COUNCIL OF EUROPE AV R U P A KONSEYİ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ ĐKĐNCĐ DAĐRE HABĐP ÇĐFTÇĐ TÜRKĐYE DAVASI (Başvuru no: 28485/03) KARAR STRAZBURG 23 Eylül 2008 Đşbu karar AĐHS nin 44/2 maddesinde belirtilen koşullar çerçevesinde kesinleşecektir. Şekli düzeltmelere tabi olabilir. 1 T.C. Dışişleri Bakanlığı, 2008. Bu gayrıresmi özet çeviri Dışişleri Bakanlığı Avrupa Konseyi ve İnsan Hakları Genel Müdür Yardımcılığı tarafından yapılmış olup, Mahkeme yi bağlamamaktadır. Bu çeviri, davanın adının tam olarak belirtilmiş olması ve yukarıdaki telif hakkı bilgisiyle beraber olması koşulu ile Dışişleri Bakanlığı Avrupa Konseyi ve İnsan Hakları Genel Müdür Yardımcılığı na atıfta bulunmak suretiyle ticari olmayan amaçlarla alıntılanabilir.
USUL Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine açılan 28485/03 no lu davanın nedeni, T.C. vatandaşı Habip Çiftçi nin (başvuran), Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi ne, 21 Temmuz 2003 tarihinde Temel Đnsan Hakları ve Özgürlüklerini güvence altına alan Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesi nin ( AĐHS ) 34. maddesi uyarınca yapmış olduğu başvurudur. Başvuran, Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi (AĐHM) önünde, Đstanbul Barosu avukatlarından Hacer Çekiç tarafından temsil edilmektedir. OLAYLAR I. DAVANIN KOŞULLARI Başvuran, 1973 doğumludur ve Đstanbul Ümraniye Cezaevinde tutuklu bulunmaktadır. Başvuran, 4 Eylül 1995 te, yasadışı bir örgüte üye olduğu şüphesiyle Đstanbul da yakalanmıştır. Đstanbul Emniyet Amirliği Terörle Mücadele Şubesi nde gözaltına alınmıştır. Başvuran, 13 Eylül 1995 te polis memurları tarafından sorgulanmış ve 17 Ekim 1995 tarihinde Batman daki polis memurlarına teslim edilerek orada gözaltına alınmıştır. 30 Ekim 1995 te, Batman Emniyet Amirliği ne bağlı polis memurları başvuranı sorgulamıştır. Başvuran, vermiş olduğu ifadede, Đstanbul a gönderilmeden önce PKK kamplarında eğitildiğini belirtmiştir. Başvuran, 2 Ekim 1995 te, sorgulanmak üzere Batman Cumhuriyet Başsavcısı nın huzuruna çıkartılmıştır. Aynı gün, başvuran Batman Sulh Ceza Mahkemesi hakimi tarafından da sorgulanmıştır. Hakim, başvuranın tutuklanmasına ve aleyhindeki cezai kovuşturma başlayıncaya kadar Batman Hapishanesi ne konmasına karar vermiştir. 11 Ekim 1995 te, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı, aynı mahkemeye ithamname vermiş ve başvuranı yasadışı bir örgüte üye olmakla suçlamıştır. Başvuranın Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi önündeki yargılaması 17 Ekim 1995 tarihinde başlamıştır. Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi, 11 Aralık 1996 tarihinde yapılan dokuzuncu duruşma sırasında, 23 Temmuz 1996 tarihinde verilen bir ithamname nedeniyle 31 Temmuz 1996 tarihinde başvuran aleyhinde bir diğer cezai kovuşturmanın başladığını ve bu kovuşturmanın Đstanbul 3 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi nde devam etmekte olduğunu kaydetmiştir. Bu kovuşturma sırasında, başvuran, Ceza Kanunu nun 125. maddesinde tanımlanan ve tek cezası idam olan ülke topraklarının bir kısmını ayırmaya yönelik eylemlerde bulunma suçundan gıyabında yargılanmıştır. Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi, iki davanın benzer olmasından dolayı, bu davaları Đstanbul 3 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi önünde birleştirmeye karar vermiştir. Hakim, ayrıca, başvuranın Đstanbul daki bir cezaevine gönderilmesine karar vermiştir. 17 Ocak 1997 de, Đstanbul 3 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi önünde başvuranın gıyabında duruşma yapılmıştır. 2
Đstanbul 3 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi, 7 Mart 1997 de yapılan altıncı duruşma sırasında, bir köy korucusunun öldürülmesiyle ilgili olarak Đstanbul 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi önünde Đ.K. adlı bir şahıs aleyhinde cezai kovuşturma yapıldığını belirtmiştir. Mahkeme, başvuranın da bu öldürme olayına karıştığını kanıtlaması muhtemel kanıtlara dayanarak, davaların birleştirilmesine karara vermiştir. Đstanbul 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi davayı devralmıştır. Đstanbul 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi (buradan itibaren ilk derece mahkemesi ), üç davayı birleştirdikten sonra, 10 Nisan 1997 tarihinde ilk duruşmasını yapmıştır. Başvuran bu duruşmaya katılmamıştır. Đlk derece mahkemesi, başvuranın tutuklu bulunduğu cezaevini tespit edemediği için, 10 Nisan 1997 ile 31 Ekim 2000 tarihleri arasında (üç buçuk yılı aşkın bir süre), duruşmalarını başvuranın gıyabında yapmıştır. Makamlar başvuranın alıkonduğu cezaevini belirledikten sonra, ilk derece mahkemesi, başvuranın hazır bulunduğu ilk duruşmasını 31 Ekim 2000 tarihinde yapmıştır. Başvuran, bu duruşma sırasında, Ceza Kanunu nun 125. maddesi uyarınca 23 Temmuz 1996 tarihinde aleyhine yöneltilen diğer suçlamalardan ve Đ.K. nın davası ile kendi davasının birleştirilmesinden haberdar olmuştur. Başvuran, suçlamaları reddetmiş ve suçların işlendiği tarihte cezaevinde olduğunu ileri sürmüştür. Mahkeme, sözkonusu suçlar ile dava dosyasındaki kanıtların niteliğini, başvuranın yakalanma ve tutuklanma tarihlerini ve yargılamanın o günkü aşamasını gözönünde bulundurarak, başvuranın serbest bırakılma talebini reddetmiştir. 12 Haziran 2003 tarihinde yapılan duruşmada, başvuranın serbest bırakılma talebi, sözkonusu suç ile dava dosyasındaki kanıtların niteliği dikkate alınarak ilk derece mahkemesi tarafından reddedilmiştir. 17 Haziran 2003 te, başvuranın avukatı, ilk derece mahkemesinin kararını temyiz etmiş ve müvekkilinin AĐHS nin 5. maddesi kapsamındaki haklarını mahkemeye hatırlatmıştır. Bu temyiz, Đstanbul 2 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından incelenmiş ve 19 Haziran 2003 tarihinde reddedilmiştir. Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kaldırılmasından sonra, dava dosyası Đstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi ne (buradan itibaren ilk derece mahkemesi ) gönderilmiştir. Đlk duruşma, 20 Temmuz 2004 tarihinde yapılmıştır. 7 Ekim 2004 tarihinde yapılan duruşmada, başvuran bir kez daha AĐHS nin 5. maddesi tarafından güvence altına alınan haklarını hatırlatmış ve serbest bırakılmasını talep etmiştir. Bu talep, bir önceki mahkemenin ileri sürdüğü aynı gerekçelerle reddedilmiştir. Başvuran, 11 Nisan 2006 tarihinde yapılan duruşmada, serbest bırakılma talebini yinelemiştir. Bu talep, başvuranın suçlu bulunması halinde verilecek olan ceza dikkate alınarak mahkeme tarafından reddedilmiştir. Başvuranın bu karara temyizi, Đstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından incelenmiş ve sözkonusu suçun niteliği ve başvuranın sözkonusu suçu işlediğine dair kuvvetli bir şüphe bulunması nedeniyle reddedilmiştir. Başvuranın serbest bırakılma talepleri, 15 Mayıs 2007 ile 15 Kasım 2007 tarihleri arasında yapılan üç duruşmada da reddedilmiştir. 3
Đlk derece mahkemesi, 17 Aralık 2007 tarihinde yapılan duruşmada başvuranı suçlu bulmuş ve müebbet hapis cezasına çarptırmıştır. Mahkeme, ayrıca, başvuranın kesinlikle serbest bırakılmaması gerektiğine karar vermiştir. HUKUK Başvuranın bu karara karşı yaptığı temyiz halen Yargıtay önünde beklemededir. I. AĐHS NĐN 5/3 ve 5/4 MADDELERĐNĐN ĐHLAL EDĐLDĐĞĐ ĐDDĐASI Başvuran, tutuklu yargılanma süresinin çok uzun olduğu konusunda şikayetçi olmuş ve bu şikayetini AĐHS nin 5/3 maddesine dayandırmıştır. Başvuran, ayrıca, 11 Aralık 1996 ile 31 Ekim 2000 tarihlerinde, ilk derece mahkemesinin kendisinin duruşmalarda hazır bulunmasını sağlamadığını ve bu durumun tutukluluğunun meşru olup olmadığının belirlenmesi için başvurmasını engellediği konusunda şikayetçi olmuş ve bu şikayetini AĐHS nin 5/4 maddesine dayandırmıştır. Hükümet, bu iddialara itiraz etmiştir. A. Kabuledilebilirlik AĐHS nin 35/3 maddesi uyarınca bu şikayetlerin dayanaktan yoksun olmadığını kaydeden AĐHM, ayrıca başka açılardan bakıldığında da kabuledilemezlik unsuru bulunmadığını tespit eder. Bu nedenle şikayetler kabuledilebilir niteliktedir. B. Esas Hükümet, başvuranın serbest bırakılma hakkına ilişkin AĐHS nin 5/3 maddesi uyarınca yapılan şikayetle ilgili olarak, başvuranın tutuklu yargılanmasının, kamu güvenliğinin sağlanması ve yeniden suç işleme veya aleyhindeki kanıtları yok etme riskleri açısından gerekli olduğunu ileri sürmüştür. Hükümet, görüşlerinde AĐHS nin 5/4 maddesi uyarınca yapılan şikayete yer vermemiştir. Başvuran iddialarını sürdürmüştür. 1. AĐHS nin 5/3 maddesi AĐHM, başvuranın gözaltına alındığı 4 Eylül 1995 tarihinde tutukluluğunun başladığını gözlemlemektedir. Başvuranın tutuklu yargılanma süreci, aleyhindeki suçlamanın ilk derece mahkemesi tarafından karara bağlandığı 27 Aralık 2007 tarihinde sona ermiştir (bkz, Wemhoff / Almanya, 27 Haziran 1968 tarihli karar, A Serisi no.7). Dolayısıyla, başvuran on iki yıl üç ayı aşkın bir süre boyunca tutuklu yargılanmıştır. AĐHM, sözkonusu başvurudakine benzer sorunlar içeren birçok davada, sıklıkla 5/3 maddesinin ihlalini saptamıştır (bkz, Münire Demirel / Türkiye, no. 5346/03). 4
AĐHM, elindeki bütün belgeleri inceledikten sonra, Hükümet in, daha önceki saptamalarından ayrılmasını gerektirecek herhangi bir kanıt ya da iddia ortaya atmadığı sonucuna varmıştır. AĐHM, yukarıdaki bilgiler ışığında, başvuranın tutuklu yargılanma süresinin çok uzun olduğuna karar vermiştir. Dolayısıyla, AĐHS nin 5/3 maddesi ihlal edilmiştir. 2. AĐHS nin 5/4 maddesi AĐHM, yukarıda bahsedilen dört yıl boyunca, makamların başvuranın duruşmalara katılmasını sağlamamasının, başvuranın tutukluluğunun meşru olup olmadığının belirlemesine engel olup olmadığı konusunu incelemeyi gerekli görmemektedir. AĐHM, her halukarda, başvuranın tutukluluğunun meşruluğunu sorgulamak için mevcut olan hukuk yolunun uygulamada başarı olasılığının çok düşük olduğunu ve sanık açısından gerçek anlamda çekişmeli bir usul sağlamadığını kaydetmektedir (bkz, Koşti ve Diğerleri / Türkiye, no. 74321/01; Bağrıyanık / Türkiye, no. 43256/04 ve Doğan Yalçın / Türkiye, no. 15041/03). AĐHM, sözkonusu davada, önceki saptamalarından ayrılmasını gerektirecek herhangi bir özel koşul bulunmadığı görüşündedir. AĐHM, yukarıdaki bilgiler ışığında, AĐHS nin 5/4 maddesinin ihlal edildiği sonucuna varmıştır. II. AĐHS NĐN 6/1 MADDESĐNĐN ĐHLAL EDĐLDĐĞĐ ĐDDĐASI Başvuran, aleyhindeki cezai kovuşturmanın, AĐHS nin 6/1 maddesinde öngörülen makul süre şartına uymadığı konusunda şikayetçi olmuştur. Hükümet, bu iddiaya itiraz etmiş ve kovuşturmanın karmaşık olduğunu ve başvuranın yazılı ifadelerini vermesinde yaşanan gecikmelerin yargılamanın uzun sürmesinde etkisi olduğunu iddia etmiştir. Hükümet e göre, ilk derece mahkemesi davayı titizlikle incelemiş ve düzenli aralıklarla duruşmalar yapmıştır. AĐHM, cezai kovuşturmanın başvuranın yakalandığı 4 Eylül 1995 tarihinde başladığını ve dava dosyasındaki bilgiye göre, bu kararın kabul edildiği tarihte halen Yargıtay önünde beklemede olduğunu gözlemlemektedir. Dolayısıyla, iki aşamalı bir yargı süreci on üç yıldır devam etmektedir. C. Kabuledilebilirlik AĐHS nin 35/3 maddesi uyarınca bu şikayetlerin dayanaktan yoksun olmadığını kaydeden AĐHM, ayrıca başka açılardan bakıldığında da kabuledilemezlik unsuru bulunmadığını tespit eder. Bu nedenle şikayetler kabuledilebilir niteliktedir. D. Esas AĐHM, yargılama süresinin makul olup olmadığı konusunun dava koşulları ışığında değerlendirilmesi gerektiğini hatırlatmaktadır. Davanın karmaşıklığı, başvuranın ve ilgili 5
makamların tutumu özellikle gözönünde bulundurulmalıdır (bkz, Pélissier ve Sassi / Fransa, no. 25444/94). AĐHM, başvuran ile diğer sanıklara yöneltilen çok sayıda iddianın karara bağlanmasını gerektirmesi nedeniyle, dava konusunun karmaşık olduğuna dair Hükümet in görüşüne katılmaktadır. Ancak, AĐHM, makamların tutumunu dikkate aldığında, sözkonusu yargılamanın makul bir süre içerisinde yapıldığı konusunda ikna olmamıştır. Đlk derece mahkemesinin, başvuranın tutuklu bulunduğu cezaevini belirleyemediği için, üç buçuk yıldan fazla bir süre boyunca başvuranın gıyabında duruşmalar yapmış olması özellikle gözönünde bulundurulmalıdır. Davalı Hükümet tarafından bu süre için herhangi bir açıklama yapılmamıştır. AĐHM ye göre, ilk derece mahkemesinin bu süre boyunca başvuranın duruşmalara katılmasını sağlamamasının yargılama süresinin uzamasında etkisi vardır. AĐHM, ayrıca, ilk derece mahkemesi önündeki yargılama süresinin on üç yıl-, iddia edildiği gibi başvuranın savunmasını vermesinde yaşanan gecikmelerle açıklanamayacağı kanaatindedir. AĐHM, yukarıdaki bilgiler ışığında, AĐHS nin 6/1 maddesinde öngörülen makul süre koşulunun yerine getirilmediğine karar vermiştir. Sonuç olarak, AĐHS nin 6/1 maddesi ihlal edilmiştir. III. AĐHS NĐN 41. MADDESĐNĐN UYGULANMASI AĐHS nin 41. maddesine göre: Mahkeme işbu Sözleşme ve protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve ilgili Yüksek Sözleşmeci Tarafın iç hukuku bu ihlali ancak kısmen telafi edebiliyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, hakkaniyete uygun bir surette, zarar gören tarafın tatminine hükmeder. A. Tazminat Başvuran, maddi tazminat olarak 11,500 Euro, manevi tazminat olarak 17,000 Euro talep etmiştir. Hükümet, bu miktarların çok aşırı olduğunu ve belgelerle kanıtlanmadığını ileri sürmüştür. AĐHM, başvuranın maddi tazminat talebini desteklemek üzere herhangi bir belge sunmadığını gözlemlemektedir. Ancak, AĐHM, başvuranın tespit edilen ihlalin kendi başına yeterli tatmin oluşturamayacağı türden manevi zarar görmüş olabileceğini kabul etmektedir. AĐHM, benzer davaları dikkate alarak ve hakkaniyete dayalı temellere dayanarak, başvurana bu başlık altında 15,000 Euro ödenmesine karar vermiştir. Başvuran, ayrıca, AĐHM yi davalı Hükümet e başvuranı serbest bırakması önerisinde bulunmaya çağırmaktadır. AĐHM, Yakışan / Türkiye davasında (no. 11339/03), çok uzun bir süre boyunca tutuklu yargılanmış olan bir başvuranın durumuna son vermenin en uygun yolunun, iyi bir adalet yönetiminin gereklerini dikkate alarak, davanın mümkün olan en kısa sürede görülmesi veya 6
yargılama sırasında başvuranın serbest bırakılması olacağına karar verdiğini hatırlatmaktadır. Ancak, AĐHM bu kararı verdiğinde, Yakışan, aleyhindeki cezai kovuşturma sonlanıncaya kadar yeniden yargılanmak üzere tutuklu kalmıştır. Ancak, sözkonusu davada, başvuran 27 Aralık 2007 tarihinde, ilk derece mahkemesi tarafından suçlu bulunmuş ve hüküm giymiştir. Bir başka deyişle, başvuran artık tutuklu yargılanmak üzere cezaevinde bulunmamaktadır. AĐHS nin 5/1 (a) maddesine dayanılarak tutuklu bulunmaktadır (bkz, mutatis mutandis, Wemhoff, yukarıda kaydedilen). Bu nedenle, AĐHM, başvuranın talebini yerine getirememektedir. B. Yargılama masraf ve giderleri Başvuran, ayrıca, AĐHM önünde yapmış olduğu yargılama masraf ve giderleri için 2,500 Euro talep etmiştir. Bu miktarın 2,000 Euro su avukatlık ücretini, 500 Euro su ise başvuranın faturasını sunmuş olduğu çeviri giderlerini kapsamaktadır. Hükümet, başvuranın taleplerine itiraz etmiştir. AĐHM nin içtihadına göre, bir başvuran gerçekliğini ve gerekliğini kanıtladığı makul miktarlardaki yargı giderlerini elde edebilir. AĐHM, sözkonusu davada, elindeki bilgiye ve yukarıdaki ölçütlere dayanarak, yapılan bütün yargılama masraf ve giderleri için toplam 2,000 Euro ödenmesine karar vermiştir. A. Gecikme Faizi AĐHM, Avrupa Merkez Bankası nın marjinal kredi kolaylıklarına uyguladığı faiz oranına üç puanlık bir artışın ekleneceğini belirtmektedir. BU GEREKÇELERE DAYANARAK AĐHM, OYBĐRLĐĞĐ ĐLE 1. Başvurunun kabuledilebilir olduğuna; 2. AĐHS nin 5/3 maddesinin ihlal edildiğine; 3. AĐHS nin 5/4 maddesinin ihlal edildiğine; 4. AĐHS nin 6/1 maddesinin ihlal edildiğine; 5. (a)ađhs nin 44. maddesinin 2. paragrafı gereğince kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içinde, ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden Yeni Türk Lirası na çevrilmek üzere, miktara yansıtılabilecek her türlü vergi ile birlikte, Savunmacı Hükümet tarafından başvurana, manevi tazminat olarak 15,000 Euro (on beş bin Euro), yargılama masraf ve giderleri için 2,000 Euro (iki bin Euro) ödenmesine; (b)yukarıda belirtilen üç aylık sürenin sona erdiği tarihten itibaren ödemenin yapılmasına kadar, Avrupa Merkez Bankası nın o dönem için geçerli olan marjinal kredi kolaylığı oranının üç puan fazlasına eşit oranda basit faiz uygulanmasına; 6. Adil tatmine ilişkin diğer taleplerin reddedilmesine karar vermiştir. 7
Đşbu karar Đngilizce olarak hazırlanmış ve AĐHM Đçtüzüğü nün 77. maddesinin 2. ve 3. paragrafları gereğince 23 Eylül 2008 tarihinde yazılı olarak bildirilmiştir. 8