görevlisi olarak girdi. Burada başladığı doktora çalışmasını 1946'da gittiği



Benzer belgeler
Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

T.C. YALOVA ÜNİVERSİTESİ Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı. İÇ KONTROL ve RİSK YÖNETİMİ 1 İÇ İÇ KONTROL

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ İSLÂMÎ İLİMLER FAKÜLTESİ LİSANS PROGRAMI 1. Yıl / I. Dönem Ders. Kur'an Okuma ve Tecvid I

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

AKADEMİK YILI

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ,

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4. Ders Bilgileri. Ön Koşul Dersleri

T.C. BİLECİK ŞEYH EDEBALİ ÜNİVERSİTESİ İSLAMİ İLİMLER FAKÜLTESİ İSLAMİ İLİMLER BÖLÜMÜ EĞİTİM-ÖĞRETİM PROGRAMI

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Yard.Doç. Aralık 2000 İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi. Doktora Ekim 1998 M.Ü.S.B. E. Temel İslam Bilimleri Hadis Anabilim Dalı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

T.C. RECEP TAYYİP ERDOĞAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ENSTİTÜ KURULU TOPLANTI TUTANAĞI

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

Fakülte Kurulunun tarih ve 2018/02 1 sayılı karar eki İSTANBUL 29 MAYIS ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İSLAM VE DİN BİLİMLERİ FAKÜLTESİ

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

BAYRAM DALKILIÇ, HÜSAMETTİN ERDEM,

Avrupa İslam Üniversitesi İSLAM ARAŞTIRMALARI. Journal of Islamic Research البحوث االسالمية

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS DERSLERİ DERSİN KODU VE ADI TEZ 5000 Yüksek Lisans Tezi TİB 5010 Seminer UAD 8000 Uzmanlık Alan

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Üniversitemiz Senatosunun tarih ve 2018/19 2 sayılı karar eki

HİTİT ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ 2007 VE SONRASI MÜFREDAT PROGRAMI AKTS KODU

1-Anlatım 2-Soru ve Cevap 3-Sunum 4-Tartışma

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Tefsir II ILH

Üniversitemiz Senatosunun tarih ve 2018/19 2 sayılı karar eki

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ÇAĞDAŞ DİNİ AKIMLAR İLH

HAKKARİ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ İLAHİYAT LİSANS MÜFREDAT PROGRAMI

T.C. KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ İlâhiyat Fakültesi Dekanlığı. REKTÖRLÜK MAKAMINA (Öğrenci İşleri Daire Başkanlığı)

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FIKIH I İLH

TARİHTE İSLAM BİLİM GELENEĞİ

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Din Öğretimi Genel Müdürlüğü İMAM HATİP VE ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ TEFSİR OKUMALARI DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Sosyal Bilimler Enstitüsü

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

2.SINIF (2013 Müfredatlar) 3. YARIYIL 4. YARIYIL

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

YENİ BİR İSLAM MEDENİYETİ TASAVVURU İÇİN FELSEFEYİ ANADOLU DA YENİDEN YURTLANDIRMAK PROJESİ

Goldziher. Goldziher ve Hadis. Hadis. Hüseyin AKGÜN. Hüseyin AKGÜN Goldziher ve Hadis. Hüseyin AKGÜN

Ýslâm Ahlak Teorileri (Ethical Theories in Islam)

Tahsin Görgün-Yayınlar ve Çalışmalar 1. Tahsin Görgün (Kısa Özgeçmiş)

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ Eğitim Öğretim Yılı 1.ve 2.Öğretim (2010 ve Sonrası) Eğitim Planları HAZIRLIK SINIFI (YILLIK)

Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl. Lisans İLAHİYAT ERCİYES Üniversitesi Y. Lisans Sosyal Bilimler Enstitüsü ANKARA Üniversitesi 1989

SOSYOLOJİSİ (İLH2008)

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KURAN IKUMA VE TECVİD II İLH

T.C. RECEP TAYYĠP ERDOĞAN ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ TEMEL ĠSLAM BĠLĠMLERĠ ANABĠLĠM DALI YÜKSEK LĠSANS DERSLERĠ DERSĠN KODU VE ADI

USUL/FIKIH TARTIŞMALARI

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ Eğitim-Öğretim Yılı 1.ve 2. Öğretim Eğitim Planları

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Nihat Uzun, Hicrî II. Asırda Siyaset-Tefsir İlişkisi, Pınar Yay., İstanbul, 2011, 302 s.

ÖZGEÇMİŞ HARRAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ HARRAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

İçindekiler. Kısaltmalar 13 GİRİŞ I. ÇALIŞMANIN KONUSU VE AMACI 15 II. İÇERİK VE YÖNTEM 16 III. LİTERATÜR 17

T.C. YALOVA ÜNİVERSİTESİ Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı. İÇ KONTROL ve RİSK YÖNETİMİ 2 İÇ RİSK YÖNETİMİ

İslam hukukuna giriş (İLH1008)

DEÜ İLAHİYAT FAKÜLTESİ ÖĞRETİM YILI BAHAR YARIYILI İLAHİYAT BÖLÜMÜ I. SINIF I. & II. ÖĞRETİM BÜTÜNLEME SINAV TAKVİMİ

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI

ESOGÜ İLAHİYAT FAKÜLTESİ HAZIRLIKLI İLAHİYAT 2010 YILINDAN İTİBAREN UYGULANAN PROGRAM DERSLERİ I.ÖĞRETİM I. DÖNEM

İSLAM FELSEFESİ: Tarih ve Problemler Editör: M. Cüneyt Kaya. ISBN sayfa, 45 TL.

İLAHİYAT FAKÜLTESİ I. VE II. ÖĞRETİM HAZIRLIKSIZ İLAHİYAT MÜFREDATI

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

T.C. RECEP TAYYİP ERDOĞAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ENSTİTÜ KURULU TOPLANTI TUTANAĞI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Altın Ayarlı İslâmi Finans

KATILIM BANKALARI Tespitler, Tenkitler, Teklifler

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KURAN OKUM VE TECVİD VIII İLH

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DİNLER TARİHİ I İLH Yüz Yüze / Zorunlu / Seçmeli

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KURAN OKUMA VE TECVİD IV ILH

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

KTÜ RİZE İLAHİYAT FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM VE ARAŞTIRMA FAALİYETLERİNE İLİŞKİN RAPORDUR.

17 AĞUSTOS ETKİNLİKLERİ VE YAPILAN ANKET ÇALIŞMALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ. Abdullah İNCİR İnşaat Mühendisi

Moro Müslümanları Üzerine 99 KENDİ LİDERİNİN KALEMİNDEN BANGSAMORO MÜCADELESİ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

İZMİR KENT SORUNLARININ ÇÖZÜMÜNDE YAYGIN VE KURUMSAL EĞİTİMLERİN ÖNEMİ. Ali ÖZDERE Makina Mühendisi

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ. Şahin, Harun, Verb + Preposition Idioms in the Surah of Yusuf in the Qur an

Hafta Konu Ön Hazırlık Öğretme Metodu

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS İslam Tarihi II ILH

Transkript:

FAZLULLAH b. RÜZBiHAN FAZLULIAH b. RÜZBİHAN L (bk. H UNCİ, Fazlullah b. Rôzbihiin). _j L FAZLURRAHMAN (.:.--) IJ..;.! ) (1919-1988) Pakistanl ilim ve fikir adam. Pakistan n kuzeybatsnda yer alan Hezare şehrinde dindar bir ailenin çocuğu olarak 21 Eylül 1919'da dünyaya geldi. Babas Mevlana Şehabeddin Diyübend Darülulümu mezunu olup Reşfd Ahmed Gangühf, Şeyhülhind Mevlana Mahmud Hasan gibi tannmş alimlerden ders alarak geleneksel İslami ilimlerde öğrenim görmüş olmakla birlikte, çağdaş eğitimi dini açdan sakncal bulan gelenekçi alimterin aksine islam'n çağdaş gelişmelerle hesaplaşmas ve böylece rekabet gücü kazanmas gerektiğini savunuyordu. Fazlurrahman ilk öğrenimini, Pakistan'da "ders-i nizamf" diye bilinen medrese eğitimi şeklinde babasnn yannda gördü. Kendi ifadesine göre yenilikçi bir fikir adam olarak yetişmesinde babasnn önemli katklar oldu (İslami Araştrmalar, IV 1 4, s. 227). On yaşnda iken Kur'an' ezberledi. Daha sonra babasnn teşvikiyle modern eğitime yöneldi; 1933'te, o zaman "üniversiteler ve bahçeler şehri" olarak bilinen Lahor'a yerleşen ailesinin yannda yüksek öğrenime başlad ; bir yandan da babasndan İslami ilimler sahasndaki tahsiline devam etti. 1940'ta Pencap Üniversitesi'nin Arapça bölümünden mezun olduktan sonra ayn üniversitede lisans üstü öğrenimine başlad. Arapça'ya olan hakimiyeti ve ders-i nizarn eğitimi sayesinde İsla mi ilimlerle münasebetini daha da geliştirdi. 1942'de yüksek lisansn tamam- 280 Fazlurrahman _j ladktan sonra ayn üniversiteye araştrma görevlisi olarak girdi. Burada başladğ doktora çalşmasn 1946'da gittiği İngiltere'de sürdürdü ve Oxford Üniversitesi'nde İ bn Sina'nn en-necdt adl eserinin "en-nefs" bölümü üzerinde çalşt. Amac, uzun bir geçmişten beri ihmal edilen İslam felsefesi alannda uzmanlaşmakt. Tez konusu olan "en Nefs"in tahlilini ve İngilizce tercümesini daha sağlkl şekilde yapabilmek için Grekçe ve Latince'yi, Bat felsefesini kaynaklarndan takip edebilmek için de Franszca ve Almanca'y öğrendi. 1949'da bitirdiği Avicenna's Psychology adl doktora tezi yaymlanmştr (Oxford 952). Fazlurrahman 19SO'de İngiltere'nin Durham Üniversitesi'ne öğretim üyesi olarak tayin edildi. Burada İran kültür ve medeniyetiyle İslam felsefesi okutmaya başlad. 1958 ylna kadar süren bu dönemde çalşmalarn İslam felsefesi üzerinde yoğunlaştrd. Bu sralarda en çok ilgisini çeken düşünürler Ebü'I Hasan el-eş'arf, Farabf, İbn Sina ve Gazzalf oldu. im çalşmatarnda önemli bir dönem saylabilecek olan 1958'de İngiltere'den Kanada'ya giderek Montreal' deki McGill Üniversitesi Institute of lslamic Studies'de İslami ilimler doçenti olarak yeni görevine başlad. Eserlerinin kronolojik listesinden de anlaşlacağ gibi (Açkgenç, İslami Araştrmalar, N 1 4, s. 248-252) klasik İslam felsefesindeki çalşmalarna ara vererek günümüz İslam dünyasnn meselelerine yöneldi. Nitekim klasik dönem İslam felsefesiyle ilgili çalşmalarnn son ürünü olan Prophecy in Islam adl eserini bu tarihte yaymlamştr. Fazlurrahman bu kitapta İslam düşüncesindeki peygamberlik anlayşn tamamen felsefi bir yaklaşmla ele ald ve Farabf, İbn Sina. İbn Hazm. Gazzalf, Şehristanf, İbn Teymiyye, İbn Haldün gibi ilim ve fikir adamlarnn bu hususu nasl anladklarn ortaya koydu. McGill Üniversitesi'ndeki görevine 1961 'e kadar devam eden Fazlurrahman, günümüz İslam toplumunun meselelerini daha yakndan tanmak amacyla ayn yl Pakistan hükümetinin davetini kabul ederek ülkesine döndü ve Karaçi'de İslami Araştrmalar Enstitüsü'nde bir yl misafir profesör olarak ders verdi. Böylece 1961 yl onun hayatnda önemli bir dönüm noktas oldu; çünkü bu tarihten sonra ilmi metodolojisinin ürünlerini almaya başlayacakt. Nitekim bu tarihten sonra yaymladğ makale ve kitaplar ince le ndiğinde hemen hemen bütün çalşmalarnn İ slam toplumunun güncel meseleleriyle ilgili o l duğu görülür. Fazlurrahman 1962 ylnda İslami Araştrmalar Enstitüsü'nün genel müdürlüğüne tayin edildi ve bu görevini 1968'e kadar sürdürdü. Bu srada enstitünün yaymlamakta olduğu Islamic Studies dergisinin başeditörlüğünü de yapt. 1961-1968 yllar arasnda neşrettiğ i yirmiden fazla makale ve iki kitap buradaki çalşmalarnn ürünüdür. 196S'te baslan Islamic Methodology in History adl eseri hadis, sünnet ve fkh alanlarnda yeni anlayşlarla ictihad yapmann önemini vurguluyordu. Yine bu dönemde neşredilen Islam adl eseri (London- New York 1966) İ slam düşünce tarihiyle adeta hesaplaşyordu. Bu yüzden eser Pakistan'da büyük bir infial uyandrd. Aslnda Fazlurrahman bir yandan ilmi faaliyetlerini sürdürüyor, bir yandan da dönemin devlet başkan Eyyüb Han'n danşmanlğn yapyor ve böylece Pakistan'n toplumsal yönden şekillenmesine katkda bulunuyordu. Ancak dönemin baz siyaset adamlar, Eyyüb Han üzerinde büyük etkisi olan Fazlurrahrrian' hedef seçerek Islam adl kitabnda sarfettiği bir cümleden dolay 10.000 rupi ödül koyarak katlini istediler. Bunun üzerine Fazlurrahman Pakistan' terkedip Amerika'ya gitti ve California Üniversitesi'nde bir dönem ders verdikten sonra 1969 Eylülünde Chicago Üniversitesi'nde İslam düşüncesi profesörü olarak göreve başlad. 26 Temmuz 1988' de vefat edinceye kadar bu üniversitede akademik faaliyetlerinin yannda çevresinde toplanan öğrencilerle de ilgilendi. Bun larn büyük çoğunluğunu değişik İslam ülkelerinden gelen müslüman öğrenciler teşkil ediyordu. Temel Görüşleri. Fazlurrahman 1969' da Chicago Üniversitesi'nde çalşmalarna başladğnda, ilmi birikimi yannda bilhassa Eyyüb Han döneminde sürdürdüğü Pakistan Devleti'nin İslami konulardaki danşmanlk görevi sayesinde geniş bir tecrübeye sahipti. Onun devaml olarak vurgulamak istediği husus, ilmi çalşmalarn fikri cihadla (eylemle) dengeli bir şekilde sürdürülmesidir. Zira islami uyanş ve yenilikçilik tarihi incelendiğinde srf ilmi meselelerden ziyade ahlaki ve sosyal sorunlarn önde gelen etkenlerden olduğu görülür. Hatta ele al nan ilmi meseleler bile doğrudan gün-

lük hayatla ilgilidir. Şu halde islam uyanş hareketinde biri fikri. diğeri eylemci olmak üzere iki akmdan söz etmek gerekir. Fikri akmn sadece ilmi meselelerle uğraşmasna karşlk eylemci akm daha ziyade sosyal ve ahlaki konulara eğilmiş ve toplumun meselelerini çözebilmek için bizzat eyleme yönelik önlemler almştr. Fazlurrahman bu iki ak mn uyumlu bir şekilde birleştirilmesini arzu etmiştir. Ona göre iki akm birbirini destekleyerek ilerlemeli. yani ilim ve fikir adamlarnn ürettiği projeleri eylem adamlar hayata geçirmelidir. Bu koordinasyon özellikle kurtuluş hareketlerinde gereklidir. Fazlurrahman çok önemli üç birikime sahipti: Klasik islam kaynaklarn bilmesi. Pakistan daki görevi srasnda edindiği tecrübe. günümüz sosyal bilimlerine olan vukufu. Bu birikimler sayesinde ulaştğ sonuçlardan hiçbir şekilde taviz vermemiştir. Bundan dolay ona karş Pakistan'n muhafazakar kesiminden şiddetli tepkiler gelmiştir. Fazlurrahman'n "şok tesiri" olarak tanmladğ temel fikir ve görüşlerini kendisinin kullandğ metodoloji çerçevesinde değerlendirmek gerekir. a) Fikri Gelişim i ve Metodolojisi. Fazlurrahman Chicago'ya gittiği ilk yllarda tekrar klasik İs lam felsefesi alanndaki çalşmalarna döndü. Fakat bu srada onun ilgisini iranl filozof Molla Sadra çekmekteydi. Bunun birkaç sebebi olduğu söylenebilir. VI. (X II.) yüzyldan sonra islam düşünce tarihi baz istisnalar dşnda özgün düşünürler yetiştirememiştir. Bu yüzden birçok müsteşrik islam düşüncesinin Gazzalf'den sonra durakladğ n ve yeni bir fikir üretemediğini ileri sürmüştür. Fazlurrahman önce müsteşriklerin bu görüşünün yanlş olduğunu göstermek istiyordu. İkinci olarak bizzat kendisinin klasik dönemde özgünlüğü olan, düşüncesi açsndan çağmzla ilgi kurabilecek bir islam düşünürü arayşna çare bulmak istediği anlaşlmaktad r. Fazlurratiman aslnda çağmzda Sadra gibi düşünürlerin yetişmesini istiyordu; ancak şartlar bu yönde gelişmemekteydi. Yetişen düşünürler ise ona göre islam'da yeni bir hamle gerçekleştirmeyi hedeflemiyorlard. islam tarihinde bunun nasl gerçekleştiğini göstermek amacyla Sadra dşnda birçok müslüman düşü nür, mutasawf ve filozof üzerine araştrma yapt. Nihayet şartlar onu tekrar felsefeye yöneltmiştl Chicago'da islam düşüncesi profesörü olarak islam felsefesinde yeni arayşlar içerisine girdi. ingiltere'deki çalşmalar kendisini islam felsefe tarihinde VIII. (XIV.) yüzyla kadar getirmişti. 1970-1975 yllar arasnda Chicago'da yaptğ çalşmalar ise VIII. (X IV.) yüzyldan zamanmza kadar olan islam düşüncesi tarihi üzerinde yoğunlaşmştr. Bu yöndeki araştrmalar o srada yaymladğ ma-. kalelerin başlca konusunu teşkil etmiş, nihayet 197S'te baslan The Philosophy of Mulla Sadra adl eserinde son şeklini almştr. 197S'ten sonra Chicago'daki faaliyetlerinde Fazlurrahman'n özellikle islam 'n çağmzdaki meseleleriyle ilgilendiği ve bunlara fikri planda çözümler öneren eserler kaleme aldğ görülür. Bu arada. gezip gördüğü, sosyal. kültürel ve siyasi yaplarn yakndan tanma imkanna kavuştuğu islam ülkelerinin karş karşya bulunduğu meselelerin çözümü konusundaki görüşlerini üç önemli eserinde ortaya koymuştur. Bunlarn ilki olan Major Themes of the Qur'an (M'inneapoli s, Chicago 1980). "İs lam'n çağdaş sorunlar karşsndaki görüşünü ortaya koymak için temel kaynak Kur'an olmaldr" şeklindeki tezi daha somut biçimde sergilemektedir. Ona göre islam düşünce tarihinde bunu sadece kelamclar ve özellikle de Sünni kelamclar yapmştr. Ancak onlar da konuya yaklaşmlar sistematik olmadğndan islam'n dünya görüşünü bir bütün olarak ortaya koyamamşlardr. Onun bu kitab ise Kur'an'n en temel konularn (Allah, tabiat, insan, toplum vb.) ele alp bunlar yeni bir yöntemle ortaya koymaktadr. İkinci eser Islam and Modernity: Transformatian of an Intellectual Tradition'dur (Chi cago 982). Genel olarak islam eğitim tarihini inceleyen bu eser. zamanmda islam ülkelerinde eğitim i n çağdaşlaşma konusunda nasl bir yol takip ettiğini araştrmaktadr. Bir önceki eserde somut biçimde uygulanan tefsir yöntemi bu kitabn girişinde kuramsal olarak ifade edilmiştir. Bu çalşmasnda ele aldğ önemli bir konu, daha önce yaymlanan baz eserlerinde islam hukuk ilimlerinin üç önemli dalnda yöntem sorununa çözüm getirmiş oluyordu. Bunlardan ilki Islamic Methodology in History adl eserinde geliştirdiği "hadis yöntemi", ikincisi yine bu eserde başlayp 1982'de yaymladğ Islam and Modemity adl kitabnda tamamladğ "fkh yöntemi", üçüncüsü de Major Themes of the FAZ LU RRAH MAN Qur'iin adl eserinde uygulayp Islam and Modernity'de kuramn ortaya koyduğu "tefsir yöntemi"dir. Nihayet bu üç alanda billurlaşan metodolojisinin bir uygulamas olarak düşündüğü Revival and Reform in Islam : A Study of Islamic Fundamentalism adl son eserini yaymlayamadan vefat etmiştir. Fazlurrahman'n fikri gelişmesinin başlca üç merhaleden geçtiği söylenebilir. 1. Bunalm dönemi. Öğreniminin son zamanlar ile ilk hocalk yllarnda geçirdiği şüphe dönemidir. Kendisi, 1940'1arn sonlar ve 1950'1erin başlarnda yaşadğ bu bunalm döneminde felsefe çalşmalarnn da etkisiyle geleneksel inançlarnn darmadağn olduğunu söyler (is lam i Araştrmalar, IV/ 4, s. 227). Z. Oluşum dönemi. 1958'de McGill Üniversitesi'nde ders vermeye başlamasndan itibaren on yllk bir süreyi kapsayan bu dönemde Fazlurrahman esas olarak islami bakmdan gelenekçilikle çağdaşlk arasndaki uçurumu kapatmak için gereken metodolojiyi geliştirmeye çalşmştr. 3. Çözüm dönemi. Chicago Üniversitesi'nde hocalk yaptğ yllara ( 969-1988) rastlayan bu devre, çağdaş islam dünyasnn fikri ve içtimal meselelerinin çözümlenmesini, islami birikimin ve genel olarak islami ilimierin söz konusu meseleleri çözmeye elverişli klnmas için gerekli olan metodolojiyi kuramsal planda geliştirip ifade ettiği dönemdir. Fazlurrah-. man'n bunalm döneminde yaşayarak farkna vardğ geleneksel eğitimle çağ-. daş eğitim arasndaki boşluk. onun felsefe çalşma laryla gittikçe genişlemiş olmakla birlikte islam' anlama gayretini de kamçlamştr. b) Geleneksel Düşünce ve Toplumsal Değişim. Fazlurrahman kendi hayat hikayesinde ifade ettiğine göre Hz. Peygamber'in hayatn ve Kur'an' incelemesi. Kur'an'n mahiyetini ve gayesini kavra J"Tli:lda onun düşünce dünyasnda yeni ufuklar açmş, böylece Fazlurrahman topyekün islami geleneği yeni baştan değerlendirme imkanna kavuşmuştur. Ona göre gelenekler önemliydi; çünkü bunlar devirlerindeki büyük şahsiyetlerin verimli faaliyetleri için kalplar sağlyordu. Ancak dini geleneğin sonraki nesillerin sağlkl düşünme ve gelişmelerine katkda bulunabilmesi için ona bu nesillerce "yeniden hayatiyet kazandrlmas ve slah edilmesi" gerekiyordu. Bu nasl gerçekleştirilebilirdi? Fazlurrahman'n fikri gelişmesinin ikinci safhasnda ce- 281

FAZLURRAHMAN vabn bulmaya çalştğ bu soru onun düşünce hayatnn en önemli meselesi olmuştur. Ayn soru Fazlurrahman' İslam'n temel kaynaklarn yeniden yorumlamaya ve bunun için gerekli olan metodolojiyi kurma çabalarna sevketmiştir. Fazlurrahman'n bütün fikir sistemi değişimin bir zorunluluk olduğu ilkesine dayanr. Toplumsal değişme tarihi bir gerçektir. Müslümanlarn geri kalmas bu gerçeği tam olarak anlayamamaiarndan kaynaklanmştr. Şu halde müslüman düşünür toplumsal değişmenin mahiyetini araştrmal,.onun itici güçlerini tesbit ederek bunu İslami temellere oturtmaldr. Ancak böyle bir yöntemle hazrlanan kalknma projeleri İslam toplumunu refaha kavuşturabilir. Sömürgeleştirilen, dş borçlar had safhaya ulaşan, cehaletin kol gezdiği İslam ülkelerinin bu kötü durumdan kurtulmasnn çareleri öncelikle İslam tarihinin kendi dinamizminde aranmaldr. İslam'n ilk çağna bakldğnda Hz. Peygamber'in, toplumsal gelişmenin itici güçleri olarak yorumlanabilecek üç önemli nokta üzerinde durduğu görülür. Bunlar tevhid, insann kendine ve topluma karş sorumluluk duygusu ve ahiret inancdr. Fazlurrahman bunlarn ilkini "Kur'an'a yöneltme". ikincisini "sosyoekonomik durum", üçüncüsünü de "sadece fertlerin değil toplumlarn da tarih önünde muhakemeye çekilmesi" olarak ifade etmektedir. Son iki hususun ancak tevhidle temeliendirilmesi mümkün olduğundan birinci noktann ayr bir öneme sahip olduğu açktr. Günümüz müslüman toplumlar meselelerini ancak yeniden Kur'an'a dönerek ve ondan hareket ederek çözebilirler. İslam'n çağmzdaki dünya görüşü de bu noktadan hareketle ortaya konmal, bu dünya görüşü çerçevesinde canl ve kendini devaml yenileyen bir düşünce hareketi oluşturulmaldr. Çünkü toplumsal değişme bir gerçek olduğuna ve İslam dini bunu reddetmediğine göre değişmenin gayri İslami bir şekilde gelişmesini önlemek için birçok İslami anlayşn da toplumsal değişmeye paralel olarak geliştirilmesi, başka bir deyişle yenilenmesi gerekir. Toplumsal değişimin etkisiyle yenilenmeyecek, dolaysyla değişime uğramayacak olan sadece Kur'an ve hadisten çkarlan "genel İslami ilkeler"dir. Fazlurrahman bu görüşlerini en çarp örnek olmak üzere, günümüzde müs- c 282 lümanlarn en önemli ekonomik sorunlarndan biri olan riba (faiz) konusuna uygular. Bugünkü ekonomik ortamda acaba faizsiz banka olabilir mi? Ayrca banka sistemi olmayan bir toplum ekonomik açdan kalkmabilir mi? Bu sorular Fazlurrahman'a göre ekonomide uzmanlaşmş kişilerce cevaplandrlmaldr. Eğer onlarn bu sorulara verecekleri cevap "evet" ise riba sorunu kökünden çözümlenmiş olacaktr: " hayr" ise o zaman müslüman alim, '~ Banka faizi Kur'an'n riba diyerek uygulamaya koyduğu yasak içine girer mi?" meselesini çözmek durumundadr. Ancak Fazlurrahman faiz gibi terimleri riba kelimesine karşlk olarak kullanmama hususunda titizlik göstermektedir. Ona göre faiz sadece anlam yönünden değil uygulama açsndan da ribadan farkldr. Buna karşlk geleneksel riba tanmnda meselenin çözümü için sunulan bir ilke şudur: "Alacaklya fayda sağlayan her türlü kazanç ribadr" (ls/amic Studies, lll / 1. s. 21-43). Bu ilkeye göre borçlu alacaklya bir hediye dahi verse yine riba saylr. Çok özel ve aşr ahlaki- hukuki yoruma dayanan bu riba tanm her durum ve ekonomik şart için uygulanamaz. Aslnda riba yasağ bu aşr tanm ile de hiçbir zaman İslam hukuk ve ekonomi tarihinde uygulanmş değildir. Şu halde günümüz ekonomik şartlar için Kur'an'n riba anlayşnn bankaclk işlemleri de göz önünde tutularak yeniden tanmlanmas gerekir. c) Hadis ve Sünnet. Fazlurrahman'a göre sünnet temelde davranşla ilgili bir kavramdr. Ancak örnek olarak seçilmiş bir davranşa sünnet denebilir. Bu açdan onun "kaidevi" (normative) özelliği davranşla ilgili yönünden önce gelir. Öte yandan "örnek davranşa harfiyen uyma" sünnet kavramnn asl manasnda bulunmamaktadr. Şu halde kavram olarak sünneti içeriğinden ayrmak gerekir. Müsteşrikler, sünnetin muhtevasnn tamamen Arap örf ve adetlerinden oluştuğunu ve ilk devir müslümanlarnn bu muhtevay kendi şahsi görüş ve ictihadlar sayesinde hristiyan. yahudi ve Pers kaynaklarn da kullanarak geliştirdiklerini ileri sürmüşlerdir (ls/amic Methodology in History, s. 1-5). Eğer bu görüş sünnetin kavram olarak da Hz. Peygamber devrinde bulunmadğn ileri sürüyorsa kesinlikle yanlştr. Çünkü henüz İslam'n ilk günlerinde bile sünnetin kavram olarak varlğ Kur'an'dan anlaşlmaktadr. Zira Kur'an Resül-i Ekrem'e sadece uymay emretmekle kalmyor, ayn zamanda onu örnek almay tavsiye ediyordu. Bu anlamda Hz. Peygamber'in davranş örnek olarak gösterilmektedir (mesela bk. el-ahzab 33 / 21 ; el-kalem 68 / 4). Daha İslam ' n ilk günlerinden beri sadece kavram olarak değil içerik olarak da mevcut olan sünnetin içeriği Hz. Peygamber'in vefatndan sonra gittikçe zenginleşti. ResOl-i Ekrem'in zamannda sünnetin içeriği pek geniş olmadğ gibi mutlak bir şekilde her benzer olay. için kural olarak da anlaşlmamaktayd. Çünkü sünnet kavram olarak mutlak ve kaide koyucu olduğu halde içerik olarak böyle değildir. Sünnetin içeriği ancak hüküm çkar,:rakta yol gösterici örnekler şeklinde anlaşlmaldr. Bu bakmdan Hz. Peygamber'den gelen sünnet içerik açsndan sadece onun davranşlar değil ayn zamanda onun yorumlardr. İslam tarihinin özellikle I ve ll. asrlarnn düşünce açsndan çok hareketli geçtiğine işaret eden Fazlurrahman bu iki asr "ictihad asrlar" saymaktadr. Zira ictihad "hür ve bağmsz düşünce" olarak tanmlanabilse de burada sözü edilen düşüncenin temelini Kur'an ve kavram olarak sünnet oluşturmaktadr. Ancak bu yöndeki düşünce hareketleri ictihadn çok hzl bir şekilde artmasna yol açmş ve İslam toplumunda birlik tehlikeye düşmüştür. Bunun farkna varan fakihler icma ilkesini geliştirmiş, böylece toplumda kolektif şuur teşekkül edince toplum yeni baştan dinamizme kavuşmuştur. Onun için denebilir ki ictihad icmaa giden tabii bir yoldur. Fakat ictihad yöntemi icman oluşmas için çok yavaş işleyen bir süreçtir. Bir başka söyleyişle icma mekanizma olarak üretilen düşüncelerin bir tek dünya görüşü oluşturmasn hedeflediği için çok yavaş işlemektedir. Halbuki lll. (IX.) yüzyldan sonra idareciler İslam birliğinin teşekkülü için daha hzl işleyen bir rnekanizmaya ihtiyaç duyuyorlard. Bunun için de her şeyden önce düşüncede ve hukuk sisteminde bir birliğe ihtiyaç vard; fukaha da ayn şekilde daha hzl işleyen bir icma mekanizmas peşindeydi. Bu gelişmelerin sonucu olarak lll. yüzylda hadis rivayetlerinin hzla arttğ görülür. Hadis hareketlerinin daha ResOl-i Ekrem devrinde başladğ şüphesizdir. Zira Araplar şairlerin, kahinierin ve kabile

ileri gelenlerinin sözlerini ezberler ve bunlar nesilden nesile aktarrlard. Bu geleneğin, Allah'n Kur'an'da müslümanlara örnek olarak gösterdiği Hz. Peygamber'in söz ve davranşlar için uygulanmadğn ileri sürmek akl dş bir görüş olur. Dolaysyla hadisin tarihi gerçekliği kuşkudan uzaktr. ilk zamanlarda hadisler. fkhi veya kelami görüşlere delil ve kaynak olarak kullanlmaktan ziyade ümmetin günlük meselelerine çözüm getirmeye ve günlük uygulamalardaki aksaklklar gidermeye yönelik tedbirler almaya yaryordu. Bu dönemde mevcut hadisler, içinde bulunulan duruma göre idareciler ve kadlar tarafndan yorumlanmakta, sonuçta "yaşayan sünnet" diye anlabilecek olan genel birikim (gelenek) ortaya çkmaktayd (Jslamic Met hadology in History, s. 32). Ancak hadisin bir ilim olarak teşekkülü belli bir birikimle lll. yüzylda mümkün olmuş ve böylece hadis ictihadda sünnetin yerini almaya başlamştr. Fazlurrahman sünneti, içeriği açsndan "mutlak sünnet" ve "yaşayan sünnet" (yaşanan sünnet) şeklinde ikiye ayrmştr. Mutlak sünnet bizzat Hz. Peygamber'in söz ve davranşlar. yaşayan sünnet ise islam toplumunun mutlak sünnet çerçevesinde uygulama alanna çkardğ sünnettir (a.g.e., s. 14-18, 30). Hadis hareketlerinin ortadan kaldrmay hedeflediği sünnet de bu ikinci ksmdr ve bu tutum birçok bakmdan zararl olmuştur. ilk önce ictihad hareketlerini baltalayarak islam düşüncesini donuklaştrmştr. Zira muhaddisler hadisi mutlak anlamda kullanyor ve yorum yapmyorlard. Halbuki insan davranşlar benzerlik arzetse bile hiçbir zaman ayn olamaz. Çünkü iki ayn davranş ayr ortamlarda değ i şiklik gösterir ve böylece aralarndaki benzerlik kaybolur. Mesela Hz. Peygamber savaş ganimetierinden mücahidlere eşit pay verdiği gibi süvarilere atlar için ayr bir pay daha vermiştir. Bu uygulamann amac. müslümanlar o srada savaşlar için büyük ölçüde ihtiyaç duyulan at yetiştirmeye teşvik etmekti. Daha sonra atlarn çoğalmasyla ihtiyaç ortadan kalkmş ve onlar için ganimetten pay vermeye de gerek kalmamştr. Nitekim Ebü Hanife bu yönde ictihad etmiştir. imam Malik de sünneti yaşayan sünnet olarak alglamştr. Bu bakmdan yaşayan sünnet sadece ResOl-i Ekrem'in davranşlarn değil ayn zamanda sahabe ve tabiinin ictihadlarn da içerir. Aksi halde yaşayan sünnet değil sadece kuramsal sünnet olurdu. Bu açdan yaşayan sünnet bir bakma müslüman toplumun örf ve adetler sistemini de içine almaktayd. Hz. Peygamber' in vefatndan sonra bu anlayştan uzaklaşldğ için gelişen kavram olarak sünnetten ictihad yoluyla yaşayan sünnete ve oradan kyas, re'y gibi çok etkin yöntemlerle icmaa varan süreç ters çevrilmiştir. Bu ters sürece göre önce suni olarak oluşturulan bir icmadan mutlak sünnet ve hadise dayanlyor. oradan ictihada da kap açlyordu. Dikkat edilirse bu durumda esasen mutlak hadis çerçevesinde dondurulmuş bir icma anlayş varken hiçbir düşünce hürriyeti olmadğ için gerçek ictihad da dalayl olarak ortadan kaldrlyordu. Günümüz müslümanlarnn düşünce donukluğundan kurtulabilmesi, sünneti tekrar yaşayan sünnet anlayşna döndürmekle mümkündür. Ancak bunun için kyas. re'y gibi klasik yöntemlerin de geliştirilmesi ve belki bunlarla birlikte. yeni yollarn da bulunmas gerekmektedir. icma ise bir yöntem olmayp sadece tabii şekilde kendiliğinden oluşan bir süreçtir ve onu suni olarak oluşturmaya çalşmak ancak istibdat doğurur. d) Tefsir ve Tefsir Usulü. Fazlurrahman tefsiri islami ilimierin çok önemli bir disiplini olarak değerlendirir. Çünkü tefsir Kur ' an ' Kur'an olarak anlamaya çalşan tek disiplindir. Müslümanlar Kur'an ' kesin bir rehber şeklinde seçmek zorunda olduklarna göre önce onu doğru biçimde anlamalar gerekir. Kur ' an' gereği gibi anlayabilmek için nasl bir tefsir ilmine ihtiyaç bulunduğu sorusunun cevab ise bir tefsir yönteminin geliştirilmesini zorunlu klar. Tefsir usulünün en temel hedefi Kur' an ' bir bütün şe k linde anlamak olmal. bunun için de tefsirde terkipçi bir yöntem takip edilmelidir (Major Themes of the Qur'an, s. XII. XV). Geleneksel tefsirler bu ilkeyi gereği gibi uygulayamadklar için temel bir Kur'ani görüş geliştirememişlerdir. Esasen geleneksel tefsir yöntemleri gerçekte yöntem olmaktan da uzaktr. Zira yöntem aslnda soyut bir çabadr ve ancak uygulannca somutlaşr. Halbuki geleneksel tefsir yöntem- lerinde soyut hiçbir çaba görülmez. Dolaysyla tefsir usulünde uygulamadan doğan Kur'an'n yazm. cem'i. tesbiti ve sebeb-i nüzül, muhkem-müteşabih, nasih- mensüh, garibü'l- Kur'an. i'cazü' I- FAZLURRAHMAN Kur'an. müşkilü'i-kur'an vb. konular işlenmiştir. Bütün bu konular. ancak Kur ' an'n bir bütün olarak anlaşlmas için soyut olarak geliştirilen bir yöntem çerçevesinde iş!enmelidir. Böylece Fazlurrahman. tefsir usulündeki meseleleri iki noktada toplamaktadr: Metodoloji ve tefsir tarihi. Fazlurrahman. çağdaş tefsir usulünün yalnzca Kur'an ' n doğru anlaşlmas meselesiyle ilgilenmesi ve edebi üstünlüğü, belagat gibi konularla vakit kaybetmemesi gerektiği düşüncesindedir. Esasen vahiy ürünü olan Kur'an şüphe yok.ki bir sanat şaheseridir ve bir mücize olarak daima müminlere güzellik ve yücelik ilham etmektedir. Fazlurrahman'n önerdiği tefsir yöntemi birbirini takip eden iki temel hareketten ibarettir. işe ilk olarak Kur'an'n indirildiği zamandan başlanmal, orc3dan kendi devrimize dönülmelidir. Zira yirmi yl aşkn bir zaman süreci içinde indirilen Kur'an ayetleri, ilkin Hz. Peygamber dönemindeki modeli oluşturan Mekke toplumunun sorunlarna gönderilen ilahi bir cevaptr. Kur'an'n açk beyaniarna göre o toplumun "vahim meseleleri" şirk, fakirierin sömürülmesi, ticari ahlakszlk ve topluma karş sonimsuz davranşlar olduğundan Kur'an öncelikle bu yanlşlklar gidermeyi amaçlamştr. Daha sonra Medine döneminde nisbeten yeni meselelerle karşlaşl dğ için Kur'an öğretisinin muhtevas da genişlemiştir. Tefsir yönteminin içerdiği ilk hareket. müfessirin ayetleri kendi sosyokültürel bağiarn içinde aniayp değerlendirmesini, her ayetin asl gayesinin ne olduğunu kavramasn sağlayacaktr. Fazlurrahman. bu noktada büyük önem taşyan esbab - nüzül konusundaki malzemenin islam alimleri tarafndan hiçbir zaman doğru ve amaca uygun olarak değerlendirilmediğini ileri sürer (islam ve Çağdaş/k, s. 91). Hem Kur ' an'n bir bütün olarak ne demek istediğini anlamak. hem de özel durumlara cevap teşkil eden belli ilkelerini kavramak tefsir yöntemi hareketinin ilk merhalesini oluştururken. içtimal ve tarihi geçmişi içinde incelenen belli ayetleri ve çok de }a bu ayetlerde zikredilen hükümlerin sebeplerini araştrarak Kur ' an ' n bütünlüğü içinde genel ilkeler çkarmak ikinci merhalesini teşkil eder. Her iki merhalede de Kur'an ' n bir bütün olarak ortaya koyduğu dünya görüşünün mahiyeti yeterince göz önünde tutulmaldr ki belli ayetlerden anlaşlan mana. çkarlan 283

FAZ LU RRAH MAN kural ve ilke. ileri sürülen görüş diğer ayetlerle tutarl olsun ve uyum içinde bulunsun. Zira Kur'an'n hiçbir fikri diğeriyle çe li şmemektedir. Fazlurrahman ' n önerdiği tefsir yönteminin ilk hareketi özelden genele, yani ayetlerden Kur'an'n genel ilkelerinin, değerlerinin ve nihai gayelerinin ortaya çkarlp sistemleştirilmesine : ikinci hareketi de bu genel görüşten kendi zaman mzda formüle edilerek uygulanmas gereken şu andaki duruma yöneliktir. Buna göre tefsir yönteminin ilk merhalesinde ortaya konan genel ilke, ikinci merhaledeki içtimat -tarihi ortam la uyum sağlayacak şekilde birleştirilmelidir. Tarih alannda olduğu kadar bugünün sosyokültürel alanlar konusunda da çok iyi bilgilenmiş olmay gerektiren bu yöntem takip edilerek mevcut durum değerlendirilebilir ve onda gereken değişiklikler yaplabilir. Böylece Kur'an'n emir ve yasaklar da zamanmzda yeniden etkinlik ve canllk kazanr (a.g.e., s. 76). Ancak onun bu metodolojisi, çok iyi bir Kur'an tarihi bilgisi yannda günümüz sosyal bilimlerinde de yeterli bir birikimi gerektirmektedir. Buna rağmen müfessirin ortaya koyduğu bütüncül Kur'an anlayş ile de işler bitmemektedir. Çünkü ortaya konan bu yeni anlayş çerçevesinde bir ahlak ve değerler sisteminin oluşturulmas yannda Kur'an'n ekonomik ilkelerinin ve dünya görüşünün de sistemleştirilmesine ihtiyaç vardr. Bundan dolay müfessirle birlikte müslüman filozof. ekonomist. sosyolog ve diğer bilim adamlar ortak bir çaba içerisinde çağdaş İslam düzenini kurmaya çalşmaldrlar. Ayrca İslam hukuk sisteminin yeniden gözden geçirilmesi ve tefsir usulü ile uyum sağlayacak bir hukuk metodolojisinin de geliştirilmesi gerekmektedir. e) İslam Hukuku ve Fkh Usulü. Fazlurrahman İslam hukukunun dinamizmini ictihadn oluşturduğunu, ictihadn bulunmadğ yerde uygulamaya yönelik islam hukukunun söz konusu olamayacağn belirtir: ayrca ictihadn hukuka hasredilemeyeceğini söyler. Zira müslümann bütün fikri çabalar ictihaddr. Fazlurrahman bu genel anlamda ictihad, "içinde bulunulan duruma uygulanabilecek şekilde kural içeren bir nassn veya geçmişteki e.msal bir durumun anlamn kavrama ve o kural, bulunan yeni çözüm vastasyla yeni durumu da içerecek şekilde teşmil, tahsis veya -gere- 284 şeklinde ta kiyorsa- tadil etme çabas " rif etmektedir (a.g.e., s. 77). Fkhn ibadetler hakkndaki hükümleri içeren ksm artk sabitleşmiş ve kesinlik kazanmş olduğundan bunlarda ictihad etmeye çok az ihtiyaç bulunduğunu söyleyen Fazlurrahman. asl ictihad etme ihtiyacnn hukuki ceza ve kurallar ksmnda hissedildiğini. ayrca rastgele ictihadlar önlemek ve İslam hukukunda birliği sağlamak için tefsir usulünde olduğu gibi bütüncül bir fkh usulünün geliştirilmesi gerektiğini belirtir. Onun fkhtaki yöntemi şu ilkeye dayanmaktadr : Kur ' an ' n her zaman geçerli olma özelliği yani mutlaklğ. onun özel çözümlerine değil sadece genel ilkelerine aittir (a.g.e., s. 96). Aslnda ona göre bu ilke yeni tesbit edilmiş değildir. imam Malik, Ebü Hanife, Ebü Yüsuf gibi ilk devir fakihleri yannda İbrahim b. Müsa eş-şatbi gibi daha sonraki baz fukaha da bu ilkeyi etkin bir şekilde kullanmşlar, fakihlerin çoğu ise sadece bunu benimsemekle yetinmişlerdir. Çağdaş islam hukuku içinde bu ilkenin yeniden canlandrlmas şarttr. Fazlurrahman'a göre bu ilkeyi temel alan fkh yönteminin tefsir yöntemiyle bütünlük arzetmesi için aynen tefsirde olduğu gibi önce ayetlerin nazil olduğu zamann konuyla ilgili toplumsal şartlar göz önüne alnmal, Kur'an'n somut olaylar işleyişinden başlayp bir bütün olarak hedeflediği genel ilkelere doğru giden bir hareket takip edilmeli, sonra da bu genellerne düzeyinden, günümüzde geçerli olan konuyla ilgili mevcut toplum şartlar göz önüne alnarak şu anda uygulanmak istenen özel yasamaya doğru hareket edilmelidir. Fkh yönteminde uygulanan hareketlerin tefsir yönteminde uygulanan hareketlerden farkl olduğu açktr. Zira fkhta pratik uygulama esas olduğu halde tefsirde kuramsal anlama temel amaçtr. Bu durumda fkh yöntemi Kur'an' bir bütün olarak anlamay temelinde bulundurmaldr. Bunun için de en temel ilke şudur: "Kur 'an'n hedeflediği toplum Allah- merkezli (teosantrik) bir toplumdur". Yani Fazlurrahman şunu savunmaktadr: Toplumda hakim olan irade sadece Allah'n iradesi olmaldr. Kur'an' bir bütün olarak anlayan tefsirin bunu ortaya koyacağ açktr. Bu temel ilkeler hiçbir zamanda ve yerde değişmeyeceği için önerilen fkh yöntemi İslam toplumunda birlik sağlayacak (icma). fakat şahsi düşünce farkllklarn da engellemeyecektil usulü anlayşndaki Geleneksel fkh bir noktay eleştirirken Fazlurrahman sürekli ayet ve hadis iktibas etmenin yersiz olduğunu savunmaktadr. Çünkü müslüman, Kur'an ve Sünnet'i tamamyla kendi benliğine sindirdiği için zaten ileri süreceği hukuk kuralnn bunlarla çelişemeyeceği açktr. Nitekim Hz. Peygamber'den sonraki ilk nesil müslümanlarnn, mevcut durumla doğrudan ilişkili olmadkça tek tek ayetler iktibas etmedikleri, bir bütün olarak Kur'an' yaşayp gerçekleştirdikleri, tecrübeler şğnda karar verip çözümler ürettikleri görülmektedir. Buna karş lk sonralar gelenekçi fakihler. Kur'an'daki genel hükümlere ve ilkelere öncelik vererek çözüme ulaşmak ve böylece Kur'an'n değer ve ilkelerini sistemli bir şekilde ç- karmaya çalşmak yerine yetersiz yöntemlerle uğraşmş ve tek tek naslara taklp kalmşlardr. f) Felsefe, Ketarn ve Tasavvuf. İslam ' n temel hedefi, Allah'n iradesini topluma hakim klma idealini fiilen gerçekleştirmektil Ancak toplumu düşünce ve eylem birliğine götürürken ferdi düşünce farklarn da engellemeyen ilkeleri tesbit etmenin zorunluluğu ortadadr. Bunun için de Fazlurrahman gerek tefsir gerekse fkh ilimlerinde Kur'an'n bir bütün olarak ele alnmasnn lüzum ve önemini srarla vurgular. Ayetlerin tek tek yorumlanmasndan doğabilecek çelişik anlayşlar böyle bütüncül bir yaklaşmla giderilebileceği gibi Kur'an bir birlik içinde incelendiğinden ortaya konan anlayş da Kur'ani olacaktr. Bu Kur'ani anlayş ayn zamanda Kur'an'n dünya görüşünü temsil edecektir. Aksi takdirde ortaya konacak dünya görüşü sistemsiz olacağ gibi içindeki kavramlar düzensiz, anlamlar ise açk ve berrak şekilde belirginleşmekten uzak kalacaktr. Şu halde İslami denilebilecek bir dünya görüşünün sistemli ve açk bir şekilde ortaya kanmasna ihtiyaç vardr. Fazlurrahman'a göre bu görev felsefeye düşmektedir. Çünkü düşüneeye netlik kazandran ve dünya görüşünü sistemleştiren disiplin felsefedir. Öte yandan İbn Sina, İbn Rüşd gibi Aristocu filozoflarn sistemli dünya görüşü geliştirmeleri aslnda İslam açsndan büyük bir başardr. Ayn başary İbnü' 1-Ara bi gibi mutasawflar da sergilemişlerdir. Ancak gerek Aristocu- Yeni Eflatuncu sis-

tem gerekse süfilerin sistemi Kur ' an ' hareket noktas olarak almadğndan müslümanlar her iki dünya görüşüne de sahip çkmamşlardr. Bu açdan kelamclarn Kur'an çkşl dünya görüşle rini sistemleştirememiş olmalar islam adna bir kayptr. Fazlurrahman. islam tarihinde ortaya çkan baz filozoflarn dini beyanlar sembolik ifadeler saymalar. alemin yaratlmşlğ ve cismani haşir gibi konularda geleneksel dini kabullere aykr görüşler ileri sürmeleri gibi başlca kusurlarna işaret ettikten sonra, Gazzali ve İbn Teymiyye gibi düşünürlerin filozoflarn bu eksikliklerini ortaya koyarken değişik bir felsefenin de olabileceğini göstermeleri gerektiği halde felsefeyi tamamen inkar etmelerinin islam düşüncesinin önemli bir fikri yönünü adeta yok ettiğini belirtir (ls/amic fvlethodology in History, s. I I 8- I 25}. Fazlurrahman'a göre müslümanlar. Mu'tezile ile Cebriyye'nin temsil ettiği aşr uçlarn orta yolunu bulmak için çaba sarfetmiş ve elde edilen görüşler Ehl-i sünnet'in ilk zamanlarda oluşturduğu isabetli kararlarla hem sosyopolitik düzeyde hem de ahlaki ve fikri seviyede topluma bir canllk kazandrmştr. Ancak hemen bir asr içinde Ehl-i sünnet'e ait görüşler Kur'an ve Sünnet gibi değişmez ilkeler olarak müslümanlarn zihinlerinde yer etmeye başlamş. böylece donuk bir fikri ve sosyopolitik sistem haline gelmiştir. Bu durum önce ahlaki donuklaşma ve bozulmaya. ardndan srasyla dini. içtimal iktisadi ve ilmi alanlarda gerilerneye yol açmştr. Ahlaken çözülmeye başlayan islam toplumunda IL yüzyln sonlar veya lll yüzyln başlarnda (IX. y ü zy l n b aşla r) manevi bir tepki olarak tasawuf doğmuştu r. Ancak bundan üç asr sonra her islami okulun öğretileri katlaşp yerleşince tasavvuf da "sadece din içinde din olarak değil ayn zamanda din üzerinde din olarak" islam toplumunda yer etmiştir (a.g.e., s. 06}. Fazlurrahman, süfilerin mesleklerini Hz. Peygamber ile sahabilere dayandrmasn yanlş bulur. Zira ne Peygamber ne de sahabiler sjfi idi. Bayezid-i Bistami'nin veya ibnü'l-arabi'nin hayat tarzn ve görüşlerini hiçbir sahabide görmek mümkün değildir. Tasawufun tek yönlü zühdü. tekamül için öngördüğü birtakm "ahlaki cimnastikler"i Kur'an ve Sünnet anlayşna zttr (a.g. e., s. 07-0 8 }. Fazlurrahman n görüşlerinden şu sonuç çkarlabilir: islam medeniyetinin yeniden kurulmas ve canlandrlmas için büyük bir düşünce hareketi başlatlmaldr. Şu anda bütün müslüman toplumlarn yapmaya çalştğ gibi Bat bilim ve teknolojisini ithal etmekle hissedilir hiçbir gelişme kaydedilemez. Zira bilim ve düşünce ithal yoluyla geliştirilemez. ancak kendi içimizde yeşerebilir. Bunun için de gereken şart, öncelikle düşünceye dayanan felsefe yannda diğer insan ve toplum bilimlerinin de Kur'an' temel alarak hzla geliştirilmesidir. Fazlurrahman ' n temel islami meselelerle ilgili olarak ileri sürdüğü, gelenekçi anlayşla bağdaşmayan görüşle r i çeşitli islam ülkelerinde ve baz Batl bilim çevrelerinde ilgiyle takip edilmiş, özellikle 1961'de Pakistan'a dönmesi ve 1962 yl Ağustos aynda islami Araştrmalar Enstitüsü'nün müdürlüğüne getirilmesinden sonraki faaliyetleri ve yazlar. hakknda ciddi tartşmalarn dağmasna yol açmştr. Baz eser ve makalelerinde (mesela bk. islam, s. 267-295) geniş bir tantma ve değerlendirmeye tabi tuttuğu modernizmi yer yer tenkit etmesine. "modern üniversitelerde yetişen ve bir islam alimi olmayan modernist"i maziyi yeterince yorumlayacak güçte görmemesine. bilhassa modernizmin varş noktasnda aldğ şekil olan modern Batclğ tam anlamyla bir laiklik sayarak karş çkmasna rağmen kendi görüşleri de baz noktalarda modernizmle, hatta yer yer Batclk'la çakşmş, bu yüzden de modernist ve Batc olmakla. şarkiyatçlar taklit etmekle suçlanmştr. Bilhassa Kur'an- Kerim'in vahiy ürünü olduğunu tartşmasz kabul etmekle birlikte Hz. Peygamber'le Kur'an ara snd ak i ilişk ini n harici ve mekanik olmayp kalp ile anlam ilişkisi olduğunu, yani vahyin anlam olarak Resül-i Ekrem'in kalbine indiğini. onun dili ve kelimeleriyle ifadeye döküldüğünü ileri süren görüşü açkça, "Kur'an hem mana hem de lafz bakmndan Allah kelamdr" şeklindeki geleneksel inançla çelişiyordu. Bundan dolay onun vahiy hak~ kndaki bu düşüncesi, "Kur'an Allah ve Muhammed'in ortaklaşa meydana ge~ tirdikleri bir eserdir" şeklinde yorumland. İsldm adl kitabnn ilk bölümü islami Araştrmalar Enstitüsü'nün aylk dergisi olan Fikr o Na?ar'da neşredilince el-beyyindt gibi yayn organlarnda mü- FAZLURRAHMAN ellife "münkir-i Kur'an"a kadar varan suçlamalar yapld. Fazlurrahman sünnetin kaidevi oluşu ve bağlayclğ konusunda muhafazakarlarla ayn görüşü paylaşmasna rağmen hadis mecmualarna girmiş olan özellikle hukuk. ahlak. siyaset. iktisat gibi meselelere dair birçok hadisin lafz olarak Hz. Peygamber'e ait olmayp gerçekte devrin so runlarna çözümler getirmek üzere üretilmiş veya "formüle edilmiş" olduğu ve bunlarn bir tür ictihad değeri taşdğ. asl önemlerinin de buradan geldiği yolundaki görüşleri de hem hadis ilminde titiz çalşmalarla geliştirilen kstaslar hiçe saydğ, hem de islam'n dini ve sosyal kurumlarnn tamamn tehlikeye düşürdüğü gerekçesiyle muhafazakar çevrelerde ciddi tepkilere yol açt. Ayrca bankaclk, faiz ve riba, ceza hukuku, aile hukuku. aile planlamas. kadn haklar. miras hukuku. zekat, mekanik kurban kesimi. namaz vakitlerinin says gibi konularda geleneksel anlayş ve uygulamalar aynen devam ettirmek yerine ilk iki asrda olduğu gibi mevcut ihtiyaçlar, sosyal gelişme ve değişmeleri de dikkate alarak yeniden Kur'an'a dönmek suretiyle onun sosyal ve ahlaki amaçlar doğrultusunda çözümler üretmek gerektiği yolundaki düşünceleri muhaliflerince Kur'an'n forme! yapsn reddetme. islam ' n uygulanmasnda tarihi tecrübe ve birikimi hiçe sayma ve sonuçta. dinde reform yapma şeklinde yorumland. Bu yüzden başta Cemaat-i islami'nin lideri Ebü'l A'la el-mevdjdi olmak üzere Karaçi'nin etkili vaizi ihtişam el-hak. parlamento üyesi Mevlevi Ferid Ahmed. Dawn gazetesinin editörü Eltaf Hüseyin gibi tan nmş kişiler sözlü ve yazl beyanlar. b asn to pl an tla r vb. faaliyet leriyle Fazlurrahman 'n gö r üşle r ini ve uygulamaya yönelik tekliflerini tenkit ve protesto ettiler. Buna karşlk dönemin Devlet Başkan Muhammed EyyJb Han başta olmak üzere Dşişleri bakanlarndan ManzOr Kadir, Adalet bakanlarndan S. M. Zafer. üst düzey bürokrat ve yazar Ya' küb Şah. Pakistan'n önde gelen din alimlerinden Karaçi müftüsü Muhammed Şefi', Lahor'daki İslam Kültür Enstitüsü'nün müdürü Halife Abdülhamid, Fikr o Na z ar'n editörü Muhammed Server. Doğu Pakistanl Ebü'l-Haşim. yenilikçi Gulam Ahmed Perviz gibi siyaset, bilim ve fikir adamlar farkl ölçülerde 285

FAZLURRAHMAN de olsa Fazlurrahman' destekleyen davranşlar sergilemişlerdir. Siyaset sahasna da yansyan bu tartşmalar zaman zaman Fazlurrahman aleyhinde gösteriler yaplmasna, tehdit mektuplar yazlmasna. hatta başna ödül konulmasna kadar varmş ve sonunda onu Pakistan' terketmek zorunda brakmştr. Lehinde veya aleyhindeki bu ön yargl tartşmalara rağmen Fazlurrahman'n fikirlerini objektif bir yaklaşmla ilmi ve akademik düzeyde değerlendiren çalşmalar henüz gerektiği ölçüde yaplmş değildir. Bu durum. bir yandan onun yaknda vefat etmiş bir ilim ve fikir adam olmasndan, bir yandan da islam dünyasnn, Fazlurrahman tarafndan gündeme getirilen dini, ilmi, sosyal ve siyas meselelerin sağlkl tartşlabilmesi için yeterince berraktaşmş bir atmosfere kavuşmamş bulunmasndan ileri gelmektedir. Bununla birlikte başta Türkiye ve Endonezya olmak üzere baz islam ülkelerinde ve Amerika'daki müslüman bilim çevrelerinde Fazlurrahman'n düşünce ve faaliyetlerinin ilmi eseriere ve doktora tezlerine konu teşkil ettiği görülmektedir (bk. bibl.) Eserleri. 1. Avicenna's Psychology (Oxford 1952). Fazlurrahman'n doktora tezi olup ibn Sina'ya ait Kitabü'n-Nedt adl eserin "en-nefs" bölümünün tenkitli neşrinden ibarettir. Ayrca bu bölümün ingilizce tercümesi yannda metnin tahlilini, Aristo ve Farabi gibi diğer baz filozoflarn görüşleriyle karşlaştrlmasm da içermektedir. 2. Prophecy in Islam: Philosophy and Orthodoxy (London 1958; Chicago 1979). islam tarihinde birçok filozof ve kelamcnn peygamberlik anlayşlarn inceleyen bu eserde her görüş ü değerlendiren önemli mütalaalarda bulunmaktadr. 3. Avicenna's De Anima (London 1959). ibn Sina'ya ait eş Şitd, adl eserin "Kitabü' n- Nefs" bölümünün tenkitli neşridir. 4. Islamic Methodology in History (Karachi 1965; islama bad 1976, 1984). Daha önce Islamic Studies adl dergide yaymlanan beş makalenin kitap haline getirilmiş şeklidir. Eserde sünnet, ictihad, icma, hadis ve toplumsal değişme gibi konular ele alnmaktadr. Eserin üçüncü bölümünde islam düşünce tarihinde felsefi düşüncenin doğuşu. Ehl-i sünnet'in oluşumu, kelam ve tasawufun nasl geliştiği ortaya konmaya çalşlmştr. s. Islam (London 1_966; Chicago 1979). On dört bölümden meydana gelen eserin birinci bölümünde Hz. Peygamber'in hayat, ikinci bölü- 286 münde Kur'an ele alnmakta, diğer bölümlerde de sünnet ve hadis, fkh, islam felsefesi, tasawuf. islam eğitimi ve islam'n günümüzdeki durumu incelenmektedir. islamiyet'i tantmay amaçlayan eserde asl muhataplarn müslümanlar olduğu anlaşlmakta, islam dini müslümanlara yeniden tantlmak istenmektedir. Yer yer müsteşriklerin islamiyet hakkndaki görüşlerinin de eleştirildiği eser Mehmet Dağ ve Mehmet Aydn tarafndan ortaklaşa Türkçe'ye çevrilmiştir (Ankara 1981, 1993). 6. Letters ot Shaikh Ahmad Sirhindi (Karach i 1968) imam- RabbanT'nin Mektlbdt'ndan seçmeleri ve ingilizce uzun bir giriş bölümünü ihtiva etmektedir. 7. The Philosophy ot Mulla Sadra (Aibany 1975) Molla Sadra 'nn felsefi sistemini ortaya koyan bir eserdir. 8. Major Themes of the Qur'an (Minneapolis 1980, 1989, 1994). Eserde Kur'an'a göre Allah, ayrca insan. toplum, iyi ve kötü, vahiy, peygamberlik ve ilk müslüman toplumu gibi konular sadece Kur'an açsndan ve ilgili bütün ayetler ele alnarak bütünlük arzedecek şekilde işlenmektedir. Kitap Alparslan Açkgenç tarafndan Ana Konularyla Kur'an adyla Türkçe'ye çevrilmiştir (Ankara 1987, 1993). 9. Islam and Modernity: Transformation ot an Intellectual Tradition (Chicago 1982) Bir islam eğitim tarihi gibi kabul edilebilecek olan bu kitap Fazlurrahman'n tefsir yönteminin kuramn ortaya koymaktadr. Sonuç ksmnda uzunca bir değerlendirmeyi de içeren eser çağdaş islam toplumlarnda islam'n geleceği meselesini tartşmaktadr. Eseri Alparslan Açkgenç ile M. Hayri Krbaşoğlu İslam ve Çağdaşlk adyla Türkçe'ye çevirmişlerdir (Ankara 1990) 1 o. Health and Medicine in Islamic Tradition (New York 1987). islam' daki baz sağlk kavramlarnn tantmn yapan bu eser tbb- nebevf hakknda bilgi vermekte ve müslümanlarn tp ilmine yaptklar katklar ele almaktadr. Fazlurrahman'n Pakistan Quarterly, Medieval and Renaissance Studies, Islamic Studies, International Journal ot Middle Eastern Studies, The Pakistan Economist, Journal ot Religious Ethics gibi dergilerle baz ortak çalşmalarda ibn Sina. Şah Veliyyullah, Muhammed ikbal gibi müslüman düşünürler hakknda ve çağdaşlaşma, islam modernizm, islam fundamentalizm, İslam ekonomisi, riba ve faiz. İslam'da kadnn durumu. Kur'an ahlak vb. konularda makaleleri yaymlanmş, bunlardan bazlar Türkçe'ye de çevrilmiştir (Aç kgenç, islti mf Araştrmalar, IV/ 4, s. 248-252). BİBLİYOGRAFYA: Fazlur Rahman, Prophecy in Islam: Philo sophy and Orthodoxy, London 958 ; a.mlf.. fs lamic Methodology in History, islamabad 1984, s. 1 5, 14 18, 30, 32, o6, 107-08, 18-25 ; a.mlf.. Major Themes of the Qur'an, Minneapolis 1980, s. XII, )01; a.mlf.. islam ue Çağdaşlk: Fikri Bir Geleneğin Değiş imi (tre. Alparsla n Aç k genç - M. Hayri Krbaşoğlu). Ankara 1990, s. 76, 77, 91 ; a.mlf.. islam (tre. Mehmet Dağ - Mehmet Aydn). Ankara 1993; a.mlf.. "Ksa Otobiyografi" (tre. Bekir Dem irkol). islami Araştrma lar, IV / 4, Ankara 1990, s. 227 231; a.mlf.. "Eyüb Han Döneminde Baz İslami Meseleler" (tre. Mevlüt Uy an k). a.e., IV/ 4 (1990). s. 30-310; Taufik Adnan Amal. lslam dan Tantangan Modernitas: Studi atas Pernikiran Hukum Fazlur Rahman, Bandung Endonezya 1989; Alparslan Açkgenç. "İslami Uyanş ve Yenilikçilik Düşünürü: Fazlur Rahnan'n Hayah ve Eserleri ( 19 19-1988)", islami Araştrmalar, IV 14 ( 1990). s. 232-252; a.mlf.. "İslam Dünyasnn Çağdaş Sorunlar ve Bir Düşünür: Fazlur Ralman ( 1919-1988)", TY, X/37 (1990). s. 11-18; X/38 (1990). s. 32-40; Mehmet Aydn. "Faz! ur Ralman ve İsl am Modernizmi", islami Araştrmalar, IV / 4 ( 1990). s. 273-284; Frederick M. Denny, "Fazlur Rahman: Muslim Intellectual", MW, LXXIX/2 ( 19891. s. 9 - O ; Muhammad Khalid Masud - Ali Raza Naqvi. "Obituary Notes", /S, XXVII/ 4 (19881. s. 397-399; İbrahim Özdemir. "The Concept of Islamic Tradition in Fazlur Ralman's Thought", The American Journal of lslamic Social Sciences, IX /2, Herndon 1992, s. 243-261. r:;: ~ ALPARSLAN AçKGENÇ L L FAZLÜ'I- İ'TizAL ( Ji_r'f'l~) Kadi Abdülcebbar'n (ö. 415 / 1025) Mu'tezile'nin üstünlüğüne dair eseri (bk. KADİ ABDÜLCEBBAR). FECİR ( _r.all ) Güneşin doğmasndan önce beliren tan yeri ağarmas. Arapça'da "yarmak, bir şeyi iki parçaya ayr:nak, açğa çkarmak. suya yol vermek" gibi anlamlara gelen fecir (fecr) isim olarak güneşin doğmasndan önceki tan yeri ağarmasn ifade eder. Türkçe'de "şafak sökmesi. gün ağarmas sabahn alaca karanlğ" denilen bu olay. gece ile gündüzü birbirinden ayrdğ veya gündüz aydnlğn ortaya çkardğ için fecir diye adlandrlmştr. Fecir vakti fkhta. özellikle sabah namaznn vaktinin girdiğini veya sahur vaktinin bitip oruç tutma (imsak) zamannn başlad- _j _j