HİKMET YURDU Düşünce Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308-6944 www.hikmetyurdu.com Hikmet Yurdu, İmam Matüridî ve Matürîdîlik Özel Sayısı, Yıl: 2, S.4 (Temmuz-Aralık 2009), ss. 217-221 Kitap Tanıtımı Dr. Bilal Gök Genel Türk Tarihi Bilim Dalı, Malatya Anadolu Kız Meslek Lisesi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni bgok38@hotmail.com Mâtürîdî nin Kelam Sisteminde İman Allah ve Peygamberlik Anlayışı, Doç. Dr. Kemal Işık Fütüvvet Yayınları, Ankara 1980, 145 sayfa. Tanıtımını yapmaya çalıştığımız bu eser, Kemal Işık tarafından Doçentlik Tezi olarak hazırlanmış olup, bilim jürisi tarafından 1974 tarihinde Doçentlik Tezi olarak kabul edilmiştir. Kitap dört ana bölümden oluşmaktadır. Mâtürîdî, günümüze kadar İslam inancı üzerinde derin izler bırakmayı başaran büyük bir otoritedir. Kitapta, İmâm-ı A zâm Ebu Hanife nin (öl. M. 767) gerek Kaderiyye gerek Cebriyye ye karşı ileri sürdüğü esasları sistemleştiren bu büyük imamın Kelamî konularla ilgili görüşleri, daha çok kendi eserlerine dayandırılmak suretiyle açıklanmaya ve gün ışığına çıkarılmaya çalışılmıştır. Yazar birinci bölümde (7 36), İmam Mâtürîdî nin hayatını ele almıştır. Bu cümleden olarak Mâtürîdî nin tam adı, nesebi, çağı, kültürü ve eserleri incelenmiştir. Yazar, imamın hayatı ve ailesi hakkında kesin bir bilgi bulunmadığını ancak bazı tarihçilerin, onun nesebini İstanbul da medfun bulunan Peygamberimizin akrabası Ebû Eyyûb el-ensârî ye dayandırdıklarını belirtir (s. 8). Mâtürîdî, İmâm-ı A zâm Ebû Hanîfe nin açtığı yolda yürüyüp, aklı ön plana alarak sistemini geliştirmiş ve Semerkand çevresindeki mezhep medreselerine karşı giriştiği mücadeleyi kazanarak onları da etrafında toplamaya muvaffak olmuştur. Yazar, Kelam ilmine ve mezhep imamlarına büyük yer ayıran Tarih ve Tabakât müelliflerinin, Ebû l-hasan el-eş arî yi Ehl-i Sünnet akidesinin tek temsilcisi olarak gös-
218 S a y f a Kitap Tanıtımı: Kemal Işık,Matüridi nin Kelam Sistemi terme arzusuyla, Mâtürîdî yi adeta yok saydıkları ve eserlerinde ondan hiç bahsetmedikleri tespitinde bulunmaktadır (s. 9). Yazarın belirttiğine göre İmam Mâtürîdî nin ilmî silsilesi Ebû Hanîfe ye kadar varmaktadır (s.13). İmam Mâtürîdî Hanefi ortamında yetişmiş mümtaz bir bilgindir. Yazar İmam Matürîdî nin, Ebu Hanîfe nin el-fıkhu l-ekber, er- Risâle, el-fıkhu l-ebsat, el-âlim ve l-muteallim ve el-vasiyye gibi eserlerini hocalarından rivayet etmiş olduğunu, bu eserleri aklî ve naklî delillerle destekleyerek Kelâm İlmi haline dönüştürdüğünü söylemektedir. Yazar bu görüşünü daha sonraları Maverâünnehir deki Ebû Hanife mezhebine bağlı kelâmcılara Mâtürîdîyye denilmesiyle desteklemektedir (s. 16). İmam Matürîdî nin eserlerini inceleyen yazar, onun hayatını Ehl-i Sünnet akidesini savunmaya vakfettiğini ve bu sahada büyük eserler verdiğini belirttikten sonra, İmamın kelâm ile ilgili görüşlerini ihtiva eden eseri Kitâbu t-tevhîd, tefsiri Te vîlâtu l-kur an hakkında bilgi vermektedir (s.17). Daha sonra da bugün elimize ulaşmamış olan diğer eserlerini sıralamaktadır(s.19). İmam Mâtürîdî nin, Fıkıh Usulü sahasında eserleri olan Me hazu ş-şerâi ve Kitâbu l- Cedel isimli kitaplarına temas eden yazar, kelam alanında bir diğer önemli eseri olan Kitâbu l-makâlât fi l-kelâm ına da işaret etmektedir (s.20). Yazar, aynı bölüm içerisinde Mâtürîdî ve Eş arî mezheplerinin özelliklerinden bahsetmektedir. İmam Mâtürîdî, İmâm-ı A zâm Ebû Hanîfe nin Ehl-i Sünnet akidesini sistemleştirerek, onun yolunda yürüyen ve Ehl-i Sünnet akidesine yeni bir yön vermeyi, bu akidenin bütün Hanefî mezhebi mensuplarının akidesi haline getirmeyi başaran büyük bir imam olarak tavsif edilir(s.22). Eş arî ise yazarın ifadesi ile hayatının 40 yılını Mutezilî görüşlere inanan birisi olarak geçiren, daha sonra bu prensipleri terk ederek Şâfiî mezhebine göre Ehl-i Sünnet akidesini savunmaya başlayan bir din bilginidir. Gerek Mâtürîdî ve gerekse Eş arî, muhafazakârlarla akılcılar arasında orta yolu takip etmişlerdir. Bu iki ekolün bazı fer i meselelerde ihtilaf eikleri bilinmektedir (s.25). Yazar, bu hususları cüz î irade, kesb, husun ve kubuh, Allah ı bilme, tekvin, nübüvvet, Kur an, teklîfi mâ lâyutâk, sebeb ve hikmet, kelâm-ı nefsî, ezelde ma dûm a hitâb, ibâdetin yerine getirilmesi, irtidâd, tevbe-i ye s gibi başlıklar altında değerlendirmiştir (s.30 32)
Dr. Bilal Gök S a y f a 219 Kitaıbn ikinci bölümünde iman konusu ele alınmaktadır. İmanın lügat ve ıstılah anlamlarından sonra, derecelerinden de bahsedilmektedir (s.37). Yazar, İmanın derecelerini, halkın inancı, dogmatik aklın inancı, tenkidî aklın inancı olarak üçe ayırmış ve sonuncusunun inanmaya en elverişli yolu açtığını belirtmiştir (s.39). Mâtürîdî nin iman anlayışı hususuna değinen yazar, Mâtürîdî ye göre imanı dil ile ikrar kalp ile tasdik olarak tarif etmektedir. İmanda asıl olan kalp ile tasdiktir (s.41). Büyük günahları işlemek insanı imandan çıkarmaz (s.46). Mâtürîdî ye göre imanda istisna caiz değildir. Çünkü şüphenin karıştığı bir iman, gerçek bir iman olmaktan çıkar (s.47). Mâturidi ye göre, gerçeğin ancak duygu, haber ve akıl yoluyla elde edilen bilgilerle ulaşılabilir. Doğru ve gerçek bilgiyi elde edebilmek için akıl kaynağı zorunludur. Çünkü duygu ve haber kanalından gelen bilginin doğru olup olmadığı ancak akılla kavranabilir (s.48). Mâtürîdî nin bilgi görüşünü tetkik eden yazar, O nun bu görüşlerini Kur an dan ayetlerle desteklediğini belirtmekte ve bunların üzerine ayrıca durmaktadır (s.50). Kitapta, imanın amel ile ilgisi üzerinde de durulmuş, İmam Şafi î nin amelin imandan bir cüz olduğu görüşüne Mâtürîdî nin katılmadığı ifade edilmiştir (s. 53). Yazar, ayrıca iman ile İslam ın aynı şey olup olmadığı hususuna da değinmiştir. Mâtürîdî ye göre iman ile İslam her ne kadar dil yönünden ifade ettikleri mana bakımından ayrı gibi görünüyorsa da, aslında taşıdıkları mana açısından bir olup aralarında fark yoktur. (s.56). O na göre iman mahlûktur. O, görüşlerini aklî ve nakli delillere dayandırmaktadır (s.60). Yaratıklar için zorunlu olan din ancak nakil ve akıl yoluyla bilinir. Gerçek iman aklî ve naklî delillere dayanan imandır. Bu ikisinden yoksu bir iman taklien öteye geçemez (s.61). Kitabın üçüncü bölümünde (s.68 98). Allah, Allah ın varlığı ve birliği, zatî ve fiilli sıfatları, isimleri, Allah ın ve insanın fiilleri, irade hürriyeti ve güç yetirebilirlik, kaza ve kader, Allah ın görülüp görülmemesi hususları yer almaktadır. Mâtürîdî Allah ın varlığını, kâinatın ve tüm varlıkların hâdis oldukları gerçeğinden hareketle ispatlamaya çalışmıştır. Bumu ispatlamaya çalışırken de cisimlerin hadis olduğunu ispatlayan haber, duyu ve akıldan gelen deliller ileri sürer. Burada haberden maksat Kur an-ı Kerim in haber verdiği ve benzeri getirilemeyen nasslardır. Duyu organlarımız vasıtasıyla da eşyanı hâdis olduğunu kavramak
220 S a y f a Kitap Tanıtımı: Kemal Işık,Matüridi nin Kelam Sistemi mümkündür. Aklî delil ise cisimlerin her an hareket ve sükûn, birleşme ve ayrılma, iyi ve kötü, fazla veya eksik olmalarıdır. Bu özellikler sonradan olan varlıklarda mevcuur (s.67 68). Allah ın birliğiyle ilgili olarak Mâtürîdî, başlangıcı ve sonu olmayan, her şeyi yoktan var eden Allah şüphesiz birdir demektedir. Eğer iki olsaydı, bu iki yaratıcının yaratma işinde anlaşması mümkün olamazdı. Ki bu da âlemdeki düzenin bozulması anlamına gelirdi. Hâlbuki âlemde mükemmel bir düzen vardır. Bu da Allah Teâlâ nın varlığı ve birliğini ispat eder (s.74 75). Mâtürîdî ye göre Allah ın ilim, hayat, işitme, görme, kelâm, kudret, irade, tekvin, rahmet, rızık gibi gerek zâtî ve gerekse fiili birçok sıfatı vardır. Yazar, Mâtürîdî nin Allah ın fiili sıfatları hakkındaki görüşlerinin Gazalî nin görüşleriyle örtüştüğünü belirtmektedir. Allah ın zâtî sıfatları, onun zatının ne aynıdır, ne de gayrıdır (s.81 84). Eserde, Allah ın isimleri çerçevesinde Allah a cisim ismi verilip verilemeyeceği meselesi ele alınmıştır. Bu bağlamda, Allah a kendi zatına verdiği isimlerle isimlendirmenin mümkün olduğu ve Allah a cisim adı verilmesinin mümkün olmadığı vurgulanmıştır (s. 85). Mâtürîdî ye göre insan, fiillerinde gerçek bir irade hürriyetine sahiptir. İnsanın fiilleri iki haldedir. Birincisi, insan aklı ve idrakinin bu fiillerin mahiyetini kavrayamaması, ikincisi ise insanın, aklı ve idraki ile fiillerin mahiyetini bilmesidir. Birinci sınıfta zikredilen fiiller, insanın kendi fiilleri değildir. İkincisi ise insana ait fiillerdir (s.90 93). Mâtürîdî ye göre kaza ve kader, tamamıyla fiillerin yaratılması meselesine bağlı bir konudur (s.96). O na göre, günah ve şer, Allah tarafından takdir edilmekte ve yaratılmaktadır. Çünkü her şeyin yaratıcısı Allah tır. Bunların işlenmesi ise kulun kendi kudreti, iradesi ve kastıyla meydana gelmektedir (s.97). Mâtürîdî nin Allah ın görülüp görülmemesi hususundaki görüşlerine de yer veren yazar, O nun bu konudaki kanaatinin Allah ın gözle görülmesi, Kur an ve naklî delillerde de görüldüğü gibi vacip olduğunu belirtir. Mâtürîdî nin Kur an dan delili ise En am suresi 103. ayeir (s.98 99). Eserin dördüncü bölümü Mâtürîdî nin peygamberlik ile ilgili görüşlerine ayrılmıştır. Buna göre, emrettiği şeyleri yapmak, yasakladığı şeylerden kaçınmak için, Allah ın peygamber göndermesi haktır. Peygamberleri kendi kavimleri ara-
Dr. Bilal Gök S a y f a 221 sından seçmesinin en büyük hikmeti de, her an içinde yaşadıkları ve yakından işbirliği yaptıkları toplumlarca hal ve durumlarının yakından izlenmesi, kudret ve yeteneklerinin en iyi şekilde bilinmesidir (s.103 104). Yazar, burada ayrıca akla göre peygamberlik adı altında İmam Mâtürîdî nin bu konuyla ilgili görüşlerine de yer vermekte; bu hususu, dünya ve dinle ilgili sorunlar, insanlarla ilgili sorunlar, insanın yapısı açısından değerlendirdiği görülmektedir (s. 105 109). Mâtürîdî ye göre Peygamberlerin insanlar arasından seçilip gönderilmesinde büyük bir hikmet vardır. Çünkü Allah her şeyde kulları için kolaylığı istemiş ve onları zora koşmamıştır. Dolayısı ile Allah emir ve nehiylerini insanlara tebliğ etmek, hayatları boyunca karşılaştıkları güçlükleri halletmek, bilhassa kendilerini sapıklıktan kurtarıp doğru yolu göstermek için elçilerini insanlar arasından seçmiştir (s.110). Ayrıca Mâtürîdî, kendilerine apaçık anlatabilsin diye peygamberlerin kendi milletlerinin diliyle gönderilmesinin zorunluluğu üzerinde önemle durmaktadır (s.114). Yazar, eserinin geri kalan kısmında Hz. Peygamberin nübüvveti hususunu ele almıştır. Buna göre öncelikli olarak, Hz. Peygamberin nübüvvetini ispatlayan deliller zikredilmiştir. Mâtürîdî nin, Hz. Peygamberin nübüvvetini ispatlayan özel nitelikleri hakkındaki görüşleri üç ana başlıkta ele alınmıştır. Bunlardan birincisi Peygamberin kendi şahsı ile ilgili, ikincisi hissî, üçüncüsü ise aklî olan hususlardır (s.119 120). Hz. Peygamberin diğer bazı özellikleri babında ise, risâletinin genelliği, risâletin tebliği, Hz. Peygamberin ismeti, şefaati gibi hususlar üzerinde durulmaktadır. Buna göre Mâtürîdî, Hz. Peygamberin şefaatinin hak olduğunu ve günahkârlar için olması gerektiğini belirtir (s.126 132). Zengin bir kaynakçadan yararlanılarak, tamamen bilimsel metotlarla hazırlandığı görülen bu kıymetli eserin sonunda sonuç bölümü yer almaktadır. Yazar burada, Mâtürîdî nin İslam akidesi ve Kelâmı üzerinde aklî düşünceyi temsil eden büyük bir imam olduğunu özellikle vurgulamaktadır.