ENFLASYON HEDEFLEMESİ

Benzer belgeler
TÜRKİYE DE VE YÜKSELEN EKONOMİLERDE PARA POLİTİKASI UYGULAMALARI VE ENFLASYON HEDEFLEMESİ MESLEKİ YETERLİK TEZİ

ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME ( )

FİNAL ÖNCESİ ÇÖZÜMLÜ DENEME MALİYE POLİTİKASI 1 SORULAR

Merkez Bankası 1998 Yılı İlk Üç Aylık Para Programı Gerçekleşmesi ve İkinci Üç Aylık Para Programı Uygulaması

DURGUNLUK VE MALİYE POLİTİKASI

Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

MAKRO İKTİSAT KONUYA İLİŞKİN SORU ÖRNEKLERİ(KARMA)

Bilgi Raporu. KONYA TİCARET ODASI Etüd - Araştırma Servisi. Tarih:

İçindekiler kısa tablosu

Giriş İktisat Politikası. İktisat Politikası. Bilgin Bari. 28.Eylül.2015

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

İÇİNDEKİLER III. Önsöz

İktisat Politikası ve Toplam Talep Toplam Arz Analizi. Bilgin Bari İktisat Politikası 1

Makro İktisat II Örnek Sorular. 1. Tüketim fonksiyonu ise otonom vergi çarpanı nedir? (718 78) 2. GSYİH=120

Kamu bütçesi, Millet Meclisi tarafından onaylanıp kanunlaşan ve devletin planlanan gelir ve harcamalarını gösteren yıllık bir programdır.

DÜNYADA ENFLASYON HEDEFLEMESİ POLİTİKASININ UYGULANIŞI VE TÜRKİYE DE UYGULANABİLİRLİĞİ

RUS TÜRK İŞADAMLARI BİRLİĞİ (RTİB) AYLIK EKONOMİ RAPORU. Rusya ekonomisindeki gelişmeler: Aralık Rusya Ekonomisi Temel Göstergeler Tablosu

Ödemeler Bilançosunda Denge: BP Eğrisi

SORU SETİ 7 IS-LM MODELİ

EKONOMİ POLİTİKALARI VE

Ayrım I. Genel Çerçeve 1

Ekonomi II. 21.Enflasyon. Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından

Avrupa Birliği Lizbon Hedefleri ne UlaĢabiliyor mu?

8. BÖLÜM STAGFLASYONLA MÜCADELEDE MALİYE POLİTİKASI. Dr. Süleyman BOLAT

FİYATLAR GENEL DÜZEYİ VE MİLLİ GELİR DENGESİ

2001 YILI PARA POLİTİKASI HEDEFLER VE UYGULAMA T.C. MERKEZ BANKASI TEMMUZ 2001

İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ

Ekonomi Bülteni. 18 Temmuz 2016, Sayı: 28. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ders Notları Dr. Murat ASLAN. Bu notlar; Prof. Dr. ABUZER PINAR ın MALĠYE POLĠTĠKASI ders kitabından faydalanılarak hazırlanmıştır.

Sayı: Mayıs Toplantı Tarihi: 25 Mayıs 2006

İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri

1 TEMEL İKTİSADİ KAVRAMLAR

Ekonomi Bülteni. 29 Ağustos 2016, Sayı: 34. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Finansal Piyasa Dinamikleri. Yekta NAZLI

ÜLKELERİN 2015 YILI BÜYÜME ORANLARI (%)

7. Orta Vadeli Öngörüler

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Ekim 2014


INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

DERS NOTU 09 DIŞLAMA ETKİSİ UYUMLU MALİYE VE PARA POLİTİKALARI PARA ARZI TANIMLARI KLASİK PARA VE FAİZ TEORİLERİ

Rasyonel Beklentiler Teorisinin Politika Yansımaları ve Enflasyonla Mücadele

Ekonomi Bülteni. 15 Ağustos 2016, Sayı: 32. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı


2017 YILI İLK ÇEYREK GSYH BÜYÜMESİNİN ANALİZİ. Zafer YÜKSELER. (19 Haziran 2017)

SORU SETİ 11 MİKTAR TEORİSİ TOPLAM ARZ VE TALEP ENFLASYON KLASİK VE KEYNEZYEN YAKLAŞIMLAR PARA

Ekonomi Bülteni. 17 Ekim 2016, Sayı: 40. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Nisan 2015

MAKROİKTİSAT BÖLÜM 1: MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ. Mikro kelimesi küçük, Makro kelimesi ise büyük anlamına gelmektedir.

Ekonomi Bülteni. 08 Haziran 2015, Sayı: 14. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

İKTİSADİ GÖRÜNÜM VE PARA POLİTİKASI. 23 Aralık 2015 Ankara

MALİYE POLİTİKASI KISA ÖZET KOLAYAOF

A İKTİSAT KPSS-AB-PS / Mikroiktisadi analizde, esas olarak reel ücretlerin dikkate alınmasının en önemli nedeni aşağıdakilerden

tepav Mart2011 N POLİTİKANOTU Cari Açığın Sebebini Merak Eden Bütçeye Baksın Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

Ekonomi Bülteni. 29 Haziran 2015, Sayı: 17. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Plan Ödemeler Dengesi, tanım, kapsamı Ana Hesap Grupları Cari Denge, Sermaye Hesabı Dengesi Farklı Ödemeler Dengesi Tanımları Otonom ve Denkleştirici

ÜNİTE 4: FAİZ ORANLARININ YAPISI

Ekonomi Bülteni. 8 Ağustos 2016, Sayı: 31. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

8.1 KLASİK (NEOKLASİK) MODEL Temel Varsayımlar: Rasyonellik; Para hayali yoktur; Piyasalar sürekli temizlenir.

DÜNYA BANKASI TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU TEMMUZ Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer. Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü

Ekonomi Bülteni. 22 Ağustos 2016, Sayı: 33. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

I. Uluslararası Parasal Ortam 1

BAKANLAR KURULU SUNUMU

AB Krizi ve TCMB Para Politikası

FİNAL ÖNCESİ ÇÖZÜMLÜ DENEME PARA VE BANKA SORULAR

BÖLÜM I MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ

IS-LM-BP Grafikleri. A. Sabit kur rejimi ve tam (sınırsız) sermaye hareketliliği altında politikaların etkinliği:

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Ağustos 2013

IS-LM-BP Grafikleri. B. Sabit kur rejimi ve tam (sınırsız) sermaye hareketliliği altında politikaların etkinliği:

REEL DÖVİZ KURU TEORİ VE UYGULAMA, KUR-ENFLASYON İLİŞKİSİ VE CARİ AÇIK

2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ

1- Ekonominin Genel durumu

1 MAKRO EKONOMİNİN DOĞUŞU

Ekonomi Bülteni. 24 Ağustos 2015, Sayı: 24. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Makro Veri. TÜİK tarafından açıklanan verilere göre -5,6 puan olan dış ticaretin büyümeye katkısını daha yüksek olarak hesaplamamızdan kaynaklandı.

iktisaoa GiRiş 7. Ürettiği mala ilişkin talebin fiyat esnekliği değeri bire eşit olan bir firma, söz konusu

2016 Temmuz Enflasyon Raporu Bilgilendirme Toplantısı. Murat ÇETİNKAYA Başkan. 26 Temmuz 2016 Ankara

İKTİSAT ANABİLİM DALI ORTAK DOKTORA DERS İÇERİKLERİ. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

TÜRKİYE DE ENFLASYON VE PARA POLİTİKASI

Mali Kural, Keşke Sadece Denklem Olsaydı. Doç. Dr. Ümit Özlale TEPAV Kamu Politikaları Eğitim ve Araştırma Enstitüsü Direktörü

Grafik-6.1: Konut Fiyat Endekslerinde Büyüme (Türkiye ve İstanbul)

IS LM MODELİ ÇALIŞMA SORULARI

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ...

Finansal Krizler ve Türkiye Deneyimi. Nazlı Çalıkoğlu Aslı Kazdağlı

İKTİSADİ GÖRÜNÜM VE PARA POLİTİKASI. 25 Mayıs 2016 Ankara

GSYH (Milyar TL, Cari Fiyatlarla) GSYH (Milyar $, Cari Fiyatlarla)

ORTA VADELİ PROGRAM HEDEFLERİ VE UYGULAMA SONUÇLARI (13 Ekim 2017) Zafer YÜKSELER

Ekonomi Bülteni. 20 Şubat 2017, Sayı: 8. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

BÖLÜM 9. Ekonomik Dalgalanmalara Giriş

YEDİNCİ BÖLÜM MAKROEKONOMİ: TANIM, KAPSAM VE GELİŞİM

Ekonomi Bülteni. 28 Aralık 2015, Sayı: 41. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 26 Eylül 2016, Sayı: 37. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2011, No:1

TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU

8. Finansal Piyasalar. 8.1 Finansal Koşullar ve Para Politikası

Ekonomi Bülteni. 21 Kasım 2016, Sayı: 45. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

2016 Ocak Enflasyon Raporu Bilgilendirme Toplantısı. Erdem BAŞÇI Başkan. 26 Ocak 2016 Ankara

Ulusal Finans Sempozyumu Dr. İbrahim M. Turhan Başkan Yardımcısı

FİYAT İSTİKRARI ACI KAHVE

Transkript:

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI ENFLASYON HEDEFLEMESİ Yüksek Lisans Tezi Nazan YİĞİT Ankara 2006

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI ENFLASYON HEDEFLEMESİ Yüksek Lisans Tezi Nazan YİĞİT Tez Danışmanı Prof. Dr. Ercan UYGUR Ankara 2006 ii

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI ENFLASYON HEDEFLEMESİ Yüksek Lisans Tezi Tez Danışmanı: Prof.Dr. Ercan UYGUR Tez Jürisi Üyeleri: Adı ve Soyadı: Prof.Dr. Ercan UYGUR Doç.Dr. Hasan ŞAHİN Doç.Dr. Yalçın KARATEPE İmzası Tez Sınav Tarihi: 14.04.2006 iii

İÇİNDEKİLER Giriş...1 BİRİNCİ BÖLÜM...3 1.Enflasyon Hedeflemesi Stratejisinin Kuramsal Çerçevesi...3 1.1.Para Politikası Uygulaması ve Değişken Hedefleme Politikaları...3 1.1.1.Parasal Büyüklük Hedeflemesi...4 1.1.2.Döviz Kuru Hedeflemesi...6 1.1.3.Faiz Oranı Hedeflemesi...9 1.1.4.GSMH (veya GSYİH) Hedeflemesi...10 1.2.Enflasyon Hedeflemesinin Gerekçeleri....13 1.3.Enflasyon Hedeflemesi: Tanım ve Kapsam...17 1.3.1.Enflasyonun Tanımı...17 1.3.1.1. Parasalcı Görüşe Göre Enflasyonun Nedenleri...17 1.3.1.2 Keynezyen Ekolde Enflasyon...18 1.3.1.3.Parasalcı ve Keynezyen Yaklaşımların Karşılaştırılması...19 1.3.1.4. Rasyonel Bekleyişler Teorisi ve Enflasyon...21 1.3.2.Enflasyon Hedeflemesi...22 1.3.3. Enflasyon Hedeflemesinin Diğer Teorilerle İlişkilendirilmesi...27 1.4.Enflasyon Hedeflemesinin Stratejik Gereklilik ve Özellikleri...31 1.4.1.Enflasyon Hedeflemesi Rejiminin Önkoşulları...31 1.4.1.1.Para Politikasının Fiyat İstikrarı Hedefine Odaklanması..31 1.4.1.2.Merkez Bankası Bağımsızlığı...33 1.4.1.3.Gelişmiş Mali Piyasalar...33 iv

1.4.1.4.Mali Baskınlığın Olmaması...34 1.4.2.Stratejik Özellikler...35 1.4.2.1.Hesap Verebilirlik ve Şeffaflık...35 1.4.2.2.Güvenirlilik...36 1.4.2.3.Esneklik...37 1.4.2.4.İleriye Yönelik Bir Yaklaşım Benimsenmesi...37 1.5.Enflasyon Hedeflemesinin Uygulanması...38 1.5.1.Fiyat Endeksinin Seçimi...38 1.5.2.Hedef Enflasyon Oranı...41 1.5.3.Hedefleme Süresi...42 İKİNCİ BÖLÜM...45 2.Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Enflasyon Hedeflemesi Uygulamaları...45 2.1.Genel Değerlendirme...45 2.2.Gelişmiş Ülke Uygulamaları...47 2.2.1.Yeni Zelanda...48 2.2.2.Kanada...51 2.2.3.İngiltere...55 2.3.Gelişmekte Olan Ülke Uygulamaları...60 2.3.1.Brezilya...65 2.3.2.İsrail...67 2.3.3.Meksika...69 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM...73 3.Enflasyon Hedeflemesinin Türkiye Açısından Değerlendirilmesi...73 v

3.1.Genel Değerlendirme...73 3.2.Türkiye deki Enflasyonist Süreç...77 3.3.Enflasyon Hedeflemesi Stratejisinin Türkiye de Uygulanabilirliği...87 3.3.1.Kamu Kesiminin Mali Piyasalar Üzerindeki Rolü...87 3.3.2. Yurtiçi Mali Piyasaların Derinliği...91 3.3.3.TCMB nin Bağımsızlığı...93 3.3.4.Stratejik ve Operasyonel Özellikler Açısından Değerlendirme..97 3.3.5.Türkiye de Enflasyon Hedeflemesi Açısından Son Gelişmeler.99 3.4.Türkiye Verileri ile Ekonometrik Uygulama...101 3.4.1.VAR Analizi...101 3.4.1.1.Değişkenlerin Tanımlanması...102 3.4.1.2.Değişkenler İçin Durağanlık Testi...104 3.4.1.3.VAR Modeli İçin Gecikme Uzunluğunun Belirlenmesi.104 3.4.1.4.VAR Modeli Yardımıyla Öngörü...107 3.4.1.5.Etki-Tepki Analizi...108 3.4.2.Eşbütünleşme Analizi...110 3.4.2.1.Değişkenlerin Tanımlanması...110 3.4.2.2.Değişkenler İçin Durağanlık Testi...112 3.4.2.3.Johansen Testi...113 3.4.3.Sonuçlar...114 SONUÇ...116 ÖZET...121 SUMMARY...123 KAYNAKÇA...125 vi

vii

GİRİŞ Dünyada, toplumlardaki iktisadi ve sosyal yapının şartlarına göre farklı dönemlerde farklı hedeflerin ön plana çıktığı ve bu hedefleri gerçekleştirmeye yönelik olarak da farklı ve yeni yaklaşımların oluşturulmaya çalışıldığı görülmektedir. Yenilik arayışları bugün de hala devam etmektedir. 1990 lı yıllardan sonra yıldızı parlamaya başlayan enflasyon hedeflemesi yaklaşımı da bu arayışların sonucunda ortaya çıkan yeni bir kavramdır. Enflasyonun geleceğe yönelik olarak belirli bir zamanda bir nokta ya da bant şeklinde ilan edilerek bu düzeyin gerçekleştirilmesi ve sürdürülmesine yönelik para politikası yaklaşımı olarak tanımlayabileceğimiz bu yaklaşım, 1970-1990 yılları arasında ülkelerin fiyat istikrarını gerçekleştirme konusunda yeterli başarıyı sağlayamamaları sonrasındaki arayışların doğrultusunda ortaya çıkmıştır. 1970 ve 80 li yıllarda uygulanan parasal büyüklük, döviz kuru hedeflemesi gibi politikalardan fiyat istikrarının sağlanması ve sürdürülmesi açısından yeterli başarının elde edilememesi sonucu ortaya çıkan arayışlar, 90 lı yılların başından itibaren enflasyon hedeflemesini genel kabul gören bir yöntem haline getirmiştir. 1990 yılından itibaren günden güne artan bir taraftar kitlesi bulmuş ve uygulandığı ülkelerde göstermiş olduğu başarılı performansla da kendine sağlam bir yer edinmiştir. Çalışmanın amacı, enflasyon hedeflemesi rejiminin operasyonel ayrıntılarını ülke örnekleriyle birlikte analiz etmek ve konuyu Türkiye açısından ele almaktır. Çalışma giriş ve sonuç bölümü hariç olmak üzere üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde enflasyon hedeflemesi stratejisinin teorik çerçevesi 1

ele alınmıştır. Bu kapsamda bu bölümde enflasyon hedeflemesinin genel özellikleri, avantaj ve dezavantajları, uygulanması için gerekli önkoşullar, diğer para politikası uygulamaları ile ilişkilendirilmesi ve enflasyon hedeflemesi ile ilgili bazı teknik konular ele alınmıştır. İkinci bölümde enflasyon hedeflemesi uygulamasında ülke deneyimlerine yer verilmiştir. Bu çerçevede, enflasyon hedeflemesi uygulayan bazı ülkeler, gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan ülkeler olarak ayrı ayrı ele alınarak incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise enflasyon hedeflemesi stratejisi Türkiye bakımından ele alınmıştır. Burada Türkiye ekonomisinin genel bir fotoğrafına bakılmış, Türkiye için temel sorun olarak nitelendirilen enflasyonun kazandığı özellikler, etkileri ve dinamikleri ayrıntılı olarak ele alınmış, enflasyon hedeflemesinin uygulanması için gerekli önkoşullar Türkiye açısından değerlendirilmiş ve ayrıca Türkiye verileri kullanılarak ekonometrik bir çalışmaya yer verilmiştir. 2

1.ENFLASYON HEDEFLEMESİ STRATEJİSİNİN KURAMSAL ÇERÇEVESİ 1.1. PARA POLİTİKASI UYGULAMASI VE DEĞİŞKEN HEDEFLEME POLİTİKALARI Para politikası uygulaması, makro ekonomik hedeflerin saptanmasını; bu hedeflere ulaşmayı sağlayacak bir ara hedef değişkenin seçilmesini ve bu değişkenin belli bir değerinin belirlenmesini; bu ara hedefe götürecek bir faaliyet hedef değişkeninin seçilmesini ve bu değişkenin belirli bir değerinin belirlenmesini ve para politikası araçlarını kullanarak bu saptanan hedeflere ulaşmayı kapsamaktadır. Uygulama prosedüründe yer alan faaliyet hedef değişkeni, para otoritesinin başka bir hedef değişkende dolaylı olarak bir kontrol sağlamak amacıyla nispeten doğrudan manipülasyon yapabileceği bir değişkendir. Ekonomideki gelişmelerden bağımsız olarak bu hedeflerin değiştirilmesi para politikasında bir değişikliği gösterir. Dolayısıyla, bu hedef değişkenler, hem makro ekonomik hedef değişkendeki gelişmeleri önceden görebilen bir gösterge değişken ve hem de onları etkilemek için kullanılan bir araç değişkendir (Oğuz; 1997). Merkez bankaları fiyat istikrarını sağlamak için çeşitli politikalar gündeme getirmişlerdir. Para politikaları ülkenin sosyo-ekonomik durumu ve merkez bankasının konumuna göre ülkeden ülkeye farklılık göstermiştir. Uygulanacak para politikasını sadece günün gereklerine uygun olmak yerine, önceden belirlenen bir politika uyarınca yürütmek için belli bir değişkeni hedeflemek ya da bir değişkeni 3

nominal çapa kabul ederek bunun yardımıyla hedefe ulaşmaya çalışmak merkez bankaları açısından sık görülen bir uygulamadır (Malatyalı; 1998). Nominal çapa, fiyatlar üzerinde belirleyici etkisi olan ve gelecekte alacağı / alabileceği değerler politika uygulayıcısı tarafından önceden açıklanan bir nominal değişkendir. Para büyüklüğü, faiz oranı, döviz kuru, enflasyon, fiyat endeksi, ücret ve hatta nominal GSYİH çapa olabilen değişkenlerdir. (Uygur; 2000) 1.1.1. Parasal Büyüklük Hedeflemesi Para arzı, merkez bankalarının doğrudan kontrolü altında bulunan, para politikası araçlarıyla kolaylıkla etkilenebilen ve yönlendirilebilen bir değişkendir. Bu özellikleri nedeniyle 1980 li yılların başına kadar çok sayıda merkez bankası para arzı hedefini kullanmıştır. Parasal büyüklüklerin hedeflenmesine ilişkin politikalarda bu amaç için, parasal tabandan başlayarak değişik para stokları veya kredilerle ilgili büyüklükler kullanılabilir. Para arzı değişkeninin başarısı büyük ölçüde para talebinin istikrarına ya da en azından tahmin edilebilirliğine bağlıdır. Eğer, paranın dolaşım hızı nispeten sabit bir seyir izliyorsa veya önceden belirlenebilir ise, parasal büyüklüğün artış oranı şeklindeki hedef, nominal gelirin istikrarlı bir büyüme oranı seyri içinde kalmasını sağlayabilir ve bu da uzun dönemde fiyat istikrarını beraberinde getirir. Bu tür bir ortamda parasal büyüklüğün nominal çapa olarak kullanılmasının bazı avantajları vardır. Öncelikle bazı parasal büyüklükler (özellikle dar tanımlılar) merkez bankası tarafından çabuk ve etkin bir şekilde kontrol edilebilmektedir. İkinci olarak, parasal büyüklükler kısa gecikmelerle doğruluk payı yüksek bir şekilde ölçülebilmektedir. 4

Üçüncü olarak, parasal büyüklük kısa sürede bilinir hale geldiği için nominal çapa olarak kullanılması para politikasının şeffaflığını artırır ve para politikasının bu özelliğe sahip olmasının önemli avantajları söz konusudur. Parasal bir büyüklük, para politikasının içinde bulunduğu durumla ve karar alıcıların niyetleriyle ilgili olarak kamuoyuna ve piyasalara anında sinyal verir ve böylece enflasyonist bekleyişlerin sabitlenmesine yardımcı olur. Ayrıca, parasal büyüklük hedefinin şeffaflığı, merkez bankasının enflasyonu düşük tutma konusunda kamuoyu nezdinde hesap vermesini gerektirdiği için, genişlemeci para politikası izlenmesi konusunda merkez bankası üzerindeki baskıların azalmasına neden olur (Şıklar; 1999). Bu avantajlarından dolayı 1970 lerde enflasyonla mücadelede yaygın olarak para stoku hedeflemesi kullanılmıştır. Para stoku hedeflemesinin başarısı istikrara ya da en azından para talebinin tahmin edilebilirliğine bağlı olduğu için, 1980 lerde finansal piyasalardaki yeniliğe bağlı olarak para talebindeki zayıflamalar ve değişmeler, bu yaklaşımın başarısız olmasına neden olmuştur (Doğan; 1998). Yapısal değişim ve finansal liberalizasyon programları uygulayan birçok ülkede paranın dolaşım hızındaki istikrarın kaybolması, yeni finansal araçların ortaya çıkması ve finans sektöründeki hızlı büyüme sonucu para talebindeki istikrar bozulmuş ve gelişmeler parasal büyüklüklerin ara hedef olarak seçilmesini güçleştirmiştir. Para stokunun en önemli belirleyicisi olan para tabanının hedef değişken seçilmesi de pek uygun değildir. Çünkü, para tabanı ile genel fiyat düzeyi arasında her zaman yüksek bir korelasyon da yoktur. Para arzı tanımlarını veren M1, M2, M3 gibi büyüklüklerin her birinde ölçüm hataları söz konusudur (Oktar; 1998b). Ara hedef olarak seçilen parasal büyüklüğün enflasyon ve cari gelir için nominal çapa olma özelliğini yitirmesi, ekonomistleri alternatif politika araçlarına yöneltmiştir. 5

Son yıllarda ara hedefler uygulamayı gerektirmediğinden doğrudan enflasyon hedeflemesi politikası alternatif bir politika olarak ortaya çıkmıştır (Karasoy, Saygılı, Yalçın; 1998). Düşük enflasyon hedefi hemen hemen bütün merkez bankaları tarafından ortaya konulmakla beraber, enflasyon hedefinin belirlenmesi sürecini uygulayan ülkelerde temel nokta, enflasyon hedefinin para politikası açısından belirleyici rol üstlenmesidir. Başka bir deyişle, para politikasının diğer hedefleri ile enflasyon hedefi arasında bir çelişki oluştuğunda, para politikası enflasyon hedefi doğrultusunda uygulanmalıdır. 1.1.2. Döviz Kuru Hedeflemesi Nominal olarak hedeflenen bir diğer ara değişken, döviz kurudur. Döviz kuru çapası ülke merkez bankasının ön taahhüdü olduğu için zaman tutarsızlığı sorunundan kurtulma avantajını getirmekte, böylece merkez bankası döviz kurunun devalüe edilmesine yol açacak aşırı genişlemeci politikalar izleyememektedir. Öte yandan döviz kurunun çapa olarak kullanılması, yerli ülkedeki enflasyonun takip edilen ülkenin enflasyon düzeyine yaklaşacağı konusundaki bekleyişlere uyarak, ülkedeki enflasyonist bekleyişleri düşürmek gibi bir avantaja da sahiptir. Parasal genişlemenin ara hedef olarak konulduğu durumlarda paranın dolaşım hızının tahmin edilmesi yönünde güçlükleri olan ülkeler veya dış ticaret hacmi büyük ama küçük ölçekli bazı ülkeler (Hollanda gibi), parasal büyüklüklerin yerine döviz kurunu ara hedef olarak seçmişlerdir. Döviz kuru hedefleri para politikalarının baz alınan ülkenin para politikasına göre ayarlanmasını gerektirmektedir. Döviz kurunun ara hedef olarak kullanılması, gelişmiş ekonomiler için söz konusu olabildiği gibi, 6

aynı zamanda dışa açık küçük ekonomilerde ya da para otoritesinin kredibilitesinin kaybolduğu ve onun yeniden kazanılmasına ihtiyaç duyulduğu ülkelerde yarar sağlayabilir. Kronik enflasyon yaşanan ülkelerde uygulanan istikrar programlarının çoğunda kur temel nominal çapa olarak kullanılır. Sabit kur sisteminde kur düzeyi sabit tutulurken; kontrollü kur, dalgalı kur ve kur bandı uygulamalarında kurun düzeyi değil, artış hızı kontrol edilir. Kura dayalı programlarda kurun kısa dönemde nasıl hareket edeceği önceden açıklandığı için programın başında devalüasyon yapılmakta ve devalüasyondan sonra kur sabit tutulmaktadır. Programın işleyişine göre, ilerleyen dönemlerde yeniden nominal kur ayarlaması yapılmaktadır. Kurun reel olarak değerlenmesi sonucu dış ticaret dengesi bozulmakta ve dış açık artmaktadır. Yerli paranın değerlenmesi sonucu göreli mal fiyatları değiştiği için ihracat azalmakta, ithalat artmaktadır. Dış yardım sağlanabildiği sürece cari açık büyük bir sorun haline gelmemektedir. Nominal çapa seçimi istikrar sürecini etkilemektedir. Kura dayalı programlarda, ekonomik faaliyet (özel tüketim ve reel GSYİH) genellikle ilk anda patlamakta ve sonra bunu kredibilitenin azalmasıyla daralma takip etmektedir. Devalüasyon oranının sabit tutulduğu bir ortamda enflasyonun düşme hızı değişmektedir. Kur artış hızı enflasyonun altında tutulduğu için enflasyon yavaş düşmektedir. Kurun yanında ücretlerin de sabit tutulup tutulmaması enflasyonun düşme hızını etkilemektedir. İstikrar programlarında kurun çapa olarak kullanılması çok yüksek enflasyon ya da hiperenflasyon durumunda ve mali önlemlerin de uygulamaya konduğu güvenilir programlarda başarılı olmaktadır. Kur çapası, enflasyonist baskı ve süregelen enflasyon yüzünden kronik enflasyonu düşürmede daha az başarılıdır. Sıkı 7

mali tedbirlerle desteklense de kurun sabit tutulması enflasyon üzerinde az etkili olmaktadır. Sabit kur, finansal disiplini sağlama ve enflasyonu kontrol altına alma konusunda başarılı olmasına rağmen, rekabetin korunması ve ödemeler dengesinin düzeltilmesi konusunda yetersiz kalmaktadır. Kur çapasının stabilizasyon sürecindeki sonuçları, çapaya duyulan güven ile yakından ilgilidir. Kur çapasına tam güven duyulduğu ve bu politikadan vazgeçilmeyeceğine inanılan bir ortamda, devalüasyonun azalmasıyla birlikte enflasyon da düşecektir. Eğer kronik enflasyon sürecinde pek çok başarısız istikrar girişimi yaşanmışsa, yeni istikrar girişimlerine güven duyulmamakta ve programın başarı şansı azalmaktadır. Eğer kur politikası güvenilir değilse, halk devalüasyonun ve ardından gelen sabit kur uygulamasının geçici olduğuna ve gelecek dönemde daha yüksek devalüasyonların yapılacağına inanacaktır. Bu durumda, programın başında sabit kura bağlı olarak nominal faizlerin düşmesi sonucu, tüketim maliyeti düşecek ve gelecek döneme göre bu dönemki tüketim talebi artacaktır. Programın başında yaratılan suni canlılığın nedeni budur. Fazla talep olduğundan yurt içi mal fiyatları devalüasyon oranından daha az düşecektir. Bu yüzden eğer başlangıçta programın kredibilitesi yoksa, enflasyonda kalıcı bir düşüş sağlanamamaktadır. Yurt içi mal fiyatlarında oluşan enflasyonist baskı, para biriminin değerlenmesine yol açmaktadır. Yurtiçi fiyatların yüksek olması bir süre sonra talebi azaltır. Böylece ekonomi daralma sürecine girmiş olur. İstikrar sürecinin sonuçları üzerinde kredibilite eksikliği önemli rol oynamaktadır. Kurun nominal çapa olarak kullanılması tam kredibilitenin olduğu durumda enflasyonun düşmesinde etkili olmakta ve reel maliyetler az olmaktadır. 8

Tam kredibilitenin sağlanamadığı durumda enflasyonda istenen düşüş gerçekleşmemekte ve reel maliyetler yüksek olmaktadır. Finansal liberalleşme gerçekleştirilirken sabit kur sistemini korumak daha da zorlaşır. Özellikle sabit kuru ya da kur aralığını korumaya çalışan ülkeler, dış faiz oranları ve iç piyasa bakış açısıyla tercih edilebilecek faiz oranı arasındaki tutarsızlıkla mücadele etmek zorundadır. Bir ülke yüksek enflasyonla mücadelede sıkı para politikası uyguladığı zaman, onun ülke içindeki faiz oranları dış faiz oranlarını aşacak ve yüksek faiz oranları ülkeye sermaye akışını sağlayacak, bu da sıkı para politikasının etkilerini dengeleme eğiliminde olacaktır. Bu, dünyada pek çok ülkeyi etkileyen sermaye akışı problemidir. Açık bir ekonomiye sahip ülkelerin kendi kendilerini dışarıdaki para koşullarından izole etmelerinin imkansızlığı anlaşılmalıdır. 1.1.3. Faiz Oranı Hedeflemesi Faiz oranı siyasi müdahalelere en açık bulunan değişken olma özelliğini taşır. Merkez bankaları bağımsız değilse faiz oranlarının ara hedef olarak etkin biçimde yönlendirilebilmesi güçleşecektir. Bu bakımdan, bu hedef değişkenin enflasyon için iyi bir gösterge olabilmesi, bağımsız bir merkez bankasının varlığıyla gerçekleşebilir. Çünkü, para politikasının siyasi iradenin çıkarları yönünde kullanılması amacıyla gelebilecek taleplere ancak bağımsız bir merkez bankası karşı koyabilir. Aksi takdirde baskılara açık bir faiz politikası, hedef değişken olma özelliğini ve gücünü yitirir. 9

Moneterist iktisatçıların savunduğu gibi, faizin değişken bir parametre olması ve dışsal faktörlerin etkisi altında bulunması, faiz oranının ara hedef olarak belirlenmesine ciddi bir engel oluşturmaktadır. Çünkü böyle bir durumda iktisadi birimlere yanlış bilgi akışı söz konusu olacaktır. Kaldı ki faiz oranlarının istikrara kavuşması, parasal hedefin istikrara kavuşması anlamına gelmez. Nominal faizler istikrar içindeyken fiyat bekleyişlerinin değişmesi sonucu reel oranlar değişebilir ve dengeler bozulabilir. Bu nedenle, faiz oranının bir ara değişken olarak değeri sınırlıdır ve pek de anlamlı değildir. Nitekim, bir çok ülkede para politikasının ara hedefi olarak seçilen faiz oranları beklenen sonuçları vermemiştir. Faizler ara hedef olarak kullanıldığında kısa dönemli faizlerin nihai hedefle ilişkisinin zayıf olması, uzun dönemli faizlerin nihai hedefle ilişkisi olmasına rağmen merkez bankasının kontrolünde olmaması, faizlerin ara hedef olarak alınmasını güçleştirmiştir (Melo, Denizer; 1997). 1.1.4. GSMH (veya GSYİH) Hedeflemesi Cari milli gelirin hedeflendiği uygulamalarda reel büyüme ve istenen enflasyon oranı ile tutarlı bir cari milli gelir hedefi belirlenmektedir. Enflasyon hedeflemesi, üretim düzeyinin istikrarını göz ardı eden bir kural olarak değerlendirilebilir. Bir enflasyon hedefi, enflasyon üzerinde daha sıkı bir kontrol olanağı tanımasına karşın, üretimde daha büyük ölçüde değişkenliğe neden olabilir. Örneğin enflasyon oranını artıran ve üretimi azaltan negatif bir arz şoku, sayısal olarak tespit edilmiş olan enflasyon hedefinin tutturulması için sıkı para politikası uygulanmasını gündeme getirir. Oysa, bu tür bir politika, üretimi daha da düşüreceği 10

için zarar görenlerin sayısı artacaktır. Aksine, dolaşım hızı şoklarının olmadığı bir ortamda parasal büyüklük hedefi, nominal gelirin artışını hedeflemekle aynı şeydir. Çünkü, nominal gelir artışı, reel üretim artışı ile enflasyonun toplamına eşit olmaktadır. Negatif arz şoku, fiyatları yükseltip üretimi düşürdüğü için nominal gelir üzerindeki etkisi, enflasyon üzerindeki etkisinden daha küçük olacaktır; bu da para politikasında daha az bir sıkılaşmaya neden olacaktır. Nominal gelir artışı hedefi, enflasyon hedefinin sahip olduğu birçok özelliğe sahiptir. Öte yandan, bu strateji de aynı avantaj ve dezavantajlara konu olmaktadır. Pozitif cepheden bakıldığında, dolaşım hızı şoklarının neden olduğu sorunlardan zaman tutarsızlığı sorunundan kurtulma olanağı vermekte ve ülkenin kendi koşullarına göre bağımsız bir para politikası yürütmesine imkan sağlamaktadır. Negatif cepheden konu ele alındığında ise, nominal gelirin para otoriteleri tarafından kontrolünün kolay olmadığını söylemek mümkündür ve nominal gelir hedefine ulaşmadaki başarılarının değerlendirilebilmesi için çok uzun bir süre gereklidir. Ancak nominal gelir artışının hedeflenmesi, somut olarak reel üretim cephesine de ağırlık verdiği ve bu nedenle reel gelirde daha küçük dalgalanmalara yol açtığı için avantajlı görünmektedir. Mevcut avantajlarına karşın nominal gelir hedeflemesi, enflasyon hedeflemesine göre iki önemli dezavantaja sahiptir. İlk olarak, nominal bir GSMH hedefi merkez bankasını veya hükümeti bir dizi potansiyel GSMH büyüme oranı açıklamak zorunda bırakabilir. Potansiyel GSMH tahminleri tam bir doğruluk taşımayacağı ve zaman içerisinde değişiklik gösterebileceği için bu tür açıklamalar oldukça önemli sorunlar doğurmaktadır. Potansiyel GSMH artışı için belirli bir rakam açıklanması, karar alıcıların aslında mevcut olmayan bir kesinliğe işaret 11

ettikleri şeklinde yorumlanabilir ve kamuoyu tarafından bu hedefin sabit bir hedef olarak yorumlanması gibi hatalı bir duruma yol açabilir. Bu nedenle potansiyel GSMH artışına ilişkin spesifik bir büyüklüğün hedef olarak açıklanması, siyasi tartışmalara yol açabilir ve politika kararlarını alanlarla siyasiler arasında bir çelişkinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Öte yandan potansiyel GSMH artış oranına ilişkin tahmin oldukça yüksekse ve toplum tarafından bu değerin hedef olarak kullanıldığı inancı yaygınlaşırsa geleneksel zaman tutarsızlığı sorunu ve buna bağlı olarak enflasyonist bir yanlılık ortaya çıkabilir. İkinci dezavantaj, nominal GSMH kavramının kamuoyu tarafından tam olarak anlaşılamamasıdır. Bu da enflasyon hedeflemesine göre daha az bir şeffaflık yaratır. Örneğin toplu sözleşmeler imzalanarak hiç kimse nominal GSMH artışından söz etmez. Ayrıca nominal ve reel GSMH kolayca karıştırılabileceği için nominal GSMH hedefi kamuoyu tarafından merkez bankası reel GSMH artışını hedefliyormuş gibi değerlendirilebilir ve dolayısıyla yukarıda ortaya konan sorunların doğmasına yol açabilir. Bu bakımdan bilgi akışı ve açıklık ilkesinin enflasyon hedefinin kullanılmasıyla hem kolayca hem de etkin bir biçimde gerçekleştirilmesi mümkün olacaktır. Fiyatlara ilişkin verilerde bilgi akışı nominal gelir verilerine göre hem zamanında hem de çok daha sık elde edilir. Nominal gelire ilişkin verilerin toplanması işlemi geliştirilebilirse de nominal gelirin ölçülmesi mevcut fiyatlarla ilgili verileri olduğu kadar, mevcut büyüklüklerle ilgili verileri de gerektirir. Bu nedenle de ölçüm işlemini zamanında gerçekleştirebilmek kolay kolay mümkün değildir (Oktar; 1998a). 12

1.2. ENFLASYON HEDEFLEMESİNİN GEREKÇELERİ Merkez bankaları fiyat istikrarını sağlamak için çeşitli politikalar gündeme getirmişlerdir. Para politikaları ülkenin sosyo-ekonomik durumu ve merkez bankasının konumuna göre ülkeden ülkeye farklılık göstermiştir. Merkez bankaları uyguladıkları para politikalarıyla uzun vadede fiyat istikrarını sağlamayı amaçlarken, kısa vadede büyüme, işsizlik, gibi reel değişkenler ile faiz oranları ve kurları izler ve bunlarla ilgili politikalarla tutarlı kalmaya çalışırlar. Enflasyonun yüksek düzeylere ulaştığı ülkelerde enflasyonu düşürmeye yönelik politikalar gelir dağılımını etkilediği gibi maliyetli olmaktadır. Böyle durumlarda, politikaların merkez bankalarından daha çok hükümetler tarafından yönlendirilmesi gerekmektedir. Para politikası oluşturulurken ve uygulanırken merkez bankasının bağımsızlığının, başarıyı artırdığı son yıllarda sık sık vurgulanmaya başlanmıştır. Merkez bankasının amacı fiyat istikrarını sağlamaksa hedef ve yaklaşımını uzun vadeli bir bakış açısı çerçevesinde kamuoyuna açıkça duyurabilmenin para politikasının başarısını artırdığı ileri sürülmektedir. 1930'larda altın standardının kaldırılmasına kadar, enflasyon sorun olarak ekonominin gündeminde yer almamıştır. Bu dönemde enflasyon oranında istikrar ötesinde fiyat seviyesinde istikrar yaklaşımı öne çıkmıştır. 1930'lara gelindiğinde yoğun olarak karşılaşılan sorun enflasyon değil işsizlik ve durgunluk olmuştur. Keynezyen politikalar bu ortam içerisinde şekillenmeye başladı ve efektif talebin canlı tutulması önerileri gündeme geldi. Enflasyon sorun olarak dünya gündemine 1970'lerde girmiştir. Bu dönemde, Keynezyen politikaların ekonominin tam istihdam seviyesinin çok altında olduğu durumda etkili olduğu, diğer koşullarda çözüm 13

sunamadığı vurgulanmıştır. Enflasyonun ciddi sorun olarak görülmeye başlandığı 1970'lerde politikaların ve araçların değiştirilmesi gereği ortaya çıkmıştır. Ekonomide oluşan kısa dönemli şoklara müdahale etmenin ekonomideki dengeleri bozduğu görüşü de bu dönemde sık sık vurgulanmaya başlanmıştır. Vurgulanan bir diğer görüş, uzun dönemde Phillips Eğrisi nin geçersizliği ve genişlemeci politikaların uzun dönemde enflasyona yol açtığıdır. Para politikasının temel hedefinin fiyat istikrarı olması gerektiğini savunanların diğer bir görüşü ise ücretler ile fiyatların ileriye dönük enflasyon beklentilerine göre şekillendiğidir. Büyümeyi hedefleyen aktif para politikasıyla, ekonomik birimlerin beklentilerinin değişmeyeceği varsayılarak enflasyon artırılmadan, üretimin artırılacağı ve işsizliğin azaltılacağı görüşü bu dönemde kabul edilmiştir. Ancak, bu politika ekonomik birimlerin beklentilerini veri kabul ederek (firma ve işçilerin ücret ve fiyatlarda, dolayısıyla enflasyonda artış olmayacağını varsayarak), zaman tutarsızlığı sorununu göz ardı etmiştir. Başka bir deyişle, akılcı davranan ekonomik birimler üretim artışını hedef alan merkez bankasının gelecekteki politikasının genişlemeci olacağını öngörerek, ücret ve fiyatlarda artış yaparak, enflasyonun beklentisine neden olurlar. Sonuç olarak üretim artışı sağlanmadan yüksek bir enflasyon düzeyinde denge sağlanmış olur. Müdahaleci politikalar bu bağlamda üretimi değil enflasyonu artırmaktadır. Fiyat istikrarının büyümeyi olumlu etkilediği savunulmaktadır. Fiyat istikrarının sağlanması piyasa ekonomisinin beklentilerini olumsuz etkileyen enflasyon belirsizliğini azaltmakta ve sistemin daha etkin çalışmasını sağlamaktadır. Bu tartışmalar, 1970'lerde gündemi işgal etmeye başlamış ve fiyat istikrarının sağlanması öncelikli politika hedefi haline gelmiştir. 14

Para politikaları genellikle beş hedef çerçevesinde bir arada ya da ayrı ayrı olarak uygulanmaktadır. Bunlar faiz oranlarının, cari milli gelirin, kurların, parasal büyüklüklerin ve doğrudan enflasyonun hedeflendiği uygulamalardır. Faizler ara hedef olarak alınırken, hedeflenen enflasyon oranı ile tutarlı bir harcama ve üretim büyüklüğünü sağlayacak faiz düzeyi hedeflenmeye çalışılmıştır. Ancak ara hedef olarak kullanıldığında, kısa dönemli faizlerin nihai hedefle ilişkisinin zayıf olması, uzun dönemli faizlerin nihai hedefle ilişkisi olmasına rağmen, merkez bankasının kontrolünde olmaması, faizlerin ara hedef olarak alınmasını güçleştirmiştir. Diğer taraftan, cari milli gelirin hedeflendiği uygulamalarda, reel büyüme ve istenen enflasyon oranı ile tutarlı bir cari milli gelir hedefi belirlenmektedir. Ancak, dışsal faktörlerden dolayı merkez bankalarının cari milli geliri hedeflemesi zorlaşmıştır. Kurlar hedeflenirken yerli para düşük enflasyonlu bir ülkenin parasına endekslenmektedir. Kurun nominal çapa olarak alınması, para politikasının kamuoyu tarafından kolaylıkla izlenebilir ve anlaşılır olmasına imkan tanımakta, dolayısıyla politikanın başarısını artırmaktadır. Ancak, ülke içinde ve dışında oluşan şoklara karşı esnekliğin azlığı ve spekülatif sermaye hareketlerinin olumsuz etkileri, uygulamada sorunlara yol açmaktadır. 1970 lerin ikinci yarısında, bir çok ülke faizleri veya kurları hedeflemeyi bırakmış ve parasal büyüklükleri hedeflemeye başlamıştır. Bu politika değişikliğinin en önemli nedenleri, ekonomileri etkileyen şokların değişmesi (özellikle mal piyasasında) ve yüksek ve dalgalı enflasyonist ortamlarda faizlerin hedeflenmesinin zorlaşması olarak sıralanabilir. Parasal büyüklüklerin hedeflenmesinin başarısı, fiyat istikrarı ile buna ulaşmada ara hedef olarak kullanılan parasal büyüklükler arasında güvenilir ve istikrarlı bir ilişkinin varlığına bağlıdır. Başka bir deyişle, hedeflenen 15

parasal büyüklükler ile enflasyon, gelir gibi değişkenler arasında uzun dönemli ve istikrarlı bir ilişkinin, yani istikrarlı bir para talebi fonksiyonunun varlığına bağlıdır. 1970 ve 1980'li yıllarda birçok ülke para politikası çerçevesinde para talebinin istikrarlı olduğu varsayımıyla parasal büyüklükleri ara hedef olarak seçmişlerdir. Bu hedef değişkenler ile gelir, fiyat ve paranın dolaşım hızı arasında istikrarlı bir ilişkinin varolduğu görüşünden kaynaklanmıştır. Ancak, yapısal değişim ve finansal liberalizasyon programları uygulayan birçok ülkede paranın dolaşım hızındaki istikrarın kaybolması, yeni finansal araçların ortaya çıkması ve finans sektöründeki hızlı büyüme sonucu para talebindeki istikrar bozulmuş ve gelişmeler parasal büyüklüklerin ara hedef olarak seçilmesini güçleştirmiştir. Ara hedef olarak seçilen parasal büyüklüğün, enflasyon ve cari gelir için nominal çapa olma özelliğini yitirmesi, ekonomistleri alternatif politika arayışlarına yöneltmiştir. Son yıllarda, ara hedefler kullanılmasını gerektirmediğinden enflasyonun doğrudan hedeflenmesi politikası alternatif bir para politikası olarak ortaya çıkmıştır. Enflasyonun doğrudan hedeflenmesi politikası uygulamasında, merkez bankası (hükümet ile birlikte veya ayrı olarak) enflasyona ilişkin belirli bir süreç için rakamsal hedef veya hedef aralığı belirler. Hedefe ulaşabilmek için ara hedef veya hedefler seçme zorunluluğu yoktur. Merkez bankası bu amaçla tek başına bazen de bütçe yönetimini üstlenen kurumla birlikte sorumluluk alır. 16

1.3. ENFLASYON HEDEFLEMESİ: TANIM VE KAPSAM 1.3.1. Enflasyonun Tanımı Enflasyon, fiyatlar genel düzeyindeki sürekli bir yükselme eğilimi olarak tanımlanabilir. Genel olarak bakıldığında enflasyon talep ve maliyet nedenli olmak üzere iki ana gruba ayrılabilir. Birinci grupta ekonomide toplam talebi artıran herhangi bir unsur, enflasyona yol açabilmektedir. İkincisinde ise üretim maliyetini etkileyen faktörlerin enflasyonu da etkilediği varsayılır. 1.3.1.1. Parasalcı Görüşe Göre Enflasyonun Nedenleri Basit parasalcı teoriye göre talep enflasyonunun önemli nedenlerinde bir tanesi para arzında görülen artışlardır. Bu teoriye göre para arzı sabit bir oranda mal satın alımlarına yönlendiriliyor ve para arzı dışsal bir şekilde artıyorsa, ekonominin tam istihdam düzeyinde olduğu varsayıldığında fiyat artışları kaçınılmaz bir hale gelmektedir. Söz konusu para arzı artışları süreklilik içeriyorsa fiyat artışları da sürekli olacağından ortaya çıkan durum enflasyon olarak tanımlanabilir (Parasız; 2000). Bu şekilde ortaya çıkan enflasyon da ancak para arzının genişlemesi durdurulduğunda sona erecektir. Maliyet enflasyonu ise üretim faktörlerinden birinin fiyatında yaşanacak bir artışın genel fiyat seviyesini de artırması ile oluşmaktadır. Para arzı seviyesinin aynı kaldığı varsayıldığında yükselen fiyat düzeyi, talebi ve dolayısıyla üretim seviyesini de geriletecektir. Ancak istihdamın gerilemesi ile oluşan sosyal sorunlar ekonomi 17

yönetimini para arzını artırarak istihdamı eski seviyesine taşımaya yöneltebilir. Böyle bir durumda ekonomi, eski istihdam düzeyine geri gelecek, ancak fiyat seviyesi daha yüksek bir noktada oluşacaktır. 1.3.1.2. Keynezyen Ekolde Enflasyon Parasalcı teori enflasyonun sebeplerini para miktarındaki artışlar yardımıyla açıklarken, Keynezyen teori toplam talep ve toplam arz arasındaki farkın enflasyona yol açtığını söylemektedir. Özel nihai tüketim harcamaları, yatırım harcamaları ve kamu harcamalarının toplamı olarak belirlenen efektif talep miktarı, tam istihdam sınırının üzerindeyse, oluşan enflasyonist açığın bir sonucu olarak fiyatlar yükselecektir (Parasız; 2000). Burada fiyat artışlarının durması, talebi negatif yönde etkileyecek faktörlerin devreye girmesine bağlıdır. Söz konusu faktör, artan vergiler olabilir. Keynezyen teori, fiyat artışlarının önlenmesi için toplam talebin toplam arz düzeyine maliye politikası araçları ile indirilmesini savunmaktadır. Bu doğrultuda vergi oranlarının yükseltilmesi bir araç olarak kullanılabilecektir. Keynezyen teoriye daha sonra yapılan katkılar, ücret artışları ile eksik istihdam arasında ters yönlü bir ilişki olduğunu belirlemiştir. Söz konusu analize göre ücret artışları maliyet enflasyonuna yol açmakta, ancak maliye politikaları ile bu enflasyon durdurulabilmektedir. Phillips eğrisi çerçevesinde incelenen bu durum ekonomi yönetimini de yüksek enflasyon-düşük eksik istihdam veya düşük enflasyon-yüksek eksik istihdam arasında seçim yapmaya zorlamaktadır. Parasalcı yaklaşım ise bu görüşü reddetmekte, uzun dönemde eksik istihdamın denge düzeyine döneceğini varsaymaktadır. 18

Enflasyon hedeflemesi politikası Phillips Eğrisi çerçevesinde incelendiğinde grafiğin yatay ekseni işsizlik oranı, dikey eksen de gerçekleşen ve hedeflenen enflasyon oranları arasındaki farkı gösterecek şekilde incelenmelidir. Phillips Eğrisi orijine göre dışbükey bir özellik sergilediğinden eğrinin yatay ekseni kestiği noktada kaydedilen işsizlik seviyesi daha da daraltılmak istendiğinde enflasyondaki artış (gerçekleşen ve beklenen enflasyon arasındaki farkın artışı) daha hızlı olmaktadır. Bu noktanın sağında ise bu durumun tam tersi geçerlidir. Enflasyon oranlarının hedeflenen seviyenin etrafında normal bir dağılım gösterdiği varsayıldığında, hedeflenen enflasyondan değişik sapma miktarları (pozitif veya negatif) için Phillips Eğrisi üzerinde değişik noktalar kaydedilebilir. Bu noktaların her biri de değişik bir işsizlik oranına karşılık gelmektedir. Söz konusu işsizlik oranlarının ortalaması veya beklenen değeri de Enflasyonu Hızlandırmayan Eksik İstihdam Oranı (NAIRU) na karşılık gelmektedir (Laxton ve Scott; 2000). Enflasyon hedeflemesi politikası hedeflenen ve kaydedilen enflasyon oranları arasındaki farkı minimuma (hatta sıfıra) indirerek istihdamdaki dalgalanmayı da azaltmayı amaçlamaktadır. Kaydedilen enflasyon seviyesi, hedeflenen seviyeye eşit olduğunda işsizlik oranı, Phillips Eğrisi nin yatay ekseni kestiği noktada oluşacaktır. 1.3.1.3. Parasalcı ve Keynezyen Yaklaşımların Karşılaştırılması Ekonomi literatüründe para politikasının şekillendirilmesi konusunda iki ana görüş hakim durumdadır. Bunlardan ilki para politikasının belli bir kural çerçevesinde yürütülmesini isteyen görüş, diğeri ise takdir hakkı kullanılarak para politikasının oluşturulmasını öngören görüştür (Sargent ve Wallace; 1976). Parasalcı 19

görüş ile Keynezyen görüşün para politikası konusunda ayrıldığı temel nokta burasıdır. Friedman, parasal otoritenin güncel ekonomik duruma ve verilere bağlı olmaksızın para arzını önceden belirlenmiş belli bir oranda artırması gerektiği görüşünü savunur. Bu görüşe göre güncel ekonomik koşullara göre para politikasının şekillendirilmesi anlamsızdır. Böyle bir durumda para otoritesi akıntıya kürek çekmiş olmaktadır. Buna karşılık Keynezyen görüş, para politikasının her şeye bakarak ve her şeye tepki vererek şekillendirilmesi gerektiğini söyler. Buna göre Keynezyen görüşün dikkate aldığı noktalar şunlardır: Ekonomik yapı yaygın bir eşzamanlılık içerir. Bu nedenle bir değişkeni etkileyen şoklar diğer değişkenleri de kolayca etkilemektedir. Sistemdeki gecikmelerden dolayı içsel değişkenlerin uğradığı şoklar zaman içinde diğer değişkenleri de etkilemektedir. Bu şokların yarattığı değişimler bir ölçüde tahmin edilebilirdir. Söz konusu gecikmelerin yapısı zaman içinde sabitlik göstermektedir ve para otoritelerinin davranışlarına bağlı değildir. Bu varsayımlar altında her gün kaydedilen faiz oranları gibi değişkenler, parasal otoritenin daha az sıklıkla yayınlanan GSMH gibi değişkenleri tahmin edebilmesi ve tahminlerini revize edebilmesi için yeterli bilgiyi içermektedir. Yukarıda da belirtildiği gibi dışsal şoklar sadece sıkça kaydedilebilen değişkenleri değil, ekonomideki tüm değişkenleri etkilemektedir. Bu nedenle para otoritesi gözlemlediği değişkenlerden yola çıkarak GSMH veya işsizlik oranı gibi gözlem 20

aralığı sık olmayan değişkenlerin tahmini değerlerinde istenmeyen bir sapma gördüğü takdirde para politikasını değiştirmelidir. 1.3.1.4. Rasyonel Bekleyişler Teorisi ve Enflasyon Rasyonel bekleyişler yaklaşımı, ekonomik değişkenlerle ilgili beklentiler oluşturulurken, sahip olunan tüm bilgilerin rasyonel bir şekilde kullanıldığı varsayımını yapmaktadır. Ancak bilgi edinmenin bir maliyeti olduğundan hareketle eksik bilgilenmenin de mümkün olduğunu kabul etmektedir. Enflasyonla ilgili beklentiler oluşturulurken, kamunun davranışsal parametreleri göz önüne alınmakta ve özellikle kamu açıklarının finansmanı sorunu gündeme gelmektedir. Eğer beklenti bu açıkların monetizasyon yoluyla, bir başka deyişle para yaratarak finanse edebileceği yönündeyse, para arzında artış beklentisi oluşmaktadır. Bu durum fiyatların da yükselmesine neden olmaktadır. Kamunun kendi davranışsal parametrelerini değiştirdiğine ilişkin bir sinyal alınmadığı takdirde enflasyonist beklentileri kırmak da mümkün değildir. Burada dikkat edilmesi gereken konu, kamu açıklarının monetizasyon yerine borçlanma ile finanse edildiği durumda dahi, enflasyonist beklentilerin kırılabilmesinin güç olmasıdır. Borçlanma yoluyla yapılan finansmanda, gelecekte faiz ödemeleri ile birlikte çok daha yüksek boyutlu kamu açıklarıyla karşı karşıya kalınabilir. Borç verenlerin bu durumun sürdürülebilir olmadığına inanmaya başladıkları noktada da artık yeni borç bulmak imkansızlaşır ve monetizasyon kaçınılmaz hale gelir (Parasız; 2000). Dolayısıyla bu durum enflasyona yol açacaktır. Sonuç olarak enflasyonist beklentilerin kalıcı olarak 21

kırılabilmesi için kamunun davranışsal parametrelerinin de kalıcı olarak değiştiğine ilişkin kesin sinyaller verilmesi gerekir. 1.3.2. Enflasyon Hedeflemesi Son yıllarda, ekonomide yaşanan ciddi şokların üstesinden gelebilmek için yeterli esnekliği sağlayamayan nominal döviz kuru, parasal büyüklük hedeflemesi gibi para politikası stratejilerinin açık bir şekilde başarısızlığa uğraması sonucu, pek çok ülke tarafından yeni bir para politikası stratejisi olarak enflasyon hedeflemesi uygulanmaya başlamıştır. Enflasyon hedeflemesi rejimi; merkez bankasının nihai hedefi olan fiyat istikrarının sağlanması ve sürdürülmesi amacına yönelik olarak para politikasının makul bir dönem için belirlenen sayısal bir enflasyon hedefi ya da hedef aralığına dayandırılması ve bunun kamuoyuna açıklanması şeklinde tanımlanabilen para politikası uygulamasıdır. Enflasyon hedeflemesi yaklaşımı, para politikasının esas amacının düşük ve istikrarlı bir enflasyon oranını gerçekleştirmek olması gerektiğini söylemektedir. Merkez bankası enflasyonun gelecekteki rotası hakkında tahminlerde bulunur; tahmin, hedef enflasyon oranıyla karşılaştırılır (hükümetin ekonomi için uygun olduğuna inandığı enflasyon oranı), tahminle hedef arasındaki fark para politikasının ne şekilde ayarlanması gerektiğini tespit eder. Enflasyon hedeflemesi uygulayan ülkeler, merkez bankasının uyguladığı klasik yöntemlerle karşılaştırıldığı zaman, bu yöntemin para politikasının tasarımını ve performansını arttırdığına inanmaktadırlar. 22

Elde edilen istatistiklere göre yapılan enflasyon tahminlerinin hedefe ne kadar yaklaştığı veya uzaklaştığı dikkate alınarak para politikasında değişikliklere gidilebilir. Gerçek enflasyon rakamlarının ortaya çıkmasını beklemeden tahmin edilen enflasyon seviyesindeki gidişata göre politika oluşturulduğundan enflasyon hedeflemesi bazen enflasyon tahmini hedeflemesi olarak da adlandırılır. Bilindiği üzere para politikasının; fiyat istikrarı, büyüme, tam istihdam ve ödemeler bilançosu dengesinin sağlanması gibi temel amaçları vardır. Enflasyon hedeflemesi stratejisinde, fiyat istikrarının sağlanması dışındaki amaçların göreli olarak önemsiz olduğu söylenebilir. Diğer bir ifade ile, enflasyon hedeflemesi stratejisinde merkez bankasının fiyat istikrarının sağlanması amacının dışında başka bir hedefin açık olarak kamuoyuna açıklanması söz konusu değildir. Ancak bu durum, merkez bankasının diğer amaçları tamamen göz ardı ettiği anlamına gelmemektedir. Nitekim esnek enflasyon hedeflemesi uygulamasında merkez bankası, fiyat istikrarını gerçekleştirme amacının yanı sıra büyüme ve istihdamın artırılması gibi diğer amaçları da gözetmektedir. Enflasyon hedeflemesi yaklaşımı, ekonominin genel değişkenlerinin ve verilerinin dikkate alınarak, belli bir dönem için kabul edilebilir enflasyon oranının belirlenmesi ve para politikalarının belirlenen bu oranı yakalayacak şekilde yürütülmesidir. Enflasyon hedefinin belirlenmesi süreci, merkez bankasının fiyat istikrarını sayısal olarak tanımlaması, tanımlanan hedef paralelinde bir takvim oluşturması ve diğer politika hedeflerinin de bu doğrultuda yönlendirilmesi aşamalarını içermektedir. Enflasyon hedeflemesi, merkez bankasının uyguladığı para politikasının etkinliği için, merkez bankası yasasında yönetimin başarısını hükümet ve/veya merkez bankası arasında imzalanacak bir protokolle tespit edilen enflasyon 23

oranının tutturulmasına bağlayan, başarısızlık halinde yaptırımlar öngören, banka yönetimini bu hedef doğrultusunda uygulayacağı politikalarda tamamen özerk kılan birtakım düzenlemeleri içeren bir sistemdir. Para politikasını bir ara hedef veya hedefler seçme zorunluluğu olmadan doğrudan nihai hedefe dayandıran enflasyon hedeflemesi stratejisinin enflasyonu kontrol eden diğer yöntemlerden temel farkı, para politikası araçlarının geçmiş ya da cari enflasyon yerine gelecek enflasyona dayanması ve gelecekteki enflasyon hakkında rastlantısal varsayımların yapılmamasıdır. Merkez bankası enflasyon hedefini gerçekleştirmek için enflasyon tahminleri yaparak enflasyon hedefinde muhtemel sapmalara karşı parasal araçları nasıl kullanacağını ve politikasını belirler. Tarihsel olarak denenmiş, tek değişkenin dikkate alındığı diğer hedefleme politikalarından farklı olarak enflasyon hedeflemesinde enflasyonu etkileyebilecek her türlü değişken dikkate alınır. Merkez bankası enflasyonu etkileyebilecek her türlü faktörü alarak bir tahmin yapmak zorundadır. Bu faktörler arasında ücret artışları, kur artışı, kamu fiyatlandırması, beklentiler, petrol fiyatları gibi birçok unsur bulunabilir. Bu nedenle merkez bankasının enflasyonun nedenlerini çok iyi açıklayan bir makro modeli olmalıdır. Enflasyon hedeflemesi, en azından teorik olarak yürütülmesi oldukça kolay bir stratejidir. Önce hükümet ve/veya merkez bankası tarafından ekonomi için ulaşılması uygun görülen enflasyon oranı hedefi açıklanır. Sonra merkez bankası bu hedef enflasyon oranına ulaşacak olan gelişme trendini tahmin eder. Tahmin edilen gelişme trendi ile nihai hedef arasındaki fark, merkez bankasının izleyeceği para politikasının biçimini belirler. Mümkün olduğu kadar az hatayla ileriye dönük enflasyon tahminlerini elde etmek, enflasyon hedeflemesinin en can alıcı noktasını 24

oluşturur. Çünkü böyle bir para politikasının temelinde hedeflenen enflasyon ile tahmin edilen enflasyon arasındaki farkın en aza indirilmesi vardır. Böylece enflasyon hedeflemesi, para politikasının başarısının ekonomi tarafından daha iyi ölçülerek değerlendirilebileceğini göstermektedir. Gerçekleşen enflasyon ile hedef enflasyon arasındaki fark, merkez bankasının para politikasındaki başarısını gösterecektir. Piyasaların beklediği enflasyon ile hedeflenen enflasyon arasındaki fark ise, ekonominin para politikasına ne derece güvendiğinin yani politikanın kredibilitesinin ölçütü olacaktır. Merkez bankasının kısa ve orta vadeli enflasyon hedeflerini saptayarak kamuoyuna bu hedeflerin gerçekleştirileceğine dair açık taahhütlerde bulunması, uygulamada olumlu sonuçlar vermektedir. Her şeyden önce, enflasyon hedeflemesinden beklenen amaç, merkez bankasınca yürütülen para politikaları için nominal bir çapa oluşturmasıdır. Enflasyon hedefinin kolay izlenebilir olması ve enflasyonist beklentiler bakımından bir çapa görevi üstlenmesi para politikası açısından uygun bir hedef olmasını desteklemektedir. Enflasyon hedeflemesi yaklaşımı her şeyden önce, enflasyon için orta vadede rakamsal bir hedef belirlemeyi gerektirmektedir. Bu enflasyon hedefinin nihai hedef olan fiyat istikrarı ile tutarlılık göstermesi esastır. Enflasyon hedefi, para politikalarının etkileri konusunda tahmin edilen gecikmeli dönem sayısına bağlı olarak genellikle 2 ya da 3 yıl veya daha uzun bir periyod için söz konusu olmaktadır. Düzeyi de genellikle tek bir rakamdan çok, bir aralık şeklinde saptanmaktadır. Enflasyon hedeflemesi, bilgi değişkenlerinin kamuoyu tarafından izlenmesini içerdiği için açıklığı ve güvenilirliği sağlar. Kuşkusuz, böyle bir ortamda bir yerde 25

toplumda yerleşik enflasyon beklentileri kırılmakta, diğer yandan da ekonomik koşullarla ilgili sağlıklı öngörülerde bulunma olanağı doğmaktadır. Daha açık bir deyişle, ekonomik riskler önemli ölçüde azalmaktadır. Enflasyonun düşük düzeylerde gerçekleşeceği yönünde taahhütler, belirsizlikleri azalttığı gibi, emek ve sermaye arasındaki ilişkilerin daha iyi planlanmasına ve daha sağlıklı sözleşmelerin yapılmasına yardımcı olmaktadır. Enflasyon hedeflemesi, temeli principal-agent analizine dayalı performans sözleşmesini esas alan bir yaklaşımdır. Principal agent problemi çerçevesinde geliştirilen sözleşme yaklaşımında, hükümetin merkez bankasının amaç fonksiyonu ve güdülerini çeşitli şekillerde etkileyebileceği ileri sürülmektedir. Bu durumda para politikası, hükümetin merkez bankasına önerdiği sözleşme aracılığıyla yürütülmektedir. Bu yaklaşımda sözleşme, iyi tanımlanmış hedeflere sahip olan toplum (principal) tarafından, merkez bankasını (agent) kendi yararına hareket etmeye güdüleyecek şekilde hazırlanmaktadır. Bu yaklaşımda merkez bankası ile hükümet arasında enflasyon hedefi üzerine bir sözleşme yapılmaktadır. Merkez bankası bu sözleşme çerçevesinde maliye bakanı ile periyodik biçimde görüş alışverişinde bulunarak belirlediği enflasyon hedefini kamuoyu önünde açıklamaktadır. Bu açıklamada merkez bankası, enflasyonun hedeflenen düzeyde tutulacağına ilişkin taahhüt altına girmekte; yapacağı uygulamanın sonuçlarına katlanmayı kabul etmektedir. Sözleşmede hedeflenen enflasyona ulaşılması durumunda merkez bankası başkanı ödüllendirilmektedir. Hükümetin, merkez bankası başkanının maaşını artırması ya da bankanın bütçesine destek sağlaması bir ödüllendirme biçimidir. 26

Böyle bir ödüllendirmenin merkez bankası başkanı için, kamuoyuna yapılan taahhüdün gerçekleşmesi yönünde önemli bir güdü olduğu kabul edilmektedir. Ancak, hedeflenen enflasyondan uzaklaşılması durumunda ise bir yaptırıma gidilmekte, diğer bir deyişle, maliyete katlanmak gerekmektedir. Hedefin tutturulamaması durumunda merkez bankası başkanının göreve yeniden atanması mümkün değildir. Hedef enflasyondan sapma durumunda yaptırım uygulaması daha farklı da olabilmektedir. Söz konusu yaptırım parasal olarak uygulandığı gibi, merkez bankasının kamuoyu önünde kınanması yoluna da gidilebilmektedir. Özellikle merkez bankası başkanının görevden alınması yaptırımı, katı bir uygulama olarak kabul edilmekle birlikte, başkanın göstereceği faaliyetlerde kararlı ve disiplinli olmasını sağlayıcı yönde zorlayıcı nitelik taşıdığı için olumlu bulunmaktadır. Enflasyon hedeflemesi tamamen ileriye dönük bir uygulamadır. Pratikte enflasyon tahminleri merkezi politika değişkeni olarak kullanılır. Eğer enflasyonun hedeflenenin üzerinde gerçekleşeceği öngörülüyorsa para politikası daraltıcı yönde; buna karşılık hedeflenenin altında gerçekleşeceği öngörülüyorsa genişletici yönde uygulanır. 1.3.3. Enflasyon Hedeflemesinin Diğer Teorilerle İlişkilendirilmesi Enflasyon hedeflemesinin bir bant veya nokta hedef şeklinde belli bir gelecek zaman diliminde kaydedilmesi, beklenen enflasyon oranının kamuoyuna açıklanması olduğu dikkate alındığında, çıkış noktasının rasyonel bekleyişler teorisi olduğu anlaşılmaktadır. Ancak moneterist yaklaşımda enflasyonun her zaman ve her yerde 27

parasal bir olgu olduğu ve enflasyon hedeflemesinin de bu hedefe ulaşmada para politikası araçlarına yer verdiği dikkate alındığında, moneterist görüş ile rasyonel beklentiler teorilerinin bir ortaklığından bahsedilebilir. Moneterist yaklaşımda para arzı artış hızı ile enflasyon arasında doğrudan bir ilişki olduğu düşünüldüğünde, yaratılmak istenen enflasyona göre para arzı artış hızının da ayarlanması gerekmektedir. Bu açıdan enflasyon hedeflemesi uygulaması moneterist görüşün ağırlık verdiği politikaları kullanmaktadır denilebilir. Keynezyen yaklaşımda ise enflasyon daha ağırlıklı olarak ekonomideki toplam talebin toplam arzdan yüksek olduğu dönemlerde ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle Keynezyen teori enflasyonun tedavisinde para politikası araçları yerine maliye politikası araçlarını kullanmayı yeğlemektedir. Enflasyon hedeflemesi uygulamalarında, enflasyonist beklentiler revize edilip, enflasyon oranının kendisi bir nominal çapa olarak kullanılmaktadır. Beklentilerin revize edilmesi ile ekonomideki tüm kontratlar (ücret, kira artışları vs) hedeflenen enflasyona göre artırılmaktadır. Bu şekilde endeksleme davranışından kurtulmak mümkün olurken, enflasyonun geçmişle olan bağları da kopmaktadır. Enflasyon hedeflemesi uygulamaları moneterist görüşle rasyonel beklentileri bir araya getiriyor olmasına rağmen, uygulamanın başarısı için maliye politikalarının da göz ardı edilmemesi gerekir. Yüksek kamu açıklarının oluştuğu bir ortamda bunların finansmanı ile ilgili sorunlar para politikasının dezenflasyon hedefine göre şekillendirilmesini engelleyebilir. Bu nedenle açıklanan enflasyon hedefinin inandırıcı olması için kamu maliyesini iyileştirici adımlar atılması da şarttır. Gerek ortodoks gerekse heterodoks istikrar yaklaşımlarında, sıkı para ve maliye politikalarının uygulanması ile enflasyonun tedavisi amaçlanmıştır. 28