10 KASIM 2015 ATATÜRK Ü ANMA GÜNÜ Yrd. Doç. Dr. Asaf ÖZKAN * Sayın Valim, Sayın Milletvekillerim, Sayın Kolordu Komutanım, Sayın Büyükşehir Belediye Başkanım, Sayın Cumhuriyet Başsavcım, Sayın Rektörüm, Saygıdeğer protokol ve basınımızın güzide mensupları ve kıymetli misafirler. Bugün Türkiye Cumhuriyeti nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ün ebediyete intikalinin 77. yıldönümü münasebetiyle bir araya gelmiş bulunmaktayız. Bu anma toplantısının sınırlı süresi içerisinde Atatürk ü bütün yönleriyle konuşmanın, anlatmanın ve değerlendirmenin mümkün olmadığı malumunuzdur. Bu nedenle ben bugün Atatürk ün, içinde bulunduğumuz dönemde dünden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir yönü olan, milli birlik ve beraberliğe verdiği önem üzerinde durmak istiyorum. Sosyolojik açıdan millet kavramı; dil ve kültür değerleri yanında ortak duygularda da uyum sağlamaktır. Millet, tarihi ve sosyal ilerlemenin, gelişimin ürünüdür. Her milletin tarihinde o milleti millet yapan, birlikte yaşama duygularını geliştiren, bir millet olma bilincini veren acı ve tatlı olaylar vardır. Zaten milletin en kısa tanımlarından birisi de tasada ve kıvançta birlikte olmak ve aynı hisleri paylaşabilmektir. Bizim tarihimiz bu açıdan oldukça dolgundur. Büyük Türk Milletinin gerçekleştirmiş olduğu başarıların verdiği kıvancın yanı sıra dönem dönem Milletimizin içine düşmüş olduğu sıkıntılardan kaynaklanan kederlerimiz de olmuştur. İşte bugün, öldüğü, yok olduğu düşünülen bir milletin küllerinden, yeni bir millet ve devlet ortaya çıkarmış olan Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal * Atatürk Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü Öğretim Üyesi
Atatürk ün aramızdan ayrılışının 77. yıldönümüdür. Ve esasında bugün Türk milletini millet yapan ortak acılardan birinin yıldönümüdür. Bilindiği gibi Atatürk İnkılâbının özü, milli kimliğe sahip, çağdaş ve uygar bir Türk milleti meydana getirmek, milli egemenliğe dayalı yeni bir Türk devleti kurmaktı. İşte, milli, üniter, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti ve ona vücut veren çağdaş ve uygar Türk milleti, Onun bu düşüncesinin ürünü olarak meydana geldi. Atatürk bunları gerçekleştirirken, öncelikle Misak-ı Milli ile sınırları çizilmiş bu topraklar üzerinde yaşayan bütün insanların milli birlik ve beraberliğini sağlayarak yola çıktı. Bu yüzden Millî Mücadele, tam ve doğru anlamı ile Türk Milleti nin millî birlik ve beraberliğinin eseridir. Millî kurtuluş hareketi ve zaferleri, heyecanını ve kudretini Atatürk ün millî egemenlik, özgürlük ve bağımsızlık düşüncesinden alan milletimizin tarihimize armağan ettiği altın sayfalar oldu. Bu altın sayfaları kazandıran da şüphesiz Atatürk ün ülke ve millet bütünlüğüne dayalı, ırkçılığı, bölücülüğü, bölgeciliği ve sınıf kavgalarını reddeden; çağdaşlaşmayı ve medeni olmayı amaçlayan, milli dayanışma ve sosyal adaleti esas alan, demokrasiyi hedefleyen, aynı kültüre mensup insanlardan oluşan toplumu aynı millet olarak anlayan ve algılayan, milliyetçilik anlayışıdır. Çünkü Atatürk e göre millet; aynı geçmişi paylaşan, aynı vatanın evlatları olan, aynı devletin vatandaşları olma mutluluk ve sorumluluğunu duyan, geleceğe dönük ortak irade beyan etmiş olan, dolayısıyla aynı kültürü paylaşan insanların teşkil ettiği bütündür. Atatürk ün bu millet tanımı 1924 Anayasası nın 88. Maddesinde de şu şekilde ifadesini bulmuştur: Türkiye Cumhuriyeti
sınırları içinde yaşayan ve Türkiye Cumhuriyeti ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk ıtlak olunur. Atatürk bir konuşmasında, Biz, esasen milli varlığın temelini, milli şuurda ve milli birlikte görmekteyiz diyordu. Kurtuluş Savaşı ndan sonra modern-çağdaş bir devlet kurma adına yapılan inkılaplar ve ortaya konan ilkelerin bütününe bakıldığı zaman milli birlik ve beraberliğin sağlanmasına yönelik olduğu görülmektedir. Bu cümleden olarak, Türkiye Cumhuriyeti nin temel ilkelerinden biri olan laiklik; din, mezhep, düşünce ve vicdan hürriyetleri başta olmak üzere sağladığı bütün insancıl ve çağdaş değerlere ilave olarak, milli birlik ve beraberliğin, millet bütünlüğünün de yasal güvencesi olmuştur. Laiklik, etnik kökenleri, din ve mezhepleri ne olursa olsun, bütün vatandaşlara eşit davranılması, kanunlar önünde her bakımdan eşitlik ve adalet demektir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin sınırları içinde yaşayan herkesi birinci sınıf, onurlu birer vatandaş yapan da işte bu eşitlik anlayışıdır. Atatürk; milli birliği sağlamada aktif görev alacak olan çocuk ve gençlerin nasıl yetiştirilmesi konusunda ise; Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenimin sınırı ne olursa olsun, ilk önce ve her şeyden önce, Türkiye nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir (1922) diyerek her kademedeki eğitim kurumlarına uyulması gereken bir rota çizmiştir. Gazi nin çizmiş olduğu bu rota şu an çatısı altında bulunduğumuz ve mensubu olmaktan gurur duyduğumuz Atatürk Üniversitesi nin de eğitim-öğretim faaliyetlerindeki rehberi durumundadır.
Atatürk ün 1924 yılında söylediği Türkiye de Türkiye den başka bir şey düşünmemek gerekir sözlerinin, Türkiye de bugün birçok kulağa küpe olmasını diliyoruz. Fertler milli kültürden aldıkları pay oranında milletleşirler. İşte bu yüzden Atatürk, Türk toplumunun bütün fertlerinin Türk kültürü ile dolu olmasını ve böyle bir topluma dayanan Türkiye Cumhuriyeti nin de o derecede sağlam olacağını önemle vurgulamıştır. Vaktiyle bu konu üzerine dikkatlerimizi çeken merhum Mümtaz Turhan da, Atatürk İnkılâplarının amacı, çağdaş medeniyet seviyesinde bir millet olmak ve milli bir kültür yaratmaktır. Avrupa da sosyal ve ekonomik kalkınma ile; millet olma, milli birlik ve kültür bütünlüğüne kavuşma gayreti arasında bir fark yoktur gibi çok sağlam ve ciddi bir tespit yapmıştır. Bizler de inanıyoruz ki milli kültürüne yeterli önemi vermeyen ve yeterli yatırımı da yapmayan yönetim anlayışlarının sağlam bir milli bünye meydana getirmeleri mümkün görünmemektedir. Atatürk ün ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütün şeklinde formüle ettiği görüşlerine tam bir sadakat ve titizlikle bağlı olmak; dolayısıyla milli birlik ve beraberliğimizi korumak ve güçlendirmek, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının en önde gelen görevi ve en kutsal amacı olmalıdır. Atatürk kısa ama dopdolu geçen ömründe yukarıda bahsedilen söylem ve uygulamaları ile bugün bu topraklarda yaşayan insanları millet yapan ve bir millet olarak bir arada tutan ortak değerlerimizden birisidir. Toplumların ortak maddi ve manevi değerlerinin tahrip edildiği ve hatta yıkıldığı günümüz post-modern dünyasının olumsuz etkilerine karşı milleti
millet yapan unsurlarla beraber Atatürk ün bir değer olarak görülüp korunması gerekmektedir. Saygıdeğer misafirler Sosyolojik olarak toplumlar kabaca üretim toplumları ve tüketim toplumları olarak ikiye ayrılmaktadır. Üretim ve tüketim yaygın olarak düşünülenin aksine sadece meta ile ilgili değildir. Üretim dendiği zaman aslolan bilgi, değer ve meta üretimidir. Zaten bilgi ve değer üretimi olmadan meta üretiminden söz etmek mümkün değildir. Milletleri millet yapan bir takım değerler vardır. Atatürk de Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan herkesin ortak değeri olmalıdır. Ve bu değer, tüketim toplumlarının müzmin hastalıklarından olan değerlerin tüketilmesi gerçeğine feda edilmeden korunmalıdır. Buradaki korumadan kasıt tabulaştırma değildir. Atatürk üzerine düşünüp konuşurken olmasaydın olmazdık veya olmasaydı da olurduk gibi basitliklerden uzak durarak daha rasyonel, daha sağduyulu değerlendirmeler yapmak gerekmektedir. Bu münasebetle millet olarak en önemli değerlerimizden ve Cumhuriyetimizin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ü, ebediyete intikalinin, 77.yıldönümünde; bir defa daha saygı, minnet ve rahmetle anıyor ve aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum. Saygılarımla..