Anne, Memur, Kadın! Hukukta kadının konumu çok boyutlu bir sorundur ve beraberinde, eşitliğin



Benzer belgeler
ASLI ÇALIŞKAN İŞ HUKUKUNDA ANALIK VE EBEVEYN İZİNLERİ

Türkiye de Cinsiyet Çeşitliliğinin Hukuki Altyapısı. Etik ve İtibar Derneği TEİD. 28 Eylül 2018 Av. Okan Demirkan

VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDEN İSTİSNA SINIRI

Sirküler Rapor Mevzuat /130-2 VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

ANALIK SİGORTASI. aa) Genel olarak

VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

KISMİ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİ İLE ÇALIŞAN İŞÇİLERİN HAFTA TATİLİ İZİNLERİ VE HAFTA TATİLİ İZNİ ÜCRET HAKLARI

CİNSİYET EŞİTLİĞİ MEVZUAT ÇERÇEVESİ: AB/TÜRKİYE

CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİ, KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMESİ, YÖNETMELİK ve KARARI

VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

YASAL İZİN SÜRESİ. Hizmete göre; 1 yıl için 20 gün 10 yıldan fazla hizmeti olanlar için 30 gün. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 102 nci maddesi.

VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

KADIN HİZMET ERBABINA SAĞLANAN KREŞ VE GÜNDÜZ BAKIMEVİ YARDIMI İLEGELİR VERGİSİNDEN İSTİSNA ÇOCUK ZAMMI ÖDEMELERİNDE İSTİSNA SINIRI

Son Değişikliklere Göre İşçi ve Memurların Doğum, Analık ve Süt İzni

KAMU YÖNETİMİ. 9.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (Devlet Personel Başkanlığı)'ndan:

VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

SEVGİ USTA VELAYET HUKUKU

ÖĞRETMENLERİN HAKLARI VE SORUMLULUKLARI

13 Nisan 2016 ÇARŞAMBA Resmî Gazete Sayı : TEBLİĞ

1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları. 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri. 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIGI NA

ÜNİTE:1. Vergi Hukukuna İlişkin Genel Bilgiler ÜNİTE:2. Vergi Hukukunun Kaynakları ÜNİTE:3. Vergi Kanunlarının Uygulanması ÜNİTE:4

YÖNETMELİK BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI

Çalışmanın devamında Yönetmelik in İş Kanunu na kıyasen farklılık taşıyan maddeleri değerlendirilmiştir:

TEBLİĞ. b) Analık izninin kesintisiz kullanılması gerektiğinden, bu izin kısım kısım kullanılamaz.

Arsa Karşılığı İnşaat İşlerinin Vergilendirilmesinde Ne Değişti?

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği PERSONEL MÜDÜRLÜĞÜ

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

ESNAF VE SANATKAR KAVRAMINDA EMEK VE SERMAYE UNSURLARININ ÖNEMİ

İNSAN HAKLARI. Sosyal ve Ekonomik Haklar Kültürel haklar (10. Hafta)

İlave Tediye, Yıllık İzin ve İkramiye Hesabında Çalışılmış Gibi Sayılacak Haller Hangileridir?

TİCARÎ SIR, BANKA SIRRI VE MÜŞTERİ SIRRI HAKKINDA KANUN TASARISI

SAĞLIK KURUMLARI MEVZUATI

KADIN İŞÇİYE ANALIK İZNİ VEYA ÜCRETSİZ İZİN SONRASI VERİLECEK KISMİ ÇALIŞMA İZNİNİN ŞARTLARI BELİRLENDİ

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

ANALIK, DOĞUM VE EVLAT EDİNMEYE BAĞLI İŞÇİLİK HAKLARI

ANALIK İZNİ VEYA ÜCRETSİZ İZİN SONRASI YAPILACAK KISMİ SÜRELİ ÇALIŞMALAR HAKKINDA 8 KASIM 2016 TARİHLİ YÖNETMELİK KAPSAMINDA HUKUK BÜLTENİ

VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

İlgili Kanun / Madde 818.S.BK/161

Biz de yazımızda bunu irdeleyelim, yani vergi aslında af olur mu sorusunun cevabını irdeleyelim istedik.

YRD. DOÇ. DR. ULAŞ KARAN. Uluslararası İnsan Hakları Hukuku ve Anayasa Hukuku Işığında EŞİTLİK İLKESİ VE AYRIMCILIK YASAĞI

İlgili Kanun / Madde 5434 S.ESK/ S. SGK/101

İÇİNDEKİLER SUNUŞ 7 ÖNSÖZ BİRİNCİ BÖLÜM EŞİTLİK KAVRAMI

İLTİCA HAKKI NEDİR? 13 Ağustos 1993 tarihli Fransız Ana yasa mahkemesinin kararı uyarınca iltica hakkinin anayasal değeri su şekilde açıklanmıştır:

MALİ BÜLTEN. Katsayılar Memur aylığı katsayısı 0, ,092473

Türk-Alman Üniversitesi. Hukuk Fakültesi. Ders Bilgi Formu. Dersin Adı Dersin Kodu Dersin Yarıyılı. Aile Hukuku HUK 405 7

T Ü R M O B TÜRKİYE SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODALARI BİRLİĞİ SİRKÜLER RAPOR MEVZUAT

M. Gözde ATASAYAN. Kamu Hizmetlerinin Süreklilik ve Düzenlilik İlkesi

ÖLÜM AYLIĞI BAĞLANMASINDA KIZ ÇOCUKLARININ HAK SAHİBİ OLABİLME KOŞULLARI

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

bilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da

HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM GENEL OLARAK EVLİLİK BİRLİĞİNİN KORUNMASI VE EVLİLİK BİRLİĞİNDE EŞLERİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

KADINLARIN ÇALIŞMA YAŞAMINDA KORUNMALARI Kadınların toplumsal yaşam ile iş ilişkileri ve çalışma yaşamında korunması arasında yakın bir ilişki

: Tahsilat Genel Tebliği (Seri: A Sıra No: 1) Nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: A Sıra No: 7) yayımlandı.

KISMİ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİYLE ÇALIŞANLARIN YILLIK ÜCRETLİ İZİN HAKKI

Dr. Hediye BAHAR SAYIN. Pay Sahibi Haklarının Korunması Kapsamında Anonim Şirket Yönetim Kurulu Kararlarının Butlanı

İŞ SÖZLEŞMESİ SONA EREN İŞÇİ KULLANMADIĞI KAÇ YILLIK ÜCRETLİ İZNİNİ TALEP EDEBİLİR?

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

İŞ KANUNU (1) * * * Bu Kanunun yürürlükte olmayan hükümleri için bakınız. "Yürürlükteki Bazı Kanunların Mülga Hükümleri Külliyatı Cilt: 2 Sayfa: 1113

İŞ KANUNU (1) * * * Bu Kanunun yürürlükte olmayan hükümleri için bakınız. "Yürürlükteki Bazı Kanunların Mülga Hükümleri Külliyatı Cilt: 2 Sayfa: 1113

TÜRKİYEDE OTURAN YABANCILARIN NÜFUS KAYITLARININ TUTULMASI HAKKINDA YÖNETMELİK. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

MADDE 48 (1) Öğretmenler, aynı eğitim kurumunda adaylık dâhil toplamda en fazla 8 yıl görev yapabilir.

GÖRÜŞ BİLDİRME FORMU

ELAZIĞ VALİLİĞİNE (Defterdarlık) tarihli ve /12154 sayılı yazınız

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

KADIN İŞÇİLERİN GECE POSTALARINDA ÇALIŞTIRILMASINDA DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ BAŞKANLIĞINA

İŞVERENLERİN İŞSİZLİK SİGORTASI İLE İLGİLİ YÜKÜMLÜLÜKLERİ VE BU YÜKÜMLÜLÜKLERİ YERİNE GETİRMEDİKLERİ TAKDİRDE KARŞILAŞACAKLARI İDARİ PARA CEZALARI

TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI

T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü GENELGE NO: 2007/02....VALİLİĞİNE (Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü)

KAMU PERSONEL HUKUKU

ÇALIŞMA EKONOMİSİ II

GÜLŞAH VARDAR HAMAMCIOĞLU Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi TÜRK MEDENİ KANUNU NA GÖRE YERLEŞİM YERİ

Ġġ KANUNUNDA YAPILAN DEĞĠġĠKLĠKLER SONRASI MAZERET ĠZĠNLERĠ

LİMİTED ŞİRKETLERDE İMTİYAZLI PAYLAR

SOSYAL GÜVENLİK KESİNTİSİ (4/c) ( TARİHİNDEN ÖNCE İŞE BAŞLAYANLAR İÇİN)(1)

LAW 104: TÜRK ANAYASA HUKUKU 14 HAFTALIK AYRINTILI DERS PLANI Doç. Dr. Kemal Gözler Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi

6663 SAYILI GELİR VERGİSİ KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN YAYIMLANDI

Yükseköğretim kurumları disiplin kurullarında sendika temsilcisi bulundurulmasını sağladık.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı Adalet Meslek Etiği Dersleri

İlgili Kanun / Madde 506 S. SSK. /68

T Ü R M O B TÜRKİYE SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODALARI BİRLİĞİ SİRKÜLER RAPOR MEVZUAT

İŞ KANUNU (1) Bu Kanunun yürürlükte olmayan hükümleri için bakınız. "Yürürlükteki Bazı Kanunların Mülga Hükümleri Külliyatı Cilt: 2 Sayfa: 1113

İlgili olduğu maddeler : Gelir Vergisi Kanunu Madde 22, 40, 63, 75, 86, 89, Sayılı Kanun Geçici Madde 1. Verilmesini Gerektiren Gelirler

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. HBYS Programı. Hukuk Başlangıcı Dersleri

Çev.: Alpay HEKİMLER *

ANAYASA DERSĐ ( ) ( GÜZ DÖNEMĐ YILSONU SINAVI) CEVAP ANAHTARI

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI

İŞYERİNDE 15 YIL VE 3600 GÜN ŞARTINI TAMAMLAYAN HER İŞÇİ KIDEM TAZMİNATINA HAK KAZANIR MI?

6322 SAYILI YASA ile GELİR VERGİSİ KANUNU NUN 89 UNCU ve 5520 SAYILI KURUMLAR VERGİSİ KANUNU NUN 10 UNCU MADDESİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER

Bu çalışmada yer alan bilgiler, özelleştirme uygulamaları l nedeniyle işsiz i kalan ve Devlet Personel Başkanlığınca kamu kurum ve kuruluşlarına

ŞEHİRİÇİ TİCARİ TAKSİLERDE ÇALIŞANLARIN SOSYAL GÜVENCESİ

KAMU PERSONEL HUKUKU KISA ÖZET HUK303U

ÖZEL İSTİHDAM BÜROLARINA GEÇİCİ İŞ İLİŞKİSİ FAALİYETİNE ARACILIK YETKİSİ VERİLMESİ

Transkript:

Anne, Memur, Kadın! Kıvılcım Turanlı Yücel * Özet: Bu çalışmanın amacı, Medeni Kanun ile Devlet Memurları Kanunu arasındaki bazı çelişki/ere dikkat çekebilmektir. Bu çelişki/er sadece kadına ilişkin düzenlemelerle sınırlı tutulmuş; aile hukukunun belirlediği kadın algısının çalışma yaşamına ilişkin düzenlemelere yansıması değerlendirilmiştir. Anahtar Sözcükler: Toplumsal cinsiyet eşitliği, olumlu ayrımcılık, aylıksız izin hakkı. Giriş Hukukta kadının konumu çok boyutlu bir sorundur ve beraberinde, eşitliğin kurgulanışından adalet kavramına, hukukun zaman zaman üstlendiği yol göstericdikten genellikle üstlendiği mevcut yapıyı sürdürme işlevine, aile kavramından iş yaşamına kadar birçok sorun alanını getirmektedir. Bu çalışmanın amacı bütün sorunlara değinmek ya da teknik bir sorunmuş gibi duran kanunlar arası çelişkilerin tümüne işaret etmek değildir. Çalışmayla hedeflenen, Medeni Kanun ile Devlet Memurlan Kanunu (DMK) arasındaki bazı çelişkilere dikkat çekebilmektir. Bu çelişkiler sadece kadına ilişkin düzenlemelerle sınırlı tutulmuş; aile hukukunun belirlediği kadın algısının çalışma yaşamına İlişkin düzenlemelere yansıması değerlendirilmiştir. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, kanunla korunan biçimselhukuki eşitliğin yol açtığı sorunlar, kanunlar arası çelişki bağlamında ele alınmıştır. İkinci bölümde, Anayasa'nın kadın-erkek eşitliğini düzenleme biçimi değerlendirilmiştir. Üçüncü bölümde ise, Yeni Medeni Kanun ile DMK arasındaki çatışma alanlan irdelenmiştir. Hukukun Sorunlu Öznesi: Kadın Hukuki ve ahlaki bir ilke olarak eşitlik, "modern" olmanın ve tüm modernleşme sürecinin ölçülerinden birisidir. Modern toplumlar, en azından biçimsel olarak, modernleşmenin yönünü, niteliğini tayin eden evrense1-eşitlikçi muamele değeri üzerine kurulmuştur. Eşitlik, modern bir değerdir ve ulus devletin gelişimine eşlik etmiştir. (Turner, 1997: 19) Bu gelişim sürecinde "eşit1ik"in en a zından biçimselolarak sağlanmasının en önemli araçlanndan birisi hukuktur. 1 Ancak toplumsal mücadelelerin sonucunda kazanılan hukuki zaferler, bir yandan mevcut yapının sorgulanmasını sağlarken, öte yandan hukukun kendisi, mevcut yapının sürdürülmesine hizmet etmektedir. Toplumsal yaşamı düzenle Araş. Gör., Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi. i Bu nedenle, ilk eşitlik taleplerinin "kanun önünde eşitlik" olması anlaşıhrdır. Amme İdaresi Dergisi, ent 40 Sayı 3 Eylül 1007, s. 99-111.

ı 00 Amme İdaresi Dergisi yen hukuk kuralları incelendiğinde, hukukun mevcut yapıyı sürdürme, yeniden üretme işlevi açıkça görülmektedir. Kadın-erkek eşitsizliği sorunu, bu işlevin görünürlüğünün arttığı alanlardan birisi olmuştur ve olmaya devam etmektedir. Zira toplumsal yapıdan bağımsız olmayan hukukun, "dil"i de toplumsal yapıdan bağımsız değildir. Hukuk ile kadın sorunu, kadın haklan arasındaki ilişki çeşitli düzlemlerde değerlendirilebilir. Bunlardan ilki, ceza hukuku anlamında kadının cinselliğini düzenleyen kurallardır (Çağlar, 2002: 98). İkincisi, medeni hukuk anlamında kadını "eş" ve "anne" olarak tanımlayan, ona annelik ve eş olma statüleri çerçevesinde haklar ve ödevler yükleyen kurallardır. Üçüncüsü ise, çalışma yaşamında kadının konumunu düzenleyen hukuk kurallarıdır. Kadına ilişkin hukuk kurallannın ortak özelliği, kadının konumunu cinsellik çerçevesinde ve/veya anne ve eş olarak düzenlemesidir. Böylece kadının korunması adına mevcut aynmcı yapı sürdürülmekte; sistemin hukuk aracılığıyla pekiştirilmesi sağlanmaktadır. Çünkü hukuka şekil veren toplumsal yapı erkek egemendir ve hukukun dili de kaçınılmaz olarak erildir. (Çağlar, 2002: 98) Bu noktada karşılaşılan ilk sorun, toplumsal dilin kadını sorunlu özne olarak kurmasıdır. Kadının toplumun diğer sorunlu gruplanyla (çocuklar, yaşlılar, sakatlar vb.) birlikte değerlendirilmesinin sonucu, kadına ilişkin düzenlemelerin sorunlu olmayan erkeklere, erkeklerin egemen olduğu kamu kurumlanna ya da devletin düzenleyici işlemlerine bırakılmasıdır (Üşür, 1998: 536). Kadınlar, kendilerine ilişkin sorun alanlannın tespiti ve düzenlenmesi sürecinde, kendi taleplerini dile getirebilmek için bile mücadele etmek zorundadır. Bu mücadelenin dayandığı ilk ahlaki ilke eşitlik; amaçlanan ahlaki ilkenin en azından biçimsel-hukuki nitelik kazanmasıdır. Kadınlann eşitlik mücadelesi, özsel eşitlikten şartlarda, fırsatlarda ve sonuçlarda eşitliğe uzanan geniş bir mücadele alanını kapsamakta (Turner, 1997: 36-37) ve hukukun ve hukuk dilinin objektif ve tarafsız olduğu ön kabulünü yıkmaktadır. Zira sözü edilen tarafsızlığın temeli, toplumsal cinsiyetin erkekler arasında yarattığı koşulların kadınlar için de olduğu (MacKinnon, 2003: 190) varsayımına dayanmaktadır. Kadınlann eşitliği sağlama mücadelesinde karşılaştığı diğer sorun, anayasa ve kanunlarda yer alan cins eşitliğinin ya da ayrımcılık yasağının toplumsal yaşamda işlememesidir. Eşitlikçi politikalarla desteklenmeyen hukuki eşitlik, beraberinde toplumsal eşitliği getir(e)memektedir. z Üstelik eril dilin, atasözlerinden ders kitaplanna; meslek seçiminden günlük yaşamda ev işlerinin bölüşül- Z Bu noktada, Kadının Statüsü Genel Müdürlü~ü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasansı görüşülürken, Adana Milletvekili Gaye Erbatur'un Genel Müdürlük'ün kuruluş amacını belirleyen i. maddesinde "kadın-erkek eşitli~i perspektifinin tüm kamu politikalanna yerleştirilmesi ve kadın-erkek eşitliginin tüm yasalann hazırlanış ve uygulanma aşamasında gözetilmesi gereken temel bir ilke olarak ortaya konulması gibi bir ana amaçtan söz edilmemektedir." biçimindeki eleştirisi dikkate degerdir. (tbmm.gov.tr, 2004).

Anne, Memur, Kadın 101 mesine, kısaca toplumsal yaşamın tümüne yayılan etkinliği, mevcut aynmcı yapının "doğal" kabul edilmesini ve yeniden üretilmesini sağlamaktadır. Eşitliğin anayasa ve kanunlarda yer alması, hem mücadele süreçlerinde hem de sonrasında sorunlann tartışılmasını ve mevcut yapının sorgulanmasını sağladığı için önemlidir. Biçimsel-hukuki eşitliğin sağlanması sürecinde karşılaşılabilecek bir başka sorun, bu noktada ortaya çıkmaktadır. Eşitlik ilkesinin anayasada yer alması, her ne kadar kanun koyucuyu, kanun yaparken dikkatli olmaya zorlasa da, eski kanunlardaki aynmcı düzenlemeler (düzeltilinceye kadar) varlığını ve hukuki geçerliliğini korumaktadır. Eşitliğin kanunlarda yer alması ise, kimi zaman kanuni düzenlemelerin birbirleri ile çatışmasına yol açmaktadır. Cumhuriyet Anayasalarında Kadın-Erkek Eşitliği Türkiye Cumhuriyeti 'nin kuruluşunda, ana hedef olan modernleşmenin en önemli araçlarından birisi hukuk olmuş, büyük bir hızla hukuk reformlan yapılmıştır. Eşitlik, 1924 Anayasası 'nın 69. maddesinde düzenlenmiş3 ve özellikle Cumhuriyet'in ilk yıllannda "sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış kitle yaratma" idealinin temeli olmuştur. Seçme ve seçilme hakkı, kadınlara, kadın-erkek eşitliğinin, laikliğin ve modernliğin göstergesi olması nedeniyle, Avrupa'nın birçok ülkesine oranla erken bir tarihte tanınmıştır. 4 Bora 'nın işaret ettiği gibi, bazı kadınların özgürleşmelerini ve eşitlikten söz edebilmelerini mümkün kılan bu modernlik anlatısı ve pratiği olmuştur. Ancak bu modern kimlik, son derece katı bir kadınlık imgesi yaratmıştır: Kemalist modern kadın imgesi (Bora, 2004: 108). Cumhuriyet ile birlikte, modem Türk kadını laik rejimin simgesi haline gelmiş; bir yandan bilgili, egitimli, akıllı ve cumhuriyetçi ideoloji ile donanmış nesiller yetiştirmesi beklenen fedakar anne ve ev kadını, bir yandan balo elbiseleri içinde en yeni danslan yapabilen alımlı bir hanımefendi, diger yandan üretimi gerçek emek gücünün bir parçası olarak kabul görülmüştür. (Yaylacı, 2004: 65) Cumhuriyet'in kuruluş yıl1annda kadına yönelik eşitliği sağlama amacını taşıyan kanuni düzenlemeler bu çerçevede değerlendirilmelidir. s Öte yandan, devlet sadece zorunlu düzenlemeleri yapmakla yetinmiş; çocuk bakımı, ev işleri, yaşlı ve hasta bakımı, doğum gibi konularda kadına destek olacak mekanizmaları geliştirmekte sessiz kalmıştır (Yaylacı, 2004: 71). Cumhuriyet'in ilerleyen yıllarında da "eşitlik" kanunlann ve anayasalann temel ilkelerinden birisi olma 3 i 924 Teşkilat-ı Esasiyye Kanunu, md. 69 "Türkler kanun nazannda müsavi ve bilaistisna kanuna riayetle mükelleftirler. Her türlü zümre, sınıf, aile ve fert imtiyazlan mülga ve memnudur." 4 Türkiye'de kadınlara seçme ve seçilme hakkı i 934 yılında Anayasada yapılan bir de~işiklikle tanınmıştır. Buna göre; ı 924 Teşkilat-ı Esasiyye Kanunu, md. ı o"yirmi iki yaşını bitiren kadın, erkek her Türk mebus seçmek hakkını haizdir."; md. i i ''Otuz yaşını bitiren kadın, erkek her Türk mebus seçilebilir."! Bu dönemdeki kanuni düzenlemelerin asli kaygısı, toplumsal cinsiyet aynmlannın ortadan kaldınlması de ~1, Cumhuriyet için yeni erkekler ve kadınlar yaratmaktır. Bu anlamıyla Cumhuriyet modernleşmesi, erkekler tarafından kurgulanmış bir modernleşme projesine dayanmaktadır. (Oktik ve Kökalan, 2002-03: 224).

ı 02 Amme İdaresi Dergisi yı sürdünnüştür. 1924 Anayasası'ndan sonraki anayasalarda eşitlik genel bir ilke olarak düzenlenmiş, 2004 yılına kadar kadın-erkek eşitliğine aynca vurgu yapılmamıştır. 2001 yılında, 1982 Anayasasının 41. maddesinde yer alan "Aile Türk toplumunun temelidir." hükmüne "ve eşler arasında eşitliğe dayanır." ibaresi eklenmiştir. 2004 yılında, büyük tartışmalar sonucu yapılan bir değişiklikle 1982 Anayasası'nın 10. maddesinde" Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür." hükmü eklenmiştir. Aslında 2004 değişikliği ile "olumlu aynmcılık'" ilkesinin anayasal bir hüküm haline getirilmesi hedeflenmiş ancak gerçekleştirilememiştir. Değişiklik, mevcut hukuki düzenlemeye yeni bir unsur eklememiş,' sadece 10. maddeden çıkarılabilecek anlamı peki ştinni ştir. Devletin kadın- erkek eşitliğini sağlamak için ne gibi tedbirler alacağı açık değildir. Dolayısıyla yeni düzenleme bir "temenni hükmü" olmaktan öteye geçememektedir (Gönenç, 2004). Düzenleme bu biçimiyle, ana muhalefet partisinin ve kadın örgütlerinin eleştirilerine maruz kalmıştır.' Zira Anayasa'nın 41. maddesinde yapılan değişiklik, 10. maddesiyle birlikte okunduğunda eşitliği vurgulamakta ama 10. maddede olduğu gibi kadın-erkek eşitliğinin nasıl sağlanacağı sorusuna yanıt vennemektedir. Anayasa'nın 41. maddesinde yapılan değişiklik daha sonra çıkarılan Medeni Kanun 'la uyumludur. Ancak daha sonra aynntılı olarak inceleneceği gibi, DMK'de yer alan düzenlemeler, hem Anayasa ile hem de Medeni Kanun hükümleri ile çelişmektedir. Kadın ve erkek arasında çeşitli yönleriyle eşitliği sağlama amacını taşıyan kanunlann birbirleri ile çatışması basit bir biçimde kanun koyucunun ihmali o larak değerlendirilemez. Kanunlar arasındaki çatışma, kadının aleyhine işleyen, Fırsatlarda ve sonuçlarda eşitlik anlamına gelen olumlu aynmcıhk, soyut eşitlik anlaytşının eleştirisi niteligindedir. Kuşkusuz olumlu ayrımcılıgın anayasada yer alması tek başına herhangi bir sorunu çözmez. Ancak kadın ve erkek arasındaki fırsatlarda ve sonuçlarda karşılaşılan eşitsizligin sorgulanması ve çözüm yollannın üretilmesini saglamak bakımından etkili olacagı açıktır. 7 Degişiklikten evvel 1982 Anayasasının 10. maddesi "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle aytnm gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organlan ve idare makamlan bütün işlemlerinde kanun ö nünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır." biçimindeydi., Kanun görüşüldükten sonra İzmir Milletvekili Canan Antrnan'ın "Mayts 2004'te anayasa degişikliginde, Cumhuriyet Halk Partisinin teklifi olan olumlu aynmcılık maddesini kabul etmediniz. (...) halbuki cinsiyet aynmcılıgını giderecek kadının statüsünü yükseltecek anahtar düzenleme oydu (...)" (tbmm.gov.tr, 2004) biçimindeki eleştirisi ile; Ankara milletvekili Oya Araslı'nın "Bizim Anayasamızın 10. maddesi 12. maddesi ile birlikte okundugu zaman kadının ve erkegin eşit haklar sahip oldugu zaten bu hükümlerden anlaşılıyor. (...) kadınlara karşı aynmcılıgı önlemek için Türkiye dahil pek çok ülke bir sözleşmenin altına imza koydu. Bu sözleşme taraf devletlere bir takım yükümlülilkler YÜkledi. Kadınlann da erkeklerle eşit haklara sahip oldugunu anayasalara geçirmek, cinsler arası eşitligi yaşama geçirmek görevinin devlette oldugunu açık seçik anayasasında ve hukuk düzeninde ifade etmek, hukuki eşitligin yanında fiili eşitligi saglamak için de engelleri kaldıracak birtakım özel geçici önlemler almak ve bunlann imtiyaz ve aynm sayılmayacagm) iç hukuk Iannda ifade etmek." biçimindeki eleştirisi dikkat çekicidir (tbmm.gov.tr, 2004).

Anne, Memur, Kadın 103 düzenlemelerin, daha önemlisi bu düzenlemelerin yapılmasını sağlayan zihniyetin etkisini yitirmediği anlamına gelir. Kadına İlişkin Düzenlemelerde Devlet Memurları Kanunu'nun Medeni Kanun İle Çelişen Hükümleri Medeni Kanun'un uygulama alanı, medeni hukuk bireylerin doğumdanölüme yaşamlannı düzenlediği için olduğu kadar, "kadın"ın konumunu belirlediği için de önemlidir. Zira bizatihi kan bağının biçimi toplumsal cinsiyet rol/erini yaratmakta; annelik ve babalığın kültürel ya da doğal anlamlan devlet tarafından belirlenmektedir. Kısaca, toplumsal cinsiyet rolleri, kişilere, devlet tarafından hukuk aracılığıyla biçilmektedir (Stevens, 2001: 303-305). Eski Medeni Kanun 'un aile hukukuna ilişkin hükümleri bu durumun açık örneğidir. Kanun 'la, bir yandan kadın haklan hukukileşirken, öte yandan kadın haklannın sınırlan çizilmiş; kurumlar içinde aile, aile içinde de koca esas alınmıştır. Evli kadının aile içindeki konumu, kendisi karar alamayan, bu nedenle kocasına tabi ve yardıma muhtaç bir varlık olarak düzenlenmiştir (Asma vd., 1996: 36-37). Eski Medeni Kanun'da, erkeğin evin reisi olarak düzenlenmesi (md. 152), aileyi ilgilendiren tüm önemli sorunlarda erkeğin reyinin dikkate alınması, başkaca bir örnek gerektirmeksizin kadının ikincil konumunun kanıtıdır. Geçen zamanla, kadın mücadelesinin etkisi ve Avrupa Birliği'nin baskısıyla, Medeni Kanun' da kimi değişiklikler yapılmış; nihayetinde Medeni Kanun tümden değiştirilmiştir. Yeni Medeni Kanun, 22.11.2001 tarihinde kabul edilmiştir ve kadının konumuna ilişkin esaslı değişiklikler içermektedir. Kanun'la, aile reisliği kaldınlmış, aileyi ilgilendiren konularda eşlerin ortak karar alması esası getirilmiş/ mal rejimi değiştirilmiştir (Savran, 2001: 61).10 9 Kanun görüşülürken, Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün'ün "... 186 ve devamı maddelerinde, kan-koca eşit1igi getiriliyor. Şimdiye kadar kocaya ait olan birçok görev ve sorumluluga kadın ortak ediliyor. Bu düzenleme "kadın-erkek eşitligi" adı altında, kadına, hak etmedigi birçok yükü yüklemekten, birçok yeni sorumluluklar getinnekten başka bir şey degildir.(...) Efendim, evlilik birliginin reisinin koca olacagına dair hüküm kaldınlmakta. Her birligin muhakkak bir başkanı olması lazım degeri i arkadaşlar; başkanı olmayan yerde başıbozukluk hakim olur. Dolayısıyla, bundan böyle, söz, kanda veya kocada degil, iki sözde bir mahkemede bitecektir. Bu düzenleme, aile kurumunu güçlendinnez; aksine, zayıflatır, birligi sarsar. Bunun en büyük zarannı da, tabii ki, çocuklar görür." (tbmm.gov.tr, 2001) biçimindeki sözleri kadını aciz gören zihniyetin devam ettigini göstennektedir. Daha önemlisi, ailenin her sorunda mahkemeye taşınacagı iddiası kadına duyulan güvensizligin göstergesidir. Yine kanun görüşülürken, çorum Milletvekili Melek Denli Karaca'nın; ''Özellikle aile hukuku bölümünde önemli ve köklü degişiklikler getirilmiş, kadın-erkek eşitligi önplana çıkanimıştır. Toplumumuzda, aileyi cemiyetimizin çekirdegi ve biyolojik hücresi kabul eden temel bir felsefe hakimdir ve bu felsefe dogrudur da. Türk Mi\letinin, birligi, dirligi, düzeni ve gelecegi, çekirdek sayılan aile yapılannın her konuda, sagltkta, egitimde, varlıkta ve yoklukta saglam bir temele oturtulmasıyla kaimdir ve unutulmaması lazımdır ki, devletimizin ve mil1etimizin bekası, güçlü devlet idealini gerçekleştirecek, milli şuurla bezenmiş, imanlı gençlerimizin miman olacak olan ve ailenin iki temel direginden birini teşkil eden analann elindedir. Bu itibarla, Türk Medeni Kanununun kabulünde ailenin esasını teşkil eden kadın ve erkegin eşit haklarda sayılması, kadınlara karşı olan haksızhgın giderilmesi olumlu bir gelişmedir." biçimindeki sözlerinde, kadın-erkek eşitliginin saglanmasının, kadın için degil, ailenin ve devletin sürekliligi için gerekli oldugu vurgusu dikkat çekicidir (tbmm.gov.tr, 2001).

ı 04 Amme İdaresi Dergisi Yeni Medeni Kanun'un tümünde, özellikle de aile hukukundaki düzenlemelere, iki endişenin hakim olduğunu saptamak mümkündür. Bunlardan birincisi, Avrupa Birliği normlarına uygun, özellikle kadın-erkek eşitliğini temin eden bir kanun yapmak; ikincisi ise Türk örf ve adetlerini göz ardı etmemek. İkisi birbiriyle çelişkill.. (Dural ve Öğüz, 2004: 13). Örneğin, 19. maddede, evli kadının yerleşim yerinin kocanın yerleşim yeri olduğu hükmüne yer verilmemesi, kadına bağımsız bir yerleşim yeri seçme olanağı veriyor gibi görünmektedir. Oysa, 185. maddede yer alan "eşler birlikte yaşama(...) zorundadır" hükmü ile 164. maddede terkin boşanma nedeni sayılmasıli yerleşim yerini seçme hakkını fiilen işlevsiz kılmaktadır. Mal rejimine İ lişkin göreli iyileştirme, evli kadınlann büyük çoğunluğu için Yürürlük Kanunu'nun 10. maddesi ile kağıt üzerinde kalmıştır (Serozan, 2003: 9).12 Evli kadının kocasının soyadını alması zorunluluğu (md. 187) ile eşlerin çalışma hakkının "diğer bir eşin ve ailenin huzur ve yarannın" gözetilmesi biçiminde sınırlanması (md.192) bu çerçevede değerlendirilebilir. Üstelik, çalışma hakkına ilişkin düzenleme, soyut, eşitlikçi çerçevenin "eş" gibi cinsiyet körü kategorilerle nasıl kadının aleyhine işleyeceğinin tipik bir örneğidir. Eşitlik ve evrensellik lafzı altında yalnızca kadınlar için düşünülmüş ve onlann aleyhine işleyecek bir düzenleme getirilmiştir (Savran, 2001: 61). Özetle, Yeni Medeni Kanun, eşleri eşit kabul etse de, iddia edilen özgünlükten ve demokratik nitelikten yoksundur. Kadının konumunu Medeni Kanun'un belirlemesi, kadına ilişkin diğer hukuki düzenlemelerin, özellikle kadının ça1ış 10 Savran'ın belirttigi gibi kabul edilmeden evvel, Medeni Kanun Tasarısı'nın üzerinde en çok konuşulan iki maddesi, "aile reisligi"nin kaldınlması ile kanuni mal rejiminin "evlilik içinde edinilen mallara katılma" biçiminde degiştirilmesinin önerilmesi olmuştur. Bu iki madde Kanun'u daha eşitlikçi bir yönde ve kadınların daha çok bagımsızlaşması dogrultusunda degiştirmeyi amaçlamaktadır. Aile reisliginin erkekte oldugu durumda erkegin tekelinde olan birçok karar yetkisi bu tasarıyla ortak hale gelmiş, çocukların vesayeti vb. eşitlikçi bir yönde degişmiştir. Öte yandan "evlilik içinde edinilen mallara katılma" kadınların ev içindeki karşılıksız emeklerinin görünür hale gelmesine ve iş sayılmasına ve aynlık durumunda kadınların bu emegin karşılıgında maddi bir güvenceye kavuşmasına imkan veren bir rejimdir. Bu kadınların evlilik dışına daha kolay çıkabilmeleri; daha bagımsız hale gelmeleri anlamına da gelmektedir (Savran, 200 i : 6 I). 11 Gerçekten de, hakkını kullanarak bagımsız bir yerleşim yerinde oturan eşin evi terk ettigini iddia ve ispat güçtür. Aynntılı bilgi için bkz. (Dural ve ögüz, 2004: 16). 12 "4722 Sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlügü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un i O. maddesine göre; ı Ocak 2oo2'den evvel yapılmış evliliklerde, ediniimiş mallara katılma rejimi ancak i Ocak 2002 tarihinden sonrası için uygulanacaktır. Eger eşler isterse, ı Ocak 2002 tarihinden itibaren bir yıl içinde, bu tarihten öncesi için ediniimiş mallara katılma rejimini mal rejimieri olarak seçebilecekti(r). Bu durum hem karışıkhga yol açmaktadır, hem de bir yıl içinde başvurmayan eşler açısından açık bir haksızlık yaratmaktadır. Kanunla amaçlanan kadını korumak olsaydı edinilmiş mallara katılma rejiminin, aksi talep edilmeyen bütün evliliklerde kanuni mal rejimi olması gerekirdi. Nitekim İstanbul Milletvekili Yücel Erdener, kanun görüşü Wrken şu sözleri ile bu haksızlıga dikkat çekmiştir." (...) yürürlüge ilişkin yasa tasarısının 10 uncu maddesi, bu sevincimize gölge düşürüyor. Bu tasarı, tek tek hepimizin, gruplarımızın, tüm kadınlarımızın ve onların kuruluşlarının çabasını boşa çıkarıyor. (...) Çünkü, ülkemizde tapulu malların ancak yüzde g'inin kadınlar üzerinde oldugunu ve yüzde 92'sine de erkeklerin sahip oldugunu çok iyi biliyoruz. Şu anda orta yaşlı binlerce kadının da, salt ev düzeni ve evliliginin huzuru için, meslek sahibi olmalarına karşın, evlerini tercih ettiklerini, böylece kişisel kazançtan yoksun olan kadınlarımızın da ne durumda oldugunu çok iyi biliyoruz. Aile hukuku ilişkileri, kamu yararı ilkesinden hareketle oluşturuldugu için, hukuk teknigi açısından da yasanın geriye yürümemesi, açıkça bir hukuk ihlalidir." (tbmm.gov.tr, 2001).

Anne, Memur, Kadın 105 ma hayatını düzenleyenıerin, büyük ölçüde medeni hukukun baskısı altında şekillenmesine neden olmaktadır. Bu bağlamda, temel ilke aile içindeki işbölümünün korunması ve kadının çalışma yaşamının bununla uyumlaştırılması olmaktadır (Koray, 1990: 82). DMK incelendiğinde, kadına ilişkin sınırlı düzenlemelerde kadın memurların konumlarının aile içindeki işbölümüne ve (eski) aile hukukuna uygun olarak düzenlendiği görülür. Bu düzenlemelerden ilki, "Mazeret izni" ve "Aylıksız i zin" başlıkları altında yer alır. DMK'nin 104. maddesine göre, kadın memura doğum yapmasından önce 3 hafta ve doğum yaptığı tarihten itibaren 6 hafta müddetle izin verilir. Bu süreden sonra da 6 ay süre ile günde bir buçuk saat süt izni verilir. Aynı maddeye göre, erkek memura da, karısının doğum yapması nedeniyle isteği üzerine üç gün izin verilir. DMK 'nin 108. maddesinde "aylıksız izin" hakkı düzenlenmektedir. Buna göre; devlet memuru bakmaya yükümlü olduğu yakınlarının hastalanması halinde isteği üzerine en çok on iki ay; eşinin yurt dışında görevli ya da öğrenci olması halinde her defasında on iki ay olmak üzere en çok dört yıl ayrılabilecektir. Muvazzaf askerlik yapan memurlar askerlik süresince aylıksız izinli sayılacaktır. Yine DMK'ye göre, on yılını doldurmuş memurlar bir kereliğine mahsus en çok altı ay ve doğum yapan kadınlar en çok on iki ay aylıksız izne ayrılabilecektir. Aylıksız izin süresinin bitiminden önce mazereti gerektiren sebebin kalkması halinde veya sürenin bitiminde görevine dönmeyen memurlar memuriyetten çekilmiş sayılacaktır. aylıksız izne Aylıksız izin hakkı, oldukça ayrıntılı düzenlenmiş; hakkın kullanımı ve sona ermesi katı şartlara bağlanmıştır. Doğum yapan kadın memurların en çok on iki aya kadar aylıksız izne ayrılabilecekleri hükmü DMK 'ye 2004 yılında eklenmi ştir. 13 Böylece, kanun koyucu, kadın memur açısından doğum yapmayı başkaca bir şart aramaksızın aylıksız izne ayrılabilmesi için yeterli görmüş; bu durumu, diğer hallerden, hastalıktan ya da on yılı dolduran memurun keyfıyetinden ayrı düzenlemiştir. Görüldüğü üzere, gerek mazeret izni gerekse aylıksız izin kullanmaya ilişkin düzenlemeler, doğrudan, erkek toplumunun kadına verdiği sosyal rollerden biri olan "analık"a ilişkindir (Akal, 2003: 224). Zira çocuk sahibi olmak toplumda değer görme adına önem taşır ve böylece kadın da "anne" olarak toplumsal a landa değer bulur. Bu bağlamda anneler çoğunlukla devlet müdahalesinin nesnesidir (Fidan, 2004: 34). Kuşkusuz, doğum izni bir haktır. Ancak doğum sonrası "aylıksız izin" gerçekten düşünüldüğü anlamıyla bir hak mıdır? Anneliğin aylıksız izinle ödüllendirilmesi, var olan düzenlemeye göre ödülden ziyade ceza gibidir. Öncelikle, kadının annelik mesaisi değerlendirilmemektedir. Kadın, anne olmakla bir yandan toplumsal değer kazanmakta, öte 13 Daha önceki düzenleme do~um yapan kadının en çok altı aya kadar aylıksız izne ayrılmasını öngörüyordu.

106 Amme İdaresi Dergisi yandan bizatihi kazandığı bu toplumsal değer, kadına görevler yüklemektedir. Başka deyişle, annelik kadının doğal sayılan görevi haline gelmekte ve kadının doğal sayılan görevlerini yerine getirebilmesi için ödemesi gereken bedel, aylığından vazgeçmek olmaktadır. Oysa aylık, ücret demek değildir. Aylık, memurun yaptığı işin karşılığı değil, işgal edilen memuriyetin karşılığıdır. Bu nedenle bir memur, memuriyetini işgal ettiği sürece çalışmasa bile maaş alır (Gözler, 2003: 671). Anneliği aylıksız izinle ödüllendirmek, aylığın bu niteliğini gözden kaçırmak anlamına gelir. Üstelik aynı kadın izin almak yerine istifa etse, eşi aile yardım ödeneğinden yararlanabilecektir. t4 Ancak, aylıksız izin aldığında, çocuk sahibi olduklan için sahip olması gereken maddi olanaklardan vazgeçmesi gerekecektir. Bu noktada, toplumun, devletin ve kanunun kadına aynı pencereden baktığı açıkça görülmektedir. Zira, toplum ve devlet başlı başına bir iş olan çocuk yetiştirmeyi sadece anneye hasrediimiş bir görevolarak kabul etmekte, bu kabulün sonucu kanun metni olarak karşımıza çıkmaktadır. Kanun, babaya, baba olduğu ve çocuk yetiştireceği için aylıklı ya da aylıksız, uzun izin hakkı tanımamaktadır. Dolayısıyla, yeni Medeni Kanun'da düzenlenen eşlerin aile sorumluluklannı birlikte taşıyacaklan, haklarda ve yükümlülüklerde eşit olacaklan hükmü, uygulamada bir başka kanun aracılığıyla anlamını yitirmekte; kadına ilişkin toplumsal zihniyet, devletin bizzat kendi çalışanlanna ilişkin düzenlemelerinde karşımıza çıkmaktadır. Kuşkusuz aylıktan mahrum kalmak, kadının anne1iği dolayısıyla aylıksız izin alabilme karşılığında ödediği tek bedel değildir. Aylıksız izin alıp evinde oturan kadın salt bu nedenle ev işleri, bebeğin bakımı ve işe dönecek olmanın sıkıntılanyla tek başına uğraşmak zorunda kalmaktadır. Aylıksız izin kullanması, kademe ilerlemesinden emekliliğine uzanan bir çerçevede özlük haklannı doğrudan etkilemektedir. Anne olduğu için aylıksız izin kullanan kadın, izni boyunca primlerini ödemezse daha geç emekli olacak, aynı statüdeki erkek ve/veya kadın çalışma arkadaşlanndan daha az ücret alacaktır. Bir başka önemli sorun da bu iznin yekpare kullanılmak zorunda oluşudur. İznin, babayla paylaşılmasına yahut bölünerek kullanılmasına olanak tanınmamıştır. Dolayısıyla çocuk sadece bir yaşına kadar annesiyle zaman geçirebilecek, bir yaşından sonraki gerekli hallerde anne ya da baba izin alarak çocuğun yanında olmayacaktır. tll t4 Burada önemli olan "aile yardım ödenegi"nin günümüz koşullanndaki anlamsızhgı degildir. III Kuşkusuz çocugun hasta olması halinde anne ve baba mazeret izni ya da duruma göre aylıksız izin kullanarak çocugun yanında olabilecektir. Burada kast edilen hastalık dışındaki durumlardır. Bu baglamda İtalyan hukukundaki düzenleme önemli bir örnek olarak dikkate de~erdir. İtalyan hukukundaki düzenlemeye göre, do~um izni kadın için hem hak hem de yükümlülüktür. Dogum veya evlat edinme halinde, anne veya baba en az altı ay olmak üzere izin alabilir. Eger aile tek ebeveynli ise bu süre on aya çıkmaktadır. Anne ve baba isterlerse izni ortak (en fazla on bir ay) ya da çocuk sekiz yaşını tamamlayana kadar parçalı olarak kullanabilirler. (nordovest.it)

Anne, Memur, Kadın ıo7 DMK ile Medeni Kanun arasındaki bu ilk çelişki, eşitliğin hukuki kurgulanışındaki aksamalan da ortaya çıkarmaktadır. Gerçekten de gerek aile içinde gerekse çalışma yaşamında, kadın adına alınacak önlemlerin kadın-erkek eşitliği açısından değişebilmesi için bunlann yalnızca kadına yönelik önlemler olarak değerlendirilmemeleri gerekmektedir. Eğer toplum hem çalışan kadını hem de aileyi korumaya gereksinim duyuyorsa kadın ve erkeğe aynı açıdan bakmak ve "iki üyesi de çalışan aile" kavramıyla yola çıkmak durumundadır (Koray, 1990: 83). Nitekim, AB ülkelerinin kanunlannda, doğum ya da evlat edinme nedeniyle kullanılacak izin "ebeveyn izni"u; başlığı altında düzenlenmektedir. Kanunlann, iki üyesi de çalışan aile kavramından yola çıkılarak hazırlanması, mevcut yapının sorgulanması anlamında önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Çünkü kadınlar çalışarak aile ekonomisine katkıda bulundukları halde, erkek egemen işbölümü, birçok beraberlikte ve ailede hiçbir değişikliğe uğramadan sürmektedir (Agacinski, 1998: 70). Ev ve ev işleri, hala kadının temel etkinlik alanı olarak kabul edilirken; çalışma, kadın açısından temel bir etkinlik alanı kabul edilmemektedir (Fidan, 2004: 34). Erkekler, ailenin varlığını sürdürmesindeki katkılannı parasal edimlerinde görmekte ve eşleri çalışıyor olsa da "evin ekmeğini kazanan kişi" konumunu terk etmemektedir (Ankan, 1998: 52). Bu olgu, küçük yaşlardan itibaren kadınlar tarafından da içselleştirilmektedir. Türkiye 'de kadın "ev"siz "aile "siz düşünülemez. Çalışma yaşamı ancak bu birinci ve belirleyici öğeye ek olabilen ve birincinin gereksinimleri doğrultusunda her an vazgeçilebilecek olandır (Tannöver, 2000: 378). Medeni Kanun 'un, bütün eşitlikçi adımlanna rağmen, çalışmanın "diğer eşin ve ailenin huzur ve yarannın" gözetilerek sınırlanması hükmü, bu toplumsal zihniyetin yansıması olarak değerlendirilmelidir. DMK' de ise, erkeğin, evin ekmeğini kazanan, eski Medeni Kanun 'un diliyle "ailenin reisi" olduğu anlayışı; aile yardımı ödeneği ve doğum yardımı ödeneğine ilişkin düzenlemelerinde hiçbir değişikliğe uğramadan sürmektedir. DMK'nin 202. maddesine göre; evli bulunan devlet memurlanna, eşi ve çocuklan için aile yardım ödeneği verilir. Memurun bu yardımdan yararlanabil- Hi Avrupa Konseyi'nin 96/34/EC sayılı direktifi ebeveyn iznini düzenlemektedir. Buna göre, bir çocuğun doğması veya evlat edinilmesi halinde ebeveynlerin en az üç aylık bir izin haklan olacaktır. Ebevyenler bu izni, çocuk, azami sekiz yaşına gelene kadar kullanabilecektir. (kssgm.gov.tr, 2007) Nitekim Almanya'da, ebeveyn izni üç yıldır ve çocuk üç yaşına gelinceye dek, ebeveynlerce ayn ayn veya birlikte ve aynı zamanda kullanılabilmektedir. Üçüncü yıl izin hakkı, işverenin onayıyla, çocuğun sekizinci yaş gününe dek kullanılmak üzere ertelenebilmektedir. İzin hakkı kuralolarak ücretsiz olsa da ebeveynlerden sadece biri doğumdan itibaren yinni dört ay süreyle, ailedeki her bir çocuk için, çocuk bakım ve ödeneğine hak kazanmaktadır. Evlat edinen veya bir çocuğun bakımını üstlenen ebeveynler de, çocuklan sekiz yaşına gelinceye dek azami iki yıl süreyle bu ödenekten yararlanmaktadır. Fransa'da da benzer biçimde, kamu çalışanlanna doğum veya üç yaşından küçük çocuk evlat edinme halinde, altı aylık sürelerle yenilenebilen Oç yıl süreli izin hakkı tanınmaktadır. Ebeveyn izni kuralolarak ücretsizdir. İki çocuk sahibi ebeveynlerin ikinci çocuğun doğumundan önceki beş yıl süresince; üç çocuk sahibi olanlann ise doğumdan önceki on yıl içinde kesintisiz yinni dört ay çalışmış olmalan koşuluyla, çocuklan üç yaşına gelinceye dek ebeveyn ödeneği alma haktan bulunmaktadır (Fırat, 2006).

ı 08 Amme İdaresi Dergisi mesi, eşinin menfaat karşılığı çalışmaması ya da bir sosyal güvenlik kuruluşundan aylık almamasına bağlıdır. ikiden fazla çocuk için aile yardımı ödeneği verilmernektedir. Eğer eşlerden birine, çocuklan için iş akdi veya toplu sözleşme gereği yapılan aile yardımı ödeneği daha düşük ise, yalnız aradaki fark ödenmektedir. Boşanma veya aynlık halinde bu yardımın hangi tarafa ve ne oranda verileceğine mahkeme karar verecektir. Kanun, öz çocuk üvey çocuk aynmı yapmamıştır. 203. maddeye göre; aile yardımı ödeneği, devlet memurlanna her ay aylıklanyla birlikte ödenir. Kan ve kocanın her ikisi de memursa, bu ödenek yalnızca kocaya verilir. DMK'nin 207. maddesine göre ise, çocuğu olan devlet memurlanna doğum yardımı ödeneği verilir. Ana ve babanın her ikisi de devlet memuruysa, ödenek yalnızca babaya verilir. Eğer eşlerden birine, iş akdi veya toplu sözleşme gereği yapılan doğum yardımı ödeneği daha yüksek ise memur olan eşe aynca doğum yardımı ödenmez, daha düşük ise yalnız aradaki fark ödenir. Mahkemelerce verilen aynlık süresi içinde doğan çocuklar için bu yardım anaya verilir. DMK'nin, öz çocuk-üvey çocuk aynmı yapmaması ve çalışmayan eşe ilişkin cinsiyetçi bir aynma gitmemesi oldukça önemli ve olumludur. Ne var ki, çocuklar için verilen aile yardımı kadın memurlara ödenmediği gibi, kadına özgü biyolojik bir durum olan doğum nedeniyle hak kazanılan doğum yardımı da kadın memurlara ödenmemektedir. Kanun koyucu aile reisliği kavramından yola çıkmış; yeni Medeni Kanun'u dikkate alarak yeni bir düzenleme yapma ihtiyacı duymamıştır. İki Kanun arasındaki çelişki kadar, DMK'nin iç çelişkisi de dikkate değerdir. Kanun, bir yandan "analık" nedeniyle kadına aylıksız izin olanağı tanıyarak çocuk yetiştirmeyi sadece annenin görevi olarak görmekte; öte yandan çocuk sahibi olmak nedeniyle hak kazanılan yardımlann anneye değil babaya ödenmesini düzenlemektedir. Bu konudaki ilginç düzenlemelerden birisi de Maliye Bakanlığı 'nın "88 Seri No'lu Devlet Memurlan Kanunu Genel Tebliği"dir. Tebliğin 3. maddesinin (b) bendine göre; "Eşlerden biri memur, diğeri çalışmıyor ve çocuğun velayeti mahkeme karan ile çalışmayan eşe verilmiş ise aile yardımı ödeneği çalışan eşe verilecektir." Bu hükmün, uygulamada, özellikle, çalışmayan ama çocuğunun velayetini almış anneler açısından sıkıntı yaratacağı açıktır. DMK'nin uygulamasından kaynaklananjk:aynaklanabilecek sorunlar AB Divanının gizli cinsiyet aynmı 17 tanımına denk düşmektedir. Divan, gizli cinsiyet aynmını 31 Mart 1981 tarihinde verdiği Jenkins karanyla tanımlamıştır. Buna göre, "görünüşte nötr bir hüküm, bir ölçüt ya da uygulamanın bir cinsten olan kişileri oranilsız bir biçimde evlilik ya da ailevi durumuna referansla ve ilgili 17 Avrupa Konseyi'nin 2002l73IEC Sayılı Direktifine göre gizli cinsiyet ayrımcıh~ı; görünüşte tarafsız olan bir hüküm, kriter ya da uygulamanın, meşru bir amaçla yasallaştınlmamışsa ve bu amaca ulaşmak için uygun ve gerekli de~i1se, bir cinsiyettekilen di~er cinsiyettekilerle karşılaştınldı~ında daha aşa~l bir duruma getinnesidir. (kssgm.gov.tr, 2007)

Anne, Memur, Kadın 109 kişinin cinsiyetine bağlı olmayan bir şart ya da nedenle objektif olarak açıklanmaksızın avantajsız duruma düşürmesi durumunda" (Aktaran Tezcan, 1998: 189) gizli cinsiyet ayrımından söz edilebilir. Gizli cinsiyet ayrımı, açıkça cinsiyet üzerine kurulu olmayan ancak açıkça cinsiyet üzerine kurulu ayrımla aynı sonuca varan cinsiyet ayrımı olarak karşımıza çıkar. DMK'nin Anayasa ve Medeni Kanun'la çelişen hükümlerinin değiştirilmesi; daha açık bir ifadeyle kanunun dilinin değiştirilmesi, kadın memurlara yönelen gizli ya da açık cinsiyet ayrımcılığını önlemek için atılacak önemli adımlardan birisi gibi görünmektedir. Bu bağlamda, DMK'nin 108. maddesinde yer alan doğum nedeniyle aylıksız izin hakkı, "ebeveyn izni" başlığı altında ve çocuk yetiştirme sorumluluğunu eşler arasında bölüştürmeye olanak verecek biçimde ayrıca düzenlenmelidir. 1 ' Yine DMK'nin aile yardımı ödeneği ve doğum yardımı ödeneğini düzenleyen maddelerinde (203.md ve 207.md) değişiklik yapılarak, bu ödeneklerin "eşlerden birisine" verileceği hükme bağlanmalıdır. Boşanma ve ayrılık halinde ise, aile yardımı ödeneği, eşlerin her ikisinin de memur olması şartı aranmaksızın, çocukların velayetini alan eşe ödenmelidir. Sonuç Yukarıda incelenmeye çalışıldığı gibi, DMK ile Medeni Kanun özelinde kadın-erkek eşitliği sorunu, hukukun başlı başına sorun alanlarından birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. DMK'nin aylıksız izni düzenleyen hükmü ile eşlerin ikisinin de memur olması halinde, yararlanılacak doğum yardımı ve aile yardımı ödeneklerinin babaya ödenmesini düzenleyen hükümleri Anayasa'nın 10. maddesine aykırıdır. Zira Anayasa kadın-erkek eşitliğini pekiştirmiş, eşitliğin sağlanması görevini devlete yüklemiştir. Aynı hükümler Medeni Kanun'un aile reisliğini kaldıran ve aileye ilişkin konularda eşler arasında eşitliği öngören hükümleri ile de çelişmektedir. DMK 'nin aile reisliği kavramından yola çıktığını ve kadını önce anne sonra personeli olarak değerlendirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Tarihi bakımdan yeni bir düzenleme olan analık nedeniyle aylıksız izin hakkının düzenlenişi, izin hakkını sadece anneye tanıyarak ve dolayısıyla çocuğa ilişkin sorumluluğu sadece anneye yükleyerek bu savı destekler niteliktedir. Kısaca, biçimsel-hukuki eşitliğin kanunlarda ve anayasalarda yer alması, sorunun ortaya konması ve çözüm yollarının zorlanması bakımından önemlidir. 18 Bu konuda İsveç'in kanuni düzenlemeleri, hukuk aracıh~ıyıa toplumsal yapıyı sorgulama ve dönüştürme çabasının somut örne~idir. İsveç'te ebeveynler, do~um ve evlat edinme yoluyla çocuk sahibi olmalan halinde, farklı biçimlerde kullanılabilen izin hakkına sahiptirler. Analık izni yedi haftadır. Aynca hem anne hem de babaya, çocu~n do~umundan itibaren on sekiz ay süreyle ücretsiz ebeveyn izni hakkı tanınmıştır. Ancak yüz seksen gün karşılı~ı prim ödeyen ebeveyn, dört yüz elli günü aşmamak kaydıyla, izin süresince gelirinin yüzde sekseni tutannda bir ödene~e hak kazanmaktadır. 1 Ocak 1995'te yürilrlüge giren kanun de~şikli~iyle, erkek ebeveyni izin almaya teşvik etmek için, iznin en az otuz günlük bölümünün baba tarafından kullanılmaması halinde, ebeveynlerin o aya ilişkin ödenekten yoksun kalması hükme ba~lanmıştır (Fırat, 2(06).

110 Amme idaresi Dergisi Öte yandan, biçimsel-hukuki eşitliğin sorunlan çözmeye yetmemesi, eşitlik anlayışına İlişkin yeni sorulan ve sorun alanlannı beraberinde getirmektedir. Kadına ilişkin hukuki düzenlemelerin birbirleri ile çelişmesi, teknik bir sorun gibi görünse de, özünde hukukun kadına ilişkin dilinin tarihsel duraklarının ve gizli aynmeılığın tespit edilmesi bakımından gereklidir. Kaynakça Agacinski, Sylvianne (1998), Cinsiyetler Siyaseti, (Çev. İsmail Yerguz), Dost Kitabevi, Ankara. Akal, Cemal Bali (2003), Iktidarın Üç Yüzü, Dost Kitabevi, Ankara. Ankan, Gülay (1998), "Kadınlarda Sosyal Tabakalaşma ve Verimlilik", Çitçi, Oya (Ed.), 20. Yüzyılın Sonunda Kadınlar ve Gelecek, TODAİE, Ankara, s. 51-63. Asma, Türkay-Kaynak, Hatice-Tarakçı F. Mehtap (1996), "Medeni Hukuk ve Kadın", Çağdaş Hukuk, ÇHD Yayınları, Yıl 4/5, Sayı 46, s. 28-45. Bora, Aksu (2004), "Feminizm: Sınırlar ve İhlal İmkanı", Birikim, Sayı 1841185, s. 106 113. Çaglar, İrem (2002) "Feminist Hukuk Teorisine Kısa Bir Giriş", HFSA 4, İstanbul Barosu Yayınları, s. 82-105. Dural, Mustafa ve Ögüz, Tufan (2004), "4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun Genel Degerlendirmesi", Güncel Hukuk, Sayı 8, s. 12-23. Fidan, Fatma (2004), "Çalışan Kadın Aslında Çalışmak İstemiyor mu? Zorunluluk mu? Gereklilik mi?", Kadın Çalışmalarında Disiplinlerarası Buluşma Birinci Cilt, Güçhan, Ayşegül (Ed.), Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Yayınları, İstanbul, s. 33-43. Fırat, Hüseyin İrfan (2006), "Ülkemizde Erkek İşçiye Neden Dogum izni Yok?", http://www.alomaliye.comlhaziran06/huseyinfıraterkekdogum.htm (10.03.2007). Gönenç, Levent (2004), "2004 Anayasa Degişiklikleri", http://www.yasayananayasa.ankara.edu.tr/makanayor/docs/makale/2004 Degişikliği (05.02.2006) Gözler, Kemal (2003), Idare Hukuku Cilt ll, Ekin Kitabevi Yayınları, Bursa. Koray, Meryem (1990), '''Kadın' Adına Gündem Oluşturmak", Amme Idaresi Dergisi, Cilt 23, Sayı 3, s. 79-89. La legislazione che regola il congedo matemit! www.nordovest.it (26.01.2006) MacKinnon, Catharine (2003), Feminist Bir Devlet Kuramına Doğru, (Çev. Türkan Yöney-Sabir Yücesoy), Metis Yayınları, İstanbuL. Oktik, Nurgün ve Kökalan, Füsun (2002-03), "Feminizmden Kadın Çalışmalarına Devletin Fonksiyonu", Doğu Batı, Yıl 6, Sayı 21, s.213-233. Savran, Gülnur Acar (2001), "Feminizmin İkilemleri (Teoride Aşılabilir mi?)", Defter, Yaz, Yıl: Ondört, Sayı: Kırk dört, s. 33-75.

Anne, Memur, Kadın ı ı ı Serozan, Rona (2003), "Yeni Medeni Kanun Neler Getirdi Neler Götürdü?", Günışığı, Sayı 2, s. 8-1 O. Stevens, Jacquline (2001), Devletin Yeniden Üretimi, (Çev. Abdullah Yılmaz), Ayrıntı Yayınlan, İstanbuL. Tanrıöver, Hülya Tufan (2000), "Türkiye'de Kentli Kadınların Engellenen Çalışma Hakkı", Çitçi, Oya (Ed.), Türkiye 'de İnsan Hakları, TODAİE, Ankara, s. 375-389. TBMM Genel Kurul Tutanagı, 22. Dönem, 3. Yasama Yılı, 11. Birleşim, 27/Ekiml2004, www.tbmm.gov.tr/tutanak!donem22/yi13/bas/ol lmhtm (14.02.2006). TBMM Genel Kurul Tutanagı, 22. Dönem, 2. Yasama Yılı, 83. Birleşim, 04/Mayıs12004, www.tbmm.gov.tr/tutanak! donem22/yii2/bas/083mhtm (14.02.2006) TBMM Genel Kurul Tutanagı, 21. Dönem, 4. Yasama Yılı, 1 ı. Birleşim, 25IEkiml2001, www.tbmm.gov.tr/tutanak!donem2l1yii4/bas/0ilmhtm (26.03.2007) TBMM Genel Kurul Tutanagı, 21. Dönem, 4. Yasama Yılı, 28. Birleşim, 29/Aralıkl200 1, www.tbmm.gov.tr/tutanak!donem2l1yil4/bas/028mhtm (26.03.2007) Tezcan, ErcÜInent (1998), "Çalışma Yaşamında Kadın-Erkek Eşitligi ve Avrupa Birligi Çerçevesindeki Uygulamalar", Çitçi, Oya (Ed.), 20. Yüzyılın Sonunda Kadınlar ve Gelecek, TODAİE, Ankara, s. 173-207. Turner, Bryan (1997), Eşitlik, (Çev. B. Sina Şener), Dost Yayınevi, İstanbuL. Üşür, Serpil Sancar (1998), "Siyasal Alanda Cinsiyetçilik ve Kadınlann Söylemsel Kuşatılmışlıgı", Çitçi, Oya (Ed.), 20. Yüzyılın Sonunda Kadınlar ve Gelecek, TODAİE, Ankara, s. 531-542. Yaylacı, Gaye Özdemir (2004), "Bu Meslegi Çok Zor Elde Ettim, Sevmek Hakkırndır!...: Cumhuriyetin Profesyonel Kadınlan ", Güçhan, Ayşegül (Ed.), Kadın Çalışmalarında Disiplinlerarası Buluşma Birinci Cilt, Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar F akü1tesi Yayınlan, İstanbul, s. 65-75.. www.kssgmgov.tr/uaiab.html (12.03.2007)