T.C. ANADOLU ÜN VERS TES YAYINI NO: 2052 AÇIKÖ RET M FAKÜLTES YAYINI NO: 1086. Anadolu Üniversitesi lâhiyat Önlisans Program.



Benzer belgeler
IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

Değerli büyüğümüz Merhum Fatma ÖZTÜRK ün ruhunun şad olması duygu ve dileklerimizle Lisans Yayıncılık

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ

İslam hukukuna giriş (İLH1008)

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 1. BÖLÜM İSLÂM FELSEFESİNE GİRİŞ

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ,

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

İslam İtikadında Sünnet: Hamdi GÜNDOĞAR /

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FIKIH I İLH

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 3275 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2138 HAVACILIK EMNİYETİ

Ebû Dâvûd un Sünen i (Kaynakları ve Tasnif Metodu) Mehmet Dinçoğlu

EIS526-H02-1 GİRİŞİMCİLİK (EIS526) Yazar: Doç.Dr. Serkan BAYRAKTAR

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

HİKMET YURDU Düşünce Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DİNLER TARİHİ I İLH Yüz Yüze / Zorunlu / Seçmeli

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4. Ders Bilgileri. Ön Koşul Dersleri

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ. Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar


Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ÇAĞDAŞ DİNİ AKIMLAR İLH

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

ANADOLU ÜNİVERSİTESİ AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ İLKÖĞRETİM ÖĞRETMENLİĞİ LİSANS TAMAMLAMA PROGRAMI. Analiz. Cilt 2. Ünite 8-14

HADİS DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI HADİS DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

BAYRAM DALKILIÇ, HÜSAMETTİN ERDEM,

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Murabaha Nedir? Murabahalı Satış Ne Demek?

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Tefsir II ILH

Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları Yayın No. 756 İSAM Yayınları 202 İlmî Araştırmalar Dizisi 90 Her hakkı mahfuzdur.

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

Nihat Uzun, Hicrî II. Asırda Siyaset-Tefsir İlişkisi, Pınar Yay., İstanbul, 2011, 302 s.

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

sakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 19 / 2009, s tanıtım-değerlendirme

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

VERİ YAPILARI VE PROGRAMLAMA (BTP104)

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS EVRENSEL İNSANİ DEĞERLER İLH

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı ORTAÖĞRETİM TEMEL DİNÎ BİLGİLER DERSİ (İSLAM, I-II) ÖĞRETİM PROGRAMI

DİYOBENDİYE FIRKASI طاي فة دليو ندية

YASIYOR. MUYUZ. SASIYOR.. MUYUZ? Bismillahirrahmanirrahim MUHİDDİN YENİGÜN. (e-posta: yayınevi sertifika no: 14452

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

1-Anlatım 2-Soru ve Cevap 3-Sunum 4-Tartışma

Hatta Kant'ın felsefesinin ismine "asif philosopy/mış gibi felsefe" deniyor. Genel ahlak kuralları yok ancak onlar var"mış gibi" hareket edeceksin.

İMAMİYYE NİN İMAMET NAZARİYESİNİN TEŞEKKÜL SÜRECİ Metin BOZAN İSAM Yayınları, İstanbul 2009, 272 s. Harun TÜRKOĞLU

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

TOKAT IN YETİŞTİRDİĞİ İLİM VE FİKİR ÖNDERLERİNDEN ŞEYHÜLİSLAM MOLLA HÜSREV. (Panel Tanıtımı)

HİKMET YURDU Düşünce Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi

İçindekiler. Giriş Konu ve Kaynaklar 13 I. Konu 15 II. Kaynaklar 19

Gençler, "İrade, Erdem ve Hürriyet" Temasıyla Buluştu

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

Fırka-i Naciyye. Burak tarafından yazıldı. Çarşamba, 09 Eylül :27

T.C. BİLECİK ŞEYH EDEBALİ ÜNİVERSİTESİ İSLAMİ İLİMLER FAKÜLTESİ İSLAMİ İLİMLER BÖLÜMÜ EĞİTİM-ÖĞRETİM PROGRAMI

YENİ BİR İSLAM MEDENİYETİ TASAVVURU İÇİN FELSEFEYİ ANADOLU DA YENİDEN YURTLANDIRMAK PROJESİ

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı ORTAOKUL TEMEL DİNÎ BİLGİLER DERSİ (İSLAM; I-II) ÖĞRETİM PROGRAMI

TARİHTE İSLAM BİLİM GELENEĞİ

USUL/FIKIH TARTIŞMALARI

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI

YALOVA ÜNİVERSİTESİ - SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ

VERİ YAPILARI VE PROGRAMLAMA

ANADOLU ÜNİVERSİTESİ AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ İLKÖĞRETİM ÖĞRETMENLİĞİ LİSANS TAMAMLAMA PROGRAMI. Lineer. Cebir. Ünite

Birinci İtiraz: Cevap:

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

AKADEMİK YILI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

Editörler Prof.Dr. İsmail Erdoğan / Yrd.Doç.Dr. Enver Demirpolat İSLAM FELSEFESİ

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ İSLÂMÎ İLİMLER FAKÜLTESİ LİSANS PROGRAMI 1. Yıl / I. Dönem Ders. Kur'an Okuma ve Tecvid I

CEVAP ANAHTARI. Meleklerin Özellikleri ve Görevleri - Meleklere İman, Davranışların Güzelleşmesine Katkıda Bulunur

Transkript:

T.C. ANADOLU ÜN VERS TES YAYINI NO: 2052 AÇIKÖ RET M FAKÜLTES YAYINI NO: 1086 Anadolu Üniversitesi lâhiyat Önlisans Program KELÂMA G R fi Editör Prof.Dr. Ca fer KARADAfi Yazarlar Prof.Dr. Mevlüt ÖZLER (Ünite 1, 2) Prof.Dr. Ca fer KARADAfi (Ünite 7, 8) Doç.Dr. Cemalettin ERDEMC (Ünite 5, 6) Doç.Dr. Kamil GÜNEfi (Ünite 3, 4) Yrd.Doç.Dr. Ulvi Murat KILAVUZ (Ünite 9, 10) ANADOLU ÜN VERS TES

Bu kitab n bas m, yay m ve sat fl haklar Anadolu Üniversitesine aittir. Uzaktan Ö retim tekni ine uygun olarak haz rlanan bu kitab n bütün haklar sakl d r. lgili kurulufltan izin almadan kitab n tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kay t veya baflka flekillerde ço alt lamaz, bas lamaz ve da t lamaz. Copyright 2010 by Anadolu University All rights reserved No part of this book may be reproduced or stored in a retrieval system, or transmitted in any form or by any means mechanical, electronic, photocopy, magnetic, tape or otherwise, without permission in writing from the University. Genel Akademik Koordinatörler Prof.Dr. brahim Hatibo lu (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi) Prof.Dr. Ali Erbafl (Sakarya Üniversitesi) Program Koordinatörü Doç.Dr. Cemil Ulukan Uzaktan Ö retim Tasar m Birimi Genel Koordinatör Prof.Dr. Levend K l ç Genel Koordinatör Yard mc s Ö retim Tasar mc s Doç.Dr. Müjgan Bozkaya Ö retim Tasar mc s Yard mc lar Arfl.Gör. Mehmet F rat Arfl.Gör. Nur Özer Grafik Tasar m Yönetmenleri Prof. Tevfik Fikret Uçar Ö r.gör. Cemalettin Y ld z Ölçme De erlendirme Sorumlusu Ö r.gör. Hülya Özgür Kitap Koordinasyon Birimi Doç.Dr. Feyyaz Bodur Uzm. Nermin Özgür Kapak Düzeni Prof. Tevfik Fikret Uçar Dizgi Aç kö retim Fakültesi Dizgi Ekibi Kelâma Girifl ISBN 978-975-06-0735-6 3. Bask Bu kitap ANADOLU ÜN VERS TES Web-Ofset Tesislerinde 35.000 adet bas lm flt r. ESK fieh R, Ocak 2013

İÇİNDEKİLER Ünite 1: Tarif, İsim ve Kapsam.. 2 Ünite 2: Kelâmın Doğuşu 26 Ünite 3: İlk Dönem Kelâmî Şahsiyetler 50 Ünite 4: Mu tezile-kelâmı 66 Ünite 5: Ehl-i Sünnet Kelâmı 86 Ünite 6: Ünite 7: Ünite 8: Ünite 9: Yeni İlm-i Kelâm..... 106 Kelâmda Bilgi.. 126 Kelâmda Varlık.... 142 Kelâm Eserleri..... 158 Ünite 10: Kelâmın Konumu ve Kelâm Eleştirisi. 180 iii

iv

ÖNSÖZ Hicrî I. yüzyıl (M. VI. yüzyıl) sonu itibariyle başlayan kelâm ilmi, yaklaşık on beş asırlık tarihi boyunca inişli çıkışlı bir seyir takip etmiştir. İlk yüzyıldaki bireysel ama canlı fikrî ortamın yerini sonraki yüzyıllarda düşüncenin gelenekselleşmesi ile birlikte daha yavaş işleyen kurumsal yapılar almıştır. Kurumsal yapılar, doğası gereği değişim ve dönüşüme kapalı, yavaş işleyen bir görüntü sergiler. Buna rağmen süreklilik ile değişimi içinde barındıran zamanın akışına boyun eğmek gibi bir zorunlulukla da karşı karşıyadırlar. Her ne kadar kurumsallık gelenekselleşmeyi ve bunun muhafazasını öncelese ve önemsese de, nihaî noktada gelişmeleri göz ardı etmesi ve onlara direnmesi mümkün değildir. Ancak şu da önemlidir ki, gelenekselleşmeyen ve sistematik bir yapı kazanmayan bir düşüncenin geçmişinden ve geleceğinden bahsedilemez. Kelam ilminin oluşum döneminde bireysel arayışlar ve düşünceler ön plan çıkarken ilerleyen safhada, ortaya çıkan ekoller vasıtasıyla düşüncelerin gelenekselleşmesi ve kurumsallaşması söz konusu olmuştur. Bu bağlamda ilk olarak Mu tezile kelâm okulu, ardından Eş arîlik, Mâtürîdîlik kelâm okulları sistematik bir yapı olarak ortaya çıkmıştır. İbn Sina nın felsefedeki baskın kişiliğinin kelâma yansıması kaçınılmaz olarak kelâmî düşüncede yeni gelişmeleri hatta kırılmaları beraberinde getirmiştir. Bu gelişme neticesinde kelâmın bir yandan felsefeye diğer yandan tasavvufa yaklaşmasıyla birlikte yeni bir kelâm formu hatta içeriği ortaya çıkmıştır. Bunun en iyi ve çarpıcı örneği Gazzâlî ile Fahreddîn er-râzî dir. Gazzalî den ve bilhassa Fahreddîn er-râzî den itibaren felsefeleşen kelâmın, XIX. yüzyıla gelindiğinde Batı da gelişen yeni düşünce akımları karşısında yeni bir form ve içeriğe kavuşturulması ihtiyacı hissedilmiştir. Yeni İlm-i Kelâm diye adlandırılan bu dönem aslında yeni ve farklı bir oluşumun da habercisiydi. Bu dönemde kelâm hem yeni bir alana açılmış hem de yeni bir metot ve söylem arayışı içerisine girmiştir. Nitekim başta İstanbul olmak üzere Mısır, Hint Alt Kıtası ve Orta Asya nın Kazan bölgesinde bu hareketin temsilcileri ve ürünleri ortaya çıkmıştır. Elinizdeki bu kitapta söz konusu on beş asırlık kelâm serüveninin ne şekilde geliştiği ve ne gibi konuları nasıl bir metot dâhilinde ele aldığı, bir giriş çerçevesinde ele alındı. Takdir edersiniz ki, dünyanın en eski bilim dallarından biri olan kelâm ilminin tarihi geçmişini, metodunu ve zihniyetini bir giriş çerçevesine sığdırmak kolay değildir. Ancak bu zorluk, kolektif bir çalışma ile aşılmaya çalışıldı. Nihaî noktada bilimsel olmaktan ödün v

vermeyen ama anlaşılır bir üslubu benimseyen derli toplu bir çalışma ortaya çıkması hedeflendi. Kitap, içerik olarak şu ana başlıklardan oluşmaktadır: Birinci ünite, kelâmın tanımı, kapsamı ve isimleri, İkinci ünite, kelâmın bir ilim olarak ortaya çıkışı ve bunu hazırlayan etkenler, Üçüncü ünite, ilk dönemde ortaya çıkan kelâmî şahsiyetler ve bunların sonraki döneme etkileri, Dördüncü ünite, Sistematik ve kurumsal kelâmın başlangıcını oluşturan Mu tezile kelâm okulunun oluşum ve gelişim süreci, Beşinci ünite, Ehl-i Sünnet kelâm okulları olan Eş arîlik ve Mâtürîdîlik okullarının oluşum ve gelişim süreçleri, Altıncı ünite, Batı daki düşünsel gelişmelere paralel olarak İslam dünyasında ortaya çıkan Yeni İlm-i Kelâm hareketi, Yedinci ünite, kelâmda bilgi, bilgi edinme yolları ve kelâm ilminin temel kaynakları, Sekizinci ünite, kelâmda varlık, varlık çeşitleri ile Allah ve alem tasavvuru, Dokuzuncu ünite, başlangıcından günümüze metotları ve içirikleri ile kelâm eserlerinin gelişim süreci, Onuncu ünite ise, kelâmın diğer alanlara etkisi ile başta Ehl-i Hadîs grubu olmak üzere, felsefe ve tasavvuf çevrelerinden kelâma getirilen eleştiriler. Prof. Dr. Cağfer KARADAŞ (Editör) vi

1

Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra; Kelâm ilmini konusu ve amacı açısından tanımlayabilecek, Kelâm ilminin amacını ve bu ilmi konu edinen insan için faydalarını saptayabilecek, Kelâm ilminin önemini açıklayabilecek, Kelâm ilmine tarihi gelişimi içinde ne tür isimler verildiğini ve bu isimlerin anlamlarını listeleyebilecek, Kelâm ilminin diğer bilimlerle olan ortak ve farklı yönlerini ayrıştırabileceksiniz. Anahtar Kavramlar Ulûhiyet, Nübüvvet-Risâlet Tevhîd-Akâid-Kelâm Usûlü d-dîn Öneriler Bu üniteyi daha iyi kavrayabilmek için; Metin içerisinde geçen ıstılahlar hakkında Bekir Topaloğlu - İlyas Çelebi nin Kelâm Terimleri Sözlüğü ile TDV İslâm Ansiklopedisi nin ilgili maddelerine başvurunuz. Bekir Topaloğlu nun Kelâm İlmi-Giriş, Şerafettin Gölcük - Süleyman Toprak ın Kelâm ve A. Saim Kılavuz un Anahatlarıyla İslam Akâidi ve Kelam a Giriş adlı kitaplarını inceleyiniz. 2

Tarif, İsim ve Kapsam GİRİŞ İslâm dininin konu ve muhtevasını oluşturan iki temel alan vardır. Bunlardan birincisi itikad (inanç), ikincisi ise amelî (pratik) alandır. Bu iki unsurun hakiki anlamda gerçekleştirilmesiyle, adına ahlâk dediğimiz bir sonuç çıkar ki bu da dinin üçüncü esasını teşkil eder. Bir başka ifadeyle dini hükümlerin bir kısmı inançlarla alakalıdır ki bunlar dinin temelini, aslını oluşturur. Yani din, başlangıçta ve evvelemirde inanç, itikat üzerine inşa edilir. Sonra bu sağlam itikat üzerine ve ondan ayrılmaksızın, onun tabii gereği ve sonucu olarak günlük hayatta yaptığımız davranışlarımız, yani ameller (muamelât) gerçekleştirilir. Aslında ayrılmaz bir bütün gerçeklik olan dinin muhtevasını taksime tabi tutmak, sadece zihnî anlamda onu anlamaya yardım eden bir işlemdir. Gerçekte bu kısımları birbirinden ayırmak doğru değildir. Çünkü bunların her biri diğerinin olmazsa olmaz şartıdır. Pratik hayatla ilgili esaslar, yani ibadetler ile tüm varlık âlemiyle ilgili işlerimiz (muamelât) üzerinde düşünüldüğünde görülecektir ki bunların hiçbiri, teorik alt yapısı olmadan, yani sağlam bir inanca dayanmadan özü olmayan ve sadece şekilden öte bir anlam taşımayacaktır. Şu halde din, özü itibariyle itikat, iman dediğimiz teorik alt yapıya dayalı ve daima onun yönlendirdiği inanç ve pratik bütünlüğün adıdır. Bu bütünlüğün kavranarak gerçekleştirilmesi sonucunda ortaya çıkan ferdî ve toplumsal telakkî ve kabuller ise ahlâkî esasları oluştururlar. Öyleyse din, bu üç esasın oluşturduğu bütünün adıdır. Dinin inanç alanıyla ilgili hüküm ve delilleri kaynaklarından, yani Kur an ve Sünnet ten elde eden ilme kelâm, amelî alanıyla ilgili hükümleri bilmeyi sağlayan ilme de fıkıh denilmiştir. KELÂM İLMİNİN TARİFİ Kelâm kelimesi lügatte; bir fikri, bir manâyı tam olarak anlatan söz, lafız, konuşma, nutuk, ibare anlamlarına gelir. Bu çerçevede ilâhi söz ve emirler de aynı kelimeyle ifade edilir. Nitekim Kur an ın bir ismi olarak söylenen kelâmullah ifadesinin anlamı; Allah ın sözü, O nun konuşması, insanlığa hitabesi demektir. 3

Istılahî anlamda kelâm ilminin tarifini, biri bu ilmin konusuna diğeri gayesine göre olmak üzere iki ayrı çerçevede yapmak onu daha iyi ve doğru anlamaya yardımcı olur. Konusuna Göre Kelâmın Tarifi Kelâm ilminin konusu İslâm dininin inanç alanıdır. Dini anlamda iman; Kur an ın iki kapağı arasında var olan muhtevanın tamamına inanmaktır. Dolayısıyla bunları, yani iman prensiplerini tek tek saymak mümkün değildir. Ancak, bu muhtevayı, öğretimde kolaylık sağlamak ve akılda kalmasına imkân vermek için Hz. Peygamber (s.a.v.) in hadîslerinden de istifade edilerek kısaca altı iman ilkesi şeklinde ifade edilmiştir. Şu halde kelâm ilminin konusu, Kur an ve vahyin bütünüdür ve dolayısıyla o bütünlüğün şifreleri olan altı iman esasıdır. Ancak, geleneğimizde bu altı esasın bazıları diğerinin içinde var kabul edilip, indirgeme yapılarak daha kısa şekilde üç esas (usûl-i selâse) olarak ifade olunur ki bunlar; Allah a, peygamberlere ve Âhirete imandır. Kelâm ilminde ıstılahlaşmış haliyle bu üç esas kaynaklarımızda ilâhiyyât, nübüvvât ve semiyyât şeklinde ifade edilir. İşte buradan hareketle kelâm ilmi; Allah ın zatından, sıfatlarından; peygamberliğe ait meselelerden; dünya ve ahiret (mebde ve meâd) bakımından yaratılmışların hallerinden İslâm ilke ve esaslarına göre bahseden ilimdir diye tarif edilmiştir. Bu tarifte yer alan Allah ın zatından maksat, O nun başka hiçbir varlığa benzemeyen, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, varlığı zatından olan, ezelî ve ebedî mutlak varlığıdır. Allah ın sıfatlarından maksat ise bu mutlak varlığa ait olan, dolayısıyla benzerleri hiçbir varlıkta bulunmayan vasıflarıdır. Yaratılmışlardan maksat da yer ve gök başta olmak üzere, görünür-görünmez bu âlemde ve öte dünyada (âhirette) tamamı Allah tarafından yaratılmış ve yaratılacak ne kadar varlık var ise bunların hepsidir. İşte kelâm ilmi, başta Allah ın zatı ve sıfatları olmak üzere bütün varlıkların nasıl var olduklarını, varlıklarının mahiyetini, varlıklarını nasıl devam ettirdiklerini ve varlıklarının bir sonunun olup olmadığını ve nasıl yok olacaklarını inceleyen bir ilimdir. Konusu bu kadar geniş ve önemli olan kelâm ilminin bu muhtevasına bakıldığında onun konusunun Allah ın mutlak varlığı ve birliği ile kâinatın yegâne yaratıcısı olarak O nun bu evrenle ilişkisinin ilmi, çok kısa bir ifadeyle bir varlık bilgisi ilmi olduğunu söylemek mümkündür. Bundan dolayı kelâm ilmini Allah ın mutlak varlığı ve birliğiyle O nun varlık âlemiyle ilişkisinden bahseden ilimdir diye tarif etmek mümkündür. Kelâm ilminin konusuna göre yapılan bu tariften hareketle, onun varlık âlemiyle ilgilenen fizik, kimya, biyoloji, astronomi ve benzeri ilimlerden metot itibariyle ayrıldığını anlarız. Şöyle ki; bu ilimler varlık âlemiyle ilgilenirken onları başlangıç (yaratılış) ve sonuçları itibariyle ele almazlar. Onlar, sadece bu âlemde duyu organlarıyla anlaşılabilen varlıkları konu edinirler. Ama onları var eden bir ilk sebebin bulunup bulunmadığını ve fizikötesi dediğimiz bir âlemin olup olmadığını araştırmazlar. Dolayısıyla onlar, bu varlıkların yaratılmalarındaki maksat ve hikmeti sorgulamadıkları gibi, varlıklarını yitirdikten ya da öldükten sonra ne olacakları sorularına cevap aramazlar. Hâlbuki kelâm ilmi bu sorulara cevap vermeye ve varlığın nedenini ve niçinini araştırmaya çalışır. Burada şunu ifade etmekte fayda vardır ki; yukarıda isimleri sayılan ilimler ve benzerlerinin varlık âleminin işaret edilen yönleriyle ilgilenmediğini söylemek onlara yöneltilen bir eleştiri değildir. Aksine sadece iki ilmin 4

konuları itibariyle benzerlik ve ayrılıklarını belirtmekten ibarettir. Kaldı ki kelâm ilmi bu ilimlerin elde ettikleri sonuç ve verilerden oldukça istifade eder ve o alana asla ilgisiz kalmaz. Kelâm ilminin tarifinde dikkat çeken önemli bir husus da konuları ele alırken İslâmî ilke ve esaslara göre hareket etmesi, böyle bir metodu kullanmasıdır. Bilindiği üzere felsefe de varlığın başlangıcı ve sonucundan yani, varlıkların bir başlangıcı olup olmadığıyla bir sonlarının olup olmayacağı, olacaksa nasıl olacağından bahseder. Bu demektir ki kelâm ilmi ile felsefe konu itibariyle benzer şeylerden bahsederler. Ancak bu iki düşünüş tarzı birbirlerinden metot itibariyle zaman zaman ayrılırlar. Bu ayrılıkta kelâmın tanımındaki İslâm ilke ve esaslarına göre bahsetmek kaydı çok önemlidir. Çünkü kelâm ilmi, konu edindiği bütün meseleleri aklın yanında vahyi ve nakli, yani Kur an ve sünneti dikkate alarak çözümler veya hükme bağlar. Kelam ilminin esas aldığı bu metotta akıl ile vahiy arasında bir öncelik ve sonralık belirlemekten ziyade her iki gerçekliğin insan ve varlık âlemindeki yerini ve rolünü vurgulamak ve doğru tespit etmek söz konusudur. Unutmamak gerekir ki başlangıçta vahyin doğruluğunu anlayarak onu kabul ve tasdik eden akıldır. Yani akıl, vahyin kabulünün kaynağıdır. Onun içindir ki din, aklı olmayanı muhatap almaz, onu sorumlu tutmaz. Kelâm ilmi, dinin ilke ve prensiplerini ispat etmek ve desteklemek için tabiat bilimlerinin verilerinden elbette faydalanmaktadır. İslâm dininin muhteva ve prensiplerinde selîm akılla çatışan ve çelişen hiçbir şey yoktur. Şayet uyuşmayan şeylerin var olduğu iddia edilirse burada bir dini anlama ve yorumlama sorunu vardır. Bir bütün olarak ele alınıp değerlendirildiğinde din ile onun muhatabı olan insan ve varlık âlemi arasında bir uyuşmazlıktan bahsedilemez. Dini koyan Allah ile bizzat O nun yarattığı insan ve varlık âleminde uyuşmazlık olmasını sağlam bir akıl nasıl tasavvur edebilir? Şayet böyle bir iddia var ise bu durum, din ve varlığın her ikisinin de sahibi ve kaynağı olan Allah ile O nun yaratıklarını bir bütün olarak anlayamama sorununun ifadesidir. Bu çerçevede şu husus hiçbir zaman unutulmamalıdır ki aklın ve ilmin tek başına bilgisini elde edemeyeceği şeyler ve gerçeklikler de vardır. İç içe yaşadığımız ve daima hissettiğimiz bu şeyleri anlamak için akıl durmadan soru sormakta, ama bir türlü tatmin edici cevabı tek başına bulamamaktadır. İşte din, vahiy yoluyla ve peygamberler aracılığıyla bunları insana öğreterek, akla yardımcı olmuş, akıl da onların doğruluklarını kabul etmiştir. Şu halde akılla vahiy ya da bilimle din birbirlerinin rakipleri değil, tam aksine birbirlerinin yol arkadaşı ve yardımcılarıdırlar. Aklın tek başına halledemediği ve tıkandığı yerde vahiy onun yolunu ve önünü açmakta, ona yardımcı olmaktadır. Böylece akıl ile vahyin ve dolayısıyla her şeyin imkân ve sınırları ve rolleri belirlenmiş, her şey ait olduğu yere konulmuştur. Netice olarak; kelâm ilmi nakli ve aklı bir arada tutan, her birine yerine ve durumuna göre değer veren metoduyla; meseleleleri sadece akılla çözmeye çalışan felsefeden ayrılmaktadır. Kelâm metodu genel olarak din (vahiy) ile aklı bir arada tutmayı temel almaktadır. Onun için o, her ne kadar aklî delillere dayanmış olsa da sonuçta bu delillerin doğruluğuna dair dinden bir şahidin bulunmasına önem verir. Gayesine Göre Kelâmın Tarifi Konusunda olduğu gibi gayesine göre de kelâm ilminin çeşitli tarifleri yapılmış olmakla birlikte bunları göz önüne alarak gayesine göre kelâm ilmini şöyle tarif edebiliriz: Kelâm ilmi, aklî ve naklî delillere dayanarak 5

İslâm inançları ile ilgili ortaya çıkabilecek şüpheleri ortadan kaldırmaya ve anılan inanç ilkelerini açıklamaya ve ispat etmeye çalışan bir ilimdir. Kelâm ilminin Kur an ve Sünnet te yer alan İslâm inanç esaslarıyla ilgili olmak üzere iki temel görevi ve gayesi vardır. Bunlardan birincisi; İslâm dininin inanç esaslarını aklî ve naklî delillerle ispat etmeye çalışmaktır. İkincisi ise; bu esaslar hakkında ortaya çıkabilecek şüpheleri izale etmek ve Müslüman olmayanların İslâm a yöneltecekleri eleştirilere cevap vermek, onların iddia ve delillerini çürütmektir. Şu halde kelâm ilmi öncelikle vahiy ile sabit dinî inançları ortaya koyar, onları araştırır, onlar üzerinde düşünür ve akıl yürütür. Sonra bu alanda ortaya çıkabilecek şüphe ve tereddütlerle ona yöneltilebilecek eleştirileri vahyin ışığında aklî delillerle cevaplandırmaya çalışır. Bütün bunları yaparken kelâm ilminin nihaî gayesi bir bütün olarak her alanda dünya saadetini elde etmek ve bunun tabii bir sonucu olarak âhiret hayatında ebedî kurtuluşu gerçekleştirmektir. Bu noktada dünya saadetiyle ebedî kurtuluşun dinî düşünce açısından birbirinden ayrılmazlığını asla dikkatlerden kaçırmamak gerekir. İslâm dininde, onun hayat telakkisinde biri dünya diğeri âhiret olmak üzere birbirinden kopuk, birbirleriyle ilişkisi olmayan iki ayrı dünya tasavvuru yoktur. Hayat bir bütündür. Hem dünyayı hem de âhireti içine alır. Binâenaleyh dünyayı yaşamadan âhireti yaşamak mümkün olmadığı gibi dünyanın hakkını vermeden âhiret mutluluğunu elde etmek mümkün değildir. Bir başka bakış açısıyla söylersek, bu dünyada âhireti yaşamak mümkün değildir. Çünkü henüz yaşayan insan için âhiret daha gerçekleşmemiştir. Bundan dolayı dünyayı ihmal ederek burada bir âhiret hayatı yaşamak söz konusu olamaz. Önce içinde bulunulan gerçekliğin, yani bu dünya hayatının hakkı verilmeli, aynı zamanda âhiret gerçekliğine de hazırlanılmalıdır. Bu ikisi biribirine zıt şeyler değildir. Din, dünya hayatına indirilmiş gerçekliğin adıdır. Onu burada anlamak ve yaşamak hem dünyayı hem de âhireti gerçekleştirmek demektir. İşte kelâm ilmi sağlam bir itikat oluşturmaya çalışırken inanan insana bu gerçekliği anlatmaya çalışır. KELÂMIN FAYDASI VE GAYESİ Kelâm ilminin gayesine göre yapılan tariften anlaşılmıştır ki bu ilmin esas fayda ve gayesi, insanın dünyada mutlu yaşamasını, âhirette de ebedî kurtuluşu elde etmesini sağlamaktır. Bu nihaî hedefe ulaşabilmek için aşağıda sayacağımız fayda ve gayeleri de göz önünde bulundurmak gerekir. 1. Kelâm ilmi sayesinde insan, aklî ve naklî delillerle desteklenmiş bir i- manla taklitten tahkîke, gerçek ve sağlam bir inanca ulaşır. 2. Kelâm ilmi sayesinde elde edilen sağlam inanç bilgisi ve imanıyla insan, İslâm inançlarına ters düşen sapık akım ve cereyanlardan, her çeşit hurafe ve batıl inançlardan kurtulur. Böylece gerçek anlamda sahip olduğu inancını korur. 3. Kelâm ilmi doğru yolu arayanlara rehberlik ederken, hakkı, hakikati kabule yanaşmayan, ona karşı itirazlarda bulunan, şüpheler ortaya atanlara bunlardan kurtulmaları hususunda yardımcı olur. 4. Kelâm ilmi, sahip olduğu yöntemiyle gerek diğer din mensupları tarafından ortaya atılan kasıtlı şüphe ve itirazları, gerekse samimi olmalarına rağmen kimi şüpheleri olan insanlarca ileri sürülen tereddütleri ve itirazları göğüsleyerek İslâm inancını sarsıntıya uğramaktan korur. 6

5. Kelâm ilmi, diğer dini ilimler için bir temel oluşturur. Diğer dini ilimler kelâm ilmine istinad eder. Kelâm ilmi, konusu olması hasebiyle Allah ın varlığını ve birliğini, nübüvvetin hak oluşunu, ilâhî kitapların gönderildiğini ispat edip âhiretin varlığını temellendirmedikçe diğer ilimlerin bu a- lanlarda yorum yapmalarından bahsetmek mümkün olamaz. Bu ilimler ancak kelâm ilminin tespitlerine dayanarak yorumlarda bulunabilirler. 6. Kelâm ilminin en önemli faydalarından birisi de yaratıcı olarak Allah a ve O nun yaratmış olduğu tüm evrene, mahlûkata karşı görev ve sorumluluklarını bilen, bunun bilincinde olan bir imana sahip insanı yetiştirmek, bu insanlardan müteşekkil bir cemiyet inşa etmek ve böylece amelî (pratik) hayatta insanı mutlu kılmaktır. Bu sayede insan, Allah a karşı ibadet (kulluk) görevini bilinçli bir şekilde yaparken, aynı zamanda tüm evrene karşı da duyarlı ve sorumlu bir biçimde hareket eder. Onun sahip olduğu sağlam inanç ona bu sonucu elde etmede doğru bir rehberlikte bulunur. Ancak sağlam delillerle elde edilmiş hakikî imanın pratik hayatta yaptırım gücü olur. Kişinin kendi hür iradesiyle karar verip benimsediği, doğru olduklarını kabul ettiği şeyleri yerine getirmesi, bunlar için gerekli olan niyetin sağlamlığı ve geçerliliği ancak her türlü şek ve şüpheden arınmış bir imanla mümkün olur. Böyle bir imanın neticeleri de şüphesiz güzel olur. Unutmamak gerekir ki sağlam bir inanca sahip olmak tek başına bir değerdir, ama amele dönüşmeyen, yani pratik hayatta fiilî bir karşılığı olmayan iman bir bilgi yükü olmaktan öte bir anlam taşımaz. Kelâm ilminin gayeleri hakkında verilen bilgileri değerlendiriniz. KELÂMIN KONUSU Kelâm ilminin ele aldığı konuları başlıca iki başlık altında incelemek doğru olur. Bunlardan birincisi, doğrudan doğruya dinî akideleri oluşturan konulardır ki bunlara mesâil ve makâsıd, yani ana konular ve amaçlar adı verilir. Bu anlamda kelâm ilminin ana konusu, temel itikadî meseleler, inanç ilkeleridir. Yukarıda işaret edildiği üzere İslâmın inanç ilkelerini rakamlarla ifade edip sınırlandırmak esasen mümkün olmamakla ve bu anlamda tüm Kur an ın muhtevasına inanmak temel ilke olmakla beraber, bu geniş muhteva önce altı, sonra üç ilkeye indirgenerek, anlaşılması ve akılda tutulması kolaylaştırılmıştır. Ana kelâm kaynakları da inanç konularını bu üç temel esas (usûl-i selâse) başlığı altında ele almıştır. Bunlar, ilâhiyât, nübüvvât ve semiyyât konularıdır. İlâhiyât denince bu başlık altında öncelikle Allah ın varlığı, birliği, sıfatları ve fiilleri, yani yaratıp var etmesi ve tüm varlık âlemiyle ilişkisi konu edinilir. İkinci temel konu olan nübüvvât başlığı altında, vahiy ve vahyi getiren melek ile tüm meleklere iman ve vahyin toplanıp yazıldığı Kitap (Kur an) ile tüm ilâhî kitaplara iman incelenir. Üçüncü ana başlık olan semiyyât konusunda, melek, cin, şeytan gibi görünmeyen varlıkların yanında bu dünya hayatının geçiciliği, ölümün bir son olmayıp, yeni bir hayatın, bir dirilişin başlangıcı olduğu, ebedî hayatın âhirette yaşanacağı, bu hayatın kıyamet denilen bir hâdise ile başlatılacağı konuları işlenir. Ayrıca burada yaşadığımız hayatın hesabının verileceği, onun sonucuna göre Cennet ve Cehennem hayatının yaşanılacağı, Cennet ve Cehennem in mahiyeti gibi âhiret hayatıyla ilgili tüm meselelerden bahsedilir. Bu temel itikadî meseleler bütün detaylarıyla incelenirken bunların daha doğru ve kolaylıkla anlaşılabilmelerini sağlamak için adına vesâil yani ana konuları anlamaya vesile ve yardımcı olan konular ele alınır. Bu konular as- 7

lında ana mesele olan itikadın anlaşılmasına ve açılımına aracı olan, onları ispat etmede ve delillendirmede kolaylık sağlayan araç konulardır. İşte kelâm ilminin ikinci konusunu bunlar teşkil eder. İslâm düşünce tarihi ve bilimdeki gelişmeye bağlı olarak vesâil konuları değişiklik ve gelişme göstermiştir. Şöyle ki; İslâm ın ilk asrından sonraki dönemlerde felsefenin İslâm dünyasına girerek yayılmaya başlaması sonucunda aklî izah ve yorumlar daha çok ağırlık kazanınca kelâm ilmi de tabiî ve kaçınılmaz olarak aklî izahlara yer vermeye başlamıştır. Böylece kelâm ilminin ele aldığı konular farklılık arz etmeye başladığı gibi takip edilen metotta da değişiklikler olmuştur. Bu safhada kelâm ilmi evrende var olan her mevcudu (varlık) konu edinmiştir. Yani var olan her şey, her varlık, var olması bakımından kelâm ilminin konusunu teşkil eder. Görüldüğü üzere kelâm ilminin konusu böylece genişletilmiş olmaktadır. Burada işaret edelim ki kelâm, mevcudu (varlık) ele alırken aynı şeyi inceleyen tabiat ilimleri ve felsefeden metot ve muhteva itibariyle ayrılır. Yani, kelâm ilmi, fizik ve kimya gibi varlığı laboratuarda incelemediği gibi, varlıktan sadece aklî veriler ışığında bahsetmez, aksine akılla beraber varlık hakkında vahyin söylediklerine de kulak verir, onları önemle dikkate alır. Zira vahyin kaynağı olan Allah, varlığın da yaratıcısıdır. Dolayısıyla elbette ve kaçınılmaz olarak, varlığı yaratanın onun hakkında söylediklerine dikkat etmek aklın da bir gereğidir, aklî bir zorunluluktur. İşte bu bakımdan varlığı konu edinen tabiat ilimleri, felsefe ve kelâm birbirlerinden metot ve yöntem olarak ayrılırlar. Daha sonraki dönemlerde adına müteahhirîn denilen ve Gazzâlî ile başlayan kelâmcılar asrında felsefenin yanında mantık ilmi dâhil edilmesiyle kelâm ilminin konusu buna paralel olarak yeniden genişlemiştir. Bu gelişme neticesinde zihin dışında var olmadığı halde, dinî esaslarla uzak ya da yakın bir ilişkisi bulunmak şartıyla beşer tarafından bilinebilen her şey, yani malûm kelâm ilminin konusu haline gelmiştir. Başlangıçtan günümüze kadar temel meseleler, yani inanç konuları daima aynı kalmış ve değişmemiştir. Zira bunlar insan tarafından belirlenecek, geliştirilecek ya da değiştirilecek şeyler değildir. Bu konuda tek söz ve yetki sahibi, dini vaz eden Allah tır. Vesâile (vesileler) gelince onlar, çağın kültürü, bilim anlayışı ve fikir hareketlerine bağlı olarak tabii şekilde gelişmiş ve değişmiştir. Kısaca denilebilir ki kelâm ilmi, konu olarak dini inançları uzaktan yakından ilgilendiren bütün meseleleri içine alır. Ancak, bütün bunları konu edinmekten maksat, Allah ın mutlak varlık ve birliğini anlamak, bu çerçevede akideyi sağlamlaştırmaktır. İslâm dininde Allah bilgisi her işin başıdır. Allah kavramı ve inancı olmadan din, dolayısıyla İslâm dini olmaz. Bu inanç olmazsa vahiy ve Kur an, kısaca İslâm olmaz. Demek ki kelâm ilmi her şeyden önce varlık meselesini, yani Allah ın varlığı ve birliğini konu ve maksat edinir. Bu maksada ulaşmada acaba akıl mı nakil mi daha önemlidir? Sorusunu yeniden düşünmek gerekir. Hemen ifade edelim ki işin başlangıcında nakil söz konusu değildir. Zira Allah inancı yokken nakil diye bir şey düşünülemez. Dolayısıyla burada ilk önce aklî muhakeme ile Allah ın varlığına ulaşmak gerekmektedir. Kaynak olarak kelâm ilmi için aklın önemi burada karşımıza çıkmaktadır. Bundan dolayıdır ki Mâturîdiye ve Mu tezile gibi önemli kelâm ekolleri, vahiy ulaşmasa bile insanın aklıyla Allah ın varlığını bilmesi gerektiğini, aksi takdirde sorumlu tutulacağını belirtirler. 8

Allah ın varlığı ve birliği anlaşıldıktan sonra O nu bilmeyi ve tanımayı kolaylaştıracak sıfatlar meselesi gelir. Bu mesele de kelâm ilminin önemli konularındandır. Buradan kelâm ilminin konularından birisi olan ve olması gereken bilgi meselesi ve onun nasıl elde edildiği, yani bilginin kaynakları konusuna ulaşılır. İnsan bilgisi nasıl oluşmaktadır? Özne olarak insan, kendi dışındaki varlıkları hangi yollarla ve nasıl bilmektedir? Bu bakımdan bilgi nazariyesi kelâm ilminin en önemli konularındandır. Bundan sonra bilginin imana dönüşmesi nasıl olmaktadır, sorusuna cevap olmak üzere iman meselesi incelenir. Sonra peygamberlik ve onunla ilgili hususlar, vahiy, kitap, mucize ve benzeri konular ele alınır. Ayrıca Allah ın bilgisi ve insanın hürriyeti ve sorumluluğu konusuyla ilişkili olmak üzere kader, kaza konusu işlenir. Bütün bu konuları geçmiş asırlarda titizlikle inceleyen, bunlar üzerinde ciddi manada kafa yoran ve yorumlar yapıp öneriler ortaya koyan kelâm ilmi, İslâm düşüncesine ve tevhid akidesinin doğru anlaşılmasına gerçekten çok ö- nemli hizmette bulunmuş, katkılar yapmıştır. Tarihî birikimimize baktığımızda bu anlamda ne büyük çabaların sarfedilip eserlerin ortaya çıkarıldığını, bunu yapmaya çalışırken, acaba doğru bir düşünüş tarzı üzere miyiz diyerek e- koller arasında ne kadar ciddi ilmî münazaraların yapıldığını görür ve anlarız. Gelinen noktada bugün kelâm ilminin konusu ve yöntemi ne olmalıdır? Bu soruyu sorarken, geçmiş dönemlerde söylenenlerin hiçbirinin bugün artık işe yaramadığı zannıyla bunu sormamalıyız. Aksine onların yaptığı gibi, zamanın gelişen ve değişen soru ve sorunlarına, tarihi birikimimizi de ortaya koyarak çağın diliyle cevaplar bulmalıyız. Bunun için, gelişen sosyal ilimlerde ulaşılan seviye ve sonuçlardan istifade ile geçmişte bu gelişmeler ışığında kelâm ilminin konusu nasıl genişletildi ise benzer bir şekilde günümüzde de yeni konular ve yeni yorumlar geliştirilmelidir. Açıktır ki sosyal ve diğer beşeri bilimlerin gelişmelerine paralel olarak yeni bazı metot ve izah tarzları yapılmak zorundadır. Bu bakımdan kelâm ilminin ele aldığı bazı meseleler izah edilirken beşeri ilimlerde ulaşılan seviyeden faydalanmak gerekir. Böylece daha etkili, daha inandırıcı izah tarzları bulunmuş ve kelâm ilminden beklenen fayda daha da çoğaltılmış olur. Kısaca, kelâm ilminin konusu, yeni gelişmeleri de ihtiva etmeli, onların dışında kalmamalıdır. Müslüman düşünür, sosyal ilimler ve evrendeki tüm gelişmeleri takip ederek onlardan istifade etmeli, böylece daha inandırıcı ve etkileyici çözümlere ulaşmalıdır. Kelâm ilminin ana konularının neler olduğunu değerlendiriniz. KELÂMIN YERİ VE ÖNEMİ Bir ilmin önemi, konusunun önemine göre belirlenir. Öte yandan ilmin, bilginin değeri insana sağladığı fayda ile doğru orantılıdır. Kelâm ilminin gayesine göre yapılan tarifinden ve onun gayesinden bahsederken onun önemi de ortaya çıkmış bulunmaktadır. Her şeyden önce İslâm dininin inanç sistemini ortaya koymakta olan kelâm ilmi, insanın ve dinin temel meselesi olan Allah ın varlığını ve birliğini aklî ve naklî delillerle anlatmaya çalışmaktadır. Sonrasında ise diğer inanç esaslarını yine aynı yöntemle insan aklına hitap ederek onun idrakine sunmaktadır. 9

Bu çerçevede İslâm inançlarına içeriden ve dışarıdan yapılabilecek olan itirazlar, ortaya atılacak şüphe ve tereddütler ile İslâm itikadını sarsmayı hedef edinen akımları, hurafe ve batıl inançları tesbit ederek onlara gerekli cevabı vermesi kelâm ilminin önemini göstermektedir. Demek ki kelâm ilmi, bir taraftan İslâm ın inanç esaslarını belirleyip onları izah ederken, diğer taraftan dışarıdan gelebilecek yıkıcı ve bâtıl inanç sistemlerine karşı gerçek İslâmî inanç, prensip ve kaideleri savunmak konumundadır. Bu anlamda kelâm ilmi içte İslâm inanç sisteminin tahkikini yaparken dışa doğru onun bir savunusunu gerçekleştirmektedir. Ayrıca kelâm ilmi, var olan her şeyi (mevcûd) içine alan tüm bilgileri ele alması bakımından konusu itibariyle en geniş ve en genel bir ilimdir. Bu genellikteki konuları işlerken insan için bilgi kaynakları olan akıl ile duyu organlarına ilaveten ilahî bir bilgi kaynağı olarak nakli, yani vahyi de esas aldığından delilleri ve yöntemi bakımından da oldukça sağlam ve tutarlı bir ilimdir. Şu husus da önemle hatırlanmalıdır ki kelâm ilminin maksadını, yani ana ve öncelikli konusunu teşkil eden inanç esasları bütün peygamberlerin tebliğlerinde yer almış değişmez ve evrensel gerçeklikler olduğundan kelâm ilmi bu anlamda gerçek ve evrensel bir ilimdir. Öte yandan bu ilim, diğer dinî i- limlerin esas ve dayanağı konumundadır. Çünkü onun ana konusu olan inanç esasları sahih ve sağlam bir şekilde ortaya konmadan bunlar üzerine inşâ edilebilecek bir fıkıh, bir tefsir, bir hadîs ve benzeri ilimlerden bahsolunamaz. Büyük İslâm bilgini Gazzâlî (ö. 505/1111) ilim tasnifi yaparken onları önce aklî ve dinî olmak üzere ikiye ayırır. Sonra bunların her birinin küllî ve cüzî kısımlara ayrıldığını söyler. Ona göre dinî ilimlerin içinde küllî olan kelâm ilmidir. Fıkıh, tefsir, hadîs gibi diğer ilimler ise cüzî ilimlerdir. Çünkü müfessir, sadece Kur an ın manasına bakar. Muhaddis sadece hadîsin sabit oluş yollarını araştırır. Fakih sadece efâl-i mükellefînin hükümlerini tesbite çalışır. Usûl-i fıkıh ile meşgul olan âlim ise şerî hükümlerin delilleriyle uğraşır. Kelâm ise araştırmaya varlıkların en umumî olanından başlar ki o da mevcud dur. Sonra o, bu mevcudu vasıflarına göre kısımlarına ayırır ve onlar hakkında yorumlarda bulunur. O halde bütün dinî ilimlerin dayandığı esas ve prensipleri ispat etmek vazifesini üzerine alan ilim kelâm ilmidir. Diğer ilimlerin hepsi kelâma nisbetle cüzî ilimlerdir. Bundan dolayı İslâmî ilimler içerisinde kelâm ilmi, rütbesi en yüksek olan ilimdir. Çünkü cüzî ilimlere geçiş bu ilimden olmaktadır. Şekil 1.1: Gazzâlî nin ilim tasnifi 10

Ayrıca, kelâm ilminin tarifi, konusu, gayesi ve mertebesi gibi konulara özel bir önem veren, büyük İslâm bilginlerinden Adudiddîn el-îcî (ö. 756/1355) ile Sadüddîn et-taftazânî (ö. 793/1390) kelâmın en önemli, en üstün ilim (eşrefu l-ulûm) olduğuna işaret etmektedirler. Gazzâlî, kelâm ilminin avama değil, havâssa ait entelektüel bir bilgi olduğunu söyler. O, bununla kelâmın özel ve dakîk (ince) bir ilim olduğunu, dolayısıyla belli bir donanıma sahip olmayan insanların bu ilimle uğraşmalarının doğru olmayacağına dikkat çeker. Ona göre kelâm ilmi, inanç alanında ortaya çıkacak hastalık ve problemler için bir ilaç konumundadır. Onun için her beldede bu ilimle uğraşan kimselerin bulunması gereklidir ve bu bir farz-ı kifayedir. Dolayısıyla maddi hastalıklarla ilgilenen doktorun yetiştirilmesi nasıl zarûrî ise manevî alan olan inanç alanıyla ilgilenen kelâmcının yetiştirilmesi de toplum için kaçınılmaz bir zarûrettir. Böyle bir bilginden yoksun olan, onu yetiştirmeyen toplumun tamamı sorumludur. Bu görüşler doğrultusunda kelâm ilmini farz-ı kifayelerin en kuvvetlisi gören bazı âlimler, dinî alanla ilgili bir şüphe olup da bu şüphenin çözülmesinin kelâm ilmine bağlı olması durumunda bu ilmin farz-ı ayn olduğunu söylemişlerdir. Kelâm ilminin İslâmî ilimler içerisindeki yeri ve önemi bu kadar açık olmakla birlikte onun ve kullandığı metodun aleyhinde konuşanlar da olmuştur. Her güzel, doğru ve faydalı şeyin yanında olmak bir fazilet olmasına rağmen, günümüzde olduğu gibi tarihte de bunlardan hoşlanmayanların olduğu maalesef görülmüştür. İbn Asâkir in (ö. 571/1176) belirttiği üzere, kelâm ilminin zor bir ilim olması nedeniyle onunla ilgilenmek, o sahada söz sahibi olmak zordur. Ayrıca bu ilmi elde etmenin sonucunda peşin ve hazır bir takım dünyevî menfaatler elde edemeyeceklerini görenler bu ilme iltifat etmedikleri gibi onunla uğraşanları da tenkit etmekten geri durmamışlardır. (Bkz. İbn Asâkir, s. 359). KELÂMIN İSİMLERİ İslâm dininin inanç alanını konu edinen kelâm ilmi, tarihi süreç içerisinde çeşitli safhalar geçirmiş ve farklı isimlerle anılmıştır. Bu adlandırmalar kelâm ilminin geçirdiği çeşitli evrelere işaret ettiği gibi bu ilmin önemli özelliklerine de işaret etmektedir. Dolayısıyla bu isimleri bilmek kelâm ilminin ilgili olduğu alanı ve tanımını daha iyi anlamanın yanında bu ilmin tarihini ve gelişim sürecini kavramaya da yardımcı olur. el-fıkhu l-ekber Kelâm ilmi için kullanılan ilk isimlerden olan bu adlandırmayı Hanefî mezhebinin büyük imamı; İmam Azam Ebû Hanîfe yapmış ve bu sahada yazdığı eserine el-fıkhu l-ekber (en büyük fıkıh) adını vermiştir. Ebû Hanîfe fıkhı; Kişinin lehinde ve aleyhinde olan şeyleri bilmesidir şeklinde tarif eder. İslâm düşüncesinin amelî alanında ortaya çıkan en önemli ve yaygın mezheplerden birisinin imamı kabul edilen Ebû Hanîfe, fıkhı böyle tanımlarken, inanç alanında yazdığı eserine bu ismi vererek şöyle demek istemektedir: İtikadî alandaki bilgi fıkıh ilminde konu edinilen amelî alandaki bilgiden daha üstündür. Çünkü itikattaki bilgi asıldır, ameldeki bilgi ise 11

ferîdir, ikinci derecededir. Onun için kişinin bilmesi gereken ilk ve en önemli bilgi inanç alanına ait bilgidir. Zira sahih ve sağlam bir inanç olmadan makbul bir amelin olması düşünülemez. İmam Azam Ebû Hanîfe, Selef adı verilen ilk üç nesilden olmakla birlikte akâidde selef metodunu tamamen benimsememiştir. Onun fıkıh alanındaki çalışmaları da göstermektedir ki Ebû Hanîfe akla önem veren bir âlimdir. Onun bu yaklaşımını akâid sahasında da görmekteyiz. Bundan dolayı onun akâid alanında yazdığı el-fıkhu l-ekber ile diğer akide risaleleri selef metodundan kelâm yöntemine geçiş özelliği taşıyan bir özelliğe sahiptirler. Akâid Akâid, akîde kelimesinin çoğuludur. Akîde, gönülden bağlanılan, kesinlikle karar verilen, düğümlenmişcesine sağlam şekilde katiyetle inanılan şey, itikad ve iman demektir. O halde İslâm akâidi, İslâm dininde kesinlikle inanılan hususlar anlamına gelir ki bunlara iman esasları adı verilir. Binaenaleyh akâid ilmi iman esaslarını konu edinen ilmin adıdır. Şu halde İslâm akâidi, İslâm dininin amelî alanıyla değil, itikadî alanıyla ilgili hükümlerden bahseden bir ilimdir. Bir başka husus ise, akîde kelimesi bir kişi ya da grubun iman esasları ile ilgili anlayış, yorumlayış ve kabul ediş tarzına isim olmasıdır. Mesela, şu itikadî meselede falanca âlimin akîdesi şöyledir, denildiğinde bu sözden o âlimin o konudaki anlayış ve yorum tarzı anlaşılır. Ancak, burada önemle belirtelim ki İslâm akâidini oluşturan esaslar şüphesiz ki Kur an ve Hadîsler ile belirlenmiştir. Yani kişilerin akîde esası belirleme yetkisi yoktur. Dolayısıyla şu âlimin bu konudaki akîdesi şöyledir sözü ve akîde eserlerinin isimlerinde yer aldığı haliyle Tahâvî Akîdesi, Nesefî Akîdesi gibi adlar bu kişilerin akîde belirledikleri anlamına kesinlikle gelmez. Aksine, bu ifade, vahyin belirlemiş olduğu değişmez iman ilkelerini bu âlimlerin anlama, anlatma ve yorumlama tarzlarını kasteder. Şu halde akîdeyi tesbit, nassın (vahy); onu anlama ve yorumlama ise, işin ehli âlimlerin işidir. Tevhîd ve Sıfatlar İlmi Bu isim kelâm ilmine konusu itibariyle verilmiştir. Çünkü Allah ın sıfatları ve tevhîd bu ilmin en önemli, en meşhur ve en şerefli konusudur. Esasen kelâm ilmiyle ilgili bütün meseleler Allah ın birliği ve tevhîd inancı etrafında toplanmaktadır. Bu bakımdan tevhîd bilgisi ve inancı kelâm ilminin esas amacıdır. Zira İslâm itikadında bütün iman esaslarının temeli Allah a, O nun mutlak birliğine inanmaktır. Tevhîd İslâm dininin bir şiarıdır. İslâm tevhîd dinidir. Birlik ve tevhîd, bu dini diğerlerinden ayıran en temel özelliktir. Lügat açısından tevhîd; bir şeyin bir olduğuna hükmetmek, onu bir olarak bilmek, bir şeyi diğerlerinden ayırarak onu tek kılmak, birlemek, bir kılmak anlamlarına gelmektedir. Bir ıstılah olarak tevhîd; mutlak manâda Allah ın bir olduğunu bilmek, O ndan başka ilâh bulunmadığına, zât, sıfat ve fiillerinde eşi, benzeri ve dengi olmadığına inanmaktır. Bir başka ifadeyle tevhîd; Allah ın zâtını, düşünce ve anlayışta tasavvur edilebilen, vehim ve zihinlerde tahayyül olunabilen her şeyden tecrid ve tenzih etmektir. 12

Allah ın mutlak varlığını anlama bakımından böyle tarif edilen tevhîd, a- melî bakımdan ise ibadeti sadece Allah a has kılmak demektir. Şunu önemle belirtelim ki Allah ın birliğinden maksat, O nun sayı yönünden bir olması değildir. Çünkü sayı yönünden bir olmak sadece Allah a mahsus değildir ve bu anlamda ikincisi ve benzeri bulunmayan herhangi bir varlığa da birdir denebilir. Allah ın birliğinden esas maksat; O nun hiçbir sûretle benzerinin olmaması, sahip olduğu yüce, ezelî ve ebedî isim ve sıfatlarıyla hiçbirşeye benzememesi, benzeri veya zıddının bulunmaması, bir sayısı da dahil olmak üzere yaratılmış tüm vasıflardan, değişimden, yok olmadan, maddi anlamda herhangi bir sınırlama ve huduttan münezzeh olması, doğmamış ve doğurmamış olması, kısa ve özlü Kur an ifadesiyle hiçbir sûretle denginin bulunmamasıdır. (el-ihlâs, 112/4). Onun birliğini sayı yönünden anlamak Onu gerçek manâda ifade edemez. O, bütün birlerin kendisine muhtaç olduğu sayı üstü birdir. İşte kelâm ilmi, bu anlam ve çerçevede Allah ın birliği ve tüm sıfatlarından bahsettiği için ona tevhîd ilmi denmiş ve bu isimle eserler yazılmıştır. İslâmın ilk asırlarından itibaren tartışılmaya başlanan ve her biri Allah ın sıfatlarıyla doğrudan alakalı olan, başta Allah ın sıfatlarının keyfiyeti olmak üzere, kader, insan hürriyeti meselesi, büyük günah işleyen insanın (mürtekib-i kebîre) iman açısından durumu, iman-amel ilişkisi, iman-küfür konusu ve benzeri meselelerde tartışmalar oluyordu. Selef uleması bu konularda tartışmalara katılmış ve bunlar hakkındaki düşüncelerini kaleme aldıkları eserlerinde ifade etmişlerdir. İşte bu eserlere onlar tevhîd risâlesi ismini verirlerken bu tartışmaların yapıldığı ilme ise tevhîd ve sıfât ilmi denilmiştir. Bu çerçevede, konusu sadece Allah ın sıfatları olmak üzere yazılmış eselere örnek olmak üzere İbn Huzeyme (v. 311/923) nin Kitâbu t-tevhîd ve İsbâtu sıfâtı r-rab isimli eserini zikredebiliriz. Daha sonraki dönemlerde kelâm ilminin konularının gelişmeye ve genişlemeye başlayarak bütün itikadî meseleleri içine alması sonucunda kelâm ilminin bütün bu konularını ele alıp inceleyen eserlerden bir kısmına müellifler yine tevhîd kitabı adını vermişlerdir. Mâturîdiyye kelâm ekolünün fikir önderi ve imamı olan İmam Ebû Mansûr el-mâturîdî (ö. 333/944) nin önemli kelâm eserine Kitabu t-tevhîd adını vermesi buna açık bir örnektir. Usûlü d-dîn Usûl, asıl kelimesinin çoğuludur. Asıl kelimesi lügatte; kök, esas, temel, kaynak, başlangıç yeri, belli başlı, en mühim, en önemli, gerçek ve hakîkat, bir şeyin üzerine bina edildiği temel anlamına gelmektedir. Usûlü d-dîn ise, dinin aslını, esasını oluşturan, dinin amel, ahlâk gibi diğer unsurlarının kendisi üzerine bina edildiği temel, yani imana, itikada taalluk eden konulardır. Kelâm ilmi, dinin aslını oluşturan akîdeyi, temel inanç ilkelerini kendisine konu edindiği için bu isimle adlandırılmıştır. İslâm dininin hem itikada hem de amele taalluk eden hükümleri vardır. Dinin inanca taalluk eden hükümleri asıl, amele ilişkin yönünü ifade eden fıkıh ise fer î hükümler olarak ifade edilir. Onun için inanç konularıyla ilgili hükümlere ahkâm-ı asliyye, bundan bahseden ilme de Usûlü d-dîn denilmiştir. Çünkü iman hakîkati dinin temelidir. Dolayısıyla bu ilim sayesinde 13

Allah ın varlığı, birliği, nübüvvet müessesesinin hak oluşu, ceza ve mükâfat gününün vukû bulacağı ispat edilmedikçe İslâmın ne fıkhî meselelerinden ne de ahlâkî prensiplerinden bahsetmek mümkün değildir. İşte bu düşüncelerden hareketle kelâm alanında yazılmış eserlerin bir kısmına Usûlü d-dîn adı verilmiştir. Abdulkahir el-bağdâdî (ö. 429/1038) ile Ebu l-yusr Muhammed el-pezdevî (ö. 493/1099) nin Usûlü d-dîn isimli kelâm eserleri bunun birer örneğidirler. Ayrıca Ebu l-hasan el-eş arî (ö. 324/936) nin el-ibâne an usûli d-diyâne adlı eserinde de bu isme vurgu yapılmaktadır. Nazar ve İstidlal İlmi Eşya hakkında düşünme ve bu yolla, henüz bilgisine ulaşılamamış şeylerin bilgisine ulaşmak amacıyla zihinde önceden var olan bilgileri düzenlemek, bir araya getirmek ve böylece bir sonuca ulaşmak çabasına nazar ve istidlal denir. Kelâm ilmi, ele aldığı problemlerin çözümünde metot itibariyle tefekkürü, düşünmeyi ve akıl yürütmeyi esas aldığı için bu isimle adlandırılmıştır. Bundan dolayı kelâm ilmiyle ilgili eserlerde, nazar ve istidlalin temelini oluşturan, onun ilkelerini belirleyen bilgi problemi, bilgi edinme yolları ve bilginin kaynağı gibi konulara giriş mahiyetinde yer verilmiştir. İşte dinde ve dinî düşüncede bu kadar çok önemli olan aklî düşünceyi, nazar ve istidlâli önemseyerek kendisine metotlardan birisi olarak kabul eden kelâm ilmine haklı ve yerinde bir gerekçe ile nazar ve istidlal ilmi denilmiştir. Kelâm ilmi hakkında İslâm düşünce tarihi boyunca yapılan adlandırmaları ve anlamlarını değerlendiriniz. Kelâm İlmi Bu ilmin en çok ve yaygın olarak kullanılan ismi kelâmdır. İslâm dininin akâid esaslarını naklin yanında aklî delilleri de kullanarak açıklamaya çalışan bu ilme söz anlamına gelen kelâm ismi verilmesinin nedenleri hakkında şunlar söylenmektedir. 1. İslâm düşüncesinin ilk asrında Allah ın sıfatları meselesi anlaşılmaya çalışılırken bu çerçevede üzerinde en çok tartışma yapılan sıfat kelâm sıfatı olmuştur. Bu yüzden bu ilme kelâm ilmi denilmiştir. 2. Bu ilim, naklî ve aklî delillerle desteklenen kuvvetli kanıtlara dayanır. Onun için kalbe en fazla tesir yapan ve ona nüfuz eden ilim budur. Bundan dolayı yaralamak manasına gelen kelm kökünden türetilen kelâm sözü bu ilme ad olarak verilmiştir. 3. Bu ilim, dinin aslı olan itikadî meselelerin hakikatini araştırırken insana kelâm, yani söz söyleme, konuşma gücü verir. Nasıl ki mantık ilmi, felsefî konulara bir giriş teşkil ediyor ve insana daha doğru ve tutarlı söz söyleme kudreti vererek ele alınan meseleleri isbata güç kazandırıyorsa, kelâm da dinî konularda söz söyleme ve onları ispat etme kudreti kazandırır. Bir diğer ifadeyle kelâm ilminin takip ettiği akıl yürütme ve konuları delillendirme usûlü mantık ilmi ile benzerlik arz eder. Kaldı ki 14

mantık kelimesi Yunanca da logos yani söz anlamına gelir ki bunun Arapçadaki karşılığı kelâm dır. İşte bu ilim hem takip etmiş olduğu yöntemiyle mantık ilmine benzemesi hem de mantık kelimesinin kökeniyle de bir benzerliği bulunduğundan dolayı kelâm ilmi olarak adlandırılmıştır. 4. Öğrenilmesi ve öğretilmesi gereken bilgiler ilk defa sözle öğretilir ve öğrenilir. Dinî düşüncede, hakkında ilk önce söz edilmesi, yani konuşulması gereken ilim ise elbette itikad ilmidir. Onun için bu ilme kelâm ilmi denilmiştir. 5. Bu ilmin konuların dindeki yeri ve önemine binâen, onlar hakkında insanın aklına çok çeşitli sualler geldiğinden dolayı karşılıklı, çok ve dikkatli konuşmayı, yani kelâmı gerektirir. Çünkü karşıdaki insanın ikna edilmesi gerekir. Bundan dolayı bu ilme kelâm ilmi denilmiştir. 6. Bu ilimde kullanılan naklî ve aklî delillerin kuvvetinden dolayı, diğer ilimlere nazaran artık kelâm dediğin işte budur, diğerleri değil anlamında, bu ilmin konuları hakkında söylenen sözün, diğer sözleri kesip bitiren söz olduğu için kelâm ismi verilmiştir. 7. İlimlerin tedvin ve tasnif edildiği ilk dönemlerde herhangi bir konuya başlanırken el-kelâm fî keza-şu konudaki söz, görüş şeklinde başlık atılırdı. Her ilmin müştereken kullandığı bu usûlde yer alan kelâm ifadesi, hakkında başlık atılmaya, söz söylenmeye en layık konu itikattır, vurgusunu çağrıştırmak üzere, husûsen inançla ilgilenen ilme ad olarak verilmiştir. 8. İslâm düşüncesinin ilk mümessilleri olan Selef uleması itikadî konularda naklin muhtevası ile yetinir, aklî izah ve yorumlarda bulunmazlardı. Onlar bu konularda teslimiyetçi bir yol izlemeyi daha çok tercih ederlerdi. Fakat zamanla Müslümanlar, farklı yollar ve nedenlerle diğer din, kültür ve medeniyetlerin mensuplarıyla daha yoğun temasa geçtiler. İşte bu durum İslâm itikat düşüncesindeki bir metot değişikliğini zorunlu kıldı. Böylece Müslüman düşünürler, itikadî konularda Selef in aksine daha çok konuşmaya ve tartışmaya başlayınca bu ilme söz söyleme, sözü gerekli kılan ilim anlamında kelâm ilmi denildi. Bu ilme kelâm adının verilmesinin nedeni yukarıda zikredilenlerden sadece birisi olamaz. Öyle anlaşılmaktadır ki bunlardan birkaç tanesinin etkisi sonucunda bu ilme kelâm ismi verilmiştir. Ancak, bu ilme kelâm adının verilişinin en önemli ve etkili nedenini, Kur an ın, kelâmullah yani, Allah ın sözü, O nun kelâmı olduğu gerçeğinde aramak daha doğru olur. İlim olarak kelâmın konusu, İslâm dininin temel meselesi, gerçekleştirmek istediği ana hedefi sahih ve sağlam itikattır. İtikadın değişmez ve mutlak kaynağı ise şüphesiz ki Allah ın sözü, kelâmı olan Kur an dır. Dinin muhtevası açısından baktığımızda onun serapa bir iman meselesi, bundan dolayı da Kur an ın baştanbaşa, bütün detaylarıyla aslında ve özünde imandan, itikattan bahseden bir ilahî söz, ilahî kelâm olduğunu görür ve anlarız. Netice olarak, tevhîd dini olan İslâm ın kabul edilmesini istediği tevhîd inancının kaynağı kelâmullah, yani Allah kelâmı, sözü olan Kur an dır. Buradan hareketle, tevhîd inancı başta olmak üzere tüm iman ilkelerini konu edinen ilme kelâm demek daha doğrudur. Bir ilim olarak kelâm, kelâmullah ın ana meselesini kendine konu edindiği için, kelâm kavramı doğrudan 15

kelâmullah ifadesinden alınarak bu isimle adlandırılmış olmalıdır. Çünkü ilim olarak kelâm, kelâmullah ın savunusudur. Onun için ilmin bu isimle adlandırılmış olması daha doğru ve tercihe şâyandır. Kelâm ilminin tarife, konusu ve isimleri hakkında geniş bilgi için Bekir Topaloğlu nun Kelâm İlmi: Giriş kitabının Kelam İlminin Tarif, Mevzuu ve Gayesi bölümünü inceleyiniz. Kelâm ilmine bu ismin verilmesinin sebeplerini tartışınız. KELÂM VE DİĞER İLİMLER Kelâm ilminin diğer ilimlerle ilişkisini; diğer İslâmî ilimler, felsefe, tabiat ilimleri ve sosyal-beşerî ilimler olmak üzere dört ayrı başlık altında mek doğru olur. Kelâm ve Diğer İslâmî İlimler Din, iman ve amelden, yani pratik hayatta gerçekleştirdiğimiz eylemlerden müteşekkildir. Bu bakımdan din, evvelemirde ve başlangıçta hiç süphesiz i- man ilkeleri üzerine oturur. Ancak ondan sonra fiilî hayat bir anlam ve değer kazanır. İnanç olmadan hayatı anlamlandırmak mümkün değildir. Dinin inanç alanıyla ilgilenen ilim dalı kelâm olduğu için o, amelî hayatla doğrudan ilgilenen fıkıh başta olmak üzere diğer tüm islâmî ilimlerin temelini oluşturur. Kelâm ilmi, dinî ilimlerin esas ve dayanağı konumundadır. Çünkü onun konusu olan iman esasları sahih ve sağlam bir şekilde ortaya konmadan bunlar üzerine inşâ edilebilecek bir fıkıh, tefsir, hadîs ve benzeri ilimlerden bahsolunamaz. Fıkhın konusu olan ibadet ve muamelat, dinî bir düşünce bağlamında ele alındığına göre her şeyden önce dinin ne demek olduğu, imanın mahiyeti ve mutlak varlık olarak Allah ın varlığı ve birliğinin ispat olunması, sonra ona ibadetin niçin ve neden yapılması gereğinin ortaya konması gerekir. Allah ın yaratıkları arasındaki ilişkiyi belirleyen muamelat ilkelerinden bahsolunabilmesi de buna bağlıdır. Sonra, ibadet ve muamelattan ibaret olan bu hayatın sonunda ebedî bir mükâfat ve ceza yurdunun, yani âhiretin varlığı ve var olması gerekliliği ispat edilmeli ki ilkeli ve düzenli bir hayat yaşanabilsin. Aynı şekilde, Kur an ın yorumunu, onun anlaşılmasını kendisine konu e- dinen tefsir ilminin varlığı da öncelikle vahiy eseri olan ilahî Kitab ın bilgisini alan ve tebliğ eden peygamberin ve peygamberlik müessesesinin ispat edilmesine bağlıdır. Bütün bu konular, yani nübüvvet müessesesi ile ona bağlı olarak kitap ve melek inancı kelâm ilminin ana konularından bir kısmını oluşturmaktadır. Hadîs ilminin varlığı da bu anlamda yine doğrudan doğruya nübüvvetin ispatıyla alakalıdır. Bir peygamber olmadan ıstılahî anlamda hadîs ten bahsedilemeyeceğine göre, nübüvvet meselesini ana konularından birisi olarak ele alan Kelam ilmi hadîs ilminin de temelini oluşturur. 16