İLKKURŞUN VE HASAN TAHSİN



Benzer belgeler
AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ ĠKĠNCĠ BÖLÜM KABUL EDİLEBİLİRLİK HAKKINDA KARAR. BaĢvuru no.29628/09 Hikmet KÖSEOĞLU/TÜRKİYE

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni

ÖZGEÇMİŞ (YÖK FORMATINDA)

SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5

HER YAKAYA BİR ROZET HER ARACA BİR ÇIKARTMA

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

YAŞAM ÖYKÜSÜ. Doğum yeri: Doğum Tarihi: 1. Aile Bilgileri Baba: Adı: YaĢı:

DEVRİM MUHAFIZLARI VE İRAN ELÇİLİKLERİ

Şerafettin TUĞ Kaymakamı

T.C. KARTAL BELEDİYE BAŞKANLIĞI İSTANBUL

ULUSAL Ġġ SAĞLIĞI VE GÜVENLĠĞĠ KONSEYĠ YÖNETMELĠĞĠ BĠRĠNCĠ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar. Amaç ve kapsam

TSK'dan Sınır Ötesi IŞİD Operasyonu

SAYFA BELGELER NUMARASI

Sosyal bilgiler öğretmeninin verdiği bu bilgiye dayanarak Mustafa Kemal Paşa ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

En İyisi İçin. Cevap 1: "II. Meşrutiyet Dönemi"

Yargıtay. Hukuk Genel Kurulu. Esas : 2010/ Karar : 2010/591. Tarih : Özet: -YARGITAY ĠLAMI-

İstanbul un Asırlar Boyu Hemşireliğe Tanıklığı. Prof.Dr.Hediye Arslan 12 Mayıs 2010

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

HAVRAN BELEDİYEBAŞKANLIĞI 2016 YILI EYLÜL AYI FAALİYET RAPORU

BU PAZAR SEÇĠM OLSA! Faruk Acar ANDY-AR BĢk.

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

ORMANCILIK VE SU ALANLARINDA MAKEDONYA CUMHURİYETİ NE YAPILAN ÇALIŞMA ZİYARETİNE AİT RAPOR

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

S. NO İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KİŞİ VE KURULUŞLAR

T.C. Sağlıklı Kentler Birliği Faaliyet Raporu

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu Fethiye yi Ziyaret Etti.

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU

GÜNEġĠN EN GÜZEL DOĞDUĞU ġehġrden, ADIYAMAN DAN MERHABALAR

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni

MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ MUSTAFA KEMAL İN SAMSUN A ÇIKIŞI GENELGELER KONGRELER

ĠSHAKOL. Ġġ BAġVURU FORMU. Boya Sanayi A.ġ. En Son ÇekilmiĢ Fotoğrafınız. No:.. ÖNEMLĠ NOTLAR

9 EYLÜL 1922 BAKİ SARISAKAL

DİDİM. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, ölümünün 78. yılında Didim de anıldı

Bilmem daha önce adını duymuģ muydunuz : Dr. DerviĢ Özer, hem tıp doktoru, hem de heykeltıraģ Hikayesi de Ģöyle (Google dan alıntıdır):

BELEDĠYE BĠRLĠKLERĠNDE EĞĠTĠM ÇALIġMALARI

İÇİNDEKİLER... SAYFA NUMARASI 1. Genelkurmay Başkanlığının Afyon ve Kocaeli mıntıkalarındaki duruma dair 3 Ekim 1921 tarihli Harp BELGELER

MİLLİ MÜCADELE TRENİ

BASINDA KONDA seçimler

İÇİNDEKİLER... SUNUŞ III

ENER TARTIŞMAYA AÇIYOR OLTU VE HINIS İL OLMALI MI?

Ahmet TAKAN : "İşimiz burada" dediler... Türk toprağında İzmir'in işgalini sahnelediler..

T.C. B A Ş B A K A N L I K Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü. Sayı : B.02.0.PPG / NĠSAN 2010 GENELGE 2010/11

Söz konusu ilk toplantıda çoğunluk sağlanamadığı takdirde ikinci toplantı aynı gün ve yerde saat te gerçekleģtirilecektir.

I.DÜNYA SAVAŞI ve BALKANLAR

KUPA TEKNĠK BĠLĠMLER MESLEK YÜKSEKOKULUNUN

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak Üçlü İtilaf...

GAZETECİ YAZAR BÜLENT AKKURT BODRUM DA DEFNEDİLDİ

TÜRKİYE DE KOBİ UYGULAMALARI YMM. NAİL SANLI TÜRMOB GENEL BAŞKANI IFAC SMP (KOBİ UYGULAMARI) FORUMU İSTANBUL

RÜġTÜ AKIN VAKFI BAġKANLIĞI NA ;

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İngilizce Eğitim Programı için gerekli ek rapor

İÇİNDEKİLER. 16 Mayıs Amiral Souchon Padişah V. Mehmed Reşad ın huzurunda. Amiral şerefine Bomonti Bira Fabrikasında düzenlenen ziyafet.

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ

ÜNĠVERSĠTE HASTANELERĠ BĠRLĠĞĠ DERNEĞĠ GENEL KURULU NĠSAN 2009 DAN BU GÜNE ÜNĠVERSĠTE HASTANELERĠ BĠRLĠĞĠ FAALĠYETLERĠ 2 EYLÜL 2010 ĠSTANBUL

T.C. ULAŞTIRMA DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN

TÜRK SPOR TEġKĠLATINI MEYDANA GETĠREN KURUM VE KURULUġLAR (5) DOÇ.DR.HAKAN SUNAY A.Ü.SBF

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI 2014 VI-HAZIRLIK ÇALIŞMALARI GÖREV VE YÜKÜMLÜLÜKLER

Sunum ve Sistematik 1. BÖLÜM: MUSTAFA KEMAL İN HAYATI

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERLİK HAYATI

TEKİRDAĞ HALK SAĞLIĞI MÜDÜRLÜĞÜ 1-31 EKİM 2015 MEME KANSERİ BİLİNÇLENDİRME AYI ETKİNLİKLERİ DETAYLI FAALİYET RAPORU

MARDĠN ÇĠMENTO SANAYĠĠ VE TĠCARET A.ġ. Sermaye Piyasası Kurulu Seri II, No:17.1 Sayılı Kurumsal Yönetim Tebliği nin

2018-LGS-İnkılap Tarihi Deneme Sınavı 9

T.C. ANTALYA VALİLİĞİ ATATÜRK ÜN ANTALYA YA GELİŞİNİN 81 NCİ YILDÖNÜMÜ KUTLAMA PROGRAMI

FIRAT ÜNİVERSİTESİ DENEYSEL ARAŞTIRMALAR MERKEZİ KURULUŞ VE İŞLEYİŞ YÖNERGESİ

SELANİK ALMANYA VE FRANSA KONSOLOSLARININ ÖLDÜRÜLMESİ 1876

KONFEDERASYON FAALĠYET RAPORU

Adıyaman Turizmine Dünden Bakmak

YÖNETİM KURULU FAALİYET RAPORU

ÖDEV- 4. TÜRK BAYRAĞI VE ĠSTĠKLAL MARġI

Yunan, bu sefer de obüslerle Çanakkale yi hedef yaptı!..

ĠLKÖĞRETĠM VE ORTA ÖĞRETĠM OKULLARI ĠÇĠN SĠVĠL SAVUNMA KULÜBÜ. YILLIK ÇALIġMA PROGRAMI

KURTULUŞ SAVAŞI ( ) Gülsema Lüyer

YÖNETMELİK. Siirt Üniversitesinden: SĠĠRT ÜNĠVERSĠTESĠ YABAN HAYVANLARI KORUMA, REHABĠLĠTASYON UYGULAMA VE ARAġTIRMA MERKEZĠ YÖNETMELĠĞĠ BĠRĠNCĠ BÖLÜM

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ

ĠġYERĠ EĞĠTĠMĠ PROTOKOLÜ. Taraflar Madde 1 Bu protokol, ile Fırat Üniversitesi, Teknoloji Fakültesi arasında. /. /20 tarihinde imzalanmıģtır.

T.C. ORTA KARADENİZ KALKINMA AJANSI GENEL SEKRETERLİĞİ. YURT ĠÇĠ VE DIġI EĞĠTĠM VE TOPLANTI KATILIMLARI ĠÇĠN GÖREV DÖNÜġ RAPORU

ĠÇERĠNDEKĠLER. YK KURYE VE DAĞITIM HAKKINDA DAĞITIM ġekġllerġ ve RAPORLAMA FĠYAT TABLOSU FĠRMA REFARANSLARI ĠLETĠġĠM BĠLGĠSĠ

Edirne Tarihi - Edirne nin Yaşadığı İşgaller. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

REKABET KURULU (İHALE İTİRAZ MAKAMI) KARAR FORMU

DOĞUM TARĠHĠ (GÜN.AY.YIL) EV TELEFON NUMARASI : İŞ TELEFON NUMARASI : CEP TELEFON NUMARASI :

AYLIK TOPLANTI FAALĠYET RAPORU (01/04/ /04/2013)

SAĞLIKTA DÖNÜġÜMÜN TIP EĞĠTĠMĠNE ETKĠSĠ

ÖZGEÇMİŞ Profesör Tarih/Yakınçağ Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fak. 2014

ANKARA ÇOCUK DOSTU ġehġr PROJESĠ UYGULAMA, GÖREV VE ÇALIġMA YÖNERGESĠ BĠRĠNCĠ BÖLÜM AMAÇ, KAPSAM, DAYANAK VE TANIMLAR

Osmaniye Belediyesi Osmaniye Kent Konseyi Eğitim, Kültür ve Sağlık Meclisi Sayfa 44

BAġKAN: Sait AÇBA (Afyon) BAġKANVEKĠLĠ: Mehmet Altan KARAPAġAOĞLU (Bursa) SÖZCÜ : Sabahattin YILDIZ (MuĢ) O

BAKANLAR KURULU KARARI

AYLIK FAALĠYET RAPORU (01/02/ /02/2012)

AYLIK FAALĠYET RAPORU (01/01/ /01/2012)

ÖZGEÇMİŞ VE YAYIN LİSTESİ

125. YILINDA İZMİR TİCARET ODASI DERİN MAVİ VİTRİN YARIŞMASI SONUÇLANDI

ERZİNC(ANI) YAKALA FOTOĞRAF YARIŞMASI

YEDEK PERSONEL ERTELEME YÖNETMELİĞİ

BÜYÜKÇEKMECE ANADOLU LİSESİ

Sayı: 32/2014. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar:

Transkript:

İLKKURŞUN VE HASAN TAHSİN Yrd. Doç. Dr Günver GüneĢ Adnan Menderes Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi- Tarih Bölümü- ADD AYDIN ġube BAġKANI -Aydın I. Dünya SavaĢı'ın galipleri sözde daimi bir barıģı sağlayacak konferansın Paris'te toplanmasını kararlaģtırmıģlardı. Bu konferansa Ġttifak Devi etleri'ne karģı savaģmıģ yada savaģ ilan etmiģ olan 32 devlet davet edilmiģti. Avrupa ve hatta Dünya haritasını yeniden çizecek olan bu devletler kendi aralarında da "Müttefik" "daha az Müttefik" ve "Ortak Devletler" gibi garip, suni bir sınıflanmaya tabii tutulmuģlardı. Bununla birlikte beģ büyük devlet, ABD, Ġngiltere, Fransa, Ġtalya ve Japonya yetkileri kendi ellerinde bulundurmak Ġçin baģbakan ve dıģiģleri bakanlarından oluģan "Onlar Konseyi"ni kurarak "kendilerini tek yetkili kurul ilan etmiģlerdi. Ayrıca kimi sorunlarda Japonya'nın dıģında öteki devletlerin katıldığı bir "Dörtler Konseyi" kurulması öngörülmüģ, ancak anlaģmazlık sebebiyle Ġtalya bir ara Konferans tan çekilince Amerika BirleĢik Devletleri BaĢkanı WiIson, Ġngiliz BaĢbakanı Lloyd George ve Fransa BaĢbakanı Clemenceau'dan oluģan "Üç Büyükler" kurulu oluģturulmuģtur. 18 Ocak 1919'da ilk toplantısını yapan Paris Konferansı'nın en çok meģgul olduğu iģ diğer sorunların yanı sıra Osmanlı Ġmparatorluğu arazisinden Yunanlılara verilecek topraklar meselesi oldu. Zira Yunanlılar'ın istedikleri toprakların bir kısmına Ġtalyanlar da göz dikmiģ bulunuyorlardı. Oysa Yunanlıların istedikleri topraklar daha önce gizli antlaģmalarla Ġtalyanlara vâdedilmiģti. Yunanlılar ise savaģ sonu sorunlardan kurtuluģ için Ġzmir ve çevresinin iģgali kaçınılmazdı. Eleftheros Tipos gazetesinin, 1919 yılı baģında yazdıkları, Yunanistan'ın çaresizliğini ve iktidarın seçeneksizliğini göstermektedir. ''SavaĢın sırtımıza yüklediği ağır yükten sonra, sınırlarımız tüm Yunan halkına tek bir Yunanistan içinde toplayacak bir Ģekilde geniģletilmezse, ekonomik bakımdan yaģamaya devam edemeyiz''. Yunan burjuvazisi, ülkenin ancak, kalabalık soydaģ nüfusuyla birlikte tarım, ticaret ve madenler bakımından zengin Anadolu'nun batısı ve Trakya'yı almak suretiyle Avrupa sermayesinden ekonomik, dolayısıyla siyasi bağımsızlığını kazanabileceği düģüncesindeydi. Küçük Yunanistan, ulus devletler çağında, Venizelos'un ''... dört denizle yıkanan ve kendi penceresinden Karadeniz'i seyreden'' diye tanımladığı, büyük bir imparatorluk olmak istiyordu. Emperyalist devletlerin Paris Sulh Konferansı "Üçler Meclisi"nce aldıkları karar büyük bir gizlilikle uygulanmaya konuldu. Buna göre Yunan Birlikleri nin 14 Mayıs'ta Ġzmir'e gelmesi, çıkartmadan 36 saat önce Ġzmir Türk tabyalarının Müttefiklerce ĠĢgal edilmesi ve ancak Yunan askeri karaya çıkmadan 12 saat önce iģgalin Türk makamlarına bildirilmesi, ondan sonra da Türk tabyalarının Yunan komutanına devredilmesi düģünülmüģtü. Yani bir anlamda iģgal ilkin bir Müttefik iģgali gibi gösterilerek Ġzmir'in Yunanlılarca ĠĢgal edilmesi sağlanacaktı. Böylelikle Türklerin direnme ve mücadele etme azmi önlenmiģ olacaktı. 6 Kasım ÇarĢamba günü saat 15.00 sıralarında Kramer Palas la Pasaport arasında M.29 numaralı Ġngiliz Monitoru nun demir atmasının ardından kıyıya çıkan kumandan Dixon a Ġzmir in yerli Rumları inanılmaz sevinç gösterilerinde bulundular. Dixon un görevi Ġngiltere ve Ġtilaf Hükümetleriyle, Osmanlı Hükümeti arasındaki siyasi ve resmi münasebetleri tesis etmekti. 24 Aralık 1918 tarihinde ise Yunanlılara ait olan Leon savaģ gemisi Ġngilizlerden alınan izin sonucu Salı günü öğle üzeri Pasaport açıklarına demirledi. Bu geliģme karģısında Ġzmirli Rumlar kadar Leon un mürettebatı da bir takım taģkınlıklar yapmaktan kendini alamadı. Yine aynı gün KarĢıyakalı Rumların Leon Torpidosunu ziyaret etmek üzere Ġzmir e gelmek için iskeleye yığılmaları sonucu meydana gelen kazada 9 kiģi can verdi. SalaĢ KarĢıyaka Vapur Ġskelesi, binlerce Rum un ağırlığına dayanamamıģ orta yerinden çöküvermiģti. Ġskele memurları Rumlara daha önceden tehlikeyi bildirmiģlerse de sözlerini dinletemedikleri gibi üstelik dayata yemiģlerdi. 12 Ocak 1919 tarihinde düzenlenen Paris BarıĢ Konferansında Batı Anadolu nun kendilerine bırakılmasının ardından Yunanlılar, Mondros Mütarekesinin 7. Maddesine dayanarak Ġzmir i iģgale hazırlanırlar. Buna göre Yunan birlikleri 14 Mayıstan evvel Ġzmir Körfezi ne girmeyecek, Türkler bu durumdan 12 saat evvel haberdar edilecekti. Ġzmir in Yunanlılar tarafından iģgal edilmesinin gerekçesi olarak da Türklerin Rumlara karģı yaptıkları zulümler ve bu zulümlerde parmağı olduğu söylenen Ġtalya nın Ġzmir i iģgal etmek istemesi gösteriliyordu. Paris BarıĢ konferansından sonra Ġzmir in iģgal edileceğine dair kuģku ve söylentiler iyice artmıģtır. Ġzmir Müdafaa-ı Hukuk-ı Osmaniye Cemiyetinin kuruluģu iģgal tehdidinin arttığı bu ortamda gerçekleģmiģtir. Batı Anadolu da Yunan iģgaline karģı direniģ amaçlı kurulan ilk örgüt Ġzmir Müdafaa-ı Hukuk-u Osmaniye Cemiyetidir. 17-19 Mart 1919 da Milli Sinema Salonunda toplanan büyük kongrede Ġttihatçı damgası yememek için Ġttihatçılar toplantıya çağrılmamıģlar. Kongrede kimlerin hangi konularda konuģtukları, belge ve zabıtların kaybolması yüzünden bilinmiyor. Ama bilinen bir gerçek var ki Ġzmir Müdafaa-ı Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti üyeleri ve Büyük Kongreye katılan delegeler ulusal bir amacın çevresinde birleģmiģler ve aralarında bağlantı kurmuģlardır. Batı Anadolu da Yunan iģgal hareketinin baģlamasından hemen sonra, Ege Bölgesinde yer yer kurulan direnme örgütleri, Büyük kongreye katılan delegelerin çabalarıyla meydana gelmiģtir. Ġzmir in haklarını savunma yönündeki örgütlenme ve çalıģmalar vali ve 17. Kolordu Komutanı olan Nurettin 1

PaĢa dan büyük destek görmüģtür. Nurettin PaĢa nın Ġzmir de direniģ yanlısı tutum ve desteği Ġstanbul Hükümetini rahatsız etmiģ bunun üzerine görevinden alınarak yerine Vali olarak Kambur Ġzzet Bey i, 17. Kolordu Komutanı olarak ta Ali Nadir PaĢa yı tayin etmiģtir. Bu tarihten sonra Ġzmir'in askeri ve mülki yetkilileri olan Kolordu Komutanı Ali Nadir PaĢa ile Vali Kambur Ġzzet böyle bir teģebbüse karģı koyamayacak kadar basiretsiz insanlardı. Bir yanda Ġzmir gibi büyük bir Ģehrin ve büyük bir ilin kaderini elinde tutan Vali Kambur Ġzzet, beceriksizlik ve miskinlik içinde köģesine çekilmiģ acı sonunu beklerken, öte yandan emrinde beģ tümenlik askeri güç olduğu halde hiç direnmeden Ġzmir i Yunanlılara teslim etmeye hazır17. Kolordu Komutanı, Ali Nadir PaĢa. Ali Nadir PaĢa yazdığı bir günlük emirde bütün kolordu subaylarını kıģlaya toplamıģ kimsenin dıģarıya çıkmasına izin vermemiģtir. Resmi makamlardan direniģ konusunda bir iģaret alamayan Ġzmir in Türk halkı Ģehri Yunan iģgalinden kurtaracak çareyi kendisi aramaya baģlamıģtır. 14 Mayıs sabahı saat 10.00 sularında Müttefikler Komutanı Amiral Calthorpe, Kolordu Komutanı ve Valiye, Ġzmir'in iģgaline iliģkin notayı verdi. Ġtilaf Devletleri ilk verdikleri nota da Ġzmir in itilaf kuvvetlerince, ikinci notada ise Ġtilaf Devletleri adına Yunanistan tarafından iģgal edileceği bildirilmiģtir. Ġzmir in iģgal edileceği haberi Ģehirde dilden dile dolaģmasına karģın kentin valisi Ġzzet Bey son ana kadar iģgal haberinin yalan olduğunu söylemiģ, iģgal haberini halktan gizlemiģtir. 14-15 Mayıs gecesi Ġzmir de büyük bir toplantı düzenlenerek olası iģgal protesto edilmiģtir. Yunanistan ın Ġzmir i ilhak ını reddetme anlamına gelen Redd-i Ġlhak Cemiyeti kurulmuģtur. Amiral Calthorpe'un notasını müteakip Ġzmir Redd-iĠlhak Cemiyeti bütün vilayet, sancak, kaza, nahiye ve belediye baģkanlıklarına, Ġzmir ve havalisinin iģgal edilmekte olduğunu telgraflarla duyurmuģtur. Müdafaa-ı Hukuk-u Milliye Cemiyeti ise bir beyanname yayınlayarak, Darülfünun hocalarına, aydınlara devlet adamlarına ve bu arada Amerika temsilcisine, "Türklerle meskun memleketlerin ayrılmaz bîr bütün halinde kalması lüzumunda katiyetle ısrar edileceğini" bildirmiģlerdi. Yine aynı gün Amiral Webb saat 11. 00 sularında Damat Ferit PaĢa'yı konağında ziyaret ederek bir nota sundu. Buna göre, Ġzmir civarındaki durum dolayısıyla ve Mütareke nin hükmüne göre Ġzmir Türk tabyaları derhal müttefik kuvvetlerine teslim edilecekti. Saat 12. 40'da Webb Damat Ferit'le ikinci kez görüģtüğünde PaĢa, Ġzmir'deki geliģmenin kendisine baģka felaketlerin ve Ġmparatorluğun son parçalanıģının baģlangıcı gibi göründüğünü ve ancak padiģahla kiģisel iliģkileri ve saygısının sonucu olarak istifa etmediğini belirtti. Venizelos un gayretleri ve diğer taraftan büyük devletlerin onu desteklemesi sonucunda karar bağlanan Ġzmir e Yunan askerlerinin çıkarılması meselesi 15 Mayıs 1919 da uygulamaya konulmuģ; iģgalden 1 gün öncede 14 Mayıs 1919 ÇarĢamba günü Amiral Galthorpe ilki saat 09:00 da diğeri 11:30 da olmaz üzere Ġzmir in Yunanlılar tarafından iģgaline dair, Ġzmir Vali ve Kumandanlarına sert bir nota verilmiģtir. Bu son geliģmeler karģısında oluģturulan Ġlhak-ı Red Heyet-i Milliyesi bir bildiri yayımlamıģ ve bu gün Bahri Baba Parkı diye anılan yerdeki Yahudi MaĢatlığı nda binlerce Türk e seslenerek Ġzmir in iģgalini protesto etmiģtir. DireniĢ yanlılarının ellerinde büyük meģalelerle toplandığı MaĢatlıkta binlerce ağızdan feryatlar yükselmiģ, dağınık, düzensiz gruplar yabancı gemileri, Yunan ın Ġzmir i iģgal edecek olmasını saatlerce protesto ettiler. Yenikale savunma hatlarının arkasında duran nakliye gemilerindeki Yunanlılar, savaģ gemilerindeki askerler, yerli Rumlar karģılarındaki öfkesi kabarmıģ savaģçı ruhu endiģe ve ĢaĢkınlıkla izlediler. Ġtilaf Devletlerini ve Yunanlıları ürküten bu protesto gösterisi 15 Mayıs sabahının ilk ıģıklarına kadar devam etti. Çoluğu çocuğu, kadını erkeği, genci ihtiyarı ile sayısı 10 bin ile 50 bin arasında değiģen halk topluluğu bir umutla geceyi maģatlıkta geçirmiģtir. KonuĢmacılar heyecanlı söylevler vermiģler, güzel sesli hafızlar kuran okumuģlar, hocalar sala vermiģler, aralarda iģgal güçlerini protesto eden bağrıģmalar olmuģtur. Kalabalık belli bir amaca doğru yönlendirilmediği için zaman ilerledikçe umutlar azaldı. Kazım Özalp ın haklı olarak ifade ettiği gibi bu hareket miting mahiyetini aģamadı. Kararını fiile çeviremedi Onun düģüncesi silahlı ya da silahsız karģı koymak idi. Burada toplanan mitinge katılanların amaçları, Ġzmir halkının Yunan iģgalini sevinçle karģılamadığını göstermek idi; karıģıklık ve ĢaĢkınlık içerisinde bulunan bu kalabalık sabaha kadar protesto gösterisinde bulundu. Türklerin Yunanlıların Ġzmir e asker çıkaracağı ve Ģehri iģgal edeceğine dair endiģeleri Ġngilizleri de tedirgin etmiģtir. Öyle ki Colonel Smith in Ġngiliz makamlarına gönderdiği raporu bu durumu somut biçimde gösteriyordu. Sabah saat iki, Mayıs 15 te Yunanlıların karaya asker çıkaracakları haberi Türkler arasında duyuldu. Haber kudurmuģ bir alev gibi yayıldı. Amiral Calthorpe a birkaç gün içinde 675 yerden Ģahsı adına protesto telgrafları yağdı. 14 Mayıs akģamı Calthorpe Albay Zafiriou ile Yunan Deniz Subayı Mavroudis i kabul ettiği zaman, bu son derece nazik durum karģısında azami itidal ve ölçü dairesinde hareket edilmesi için her ikisine de büyük bir ehemmiyetle tavsiyede bulundu ise de Yunanlı yetkililer Ġngilizlerin sakin olunması tavsiyesini kulak arkası ettiler. 15 Mayıs ta olacaklar sanki bir gün öncesinden belli gibiydi. Türk tarafında 14 Mayıs akģamı oluģan direniģ heyecanı gece geç saatlerde sessizliğe dönüģtü. Ġzmir Kordonboyu nda bulunan Yunan ve Rum uyruklular ellerinde bayraklarla tezahürata baģladıkları gibi Rum kızlarda mavi-beyaz elbiseleri ile sahilde toplanıyorlardı. Sahil boyunda bulunan bir bando devamlı Yunan marģları çalarken, Ġzmir Ortodoks Metropoliti ve öteki papazlarda iģgal birliklerinin karaya çıkacakları Pasaport meydanında bekliyorlardı. Bu saatlerde, Ġzmir hapishanesindeki mahkûmlar, sorumlu Türk memurları tarafından kendilerine kasten verilen fırsatı değerlendirdiler ve kaçtılar. Türk memurlar, hapishane karģısındaki silah deposunun da bu mahpuslar ve halk tarafından yağma edilmesine göz yumdular. Türk memurların böyle 2

davranmasına yol açan, ileride Yunanlılara karģı gerilla savaģı yapacak çetelerin kurulmasına yardımcı olabilmek umudu idi. Asıl iģgalci birlikler karaya ayak basmadan, Amerikan, Ġngiliz, Fransız ve Ġtalyan deniz kuvvetleri, kendi konsolosluklarını ve vatandaģlarını korumak amacı ile, Yunan deniz kuvvetleri de, asıl iģgalci birliklerin Ģehre indirileceği noktaların güvenliğini sağlamak amacı ile bazı birlikler çıkarmıģlardı. 15 Mayıs 1919 sabahı saat yedibuçuk sıralarında Hasan Tahsin Konak Meydanı nda koyu renkli takım elbisesi ile Kordon da bekliyordu.. Sabah saat 06:00 sularında Ġngiliz, Fransız, Ġtalyan ve Amerikan gemileri eģliğinde ilerleyen Albay Zafiriou nun kumandasında 5. Piyade Alayını Timistokles gemisi, 1/38 Efzon Alayının karargahıyla iki taburunu Patris gemisi, 1/38 Efzon Alayının bir taburu ile dağ bataryasını Atroniyos gemisi, 4. Piyade Alayının bir taburu ile bir topçu taburu ve karargahı ile bir dağ bataryasını Antifonis gemisi, 4. Piyade Alayının diğer bir taburunu Adriyanikos gemisi, Tümen Topçu Alayından bir dağ bataryasını Kalotas gemisi 4. Piyade Alayından iki bölük ile iki bataryayı Deflin gemisi, 4. Piyade Alayından kalanları Kanalopulos gemisi, Tümen istihkam ve savaģ bölükleriyle bir top bataryasını Argolis, Ksenolas, Elispontos gemileri, Tümen karargahının ikinci kademesi, dağ topçu taburunun hafif silahlı kolu, tümen ikmal birliklerinden bir kolu Atina, Repolis, Elipotoharos gemileri, Tümen ihtiyaç yönetimi ile tümen topçu kumandanlığını ve 2.Topçu Taburunun silahlı kolunu Aris ve Elta gemileri taģıyordu. Geri kalanları da Orono gemisiyle tanınan bu kafileye dört Yunan torpidosu eģlik ediyordu. Tümen Kumandanı Zafiriou ile tümen karargahının savaģ bölümü bu torpidolardan birine binmiģti. Averof ve Limnos savaģ gemileri diğer savaģ gemileri ile birlikte daha önce Ġzmir e gelmiģ, liman dıģında demirlemiģlerdi. Yunanlıların Lyon torpidosu, Ġngiliz ve Fransız torpidoları Pasaport önünde rıhtıma yanaģmıģtı. Yunan gemileri; saat 07:00 civarında ilk birlikleri karaya çıkarak Alsancak ve Pasaport Karakollarını iģgal ettiler. ĠĢgalin fiilen baģlaması üzerine Rumlara ait fabrikalar baģta olmak üzere kiliseler düdük ve canlarını çalmaya baģladılar. Önce Yunan gemilerinden Patris ve Atronitos isimli gemiler Pasaport a yanaģtı ve bir grup Yunan Efzon Alayı saat 08.55 sıralarında askeri gemiden inerek karaya çıktı. Temiastokles gemisi ise 5 nci Piyade Alayını Punta iskelesine çıkardı. Bunlar Punta'dan ilerleyerek Kadifekale yi iģgal edeceklerdi. Bu esnada onbinlerce yerli Rum ellerindeki Yunan bayrakları ve çiçekler ile Kordonboyu'nu kaplamıģlardı. Rıhtımdaki irili ufaklı bütün binalar Yunan bayraklarıyla donatılmıģtı. Vapurlar, fabrikalar düdük ve sirenleri öttürüyorlar, Ģehirdeki kiliselerin çanları durmaksızın çalıyordu. Bunların yanında Yunan milli kıyafetleri içerisinde silahlı Rum gençleri ve diğer azınlıklar bulunuyordu. Metropolit Hrisostomos ve yanındaki papazlarda karaya ayak basan efzun alaylarını takdis ettikten ve geleneksel tuz ve ekmek sunma merasimi yapıldı. Metropolit Yunan bayrağını öptü ve bu esnada ağladığı görülüyordu. Ġlk Yunan taburu Albay Stavrianos komutasında yaya olarak Hükümet Konağı, kıģla, Kokaryalı istikametinden Karantina'ya doğru yürüyüģe geçti. Zito Venizelos sloganları ile bir saatte Konak Meydanına gelen Efzun Alayı birlikleri önünde gönüllü Rum gençlerinden oluģan milisler gidiyordu. YürüyüĢ kolunun baģ tarafı, kıģla hizasını geçip yola saptıktan sonra, Hasan Tahsin kalabalığın arasından sıyrılarak öne geçti. Tahsin'in sesli bir Ģekilde "Olamaz, olamaz, böyle ellerini sallaya sallaya giremezler" diye söylendiği duyulmuģtur. Hasan Tahsin daha sonra yanında bulunan rövolver ile Yunan Birliğine ilk ateģi açtı. Ġlk anda isimleri Basile Delaris ve Jorj Papakostos olan iki Efzon askerini öldürmüģtü veya bazı anlatımlara göre ise Hasan Tahsin sadece Yunan Efzun Alayı'nın bayraktarını öldürdüğü belirtilmekte ve bu görüģ daha fazla kabul görmektedir. Tahsin tabancasındaki tüm fiģekleri Yunan askerlerine karģı ateģlemiģti. Böyle bir direniģ beklemeyen Yunan Alayı ĢaĢırmıĢtı. Daha sonra ise yanında fazla yandaģı olmayan Tahsin, Yunan Alayı tarafından açılan ateģ ve ardından süngüleme sonucunda, Kordonboyu'nda kalabalığın önünde henüz 31 yaģında yaģama veda etti. Hasan Tahsin'in cesedi ise Ġzmir Saat Kulesi altında bulunmuģtur. Hasan Tahsin'in iģgal askerlerine sıktığı ilk kurģun, Türk KurtuluĢ mücadelesinde diğer yerlere de örnek teģkil etti. Aydın ve Balıkesir'de iģgale karģı direniģ baģ gösterdi. Çerkez Ethem Yunan iģgaline karģı efeleri toparladığı gün Demirci Efe ayağa kalkarak; "Bir genç düģmana ilk kurģunu sıkmıģ, bundan sonrası bize düģer!" demiģtir. Peki, 1918 19 yıllarında Hukuk-u BeĢer yani insan hakları adıyla bir gazete çıkaran insan haklarını savunarak emperyalizme karģı bayrak açan Hasan Tahsin kimdi? 15 Mayıs 1919 PerĢembe günü, Yunanlılara ilk kurģunu atan Hasan Tahsin, gerçek adıyla Osman Nevres olaydan 31 yıl önce 1888 de Selanik de doğmuģtur. Ona Osman Nevres adını verdiler. Hasan Tahsin takma adını, 1914 te Buxton kardeģleri vurmak için Romanya ya gittiği sırada alacak ve bir daha bırakmamacasına benimseyecektir. Babasının adı Recep, annesinin ise Rabia dır. Osman Nevres in Binnaz ve Melek adlı iki kız kardeģi ve Mehmet Recep adında bir ağabeyi vardı. Öğrenim çağına gelince, Mustafa Kemal'in de okuduğu ġemsi Efendi okuluna gönderildi. Daha sonra, yine Selanik'deki Feyziye Mektebi'ne gitti. Mektebin müdürü daha sonraları Ġttihat Terakki'nin Maliye Nazırlığını yapacak olan Cavit Bey'di. Osman Nevres, zeka ve çalıģkanlığı ile Cavit Bey'in dikkatini çekmiģtir. Daha sonraları ailesi ticaret yapmak için Ġstanbul'a yerleģmesine rağmen Osman Nevres gitmeyerek, Cavit Bey'in gözetimi altında kaldı. Okulu tamamlayınca, ülke sorunlarıyla ilgilenmek, siyasetiyle uğraģmak hevesiyle Ġstanbul'a gelir (1907). 1907 yılında Ġstanbul a gelen Osman Nevres in kısa bir sürede olsa kız kardeģi Melek Gökmen in verdiği bilgilere uygun olarak Darülfünuna gitmiģ olmalıdır. Fransa ya gidiģi 1908 devriminden sonra, 1909-1910 yıllarına rastlar. Bu olanağı Cavit Bey e dolayısıyla Ġttihat ve Terakki ye borçlu olduğu 3

kuģkusuzdur. Ġstanbul yıllarında Ġttihat ve Terakki hükümeti ile çalıģtı. Resmiyete Ģimdilik intikal etmemek Ģartıyla Ġttihat ve Terakki yöneticileri TeĢkilat- ı Mahsusa için çalıģacak dil bilen kültürlü elemanlar yetiģtirmek amacıyla Avrupa ya talebe göndermeye karar verdiler. Bu arada Hasan Tahsin Ġttihat ve Terakki nin bursu yardımıyla TeĢkilat- ı Mahsusa için, Paris yolunu tuttu. Sorbonne a direk olarak kabul edildiği için önce Büyük Lui Lisesi ne kaydoldu. Bir müddet sonra üniversite sosyoloji bölümüne kabul edildi. 1909 ve 1914 yılları arasında Ġttihat Ve Terakki tarafından burslu olarak Fransa'ya gönderilir. Paris'de Sorbonne Üniversitesine kaydolan Osman Nevres, "siyaset bilimleri" eğitimi görmeye baģladı. Daha sonra Hukuk-u BeĢer gazetesindeki yazılarından öğrendiğimize göre burada Belçika'lı sosyalist Emile Vandervelde'nin konferanslarını izlemiģtir. 1914'ün ilk aylarında Ġstanbul'a dönmüģ olduğu yönünde bulgular vardır. Sorbonne'un siyasal bilimler bölümünü bitirdiğine iliģkin somut hiçbir bilgi elde edilememiģtir. Burada Monj Sokağı 51 numaralı apartmanın bir dairesinde daha sonra Emekli Tümgeneral olan Mazlum Boysan ile birlikte kalmıģtır. Öğrenim gördüğü esnada Trablusgarb ı iģgal eden Ġtalya yı protesto etmek için Mısır lı öğrenci lideri ġeyh Dayef ile birlikte mitingler düzenlemiģtir. Osman Nevres in hayatından diğer ilginç bir geliģmede Paris te geçmektedir. Paris te kaldığı dönemde kaynaklarda anlatıldığına göre; Trablusgarp SavaĢının sürdüğü günlerde Osman Nevres, bu savaģla ilgili bir filmin Paris in ünlü sinemalarından Olimpia da gösterildiğini duymuģtu. Filmi seyretmeye giden Osman Nevres filimde Türklerin kötülendiğini, barbar ve zalim insanlar olarak gösterildiğini görünce dayanamamıģ ve oturduğu sandalyeyi perdeye fırlatmıģtı. (Kimi kaynaklarda da tabancayla ateģ edildiği belirtilmiģtir.) Beyaz perde boydan boya yırtılmıģtı. Sandalyenin arkasından Osman Nevres te sahneye fırlamıģ ve Fransızca ıģıkları yakın diye bağırmıģtı. Seyircilerin korku ve ĢaĢkınlık içinde bağırmaları üzerine makinistin filmi durdurarak ıģıkları yakmasının ardından Osman Nevres benim sizlerden ne farkım var? Sorbonne Üniversitesinde okuyor ve sizin dilinizi konuģuyorum. Bende Türküm, Türkler bu filimde gösterildikleri gibi vahģi ve zalim insanlar değillerdir. Onlarda en az sizin kadar uygardırlar diye bağırmıģtı. Böyle bir davranıģın, ruhsal yapısı gereği, olmadık zamanlarda, en beklenmedik iģleri yapan, mantığı yerine duygu ve heyecanlarıyla hareket eden Hasan Tahsin tarafından gerçekleģtirilmesi gayet doğaldı. Osman Nevres in Fransa daki eğitimini bitirip bitirmediğini kesin olarak tespit edememekle birlikte Osmanlı istihbaratı kadrosuna bu yıllarda katıldığını ve eğitimi sırasında bu kimliği doğrultusunda haber alma, Ġttihatçı muhaliflerin takip edilmesi ve özelliklede Trablusgarp ve Balkan savaģları sırasında baģta Fransız ve Avrupa kamuoyunu etkilemek için dönemin bazı tanınmıģ gazete yazarlarını etkileme ve Türk tarafının tezlerini anlatma görevlerini aldığını bilmekteyiz. Bu görevi doğrultusunda Osman Nevres eğitimi sırasında tüm Avrupa ülkelerini dolaģmıģtır. Osman Nevres in bu dönemdeki en yakın çalıģma arkadaģları ise kendisi gibi Fransa da eğitim amacıyla bulunan ve en azından bu yıllarda Osmanlı istihbaratı adına çalıģtığını bildiğimiz. Dr. Mazlum Boysan ve Ertuğrul Baykal dı. Balkan SavaĢlarının bittiği tarihe kadar Avrupa da bulunan Osman Nevres, TeĢkilat-ı Mahsusa nın kurulmasından sonra Ġstanbul a geldi. Osman Nevres in Buxton kardeģleri takip etme görevini aldığı zamana kadar Ġstanbul da olduğunu biliyoruz. Osmanlı Devletinin I. Dünya SavaĢına girdiği sırada Balkanlardaki ufak bir pürüzün ortadan kaldırılması gerekmekteydi; Ġngiltere için çalıģan ve Osmanlı karģıtı milliyetçiliği örgütleyen, Balkan Komitesinin BaĢkanı Noel Buxton ile kardeģi Leland Buxton. Bu günlerde Buxton kardeģlerin Balkan Komitesi adına Romanya ya gideceğinin öğrenilmesi üzerine, Ġttihat ve Terakki Hükümeti bu iki kiģiyi ortadan kaldırmak için harekete geçti. Çünkü Coğrafi konumuyla Ġttifak Devletlerini meydana getiren Türkiye ve Bulgaristan la Almanya ve Avusturya-Macaristan ı tam orta yerinden bölen Romanya nın kaybedilmesinden korkuluyordu. Böyle bir durumda Romanya nın Ġtilaf Devletlerinin yanında yer alması Ġttifak Devletlerinin birbirleriyle olan bağlantılarının tümüyle kesilmesine yol açabilirdi. Suikast görevi yeni kurulmuģ olan TeĢkilat-ı Mahsusa tarafından Osman Nevres e verildi. Bu görevlendirmenin TeĢkilat-ı Mahsusa tarafından mı yoksa Osman Nevres (Hasan Tahsin) 'in kendisi tarafından mı üstlenildiğine dair bir bilgiye ulaģılamamıģtır. Osman Nevres in kendisi gibi TeĢkilat-ı Mahsusa kadrosu içinde yer alan ve baģlangıçta Ġttihat ve Terakki örgütü adına çalıģmalarda bulunan ve daha çok Silahçı Tahsin olarak bilinen Hasan Tahsin ise 1883 yılında Ġstanbul da doğdu. Babası istihkam BinbaĢı Mehmet Bey gibi askerlik mesleğini seçen Hasan Tahsin, Harp Okulu ndan Mustafa Kemal in sınıf arkadaģıdır. Ġlk görev yeri Van olan Hasan Tahsin daha sonra Kuleli Askeri Lisesi ne öğretmen olarak atandı.31 Mart Olayı nı bastıran Hareket Ordusu nda görev alan Hasan Tahsin daha sonrasında askerlik görevinden ayrıldı. Basın hayatına atılan Silah ve Salah isminde kısa ve uzun ömürlü gazeteler çıkaran Hasan Tahsin bu dönemde yazdığı ağır ve hakaret dolu yazılardan dolayı yargılanır. Dönemin birçok önde gelen dergi ve gazetelerinde yazıları çıkan Hasan Tahsin kurulmasından kısa bir süre sonra TeĢkilat-ı Mahsusa ya katıldı. Ġlk görev yerlerinden birisi TeĢkilat-ı Mahsusa nın çok önem verdiği Balkanlardı. Bu doğrultuda TeĢkilat-ı Mahsusa nın Hasan Tahsin e verdiği görev Trakya ve Makedonya daki Türk çetelerinin örgütlenmesini sağlamak ve kontrol etmekti. Ancak Hasan Tahsin kendinse görev yeri olarak verilen Nevrekop bölgesine gitmek yerine Sofya ya gitmeyi tercih etti. Burada Harp Okulu ndan sınıf arkadaģı olan ve Sofya da Askeri AteĢe olarak görevli bulunan Mustafa Kemal i ziyaret eden ve yeni kimliğini açıklayan Hasan Tahsin, Mustafa Kemal in uyarılarını dikkate almadan görev yerini terk 4

ederek Ġstanbul a döner. Hasan Tahsin kısa bir süre sonrada TeĢkilatı-Mahsusa tarafından görevini yerine getirmediği ve görev yerini izinsiz terk ettiği gerekçesiyle cezalandırılarak öldürülür. Kesin tarihini tam tespit edememekle beraber en erken 1913 yılı sonunda, en geç 1914 yılı baģında öldürülmüģ olduğunu tahmin ettiğimiz Hasan Tahsin in kimliği 1914 yılında Buxton kardeģleri takip etme görevi verilerek Bulgaristan a gönderilen Osman Nevres e verilir. Osman Nevres ya da yeni kimliğiyle Hasan Tahsin o yıllarda TeĢkilat-ı Mahsusa kadrolarında çalıģan Talha ve Velid Ebuzziya Beyler in çıkardığı Tasvir-i Efkar gazetesinin muhabiri olarak Bulgaristan a gönderilir. Hasan Tahsin in Bulgaristan a gönderilmesi ve Sofya daki otele yerleģtirme görevi ise Talha ve Velid Ebuzziya Beyler in çok yakın arkadaģı olan ve Hasan Tahsin in gerçek kimliğini ve görevini bilmeyen Nevrekoplu Celal Bey e verildi. Celal Bey Hasan Tahsin i önce Sofya daki Makedonya Oteli ne daha sonrada Hasan Tahsin in isteğiyle Buxton kardeģlerin kaldığı Bulgaria Oteli ne yerleģtirdi. Aslında Buxton kardeģlere suikast Sofya da Balkan Komitesi Ģerefine verilen bir konserde gerçekleģtirilecekti. Ancak çok kalabalık olan konser salonuna giremeyen Hasan Tahsin bu ilk suikast giriģiminde baģarılı olamadı. Suikast giriģiminin Bulgaristan da yapılmamasının bir diğer sebebi de Bulgar ceza yasalarına göre suikast giriģimine katılanlara verilen idam cezasıydı. Buxton kardeģlerin peģini bırakmayan Hasan Tahsin Buxton kardeģlerin Bulgaristan ı terk etmesi sonrasında aynı trenle Romanya nın baģkenti BükreĢ e geldi. Buxton kardeģlerin yerleģtiği Athena Palace Oteli ne ve onların yerleģtiği odanın yan tarafına yerleģir. BükreĢ te Buxton kardeģlerin tüm görüģmelerini çok yakından takip eden Hasan Tahsin suikast için en uygun zamanı bulmaya çalıģır. Bulgaristan dan farklı olarak Romanya da soğuk karģılanan ve Romen Kralı Carol dan bekledikleri ilgiyi göremeyen Buxton kardeģler tüm gayretlerine rağmen Romen hükümetini ve kralı Ġngiliz hükümetinin istekleri konusunda ikna edemezler. Buxton kardeģlerin kralla yaptıkları görüģmeden kısa bir süre sonra ölmesi tüm dengeleri değiģtirir. Bazı Romen gazeteleri 48 yıl boyunca ülkeye hizmet eden kralın Buxton kardeģlerle yaptığı görüģmeden kısa bir süre sonra kuģkulu bir Ģekilde ölmesini Buxton kardeģlerin tek taraflı ve kendi çıkarlarına yönelik giriģimlerinin bir sonucu olarak değerlendirir. Hasan Tahsin Buxton kardeģlere karģı suikast için uygun zamanı Kral Carol un cenaze törenine gitmek için 15 Ekim 1914 sabahı Athena Palace Oteli nden yanlarında eski Bulgaristan BaĢbakanı GeĢof un oğluyla birlikte ayrıldıktan kısa bir süre sonra gerçekleģtirir. Kalabalığın arasından sıyrılan Hasan Tahsin at arabasında bulunan gurubun üzerine yedi milimetrelik bir tabancayla altı el ateģ eder. Corabia sokağından Episkopia sokağına geçilmek üzereyken gerçekleģen bu suikast giriģiminden Charles Buxton göğsünden, kardeģi Noel Buxton ise çene kemiğinden yaralanır. Bir kurģunda eski Bulgaristan BaĢbakanı GeĢof un oğlunun Ģapkasına isabet eder. Buxton kardeģlere olay yerinde yapılan ilk müdahaleden sonra Elisabetha Hastanesine kaldırıldılar. Buxton kardeģlerin buradaki tedavileri Profesör Toma Ġonescu tarafından takip edildi.büyük bir ziyaretci akınına uğrayan hastaneyi ziyaret edenler arasında BükreĢ teki Türk Büyükelçisi Sefa Bey de bulunmaktaydı. Suikast giriģiminde bulunan Hasan Tahsin kalabalık içinde fazla uzaklaģamadan Dimutru Draghici ismindeki bir polis memuru tarafından yakalandı. Dönemin Balkan ve Avrupa basınında geniģ bir Ģekilde duyurulan bu suikast giriģimini yabancı basın ve özelliklede Romen basını Osmanlı istihbarat servisinin bir operasyonu olarak değerlendirdi. Yabancı basın Türkler in Balkan komitesini iki üyesinin iki Balkan SavaĢına sebep olmasından dolayı cezalandırıldığını yazdı. Osmanlı basınında ise suikast giriģimini en geniģ Ģekilde okuyucularına duyuran Tasvir-i Efkar gazetesiydi. Gazete suikast haberini Bir Ġslam DüĢmanını Akıbeti baģlığıyla okuyucularına duyurdu. Olaydan hemen sonra tutuklanan Hasan Tahsin Romen polisinin tüm araģtırmaları ve soruģturmasına rağmen gerçek kimliğini söylemedi. Suikastı kendi inisiyatifiyle ve hiçbir kuruma bağlı olmadan gerçekleģtirdiğini söyledi. Sorgulamalarda yanıltıcı bilgiler verdi. Bu doğrultuda yargılama sürecinde Romen yetkililerin Avrupa nın tüm baģkentlerinde ve Ġstanbul da Hasan Tahsin in gerçek kimliğini öğrenmek için yaptıkları araģtırmadan da sonuç alamadılar. Rosenberg takma ismini kullanan ve suikast giriģimine yardım ettiği söylenen ve Osmanlı istihbaratının bir üyesi olduğu yazılan kiģide tüm araģtırmalar rağmen bulunamadı. Burada çok ana hatlarıyla verdiğimiz bu suikast giriģimi ve sonrasındaki uzun ve karıģık bir yargılama süreci sonrasında Osman Nevres gerçek kimliği deģifre olmadan Hasan Tahsin kimliğiyle yargılanarak 1915 yılında beģ sene hapis cezasına çarptırıldı. Yargılamayı yapan mahkeme suikast giriģimini kiģisel bir eylem olarak değerlendirdi. 1916 yılında Türk Ordusu nun BükreĢ e girmesiyle birlikte serbest bırakılan Hasan Tahsin buradan Ġsviçre ye geçti. 1918 yılına kadar burada kalan Hasan Tahsin burada bulunduğu süre içerisinde de yine TeĢkilat-ı Mahsusa adına çalıģmalarda bulundu. 1918 yılı baģında yine özel bir görevle geldiği Ġzmir de kartvizitlerini Hasan Tahsin Buxton olarak bastıran Osman Nevres çıkardığı Hukuk-u BeĢer gazetesindeki makaleleriyle kamuoyunu aydınlatan yazılar yayınlarken aynı zamanda da gizli yeraltı çalıģmalarını Ģehit edildiği tarih olan 15 Mayıs 1919 a kadar Hasan Tahsin kimliğiyle sürdürdü. 1917 yılı sonlarında Ġsviçre den Ġstanbul a dönen Osman Nevres artık tümüyle değiģmiģ Ġttihat ve Terakkinin karģısında yer almıģ durumdadır. 5

DüĢüncelerindeki bu değiģiklikten sonra onu Ġstanbul da tutmaları beklenemezdi. Nitekim kendisinin Ġzmir e gitmesini ayarlayacak olan Talat PaĢa olacaktır. 1918 yılının ortalarında Ġzmir e gelen Osman Nevres ten bundan böyle Hasan Tahsin adıyla söz etmek yerinde olur. Ġzmir e geldiğinde Frenk mahallesinde iki katlı tipik bir Rum evini kiralamıģtı. Bu ev Birinci Kordon'daki Sporting Kulüp'ün birkaç sokak arkasına düģüyordu. Ġzmir e gelen Hasan Tahsin Frenk Mahallesindeki evle birlikte, Aya Fotini Kilisesinin tam karģısındaki Bakırcıyan Ferhanesinin 47 49 numaralı odalarını kiralayarak ticaret hayatına atılmıģtır. Kendisine verileceği söylenen vagonları alamadığı için, ticarette baģarı kazanamadığı bilinir. Ġzmir de arkadaģıyla birlikte Osmanlı Sulh ve Selamet Cemiyetinin yayın organı olarak Hukuk-u BeĢer i çıkardı ve bu gazetenin baģyazarlığını yaptı. Ancak gazetede kaleme aldığı kadın hakları ve özgürlüğüyle ilgili bir yazı nedeniyle katı ve bağnaz bir Müslüman olan Nurettin PaĢa nın emriyle gazete kapatılır. ÇağdaĢ bir yaģam idealinde olan Hasan Tahsin kadın hakları ve özgürlüğünü savunmuģ, onların yüzlerini açmalarını ve erkeklerle birlikte eğlence yerlerine gidebilmelerini, toplum hayatına katılmalarını ifade etmiģti. Ġzmir'de bulunduğu yıllarda daima koyu renk elbiseler giyiyordu. Tek bir kez olsun, onu baģında fesle Ġzmir sokaklarında dolaģırken gören olmamıģtır. Ardından bir süre için Sulh ve Selamet Gazetesi ni çıkaran Hasan Tahsin burada mütarekeden sonra savaģla birlikte türeyen sınıfı eleģtiren seri yazılar yayınlamıģtır. Türkiye deki durum, özellikle bu yıllarda, Türk halkı ve köylüsü için daha da zorlaģmıģtır. Hükümetin Milli iktisat politikası, Türk burjuvazisi ve tüccarı yerine, ortaya çıkara çıkara vurgunculardan, karaborsacılardan kurulu bir savaģ zengini sınıf çıkarmıģtı. Türk halkı ve köylüsü için ortada gene değiģen bir durum yoktu. I. Dünya SavaĢı'ndan önce azınlıklar ve yabancılar tarafından sömürülen Türk halkı, bu kez Türk tüccarı tarafından daha da acımasız bir Ģekilde sömürülmeye baģlanmıģtı. Bu Ģartlarda gazetesini çıkarıp yaģatma çalıģmaları yapan Hasan Tahsin bunda fazla baģarılı olamaz ve gazetesi kapatılır. Daha sonra bir süre için Sulh ve Selamet gazetesini çıkaran Hasan Tahsin burada mütarekeden sonra savaģla birlikte türeyen bu sınıfı eleģtiren seri yazılar yayınlamıģtır. Bu gazete aynı zamanda, daha sonra parti haline gelen Osmanlı Sulh ve Selamet Cemiyeti'nin Ġzmir'deki organı durumundaydı. Hasan Tahsin'in emperyalizme karģı olan bu mücadelesiyle beraber, 2 Mayıs 1919'da Ġngiltere BaĢbakanı Lloyd George, Fransa BaĢbakanı Clemenceau ve ABD BaĢkanı Wilson Ġzmir'in iģgali sorununu görüģmeye baģladılar. GörüĢmeler, Ġtalyanların dıģında olarak 11 Mayısa kadar sürdü. 7 Mayıs günü yapılan toplantıya Yunan Venizelos'ta katılmıģtır. 12 Mayıs'ta Ġtalyanlar tekrar katıldılar. Bu tarihte Ġzmir'in iģgali kararı, oluģan bu konsey tarafından alındı. Karar 13 Mayıs'ta Yunanlılar tarafından uygulamaya geçirildi. 14 Mayıs çarģamba günü, Ġzmir Valisi Ġzzet Bey ile 17. Kolordu Kumandanı Ali Nadir PaĢa'ya iģgal notası verildi. Bu notadan sonra Ġzmir'de çeģitli cemiyetler ilhak hakkında halkı bilgilendirme ve harekete geçirmek için çalıģmalar yapmıģtır. Bu konuda Ġzmir'in büyük alanlarında MaĢatlıkta çok büyük bir miting yapılmıģ, burada tüm halka ilhak ve iģgalin detayları aktarılmaya çalıģılmıģtır. MaĢatlık mitinginden sonra Hasan Tahsin halkta aradığı hareketi bulamadığı ve yeterli direnme gücünün olmadığını üzülerek tespit etmiģtir. 14 Mayıs günü tüm olanlardan ve aradığı direniģi Validen, kolordudan ve halktan bulamayacağını anlayan Hasan Tahsin tek baģına direnmeyi kafasına koymuģtur. Bu gazete aynı zamanda, daha sonra parti haline gelen Osmanlı Sulh ve Selamet Cemiyetinin Ġzmir deki organı durumundaydı. Hareketli ve çalkantılı bir hayat süren Hasan Tahsin in, 14 Mayıs ÇarĢamba günü Ġzmir Valisine Ģehrin iģgal edileceğine dair verilen notadan sonra, MaĢatlıkta yapılan mitingde aradığı canlılığı bulamaması nedeniyle tek baģına direnmeyi kafasına koyması, onun yaģamının nihai adımı olacaktır. Ertesi gün iģgal kuvvetlerinin Konak meydanına geldiği sırada Hasan Tahsin tabancasını ateģleyerek atının üzerinde olan ve elinde Yunan bayrağı taģıyan Yunanlı Teğmeni vurmuģtur. Ancak sonra kurģun yağmuruna tutularak kendisi de orada Ģehit düģmüģtür. Kısa ve renkli hayatı, Ġzmir de noktalandığında, KurtuluĢ savaģının kıvılcımını yakan Hasan Tahsin 31 yaģındaydı. 1972 yılında Ġzmir Gazeteciler Cemiyeti baģkanı rahmeti Sabri Süphandağlı nın öncülüğünde baģlatılan Hasan Tahsin Anıtı Yaptırma Kampanyası, bazı çevrelerce tepkiyle karģılandı. Bu çevreler Ġzmir in Yunanlılar tarafından iģgal edildiği gün olan 15 Mayıs 1919 da ilk kurģunu gerçek ismi Osman Nevres olan Hasan Tahsin in atmadığını ileri sürüyorlardı. Çok açıkça ifade edilmemesine rağmen basına da yansıyan çok sert tartıģmalarda bu düģünceyi ileri sürenleri bu davranıģa yönelten iki neden vardı. Birincisi; 15 Eylül 1914 tarihinde Romanya nın baģkenti BükreĢ te Charles Roden ve Noel Buxton kardeģlere suikast giriģiminde bulununcaya kadar ateģli bir Ġttihat ve Terakki yanlısı olan ve TeĢkilat-Mahsusanın ilk kadrolarında önemli görevler üstlenen Hasan Tahsin in, 1916 yılına kadar hapis yattığı Romanya daki hapishaneden kurtulduktan sonra acımasız bir Enver ve Talat PaĢa düģmanı kesilmesi. Ġkinci olarak ta 1918 yılının baģlarında yine özel bir görevle geldiği Ġzmir de yayımladığı Hukuk-u BeĢer ile Sulh ve Selamet gazetelerinde çoğu kendinse ait olan bazı baģ makalelerde Sosyalist olduğunu söylemesi ya da ima etmesiydi. Ayrıca bu düģüncede olanlar müstakil bir anıt yerine iģgal günü hayatını kaybedenleri ifade eden anonim bir heykelin dikilmesini istiyorlardı. 1972 73 yıllarında Ġzmir basınında süren hararetli tartıģmalar sonunda, Genel Kurmay BaĢkanlığı nın Ġzmir Garnizon Komutanlığı na gönderdiği 12 Aralık 1972 tarihli yazısında 15 Mayıs 1919 günü Yunanlılara atılan ilk kurģunun, gazeteci Hasan Tahsin tarafından atıldığının kabul edilmesi gerektiği belirtilmesine rağmen, anıtın adı Ġlk KurĢun Anıtı olarak değiģtirildi. 6

KarĢıt görüģte olanlar, zaman zaman kırıcı olmaktan çekinmezken, Hasan Tahsin in ilk kurģunu attığını savunanlar daha ağırbaģlı davranmıģlar, bir takım önemli ve ciddi kanıtlarla kamuoyu önüne çıkmaya ve onları kendi yanlarına almaya çalıģmıģlardır. Ama bu çabalar, kısa yaģamı boyunca birbiri ardına gelen talihsizliklerden kurtulamayan Osman Nevres Recep i ölümünden tam 53 yıl sonra, aynı kötü yazgının kurbanı olmaktan kurtarmaya yetmemiģti. O günlerden geriye Hasan Tahsin in savunucularının üç kitabı kalmıģtır. Bunlardan ilki önce Demokrat Ġzmir gazetesinde uzun bir tefrika olarak yayınlanan ve daha sonrasında da Milliyet yayınlarından ödüllü bir kitap olarak çıkan Nurdoğan Taçalan ın Ege de KurtuluĢ SavaĢı BaĢlarken kitabıdır. Kitap çok kısa bir zamanda kurtuluģ savaģı ve Hasan Tahsin e iliģkin yapılan çalıģmalarda temel bir kaynak olmuģtur. Nurdoğan Taçalan ın bu çalıģması hala değerini korumaktadır. Zeynel Kozanoğlu nun Ġzmir Gazeteciler Cemiyeti Yayını olarak çıkan Anıt Adam Osman Nevres ile Prof. Dr. Bilge Umar ın Bilgi Yayınları arasında çıkan Ġzmir de Yunanlıların Son Günleri adlı kitaplar ise, Hasan Tahsin in hayatına iliģkin tüm yayımlanmıģ bilgileri toplayıp, onun ilk kurģunu atan kiģi olduğunu kanıtlamaya çalıģıyordu. Zeynel Kozanoğlu nun kitabının, Hasan Tahsin in BükreĢ Hapishanesi nden kız kardeģlerine yazdığı mektuplardan dokuzunu gün ıģığına çıkarması bakımından önemi vardır. Prof. Dr. Bilge Umar ın yapıtında ise, Hasan Tahsin ve Ġzmir in iģgali, kitabın büyük bir bölümünü kaplamakta, Ġzmir de ilk kurģun un kimin tarafından atıldığı konusunu her yönüyle incelemektedir. Bu iki kitapta konuya iliģkin yapılan çalıģmalarda temel bir kaynak olarak kullanılmaktadır. ĠĢin ilginç yanı kurģunu kimin attığına yönelik bu tartıģmaların yapıldığı ve her iki tarafında ellerindeki belge ve kaynaklarla olayı kendileri açısından ispat etmeye çalıģtıkları o dönemde araģtırmacıların bu tartıģmalara büyük yardımı dokunacak bir kitabı, dolayısıyla güçlü ve güvenilir bir tanığı gözden kaçırmıģ olmalarıdır. Söz konusu yapıt, Asaf Gökbel in 1964 yılında Aydın da el dizgisi olarak bastırdığı Milli Mücadelede Aydın adlı kitabıdır. Asaf Gökbel Ġzmir in iģgalini tanıklıklar eģliğinde anlattığı kitabında ilkkurģun un Hasan Tahsin tarafından atıldığını belgelemektedir. Hasan Tahsin adına, Ġzmir Gazeteciler Cemiyeti tarafından her yıl "ġehit Gazeteci Hasan Tahsin Gazetecilik ve Gazetecilik TeĢvik YarıĢması" düzenlenmektedir. YarıĢma Türkiye'de basın-yayın organlarının düzenlediği yarıģmaların en eskisi olma özelliğini taģımaktadır. Ġzmir ili Konak ilçesinde aynı zamanda Ġzmir Saat Kulesi nin de bulunduğu Konak Meydanı nda, meydanın kuzey bölümünde Ġzmir BüyükĢehir Belediye Binasının güneyinde kalan alanda 1973 yılında yapılan Hasan Tahsin Ġlk KurĢun heykeli ve anıtı bulunmaktadır. Ölümünün yıldönümü olan 15 Mayıs tarihlerinde ve zaman zaman, bazı sivil toplum kuruluģlarınca anıtın önüne çelenk konularak, Hasan Tahsin in anısı ve düģünceleri yaģatılmaya çalıģılmaktadır. Ayrıca yazar YaĢar Aksoy un bir ara baģkanlığını yürüttüğü "Hasan Tahsin'i YaĢatma Derneği" isimli bir dernekte Hasan Tahsin in tarihi kiģiliğini düzenlediği toplantılar ve etkinliklerle yeni kuģaklara tanıtma gayreti içinde bulunmuģtur. Hasan Tahsin'in kesin olmayan bilgilere göre, cenazesi, ailesi tarafından Harmandalı'da bir yakınlarının çiftliğine gömüldü ve gıyabi mezarı Ġstanbul'da yapıldı. KAYNAKÇA Engin BERBER, Mütareke ve Yunan ĠĢgali Döneminde Ġzmir Sancağı, Ġzmir 1999, Zeynel KOZANOĞLU, Anıt Adam Hasan Tahsin, Ġzmir Gazeteciler Cemiyeti Yayını, Ġzmir, 1974, Türkmen PARLAK, Yunan Ege ye Nasıl Geldi? Ġlk Günler, Ġzmir Sosyal Hizmetler Vakfı Kültür Yayınları, Nurdoğan TAÇALAN, Ege de KurtuluĢ SavaĢı BaĢlarken, Ġstanbul, 1970, Bilge UMAR, Ġzmir de Yunanlılar ın Son Günleri, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1974, Zeki ARIKAN, Mütareke ve ĠĢgal Dönemi Ġzmir Basını (30 Ekim 1918-8 Eylül 1922), Ankara 1989, Nail MORALI, Mütareke de Ġzmir Olayları, TTK, Ankara 1973, Necdet ÖKLEM, Ġzmir in ĠĢgali, Ġzmir 1999, YaĢar AKSOY, TeĢkilat-ı Mahsusa ve Hasan Tahsin, Demokrat Ġzmir 15-30 Mayıs 1976, Gotthard JAESCHKE, KurtuluĢ SavaĢı Ġle Ġlgili Ġngiliz Belgeleri, (Çev: Cemal Köprülü), TTK Basımevi, Ankara 1986, Ahmet MEHMETEFENDĠOĞLU, TeĢkilatın Ġki Elemanı Silahçı Hasan Tahsin den Osman Nevres e; Ġki Hasan Tahsin,Toplumsal Tarih, Cilt: 31, sayı: 185, Ġstanbul 2009, s.32-38. 7