Dimostenis Yağcıoğlu yazdı Mâli Uçurum, Memorandumlar ve Yunanistan daki Ekonomik Kriz



Benzer belgeler
EKİM - ΟΚΤΩΒΡΙΟΣ 2010 Sayı: 60 Fiyatı: 3

Cumhuriyet Halk Partisi

gerek- + zaman eki mecburiyetinde + kişi eki

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

İş sağlığı ve güvenliği için AB mevzuatı. Tartışmacı 2: Stavros Lambrou, Başkan, Kıbrıs Güvenlik ve Sağlık Derneği

Haziran 25. Medya ve Güven. Gündem. Tüm hakları gizlidir.

ACR Group. NEDEN? neden?

R A P O R. Doç. Dr. Fatih YARDIMCIOĞLU Arş. Gör. Furkan BEŞEL. Mayıs 2015


Kişisel Dilekler Dilekler - Evlilik Türkçe Yunanca Συγχαρητήρια. Σας ευχόμαστε όλη την ευτυχία του κόσμου.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU: YUNANİSTAN İÇİN ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYMAYA HER ZAMAN HAZIRIZ" Cumartesi, 04 Kasım :31

Takdim. Bu, Türkiye nüfusu göz önüne alındığından her 90 kişiden birinin aday olması anlamına geliyor (TV, Haberleri, ).

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE NİN DEMOKRATİKLEŞME SINAVINI DERİNLEMESİNE TARTIŞTI!

3 Kasım 2002 Seçimlerine Doğru: Senaryolar ve Alternatifler...

Demokratik Oluşum (Dimokratiki Simparataksi) koalisyonu Rodop Milletvekili İlhan Ahmet e önemli görev verdi.

Süleyman Demirel Hayatını Kaybetti

Başvuru Referans Mektubu

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

İş E-Posta. E-Posta - Giriş. Αξιότιμε κύριε Πρόεδρε, Son derece resmi, alıcının ismi yerine kullanılabilecek bir ünvanı var ise

Vatandaşlar koalisyonun kurulmamasından MHP yi sorumlu tutuyor. Marpoll Kamuoyu Araştırma Şirketi, Ağustos ayı gündem araştırma sonuçlarını açıkladı.

azınlıkça Harun Molla Yunanistan şampiyonu Batı Trakyalı Azınlıkça 79 u cep telefonuna indir: Azınlıkça 1 ΤΕΥΧΟΣ 79 ΙΑΝΟΥΑΡΙΟΣ 14 ΤΙΜΗ 3

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

Devlet Dil Sertifikası

Başvuru Motivasyon Mektubu / Ön Yazı

AĞUSTOS 2015 GÜNDEM ARAŞTIRMASI NA DAİR

Cumhuriyet Halk Partisi

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015

KARARSIZ AK PARTĠ SEÇMENĠ PARTĠSĠNE DÖNÜYOR

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi

İSTANBUL KAMUOYU ARAŞTIRMASI MAYIS 2015

Patronun hizmetini yapıyor Çalışan kadından bahsediyorum. Ben kocama muhtaç değilim diye evvela ailesini dağıtıyor.

Merakla Beklenen Anket Sonuçları Açıklandı

ULUSAL EĞİTİM PPROGRAMI (UEP) NEDİR?

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

Dershane Algısı Araştırması Mayıs 2012

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

ekonomi olduğu görülüyor. Erken seçim olma ihtimalinin zor olduğu, AKP'nin ekonomide rahatlama yaşatmadan seçimi tekrarlatmasının mümkün olmadığı görü

16 Nisan Anayasa Değişikliği Referandumu Sandık Sonrası Araştırması

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DEKİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ VE STK LARIN DURUMUNU TARTIŞTI!

AHMET YILDIZ: İYİ NİYET VE AKLISELİM İLE BUNLARIN ÜZERİNE GİDERSEK, ÇÖZÜMLENMEYECEK SO Pazartesi, 29 Mayıs :30

24 Haziran Seçimlerine İlişkin Kamuoyu Eğilimleri

Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

3647 SAYILI ve 2008 (3647/2008) TARİHLİ YUNANİSTAN VAKIFLAR YASASI VE UYGULAMALARI

Seçmen sayısı. Böylesine uçuk rakamlar veren bir YSK na nasıl güvenilir?

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF T.C. İNKILAPTARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

KKTC SİYASİ ARAŞTIRMA RAPORU

2 Ekim 2013, Rönesans Otel

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

DİYARBAKIR GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE GENÇLİĞİN SİYASAL, SOSYAL VE GELECEK BEKLENTİLERİNİN TESPİTİNE YÖNELİK SAHA ARAŞTIRMASI.

CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY

11. SINIF T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Türkiye de üniversiteye giremeyen öğrenciler Fas ta üç dil öğreniyor

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI

Biz yeni anayasa diyoruz

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNDE KÜRT VE ERMENİ MESELELERİNİ TARTIŞTI!

Kadınlar Ne İster? Erkekler Ne Verir?

final in başarı geleneği final temel liseleri ile sürüyor...

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

2013 YILI Faaliyet. Raporu. 1 Mart Muhasebe Günü. 1 Mart Muhasebe Günü

15 Temmuz Sonrası Süreçte Yapılan Uygulamalara Seçmen Nasıl Bakıyor?

azınlıkça VASİYETİMDİR! Azınlığa tercih hakkı... Azınlıkça 1 SAYI 82 KASIM 14 FİYATI 3 ΤΕΥΧΟΣ 82 ΝΟΕΜΒΡΙΟΣ 14 ΤΙΜΗ 3

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Burada öteki AKP yöneticelirenden değil, bizlerden söz ediyorum.

Türkiye nin Milli Güvenliği: Güncel Durum ve Gelecek

HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

T.C. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi

frekans araştırma

KASIM - ΝΟΕΜΒΡΙΟΣ 2009 Sayı: 52 Fiyatı: 3

Prof. Dr. Özer SENCAR Prof. Dr. Doğu ERGİL Prof. Dr. İhsan DAĞI Prof. Dr. Cengiz YILMAZ Dr. Sıtkı YILDIZ Dr. Vahap COŞKUN NİSAN

D evlet Dil Sertifikas ı

YENİ AKİT GAZETESİ İNTERNET SAYFASINDAKİ TARİHLİ HABERE İLİŞKİN YORUMUM AŞAĞIDADIR. Erdoğan: Bedeli suç işleyen ödesin

İHL'yi Ne Kadar Tanıyoruz?

TÜRKİYE NİN NABZI KASIM 2014 Cumhurbaşkanlığı Sarayı, İş Kazaları, Barış Süreci ve Sığınmacılar Sorunu

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00

Altınordu Belediye Başkanı Engin Tekintaş, Altınordu İlçesi nde bulunan 92 Mahalle nin muhtarlarıyla ile bir araya geldi.

1 2 icin- ucretsiz- ped- hakki/

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim AKP

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI SEÇİM SİSTEMLERİNİN SEÇMEN İRADESİNE ETKİSİ

- TERCİHLERDE ROL OYNAYAN BİRİNCİ FAKTÖR: İSTİHDAM İMKANLARI

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015

TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ

DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

AK PARTİ YURT DIŞINDAKİ

ÇOCUK EĞİTİMİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

Azınlık Eğitimi. Gülünç duruma düşmek pahasına

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Türkiye-Yunanistan İş Forumu. İzmir, 8 Mart Ömer Cihad Vardan DEİK Başkanı

Krize inat SANAT Krize inat SANAT

Nitekim işsizlik, ülkemizin çözümlenemeyen sorunları arasında baş sırada yer alıyor.

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5

Trans Terapi ve Dayanışma Grubu Toplantılarının Yedincisi Gerçekleşti. SPoD CHP Beyoğlu Belediyesi Başkan Aday Adayı Gülseren Onanç ile görüştü

2018-LGS-İnkılap Tarihi Deneme Sınavı 9

16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

azınlıkça Yerel Seçimler Azınlıkça 80 i cep telefonuna indir: Azınlıkça 1 ΤΕΥΧΟΣ 80 ΑΠΡΙΛΙΟΣ 14 ΤΙΜΗ 3 SAYI 80 NİSAN 14 FİYATI 3

Transkript:

KASIM - ΝΟΕΜΒΡΙΟΣ 2012 Sayı: 72 Fiyatı: 3 Dimostenis Yağcıoğlu yazdı Mâli Uçurum, Memorandumlar ve Yunanistan daki Ekonomik Kriz Azınlıkça 1

BU AY AZINLIKÇA AZINLIKÇA BATI TRAKYA AYLIK HABER YORUM DERGİSİ KASIM 2012 YIL: 9 SAYI: 72 Azınlıkça Online www.azinlikca.net ΑΖΙΝΛΙΚΤΣΑ ΜΗΝΙΑΙΟ ΤΟΥΡΚΟΕΛΛΗΝΟΦΩΝΟ ΠΟΛΙΤΙΚΟ ΠΕΡΙΟΔΙΚΟ ΤΗΣ Δ. ΘΡΑΚΗΣ ΝΟΕΜΒΡΙΟΣ 2012 ΕΤΟΣ: 9 NO:72 SAHİBİ-SORUMLUSU ΙΔΙΟΚΤΗΤΗΣ-ΕΚΔΟΤΗΣ- ΔΙΕΥΘΥΝΤΗΣ EVREN DEDE GENEL KOORDİNATÖR ΓΕΝΙΚΟΣ ΣΥΝΤΟΝΙΣΤΗΣ AYDIN BOSTANCI YAYIN YÖNETMENİ ΣΥΜΒΟΥΛΟΣ ΕΚΔΟΣΗΣ İBRAM ONSUNOĞLU İNTERNET SORUMLUSU FATİH NAZİFOĞLU BU SAYIDA YAZARLAR Aydın Bostancı Dimostenis Yağcıoğlu Evren Dede Fatih Nazifoğlu Γιώργος Δούδος Herkül Millas İbram Onsunoğlu ADRES Anemonis 12 69100 Komotini e-mail: azinlikca@yahoo.com Tel: +30 6944749374 Fax: +30 25310 63345 ΕΤΗΣΙΕΣ ΣΥΝΔΡΟΜΕΣ Ιδιώτες. : 36 Τραπεζες, Οργανισμοί: 98 Ν.Π.Δ.Δ, Α.Ε: 98 Δήμοι: 98 Euro Κοινότητες: 72 Evren Dede Türk-Yunan ilişkileri kırılganlaştı Türk-Yunan ilişkilerinin geleceğini değerlendirmek istiyorsak, özellikle Yunanistan daki iki partinin tutumuna önem göstermemiz, siyasi yapılarını da iyi analiz etmemiz gerekiyor. Bugün hükümetin baş ortağı olan merkez sağ ND ve ana muhalefet partisi radikal sol SYRIZA dan bahsediyorum. Siyasal anlamda birbirine taban tabana zıt olan bu iki partinin de AK Parti ile ilişkileri limoni bu aralar... İçindekiler Herkül Millas Birlik beraberlik iyi bir şey midir? Bir konuda birlik kendiliğinden oluşmuşsa buna sevinmek gerek. Yani iyidir. Ama iyidir diye birlik ve beraberliği dayatırsak, kötüdür. Tek yumruk olacağız diye uyumu bozanı kovaladık mı, siyasi rejim otoriter, diktatörce veya faşizan bir özellik edinir. Faklılığı bastırmak niye zararlıdır? sorusu ise ilk soru ile akrabadır. Cevabı da şudur: Farklı görüşler zor kullanarak bastırıldığında uzun sürede yeni görüşler doğmaz ve dolayısıyla toplumsal dinamizm yok olur; herkes zararlı çıkar... Azınlıkça72 Anket ND ve DİMAR partileri birbirlerini seviyor GPO araştırma şirketinin MEGA televizyon kanalında yayınlanan Anatropi programı hesabına 15-17 Kasım 2012 tarihleri arasında gerçekleştirmiş olduğu anketten ND Partisi seçmeninin kendi partisinden sonra en çok DİMAR Partisi ni sevdiği ortaya çıktı. Birçok ilginç sonucun yer aldığı GPO nun anketine göre ND seçmeni kendi partisi ND den sonra en çok DİMAR partisi hakkında olumlu görüş belirtti... 3 Ülke derin bir buhrandan geçerken Editör 4 Mâli ve toplumsal buhran derinleşiyor Aydın Bostancı 6 Aydın Ömeroğlu nun son kitabı: TÜRK DEVRİMİNİN Batı Trakya Türklerinin Azınlık Yaşamına Etkisi İbram Onsunoğlu 8 ELME den Azınlık eğitimi kaldırılsın açıklamasına azınlık yetkilileri tepki gösterdi 14 Επιστολή της Φραγκουδάκη προς ΔΣ της ΕΛΜΕ Ροδόπης 17 Türk-Yunan ilişkileri kırılganlaştı Evren Dede 18 Mâli Uçurum, Memorandumlar ve Yunanistan daki Ekonomik Kriz Dimostenis Yağcıoğlu 20 Ethnos: Polis okulu öğrencisinden Müslüman öğrenciye tehdit 22 Mâli kriz ve intihar girişimleri Fatih Nazifoğlu 24 Birlik Beraberlik İyi Bir Şey Midir? Herkül Millas 26 ND ve DİMAR partileri birbirlerini seviyor 27 Yabancı diplomatlar hangi siyasetçilerle görüşüyor? 30 ΘΕΣΕΙΣ ΚΑΙ ΑΝΤΙΘΕΣΕΙΣ Γιώργος Δούδος 2 Azınlıkça AZINLIKÇA - BATI TRAKYA AYLIK HABER YORUM DERGİSİ ΑΖΙΝΛΙΚΤΣΑ - ΜΗΝΙΑΙΟ ΤΟΥΡΚΟΕΛΛΗΝΟΦΩΝΟ ΠΟΛΙΤΙΚΟ ΠΕΡΙΟΔΙΚΟ ΤΗΣ Δ. ΘΡΑΚΗΣ www.azinlikca.net

Ülke derin bir buhrandan geçerken İlginç bir dönemden geçiyoruz, sosyal patlama tehlikesinin kol gezdiği. Ekonomik krizi iliklerine kadar hisseden Yunanistan halkının kızgınlığı siyaset sahnesine de yansıyor. Yapılan her kamuoyu yoklamasında ankete katılanların siyasi partilerle ilgili sorulara verdiği cevaplar endişeyi daha da artıyor. * Geçenlerde yapılan bir ankette halkın kurumlar arasında güven duyduğu en üst makamın ordu olduğunu söylemesi ve siyasi partilere güvenin ise yerlerde sürünmesi demokrasi seviyesindeki son noktayı işaret ediyor. Bunun ötesinde, aynı ankette medyaya duyulan güvenin siyasi partilere duyulan güvenden de aşağıda olması (son sırada) halkı aydınlatmakla görevli basının içine düştüğü hazin durumu gösteriyor. Yunanistan ın içine düştüğü ekonomik kriz ülkenin yeniden yapılanması için bir fırsat olabilir mi? Bu soruya krizin başlangıcında evet kriz sayesinde ülke yeniden yapılanacak ve yıllardır yapılan yanlışlar düzeltilecek diyenlerin dahi umutlarının azaldığı bir ortamda geleceğe dair tahminde bulunmak zor. Ancak ülke derin bir buhrandan geçerken siyasi düzenin itibar kazanmadığı hiçbir çözümün de tünelin ucundaki ışığı gösteremeyeceğini biliyoruz. Yunanistan daki kriz kısa vadeli çözümlerle bitmeyecek. Partilerin uzlaştığı, ekonomik ve toplumsal krizin ancak birlikte hareket ederek aşılabileceğini idrak eden bireylerin çoğaldığı bir gelecek ümidiyle. editör Azınlıkça 3

Genç Bakış Aydın Bostancı bostanciaydin@yahoo.com Ülkemiz daha önce eşi benzeri görülmemiş bir mali ve toplumsal buhranın içerisinden geçiyor. İnsanlarda geleceğe yönelik bir umutsuzluk ve karamsarlık hakim. Her gün iflas ettik veya edeceğiz ya da Euro para biriminden çıktık veya çıkacağız senaryoları ile halk adeta bunalım geçiriyor. Bir yandan psikolojik bunalıma giren halk diğer yandan vergiler ve ekonomik zorlukların üstesinden gelmeye çalışıyor. Bir zamanlar intihar vakalarının en az rastlanan AB ülkesi olan Yunanistan da bugün binlerce intihar vakası yaşanıyor. Yapılan son araştırmalara göre 2009 yılından itibaren intihar vakalarında %37 artış yaşandığı tespit edildi. Öte yandan işsizlik rakamları ise almış başını gidiyor. Uzmanlar önümüzdeki dönemde ülke genelindeki işsizlik rakamlarının %35 lere yükselebileceği konusunda uyarıda bulunuyorlar. Nitekim Yunanistan İstatistik Kurumu ELSTAT ın yapmış olduğu son araştırmada ülke genelinde fakirlik sınırının altında yaşayan vatandaşların sayısı %21,4 yani yaklaşık 2 milyon 300 bin kişi olarak belirlendi. Genç nüfusta işsizlik %50 lere ulaşmış bulunuyor. Genç nüfusun çoğunluğu yurtdışına göç ediyor. Tüm bu ortamda ülkeyi yönetenlere karşı halkta bir nefret ve öfke var. Siyasi iktidarların on yıllar süren yolsuzlukları, siyasetçilerde ortaya çıkan rüşvet ve dolandırıcılık vakaları, skandallar halkın siyasilere karşı güvenini tamamen zedelemiş durumda ve ülkenin bu hale gelmesinde siyasiler önemli ölçüde sorumlu tutuluyor. Yunanistan dan yurtdışına para kaçıran yüzlerce siyasi ve işadamını duyarak her gün çeşitli vergilerle ezilen halk ise toplumsal patlamanın eşiğinde bulunuyor. Siyasi sisteme karşı duyulan güvensizliğin yanı sıra halkın siyasi ideolojisi de karman çorman olmuş durumda. Aşırı sağ ve aşırı sol iki büyük partiyi gölgede bırakacak şekilde büyüdü. Fakat seçmenin aklı karma karışık. Bu konuda GPO araştırma şirketi MEGA televizyon kanalında yayınlanan 4 Azınlıkça Mâli ve toplumsal buhran derinleşiyor Anatropi programı hesabına 15-17 Kasım 2012 tarihleri arasında ilginç sonuçları ortaya koyan bir anket gerçekleştirmiş. GPO nun anketine göre ND seçmeni kendi partisi ND den sonra en çok DİMAR partisi hakkında olumlu görüş belirtmiş. ND seçmeninin DİMAR partisinden sonra en çok beğendiği ikinci parti ise PASOK. Yani liberal sağı temsil eden ND partisi seçmeni kendi partisinden sonra en çok Demokratik Sol a yakınlık duyuyor. Anketten ortaya çıkan bir diğer enteresan sonuç ise DİMAR partisi seçmeni ile ilgili. DİMAR seçmeni partisinden sonra en fazla ND ile SYRIZA partilerine sempati besliyor. GPO nun anketine göre DİMAR seçmeni kendi partisinden sonra en fazla, üstelik de aynı oranda ND ile SYRIZA partilerine olumlu bakıyor. Kendi partisini hesaplamazsak DİMAR seçmeninin ND ve SYRIZA partilerinden sonra beğendiği üçüncü parti ise aşırı sağ ın temsilcisi olan Bağımsız Yunanlılar. GPO anketinden ortaya çıkan sonuca göre, ND seçmeni kendi partisinden sonra en fazla DİMAR partisine olumlu bakarken, DİMAR seçmeni de kendi partisinden sonra en fazla ND ile SYRIZA partilerine üstelik de aynı oranda olumlu bakıyor. GPO anketinde ortaya çıkan bir başka ilginç sonuç da SYRIZA partisi cephesinden. Ankete göre SYRIZA seçmeni kendi partisinden sonra en fazla Bağımsız Yunanlılar partisine sempatiyle bakıyor. Ankette SYRIZA seçmeninin %47 sinin Bağımsız Yunanlılar partisini olumlu bulduğu görülüyor. Kısacası özetlemek gerekirse, aşırı sol seçmen kendi partisinden sonra aşırı sağı beğeniyor aşırı sağ seçmen de kendi partisinden sonra aşırı solu beğeniyor. Bu tezat ve handikap halkın geçirdiği mali ve toplumsal buhranla birebir bağlantılı olabilir. Fakat kesin olan şu ki ülkede siyasi ve ideolojik görüşü ne olursa olsun halka güven telkin eden

bir siyasi oluşum mevcut değil. Popularitesini mali buhran sayesinde yükselten Altın Şafak Partisinin bile Kasım ayı içerisinde yapılan son anketlerde düşüşe geçtiği görülüyor. Yunanistan daki siyasi sistem doğru ve dürüst bir zemine oturtulmadığı müddetçe seçmen partilerin ideolojilerine bakmaksızın siyasi oluşumlar arasında bocalayıp duracaktır. Ülke siyasi istikrara kavuşmadığı sürece de güvensizlik ortamı devam edecektir. İşte GPO araştırma şirketinin MEGA televizyon kanalında yayınlanan Anatropi programı hesabına 15-17 Kasım 2012 tarihleri arasında gerçekleştirdiği ilginç anket sonuçları: Partiler hakkındaki görüşünüz nedir? sorusuna ND Partisi seçmeninin verdiği olumlu cevabının oranı şu şekilde: 1. Kendi partisi ND hakkında: %73,3 olumlu 2. DİMAR partisi hakkında: %52,9 olumlu 3. PASOK partisi hakkında: %28,9 olumlu 4. Bağımsız Yunanlılar partisi hakkında: %19,0 olumlu 5. KKE partisi hakkında: %16,3 olumlu 6. Altın Şafak partisi hakkında: %15,8 olumlu 7. SYRIZA partisi hakkında: %12,7 olumlu DİMAR Partisi seçmenlerinin aynı soruya verdiği olumlu cevaplar ise şöyle şekillendi: 1. Kendi partisi DİMAR hakkında: %65,0 olumlu 2. ND partisi hakkında :%23,8 olumlu 3. SYRIZA partisi hakkında: %23,8 olumlu 4. Bağımsız Yunanlılar partisi hakkında: %20,1 olumlu 5. KKE partisi hakkında: %18,8 olumlu 6. PASOK partisi hakkında: %17,8 olumlu 7. Altın Şafak partisi hakkında: %1,3 olumlu Aynı soruya SYRIZA seçmenleri ise şu parti sırasıyla olumlu cevap verdi: 1. Kendi partisi SYRIZA hakkında: %84,5 olumlu 2. Bağımsız Yunanlılar partisi hakkında: %47,0 olumlu 3. KKE partisi hakkında: %28,0 olumlu 4. DİMAR partisi hakkında: %17,5 olumlu 5. Altın Şafak partisi hakkında: %10,0 olumlu 6. PASOK partisi hakkında: %6,7 olumlu 7. ND partisi hakkında: %3,5 olumlu Son 3 yılda Batı Trakya da kaç kişi intihar etti? Batı Trakya nın da içinde bulunduğu Doğu Makedonya Trakya Eyaleti nde son 3 yılda meydana gelen intihar olayları ile ilgili resmi veriler açıklandı. Kamu Düzeni ve Vatandaşı Koruma Bakanlığı nın Parlamento ya sunduğu verilere göre 2009-2012 yılları arasında Doğu Makedonya Trakya Eyalet inde toplam 134 intihar vakasına rastlandı. Bölgede 2009 yılında 33, 2010 yılında 38, 2011 yılında 35 ve 2012 yılında 28 intihar olayının yaşandığı belirtildi. İntihar olaylarının Doğu Makedonya Trakya Eyalet ine bağlı illere göre dağılımı ise şöyle: Rodop ili: 2009 yılı 7 2010 yılı 6 2011 yılı 13 2012 yılı Ağustos a kadar 10 Toplam: 36 İskeçe ili: 2009 yılı 5 2010 yılı 5 2011 yılı 6 2012 yılı Ağustos a kadar 2 Toplam: 18 Evros ili: 2009 yılı 11, 2010 yılı 14, 2011 yılı 4 ve 2012 yılı 7 Toplam: 36 Kavala ili: 2009 yılı 5, 2010 yılı 5, 2011 yılı 7 ve 2012 yılı 4 Toplam: 21 Drama ili: 2009 yılı 5, 2010 yılı 8, 2010 yılı 5 ve 2012 yılı 5 Toplam: 23 Azınlıkça 5

Denge İbram Onsunoğlu ibram@tellas.gr Aydın Ömeroğlu nun son kitabı: TÜRK DEVRİMİNİN Batı Trakya Türklerinin Azınlık Yaşamına Etkisi -Aydın Ömeroğlu ne yapıyor? -Kitap yazıyor. Aydın Ömeroğlu, Azınlıkta kendisiyle ilgili böyle bir yanıt verilebilecek belki de tek kişi. Broşür, kitapçık, kitap; bu sonuncu, TÜRK DEVRİ- MİNİN Batı Trakya Türklerinin Azınlık Yaşamına Etkisi, sanırım 12ncisi ve 320 sayfa. Yazdıkları hep araştırmaya yönelik, tabiî konu genellikle Azınlık, siyasî, tarihî ve ekonomik meseleler, ve ideolojik, veya kendisiyle ilgili. Kendini, verdiği mücadeleleri anlatmaktan özellikle hoşlanıyor. Bu da onun zaaflarından biri, son kitabında da ortaya çıkmış. Ömeroğlu yalnız kitap yazmakla kalmıyor, düzeltmesini ve düzenlemesini de kendisi yapıyor, bir matbaaya gidip, burada veya Öte de, kitaplarını kendisi bastırıyor, sonra koltuğunun altında onları dükkân dükkân, kahvehane kahvehane, köy köy kendisi satıyor. Soydaş da, yazarının ayağına getirdiği kitabı çoğunlukla alıyor, başka koşullarda belki hiç almayacağı. Onun için azınlık ölçülerine göre Ömeroğlu çok satıyor. Bilmiyorum, tarih, Aydın Ömeroğlu bu Azınlığa kitap okumayı öğretti diye yazacak mıdır. Ama kitap satın almayı öğretti diye mutlaka yazacaktır. diye takıldığım oluyor ona. Bu son yapıtına da herhangi bir kitapçıda veya bir başka yerde satılırken rastlamayacaksınız, kitabı almak isterseniz kendisine ulaşmanız gerekecek, eğer bu arada o size ulaşmamışsa. Kitap, yazar ile Türkiyeli üç konuk arasında geçen konuşmalar şeklinde kaleme alınmış. Ömeroğlu onlara sırasıyla Batı Trakya nın Yunanistan a ilhak sürecini, başarısızlıkla sonuçlanan bağımsızlık girişimlerini anlatıyor. Sonra aynı dönemde gerçekleşen Türk Devrimini ve Atatürkçülük ilkelerini. Lozan ı ve Müslüman (Türk) Azınlığın oluşum sürecini. Devrime karşı direnişi ve bu çerçevede Batı Trakya ya yerleşen 150 likleri, onların faaliyetlerini ve yol açtıkları sorunları. Son 70 sayfalık bölümde kitabın başlığını oluşturan konuları. Görüldüğü gibi, TÜRK DEVRİMİNİN... Azınlık Yaşamına Etkisi başlıklı kitapta yalnızca başlıktaki konu ele alınmıyor, hatta başlık konusu kitabın en büyük bölümünü bile oluşturmuyor. En çok ağırlık verilen, Türk Devriminin ve Atatürkçülüğün ilkeleri. Bunlar anlatılıyor ve savunuluyor. Ve bir nostalji dile getiriliyor. Türkiye de öteden beri işlenen bir nostalji; AK Parti dönemi başladığından beri bazı kesimlerce, özellikle ulusalcılar kesimince, daha bir kararlılıkla işlenen özlem, yürütülen muhalefetin başlıca bayrağı. Ömeroğlu bu safta yer alıyor. Türkiye nin karşılaştığı sorunları, bu arada Türkiye ile Türk Azınlığı arasında yaşanan sorunları da, devrimden sapma ya bağlıyor. O halde çözüm, devrime geri dönmektir. Onun deyimiyle, Türk Devriminin demokrasi koşullarında devam ettirilmesidir. Aydın Ömeroğlu nun bu son kitabı, Azınlığın tarihiyle ilgili birçok dağınık belgeyi ve bilgiyi derlediği için bir eksikliği dolduruyor, bir ihtiyacı kar- 6 Azınlıkça

şılıyor. Sonra, özlü bir anlatımla azınlık okuyucusuna Atatürk devrimlerini tanıtıyor. Ordan öte Ömeroğlu nun kendi yorum, saptama ve önerilerinin bazıları, çok su götüren cinsten, çeşitli çelişkiler ve hatta yer yer mantık boşlukları içeriyor. Ömeroğlu nun ve Türkiye deki ulusalcıların Atatürkçülük, Türk Devrimi ve devrimcilik adına yaptıkları, devrimin gerçekleşmesinden 90 yıl sonra devrimden sapma oldu diye iddia ederek ve geriye-geçmişe dönüşü savunarak, gerçekte bir çeşit koyu tutuculuktan başka bir şey değil. Oysa Hiçbir şey durağan değildir, her gün yeni koşullar ortaya çıkar, ve Türkiye her gün yeni koşullara uygun yeni Atatürkünü ve Atatürklerini yaratmak durumundadır. Türkiye nin takvimini 1920 li 30 lu yıllara çekmeye kimsenin ne hakkı var ne de gücü yeter. Bu aforizma, Mustafa Kemal in büyüklüğüne ve yaptığı hizmetlere gölge düşürmez. Ulusalcıların hali, bana, İslâm dünyasındaki sorunların şeriatın uygulanmamasından kaynaklandığını, şeriat uygulandığında her şeyin düzeleceğini iddia eden radikal İslâmcıları anımsatıyor. Veya o ortodoks komünistleri ki, komünizmin çöküşünü Marksist-Leninist ilkelerden sapmaya bağlarlar, teorideki eksiklik ve yetersizlikleri, yenilenememeyi ve yeni koşullara uyum sağlayamamayı görmezlikten gelerek. Ulusalcıların, şeriatçıların ve ortodoks kömünistlerin ortak hatası, farklılığa saygı göstermeyerek tek tip insan yaratma sevdalarıdır. Ömeroğlu, devrim aleyhtarlarına, bu çerçevede bazıları geçici bir süre Batı Trakya ya yerleşen 150 liklere kitabında geniş yer ayırmış. 1920 lerin hırsı ve İstiklal Mahkemeleri edasıyla, başta padişah Vahdettin olmak üzere, tümünü hain ilan ederek. Bunların arasında kendini emperyalistlere seve seve satan esnek vicdanlı maceraperestler ve şahsiyet bozukluğu olanlar elbette vardı. Ve Vahdettin den, İstiklal Savaşı kazanıldıktan sonra, kendini aşarak ve temsil ettiği şeyleri reddederek, Ömeroğlu nun talep ettiği gibi, Ankara ya tabi olmasını ve Cumhuriyeti tanımasını beklemek ve bunu yapmadığı ve bir İngiliz gemisine binip kaçtığı için onu hain ilan etmek, ancak sivri devrim koşullarında gerekçelenebilecek bir harekettir. Keşke 1960 larda Menderes, Zorlu ve Koraltan da kaçabilselerdi. Şimdi aradan 90 yıl geçtikten sonra aynı hırsı devam ettirmenin manası ne? Devrim aleyhtarlarının büyük çoğunluğu, İstiklal Savaşının kazanılamayacağını tahmin eden karamsarlar (Ali Kemal ve Refii Cevad Ulunay gibi), saltanatı kurtarmak için mücadele ederken mücadelenin başka yöne kaydığını görünce Ankara ya olan güveni sarsılan padişah taraftarları (Çerkez Ethem gibi), Osmanlılıktan vazgeçmeyen muhafazakârlar (Batı Trakya ya sığınıp yaşamını burada tamamlayan Kütahyalı Hüsnü Yusuf gibi), saltanat ve hilafetin devamını isteyenler, İslâmcılar, kısacası yeniliği ve devrimi sindiremeyen ve benimseyemeyen farklı görüşlere sahip kişilerdi. Devrim, gerçekleştiği sırada onları cezalandırdı, her devrimde olduğu gibi cezalandırmalarda sık sık aşırılık ve haksızlıktan kaçınamayarak. Devrim gerçekleştikten sonra, Cumhuriyet onları affetti. Bugün 2012 yılında devrim aleyhtarları hakkında İstiklal Mahkemesi savcısı gibi konuşmanın manası ne? Aydın Ömeroğlu, Türkiye nin kurtuluşunu, Türk Devriminin demokrasi koşullarında devam ettirilmesinde görüyor. Bu aforizmanın açınımını yapalım ve çelişkilerine işaret edelim. Burada önce dolaylı bir itiraf var, Türk Devriminin demokratik koşullarda gerçekleşmediğine dair. Yani bir dikta rejimi söz konusuydu, bu aydınlıkçı bir dikta bile olsa. Dikta rejimi, kaçınılmaz tepkiler ve yan etkiler doğuracaktı. Ve bunlar, demokratik ilkelerin uzağında şiddet uygulayarak bastırılacak ve bertaraf edilecekti. Çok partili demokrasi dönemine geçildiğinde, Türk Devriminin demokrasi koşullarında devam ettirilmesi ilkesidir ki, bunu kendilerine göre yorumlayan ve kendilerine göre devrimden sapma oldu diye karar veren sivil ve askerî çevrelere, demokratik seçimlerle işbaşına gelmiş hükümetlere karşı antidemokratik müdahalelerin ve darbelerin yolunu açmıştır. Türk Devriminin demokrasi koşullarında devam ettirilmesi, bazı partilerin ilkesi olabilir, CHP ve İP böyledir, ama Ömeroğlu nun kastettiği gibi herkesin uyması gereken genel bir ilke olamaz, o zaman demokrasi olmaz. Bir ortodoks komünist partisine, bir liberal veya İslâmcı partiye, bir Kürt partisine bunu dayatamazsın. Ve kimin iktidara geleceğini demokrasilerde seçimlerle halk belirlediğine göre, Türk Devriminin devam ettirilmesi gibi bir kaygısı olmayan iktidar işbaşına geldiğinde ne olacak? Bugünkü AK Parti iktidarı gibi? Yanıtını ulusalcılar veriyor: Darbe! Aydın Ömeroğlu nun darbelere karşı olduğunu bilmesem... * Azınlıkça 7

ELME den Azınlık eğitimi kaldırılsın açıklamasına azınlık yetkilileri tepki gösterdi Rodop ili Ortaöğretim Görevlileri Birliği (ELME) tarafından yayınlanan açıklamada azınlık eğitiminin kaldırılması talep edildi. Rodop ili Ortaöğretim Görevlileri Birliği azınlık eğitiminin pratikte denenmiş ve azınlığı cehalete ve geri kalmışlığa sürüklediğini savunarak azınlık eğitiminin kaldırılmasını talep etti. Açıklamada yarı derslerin Yunanca yarı derslerin ise Türkçe olarak yapıldığı bir eğitim sistemi ne kadar çağdaş sayılabilir? sorusuna de yer veriliyor. 9 Kasım 2012 tarihinde yayınlanan açıklamada eğitim camiasının azınlık eğitiminin kaldırılmasının talep edilmesi dışında Prrofesör Anna Frangudaki nin sorumluluğunu yürüttüğü Müslüman Çocukların Eğitimi Programı nın da başarısız olduğu görüşüne yer veriliyor. ELME nin açıklaması ise şu üç öneri ile son buluyor: 1) 1968 yılında kabul edilen cunta protokollerinin derhal kınanması ve çağa uymayan, pratikte denenen ve azınlığı cehalete ve geri kalmışlığa sürükleyen azınlık eğitiminin kaldırılması 2) Öğrencilerin ana dillerinin ve Kuran dersinin seçmeli ders olarak okutulacağı Yunan devlet okullarının kurulması 3) Yunanca ders verecek anaokullarının yürürlüğe sokulması ve bu okullarda anadilin Yunancanın öğrenilmesi için yardımcı dil olarak kullanılması DEB Partisi lideri Mustafa Aliçavuş tan ELME ye cevap DEB Partisi Genel Başkanı Mustafa Aliçavuş, Rodop İli Orta Öğretim Eğitimciler Birliği nin azınlık eğitiminin kaldırılması yönündeki talebi sonrası açıklamalarda bulundu. DEB Partisi nden yapılan açıklama şu şekildedir: 8 Azınlıkça

öğrencinin nasıl Yüksek Öğretime gidebildiğini de sorgulamıştır. Rodop Orta Öğretim Eğitimciler Birliği (ELME) yaptığı bu tespitlerden sonra şu taleplerde de bulunmuştur. 14 Kasım tarihli Hronos gazetesinde yer bulan Rodop İli Orta Öğretim Eğitimciler Birliği nin (ELME) haksız ve yersiz talebini büyük bir şaşkınlık içinde okuduk. Kendilerince başarısız ve yetersiz buldukları Azınlık Eğitim Programı nın kaldırılmasını ve Azınlık eğitimine son verilmesini talep ediyorlar. Hatta bu eğitimin uluslararası bir anlaşmaya dayanmadığını, 1968 Cunta döneminde yapılan eğitim protokolüne dayandığını ifade ediyorlar. Uygulanan bu eğitim programının başarısız sonuçlar doğurduğunu, lise bitirme ve üniversiteye giriş sınavlarında Azınlık öğrencilerinin yetersizliğini, tespit ettiklerini iddia ediyorlar. Ayrıca Azınlık eğitiminin iki toplum arasında ayrıştırıcı çizgiler oluşturduğunu, Azınlık insanını geri bıraktığını ve bu sebeple çoğunluğa paralel bir gelişimin söz konusu olmadığını söylüyorlar. Azınlık eğitim programında yapılan düzenlemelerin de sorunu çözmediğini, temel çözümün 1968 Cunta döneminde yapılan eğitim protokolünü ortadan kaldırıp Azınlık eğitimine son vermekle mümkün olacağını öngörüyorlar. İçler acısı neticeleri bulunan bu eğitim programının farklı yaş guruplarından müteşekkil sınıflarda, kırk beş dakika içersinde değişik derslerin işlenmesinde bulan Rodop Orta Öğretim Eğitimcileri Birliği, yeni bir araştırma ile programın başarısızlığının ve okuma yazma konusunda öğrenme sıkıntısı çeken öğrencilerin tespitini talep ediyorlar. Rodop Orta Öğretim Eğitimciler Birliği nin yapmış olduğu bu açıklamayı Azınlık Eğitim Programı Sorumlusu Anna Frangudaki dayanaksız bulmuş ve başarısız kelimesini hakaret olarak telakki etmiştir. Hatta Azınlık öğrencilerinin büyük bir bölümünün Orta öğretimde Yunan devlet okullarına gittiğini, Yunanca öğrenmede bir sıkıntı varsa, bunu aşmak için Rodop Orta Öğretim Eğitimcileri Birliği nin çözümler üretmesi gerektiğini ifade etmiştir. Kısacası ülkemizin bir dış meselesi olan, dışişlerinin politikasını ilgilendirecek bir meselede fikir yürüteceğinize işinize bakın demeye getirmiştir. Bu eğitim programı sanıldığı kadar başarısız ise, bu yıl 493 A. 1968 Cunta Dönemi Eğitim Protokolü derhal feshedilmeli ve Azınlık Eğitim Programına son verilmelidir. Çünkü denenen bu Azınlık Eğitim Programı Azınlığın geri kalmasına sebebiyet vermektedir. B. Yeni Yunan Devlet Okulları açılmalı ve bu okullarda ana dil dersi ve Kur an seçmeli ders olarak okutulmalıdır. C. Yunanca eğitim veren anaokulları Azınlığa benimsetilmeli, ana dile sadece ve sadece Yunanca nın öğretilmesine katkı sağlıyacak bir yardımcı dil olarak yer verilmelidir. Rodop Orta Öğretim Eğitimciler Birliği nin penceresinden bakıldığında durum tespiti böyledir. Lâkin Azınlık Eğitimi ne bizler kendi penceremizden baktığımızda durum farklıdır. Ana dilin önemini ve diğer dilleri öğrenirken sağladığı katkıyı bütün dünya eğitimcileri kabul etmiştir. Bu noktadan sonra bunu tartışmak bile yersizdir. Azınlık Eğitim hakkını uluslararası bir antlaşma olan 1923 Lozan Antlaşması ndan alır. Lozan Antlaşması nın 40. Ve 41. Maddeleri gayet açıktır ve azınlığa ana dilde eğitim hakkını vermektedir. Bahsi geçen protokol bu hakkın şeklini ve içeriğini belirlemektedir. Şekil ve içeriğini kaldırsanız bile hak bakidir. Bugün bir başarısızlık sözkonusu ise, bunun sebepleri, azınlığın fikri alınmadan, üretilen Azınlık eğitim politikalarında aranmalıdır. Yıllardır yaşadığımız kitap sorunu, kontenjan öğretmenlerinin çalışma sorunu, ana dil eğitimi veren öğretmenlerin yetersizliği sorunu, ana dilde eğitim verecek öğretmen adaylarının yetiştirilme sorunu, encümenlerin yetkileri sorunu, ders saatleri sorunu, hangini birini sayalım. Bu sorunların çözümünde devlet ne zaman Azınlığın fikrini sormuş ve ortak bir çözüm aranmıştır. Dayatmacı politikaların sonucu her zaman hüsrandır. Eğitim konusunda Azınlığın fikri alınmadan katılımcı politikalar üretilemez. Azınlık her zaman devlete bu konuda açık yüreklilikle yaklaşmıştır. Azınlık her zaman entegrasyona açık bir tutum içinde olmuştur. Asimilasyona pek tabii olarak karşı durmuştur ve gelecekte de karşı duracaktır. Bu Azınlık insanının en tabii Azınlıkça 9

hakkıdır. Rodop İli nde nüfusun yarı yarıya olduğunu hesaba katarak, Yunan devlet okulları ile Azınlık okullarının nicelik ve nitelik bakımından incelediğinizde, sağlam bir durum tespiti yapmak mümkündür. Son olarak DEB Partisi olarak belirtmek isteriz ki; Rodop ili ELME yöneticileri Azınlık Eğitimine bakarken taktıkları ayrımcılık gözlüklerini çıkarmalı ve Azınlık Eğitimi için ortaya attıkları önerileri ciddi anlamda gözden geçirmelidirler. Yıllardır Azınlık için yeni orta ve lise eğitimi verecek okullara ihtiyacımız olduğunu, Türkçe eğitim verecek öğretmenlerin yetiştirilmesinde bir fakülteye ihtiyaç duyulduğunu, kontenjan öğretmenlerinin sayıca artırılması gerektiğini, okullardaki araç ve gereçlerin çağdaş bir seviyeye getirilmesi gerektiğini haykırıyoruz. Duyan olmadığı gibi, Azınlığın kuruluşlarını dikkate alıp, bu insanların kendi eğitimleri ile ilgili bir fikirleri olup olmadığını da sorgulamadınız. Anaokullarına gelince, aynen ilkokullarda olduğu gibi Türkçe ve Yunanca eğitim veren okullar olmalıdır. Küçük yaşta geliştirilecek bir ana dil, Yunancanın öğrenilmesine büyük katkı sağlayacaktır. Azınlık Eğitim Programı nın başarısı ancak ve ancak devletin yetkili organlarının Azınlık yetkilileri ile yapılacakları istişarelerle ve alınacak ortak kararlarla mümkündür. Gelin, Azınlık okullarında Türkçe eğitim verecek öğretmenler için, Azınlığımıızın talepleri doğrultusunda bir fakülte açalım. Azınlık çocukları burada hem Türkçe ye, hem Yunanca ya vakıf öğrenciler yetişsin. Gelin Azınlığın ihtiyaç duyduğu oranda Azınlık ortaokulları ve liseleri açalım. Burada da hem Türkçeye, hem Yunancaya vakıf öğrenciler yetişsin. Gelin hem Türkçe, hem Yunanca öğretmeninin çalışacağı çağdaş Azınlık anaokulları açalım. Gelin okullarımızda tüm araç ve gereçleri çağdaş bir seviyeye çekelim. DEB Partisi art niyet taşımayan, Azınlık eğitiminin seviyesini yukarılara çekecek her türlü yeni açılımlara destek vermeye hazırdır. Yeter ki karşımızda iyi niyet, samimiyet görelim. Unutulmamalı ve ELME ye çok iyi anlatılmalı ki, bizler resmi Azınlık statüsünü ve ana dilde eğitim hakkını 1923 Lozan Antlaşması nda kazandık. Her ne kadar bu antlaşma sürekli delinmeye çalışılsa da, bu antlaşma Batı Trakya Türklerinin Yunanistan daki varlık sebebinin dayanağıdır, Batı Trakya Türklerinin yaşama şeklini bu antlaşma belirler. Batı Trakya Türkleri için hayati önem taşıyan bu antlaşmadan asla taviz verilemez. Karayusuf tan ELME nin açıklamasıyla ilgili basın bildirisi Rodop SYRIZA milletvekili Ayhan Karayusuf un Rodop Ortaöğretim Öğretmenler Birliği nin (ELME) basın açıklamasıyla ilgili bir açıklama yayınladığı bildirildi. Ayhan Karayusuf un basın bürosu tarafından konuyla ilgili yapılan açıklama şu şekildedir: BASIN BİLDİRİSİ 19/11/2012 Rodop İli ELME (Ortaöğretim Öğretmenler Birliği) nin Basın Açıklaması ile İlgili Biz bugün Rodop İli ELME nin bölgemizdeki öğretmenlerin sıkıntılarıyla ve okullardaki yakıt (ısınma) gibi benzer sorunlarla ilgilenmesini beklerken, kısa bir süre önce Azınlık Eğitimi ve Müslüman Çocukların Eğitimi (PEM) ile ilgili sözkonusu kuruluşun yönetim kurulu tarafından yayınlanmış olan basın duyurusunu herkes gibi biz de hayretle okuduk. Rodop ili ELME nin duyuru metninde bizi üzen esas nokta azınlık eğitimini ve azınlık çocuklarını kapsayan genellemenin yapıcı değil de yıkıcı nitelikte olmasıdır. ELME, bu duyurusunda azınlık çocuklarının devlet okullarında kötü, kifayetsiz ve başarısız olduklarını ima ediyor. Azınlık eğitiminde bugünkü mevcut modelin (sistemin) yetersiz olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak, üniversite giriş sınavlarını baz alarak, üniversite giriş 10 Azınlıkça

sınavlarında başarısız olmuş azınlık çocuklarına kötü, kifayetsiz, başarısız gibi yakıştırmalarda bulunarak azınlık eğitiminin kaldırılmasını istemek kadar yersiz bir düşünce olamayacağı gibi, var olan azınlık eğitimi sorununa da bunun bir çözüm getirmeyeceği gerçeğini hatırlatmak isteriz. Madem ki, Rodop İli ELME Yönetim Kurulu, Azınlık eğitiminin mevcut modelinin eksikliklerini ve sorunlarını tespit etmiş, azınlık eğitiminin kaldırılmasını teklif edeceği yerde, azınlık eğitimini geliştirmek için yollar araması gerekmez mi? Duyuru metninde azınlık çocuklarını hor gören ve azınlık eğitimi için de tahripkâr diyebileceğimiz ifadelerin yer alması bölgemizdeki azınlık insanını ve hatta birçok eğitimciyi derinden üzmüştür. ELME nin yönetim kurulu bu açıklamayla ne yapmak istemiştir? ELME nin bu duyurusunu hazırlayan eğitimciler acaba, bu metni okuyan bir azınlık çocuğunun neler hissedebileceğini hiç düşündüler mi? Azınlık bireyi olması sebebiyle öğrencilerimize kifayetsiz yakıştırması hangi çağdaş eğitim anlayışına sığdırılabilir ki? Oysa ELME nin bugünkü görevi Müslüman Çocukların Eğitimi programı başarılı mı ya da başarısız mı gibi yorumlarda bulunması ve azınlık eğitiminin kaldırılmasını istemek değil, aksine Yunan eğitim sistemi nasıl ve ne şekilde daha ileriye götürülebilir diye çalışmalar yapmasıdır. Bu kuruluşun bir başka esas görevi de bölgemizde görev yapan öğretmenlerin sorunlarıyla ilgilenmesidir. ELME nin bu duyurusu, Rodop ilinde görev yapan bütün öğretmenlerin duygu ve düşüncelerini ifade etmediğine inanmak istiyoruz. Çünkü öğretmenin görevi sevgiyle sınıfa girip, azınlık ya da çoğunluk diye ayrım yapmadan öğrencilere bilgi, terbiye ve değer vermektir. Her zaman öğretmenlerin ve öğrencilerin yanında olduğumuzu vurgulayarak, öğrenciler için sunulan mevcut eğitim hizmetlerinin yükseltilmesine katkıda bulunmak için mücedele edeceğimizi bildirir, çocuklarımıza ve öğretmenlerimize başarılar dilerim. SYRİZA Rodop Milletvekili Ayhan KARAYUSUF Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu ndan ELME ile ilgili açıklama Rodop İli Ortaöğretim Görevlileri Birliği ELME nin azınlık eğitimi kaldırılsın isteminin ardından Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu (DK) tarafından yayınlanan basın açıklaması şu şekildedir: Batı Trakya da bir Türk Azınlığın yaşadığını ve bu Azınlığın uluslararası bir antlaşma olan LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI yla burada bırakıldığını ve haklarının bu uluslararası antlaşmayla garanti altına alındığını hala bilmeyen veya bilmek istemeyen kişi ve kurumların olduğunu görmekten, sözkonusu kişi veya kurumlar adına hicap duymaktayız. Günümüzde Uluslararası ve ikili anlaşmalarla belirlenen Azınlık Eğitimi nin iptal edilerek, kaldırılmasını içeren önerinin bir eğitim kurumundan gelmesi kadar bölgemiz ve demokrasimiz açısından üzücü ve düşündürücü bir durum olamaz. Orta Öğretim Görevlileri Birliği Rodop Şubesi, geçtiğimiz günlerde yayınladığı bir açıklamayla Türkçe ve Yunanca müfredata dayanan Azınlık Eğitim sisteminin kaldırılmasını önermiştir. Bu derece saçma, her türlü demokrasi ve hoşgörü anlayışından uzak bir teklifin yapılması her şeyden önce eğitim camiası adına son derece yanlış bir girişim olmuştur. Azınlık Eğitimi iptal edilsin önerisinin, çocuklarımıza eğitim veren kutsal öğretmenlik görevini ifa eden görevlilerin oluşturduğu kurumlardan birinden gelmesi, bölgemiz, geleceğimiz ve nihayetinde en değerli varlıklarımız olan çocuklarımız açısından bizleri endişelendirmektedir. Azınlık Eğitimi nin iptal edilmesini öneren Orta Öğretim Görevlileri Birliği Rodop Şubesi, Batı Trakya Türk Azınlığı nın kendi kimliğini ve kültürünü yaşamasından duyduğu rahatsızlığı da bir anlamda itiraf etmiştir. Bu tür öneri ve açıklamalar bölgede yaşayan iki toplum arasında her alanda uçurum yaratmaktadır. Sözkonusu kurumun yöneticilerinin Azınlık Eğitimi yle ilgili görüş ve önerilerini Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu olarak hiçbir şekilde kabul etmediğimizi vurgular, bu önerilerin zaman harcamadan tekrar gözden geçirilmesini beklediğimizi beyan ederiz. Yeri gelmişken, Batı Trakya Türk Azınlığı nın eğitimiyle ilgili olarak yıllarca dile getirilen talep ve bek- Azınlıkça 11

lentileri ifade eden, azınlığın ve okullarımızdaki öğrenci velilerinin vicdanına tercüman olan, uluslararası ve ikili anlaşmalarla belirlenen Azınlık Eğitimi nin ruhuna uygun bir şekilde hareket eden Azınlık mensubu eğitmcilerimizin idari cezalara maruz kaldığını üzülerek gözlemlemekteyiz. Bu eğitimcilerimizin idari cezalara maruz kaldıkları, görevlerinden alındıkları veya yıllar sonra, öngörülen uygulamalardan uzak bir şekilde görev yerlerinin değiştirildiği ortadadır. Böyle bir yöntemle eğitimcilerimizin sindirilmeye çalışılmasını son derece yanlış bulduğumuzu ifade etmek isteriz. Bu çerçevede idari cezalara çarptırılan Rodop ilinde Mehmet Derdiman ve Emin Bülbül den sonra geçtiğimiz günlerde İskeçe ye bağlı Şahin İlkokulu Müdürü Hasan Kurak ın okulda yaşanan ve Azınlık anaokulu talebiyle bağlantılı olan kayıt sorunu olayında izlediği tutumdan dolayı uyarı cezası alması ve devamında müdürlük görevinden azledilmesini yanlış bir karar olarak gördüğümüzü, bu tür cezalandırılmalara ve öğretmenlerimizi verimli bir şekilde çalışmaktan alıkoyan soruşturmalara son verilmesini beklediğimizi belirtmek isteriz. BATI TRAKYA TÜRK AZINLIĞI DANIŞMA KURULU KONU: Rodop Ortaöğretim Görevlileri Birliği (ELME) Yönetim Kurulu tarafindan, 9 Kasım 2012 tarihinde, Azınlık Eğitimi ve Müslüman Çocukların Eğitimi Programı ile ilgili bazı üzücü saptamalar başlıklı yapılan açıklamaya Milletvekili Ahmet Hacıosman ın cevabı. Rodop Ortaöğretim Görevlileri Birliği (ELME) tarafından, Azınlık Eğitimi ile ilgili bazı üzücü saptamalar başlıklı, gerçekten de üzücü bir açıklama yapıldı. Azınlık bunun gibi, hakaret içeren, eristik açıklamalara zaten alışık olduğu için bizleri bu açıklamanın içeriğinden ziyade, bu açıklamanın Ortaöğretim Görevlileri Birliği Yönetim Kurulu, yani çocuklarımızı ellerine güvenerek teslim ettiğimiz eğitimcilerimiz tarafından imzalanmış olması üzdü. Bir çok yanlış ve tutarsızlık içeren böyle bir açıklamayı kaleme almazdan önce, eğitimciler olarak kendilerinin daha bilgili olmaları beklenirdi. Öyle değilse bile, açıp bazı kitaplardan bilgi edinebilirlerdi. Bunlar kasıtlı mı yapıldı? Tabii ki bunu zaman gösterecek. Azınlık eğitimine bu denli yüreklilikle karşı çıkan eğitimcilerimizin gözünden çok önemli bir unsur kaçmaktadır. Azınlık eğitimi, sadece 1968 Eğitim Protokolüne değil, 1923 Lozan Anlaşmasına da dayanmaktadır. Gözden kaçan bu unsuru eğitimsiz olarak değerlendirdikleri, Azınlık ilkokulu mezunu bir öğrenci dahi bilmektedir. ELME, Azınlığı gericiliğe ve bilgisizliğe mahkum ettiği için azınlık eğitimini suçlamakta ve kaldırılmasını istemektedir. Ancak eğitimcilerimiz gözden kaçırdığı, temel haklar ve Azınlık hakları gibi kavramların varlığıdır. Milletvekili Hacıosman dan ELME ye cevap Rodop PASOK Milletvekili Ahmet Hacıosman ın Rodop Ortaöğretim Görevlileri Birliği nin (ELME) azınlık eğitimiyle ilgili yaptığı açıklamaya cevap mahiyetinde bir açıklama yayınladığı bildirildi. Ahmet Hacıosman ın yayınladığı açıklama şu şekildedir: BASIN BÜLTENİ Eğitimcilerimizin bilmediği bir diğer konu ise, azınlık eğitimindeki gerilemeye ve bilgisizliğe, 1923 ten bu yana, az bilgili ve gerici beyinler sebep olmuştur. Bu kişiler, Azınlığa yıllar boyu politik rahatsızlıklar, yasaklar ve ayırımcılık uygulama düşüncesi ile yaklaşmışlardır. Azınlık eğitimi de, bu saplantılı fikirlere sahip kişilerin rahatça faaliyet gösterdiği bir çok alandan sadece bir tanesidir. Tarihi doğruların itibarını koruma adına, İskeçe ve Rodop bölgesinde bulunan Yunan Devlet Ortaokulları yoğun talep gördüler, bunun sebebi de sayın ELME eğitimcileri, bazı kişilerin, bu uzak ve ıssız bölgelerde yaşayan öğrencilere başka hiçbir seçenek bırakmamış olmalarıdır. Eğitimciler türkçenin seçmeli ders olarak öğretilmesini talep etmektedirler. Anadilinde, yani türkçe olarak, 12 Azınlıkça

öğrenim görme hakkı, Azınlığın geri alınamaz bir hakkıdır. Acaba bu tür seçimleri kendi çocukları için de savunurlarmıydı? ELME nin yenilikçi eğitimcileri, anaokulları konusundaki önerilerinde, anadilinin yardımcı bir dil olarak öğretilmesini istiyorlar. Bu öneriyi savunurken, Çiftdilli Azınlık Anaokullarının kurulmasını savunduğumuz için bizleri, katı tutum yanlısı olmakla suçlarken, kendilerinden eğitim kriterlerine dayalı bir savunma yapmaları beklenirdi, politik içerikli bir savunma değil. Azınlık eğitimi zaten çiftdillidir. Durum böyle iken, eğitim açısından doğru olan tek şey, çiftdilli azınlık anaokullarının kurulmasıdır. Bu anaokullarını azınlık eğitimi bünyesine dahil edip, böylece çocukların okul öncesi dönemde açıkta kalmamaları sağlanmış olurdu. ELME, çiftdilli azınlık eğitiminin bölgemizden atılmasını sağlamaya çalışmaktadır. Azınlık eğitiminin bir felaket olarak görülmesi, bölgemizin huzuru ve sakinliğine gölge düşürecek kötülük ve tehlikelere davet çıkarmaktadır. Eğitimcilerimizden beklenen şey, azınlık eğitimini yükseltip ilerletecek fikir ve önerilerde bulunmalarıdır. Ben de kendi açımdan, azınlık eğitimine esaslı katkı sağlayıp, gelişmesini sağlayacak herkesin yanında olacağımı ve destekleyeceğimi belirtirim. AÇIKLAMA KINAMA Rodop Meriç ve İskeçe İlleri S.Ö.P.A. Mezunu Öğretmenler Dernekleri olarak, basına yansıyan Rodop İli Ortaöğretim Görevlileri Birliği (ELME) tarafından «Azınlık Eğitimi iptal edilsin» önerisini hayret ve şaşkınlıklar içerisinde okumuş bulunmaktayız. Bu önerinin Batı Trakya da yaşayan, azınlık öğrencilerini de yetiştiren, azınlığımızla iç içe olan, her türlü sıkıntı ve mutluluğumuzu paylaşan meslektaşlarımız tarafından yapılmış olması bizleri daha da üzmüş ve bir o kadar da düşündürmüştür. Ülkemiz bu kadar zor ve sıkıntılı bir dönemden geçerken, birbirimize destek çıkıp dayanışma içerisinde olacağımız yerde, bu kadar talihsiz ve kabul edilemez bir açıklamanın yapılmış olması son derece üzücüdür. Bu toplumun geleceğini yetiştiren eğitimciler olarak bu tür açıklamaların, çevrede huzursuzluk ve endişeden başka hiç bir yarar sağlamadığı, demokrasiyle hiç bir şekilde bağdaşmadığı, halk arasında gerginliğe ve huzursuzluğa yol açabileceği kanısındayız. Ülkemizin eğitimcileri tarafından, AB üyesi olan ülkemizdeki resmi bir azınlığın eğitiminin iptal edilmesi önerisinde bulunmaları, ne bu kişilerin sıfatına, ne de bir eğitim camiasına yakışmamıştır. Bizler Azınlık okulları öğretmenleri olarak, ikili ve uluslararası anlaşmalara dayanan ve yıllar boyunca okullarımızın iki dilde (Türkçe-Yunanca) eğitim veren eğitim kurumları olduklarını hatırlatır ve tek bir azınlık okulunun bile kapanmasına göz yummayacağımızı kamuoyuna bildirmek isteriz. DERNEKLERİN YÖNETİM KURULLARI ADINA SÖPA Dernekleri ELME yi kınadı Rodop Meriç ve İskeçe İlleri S.Ö.P.A. Mezunu Öğretmenler Dernekleri Rodop İli Ortaöğretim Görevlileri Birliği nin (ELME) azınlık eğitimi hakkında yapmış olduğu açıklamayla ilgili bir kınama açıklaması yayınladı. RODOP-MERİÇ İLLERİ SÖPA MEZUNU ÖĞRETMENLER DERNEĞİ ADINA İbrahim MEHMET BAŞKAN İSKEÇE İLİ SÖPA MEZUNU ÖĞRETMENLER DERNEĞİ ADINA Ali AHMET HOCA BAŞKAN SÖPA Derneklerinin ortak kınaması şu şekildedir: Azınlıkça 13

Επιστολή της Φραγκουδάκη προς ΔΣ της ΕΛΜΕ Ροδόπης H καθηγήτρια Πανεπιστημίου Αθηνών Άννα Φραγκουδάκη έστειλε επιστολή στα μέλη του ΔΣ της ΕΛΜΕ Ροδόπης. Ακολουθεί η επιστολή της κα. Α. Φραγκουδάκη: Προς το ΔΣ της ΕΛΜΕ Ροδόπης Κους Τσιάκο Εμ. Πρόεδρο, Χαραλαμπίδη Γ. Αντιπρόεδρο, Αγγελάκη Χρ. Γραμματέα, Σαμαρά Χρ. Ταμία, Δαπέργολα Ν. μέλος, Καρακολίδη Π. μέλος και κα Πατήρη Κ. μέλος Κοινοποίηση προς: - Περιφερ. Διεθυντή Εκπ., κ. Γ. Κελεσίδη, Συντονιστή ΜΕ, κ. Ν.Παπαγεωργίου - Διευθυντές Δ/θμιας Έβρου, Ξάνθης, Ροδόπης, κ.κ. Π.Ζιαγάκη, Γ.Παπαδόπουλο, Θ.Μούχτση - Προϊσταμένη Επ.Κ. και Σχολικούς Συμβούλους Έβρου, Ξάνθης, Ροδόπης, κ.κ. Ν.Ζαφειριάδου, Κ. Ζαφειριάδη, Ι.Κούζα, Μ.Μαλαμίδη, Σ.Αλεξάνδρου, Δ.Βλάχο, Χρ.Γκοτζαρίδη. Μ.Συ- μεωνίδου, Ξ.Κωνσταντινίδου, Ν.Ναλμπάντη - ΔΣ ΟΛΜΕ - ΔΣ ΕΛΜΕ Ξάνθης, ΔΣ ΕΛΜΕ Α και Β Έβρου - Διευθύνσεις γυμνασίων/λυκείων όπου απεστάλη η ανακοίνωση του ΔΣ ΕΛΜΕ Ροδόπης - 155 εκπαιδευτικούς Δ/μιας που εργάζονται στο έργο Αθήνα, 12 Νοεμβρίου 2012 Κυρία και κύριοι συνάδελφοι του ΔΣ της ΕΛΜΕ Ροδόπης, Σας απευθύνομαι ως επιστημονική υπεύθυνη του Προγράμματος για την Επαίδευση των Παιδιών της Μουσουλμανικής Μειονότητας της Θράκης έχοντας μόλις διαβάσει την ανακοίνωση του ΔΣ σας που κοινοποιήθηκε 9/11 στα σχολεία της περιοχής. Οι υπεύθυνοι του προγράμματος είμαστε εμ- 14 Azınlıkça

βρόντητοι από τα περιεχόμενά της και σε πλήρη αδυναμία να κατανοήσουμε πώς είναι νοητό το ΔΣ της ΕΛΜΕ Ροδόπης, μέσα στα όσα πολλά και μεγάλα προβλήματα αντιμετωπίζει η εκπαίδευση και η χώρα, θεωρεί ξάφνου συνδικαλιστική του προτεραιότητα αυτή την ασύστατη δημόσια εξύβριση του προγράμματος και των στελεχών του. (α) Η ανακοίνωση του ΔΣ σας ισχυρίζεται ότι το πρόγραμμα είναι «ξεκάθαρα αποτυχημένο», επειδή επιδιώκει (!) τη διαιώνιση του αναλφαβητισμού (τα «εκπαιδευτικά» αποτελέσματα του πανάκριβου προγράμματος... είναι απλώς η διαιώνιση του παντελούς λειτουργικού αναλφαβητισμού των μειονοτικών μαθητών μας (μήπως όμως είναι άραγε τελικά και το ζητούμενο;)». Η αφοριστική ύβρις στηρίζεται αποκλειστικά και μόνο σε μια αβάσιμη φράση περί ανάμιξης μαθητών σε μαθήματα και αποσιωπά: το πλήθος βιβλίων και ηλεκτρονικών υλικών για την εκμάθηση της ελληνικής, τις εκατοντάδες το χρόνο ώρες επιμόρφωσης εκπαιδευτικών όλων των βαθμίδων, τα μαθήματα ενίσχυσης της ελληνικής σε δημοτικά, γυμνάσια και λύκεια καθώς και στα 10 Κέντρα ελληνομάθειας του προγράμματος, τα αντίστοιχα θερινά μαθήματα σε μαθητές δημοτικού και μετεξεταστέους, τέλος τις κινητές μονάδες ελληνομάθειας και τις θερινές κατασκηνώσεις. (β) Η ανακοίνωση του ΔΣ σας, περιοριζόμενη περιέργως στο λύκειο χωρίς καμία αναφορά στο γυμνάσιο, αξιολογεί άθλιο το επίπεδο των μαθητών της μειονότητας, αναφέρει ως «τεκμήριο» την «εκκωφαντική αποτυχία στις πανελλήνιες» και αποδίδει την ευθύνη στο μειονοτικό καθεστώς των δημοτικών και στο πρόγραμμα. Για το εκπαιδευτικό επίπεδο των μαθητών όμως, κοι συνάδελφοι, πρώτος και κύριος υπεύθυνος είναι το σχολείο. Στη δευτεροβάθμια οι συντριπτικά περισσότεροι μαθητές φοιτούν σε δημόσια γυμνάσια και λύκεια. Εάν πράγματι, όπως ισχυρίζεστε, οι μαθητές λυκείου (και μάλιστα γενικευτικά «οι» μαθητές, δηλαδή όλοι οι μαθητές) δεν ξέρουν «στοιχειώδη ελληνικά» και «αγνοούν ακόμα και την προπαίδεια», η ευθύνη σας ως εκπροσώπων των καθηγητών όλης της δευτεροβάθμιας δεν είναι άραγε να εισηγηθείτε τρόπους βελτίωσης της εκπαίδευσής τους στα σχολεία των οποίων εκπροσωπείτε το σώμα των εκπαιδευτικών; Αντί γι αυτό κάνετε προτάσεις που η εφαρμογή τους αφορά την εξωτερική πολιτική της χώρας, προσθέτοντας ότι φταίει το πρόγραμμα. Σας επισημαίνουμε ότι το πρόγραμμα δεν υποκαθιστά την κρατική εκπαίδευση. Είναι απλώς βοηθητικό στο ομολογουμένως δύσκολο έργο των εκπαιδευτικών. Προσφέρει μαθήματα ενισχυτικής διδασκαλίας, που δεν μπορεί σήμερα να προσφέρει η πολιτεία, σε δημοτικά, γυμνάσια και λύκεια, μαθήματα ελληνομάθειας στα δέκα Κέντρα του προγράμματος και με τα τέσσερα κινητά Κέντρα. Ακόμη, μολονότι το πρόγραμμα δεν θεωρεί δικαιοδοσία του την εξωτερική πολιτική αλλά την εκπαίδευση, κάνει επίσης πολλές δράσεις κοινωνικοποίησης με στόχο την ελληνομάθεια και την ένταξη της μειονότητας. Π.χ. στα Κέντρα του κάνει δημιουργικές δραστηριότητες νέων (συχνά σε μικτές με την πλειονότητα ομάδες) καθώς και μικτές θερινές κατασκηνώσεις, επαγγελματικό προσανατολισμό των μαθητών, μαθήματα ελληνικών σε γονείς, ενώ οι κινητές του μονάδες, εκπροσωπώντας το υπουργείο Παιδείας ως θεσμό της ελληνικής πολιτείας, ταξιδεύουν 7 μέρες την εβδομάδα και μεταφέρουν τη σύγχρονη τεχνολογία διδάσκοντας ελληνικά με φορητούς Η/Υ στους μακρινούς και απομονωμένους μειονοτικούς οικισμούς. Όλα τούτα, για παράδειγμα, παρακολούθησαν με επιτυχία τη σχολική χρονιά 2011-2012 από τον Οκτώβριο έως τέλος Αυγούστου συνολικά 6.928 παιδιά της μειονότητας από την ηλικία νηπιαγωγείου έως λυκείου. Όσο για την «εκκωφαντική αποτυχία στις πανελλήνιες», σας ενημερώνουμε ότι οι εισακτέοι στην τριτοβάθμια φέτος ήταν σχεδόν 500 (493). (γ) Η ανακοίνωση του ΔΣ σας αποδίδει στους υπευθύνους του προγράμματος «θριαμβολογίες» για τη μείωση της σχολικής διαρροής και ισχυρίζεται ότι αυτή οφείλεται σε άλλους παράγοντες, από την αστικοποίηση έως τη βελτίωση του οδικού δικτύου και την ποσόστωση. Αποσιωπάτε το μέγεθος της διαρροής. Το ποσοστό που δεν ολοκλήρωνε το υποχρεωτικό γυμνάσιο ήταν το 2000 πάνω από 65% του συνόλου των μαθητών. Όσο για τους παράγοντες της αλλαγής, βεβαίως βοήθησε η βελτίωση των δρόμων κτλ., ενώ η ποσόστωση χωρίς καμιά αμφιβολία έπαιξε ρόλο καθοριστικό. Όμως, πρώτον οι αλλαγές είναι σχεδόν θεαματικές. Από το 1997 στο 2010 η πρόσβαση στο γυμνάσιο αυξήθηκε κατά 163% (από 1.501 οι μαθητές έγιναν 2.750) και στο λύκειο κατά 402% (από 547 οι μαθητές έγιναν 2.750). Η συμμετοχή των κοριτσιών πλησίασε τον εθνικό Azınlıkça 15

μέσο όρο: από 611 τα κορίτσια στο γυμνάσιο έγιναν 1.513 και στο λύκειο από 310 έγιναν 756. Δεύτερον ο καθένας κατανοεί (και οι εκπαιδευτικοί καλύτερα απ όλους) ότι η ποσόστωση, που επέδρασε καθοριστικά στη μεγάλη αύξηση εγγραφών στη δευτεροβάθμια, δεν μπορούσε από μόνη της να βελτιώσει την επίδοση, ώστε να ολοκληρώνουν οι μαθητές το γυμνάσιο στο οποίο αποτύγχαναν σε υψηλότατα ποσοστά ιδίως στην Α τάξη, ακόμα λιγότερο να ολοκληρώνουν το λύκειο. (δ) Η ανακοίνωση του ΔΣ αποδίδει στους υπευθύνους του προγράμματος «πανηγυρική αμετροέπεια» για τα δήθεν «εντυπωσιακά αποτελέσματα της εκπαιδευτικής δραστηριότητας» σε συνέδριο στην Κομοτηνή τον Οκτώβριο 2012. Εδώ ειλικρινά μην έχοντας τι να πούμε, σας παραπέμπουμε απλώς στους μεγάλους αριθμούς εκπαιδευτικών ανά ημέρα που το παρακολούθησαν, στα θετικά σχόλια εκπαιδευτικών ιθυνόντων, σχολικών συμβούλων και εκπροσώπων συλλόγων εκπαιδευτικών που παρέστησαν, στα πολλά και πολύ θετικά σχόλια του συνόλου σχεδόν του τοπικού τύπου, με παράλληλη την πλήρη απουσία αρνητικών σχολίων. (ε) Η ανακοίνωση του ΔΣ σας γράφει ότι το πρόγραμμα «συνεχίζει εντελώς ανεξέλεγκτο εδώ και 15 χρόνια... χωρίς καμία απολύτως έρευνα να έχει πραγματοποιηθεί για τα (όποια) ποιοτικά του αποτελέσματα». Τελείως αντίθετα με αυτό τον αστήριχτο ισχυρισμό, το πρόγραμμα είναι γνωστό ότι έχει αξιολογηθεί από υπηρεσίες του υπουργείου διάφορων κυβερνήσεων πολλές φορές και από εξωτερικό ανεξάρτητο φορέα, ενώ κατά τη διάρκεια της λειτουργίας του λογοδοτεί και ελέγχεται ανά μήνα για την εφαρμογή του έργου και ανά εξάμηνο για την οικονομική διαχείριση. (στ) Τέλος, η ανακοίνωση του ΔΣ σας κατηγορεί το πρόγραμμα ότι διδάσκει την τουρκική σε εκπαιδευτικούς, «για λόγους εντελώς άσχετους προς τους στόχους του», ενώ «υπάρχουν τα φροντιστήρια». Σας ενημερώνουμε ότι η ελλιπής έως ελλιπέστατη γνώση της ελληνικής με την οποία ολοκλήρωναν το δημοτικό στο σύνολό τους τα παιδιά της μειονότητας, εκτός από τα αίτια που γνωρίζετε, είχε ειδικά για τους τουρκόφωνους μαθητές που αποτελούν το μεγαλύτερο ποσοστό άλλο ένα βασικό αίτιο. Τα τουρκόφωνα παιδιά κάνουν στα ελληνικά λάθη που μοιάζουν στα μάτια των δασκάλων τους τόσο ακατανόητα μεγάλα, ώστε χάνουν κάθε προσδοκία, πράγμα που αντανακλά στα παιδιά και μειώνει τα αποτελέσματα. Αυτό οφείλεται στις πολύ μεγάλες διαφορές που έχει από την ελληνική η τουρκική γλώσσα γιατί δεν είναι ινδοευρωπαϊκή αλλά αλταϊκή. Έπαιξε και παίζει σπουδαίο ρόλο η εξοικείωση των εκπαιδευτικών με τις μεγάλες διαφορές που έχει η τουρκική από τις ινδοευρωπαϊκές γλώσσες. Δίνει στους εκπαιδευτικούς την ικανότητα να αναγνωρίζουν στο κάθε λάθος του μαθητή την τάση (κοινή σε κάθε άνθρωπο στον κόσμο που μαθαίνει μια δεύτερη γλώσσα) να εφαρμόζει ασυνείδητα τη σύνταξη της μητρικής του. Η γνώση αυτή έχει άριστα αποτελέσματα γιατί αφενός ερμηνεύει το λάθος, αφετέρου επιτρέπει στον εκπαιδευτικό να διακρίνει παρά το λάθος τα όσα έχει ήδη μάθει ο μαθητής και έτσι να συνεχίζει να έχει προσδοκίες καλής επίδοσης. Αυτή τη σημασία κατανόησης της μαθησιακής πορείας των μαθητών και τα καλά της αποτελέσματα την αναγνωρίζουν πάρα πολλοί εκπαιδευτικοί, γι αυτό έχει τόση ζήτηση η εξοικείωση με τη δομή της τουρκικής που προσφέρει το πρόγραμμα. Με βάση όλα τα παραπάνω, κυρία και κύριοι συνάδελφοι, και με δεδομένο ότι οπωσδήποτε θα συμφωνείτε με την αρχή ότι ένα θεσμικό όργανο όπως η ΕΛΜΕ είναι υποχρεωμένο να σέβεται τη δεοντολογία και να στηρίζει τη δημόσια γνώμη του σε αντικειμενικά δεδομένα, παρακαλώ όλα τα μέλη του ΔΣ να απαντήσετε στα ακόλουθα δύο ερωτήματα: (α) σε ποια στοιχεία και τεκμήρια στηρίζετε τους ακραίους αρνητικούς αφορισμούς για το πρόγραμμα και (β) ποια είναι τα κριτήρια που θεωρείτε ότι έδωσαν στα 7 μέλη του ΔΣ σας το δικαίωμα να εκφέρει επισήμως με τη σφραγίδα σας και δημόσια τους απαξιωτικούς χαρακτηρισμούς για τα στελέχη του προγράμματος μέλη των πανεπιστημίων Αθηνών, Θράκης, Θεσσαλονίκης, Πατρών, Κρήτης και Αιγαίου, για τους 258 εκπαιδευτικούς Αθμιας και Βθμιας συναδέλφους σας στη Θράκη που εργάζονται και πιστεύουν στο πρόγραμμα και τέλος για το πρόσωπό μου. Με τιμή, Άννα Φραγκουδάκη Ομότιμη καθηγήτρια πανεπιστημίου Αθηνών 16 Azınlıkça

Vitrin Evren Dede evrendede@gmail.com Türk-Yunan ilişkileri kırılganlaştı Son dönemde soran herkese o kadar çok söylüyorum ki, Türk-Yunan ilişkileri iyi gitmiyor, dikkat etmek lazım diye, sorunun nedenlerini sıralamaktan ciddi ciddi sıkılmaya başladım. Bu yüzden de bu köşede nedenleri sıralamadan, hatta hiç bahsetmeden konuyu anlatmaya çalışacağım. Dış politika, adı üstünde, dışarısı yla yürütülen siyaset olsa bile, son tahlilde o ülkenin içindeki durumla bağlantılı ve bu yüzden de bir anlamda iç politika değil midir? Yanlış olsa bile, içerdeki gidişata paralel bir çizgide dış siyaset yürütülmediğini kim iddia edebilir? Türkiye nin dış siyaseti de, tıpkı diğer ülkeler gibi, ülke içindeki gidişata paralel olarak renkten renge, kabuktan kabuğa girmiyor mu? O yüzden dış politikada değişmezlerin olduğu, dış siyasetin partiler üstünde tutulduğu veya ulusal çıkarların dış siyasette devamlılık arz ettiği gibi klasik söylemlere pek de itibar etmemek gerekiyor. Neticede tarih boyunca nice ülkede siyasi iktidarlar değiştiğinde, iç siyasete paralel olarak tepetaklak edilen dış politikaları çok gördük. Dolayısıyla Türk-Yunan ilişkilerini de bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Ülke içindeki hava değiştikçe dış politikada da ciddi değişiklikler oluyor. Türkiye de AKP nin iktidar olduğu 10 yıl boyunca Yunanistan da iktidar o kadar çok el değiştirdi ki, adım gibi eminim, yabancı ülke diplomatları bile hangi görevde hangi bakanın olduğunu veya falan bakanın adının ne olduğunu, hatta filan bakanlıkta hangi parti siyasetçisinin bakan olarak görev aldığını karıştırır oldular. Ve bu yüzden de, sözüm meclisten dışarı, Yunanistan daki hükümetin bakış açısının nasıl olduğunu, en basitinden mevcut hükümet döneminde (ND partisinin önderliğinde, PASOK ve DİMAR partilerinin de destek vererek oluşturduğu ve şimdilik başka bir değişiklik geçirmeyen yarı koalisyon hükümetinde) Türk-Yunan ilişkilerinin neden bozulma sürecine girdiğini anlayamaz duruma düştüler. Tabii, yorumun kolayına kaçan ve Efendim, ND partisi genelde Türk karşıtıdır, mevcut Başbakan ve ND lideri Antonis Samaras Türkleri ve Türkiye yi sevmez. Zaten bu gençliğinde de böyleydi şeklinde analiz yapanlar da olabilir. Ama bu hiç de sağlıklı bir analiz olmaz. Türk-Yunan ilişkilerinin geleceğini değerlendirmek istiyorsak, özellikle Yunanistan daki iki partinin tutumuna önem göstermemiz, siyasi yapılarını da iyi analiz etmemiz gerekiyor. Bugün hükümetin baş ortağı olan merkez sağ ND ve ana muhalefet partisi radikal sol SYRIZA dan bahsediyorum. Siyasal anlamda birbirine taban tabana zıt olan bu iki partinin de AK Parti ile ilişkileri limoni bu aralar. İktidardaki ND partisiyle PASOK iktidarı döneminde arayı iyiden iyiye soğutan AKP şimdilerde bunun sıkıntısını çekiyor, beğenmediği Samaras ın başbakan olmasına canı sıkılıyor; tıpkı beğenmediği siyasetçiler diğer ülkelerde iktidar olduğunda sıkıldığı gibi. Oysa ilişkiler duygusallıkla yürümüyor ve Yunanistan ın yakın geleceği çerçevesinde ND ile ilişkilerin düzeltilmesi gerekiyor. AKP, yapılacak ilk seçimde iktidara geleceğine kesin gözüyle bakılan radikal sol SYRIZA ile de karşılıklı olarak kimlik sorunu yaşıyor. SYRIZA nın asi çocuğu Aleksis Tsipras ve ekibi, AKP lideri muhafazakâr Erdoğan ve uysal ekibine hiç benzemiyor. Ve neticede ortak zemin bulunamadığından ilişkilerin nasıl ilerletileceği bilinemiyor. Zaman gazetesinin geçen hafta Atina da düzenlediği Türkiye de Zaman sergisine katılan Rena Duru nun (SYRIZA partisinin iktidara geldiğinde Dışişleri Bakanı yapacağı milletvekili) şu yorumu, bilmem deminden beri açıklamaya çalıştığım durumu açıklıyor mu: Bu, Türk- Yunan komşuluk ilişkilerinin kırılgan bir noktada bulunması gibi zor bir dönemde açılan, mükemmel bir sergi. Her neyse, umalım ki Türk-Yunan ilişkileri iyiye doğru ilerlesin; Ocak ayında yapılacak Türkiye - Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi de, iki ülke arasındaki ilişkilerin mevcut kırılgan zeminden uzaklaşmasına vesile olsun. Agos gazetesi - 23.11.2012 * Azınlıkça 17

Paradoks Dimostenis Yağcıoğlu dimostenis@rocketmail.com Mâli Uçurum, Memorandumlar ve Yunanistan daki Ekonomik Kriz Yunanistan ın gündemi, doğal olarak, birkaç gün önce parlamentoda onaylanmış çok sert bir mâli önlemler paketi, bunun nasıl uygulanacağı ve AB ile İMF den 31,5 milyar Avroluk borç diliminin ülkeye verilip verilmeyeceği etrafında odaklanmışken, dünyada şu anda en fazla endişe uyandıran ve en çok konuşulan konu başka: ABD ekonomisinin bu yılın sonunda bir mâli uçurum a (fiscal cliff) düşmesi ihtimali. 1 Yunan medyası ile siyaset ve ekonomi dünyasının dikkatini pek çekmemiş bu meselenin temel unsurları, aslında Yunanistan da son iki-buçuk yıldır uygulanan ekonomik reçetenin zaaflarını çok iyi gösteriyor. Nedir peki bu mâli uçurum? 31 Aralık 2012 ye kadar ABD Başkanı ve Cumhuriyetçilerin kontrolündeki Temsilciler Meclisi arasında bir anlaşma sağlanamazsa, otomatik olarak gerçekleşecek iki olayın Amerikan ekonomisi için bir uçurum yaratacağı öngörülüyor. Bu olaylardan ilki George W. Bush döneminde getirilen esaslı vergi indirimlerinin süresinin dolması, ikincisi ise ABD bütçesinde planlanan bütçe kesintilerinin uygulamaya geçmesi. Bu iki şeyin aynı anda gerçekleşmesiyle (ki vergi artışlarıyla kesintiler toplam 607 milyar dolar, yani ABD GSMH sının % 3.7 si olarak hesaplanıyor 2 ), bütçe açığı gerçi kısa vadede muhtemelen azalacak, ama bir-iki aylık olumlu bütçe verilerinin ardından, yükselen vergiler halkın tüketim harcamalarını kısmasına sebep olacak. Kamu harcamaları da kısılınca, ABD ekonomisinde zincirleme bir reaksiyon oluşacak. Önce vergi gelirlerinde düşüş, ardından büyümeden resesyona geçiş, bunu müteakip de işsizlikte hızlı bir artış yaşanacak. ABD nin resesyona girmesi, 2008 krizinden yavaş yavaş çıkmakta olan dünya ekonomisini de olumsuz etkileyecek. Dünya Bankası nın yaptığı tahminlere göre, mâli uçurum gerçekleşirse gelecek yıl dünya ekonomisi %1 küçülecek. 3 Demek ki, eğer önlenemezse, ABD ekonomisinin uçuruma düşmesine yol açacak iki gelişme, (1) vergilerin artması (ki ABD de artacak vergiler daha çok yılda 250,000 dolardan fazla kazanan çok zenginleri etkileyecek) ve (2) kamu, yani devletin, harcamalarının, savunmadan sağlığa ve eğitime kadar, kısılması. Dünyada iktisatla ilgilenen herkes, bunun çok tehlikeli olduğunu söylüyor. ABD deki mâli uçurum korkusu, eskiden sadece Keynesçi iktisatçıların savunduğu şu görüşün artık genel olarak benimsendiğini gösteriyor: Durgunluk ve işsizlik dönemlerinde mâliye politikalarının genişletici yönde kullanılması, yani vergilerin azaltılması ve kamu harcamalarının artırılması gerekir. Böyle dönemlerde mâliye politikaları daraltıcı yönde kullanılırsa, yani eğer eş anlı olarak vergiler artırılır ve kamu harcamaları azaltılırsa, bu durum düzelmenin tam tersi yönünde etki göstererek, ekonomiyi daha da daraltır ve resesyona sokar. Büyüme azalır ve işsizlik çözülemez bir yola girer. 4 Peki, son iki-buçuk yıldır Yunanistan da uygulanan reçete tam da bu yapılmaması gereken politikalara dayanmıyor mu? 18 Azınlıkça

2010 da ilk memorandumla, 2011 de ilk orta vadeli programla, 2012 nin başında borç kırpılması ve ikinci memorandumla, en son da 7 Kasım 2012 de ikinci orta vadeli programla (ki bu son tedbirler paketinde kararlaştırılmış vergi artışları ve harcamalardaki kesintilerin toplamı 13,5 milyar avro, yani GSMH nın yaklaşık % 6.8 i 5 ) Yunanistan tam dört kere vergileri ve vergi oranlarını artıran, her türlü devlet harcamasını kısan paketler kabul etmek zorunda bırakılmadı mı? Diğer bir değişle, Yunanistan ekonomisi ve halkı, AB ve İMF nin dayatması ve ülkeyi yöneten hükümetlerin rızasıyla son iki-buçuk yıldır tam dört kere mâli uçurumdan atlamak zorunda bırakılmadı mı? Bu durumda Yunan ekonomisinin hâlâ büsbütün çökmemiş olmasını belki bir mucize olarak değerlendirmeliyiz. Bu reçetenin Yunanistan ı krizden ve resesyondan çıkarmayacağı artık anlaşılmalı. Artık Avrupa Birliği ve İMF, başta Yunanistan olmak üzere, krizde olan diğer ülkeler için, ABD nin, özellikle Obama işbaşına geldiğinden beri, kendi ekonomisindeki krize karşı uyguladığı politikaları dikkate almalı ve bu politikaları bir şekilde Avrupa ya uyarlamalı. ABD nin krize karşı uyguladığı politikaların iki temel unsurunu kamu harcamalarını artıran ekonomiyi canlandırma paketleri ile piyasadaki para miktarını artıran parasal genişleme paketleri oluşturuyor. Bunlar gerçi Amerikan ekonomisini krizden tamamıyla çıkarmaya yetmedi, halkın büyük bir kısmı hâlâ sıkıntı çekiyor ve 2008 dekinden daha kötü bir durumda, ama ekonomi artık resesyonda değil. Artık küçülmüyor, % 1,5 - % 2 oranında da olsa büyüyor. İşsizlik yavaş yavaş azalıyor; % 10 lardan % 8 lere düştü ve düşmeye de devam ediyor. ABD de ekonomiye para akıtılması durumunda enflasyonun patlayacağı korkusu vardı. Fakat enflasyon çok düşük düzeyde kaldı. Eylül 2012 itibarıyla ABD de enflasyon %2 civarındaydı 6. Avrupa Birliği nin de artık enflasyon korkusunu yenmesi gerekiyor. Ayrıca, Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Prof. Dr. Paul Krugman ın da yazdığı gibi 7, AB ve özellikle Avro bölgesi içinde, ekonomisi güçlü ülkelerin, ekonomisi zayıf ülkelere karşı karşılıklı bağımlılık gerçeğini ve Avro kullanan bütün ülkelerin birlikte batma ihtimalini küçümseyen -- kibirli ve bencil tutumunu terk etmeli. Resesyon girdabındaki ekonomileri canlandırmak amacıyla ve onları daha derin bir resesyona batıran şartlar öne sürmeden yapılacak yardımlar, bütün Avrupa da ekonominin krizden çıkmasını mümkün kılacaktır. Yunanistan ın bu krizden tek başına, yalnız kendi çabalarıyla (hele Avroyla bağlarını keserek) çıkması imkânsız görünüyor. Ülkeyi ancak şimdikinden farklı bir şekilde düşünen ve farklı, kalkınmacı politikalar uygulayan bir Avrupa Birliği kurtarabilir. ***** Dipnotlar: 1. Örn. bkz: Doç. Dr. Şevket Tüylüoğlu: ABD Mali Uçuruma mı Yuvarlanıyor?, 4 Ağustos 2012, Ankara Strateji Enstitüsü, http://www.ankarastrateji.org/yazar/docdr-sevket-tuyluoglu/abd-mali-ucuruma-mi-yuvarlaniyor/ ve UBS: Mali uçurum önlenemezse ABD resesyona girer, 9 Kasım 2012, Bloomberg HT, http://www.bloomberght.com/haberler/haber/1244467-ubs-mali-ucurumonlenemezse-abd-resesyona-girer 2. Mamta Badkar & Max Nisen: The CBO s baseline projection calls for a $607 billion drag on the economy, or around 3.7% of GDP, Business Insider, 16/07/2012, http://www.businessinsider.com/fiscal-cliff-worst-casescenario-2012-7?op=1 3. Enis Şenerdem: 5 Soruda ABD de Mali Uçurum, 9 Kasım 2012, CNBC-e, http://www.cnbce.com/haberler/ finans/5-soruda-abd-de-mali-ucurum 4. Ş. Tüylüoğlu, a. g. m. 5. Πάνος Κακούρης: Και Μετά Τη Δόση, Τι;, 31/10/2012, Freepen, http://freepen.gr/?p=10324 6. US Annual Inflation up to 2.0 Percent in September, Trading Economics, 16/10/2012, http://www.tradingeconomics.com/united-states/inflation-cpi 7. Paul Krugman Greece as Victim, 17/06/2012, New York Times, s. A23, http://www.nytimes.com/2012/06/18/ opinion/krugman-greece-as-victim.html Azınlıkça 19

Ethnos: Polis okulu öğrencisinden Müslüman öğrenciye tehdit Ethnos gazetesi Dimokrityos Üniversitesi nde, polis okulu öğrencisi ile Müslüman bir öğrenci arasında gergin dakikalar yaşandığını yazdı. Olay üzerine açıklama yayınlayan Altın Şafak Partisi nin ise 22 yaşındaki aşırı sağcı öğrenciye destek çıktığı aktarılırken, Bakan Dendias ı cadı kovalamakla suçladığı ifade edildi. Ethnos gazetesinde çıkan habere göre, geçtiğimiz Perşembe günü Dimokrityos Üniversitesi çatısı altında faaliyet gösteren Balkan Ülkeleri Tarih, Dil ve Edebiyat Fakültesi öğrencilerinin genel kurul toplantısında ilginç bir olay yaşandı.toplantıya katılan ve Dimetoka (Didymoteicho) Polis Okulu nda öğrenim gördüğü belirtilen 22 yaşındaki bir öğrencinin toplantıda söz isteyerek Ben polisim. Kim Hıristiyan ve Yunanlı değilse Yunanistan dan çekip gitsin şeklinde, sözlü olarak ırkçı saldırıda bulunduğu belirtildi. Haberde ayrıca, bir Müslüman öğrencinin toplantıda bir polisin ne işi olduğunu sorarak tepki vermesi üzerine 22 yaşındaki polis okulu öğrencisinin Sadece polis değilim, ayrıca Altın Şafak üyesiyim. Gelecek Ocak ayında size ne olacağını göreceksiniz diye Müslüman öğrenciyi tehdit ettiğini belirtti. Olayın polis okulu öğrencisinin Dimokrityos Üniversitesi öğrencileri tarafından Vatandaşı Koruma Bakanlığı na şikayet edilmesi üzerine, Vatandaşı Koruma Bakanı Nikos Dendias ın kararıyla polis okulu öğrencisi hakkında yeminli idari soruşturma başlatıldığı ifade edildi. Haberde bahsekonu şahsın 2006 yılından bu yana ikinci kez sağlık sorunları nedeniyle uzun süreli izin aldığı ifade edildi. Öte yandan SYRIZA Partisi Rodop Örgütü, Altın Şafak üyesi Polis Okulu öğrencisinin davranışlarıyla ilgili bir basın bildirisi yayınladı. SYRIZA Rodop Örgütü Basın bürosu tarafından yayınlanan basın bildirisi şu şekildedir: Altın Şafak (Xrisi Avgi) üyesi, Polis Okulu öğrencisinin Azınlık öğrencisine karşı kışkırtıcı davranışı ve ifadeleri hükümetin ve özellikle de Kamu Düzeni Bakanı nın büyük siyasi sorumluluklarıyla polis teşkilatının ne duruma geldiğini açıkça ispatlamaktadır. Sıra dışı, uç (ekstrem) teoriler besbelli Altın Şafakçıları tehlikeli hale getirmekte ve onları her açıdan cesaretlendirmektedir. Hükümet yetkililerinin gerek beyanlarıyla gerekse hareketleriyle her zaman Nazi örgütü eylemlerine cesaret verdiğini, biz hep belirttik. Nitekim bölgemizde yaşanan bu üzücü olayı da göz önünde bulundurarak, Yunanistan genelinde ve özellikle de bölgemizde bu örgütün provokatif davranışları için hükümetin ve özellikle de Kamu Düzeni Bakanı nın tam sorumluluk taşıdığını belirtmek isteriz. 20 Azınlıkça