Prof. Dr. Ahmet Cevizci Anısına... Sinan Kılıç * Başlarken: Prof. Dr. Ahmet Cevizci kimdir?, idealleri nelerdir?, felsefi çalışmaları nelerdir?, ülkemiz felsefe çalışmalarındaki yeri nedir? ve tüm bunların ötesinde bir insan, birey olarak Ahmet Cevizci kimdir? Öncelikle Prof. Dr. Ahmet Cevizci ülkemiz felsefe çalışmalarına katkısı bakımından felsefi çevrelerce bilinen son derece müstesna bir isimdir. Ahmet Cevizci hocamızın adı yalnızca felsefi çalışmaları bakımından değil; aynı zamanda insani, etik özellikleri bakımından da anlamlı bir yere sahiptir. Bu anlamda hocamızın adı salt onun doğum (1959) ve ölüm (2014) tarihleri arasındaki uzamsal yaşantısıyla sınırlandırılmış bir zaman aralığının ötesinde yer alan felsefi bir addır. Hocamızın bu zaman aralığının ötesine uzanarak felsefi bir ad a, anlama bürünmesini olanaklı kılan ise hem geride bıraktığı çalışmaları hem de insani, etik değerleridir. Bu değerler göz önüne alındığında adlarıyla belirli bir uzamsal zaman aralığını aşan kişilerin ölümlerinin ardında yapılacak en son şey ise o adın ardında bıraktığı çalışmaları ve erdemleri bırakıp övgüler yüklü ağıtlar yakmaktır. Övgüler yüklü ağıtlar yerine bütün bir yaşamını adadığı çalışmalarından, ideallerinden, felsefesinden söz etmek; bireyin yaşamının ereğini açığa çıkarması bakımından çok daha anlamlıdır. Ahmet Hocamız gibi bütün bir yaşamını felsefeye adamış bir adın ardında bu türden ağıtlar yakmak; o adın sahibinin yıllarca yapmaya çalıştıkları, edimleri, idealleri anlamında doğru bir tutum olmayacaktır. Çünkü bizim için önemli olan Ahmet Hocadan ne öğrenebiliriz?, ondan ne kazanabiliriz?, "onun ideallerini nasıl devam ettirebiliriz? ve onun bizden beklentilerini nasıl yerine getirebiliriz? sorularının izini sürmektir. Bu anlamda felsefi bir adın ardında konuşulması gereken şey neler yapmış olduğu?, neden yapmış olduğu?, öğrencilerine, kendisinden sonra gelenlere neler bıraktığı? ve daha temelde ondan, o addan ne öğrenmemiz gerektiğidir? Bu anlamda şunu belirtmek gerekir ki zamansız ölümüyle sevenlerini derinden üzen Prof. Dr. Ahmet Cevizci, ülkemiz felsefesinde saygın bir felsefi ad olarak yerini çoktan almıştır. Fakat, felsefi bir ad nedir?, bir adın felsefi bir değer kazanması ne * Yrd.Doç.Dr. Sinan KILIÇ, Erciyes Üniversitesi Felsefe Bölümü 5
anlama gelir? veya o adın felsefi bir değer kazanmasını belirleyen şey(ler) nedir? Hiç şüphesiz bir adın felsefi bir değer kazanması; o adın sahibi tarafından gerçekleştirilen felsefi edimleri, yaşanmışlıkları, yaşanmamışlıkları, erdemleri üstlenerek adın sahibinden geriye kalandır. Geriye kalan ad ise adın yüklenildiği anlamların hiçbirine sahip olmadan önce, ilkin tüm anlamlarından bağımsız olarak ona verilendir. Verilen bu ad, adın taşıyıcısı tarafından felsefi bağlamda anlamlandırılarak geriye bırakıldığında ad bambaşka bir yoğunluk ve değer kazanmıştır artık. Kazanılan bu değerle ad kendi başına bir değer ve yoğunluk kazandığından, geride kalanlara bir şeyler anlatan addır artık. Tam da bu anlamda ülkemiz felsefe çalışmalarında hocamızın adının saygın bir yer teşkil etmesi; onun tüm çalışmalarının, insani özelliklerinin bu ada yüklediği yoğunluklardır. Yoğunlukların ardında geriye kalan ise bir tarihsel, edebi kahraman değil; yalnızca felsefi bir addır. Felsefeyle ilgilenen herkesin de bileceği gibi felsefede adlar kahramanlaşmazlar, fakat edimlerin toplanışıyla bir değer ve anlam kazanarak geride kalanlara bir şeyler anlatırlar, öğretirler. Bu felsefi ad artık tüm edimlerini üstlenen, yüklenendir. Tüm edimlerini üstlenen bu ad senden geriye kalandır, senin geriye bıraktığındır. Geride kalanlara bir şeyler anlatan değer yüklü bir ad bırakma ise bu toprakların hiç de yabancı olduğu bir tema değildir. Bu topraklarda ölümle birlikte geriye bir ad bırakabilmenin değeri, geriye kalanlar tarafından hep saygıyla yad edilmiştir. Çünkü bu topraklarda senden geriye bir şeyler bırakabilmektir yaşamı anlamlı kılan aynı zamanda. Bu nedenle ölümün ardında ölen hayırla yad edilir, eserleri anılır adına yakılan ağıtlarda. Böylece ad ilk tinselleşmesini ölümün ardında ada yakılan ağıtlarda edinir; ölümün ardında geriye kalan addır artık seni anlatacak olan. Bu, adın bedenden sıyrılıp bir anlam, değer veya tin kazanmasıdır. Bir adın tinselleşmesi nedir? Adın tinselleşmesi adın edimlerinin toplanışından oluşan felsefi anlam, değerdir; tıpkı Sokrates in adının onun edimlerinin, düşüncelerinin ve yaşamının toplanışlarından sıyrılıp felsefe tarihi içerisinde tinselleşmesi gibi. Bu anlamda adın tinselleşmesi felsefeyle uğraşan pek çok bireyin en temel istencine karşılık gelir, kendisinden geriye tinselleşmiş, anlam kazanmış bir ad, değer kalması. Felsefi anlamda bir adın tinselleşerek adın taşıyıcısından ayrı anlam kazanması için ise illaki Sokrates gibi ardında devasa düşünce yoğunlukları veya Platon gibi felsefi eserler, sistematik kuramlar bırakması gerekmemektedir. Bazen de bir ad yaşamın ardında kalan çalışmalarla, alana katkılarla, alanda giderilen eksikliklerle, erdemlerle ve geride kalan öğrencilerle 6
tinselleşebilir. Tam da bu anlamda, hocamız Ahmet Cevizci nin adı sistematik bir kuram bırakması anlamında değil; fakat ardında bıraktığı değerli çalışmalarla, yetiştirdiği öğrencilerle ve ülkemiz felsefe tarihi alanına olan derin katkısı nedeniyle bir anlam veya tin kazanmıştır. Prof. Dr. Ahmet Cevizci kimdir? Prof. Dr. Ahmet Cevizci hem ülkemiz felsefe bölümlerindeki pek çok öğrenci ve öğretim üyesinin bilip tanıdığı bir isim hem de felsefe bölümleri dışında felsefeye ilgi duyan ve felsefi problemleri öğrenmek isteyen pek çok kişinin bildiği bir felsefi addır. Hocamızın adı ülkemiz felsefe çalışmalarında özellikle felsefe tarihi alanındaki çalışmalarıyla bilinse de aynı zamanda Sokrates ve Platon felsefesindeki uzmanlığıyla da bilinir. Bu anlamda Ahmet Hocanın Platon ve Sokrates üzerine çalışmaları ve çevirileri ülkemiz felsefe alanındaki önemli çalışmalar arasında yer alır. Sokrates ve Platon felsefeleri alanındaki çalışmaları kapsamında Sokrates in Savunması (2007), Phaidon (2011), Menon (2011) ve Sokratik Hümanizm (2007) çevirileri önemlidir. Ahmet Hocanın Platon ve Sokrates üzerine olan çeviri çalışmalarının yanı sıra, yukarıda da ifade edildiği gibi en temel çalışmaları felsefe tarihi alanındadır. Hocamızın felsefe tarihi alanına ilişkin 25 ten fazla çalışması bulunmakla birlikte; bunun yanı sıra 6 ciltlik Felsefe Ansiklopedisi ve son derece geniş kapsamlı olan ve felsefe tarihindeki her bir kavramı tarihsel bağlamları içerisinde ayrıntılı olarak açıklayan yaklaşık 1250 sayfalık Felsefe Sözlüğü (2012) son derece değerli felsefe çalışmaları arasında yer alır. Hocamızın Felsefe Sözlüğü, aynı zamanda ülkemizdeki en kapsamlı ve nitelikli felsefe sözlüğüdür. Ahmet Cevizci adı, bütün bu çalışmaların toplanışının bir ürünü olarak ülkemiz felsefe çalışmalarında oluşan saygın bir tindir. Elbette ki sadece bu çalışmalarına bağlı olarak oluşmuş bir ad olmayıp; çalışmalarının yanı sıra hocanın çalışma titizliği, disiplini ve yaşamında ilke edindiği Sokratik Hümanizm kavrayışıyla oluşan bütünselliğin de akademik adıdır. Hocamızın akademik anlamda en ayırdedici özelliği ise akademik çalışma disiplinine ve titizliğine sahip olmasıdır. Ahmet Hocanın bu çalışma disiplini hem öğrencileri hem de meslektaşları tarafında hayranlıkla takdir edilen, örnek alınan bir özelliktir. Hocamızın çalışma disiplininde en belirgin özellik, onun çalışma disiplinin belirli zaman ve mekan aralıklarına bağlı olmayan bir yaşam biçimi olmasıdır. Ahmet Hocamız için çalışmak bir erdemdir ve çalışmadan geçen bir gün heba edilmiştir. Hocamızda çalışma bir erdem veya 7
yaşam biçimi olarak benimsendiğinden, hocamızın herhangi bir zaman boş kaldığı veya çalışma amacı dışında odasından çıktığı pek nadir görülmüştür. Ahmet Hocamızın çalışma disiplinin olması yalnızca sürekli çalışma anlamında olmayıp, aynı zamanda sistemli olarak felsefi bir alanda çalışma özelliğine de sahip olmasındandır. Bu anlamda Ahmet Hocamızın çalışma disiplinin temel ögesi felsefe tarihi üzerine çalışarak, bu alandaki eksiklikleri gidermektir. Aynı zamanda felsefe tarihi bilgisi hocamız için felsefi bilginin ve felsefe yapmanın da biricik temel şartıdır. Ahmet Hoca için felsefe tarihi felsefenin omurgası gibidir ve felsefe tarihindeki sistematik temel problemlere hakim olunmadan yapılacak her çalışma yetersiz ve eksik nitelikte kalacaktır. Hocamızın çalışma disiplinin yanı sıra felsefi anlamda adına ait bir diğer önemli nitelik, çalışmalarında kavramsal titizliğe önem vermesidir. Çalışma disiplini ve kavramsal titizliği nedeniyle, hocamız gerek felsefe tarihi üzerine olan çalışmalarında gerekse diğer çalışmalarında ele aldığı tarihsel dönemi, sistematik problemi en ince ayrıntısına kadar ele alıp derinlemesine açıklamıştır. Bu nedenle Ahmet Hoca felsefi bir çalışmada, mümkün olduğunca o alana ilişkin kaynak taramasının gerçekleştirilip; alana ilişkin tüm farklı yaklaşımların, düşüncelerin tarihsel ve sistemli açıklanmasını benimserdi. Ahmet Hoca yazdığı her bir çalışmayı mutlaka öğrencilerine ve meslektaşlarına da okutup onlardan gelen eleştireler doğrultusunda yeniden gözden geçirip yayınlardı. Bu anlamda Ahmet Hoca öğrencilerinin de aynı çalışma disiplini ve kavramsal titizliğe sahip olmalarını istediğinden, Ahmet Hocayla çalışmak yoğun bir disiplin ve titizlik gerektirirdi. Çünkü Ahmet Hoca öğrencilerinden problemleri ayrıntılı ve kavramsal titizliğe uygun bir şekilde yazmalarını ister; bu da yoğun, titiz ve yorucu bir okuma sürecini gerektirirdi. Bu kavramsal yoğunluk ve titizlik nedeniyle hocanın sınavlarından yüksek not almak da öğrencileri tarafından önemli bir başarı olarak kabul edilirdi. Felsefi anlamda ise Ahmet Hoca her felsefe bölümü öğrencisinin mutlaka iyi bir felsefe tarihi bilgisine sahip olmasını ve davranışlarında Sokrates in erdem etiğine, hümanizmine uygun eylemler göstermelerini isterdi. Ahmet Hocamız hiç şüphesiz son derece tutkulu bir felsefe sevdalısıdır. Yaşamını ülkemiz felsefe çalışmalarına armağan etmiş bir felsefe sevdalısı. Ahmet Hoca lisans hatta orta öğretimden itibaren felsefeye sevdalanmış ve ülkemizde bu alandaki eksiklikleri görüp, lisans dönemi öğrencilik yıllarından itibaren felsefi anlamda neler yapması gerektiğine karar 8
vererek yüksek lisans ve doktora çalışmalarına karar vermiş bilge bir felsefecidir. Ahmet Hoca yüksek lisansını Sokratik Diyaloglarda Yöntem (1984) başlıklı tez; doktorasını ise Platon un Bilgi Kuramı (1992) başlıklı tez ile tamamlayarak felsefi kariyerinin yönünü belirlemiş bilge bir akademisyendir. Ahmet Cevizci hocamız için tam olarak kullanılabilecek tanım bilgiye, bilgeliğe adanmış bir yaşam olduğudur. Bu anlamda tam da felsefi yola uygun olarak hocalarım olarak tanımladığı Sokrates ve Platon un felsefi tanımına uygun eylemde bulunmuş; Sokrates in Savunmasında ifade ettiği gibi hayatta olduğum sürece felsefe yapmaktan vazgeçmeyeceğim, ilkesine bağlı kalmıştır. Çünkü Ahmet Hoca da hayatta olduğu süre zarfınca felsefeden vazgeçmemiş, felsefeyle birlikte ölümü karşılaşmıştır. Başlangıçta da ifade edildiği gibi Ahmet Cevizci adı ülkemiz felsefesinde; felsefi bilginin, disiplinin, kavramsal titizliğin, erdemin ve çalışkanlığın temsili olmuştur. Onun için çalışmak ona yüklenmiş tanrısal bir yazgıdır, her nereye giderse gitsin kendini çalışmaktan alıkoyamadığını, sürekli çalıştığını ifade etmiş; bir çalışmasını tamamlarken de mutlaka bir sonraki çalışmasının taslak metnine başlamış, bir yandan da onun araştırmalarını gerçekleştirmiştir. Hocamız felsefeyle kurduğu derin ilişkiyi salt akademik bir iş olarak değil, aynı zamanda kendi yaşamında da uygulayarak göstermiş; yaşamında Sokratik Hümanizme bağlı kalmış; insan ilişkilerinde son derece kibar ve nazik davranmış, kimseyi incitmemeye, kırmamaya özen göstermiştir. Ahmet Hoca öğrencilerinin de her türlü sorunuyla ilgilenir; felsefi anlamda yetkin gördüğü bireylerin önünü açar, onların felsefe alanı içinde akademisyen olmalarını destekler ve akademik bürokrasi içinde ezilmelerine izin vermezdi. Ahmet Hocanın en temel kişilik özelliklerinden biri de son derece naif bir yapıya sahip olması ve bu naifliği insan ilişkilerinde de uygulamasıdır. Bitirirken: Bu çalışkan ve naif erdemleriyle bizlere örnek olan Ahmet Hocamızın kendisini sevenleri üzen zamansız ve sarsıcı ölümü çalışma alışkanlığından ayrı düşünülemez. Bu anlamda hocamızın ölümü apansız ve son derece üzücü olsa da tam da kendisinin arzuladığı şekilde masa başında, sahnede gerçekleşmiştir. Tıpkı kimi sanatçıların sahnede oyununu sergilerken ölümle karşılaşmak istemesi gibi, Ahmet Hocamız da kendi sahnesi olan masasında, çalışmalarının başında, kitaplarının arasında ölümle karşılaşmıştır. Ölüm hocamızın adının ait olduğu uzamsal bir zaman aralığının sonu olsa da Prof. Dr. Ahmet 9
Cevizci adı ülkemiz felsefe çalışmalarında eserleriyle, çalışmalarıyla, Sokratik erdemanlayışıyla geride kalanlara, bizlere örnek olan bir ad olarak hep varolacaktır. Sinan KILIÇ 10