içindeki söz hakkının, karar alma sürecine katılım imkânlarının genişletilmesi söz konusudur. G-20 de alınan kararlar çerçevesinde, IMF içinde pay dağılımının, Ocak 2011 e kadar, merkezden çevreye doğru genişletilmesi bu çerçevede kararlaştırılmıştır. Bu doğrultuda, IMF içinde çevre ülkelerin payı yüzde 5 artarken, merkez ülkelerin payı kaçınılmaz olarak kısıtlanacaktır. 16. IMF ve diğer uluslararası kuruluşların yeni bir yönetişim yapısına kavuşturulması meselesi yalnızca 2008 krizi derslerinin bize öğrettiği bir gereklilik değildir; aynı zamanda G-20 Pittsburgh toplantısı kararları ile İstanbul Kararlarının IMF ye yüklediği yeni görev için gereken meşruiyeti sağlamak için bir zorunluluktur. Dört ana başlık altında toplanabilecek olan İstanbul Kararları uluslararası kuruluşların yönetişim yapısının değiştirilmesini, bu kurumların demokratikleştirilmesini ve karar alma süreçlerinin gelişmiş ülkelerden bağımsızlaştırılmasını bir zorunluluk haline getirmektedir. İstanbul Kararları, 2008 krizinden, kapsamlı ve doğru politika derslerinin çıkarılmakta olduğunu göstermektedir. Türkiye, G-20 de bu kararların takipçisi olmalıdır. Türkiye benzeri ülkelerin sesleri ne kadar yüksek çıkarsa, küreselleşme sürecinin ve de IMF nin meşruiyeti o kadar artmış olacaktır. İstanbul Kararları hem küresel sistemin geleceği hem de Türkiye nin yeni küresel sistemdeki yeri açısından son derece önemlidir. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Politika Notu Sayfa 6