Babür (Namengan, 1483 - Kabil, 1530)



Benzer belgeler
ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali

BENDEN SELAM OLSUN BOLU BEYİ'NE

Edirne Camileri - Eski Cami. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Iğdır Sevdası. yıp olarak acı bir gerçeklik halinde karşımıza dikilmiştir.

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Betül Erdoğan.

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ

BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

Ünite 01: Arapçada Kelime ve Cümle Çeşitleri

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ PDF

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Parlar saçların güneşin rengini bana taşıyarak diye yazıvermişim birden.

KİTABİYAT. Mevlānā Celāleddin-i Rumî, Mesnevî 1-2/3-4/5-6, Nazmen Tercüme: Ahmet Metin Şahin, Kaynak Yayınları, İstanbul 2006.

HAZRET-İ ALİ DESTANI BİRİNCİ BÖLÜM

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Çileler sıkıntı yoldaşın oldu Ömrüne her zaman kahırlar doldu Henüz açan gülün çok çabuk soldu Dört mevsim bitmeyen kış mıydın anne

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

Emine Aydın. Resimleyen: Sevgi İçigen. yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi

PROF. DR. MESERRET DĐRĐÖZ

Şiir Anadan Örnekler. Köyden ayrılalı nice yıl oldu Yıkıldı evimiz selinen doldu Hani bacı kardeş nerede kaldı özlüyorum ben seni güzel Alvar

Doğukan Türkekul Akgün TURK Seda Uyanık. Tarih: Başlık: Budapeşte Gezi Notlarım. Budapeşte Gezi Notlarım

ÖZBEKİSTAN MAYIS 2018

Hayatta gerek yaşayarak,gerek duyarak veya görerek,hiç kimse yoktur ki,etti de bulmadı,desin ve de denilsin.

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

II. TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRENCİ SEMPOZYUMU SEMPOZYUM PROGRAMI. 22 Mayıs 2014 PERŞEMBE. 09:30-10:00 Açılış ve Protokol Konuşmaları

Iğdır Sevdası AVUKAT SEVDA DOĞAN

-gi de ra yak- se ve bi lir sin... Öl mek öz gür lü ğü de ya şa mak öz gür lü ğü de önem li dir. Be yoğ lu nda ge zer sin... Şöy le di yor du ken di

A2 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - I

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Peri Kızıyla Çoban Hikâyesi, Orhan Seyfi Orhon, 1919, (Şiirler 1970)

AKDENİZ İN KUCAĞINDAKİ TARİH ;MAMURE Kapıdaki gişeye yaklaşıp kaleye girmek için ücret ödemek istedim. O sırada gişede oturan hanım görevlinin

İSTİKLÂL MARŞI'MIZ. Her milletin bir milli marşı var fakat bizimkisi ayrı. Bizimkisi İstiklal Marşıdır, başka yazılamaz gayrı.

Bilmeceli-Bulmacalı-Oyunlu. Namaz Kitabım. Bilal Yorulmaz

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi

Es-Seyyid Eş-Şeyh Abdülkadir El Abri Hazretleri

IX. HAFTA HİN 412 KLASİK SANSKRİT EDEBİYATINDAN SEÇMELER

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

SURUÇ İLÇEMİZ. Suruç Meydanı

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

SEL FELAKETİNE YÖNELİK ACİL YARDIM PROJESİ-AFGANİSTAN

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

ÖZGEÇMİŞ. Yasemin ERTEK MORKOÇ

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

YAHYA KEMAL BEYATLI ( )

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

KIRGIZ MİLLETİNE AİT <KIRKKIZ> EFSANESİ

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?

Insanı başa taç yaptım. Ne eğildim, ne de saptım. Acılardan ilaç yaptım. Aşık Şahturna Hayatı ve Şiirleri

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER

1) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yapılmamıştır?

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

( Mesnevi den 8 şirli) r H i k â y ele

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

Kahraman Kit ve Akıllı Can. Technical Assistance for Promoting Registered Employment. Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü

Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

YAPACAĞIMIZ SANAT ETKİNLİKLERİ

03-05 Ekim / October Yrd. Doç. Dr. Mehmet YAZICI

ORTA HAZIRLIK TÜRKÇE ORTAK SINAVI Açıklamalar GRADE. (20 Aralık 2015, Pazar)

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

25. Aşağıdaki deyimlerle anlamca üçlü bir grup oluşturulduğunda hangisi dışta kalır? A) eli bol B) eli açık C) eli geniş D) eli kulağında

Get to know Hodja Dehhânî Through Other Poet s Poems:

Hayatı ve Çalışmaları

Yayın no: 110 ÇOCUKLAR İÇİN OSMANLI TARİHİ-2

Balım Sultan. Kendisinden önceki ve sonraki Postnişin'ler sırası ile ; YUSUF BALA BABA EFENDİ MAHMUT BABA EFENDİ İSKENDER BABA EFENDİ

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

DESTANLAR VE MASALLAR. Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE. Masal. KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon

Tanrı nın Güçlü Adamı

2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1

Yayın no: 133 ÇANAKKALE SAVAŞI. Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi editörü: Özkan Öze Dizi editörü: Prof. Dr. Salim Aydüz

1 İSMAİL GASPIRALI HER YIL BİR BÜYÜK TÜRK BİLGİ ŞÖLENLERİ. Mehmet Saray

Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar]

Asya Hun Devleti (Büyük Hun Devleti) Orta Asya da bilinen ilk teşkilatlı Türk devleti Hunlar tarafından kurulmuştur. Hunların ilk oturdukları yer

Tarihi Siyesepol Köprüsü nün altı 38 YEDİKITA EYLÜL 2014

Mevlânâ dan Bilgelik Katreleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

ORTA ASYA (ANONİM) KURAN TERCÜMESİ ÜZERİNDE ÖZBEKİSTAN DA YAPILMIŞ BİR İNCELEME. ТУРКИЙ ТAФСИР (XII-XII acp) *

o ( ) (1 CİN ALİ'NİN HiKAYE KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Öğ. Rasim KAYGUSUZ

Transkript:

Babür (Namengan, 1483 - Kabil, 1530) Turan ve Türkistan'da yetişen en büyük imparatorların başında dünya devletini kuran Oğuz-han'ı sayarsak, ondan sonra da Cengiz Han ve Timur'u saymamız gerekir. Babür Şah da bu büyük ataları Cengiz Han ve Emir Timur gibi dünyaca meşhur bir şahsiyettir. Babür, Türkistan'daki Ti-murluların sonuncusu olarak iki yüz adamı ile yurdundan çıkıp Hindistan'da Babürlüler devletini kurmuştur. Bu devlet 1526-1858 yılları arasında üç yüz yıldan fzala yaşamıştır. Babürlüler, Türk-İslam devletçiliği ve kültürünü Hindistan'a götürmüşlerdir. Babür'ün diğer büyük cihangirlerden farkı ondaki şairlik ve âlimlik kabiliyetidir. Dünyada bu özelliklere sahip tek devlet adamı olarak Babür'ü gösterebiliriz, Babür'ün doğum yeri, edebiyat ve tarih kay naklarının bazılarında Fergana, bazılarında Andican, bazılarında ise, Namengan'ın Ahsi ilçesi gös terilmiş ve bu konuyla ilgili olarak çeşitli fikirler ortaya atılmıştır. Ben, Prof. Dr. Yahya Gulamov ve onun öğrencisi tarihçi Yolçi Kasımov'unn ileri sür dükleri, Babür'ün Ahsi'de doğduğu fikrine ka tılıyorum. 2 Şubat 1483'te doğan Zahiriddin Muhammed, ne Babürnâme'de ve ne de herhangi bir eserinde doğum yeri ile ilgili hiçbir bilgi vermemiştir.tarihi bilgilere dayanarak, Babür'ün doğum yeri hakkında şunları söyleyebiliriz; o de virde Fergana'nın hakimi 1 Babür'ün babası Ömer Şeyh Mirza başkent de Ahsi'ydi. Babür, babasının Ahsi angının yanına kurulan köşkten uçuruma dü şerek öldüğünü "Babürnâme"de belirtmektedir. "Ahsi'yi Ömer Şeyh Mirza başkent yapmıştı. " 2 "Bu ta rihte (Hicri 899, Miladi 1493) Ramazan ayının dör düncü günü Ömer Şeyh Mirza uçurumdan güvercin ve güvercinhane ile uçup, şahin oldu. Otuz dokuz yaş larında idi. " 3 "Ömer Şeyh Mirza'nın başına bu olay gel diğinde ben Andican'da Çahar Bağ'da idim. Bu haber Ramazan ayının beşinci günü Andican'a ulaştı."^ "Gelip arığa düştüm. " 5 Bu bilgiler "Babürnâme"den alınmıştır. Babür yine kendi eserinde şunları yazmaktadır; "Tarih sekiz yüz doksan dokuzda Fergana 'da 12 yaşında padişah oldum." 6 Babür'ün verdiği bu tarih miladi 1494'tür. Bu devirde Ömer Şeyh'in düşmanları Fergana'ya (Taşkent de ona bağlı idi) sık sık hücum ettikleri için, Babür başkenti daha sonra Andican'a taşıdı; bu olaydan önce, Ahsi ablukaya alındığında bir çok saray görevlisi de Ahsi'den Andican'a geldi. Bu olay Babürnâme'de; "Ahsi'den Mirza'nın (Ömer Şeyh'in) anası Sultan Begim, Cihangir Mirza, saray erkanı ve beyler Andican'a geldiler" 7 şeklinde anlatılmaktadır. Babür'ün doğum yeri ve tarihi konusunda çalışan filoloji âlimi Prof.Dr. Batır Valihocayev bu konu hakkında şunları yazmıştır; "Muhammed Zahiriddin Babür, 1483 yılında Fergana hakimi Timurîzâde Ömer Şeyh Mirza ailesinde, Ahsi'de dünyaya gelmiştir. Ömer Şeyh, Maveraünnehr hakimi Ebu Said Mirza'nın oğlu olup, 1455 yılında Semerkant'ta doğmuş ve 1494 yılında elim bir kaza sonucu Ahsi'de vefat etmiştir. Babür ilk olarak Ahsi 'de eğitim görmüş ve daha sonra da Andican'a gelerek buradaki bir çok âlimden ders almıştır. 1494 yılında babası öldüğü zaman o da Andican'daydı." Babür eserinde bu olayı şöyle anlatır; 'Ömer Şeyh Mirza'nın başına bu olay geldiğinde ben de Andican 'daydım. ' 8 Demek ki, Ahsi o devirde Fergana hakiminin bulunduğu başkent olup, Ömer Şeyh, onun ailesi ve devlet erkanı burada yaşamıştır. Babür'ün belirttiğine göre; 'Ömer Şeyh Mirza Ahsi'yi başkent yapmıştı.' O devirde Fergana vilayeti (bölgesi), Andican, Oş, Margilan, Isfara, Hokand, Kazan, Ahsi gibi şehir ve kasabalardan ibaret olup, bunların en büyüğü Andican idi. " 9 Prof. Valihocayev kendi fikirlerini belirli bir temele dayanarak ispat etmektedir. "Babür Andican'da doğmuştur" şeklindeki fikri ileri sürenler ise, hiçbir tarihi bilgiye dayanmamaktadır. Babür'ün kendisi de doğum yeri hakkında hiçbir şey yazmamıştır. Biz Babür'ün Ahsi'de doğmuş olduğu fikrini vereceğimiz başka bilgilerle de desteklemek istiyoruz. Çünkü, Babür'ün doğum yerinin bir çok kitapta farklı şekillerde yer alması, bu konu üzerinde ciddiyetle durularak kesin bilgilere ulaşmayı gerekli kılmaktadır. Babür, ünlü eseri Ba- 1 Hakim: Orta Asya hanlıkları döneminde belirli bir bölgenin yöneticisi. 2 Muhammed Zahiriddin Babür, Eserler, Babürnâme, 2. cilt, Taşkent, 1965,13-14. s. 3 Age.,16.s. 4 Age.,28.s. 5 Age.,29.s. 6 Age., 9. s, 7 Age., 31. s. 8 Babürnâme, Taşkent: Öz. SSR FA Neşriyatı, 1960,71. s. 9 Batır Valihocayev; Özbek Edebiyatı Tarihi, 3. Cilt, Taşkent: Fen Neşriyatı, 1978,44-45. s.

bürnâme'de "Andican'da Çarbağ'daydım" demektedir. Demek ki, Babür "Çarbağ" (Ceharbağ)da yani, yazlık köşkte bulunmaktaydı. Başkent Ahsi'de olan Ömer Şeyh Mirza'nm yazlık köşkleri başka şehirlerde olduğu gibi Andican'da da vardır. Bu delillerin hepsi, Ahsi'nin Ömer Şeyh'in devletinin başkenti olduğu ve padişahın oğlunun da başkentte bulunduğu fikrini desteklemektedir. Zaten, Zahiriddin kışın doğmuştur, yani Andican'da "Çeharbağ"ın Ömer Şeyh'in sarayının yazlık yeri olduğunu hatırlarsak, padişahın hamile karısının oğlunu kış mevsiminde yazlıkta doğurmayacağı, emin ve her türlü şartın hazır olduğu Ahsi'de doğurmuş olacağı akla daha yatkındır. Ben özellikle bu deliller üzerinde durdum. Çünkü, günümüze kadar Babür'ün doğum yeri hakkında kesin bir şeyler yazılmadı, yazılanlar da tarihi bilgilere bir zıtlık teşkil etmekteydi. Bu antoloji bütün Türk kardeşlerimiz ve dünya tarafından okunacak bir eser olduğu için, mümkün olduğu kadar eserin doğru tarihi bilgilere dayanılarak hazırlanması gerekir. Babür, "babr" kökünden türemiş bir kelime olup, "arslan" manasındadır. Zahiriddin, babası Ömer Şeyh gibi güçlü kuvvetli olduğu için ona aslan gibi güçlü anlamında olan Babür ismi verilmiştir. O, bir yumrukta bir atın belini kırabilecek, at ile giderken bir buzağıyı yerden kapıp götürebilecek kuvvete sahipti. Zahiriddin, bütün Ti-murlu şehzadeleri gibi padişahlara özgü bir terbiye ve eğitim almış, neticede şair, âlim, tarihçi ve büyük bir hükümdar olarak yetişmiştir. Babası Ömer Şeyh Mirza, Timur'un torununun torunudur. Annesi Kutluğ Nigar Hanım (Ölümü: Hicri 911), Taşkent hakimi Yunus Han'ın kızıdır. Babür, eseri "Babürname"de babası Ömer Şeyh Mirza'nm hayatı hakkında şunları yazmıştır: "O, Sultan Ebu Said Mirza'nın dördüncü oğluydu; Ebu Said ise, Sultan Muhamnıed Mirza'nın oğluydu; Mu-hammed Mirza'nın babası Miran Şah olup, o Timur'un üçüncü oğluydu. Ömer Şeyh önce Kabil'de daha sonra ise Fergana'da padişahlık yapmıştır. O, Hanefi mezhebinden itikatlı bir kişiydi, beş vakit namazını hiçbir zaman bırakmazdı. Hazreti Hoca İbadullah'a bağlılığı vardı, onun sohbetleriyle bir çok defa şereflenmişti. Hoca İbadullah, ondan oğlum diye bahsetmekteydi. Ömer Şeyh okumuş biri olup, şiiri çok sevmekle birlikte kendisi pek yazmazdı. Kısa boylu, güçlü bir kişiydi yarışlarda bir çok defa yiğitleri geçmişti. Çok kuvvetli bir yumruğu vardı ve onun yumruğundan yıkılmayacak yiğit yoktu. Ömer Şeyh Mirza üç büyük savaş yapmış, ikisinde galip gelmiş, birinde ise mağlup olmuştur. O çok âdil Ur ki- şiydi. Bir defasında Çin'den gelen bir kervanı Andican yakınındaki dağda kar basmış ve bin çadırlı kervandan sadece iki kişi kurtulmuştu. Ömer Şeyh Mirza, kervandan kalan malı iki yıl muhafaza etmiş ve daha sonra malların sahiplerini buldurarak, mallarını onlara teslim etmişti. Yine, ikinci savaşında Özbek hanını Ars boyunda yenip, onu esir almıştı. Daha sonra esirleri mallarıyla birlikte serbest bırakmış ve onların hiçbir malını kendisine almamıştı. " ı0 Bu faziletlerin babadan oğula geçmiş olduğunu düşünerek, Ömer Şeyh Mirza'nın bu özelliklerini burada saymayı uygun bulduk. Babür'ün eserinde belirttiği gibi, Ömer Şeyh Mirza'nm (farklı hanımlardan doğan) üç erkek, beş kız olmak üzere, sekiz çocuğu vardı. Erkek çocukların en büyüğü Muhammed Zahiriddin Babür'dür Babür'den dört yaş küçük olan Nasır Mirza'dır. Onun annesi ise Andicanlı idi. Kızların en büyüğü, Babür'den beş yaş büyük olan Hanzade Begim'dir. Hanzade Begim, Şeybanî Han ile evlenmiş ve ondan bir erkek çocuk doğurmuştur. Mehriban Begim, Babür'den iki yaş büyük, Şeh-riban Banu ise Babür'den sekiz yaş küçüktür. Babür, Yadgar Sultan Begim ve Rukiye Sultan Begim adlı kız kardeşlerinin olduğunu ve onların Şeybanî Han tarafından erkeklerle evlendiklerini ve aynı zamanda kendi annesinin babasının Yunus Han olduğunu, Yunus Han'ın ise Cengiz Han'ın ikinci oğlu Çağatay neslinden olduğunu Ba-bürname'de yazmaktadır. 11 Babür, 1494 yılında Fergana'da tahta oturmasından sonra ona karşı bir çok suikast düzenlenmiştir. Fakat o, hakimiyetini sağlamlaştırmış ve 1497 yılında Semerkant'ı ele geçirmiştir. O yıllarda Babür'ün hastalığa yakalanmasından faydalanan Uzun Hasan, Andican'ı ele geçirmiştir (Babür, babası ölünce başkenti Ahsi'den Andican'a taşımıştı). Babür, Semerkant'tan çıkmış ve An-dican'ı da alamamıştır. 1500 yılında Semerkant'tan Şeybanileri kovarak şehri ikinci defa ele geçirmiştir. Şeybani Han, Semerkant'ı beş ay kuşatma altında tutarak Babür'ü buradan çıkmak zorunda bırakmıştır. Şeybani Han 1503 yılında Andican'ı da ele geçirmiş ve Babür buradan da çıkmak zorunda kalmıştır. Babür, 1504 yılında Hisar'a gitmiş ve oradan Kabil'e geçerek orayı ele geçirmiştir. Gülbeden Begim'in "Hümayunname"de yazdığına göre; Babür yurttan çıktığında onun yanında sadece iki yüz adamı var. Babür büyük bir devlet adamı olarak, Kabil'den başlayıp kurulacak olan Babürlüler saltanatının temelini atmıştır. Babür, 1508 yılında padişahlığını ilan ederek 1510 yılında Semerkant'ın lobabürnâme, Taşkent: Öz. SSR FA Neşriyatı, 1960,16-17. s. 11 Muhammed Zahiriddin Babür, Eserler, Babürnâme, 2. cilt, Taşkent, 1965,18-20. s.

üstüne tekrar yürüyerek (o devirde Muhammed Şeybani Han ölmüştü) Semerkant'ı ele geçirmiştir. Fakat, Babür'ün Şiilere uygun işler yapması ve Şii İranlılar ile sıkı ilişkileri, etrafında kendisine karşı olanları güçlendirmiştir. Ubeydullah Sultan (meşhur tasavvuf şairi Kul Ubeydi) ile 1512 yılında yaptığı savaşta yenilmiş ve aynı yıl tekrar Kabil'e dönmüştür. Kabil'de 1504-1526 yıllarında Babür, sonra oğlu Kamran Mirza hükümdarlık yapmıştır. Babür, 1522 yılında Kandehar'ı ele geçirmiştir. 1526 yılında Hindistan'a yaptığı hücumda, Delhi yakınlarındaki Panipat savaşında oniki bin askeriyle, yüz bin askeri ve iki bin fili olan Hint hükümdarı İbrahim Ladi'yi yenmiştir. Babür, bu zaferiyle Babürlüler İmparatorluğu'nu kurmuştur. Bu imparatorluk 1858 yılına kadar yaşamıştır. Timur ve oğullarının saltanatının 1370'te başladığı kabul edilirse, Babürlüler bunu devam ettirerek saltanatı beş yüz yıl yaşatmıştır. Babür, 1530 yılının Aralık ayında vefat eder. O, vasiyet ettiği gibi, Kabil'de defnedilmiştir. Kabri bugün de Kabil'de Babür bağındadır. Babür'ün kurduğu devletin Hindistan için önemi hakkında tarihçiler bir çok eser ortaya koymuşlardır. CNerü, Babür ve onun oğullarına büyük bir önem vermektedir. Biz bunları ayrıntılı olarak tekrar etmeden şunları belirtmek istiyoruz; Babür Şah'm etkisiyle Müslümanlık ve Türk medeniyeti Hindistan'a yayılmıştır. Daha eski tarihlerde Buda dini Türkistan'dan Hindistan'a yayılmış ve burada güçlenmiştir. Türk-îslam medeniyeti ve mimarisi de Babürlülerin etkisiyle Hindistan'a yayılarak günümüze kadar yaşamış ve yaşamaya devam etmektedir. Babür'ün ordusu ile gelenler bu ülkede Urdu dilinin temelini attılar ve bugünkü Pakistan devleti, beş yüz yıllık Timur ve oğulları ile Babürlüler imparatorluğunun, medeniyetinin devamı olarak yaşamaktadır. Babür'den büyük bir edebi ve tarihi miras kalmıştır. Onun "Babürname" adlı eseri bütün dünya tarafından tanınmaktadır. Babür'ün 1525 yılından ömrünün sonuna kadar yazdığı bu eser, tarihi ve medeni bakımdan Türk dünyasının en önemli eserlerinden biridir. O, şiirlerini iki divanda toplamıştır. Araştırmacıların belirttiğine göre, birinci divanını 1519 yılında Kabil'de hazırlamış, ikinci divanını ise 1528-1529 yılında Hindistan'da kitap haline getirmiştir. Günümüzde Babür'ün gazel, rubai, kıta, ferd, tuyuğ ve mesnevilerden oluşan 364 şiiri mevcuttur. Bunlar içinde 114 gazel ve 201 rubai büyük bir çoğunluk oluşturmaktadır. Babür, hukukla ilgili "Mübeyyin" adlı eserini 1521 yılında hazırlamıştır. Aruz veznine ait "Mu- fassal" adlı eseri (1523-1525)de Ali Şir Nevaî'nin "Mizân'ül-Evzân" adlı eseri gibi büyük bir değere sahiptir. Babür bu eserinde aruzun yirmi bir bah-rindeki (kalıbındaki) beş yüz otuz yedi vezni hakkında fikirler yürütmüştür. Paris'te muhafaza edilmekte olan bu eser önce M. Fuat Köprülü, Rıza Nur daha sonra da 196O'lı yıllarda V.İ.Aslanov, A.M. Şçerbak, M.Hamrayev, İ.Stebleva gibi bilim adamları bu eser hakkında makaleler yazmışlardır. Uygur bilim adamı M.Hamrayev, 1969 yılında Al-maata'da bu eserin özetini daha sonra Özbek bilim adamı Saidbek Hasanov eserin faksimile nüshasını, izahlar ve transliterasyonunu neşretti. Babür'ün başka bir eseri de Timur ve oğullarının piri, meşhur Türkistan sufisi Hoca Ahrar Veli'nin Farsça yazdığı "Validiyye" adlı eserinin Özbek Türkçesi'ne tercümesi ve başına yazdığı manzum kısımlardır. Bu eseri, Rus şarkiyatçısı A. Samayloviç (Petersburg-1917) ve Şefika Yarkın (Kabil-1983) neşretmişlerdir. Saidbek Hasanov, 1991 yılında bu iki neşri esas alarak eseri yeniden yayıma hazırlar ve yayımlar (Taşkent: Yazuvçı Neşriyatı). Babür'ün günümüzde pek bilinmeyen eserlerinden birini yine Saidbek Hasanov yayıma hazırlamıştır. "Kitâbü's-Salat" (Namaz Kitabı) adlı bu eser, 1993 yılında Abdulla Kadiri Halk Mirası Neş-riyatı'nda yayımlandı. Babür'ün mesnevi tarzında yazdığı bu dini eserde namaz ve şartları hakkında bilgiler bulunmaktadır. Babür'ün eserleri onun yaşadığı devirde de oldukça yaygın olarak bilinmekteydi. Divanları ve diğer eserlerinin yayımlandığı dergi ve antolojiler bunun en iyi kanıtıdır. "Babürname" Babür'ün bütün dünya tarafından tanınmasına sebep olan eserdir. Bu eser 1586 yılında Farsça'ya tercüme edildi. Babürname'yi 1705'te Vitsen Flemenkçe'ye, 1826'da Leyden ve Erskin İngilizce'ye, 1828'de Kay-zer Almanca'ya, 1871'de P.Kurteyl Fransızca'ya tercüme etmişlerdir. Babürname ayrıca Pantusov, Pol-yakov ve Vyatkin tarafından Rusça'ya tercüme edilmiştir. İlminskiy ise, Babürname'yi 1857 yılında Kazan'da neşretmiştir. Babür'ün eserleri üzerine Sovyet devrinde Özbekistan'da oldukça fazla araştırma yapılmıştır. Bu çalışmalar önceleri Fıtrat tarafından "Özbek Edebiyatı Tarihi Hrestomatiyası" (Taşkent, 1945), "Özbek Poeziyasımng Antologiyası" (Taşkent, 1948) gibi bazı serilerde yayımlandı. Babür'ün eserleri daha sonraları müstakil kitaplar halinde yayımlandı. 1960 yılında ise bütün eserleri tam metin izahlar ve indeksleri ile yayımlandı. 1965 yılında Babür'ün eserleri üç ciltlik bir seri halinde "Eserler"

adıyla Taşkent'te yayımlandı. Babür'ün eserlerinin Rusça tercümesi bir çok defa yayımlanmıştır. Babürname'nin son yıllardaki neşri 1989 yılında "Yulduzça" neşriyatı tarafından yapılmıştır. Babür'ün hayatı ve eserleri ders kitaplarına da alınarak lise ve yüksek okullarda okutulmaktadır. Pirimkul Ka-dirov'un "Yulduzlu Tünler" ve "Evladlar Davanı" adlı romanları Babür ve Babürlüler tarihine tahsis edilmiştir. Bunun yanında, Aybek, B. Baykabilov, H.Sultanov ve Koldaş Mirza'nın Babür'ün hayatına ait destan ve kıssaları mevcuttur. Babür'ün "Hattı Bâbürî" adlı eseri de yayımlanmıştır. Bu eserlerden başka Babür'ün müzikle ilgili "Musikî" ve askerliğe ait "Harb İşi" adlı eserlerinin varlığı biliniyor olmasına rağmen, bu eserler günümüze kadar bulunamamıştır. Babür'ün eserlerinin bu kadar yaygın olarak biliniyor olması ve onun büyük bir sanatkâr şair olarak şöhret kazanması sebebiyle, bir burada şairliği ve tarihçiliği üzerinde daha çok durmayı uygun gördük. Bunlarla beraber Babür'ün "Ba-bürnâme" adlı eseriyle 16. yüz yıl Türkistan nesrini yarattığını, bu eserin Çağatay Edebiyatı nesrinin en güzel örneklerinden biri ve aynı zamanda Türk dünyası nesrinin de değerli eserlerinden biri olduğunu özellikle belirtmek istiyoruz. Biz, Babür'ün şiirlerinin aşağıda verdiğimiz örneklerini "Eserler" (Taşkent, 1965) adlı üç ciltlik serinin I. Cildindeki "Divan"dan (40-176) ve aynı serinin II. Cildindeki "Babürnâme"den (9-14) seçtik. GAZELLER Hoş ol kim yârdın qat' eyleben terk-i diyar itse Cehân kizmek ile bî-qaydlıgnı ihtiyar itse Anın dik bolsa kim asla tef âvüt bolmasa peyda Eğer bu dehr-i dûn hâr eylese ger i'tibâr itse Cef âdur cânga bolmaglıg muqayyed âlem ehliga Hoş ol âzâde kim ilnift arasıdın İcenâr itse Kişinin cânıga düşman belâdur başıga bu il Eğer başın tuf eyl eylep ve ger canın nisâr itse Diyar u yârdın Bâbür cefâ vü cebr köp kördi Hoş ol kim yârdın qat' eyleben terk-i diyar itse Vatandan kopup diyarı terk etmek, Dünyayı gezmek ile kayıtsızlığı seçmek hoştur. Öyle olsa ki asla farklılık olmasa, Bu alçak dünya hor gördüklerine de itibar etse. ' Âlem ehline mukayyet olmak cana cefadır, Elin arasından çıksa, o hoş kurtuluştur. Bu el-alem kişinin canına düşman, başına beladır, Eğer başını küçültüp canını dağıtacaksa. Diyar ve vatandan Babür çok eziyet ve sıkıntı gördü, Vatandankopup diyarı terk ederse hoştur. Özni könül îş ile tutmaq kirek Bizni unutqannı unutmaq kirek îş u tarâb gülbüniga suv birip Gussa nihalini qurutmaq kirek Her nimege gam yime gam köp turur îş bile özni avutmaq kirek Tîre durur zühd demidin könül Işq otı birle yarutmaq kirek Çjoyma meşaqqat ara Bâbür könül Özni feragat bile tutmaq kirek Cânımdm özge yâr-ı vef âdâr tapmadım Könlümdin özge mahrem-i esrar tapmadım Canım dik özge canı dil-ef gâr körmedim Könlüm kibi könülni giriftar tapmadım Gönül, özü içkiyle tutmak gerek, Bizi unutanı unutmak gerek. İçkive neşe çiçeğine su verip Sıkıntı fidanını kurutmak gerek. Her şeye üzülme, üzüntü çoktur, İçkiyle özü avutmak gerek. Gönül zühd nefesinden dolayı karanlıktır, Aşk ateşiyle aydınlatmak gerek. Gönül, Babür 'ü meşakkatte bırakma! Feragat ile özü tutmak gerek. Canımdan başka vefalı yâr bulamadım, Gönlümden başka sırların sırrını bulamadım. Canım gibi başka canı gönlü yaralı görmedim, Gönlüm gibi gönlü, tutkun görmedim.

Ösrük közige taqı könül boldı mübtelâ Hergiz bu tilbeni yana hûş-yâr tapmadım Nâçar f urqati bile hûy itmişem nitey Çün vaslıga özümni sezâvâr tapmadım Barı baray işigige bu nevbet ey könül Nice ki barıp işigige bar tapmadım Bâbür özinni örgete kör yârsız ki min Istep cehânnı munça qılıp yâr tapmadım Hazân yaprağı yanlıg gül yüzün hecride sargardım Körüp rahm eylegil ey lâle-rûh bu çihre-i zerdim Sin ey gül qoymadın serkeşliginni serv dik hergiz Ayagınga tüşüp berg-i hazân dik munça yalbardım Letafet gülşenide gül kibi sin sebz-i hurrem qal Min er çi dehr bağıdın hazân yaprağı dik bardım Hazân dik kan yaşım sarig yüzimdin il teneffürde Bahar rengi bi-hamdi'llâh ulusdm özrü qutqardım Ni tâli'dür mana kim ahter-i bahtım tapılmaydı Felek evrâqıra her nice kim defterdin ahtardım Ulusnm ta'n u ta'rîfi mana Bâbür berâberdür Bu âlemde özümni çün yaman yahşıdm ötkerdim Kildi ol vakt ki başımnı alıp kitgey men Âlem içre ayağım yitgeniçe yitgey men İsterem özni azîz ilge körünmesliktin Nice özümni ulus közide hâr itgey men Halq yüz cevr ile işler buyurur kâş ilnift Ni yüzin körge min ü ni sözin işitgey min Her sarı barsa bu divâne könül ayb itme Öyle divâne imes kim anı birkitgey men Dime Bâbürge niter sin baş alıp kitmekni Tanrının hâstı mundaq ise min nitgey min Cemâlin vasfını ey ay nice ildin işitgey min Ni kün bolgay visâlifiga mini dil-haste itgey min Terahhum yüzidin yüzünni körmekke buyurgay sin Hoş ol kim ârızıfmı körge min sözün işitgey min îtindür min saçın zencîrini boynumga muhkem qıl Ki vâdî-yi firâqın içre qorqar min ki yitgey min Terahhum qılmasan yâ baqmay istiğna bile ötsen Tazarrû' qılga min yâ yıglagay min özge nitgey min Sarhoş gözüne de gönül müptela oldu, Asla bu deliyi yeniden akıllı bulmadım. Çaresiz ayrılığı bile hoş etmişim, n 'olur, Çünkü kavuşmana kendimi uygun bulmadım. Ey gönül, bari bu sefer kapısına varayım, Nasıl varayım kapısına ki izin bulmadım. Babür, yarsızlığı kendine öğretedur, Ben arayıp dünyayı bu kadar gelip yar bulmadım. Hazan yaprağı gibi, gül yüzünden uzakta sarardım, Ey lâle yanaklı, bu sarı yüzümü görüp acı! Seneygül, inatçılığını, selvi gibi asla bırakmadın, Sonbahar yaprağı gibi ayağına düşüp öyle yalvardım. Letafet bahçesinde sen, gül gibi taze ve şen kal, Gerçi ben dünya bahçesinde hazan yaprağı gibi gittim. Hazan gibi kan yaşım ve sarı yüzümden halk tiksiniyor, Allah 'a şükür, bahar rengi ulustan kendimi kurtardım. Ne talihtir bana ki bahtımın yıldızı bulunmadı, Felek evrakını her ne kadar defterden aradım. Babür!, ulusun ayıplaması ve tarifi benimle beraberdir, Çünkü kendimi bu âlemde iyi-kötüden ayırdım. Geldi o vakit ki başımı alıp gideceğim, Alemde ayağım yettiğince gezeceğim. Özüm aziz halka görünmez olsun, isterim. Kendimi ulusun gözünde bayağı-hor eyleyeceğim. Halk, yüz eziyetle işler buyurur, Keşke halkın ne yüzünü göreyim, ne sesini duyayım. Bu divane gönül her nereye gitse de ayıplama, Öyle divane değil, onu kuvvetlendireceğim. Babür'e, "Başını alıp gitmeği neyapacaksın?" deme! Tanrı 'nın dileği böyleyse, ben ne yapayım. Ey ay!, Yüzünün güzelliğini nasıl başkasından duyayım, Ne gün olacak, kavuşman için kendimi gönül hastası edeceğim. Merhametin sayesinde yüzünü görmeği emretmişsin, Hoş olan; yanağım göreceğim, sözünü duyacağım. Köpeğinim, saçının zincirini boynuma sıkı bağla! Çünkü ayrıhğınınvadisinde korkuyorum, kaybolacağım. Merhamet etmesen ya da bakmadan alay ederek geçsen, Yalvarırım ya da ağlarım, başka neyapayım.

Müyesser bolmasa başınım qoymaqlıq ayagıga Başımnı alıp ey Bâbür ayaq yitgençe kitgey min Sen dik mana bir yâr-ı cefakâr tapılmas Min dik safta bir zâr-ı vef âdâr tapılmas Bu şekl ü şemâyil bile hod hur u perî sin Kim cins-i beşer içre bu miqdâr tapılmas Agyâr köz allıda vü ol yâr ayan yoq Gam hân könül içre vü gam-hâr tapılmas Ey gül mini zâr itme ki hüsnün çemenide Közni yumup açqunça bu gül-zâr tapılmas Bâbür sini çün yâr didi yârlıg itgil Âlemde kişige yoq ise yâr tapılmas Başımı ayağına koymak mümkün olmazsa, Ey Babür başımı alıp ayağım yettiğince gideceğim. Bana, senin gibi bir cefacı yâr bulunmaz, Sana, benim gibi bir vefalı ağlayan bulunmaz. Bu şekü-şemaller ile kendin huri ve perisin, İnsan cinsi arasında böylesi bulunmaz. Ağyar göz önünde ve o yâr ortada yok, Gamınyıktığı gönülde gam yıkan bulunmaz. Ey gül, beni ağlatma ki güzelliğinin çimeninde Göz açıp kapayıncaya kadar bu gül yüzlü bulunmaz. Babürsana "yâr"dedi,yârlıkyap, Alemde, insana yâr yoksa, bulunmaz. Kim körüpdür ey könül ehl-i cenandın yahşılıg Kim ki andın yahşi yoq köz tutma andın yahşılıg Bu zamânnı nefy qılsam ayb qılma ey refîq Körmedim hergiz niteyin bu zamandın yahşılıg Dil-rebâlardın yamanlıq kildi mahzun könlüme Kilmedi cânımga hîç ârâm-ı candın yahşılıg Ey köfiül çün yahşıdm kördüft yamanlıq asru köp İmdi köz tutmaq ni ya'nî her yamandın yahşılıg Barı ilge yahşılıg qılgıl ki mundm yahşi yoq Kim digeyler şehr ara qaldı fulândm yahşılıg Yahşılıq ehli cehânda isteme Bâbür kibi Kim körüpdür ey köfiül ehl-i cehândm yahşılıg Ey gönül! Dünya ehlinden kim iyilik görmüştür? Kendinden daha iyisi olmayan kimseden, iyilik bekleme'. Ey arkadaşl Bu zamanı sürgün etsem, ayıplama! Ne yapayım, bu zamandan asla iyilik görmedim. Hüzünlü gönlüme dürubalardan kötülük geldi, Sevgiliden canıma hiç iyilik gelmedi. Ey gönül, iyilerdenpekçokkötülük gördün, Şimdi her kötüden iyilik beklemek ne? Bari insanlara iyilik yap, bundan iyisi yok. "Filandan iyilikkaldı" derler dünyada. Babür gibi, dünya ehlinden iyilik isteme! Ey gönül! Dünya ehlinden kim iyilik görmüştür? RUBAİLER 1 Yâd itmes imiş kişini gurbetde kişi Şâd itmes imiş könülni mihnetde kişi Könlüm bu garîbhqda şâd olmadı âh Gurbetde süyünmes imiş elbette kişi 1 İnsan, insanı gurbette hatırlamazmış, İnsan, gönlü sıkıntıda mutlu etmezmiş, Ah, gönlüm bu gariplikte mutlu olmadı, Elbette, insan gurbette sevinmezmiş. Köftli tilegen murâdıga yitse kişi Yâ barca murâdların terk itse kişi Bu ikki iş müyesser olmasa âlemde Başını alıp bir sarığa kitse kişi Gönlünün istediği muradına ulaşsa insan, Ya da bütün muratlarını terk etse insan, Bu iki iş, âlemde, kolay olmazsa Başını alıp bir tarafa gitse insan. Çjaygufinı çike çike qarıpdur Bâbür Rahm eyle ki özidinbanpdur Bâbür Nârenc yiberdi sana kimbilgey sin Ya'nî ki bu nev' sarganpdur Bâbür Babür, kaygını çeke çeke yaşlandı, Merhamet et, Babür kendini kaybetti, Sana turunç gönderdi, bilesin: Yani öyle sarardı Babür.

Tâli' yoqı cânımga belâhg boldı Her işni ki eyledim hatâlıg boldı Öz yirni qoyup Hind san yüzlendim Yâ Rab niteyin ni yüz qaralıg boldı Talih yükü canıma bela oldu, Her işi yaptım, hatalı oldu Vatanımı koyup, Hind 'e doğru döndüm, Yarabbi, n 'apayım, yüz karalığı oldu. Nice bu felek salgusı gurbetqa mini Her lahza tükengüsiz meşaqqatqa mini Ni çâre qılay nitey ki Tanrı guyâ Mihnetni mana yâr itti mihnetqa mini Bu felek, beni neden gurbete göndermek ister, Her an, tükenmeden, meşakkate beni... Ne çare olacak, n 'olacak; Tanrı adeta Sıkıntıyı bana, beni sıkıntıya yâr etti. Her kim ki vefa qılsa vefa tapqusıdur Her kim ki cefâ qılsa cefâ tapqusıdur Yahşi kişi körmegey yamanlıg hergiz Her kim ki yaman bolsa ceza tapqusıdur Her kim vefa gösterse, vefa bulacaktır, Her kim cefa ederse, cefa görecektir, iyi kişi, asla kötülük görmesini Her kim kötü olursa, ceza bulacaktır. TUYUĞLAR 1 Vasldın söz dirge yoq yara mana Hecr ara rahm eyle kil yâra mana Oqun itti köp yaman yara mana Merhem-i lutf un bile yara mana 1 Ey yâr, kavuşmaktan söz diyecekyok bana, Ey yâr, ayrılıkta merhamet et, gel bana. Okun çok kötü yara açtı bana. Lütfunun merhemiyleyara bana. Tâ könül birdim uşal qaysanga Barganını bilmedim qay sarığa Dostlar yârga mini sagındurun Salsanız nâgâh qulaq qaysarıga O Kaysarhya*gönül verdim, Nereye gittiğini bilmedim, Dostlar, sevgiliye beni düşündürün, Birden kulak veriniz Kaysar'ına. Qadimni firâq mihneti ya qıldı Könlüm gam u endûh otıga yaqıldı Hâlimni sabâga aytıp idim ey gül Bilmen sana şerh qılmadı yâ qüdı Boyumu ayrılık sıkıntısı yay gibi yaptı Gönlüm gam ve keder ateşine tutuldu, Ey gül, hâlimi sabah rüzgârına söylemiştim, Bilmem, sana anlattı mı, anlatmadı mı? "BÂBÜR-NÂME'den Parça SiKKİZYÜZTOQSANTOKKIZINÇIYIL / SEKİZ YÜZ D OKSAN DOKUZ YILININ VÂQTALARI VAKALARI Tinri taâlânın inayeti bilen ve hazret-i ân ser-ver-i kâinâtraft şefaati bilen ve çehâr-yâr-ı bâ-safâlarnın himmeti bilen se-şenbe küni ramazân ayının bişide târih sikkiz yüz toqsan toqquzda Fergâna vilâyetide on ikki yaşta pâdşâh boldum. Fergâna vilâyeti bişinçi iqlîmdindür. Ma'murenin kenâreside vâqi' boluptur. Şarqî Kaşgar, garbı Semerqand, cenubî Bedehşânnın serhadi taglar, şimalide eğer çi burun şehrler bar ikendür, misli: Almalıq ve Almatu ve Yanı kim kütüblerde Tarâzkent bitirler, Mogul ve Özbek cihetdin bu târihde buzuluptur, asla ma'mûre qalmapdur. Muhtasar vilâyettür, aşlıq ve mîvesi ferâvân. Girdâgirdi tag vâqi' boluptur. Garbî ta-rafıda kim Semerqand ve Hocend bolgay, tag yoqtur. Uşbu cânibtin özge hîç cânibtin qış yağıra kele almaş. *Kaysar: Belh ile Herat arasında bir şehir Allahü Teala'nın yardımı, Peygamberin şefaati ve dört yanı şafakların himmetiyle Salı günü Ramazan ayının beşinde, sekiz yüz doksan dokuz tarihinde Fergâna vilayetinde, on iki yaşında padişah oldum. Fergâna vilayeti beşinci iklimdendir. Doğu Kaşgar, Batı Semerkant, Güney Bedehşan çevreler, kuzeyinde eski şehirler varmış; mesela: Almalık ve Almatu ve kitaplarda Tarâzkent olarak geçen Yanı, Moğol ve Özbekler tarafından bu tarihte yıkılmıştır, hiçbir bina kalmamıştır. Küçük bir vilayettir, yiyeceği ve meyvesi boldur. Etrafı dağdır. Batı tarafında dağ yok, Semerkant ve Hocend vardır. Bu taraftan başka hiçbir yönden düşman gelemez. Seyhun nehri (Hocend suyu olarak meş-

Seyhun deryası kim Hocend suyıga meşhurdur, şarq ve şimalî tarafıdın kilip bu vilâyetnifi içi birle ötüp garb san aqar. Hocendnin şimali Fenâkatnift cenubi tarafıdın kim hâlâ Şâhruhiyaga meşhurdur, ötüp yana şimâlga meyi qıhp Türkistan san barur. Türkistândm hayli qoyıraq bu derya tamâm qumga sifiedi, hîç deryâga qatılmas. Yitti pare qasabası bar; bişi Seyhun suyının cenûb tarafıda, ikkisi şimali cânibide. Cenubî ta-rafıdagı qasabalar bir Endicândur kim vasatta vâqi' boluptur, Fergâna vilâyetinin pây-ı tahtıdur. Aşlığı vâfir, mîvesi ferâvân, qavun ve üzümi yahşi, qavun mahallide paliz basıda qavun satmaq resm imes. Endicânmfi naşpatisidin yahşıraq naşpati bolmas. Mâverâü'n-nehrde Semerqand ve Kiş qorganıdın sofira mundın ulugraq qorgan yoqtur. Üç dervâzesi bar. Arqı cenûb tarafıda vâqi' boluptur. Toqquz tar-nav suv kirer. Bu aceptür kim bir yirdin hem çıq-mas. Qal'anın girdâgirdi handaqnm taş yanı seng-rîzelik şâh-râh tüşüptür. Qal'anın girdâgirdi tamâm mahallâttur. Bu mahalle bile qal'aga fasıla uşbu han-daq yaqasıdagı şâh-râhtur. Avı quşı dağı köp bolur, qırgavulı bî-had semiz bolur. Andaq rivayet qıldılar kim bir qırgavulnı üskünesini tört kişi yip tükete al-maydur. İli Türkdür. Şehr ve bâzârısıda Türkî bil-mes kişi yoqtur. İlinin lafzı qalem bile râsttur. Anı üçün kini Mir Âlî Şîr Nevâyînifi mu-sannefâtı bâ-vucûd kim Hîrîde neşv ü nema ta-pıptur, bu til biledür. İlinin arasıda hüsn hayli bardur. Yûsuf Hâce kim mûsiqîde meşhurdur, Endicânîdür. Havâsınm ufuneti bar. Küzler il bizgek köp bolur.... Seyhun suyırun şimali tarafıdagı qasabalar: bir Ahsıdur. Kitâblarda Ahsıkat bitirler. Neçük kim, Esîri'd-dîn şâirni Esîri'd-dîn Ahsıkati dirler. Fergânada, Endicândın sofira mundın ulugraq qa-saba yoqtur. Endicândın garb sarı toqquz yıgaç yoldur. Omerşeyh Mirza munı pây-i taht qılıp idi. Seyhun deryası qorganmın astıdın aqar. Qorganı belend car üstide yâqi' boluptur. Handaqmın ornıga amîq carlardur. Omerşeyh Mirza kim munı pây-i taht qıldı, bir ikki mertebe taşqarraqdm yana carlar saldı. Fergânada munça birk qorgan yoqtur. Ma-hallâtı qorgandm bir şer'î yıraqraq tüşüptür "dîh kucâ vü darahtân kucâ" meselini gâlibâ Ahsı üçün aytıpturlar. Qavunı yahşi bolur. Bir nev' qavundur kim "Mîr Temürî" dirler, andaq qavun malûm imes kim âlemde bolgay. Buhârâ qavunı meşhurdur; Se-merqandnı algan mahalde Ahsıdm, Buhârâdın qavun kiltürüp bir meclisde kisdürdüm, Ahsı qa-vururun hîç nisbeti yoq irdi. Avı quşı bisyâr yahşi bolur. Seyhun deryasının. Ahsı tarafı deşttür. Aq kiyigi bisyâr bolur. Endicân tarafı cangaldur. Buğu, maral qırgavul ve tavuşqanı köp tolıdur, asru semiz bolur... hurdur), kuzey ve doğudan girip, vilayetin çerek batıya doğru akar, Hocend'in kuzey, Fenaket'in güneyinden (hâlâ Şahruhiye olarak meşhurdur) geçerek yine kuzeye dönüp, Türkistan'a doğru gider. Türkistan'da, epey gür olan bu nehir tamamen biter, denize ulaşamaz. Yedi kasabası vardır; beşi Seyhun nehrinin güneyinde, ikisi de kuzeyindedir. Güneydekilerden biri Andican, merkezde kurulmuştur ve Fergana'nın payitahtıdır. Buğdayı ve meyvesi boldur. Kavun ve üzümü güzeldir. Kavunu tezgah başında satmak resmî değildir. Andican'ın yiyeceğinden daha iyisi yoktur. Maveraünnehr'de, Semerkant ve Keş kalesinden sonra, ondan daha büyük kale yoktur. Üç kapısı vardır. Arakı güneyinde yapılmıştır. Dokuz kanaldan su girer. Tuhaftır ki bir yerden de çıkmaz. Kalenin etrafı, hendeğin dış tarafı taş döşeli ana yol vardır. Kalenin etrafı tamamen yerleşim yeridir. Bu mahalle ile kale arası bu hendeğin kenarındaki ana yoldur. Avı, kuşu da çoktur, kırlangıcı epey semizdir. Rivayet ederler ki bir kırlangıcın büyümüşünü dört kişi yiyip bitirmezmiş. Halkı Türk'tür. Şehirde ve pazarında Türkçe bilmeyen kişi yoktur. Halkının sözü de doğrudur. Bunun için, Ali Şir Nevâyî'nin mevcut kitapları Herat'ta bu dil ile neşvü nema bulmuştur. Halkının arasında güzel epey fazladır. Musikide meşhur Yusuf Hoca, Andicanlıdır. Havasının kokusu vardır. Güzleri, halk sıtma olur.... Seyhun suyunun güney tarafındaki ka sabalardan biri Ahsi'dir. Kitaplarda Ahsiket yazarlar. Nedense, şair Esiriddin 'e, Esiriddin Ahsiketî derler. Fergana'da, Andican'dan sonra bundan daha büyük kasaba yoktur. Andican'ın batı tarafı dokuz ağaç yoldur. Ömer Şeyh Mirza, burayı payitaht yaptı. Seyhun-nehri, ka lenin altından akar. Kalesi yüksek bir tepe üstünde ku rulmuştur. Hendeğinin yerine sarp yerler vardır. Ömer Şeyh Mirza burayı payitaht yaptı, bir-iki defa daha ke narda yeni yerler yaptırdı. Fergana'da böyle sağlam kale yoktur. Yerleşim yerleri kaleden biraz daha uzaktadır. "Köy büyük ve ağaçlar büyük" sözünü galiba Ahsi için söylemişler. Kavunu güzeldir. "Mir Timurî" denilen, dünyada bir eşi daha olmayan bir çeşit kavundur. Bu hara kavunu meşhurdur; Semerkant'in alındığı sırada Buhara 'dan kavun getirip, bir mecliste kestirdim, Ahsi kavununa hiç benzerliği yoktu. Avı, kuşu çok güzeldir. Seyhun nehrinin Ahsi tarafı çöldür. Akgeyiği çoktur. Andican tarafı ormandır. Ceylan, kırlangıç ve tavşanı çok bulunur, çok semizdir. Latin Harflerine aktaran: Prof. Dr. Mustafa Canpolat Türkiye Türkçesi'ne aktaran : Özkan Öztekten