yazan ve yöneten CRISTIAN MUNGIU ADRIAN TITIENI RESMİ SEÇKİ EN İYİ YÖNETMEN 2016 CANNES FİLM FESTİVALİ 2016 CANNES FİLM FESTİVALİ MARIA DRĂGUȘ LIA BUGNAR MĂLINA MANOVICI VLAD IVANOV
SİNOPSİS Altın Palmiye li 4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün filmi yönetmeni Mungiu dan gerçeğin göreliği, tavizin muğlak çizgileriyle bir baba-kız ilişkisi üzerinden verirken seyirciye doğru nedir? sorusunu sorduran yepyeni bir film. Romeo Aldea, Romanya da ufak bir dağ kasabasında yaşayan doktor bir babadır ve kızı Eliza 18 yaşına geldiğinde, onu yurtdışında okutma idealiyle büyütür. Planları gerçekleşmek üzeredir; Eliza İngiltere de psikoloji okumak için burs kazanır. Tek yapması gereken lise bitirme sınavlarını geçmektir ki aslında başarılı öğrenci Eliza için bu sınavlar yalnızca bir formaliteden ibarettir. İlk yazılı sınavından bir önceki gün, Eliza tüm geleceğini riske atan bir saldırıya uğrar. Şimdi Romeo, bir karar vermek zorundadır. Durumu çözmek için birkaç yol vardır ancak hiçbiri kızına öğrettiği prensiplerle uyuşmamaktadır. 2016 Cannes Film Festivali nde yönetmeni Cristian Mungiu ya En İyi Yönetmen Ödülü nü kazandıran yapım, ülkemizde Filmekimi ve Antalya Film Festivalleri ndeki gösterimlerinden sonra vizyonda izleyici ile buluşuyor.
YÖNETMEN GÖRÜŞÜ Kimdir Romeo Aldea? Romeo Aldea için 50 yaşların gelişi, vermek zorunda kaldığı tavizler olmasaydı dahi zor olacaktı. Ama durum buydu. Belki bu, anne-babanızın sizi yetiştirme tarzıydı veya çevrenizdeki herkesin yaptığı bir şeydi. Belki de öğretmenlerinizin anlattığından aklınızda kalan tek şeydi. Aklınızın, ruhunuzun, kalbinizin elinden gelen buydu Ve bir kez taviz verdiyseniz, ikincisi çok daha kolay olur demekti. Tavizin hayatın bir parçası olduğu düşüncesi giderek daha çekici gelmeye başlar. Ne de olsa yalan ve tavizin çeşidi bol, içine düşülen durumlar ise sonsuzdur. Eğer dünya düzgün ve adil olsaydı, siz de düzgün ve adil olurdunuz. Çevrenizdeki herkes kurallara ve yasalara saygılı olsaydı - mutlaka aynı şeyi siz de yapardınız. Ancak maalesef ki, hayat böyle değil. Siz de tabii ki bir enayi, aptal, ezik veya buna benzer herhangi bir tür değilsiniz. Hayatta kişi, biraz esnek olmalı ki, zor durumla karşılaştığında onu idare etmeyi bilsin, her durum için neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar verebilsin, tavizin nereye kadar gidebileceğini - hangi hareketlerin kendince kabul göreceğini ve tabii tüm bunların sınırlarını bilsin.
Ve bir kez o büyük tavizi verdiğinizde, geri dönüşü yoktur. Yeniden başlat tuşuna basıp her şeyi sıfırlayamazsınız. Olan olmuştur. İyi veya kötü, aynı yoldan devam etmek zorundasınızdır. Artık siz ve yaptıklarınıza şahit olanlar, size yardım edenler arasında bir suç ortaklığınız var. Sırrınızı biliyorlar. Bundan sonra ve belki de sonsuza dek saklamak istediğiniz şeyi biliyorlar ve bu ortaklık sizi bir dizi ilişkiler ağı içine tutsak ediyor. Bu hapishanede siz, halden anlamalar, karşılıklı ödünler, suçluluk, yalanlarla donatıldınız ve bu ağın örmeye devam etmeye mahkumsunuz. Aklanmanız mümkün olmadığı gibi geri dönüş yolunuz da tıkalı. Bu ağ artık sizin yeni doğanız ve yaşamınızın bir parçası. Zaman zaman bu ağı fark ediyorsunuz ancak kendinizle yaşamaya tahammül edebilmenizin tek çıkar yolu görmezden gelmek. Abartmanın lüzumu yok diyorsunuz kendi kendinize - sonuçta dünyanın sonu değil ya? Adam mı öldürdünüz sanki Ne yapalım, sonuçta hayat böyle bir şey.
BİR GÜN BAKARSIN, EBEVEYN OLMUŞSUN İşte kendini sorgulama orada başlar. Çocuklara ne yapmasını söylemeli? Onları neye hazırlamalı? Onlara rehberlik ettiğiniz yol, kendinize seçtiğiniz yolun devamı mı yoksa? Henüz kimseye bir şey borçlu olmadığı yaşamının başlangıcında, ne olursa olsun prensip sahibi olmayı mı teşvik ediyorsunuz gerçekten? Bir ebeveyn olarak tabii ki onlar için en iyisini istersiniz. Peki onlar için en iyisi ne? Peki onları hangi dünyaya hazırlıyorsunuz; içinde büyüdüğünüze mi yoksa uzaktaki bir başka memlekete mi? Gerçek dünyaya mı yoksa ideal olana mı? Hangisini öğretmeyi seçerdiniz; kendiniz için olağan gücünüzle savaşmayı mı yoksa başkalarına saygı gösterip onların değerleri için de çarpışmayı mı? Sonuca giden yolda her yöntem mübah mı? Genele yayılmış olan düşünce ve hareket modelleri norm haline geldiğinde, özellikle de yolsuzluktan şikayetci olan toplumlarda bu normlar toplumların ahlaki çizgilerine dönüşür. Tabii ki burada bahsi geçen diğer toplumların yolsuzlukları, asla bizimkiler değil. Kendimizi görmeyiz, bizler eleştirilemeyecek kadar mükemmeliz. Yalanlarla çevrili dünyanızdan nasıl da bıktığınızı söyler, şikayet edersiniz. Hile ve vazifeyi suistimale katlanılmaz bulur, bu tarz hareketlerde bulunmaz - karşı tavır takınırsınız. Böyle kurulmuş ve bu şekilde işleyen bir dünyaya karşı tek başına ne yapabilir ki? Tek bir kişi, her şeyi değiştirebilir mi? Hayır. Peki en azından denese? Sorular ortaya döküldüğünde yanıt ya çok zordur ya da çok geç. Peki ya çocuklar, yapabilir mi dersiniz? Deneyebilirler tabii ama ailelerin çocukları için arzu ettiği hayat bu mu olmalı? Bir başkasının gelip, gereken tüm çaba ve fedakarlığı ortaya koymasını ve dünyayı doğru yola sokmasını istemez miyiz? Böylece bizim çocuklarımız da mutlu ve rahat bir yaşama sahip olabilirler. Niçin fedakarlık etmesi gereken benim çocuğum olmalı? ÇOK ANLAMLILIĞA DAİR Mezuniyet, öncelikli olarak ömrünüzün çoğunun geride kaldığının farkına vardığınız anın x-ray görüntüsü. Hayatta alınması gereken önemli kararları aldınız ve bugün olduğunuz yerdesiniz. Genelde, bu yaşa gelindiğinde, hayat gençken hayal edildiği haline pek benzemez. Ama olan olmuştur, bundan sonra değiştirebileceğiniz çok şey yoktur. Yine de yapabileceğiniz bir şeyler olduğunu hissedersiniz. Tüm talihsiz deneyimlerinize anlam katacak bir şey: çocuğunu kurtar, iyice öğret ve senden daha iyi seçimler yapmasını sağla. Çocuğunuz için en doğrusunun ne olduğuna karar vermek ise oldukça güç.
Mezuniyet, prensip ve taviz, karar ve seçim, bireycilik ve yardımlaşma, eğitim, aile ve büyümeyle ilgili bir hikaye. Çocuğu için en iyisine çalışan bir ebeveynin hikayesi. Çocuğunun gerçek dünyada kendi kendine idare etmesi mi yoksa her zaman dürüst olmak için çabalaması ve dünyayı elinden geldiğince değiştirmesinin mi en doğru yol olduğuna karar vermeye çalışan bir babanın hikayesi. Romeo Aldea, bastığı toprağın ayağının altından kayıp gittiğini hissedebildiği bir noktadadır. Artık genç değildir ancak yaşlı da sayılmaz. Evliliği dağılmakta, annesi yaşlı ve hasta, kızı ise kendi yoluna gitmeye hazırdır. Romeo, kızı evden ayrıldığında dünya neye benzeyecek, sonrasındaki beş, on, yirmi yıl yaşamı nasıl olacak merek ediyor. Şimdi ne yapacak? Hiçbir cevabı yok - hissettiği tek şey korkunç bir kaygı ve günlük rutin ve yaşam mücadelesine devam etme baskısı. Peki hala gerçekten yaşıyor mu? Peki kızı kendi yaşına geldiğinde aynı çıkmaz yola düşmesin diye onu uyarmak için ne yapabilir, ona nasıl yol gösterir?
Romeo Aldea nın hikayesi aynı zamanda bir toplumun ve onun kurumlarının hikayesi. Taviz, yolsuzluk, eğtim ve yoksulluk arasında bir ilişki var mıdır? Çocuklarımızı eğitirken kendi aldığımız eğitimin ne kadar dışına çıkabiliriz? Bu tarz bir filmde hikaye anlatımının ruhu, tüm tema veya anlamların açıklanmasında değil, onları fazla sınırlamamayı başarmaktadır. Dil her zaman soyuttur, iletişim bulanık, detaylar bazen hikayenin bütününe içerik katar. Sinemanın özelliği ise ancak izlenirken algılanan bu detaylardadır: çevrilemez, muğlak hislerle karışık, donuk bir halet-i ruhiye - kelimelere dökülemeyen detaylar. NE TARZ BİR SİNEMA? Mezuniyet, gerçeğe ve gerçekçiliğe değer veren tarzda bir sinemaya ait. Tabii ki gerçek değil, yalnızca gerçek zamanlı günlük yaşamdan olayları, kurgudan bağımsız olarak kullanıyor ve gerçeğe ait olabilecek anları tekrar düzenleyerek gerçek yaşama göre daha düzenli ve yapılandırılmış bir gerçeklik oluşturuyor. Hikaye olayların kronolojisine saygı duyuyor fakat protagonistinin çerçevesiyle sınırlı ve öznel kalmaya devam ediyor. Kahramanın ne hissettiği ve neyi merak ettiğini anlamanızı amaçlıyor ancak tüm bu incelemeyi belirli bir mesafeden yapmaya olanak veriyor. Önemli olan şey her andaki doğrular. Ne hikayenin üzerinde ilerlediği yönetmenin ahlaki sorgulamaları, ne oyuncunun yorumu ne çekim tarzı hiçbir şey olay akışındaki seyretmekte olan izleyicinin dikkatini dağıtmamalı ve sorgulanan hikayeye, karakterlere, değerlere dair kendi sonuçlarına ulaşmaya engel olmamalı. Eğer ki film, seyircinin kendi yaşamındaki seçimlerine bir ayna olur, geçmişinde aldığı kararlarda bulacağı dürüst olmayan anları gösterirse bu da muhteşem bir bonus olur. Film yapmamızın amacı soru sormak, içinde bulunduğumuz dünyayı sorgularken daha derinlere inmek. Ancak dışarıda binbir hikaye var. Bir film yapımcısı olarak kendinize neden özellikle bu hikayeyi seçtiğinizi sormanız gerekir. Hayatınızın bir bölümünde en önemli olan hikaye bu olmuştur. Hikayenizi insanlara anlatma zorunluluğu hissedersiniz çünkü sizin için anlamlı bir şeyler söylemek istersiniz.
CRISTIAN MUNGIU Cristian Mungiu, Romen yazar-yönetmen 1968 yılında Iaşi, Romanya da doğdu. Sinema eğitiminden önce öğretmenliğin yanı sıra basın, radyo ve televizyon haberciliği yaptı. İlk filmi Occident / West, prömiyerini Cannes da Quinzaine des Réalisateurs bölümünde yaptı ve Romanya da izleyici hiti oldu. 2007 de, ikinci filmi 4 ay, 3 hafta, 2 gün (4 months, 3 weeks and 2 days) filmi Cannes da Altın Palmiye kazandı. Sonrasında birçok uluslararası eleştirmen birliklerinden en iyi film ödüllerine layık görüldü. Aynı zamanda European Film Academy en iyi film ve en iyi yönetmen ödüllerini kazandı. 2009 yılında Cannes a dönüşü yazar-yapımcı ve eşyönetmen olduğu epizodik film Tales from the Golden Age ve 2012 yılında tekrardan Tepelerin Ardında (Beyond the Hills) filmleri En İyi Senaryo ve En İyi Kadın Oyuncu ödüllerini aldı. 2013 yılında Cannes Film Festivali jürisindeydi. Mezuniyet (Bacalaureat / Graduation) yönetmenin beşinci filmi.
MARIA DRĂGUȘ Maria Drăguș 1994 yılında doğdu. Dresden de Palucca Üniversitesi nde dans eğitimi gördüğü sırada, Michael Haneke nin Beyaz Bant (The White Ribbon) filminde rahibin kızı Klara yı canlandırdı. 2009 da Cannes da Altın Palmiye ödülü kazanan film, Alman Akademi Ödülleri nde ona En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü kazandırdı. Bugüne dek birçok yapımda yer aldı. Bunlardan bazıları; Andres Veiel yönetmenliğinde If Not Us, Who, Emily Atef yönetmenliğinde Kill Me ve Friederike Jehn yönetmenliğinde Summer Outside. 2014 yılında Berlinale de Shooting Star ödülüne layık görüldü. 2016 yılında prömiyer yapan en son filmleri; Mezuniyet (Cristian Mungiu), Tiger Girl (Jakob Lass) ve Light (Barbara Albert).
ADRIAN TITIENI Adrian Titieni, 1963 doğumlu tanınmış bir Romen tiyatro ve sinema oyuncusudur. İlk film 1986 yılında Berlinale de prömiyerini yapan Pas în doi/paso doble sonrasında 50 nin üzerinde filmde oynamıştır. Tanınmış bir oyuncu ve Bükreş Üniversitesi rektörü olduktan sonra dahi bir çok kısa filmde ve öğrenci filmlerinde yer almuştır. Kariyer rotasında rol aldığı filmlerden bazıları: 1992 yılında Cannes da prömiyer yapan Lucian Pintilie yönetmenliğinde Balanta/The Oak, 2005 yılında Cannes da prömiyer yapan Cristi Puiu yönetmenliğindeki The Death of Mr. Lăzărescu ve 2013 yılında Berlin de Altın Ayı kazanan Călin Netzer yönetmenliğindeki Çocuk Pozu / Child s Pose.
CAST Romeo Eliza Magda Sandra Chief Inspector Exam Commitee President Marius Vice Mayor Bulai Romeo s Mother Prosecutor Ivașcu Albu Marian Agent Sandu Gelu Csilla Doctor Pandele Mrs. Bulai Matei Locksmith Mrs. Mariana Cleaning Lady Girl s Mother Boy s Father Bodyguard Soldier Suspect No 1 Suspect No 2 Suspect No 3 Suspect No 4 ADRIAN TITIENI MARIA DRĂGUȘ LIA BUGNAR MĂLINA MANOVICI VLAD IVANOV GELU COLCEAG RAREȘ ANDRICI PETRE CIUBOTARU ALEXANDRA DAVIDESCU EMANUEL PÂRVU LUCIAN IFRIM GIGI IFRIM ADRIAN VĂNCICĂ ORSOLYA MOLDOVAN TUDOR SMOLEANU LILIANA MOCANU DAVID HODOROG CONSTANTIN COJOCARU ENIKO BENCZO CLAUDIA SUSANU PETRONELA GRIGORESCU ROBERT EMANUEL MIHAI GIURIȚAN ANDREI MORARIU KIM CIOBANU CLAUDIU DUMITRU MIHAI COROIAN VALERIU ANDRIUȚĂ
yazan ve yöneten görüntü yönetmeni yapım tasarımı ses tasarımı ve kurgu ses kayıt ve post-prodüksiyon ses miksaj CRISTIAN MUNGIU TUDOR VLADIMIR PANDURU SIMONA PĂDUREȚU MIRCEA OLTEANU CONSTANTIN FLEANCU OLIVIER DÔ HÙU
YAPIM ortak yapımcılar PASCAL CAUCHETEUX ve GREGOIRE SORLAT VINCENT MARAVAL JEAN-PIERRE ve LUC DARDENNE JEAN LABADIE yapım MOBRA FILMS WHY NOT PRODUCTIONS yapımcı CRISTIAN MUNGIU ortak yapım LES FILMS DU FLEUVE, FRANCE 3 CINÉMA THE ROMANIAN NATIONAL CENTER FOR CINEMATOGRAPHY, EURIMAGES desteğiyle CANAL+, FRANCE TÉLÉVISIONS CINÉ+, WILD BUNCH ORANGE, CATENA, CARLSBERG, GROUPAMA ASIGURĂRI katkılarıyla yürütücü yapımcı TUDOR REU yapım sorumlusu ADRIAN MOROCA MEZUNİYET / BACALAUREAT / GRADUATION 2016-128
ithalat MARS PRODÜKSİYON LTD. dağıtım M3 Film vizyon tarihi 18.11.2016 basın sorumlusu DUYGU POLAT duygu@marsfilm.net +902122448252