TALÂK SÛRESİ Nuzul 107 / Mushaf 65

Benzer belgeler
İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu.

Kur an ın, şerî meseleleri ders verirken aynı anda tevhid dersi vermesi hakkında izahta bulunabilir misiniz?

Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm

Öğretim İlke ve Yöntemleri 1

(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. (Fâtiha, 1/5)

KUR AN HARFLERİNİN MAHREÇLERİ (ÇIKIŞ YERLERİ)

İmam Tirmizi nin. Sıfatlar Hususundaki Mezhebi

Bayram hutbesi nasıl okunur? - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

5. Ünite 1, sayfa 17, son satır

DUALAR DUANIN ÖNEMİ Dua

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10

İman; Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır.

KURAN DA TEKRARLANAN AYETLER

Onlardan bazıları. İhtilaf ettiler. Diri-yaşayan. Yüce. Sen görüyorsun ت ر dostlar. ..e uğradı

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1

Bir kişinin kalbinde iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz. (İbn Hanbel, II, 349)

Damla Yayın Nu: Editör Mehmet DO RU. Dil Uzman lyas DİRİN. Görsel Tasar m Uzman Cem ÇERİ. Program Gelifltirme Uzman Yusuf SARIGÜNEY

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

HADİS II DERSİ EZBER HADİSLER

(Dersini sabah namazından sonra yapmanı tavsiye etmekle birlikte, sana uygun olan en münasip bir vakitte de yapmanda bir sakınca yoktur.

Allah, ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder. (Nesâî, Cihâd, 24)

(40 Hadis-7) SEÇME KIRK HADİS

ي ا ا ي ه ا ال ذ ين ا م ن وا ك ت ب ع ل ي ك م الص ي ام ك م ا ك ت ب ع ل ى ال ذ ين م ن ق ب ل ك م ل ع ل ك م ت ت ق ون

Kur an-ı Kerim de Geçen Ticaret, Alım-Satım, Satın Alma Ayetleri ve Mealleri

Tatil kavramını araştırdığımız da tatil için şu anlamların verildiğini görürüz:

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

NASR SÛRESİ Nuzul 111 / Mushaf 110

124. SOHBET Sözü Güzel Söylemek

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

BAZI AYETLER ÜZERİNE KÜÇÜK Bİ R TEFEKKÜR ( IV)

Hor görme, aşağılama, hakir kabul etme günahını ilk işleyen şeytandır.

Cihad Gönderen Kadir Hatipoglu - Şubat :23:10. Cihad İNDİR

EV SOHBETLERİ SOHBET Merhamet

94. SOHBET İslam da İbadet Kavramı Çerçevesinde "Çalışmak İbadet "midir?

Kur'an'da Kadının Örtüsü Meselesi - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

ALLAH IN RAZI OLDUĞU KULLAR

CENAB-I HAKK IN O NA İTAATİ KENDİNE İTAAT KABUL ETTİĞİ ZAT A SALÂT VE SELAM

(Tanımı ve Dayanağı)

KALEM SURESİ. Nuzul Ortamı: Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MEKKE. Nüzul Sırası 7 NÜZUL YERİ KALEM SURESİ. Nuzul Sıra 7.

األصل الجامع لعبادة هللا وحده

yoksa ziyana uğrayanlardan olursun." 7

148. Sohbet ÖNDEN GİDENLER

Kur ân da Fert Aile ve Toplum Ahlâkı Gönderen Kadir Hatipoglu - Temmuz :39:53

2 İSLAM BARIŞ VE EMAN DİNİDİR 1

TÎN SÛRESİ Nuzul 30 / Mushaf 95

1- EBEVEYNLERİN ÇOCUKLAR ÜZERINDEKİ HAKLARI

KUREYŞ SÛRESİ Nuzul 21 / Mushaf 106

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir?

MÂ ÛN SÛRESİ Nuzul 17 / Mushaf 107

55. Sizi ondan (arzdan) yarattık, ve ona iâde ederiz ve bir kere daha ondan çıkarırız.

Îman, Küfür ve Tekfir 2

ب Namaz. İbadet ederiz Sen-senin Yol göster

HER YIL KIRK HADİS SINIFLAR

Tedbir, Tevekkül Ve Kader Anlayışımız Gönderen Kadir Hatipoglu - Ağustos :14:51

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

ICERIK. Din kelimesinin sözlük anlami Din kelimesinin Kur an daki anlamlari Din anlayislari Dinin cesitleri Ayetlerle din

Bazı Âyetlerin Anlamları ile İlgili Mülahazalar

Seyyid Yahyâ-yı Şirvânî nin Vird-i Settâr ı *

113. SOHBET Peygamberlerin Ortak Özellikleri

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuk Usulü II

ALLAH HER ZAMAN DOĞRU OLMAMIZI İSTER 1. Ey iman edenler! Allah a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun. 2

Erdemli Bir Toplum için Müslüman Sıfatlarına Sahip Olabilmek

EV SOHBETLERİ 135. Sohbet SOHBET BİZİ ALDATAN BİZDEN DEĞİLDİR! 1

Yarışıyorlarkoşuyorlar

ÖRNEK VAAZLAR LÜTFİ ŞENTÜRK 299 CENNET VE NİMETLERİ

Borçlunun sadaka vermesinin hükmü

تلقني أصول العقيدة العامة

EV SOHBETLERİ AT. Ders : 6 Konu : Kitaplara İman. a) Kitaplara Topyekün İman

BİRKAÇ AYETİN TEFSİRİ

KİTAP-SÜNNET İLİŞKİSİ (Nebi ve Resul Kavramları)

ON EMİR الوصايا لعرش

Sevgili sanatseverler,

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

İNSAN SORUMSUZ BİR VARLIK DEĞİLDİR 1. İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder. 2

İBN SİNA NIN RUH İLE İLGİLİ KASİDESİ İbn Sînâ, el Kasidetü l Ayniyye isimli kasidede insanî nefsin bedenle birleşmesi ve ondan ayrılışını konu

Başörtüsünün üzerini mesh etmede aranan şartlar. Muhammed Salih el-muneccid

150. Sohbet TEVHÎDİN TARÎFİ VE MAHİYETİ (2/2)

1 Bahattin Akbaş, Din işleri Yüksek Kurulu Uzmanı 2 İbn Manzur, Lisanu'l- Arab, Xlll/115 3 Kasas, 28/77. 4 İbrahim, 14/34. 5 İsrâ, 17/70.

Ders : 185. Konu : MEKKE DE GİZLİ DAVET. MEKKE DÖNEMİ ve DAVET BYK&ŞYK DERSLERİ

Kur an-ı Kerim den Seçme Metinler

bartin.diyanet.gov.tr/kurucasile

İHSAN SOHBETLERİ İHSAN SOHBETİ

SAHABE NİN ÖNDERİ HZ. EBU BEKİR

HER YIL KIRK HADİS SINIFLAR

Altı aylık iken anne karnından düşen ceninin cenaze namazını kılmanın hükmü

Hesap Verme Bilinci Gönderen Kadir Hatipoglu - Ocak :00:00

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ

ALLAH YOLUNDA CİHAD1

Kur an-ı Kerim den Seçme Metinler

İSLAM HUKUKUNDA CEZA CEZALAR

NİKAH-III (Evlenme Engelleri)

و ال ت ق ول وا ل م ن ي ق ت ل ف ي س بيل الل ه أ م و ات ب ل أ ح ي اء و ل ك ن ال ت ش ع ر ون

Konulu Tefsir Metodu Bir Usûl Sayılabilir mi ve Bunun Kur an ı Anlamaya Katkısı

İSİMLER VE EL TAKISI

ی س ر و لا ت ع س ر ر ب ت م م ب ال خ ی ر

Peygamberlerin Kur an da Geçen Duaları

118. SOHBET Kadir Suresi SÛRE VE MEÂLİ:

Kur an-ı Kerim I. Hafta 10 SAKARYA ÜNİVERSİTESİ. Yrd.Doç.Dr. Alican DAĞDEVİREN

93. SOHBET Kur an ın ve Sünnetin Işığında Zengin ve Fakirin İmtihanı

Transkript:

TALÂK SÛRESİ Nuzul 107 / Mushaf 65 Surenin Adı: Sûre, boşama/boşanma anlamına gelen Talâk ismini ilk âyetinden alır. Ayetteki emrin muhatabı eşini boşayan erkektir. Mü min erkeğe boşama yetkisini kullanırken kadının hak ve hukukunu koruması emredilmekte, bunun Allah a karşı olan sorumluluğunun bir parçası olduğu hatırlatılmaktadır. Boşanma konusunda sorumlu davranış Sûrenin bu adla anılması zaman içinde gerçekleşmiştir. Abdullah b. Mes ud, muhtevasına atfen Kısa Nisâ diye isimlendirmiştir. Surenin Nuzul Yeri ve Zamanı: Sûrenin iniş zamanını tam tesbit zordur. Sûrenin 1-7. âyetlerinin Bakara 228-234 ün açılımı olduğu gerçeğine İbn Mes ud un isimlendirmesini de ilave edersek, bu sûre, Bakara ve 4. yıla ait Nîsâ dan, hatta zımni bağlantı içinde olduğu Ahzab dan (49. âyet) önce inmiş olamaz. Ahzab ile benzerlik, Hz. Peygamber e hitapta da görülmektedir (krş. Ahzab: 50 ile Talâk: 1). Bu durumda sûreyi hicrî 5 veya 6. yıla tarihlendirebiliriz. MEDİNE 1

MEDİNE Surenin Konusu: Sûrenin iki maksadı vardır: Birincisi boşanan kadının mağdur olmasını önlemek, çok daha derinde, güçsüz olanı güçlünün zulmüne karşı korumaktır. İkincisi, boşanma iddetiyle hem nesil emniyetini temin etmek, hem de boşananlara yönelik muhtemel bir bühtan ve iftirayı önlemektir. Vahiy karşıt cinsleri birbirlerine sükunet telkin eden iki unsur olarak takdim eder. Ne ki, bu bir amaçtır ve bu amaç ancak sevgi ve merhamet ile gerçekleşir (Rûm: 21). Nikah bağı, bu ilişkinin meşruiyetini temsil eder. Ancak çiftler arasında tabii meyil bitmiş ve nikah bağını çözmek kaçınılmaz olmuşsa, buna da kerhen izin verir. Boşama/boşanma anlamına gelen talâk, işte bu iznin adıdır. Boşanma hayatın acı gerçeğidir. Vahiy bu gerçeği görür, fakat mağdur üretilmesinin önüne de set çeker. Sûre 1-7. âyetlerinde boşanma müessesesini düzenler. Vahiy, bu acı gerçeği tadan taraflar üzerinden tüm zamanların darda kalmışlarına müjde verir: Kim Allah a karşı sorumluluğunun bilincinde olursa, O onun için bir kapı aralar ve hiç hesap etmediği yerden onu rızıklandırır (2-3). Sûrenin son bölümü, dünya ve âhiret saadetinin anahtarını barındıran vahye ve onu bize taşıyan peygamberlik kurumuna dairdir (8-11). Eğer bir akıl, Allah ın boşanma gibi beşeri bir alana müdahalesini anlamakta zorlanırsa, ona göğü ve yeri kendisi için yarattığı insanı Allah ın boş bırakmayacağı hatırlatılır (12). Sözün özü: insan Allah için, kendi haline bırakılmayacak kadar önemlidir. 2

RAHMÂN RAHÎM ALLAH IN ADIYLA ب س م للا الر ح من الر ح يم ي ا ا ي ا ا لن ب ى ا ذ ا ط ل ق ت م الن س اء ف ط ل ق و ن ل ع د ت ن و ا ح ص وا ال ع د ة و ات ق وا للا ر ب ك م ل ت خ ر ج و ن م ن ب ي وت ن و ل ي خ ر ج ن ا ل ا ن ي ا ت ين ب ف اح ش ة م ب ي ن ة و ت ل ك ح د ود للا و م ن ي ت ع د ح د ود للا ف ق د ظ ل م ن ف س ل ت د رى ل ع ل للا ي ح د ث ب ع د ذل ك ا م ر ا ١ 1 SEN ey peygamber!(1) Kadınlarınızı boşamak (istediğinizde), Onları bekleme sürelerini gözeterek boşayın ve iddeti sayın.(2) Allah a karşı sorumlu olduğunuzu bilin.(3) Onları (içinde yaşadıkları) evlerinden çıkarmayınız ve onlar da çıkmasınlar;(4) tabi ki, ayan açık bir ahlâksızlık(5) yapmaları hali müstesna.(6) Bunlar Allah ın çizdiği sınırlardır: Ve kim Allah ın çizdiği sınırları aşarsa, artık o kendine zulmetmiş olur; (ve) sen bilemezsin (ey insan), belki de Allah bu (bekleyişin) ardından, birtakım yeni (ve hayırlı) gelişmelere kapı açabilir.(7) (1) Burada hitap tekil olduğu halde arkadan gelen cümleler çoğuldur. Dolayısıyla Hz. Peygamber üzerinden tüm mü minlere hitap edilmektedir. Âyette zımni bir de ki vardır. (2) Aksi halde ya hamileyi eş adayı ilan ederek neslin karışmasına, ya da boşanmış kadını gereksiz yere engelleyerek mağduriyetine neden olursunuz. Talak üç türdür: 1) Kur an ın önerdiği en güzel boşama (ahsen talak): Bu tek talakla boşamadır. Süre tamamlandıktan sonra bu evlilik geri dönüşü mümkün olarak biter. Ancak geri dönüş için boşanan eşin rızası şarttır. Kadının iradesi eline verilmiştir. 2) Hasen talak: Kur an da tarifi yapılan türde üç aya yayılmış üç ayrı boşamadır. Eğer süreç bitmeden dönülmüşse, dönüldüğü yere kadar infaz edilen talak hakkı kullanılmış olur, geriye kalan hak baki kalır. Eğer süreç tamamlanırsa, geri dönüşü samimi ve istismardan uzak bir yeniden evlilik gerçekleştirmeden mümkün değildir. 3) Haram talak: Üç çeşittir a) Hayızlı iken boşamaktır ki, Hz. Peygamber eşini böyle boşayan Abdullah b. Ömer e eşine dönmesini söylemiştir. b) Temizlik müddetinde fakat birlikte olduktan sonra boşama: bu da kadına zulüm olduğu ve neslin karışmasına neden olacağı için yasaktır. c) Üç talakı bir talakta vermek: Bu da haramdır. Bir şey hem haram olup hem geçerli olamaz. Hz. Peygamber buna izin vermemiş, eşini böyle boşayan Abdu Yezid isimli bir sahabiye eşine dönmesini emretmiştir (Ebu Davud, Talak 10; başka bir örnek için bkz. İbn Hanbel I, 265). (3) Bu âyet en güzel boşama olan, tek talakı iddetin takip ettiği boşamayı ifade eder. Bu durumda Bakara 229 normal boşamayı değil vazgeçilebilir boşamanın sınırını ifade eder. (4) Veya: çıkamazlar. Kelime hem nehy-i gaib, hem nefy-i istikbal olarak okunabilir. (5) Belirli olarak gelen tüm el-fâhişe lerin zina veya iffetsizliğe, belirsiz olarak gelenlerinse ma siyyete delalet ettiği görüşüne dayanarak (İbn Atıyye). (6) İstisna cümlesi, Ama bu tür bir davranışta bulunmuşsa çıkarabilirsiniz mânasına da, Eğer boşayınca fuhşa sürükleneceklerse boşamaktan vazgeçin mânasına da gelebilir. (7) Boşanmanın zamana yayılmasının ve iddetin teşri kılınmasının hikmetine dair bir ifade. Ailenin dağılmaması için tüm seçenekleri kullanmak ve umudu sonuna kadar diri tutmak. Her an hayata müdahil olan Allah ın yardımıyla zaman unsurunu bir fırsata dönüştürmek. Zira boşama, Rasulullah ın ifadesiyle Allah ın kullanılmasından hiç hoşnut olmadığı bir izindir (Ebu Davud). 3

(Nuzul 94 / Mushaf 2 : Bakara 229 Aşağıdadır.) ا لط ل ق م ر ت ان ف ا م س اك ب م ع ر وف ا و ت س ريح ب ا ح س ان و ل ي ح ل ل ك م ا ن ت ا خ ذ وا م م ا ات ي ت م و ن ش ي ا ا ل ا ن ي خ اف ا ا ل ي ق يم ا ح د ود للا ف ا ن خ ف ت م ا ل ي ق يم ا ح د ود للا ف ل ج ن اح ع ل ي م ا ف يم ا اف ت د ت ب ت ل ك ح د ود للا ف ل ت ع ت د و ا و م ن ي ت ع د ح د ود للا ف ا و لئ ك م الظ ال م ون ٢٢٢ 229 (Dönüşü mümkün olan) boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle geçinmek ya da güzellikle (son defa boşayıp) ayrılmaktır.(424) Bu durumda kadınlarınıza verdiğiniz şeyleri geri almanız, her iki tarafın da Allah ın koyduğu sınırları koruyamama endişeleri dışında, sizin için helâl değildir. Eğer Allah ın her iki taraf için koyduğu sınırları koruyamamalarından endişe ederseniz, bu durumda kadının fidye verip ayrılmasında her ikisi için de bir vebal yoktur.(425) Bunlar Allah ın koyduğu sınırlardır, sakın ha aşmayın! Kim Allah ın koyduğu sınırları aşarsa, işte onlar zulmetmiş olurlar. (424) Bir sonraki 30. âyet buradaki iki boşamanın üçüncüsünü teşkil eder. 29 ve 30. âyetler birlikte okunmalıdır. Ahsen talak (en güzel boşama) adı verilen asıl boşamayı Talak 1. âyet beyan eder. Bu âyetse dönüşü mümkün olan boşamanın sınırını açıklar. Bu izin ikisi veya üçü bir arada değil iki ayrı zamanda kullanılabilir. Zira merra nın bir anlamı da zamandan bir bölüm dür (cüz ün mine z-zemân). Bu boşama türü, boşama hakkını geri dönülmez biçimde sonuna kadar tüketen kişiyi ele almaktadır. Verilen iki fırsat da tüketilerek üçüncüsü ve sonuncusu da kullanılmışsa, eşlerin beraberliği deneme süresi bitmiş ve nikahın saygınlığı tükenmiş demektir. (şahitliğin boşama sürecindeki yeri için bkz. Talâk: 2). (425) Bu âyet kadının eşini boşama (iftidâ) şartlarını beyan etmektedir (Ayrıca krş. Nisâ: 128). Bu konuda Ensar dan Habibe bt. Sehl in, kocası Sabit b. Kays ı boşaması örneği verilebilir. ف ا ذ ا ب ل غ ن ا ج ل ن ف ا م س ك و ن ب م ع ر وف ا و ف ار ق و ن ب م ع ر وف و ا ش د وا ذ و ی ع د ل م ن ك م و ا ق يم وا الش اد ة ل ل ذل ك م ي وع ظ ب م ن ك ان ي ؤ م ن ب ا ل ل و ال ي و م ا ل خ ر و م ن ي ت ق للا ي ج ع ل ل م خ ر ج ا ٢ 2 İmdi, sürelerinin sonuna yaklaştıklarında ya onları meşru bir biçimde tutun, ya da meşru bir biçimde ayırın; ve siz(in toplumunuz)dan iki kişiyi de şahit olarak bulundurun; (8) ve (hepiniz) şahitliği Allah için dürüstçe yapın! Bakın, bütün bunlar, Allah a ve Âhiret Günü ne iman edenlere verilen bir öğüttür. Ve her kim Allah a karşı sorumluluğunun bilincinde olursa, O onun için bir kapı aralar (8) Zımnen: Tarafarın haklarının zayi olmaması için hukuki bir bağlayıcılığa kavuşturun. şahidi olmayan talak mağdur doğuracağı için ilâhi emre aykırıdır. Bazıları Bakara 282 deki ticaret şahitliğiyle kıyaslayarak vacip olmadığı sonucuna varmışlardır. Oysa ki nikah akdiyle alım-satım akdi arasında insan ile mal arasındaki fark kadar fark vardır. şahit bulundurun emrinin boşama ile mi, yoksa hemen önündeki cümlede yer alan ayırın ya da tutun ile mi alâkalı olduğu tartışılmıştır. Tutmak ya da ayırmak boşanma işleminin doğal bir uzantısı olduğu için buradaki şahitlik her halükarda boşanmayla ilgilidir. Doğaldır ki, şahitler huzurunda akdedilen nikaha yine şahitler huzurunda son verilmesi istenmektedir. Aksi halde birtakım mahzurlar ve mağduriyetler doğabilir. (Nuzul 94 / Mushaf 2 : Bakara 282 Aşağıdadır.) ف ل ي ك ت ب و ل ي م ل ل ال ذ ى ع ل ي ال ح ق و ل ي ت ق للا ر ب و ل ي ب خ م ن ي ا ا ي ا ال ذ ين ام ن وا ا ذ ا ت د اي ن ت م ب د ي ن ا لى ا ج ل م س م ى ف اك ت ب و و ل ي ك ت ب ب ي ن ك م ك ات ب ب ال ع د ل و ل ي ا ب ك ات ب ا ن ي ك ت ب ك م ا ع ل م للا ش ي ا ف ا ن ك ان ال ذ ى ع ل ي ال ح ق س ف ي ا ا و ض ع يف ا ا و ل ي س ت ط يع ا ن ي م ل و ف ل ي م ل ل و ل ي ب ال ع د ل و اس تش د وا ش يد ي ن م ن ر ج ال ك م ف ا ن ل م ي ك ون ا ر ج ل ي ن ف ر ج ل و ام ر ا ت ان م م ن ت ر ض و ن م ن الش د اء ا ن ت ض ل ا ح دي م ا ف ت ذ ك ر ا ح دي م ا ا ل خ رى و ل ي ا ب الش د اء ا ذ ا م ا د ع وا و ل ت س م وا ا ن ت ك ت ب و ص غ ير ا ا و ك ب ير ا ا لى ا ج ل ذل ك م ا ق س ط ع ن د للا و ا ق و م ل لش اد ة و ا د نى ا ل تر ت اب وا ا ل ا ن ت ك ون ت ج ار ة ح اض ر ة ت د ير ون ا ب ي ن ك م ف ل ي ع ل ي ك م ج ن اح ا ل ت ك ت ب و ا و ا ش د وا ا ذ ا ت ب اي ع ت م و ل ي ض ار ك ات ب و ل ش يد و ا ن ت ف ع ل وا ف ا ن ف س وق ب ك م و ات ق وا للا و ي ع ل م ك م للا و للا ب ك ل ش ی ء ع ل يم ٢٨٢ 282 SİZ ey iman edenler! Birbirinizle vâdeli borçlanmaya girdiğiniz zaman, bunu belgeleyin.(529) Onu, aranızdan âdil bir yazıcı kaydetsin!(530) Ve hiçbir yazıcı Allah ın öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın! Borçlu olan taraf borcunu kaydettirsin, Rabbi olan Allah a karşı sorumluluğunun bilincinde olsun ve borcundan hiçbir şey eksiltmesin! Ve eğer borçlu aklî ve bedenî bakımdan yetersizse ya da kendisi kaydettirecek durumda değilse, o zaman onun velisi borcunu âdil bir şekilde kaydettirsin! Ve erkeklerinizden iki kişinin şahitliğine başvurun! Eğer iki erkek bulunmazsa, bu durumda doğruluğundan emin olduğunuz kimselerden bir erkekle iki kadını şahit tutun ki ikisinden biri şaşırır, unutur, yanılırsa diğeri ona hatırlatabilsin!(531) Ve şahitler de çağrıldıklarında kaçınmasınlar! Küçük büyük olduğuna bakmaksızın, vâdesiyle birlikte yazmaya üşenmeyin: Bu Allah katında daha âdil, isbatlama açısından daha güvenilir ve kuşkuya kapılmamanız açısından daha uygun olandır. Fakat eğer ticari işleminiz aranızda karşılıklı peşin muameleye dayanıyorsa, onu belgelememenizde size herhangi bir vebal yoktur. Birbirinizle alışveriş yapacağınız zaman şahit bulundurun; ancak yazan da şahit de bir zarara uğramasın! Zira eğer zarar verirseniz, işte bu aleyhinize bir çıkış(532) olacaktır. Allah a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun; zira Allah sizi eğitiyor: zaten her şeyi en iyi bilen de Allah tır.(533) 4

(529) Bu âyetle emredilen vâdeli borçlanmaların kayda geçirilmesi, duruma bağlı olarak kimi zaman bir farz, kimi zaman da bir nafile hükmündedir. Emrin gerekçesi âyette açıkça zikredilmiştir: Bu Allah katında daha âdil, isbatlama açısından daha güvenilir ve kuşkuya kapılmamanız açısından da daha uygun olandır. Gerekçe adâlet ve güvenin sağlanması, kuşkunun giderilmesidir. Bu gerekçe başka bir şeyle gerçekleşiyorsa, yazmak kişinin kendi tercihine kalmıştır. Yok eğer yazılmadığı zaman adâlet sağlanamayacak, güven zedelenecek ve karşılıklı kuşku oluşacaksa, bu durumda yazmak farz olur. Çünkü illet hükümde yer almıştır ve hiçbir tevile yer bırakmayacak kadar açıktır. (530) Nüzûl ortamında okuma-yazma bilenlerin sayısının oldukça sınırlı olduğu göz önüne alındığında, bu ifadenin ne demeye geldiği daha iyi anlaşılır (Ferrâ). (531) Bu ibare öyle sanıldığı gibi iki kadını bir erkeğe denk saymak değildir. Âyet haksızlığı önleyip adâleti sağlama konusundaki titizlikle alâkalıdır. Bu, kadının ticaret ve ticari anlaşmalar konusundaki bilgisizliğinden kaynaklanabilecek muhtemel hataları önleyici bir tedbirdir. Zaten tadılle, unutma, yanılma, şaşırma, haktan sapma anlamlarının tümüne birden gelir. Sözgelimi iki kadından biri unutmuşsa, doğal olarak şahit ikiden teke düşecek, sonuçta şahitlik yapan iki kadın değil tek kadın olacaktır. Kur an bire iki oranını şahitlikte nisap olarak belirlemez. Zira Nisâ 15 ve Nûr 4-8 de zina dâvâsında cinsiyete bakılmaksızın dört şahit istenir. Talak 2 de boşanma için iki şahit istenir. Hatta âdil yargılamayı sağlamak için bazı durumlarda erkeğin değil, sadece kadının şahitliği kabul edilir. Bunların hiç birinde de cinsiyet belirtilmez. Burada da maksat şahitlik yapacak kimsenin cinsiyeti değil, hatta şahitlik bile değil, vâdeli borçlanmalarda mağduriyeti önlemektir. Borç vermeyi aşırı teşvik eden vahyin verilen borçların tahsili konusunu ihmal etmesi düşünülemezdi. (532) Fâsık çıkan, fısk çıkmak anlamına gelir. Arap dilinde bu kelimeyi ilk kez olumsuz anlamda kullanan Kur an dır. Değilse bu kelime cahiliyye de bitkinin kabuğundan çıkması anlamında kullanılmaktadır. Bu da gösteriyor ki fısk terimi, İslâm ın içeriğini kendisinin doldurduğu kavramlardan biridir (Râğıb). (533) Bu âyet Kur an ın en uzun âyetidir. Deyn âyeti veya Müdâyene âyeti olarak isimlendirilir. Sanki bunda, gelecek çağların en büyük probleminin ekonomik alanda olacağına bir işaret vardır. İbn Abbas tan rivayetle İbn Kesir de yer alan kayda göre bu âyet faiz yasağından sonra henüz olmamış hurmaları daha dalındayken satın alma yoluyla gerçekleşen ticari akde izin veren âyettir. و ي ر ز ق م ن ح ي ث ل ي ح ت س ب و م ن ي ت و ك ل ع ل ى للا ف و ح س ب ا ن للا ب ال غ ا م ر ق د ج ع ل للا ل ك ل ش ی ء ق د ر ا ٣ 3 Ve hiç beklemediği yerden onu rızıklandırır; ve her kim Allah a güvenirse, artık O ona yeter: Şüphesiz Allah emrini gayesine erdirendir;(9) doğrusu Allah her bir şey için bir ölçü/kader koymuştur. (9) Veya bâliğun emrahu okuyuşuna dayanarak: Allah ın emri hedefini bulur. و ال ٸ ي ئ س ن م ن ال م ح يض م ن ٸ ل م ي ح ض ن و ا و ل ت ا ل ح م ال ا ج ل ن ا ن ي ض ع ن ح م ل ن ن س ائ ك م ا ن ار ت ب ت م ف ع د ت ن ث لث ة ا ش ر و ال و م ن ي ت ق للا ي ج ع ل ل م ن ا م ر ي س ر ا ٤ 4 Ve ; ay halinden tamamen kesilen kadınlarınız konusunda kuşkuya düşerseniz;(10) bilin ki onların bekleme süresi üç aydır;(11) hiç ay hali görmeyenlerin ki de öyledir;(12) hamile olanların iddeti ise doğum yapıncaya kadardır.(13) Ve her kim Allah a karşı sorumluluğunun bilincinde olursa, O ona buyruğunu kolay kılar: (14) (10) İki anlama da açıktır: Ay halinden kesilip kesilmedikleri konusunda ; veya iddet süreleri konusunda kuşkuya düşerseniz. (11) İbn Abbas Bakara 234 teki kocası ölen kadının iddeti olan 4 ay 10 günü esas alarak iki süreden uzun olanının kastedildiğini söylemiş, fakat Ümmü Seleme bunu reddetmiştir. 5

ت (12) Hem hayız görmeye başlamadan öncesini (ki yaş sınırı 17 dir), hem de bir anomali olarak hiç hayız görmeyeni kapsar. (13) Subey a el-eslemî örnek olayı bunun nüzul ortamındaki karşılığıdır. (14) 3. âyette ve burada yer alan emrihî (O nun emri), ilâhi yasalar âlemine işaret sayılabilir. Psikolojinin yasaları da emir âlemindendir. Allah bu yasalar aracılığıyla kalpleri çevirip, zoru kolaylaştırabilir. Nihayetinde kalpler Allah ın elindedir. Kula düşen sorumlu davranmaktır. ذل ك ا م ر للا ا ن ز ل ا ل ي ك م و م ن ي ت ق للا ي ك ف ر ع ن س ي ات و ي ع ظ م ل ا ج ر ا ٥ 5 İşte bu Allah ın size indirmiş olduğu buyruğudur; kim Allah a karşı sorumluluğunun bilincinde olursa, (Allah) onun günahlarını örter ve ona muazzam bir ödül verir. ا س ك ن و ن م ن ح ي ث س ك ن ت م م ن و ج د ك م و ل ت ض ار و ن ل ت ض ي ق وا ع ل ي ن و ا ن ك ن ا و ل ت ح م ل ف ا ن ف ق وا ع ل ي ن ح ى ي ض ع ن ح م ل ن ف ا ن ا ر ض ع ن ل ك م ف ات و ن ا ج ور ن و ا ت م ر وا ب ي ن ك م ب م ع ر وف و ا ن ت ع اس ر ت م ف س ت ر ض ع ل ا خ رى ٦ 6 (İddet bekleyen kadınlarınızı), imkanlarınız nisbetinde barındığınız şartlara(15) uygun olarak barındırın; onlar üzerinde baskı kurup hayatlarını çekilmez hale getirmeyin; eğer hamileyseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını üstlenin; eğer (çocuğunuzu) sizin hesabınıza emzirirlerse, onlara hak ettikleri karşılığı verin ve (çocuğun geleceğini) kendi aranızda ortak değerler çerçevesinde istişare edin;(16) eğer (emzirme konusunda) karşılıklı zorlanırsanız, bu takdirde (baba) hesabına bir başkasının emzirmesi gerekecektir. (17) (15) Lafzen: yerde. Min haysu nun bu bağlamdaki vurgusuna dayanarak. (16) Lafzen: birbirlerinize ma rufu emredin! Maruf: Aklen mümkin, şer an meşru, kalben mutmain, örfen münasip olandır. (17) Ayrıntılarla örülü bu âyet muhatabın dikkatini bir hususa çeker: Boşanmış eşler ve özellikle baba, müşterek meyveleri olan bebeğe karşı sorumludur. Annenin hamilelikle yaptığı fedakârlığa, baba doğum sonrasının külfetini üstlenerek katılmalıdır. Bebeğin hayatını idame ettirmek için, ortak akıl (ma ruf) etrafında herkes üstüne düşeni yapmalıdır. ل ي ن ف ق ذ و س ع ة م ن س ع ت و م ن ق د ر ع ل ي ر ز ق ف ل ي ن ف ق م م ا اتي للا ل ي ك ل ف للا ن ف س ا ا ل م ا ا تي ا س ي ج ع ل للا ب ع د ع س ر ي س ر ا ٧ 7 (Neticede) imkanı olanlar, imkanları nisbetinde harcama yapsın; maddî imkanı dar olanlar da Allah ın kendisine verdiği kadar harcama yapsın: Allah hiç kimseye verdiği imkandan fazlasını yüklemez; (belki de) Allah, bir zorluktan sonra bir kolaylık ihsan edecektir.(18) (18) Şerh 5-6 da me a ile gelen usr ve yusr burada ba de ile gelir. İkisi arasında bunun dışında da farklar vardır: 1) Şerh te isim cümlesi burada ise fiil cümlesidir. Üstelik zati-cevheri değil, fiili-arazi müdahaleye delalet eden yec alu ile, muzari olarak ve başında da gelecek edatıyla (sin) yer alır. 2) Şerh te inne ve inne ile ikişer kez ve tekitli, burada birer kez ve tekitsiz gelir. 3) Şerh te usr belirli yusr belirsiz, burada ikisi de belirsizdir. Sonuç: Şerh teki Allah ın zatından eşyanın cevherine yönelik her zaman, mekân ve durumda geçerli, sabit ve değişmez bir müjde, buradaki ise Allah ın fiilinden eşyanın arazına yönelik olaylarla sınırlı lokal bir müjdedir. 6

و ك ا ي ن م ن ق ر ي ة ع ت ت ع ن ا م ر ر ب ا و ر س ل ف ح اس ب ن ا ا ح س اب ا ش د يد ا و ع ذ ب ن ا ا ع ذ اب ا ن ك ر ا ٨ 8 İMDİ, Rablerinin ve O nun elçilerinin emrini dinlemeyen nice topluluklar gelip geçmiştir;(19) sonunda Biz hepsiyle pek çetin bir biçimde hesaplaşmış, inanılmaz bir azaba çarptırmışızdır: (19) Bir önceki pasajda konulan ilâhi sınırları çiğneyecek olanlar, geçmişte yaşanan ibretli örnekler üzerinden uyarılıyor. ف ذ اق ت و ب ال ا م ر ا و ك ان ع اق ب ة ا م ر ا خ س ر ا ٢ 9 Nihayet yaptıklarının vebalini tatmışlar, işledikleri şeyler sonucunda yıkıma uğramışlardır. ا ع د للا ل م ع ذ اب ا ش د يد ا ف ات ق وا للا ي ا ا ول ى ا ل ل ب اب ا ل ذ ين ام ن وا ق د ا ن ز ل للا ا ل ي ك م ذ ك ر ا ١١ 10 (Dahası) Allah onlar için (âhirette) çetin bir azab hazırlamıştır. şu halde ey akletme yeteneğini kamil mânada kullananlar! (20) Allah a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun! (Ey bu vahye) iman edenler: siz de!.. Zira Allah size uyarıcı bir mesaj indirmiş; (20) Uli l-elbâb için bkz. Bakara: 243 (Nuzul 94 / Mushaf 2 : Bakara 243 Aşağıdadır.) ا ل م ت ر ا ل ى ال ذ ين خ ر ج وا م ن د يا ر م و م ا ل وف ح ذ ر ال م و ت ف ق ال ل م للا م وت وا ث م ا ح ي ا م ا ن للا ل ذ و ف ض ل ع ل ى الن ا و لك ن ا ك ث ر الن ا ل ي ش ك ر ون ٢٤٣ 243 SAYILARI binlerce olduğu hâlde, ölüm korkusuyla yurtlarını terk edenleri gözünde canlandırabilir misin!?(443) Allah onlara önce Ölün! demiş, peşinden onları hayata döndürmüştü.(444) Hiç şüphesiz Allah insanlara karşı sınırsız lütuf sahibidir, fakat insanların çoğu şükretmezler.(445) (443) Zımnen: Ölümden kaçmak suçluluk alametidir. Elemtera ibaresi, sorudan çok ibret ve hayret vurgusu taşır. Menâr sahibi bu âyetin tefsirinde şöyle der: Ben de diyorum ki: Bu tabirle elemtera ile başlayan kıssaların ille de yaşanmış olması şart değildir. Aksine bu kıssalar temsili de olabilirler. Kıssaya böyle girilmesinden maksat, sanki gözlerle müşahede edilen ve kesin bilinen bir gerçeklik gibi tasavvur etmemiz istendiği içindir. Bu temsil korkunun ecele faydası yoktur atasözünü hatırlatır. Esasen bu âyette anılanların ölüm karşısındaki yerilen tavırlarının tam tersini, (fakat) Allah a kavuşacaklarına kesin olarak inananlar (249) denilen kimselerin tavırları temsil eder. (444) Buradaki ölün ve hayata döndürmüştü ifadeleri, bu sûrenin af dileyin ve böylece içinizdeki kötülükleri öldürün âyeti ışığında anlaşılmalıdır (Bakara: 54 ve not 8). (445) Kur an da insanların çoğu formu tam on yedi yerde sadece üç şekilde gelir: İnsanların çoğu bilmezler, insanların çoğu şükretmezler, insanların çoğu iman etmezler. Bu üç durum da aslında birbirinin sebep ve sonucudurlar. Bu ifade, şuursuz kitlelerin tarihin öznesi değil nesnesi olduğu gerçeğini ifade eder. Kur an onların karşısına ulu l-elbab ı (bilinç sahipleri) yerleştirir. Bu âyet şu hakikati ifade eder: Bir toplumun hak ve adâlet tutkusuna ölüm korkusu galip gelirse o toplum geleceğini satmış demektir. Bir toplumda hakikat aşkı ve adâlet tutkusu ölüm korkusuna galip gelmeye başladı mı, o toplum ölü bir toplumken dirilmeye ve dünya toplumları içerisinde üstün ve gıpta edilir bir konuma gelmeye başlar. Aslında 246-251. âyetlerde anlatılan Tâlût-Câlût kıssası bu gerçeğin tarihsel örneğidir. ر س و ل ي ت ل وا ع ل ي ك م اي ات للا م ب ي ن ات ل ي خ ر ج ال ذ ين ام ن وا و ع م ل وا الص ال ح ات م ن ا لظ ل م ات ا ل ى الن ور و م ن ي ؤ م ن ب ا ل ل و ي ع م ل ص ال ح ا ي د خ ل ج ن ات ت ج رى م ن ت ح ت ا ا ل ن ار خ ال د ين ف ي ا ا ب د ا ق د ا ح س ن للا ل ر ز ق ا ١١ 11 İman eden ve ıslah edici iyiliklerde bulunanları(21) (küfrün) karanlıklarından (imanın) aydınlığına çıkarmak için, Allah ın apaçık âyetlerini okuyan bir elçi göndermiştir. 7

Her kim; Allah a inanır ve Islah edici iyilikler yaparsa, içinde ebedi kalmak üzere (Allah) onu zemininden ırmaklar çağlayan cennetlere koyar: böylece Allah ona tarifsiz güzellikte bir rızık vermiş olur. (21) Amilu s-sâlihât ı çevirimiz için ilk geçtiği Asr: 3 ün ilgili notuna bkz (krş. Bakara: 25). (Nuzul 13 / Mushaf 103 : Asr 3 Aşağıdadır.) ا ل ال ذ ين ام ن وا و ع م ل وا الص ال ح ات و ت و اص و ا ب ال ح ق و ت و اص و ا ب الص ب ر ٣ 3 Ancak, Allah a inanıp güvenenler, (4) Erdemli ve sorumlu davrananlar; (5) Yani (6) birbirlerine hakkı tavsiye edenler (7) Ve sabrı tavsiye edenler (8) bundan müstesnadır. (9) (4) Kurtuluşun temel şartı ikidir: İman ve Onun üzerine bina edilen sâlih amel. Amelin üzerine bina edildiği iman, insanlığın belli bir zaman ve mekânıyla sınırlı bir iman değil, insan soyunun tamamını kapsayan bir imandır. Böyle bir imanın ait olduğu İslâm ın tarifi, insanlığın değişmez değerleri olan ezeli ve biricik hakikat olmalıdır. (5) Farklı formlarla birçok yerde gelen amilu s-sâlihât ( amelen sâlihan) terkibi Kur an ın 23 yıllık iniş sürecinde farklı vurgular kazanır. Vahyin ilk yıllarındaki vurgusu sorumlu davranış tır. Bu davranış, Bakara 2 den yola çıkarak hidayetten önceki takvâ diyebileceğimiz sorumluluk bilincine ve ahlâkına dayanır. Erdemlilik ve dürüstlüğü ifade eder. İlerleyen yıllarda vahiy Allah ın razı olup olmadığı, imana yaraşan ve yaraşmayan eylemleri beyan ettikten sonra sâlih amel terkibi Allah ın razı olduğu imana uygun davranış vurgusunu kazanmıştır. İslâm cemaatinin iktidar yıllarını teşkil eden Medine de ise aynı terkip sahibini ve başkalarını ıslah edici iyilikler vurgusuna ulaşmıştır. Aslında bu son vurgu sâlihât kelimesinin asli vurgusudur ve imkanla orantılı olarak her dönemde sâlih amelin ana hedefini ifade eder. Sûrenin son âyetindeki hakkı ve sabrı tavsiye sâlih amelin mükemmel bir örneğidir. Başta iman olmak üzere Allah a itaat, namaz kılmak ve zekât vermek gibi hukukullah ile ilgili ibadetler bu yüzden Kur an tarafından sâlihât tan değil hasenât tan sayılmıştır (Hûd: 23 ve Bakara: 277). Fakat hasenât, sosyal amaçları geçekleşince sâlihât vasfını da kazanır. Mâ ûn sûresi, namaz ibadeti özelinde, hasenât ı sâlihât a tebdil etmenin formülünü sunar (krş. Mâ ûn: 5). Hasenât a bire on vaad edilirken (En âm: 160), sâlihât a kesintisiz nimet ve cennet vaad edilmektedir (msl. Tîn: 6; Burûc: 11). Hasenât sahipleri seyyiât ı örtülmekle müjdelenirken, Sâlihât sahipleri canlıların en iyisi olmakla müjdelenir (Furkan: 70; Beyyine: 7). Hz. Peygamber e nisbet edilen Bir saatlik âdil yönetim altmış yıllık nafile ibadetten hayırlıdır (Taberânî, el-kebir) hadisi, sâlihât ile hasenât arasındaki büyük farka dair nebevi bir okumadır. (6) Sâlih amel in mahiyeti göz önüne alındığında, bu vav ın tefsiriyye vurgusu daha isabetli gibidir. Âyetteki dört unsurdan ilk ikisi asli son ikisi talidir. Hakkı ve sabrı tavsiye, aslında sâlih amelin açılımı ve iki örneğidir. Benzer formdaki Tîn: 6 da tercihimizi teyit eder (bkz. Bir önceki not). (7) Hakkı tavsiye etmek, zımnen: İnançta tevhidi, Eylemde sâlihât ve adâleti tavsiye etmektir. Hakikati, hakkın yolunu, hakka ve hukuka riayeti tavsiye etmektir. (8) Zımnen: Hakkı tavsiye etmenin bedeli vardır, bu bedeli ödemek gerektiğinde sabır tavsiye edenler... Bu sabrın tarifini de verir: Sabır, hak ve hakikat üzerinde direnmek, düzeltme işinden vazgeçmemektir. 8

Hz. Ali şöyle der: Sabretmek dert yanmaktan daha çok yorar. Bu tavsiye, daha sonraları el-emr bi l-ma ruf ve n-nehy ani l-münker emrine dönüşecektir (A râf: 157; Âl-i İmran: 104, 110, 114; Tevbe: 112). Hatta bir âyette el-emr bi l-maruf un ardından sabır emredilir (Lokman: 17). Beled 17 ile bu âyet arasında açık bir benzerlik vardır. Bu da sabrın aynı zamanda bir merhamet olduğunu gösterir. Sabr üç ayrı edatla üç ayrı mâna kazanır: an ile hakta direnmek, alâ ile bela ve sıkıntıya göğüs germek, lâm ile ibadet, hak, hayır ve adâlette sebat mânaları kazanır. Burada bâ ile gelmiştir ve bu üç mânayı da kuşatmıştır. Sabır izzet ve şeref verir. Ne ki zillet ve mezellete düşürüyor, o sabır değil acziyettir. Sabır, omuzladığı hayat emanetini sahibine zayi etmeden ulaştırmak için götürürken, rüzgar tersinden esmeye başladığında; geri adım atmamak, yükü atmamak, yolu satmamak, yola yatmamaktır. Kişinin hakikate olan sadâkati, onun uğruna ödemeyi göze aldığı bedelle orantılıdır. (9) Sözün özü şudur: Yalnızca iman edip sâlih amel işlemek kişiyi iyi yapar, hakkı ve sabrı tavsiye etmek ise kişiyi aktif iyi yapar (krş. Müddessir: 2). Kurtuluşun anahtarı aktif iyilerin elindedir. Asr sûresinin son âyeti, toplumun ıslahının sadece emir ve yasaklarla değil, iman ve sâlih amel sahiplerinin hakkı ve hakta direnişi tavsiyesi ile sağlanacağını ifade eder. Kurtulmak için; Sadece inanmak yetmez, Islah edici eylemler yapmak, Bu cümleden olarak hakkı ve hakta direniş demeye gelen sabrı tavsiye etmek gerekir. Bunlar imanın gereğidir. Bunu yapmayan fert veya toplum, isterse mü min olsun, hüsrandan kurtulamaz (krş. Enfal: 25). Ey Rabbimiz! Bizi ziyanda olanlardan ve ziyankâr olanlardan kılma! (Nuzul 94 / Mushaf 2 : Bakara 25 Aşağıdadır.) و ب ش ر ال ذ ين ام ن وا و ع م ل وا الص ال ح ات ا ن ل م ج ن ات ت ج رى م ن ت ح ت ا ا ل ن ار ك ل م ا ر ز ق وا م ن ا م ن ثم ر ة ر ز ق ا ق ال وا ذ ا ال ذ ى ر ز ق ن ا م ن ق ب ل و ا ت وا ب م ت ش اب ا و ل م ف ي ا ا ز و اج م ط ر ة و م ف ي ا خ ال د ون ٢٥ 25 İman eden ve bu imanla uyumlu iyilikler(31) işleyen(32) kimseleri zemininden ırmaklar çağlayan cennetlerle müjdele! Her ne zaman oranın nimetlerinden ikram olarak onlara sunulsa, Bunlar bize daha önce bahşedilenlerin aynısıymış diyecekler. Oysa ki bu, o nimetlerin çağrıştırdığı belli belirsiz bir benzerlik.(33) Ve onlar için cennette pırıl pırıl eşler olacak ve onlar orada kalıcıdırlar.(34) (31) Sâlih amel, vahyin nüzûl sürecinde farklı vurgular kazanarak zenginleşen merkezi bir kavramdır. Bireysel ve fıtrî olandan toplumsal ve eğitsel olana doğru bir seyir takip eder. Başlarda sorumlu davranış, Ortalarda Allah ın Razı olduğu eylemler, Medine de ise ıslah edici iyilikler vurgusu kazanır (Açıklama için bkz. Tîn: 6, not 6). Sâlih bir amel şu beş özelliği bünyesinde taşımalıdır: İfsad ın karşıtı olarak bir kötülüğü düzeltmelidir (ıslah-ifsad karşıtlığı için bkz. A râf: 56 ve A râf: 85). Fasık ın karşıtı olarak doğru ve dürüst olmalıdır (sâlih-fasık karşı tlığı için bkz. Enbiya: 74-75 ve Nûr: 55). Seyyie nin karşıtı olarak özünde iyi(lik) taşımalı (sâlih-seyyie karşıtlığı için bkz. Tevbe: 102). Nefrete değil barışa ve sevgiye yönelik olmalıdır (Nisâ: 128,129; Hucurât: 9). Fâsit in karşıtı olarak yararlı olmalıdır (bkz. Muhammed: 2; sâlihât ile hasenât arasındaki fark için bkz. Asr: 3). Sâlih amel Kur an da iman ile birlikte geldiği tüm yerlerde imanla uyum içindeki bir eylem ahlâkına ve hayata delalet eder. (32) Amile ile fe ale fiillerinin arasındaki farkı vurgulamak için birincisini mümkün olduğunca işledi, ikincisini ise yaptı şeklinde çevirdik. Çünkü birinci fiil bir süreçte yapmayı ifade ederken, ikincisi bir anda yapıvermeyi ifade eder (İtkân II, 208). 9

(33) Teşâbuh, ya özün sabit kalıp şeklin değişmesi, ya da tersidir. Muteşabihen in belirsiz niteliği çeviriye belli-belirsiz olarak yansımıştır. Yani: Dünyadaki nimetler cennetteki nimetlerin çok çok uzak bir kopyasıdır (Müteşabih için bkz. Âl-i İmran: 7). (34) Halidîn, uzun bir süre. el-huld, bir şeyin uzun süre bozulmadan kalmasını ifade eder (Râğıb). للا للا ق د ا ح اط ب ك ل ال ذ ى خ ل ق س ب ع س مو ات و م ن ا ل ر ض م ث ل ن ي ت ن ز ل ا ل م ر ب ي ن ن ل ت ع ل م وا ا ن للا ع لى ك ل ش ی ء ق د ير و ا ن ش ی ء ع ل م ا ١٢ 12 ALLAH, yedi kat gökleri ve yerden de bir o kadarını yaratandır.(22) O nun (yaratıcı) iradesi, bu ikisi arasında her an yenilenerek sürekli tecelli eder ki, Allah ın her şeye muktedir olduğunu ve her şeyi akıl sır ermez bir ilimle kuşattığını kavrayasınız. (22) Veya min i beyaniyye sayarak: benzer bir biçimde de yeri ; veya teb îdiyye sayarak yerden de onların bir benzerini yaratmaya başladı. Mislehunne, Kur an da yer ve göğün yaratılışından bahseden sayısız âyet arasında sadece burada geçer. Yerin çokluğuna (ard ın, aradûn çoğulu yerine kullanılışıyla ilgili bkz. İtkân II, 299), veya çok katmanlılığına ya da kıtalarına delalet edebileceği gibi, göklerin yaratılışına benzer bir süreçte yaratıldığına da delalet eder. Bizce mislehunne ona benzer başka dünyalar anlamına gelebilir. Eğer bu sonuç isabetliyse, dünya dışı dünyaların varlığına delalet eder. Âyetin devamında Allah ın sonsuz kudretine ve akıl sır ermez bilgisine atıf yapılması bunu destekler mahiyettedir. 10

11

12