Küresel Felaket: Nükleer Terörizm, Uluslararası Hukuk Çerçevesine İlişkin Bir Değerlendirme



Benzer belgeler
Küresel Felaket: Nükleer Terörizm, Uluslararası Hukuk Çerçevesine İlişkin Bir Değerlendirme

Türkiye ve Kitle İmha Silahları. Genel Bilgiler

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

Ülkelerin Siber Savaş Kabiliyetleri. SG 507 Siber Savaşlar Güz 2014 Yrd. Doç. Dr. Ferhat Dikbıyık

Terörle Mücadele Mevzuatı

Hazırlayan Selma KILIÇ Destek Hizmetler Müdürlüğü Ġlkyardım ve Afet Birim Sorumlusu Afet ÇalıĢmaları Koordinatörü

DURAP 20 OCAK - 04 ŞUBAT

Sayın Komiser, Saygıdeğer Bakanlar, Hanımefendiler, Beyefendiler,

Piyasaya Hazırlık Ortaklık Girişimi

İhracat kontrolleri kapsamında firmalar için ticaret riskleri

Entegre Acil Durum Yönetimi Sistemine Giriş

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Sayın Büyükelçi, Değerli Konuklar, Kıymetli Basın Mensupları,

Ulusal KBRN Yönetmeliği ve Kurumlar Arası Organizasyon. Dr. Ayça ÇALBAY Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servis AD, ERZURUM

ENERJİ GÜVENLİĞİ ÇALIŞTAYI Türkiye Nükleer Güç Programı 2030

TÜBİTAK'tan kimyasal silaha karşı büyük buluş

İÇİNDEKİLER EDİTÖR NOTU... İİİ YAZAR LİSTESİ... Xİ

(Resmi Gazete ile yayımı: Sayı: 25626)

Nükleer Tesislerin Denetimi. Nükleer Güvenlik Forumu 18 Ocak 2017, Ankara

JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK AKADEMİSİ GÜVENLİK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI GÜVENLİK VE TERÖRİZM YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE DAĞILIMLARI

Öncelikli Kimyasallar Yönetimi Şube Müdürlüğü Faaliyetler ve KOK Projesi

İran ın Nükleer Emelleri: Bombaya Giden Iki Yol, Barışa Giden Diğer Yol. Büyükelçi Gregory L. Schulte nin Açıklamaları

SİBER SAVAŞLAR RAUND 1 STUXNET

ISSAI UYGULAMA GİRİŞİMİ 3i Programı

187 SAYILI İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNİ GELİŞTİRME ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ, 2006

SAĞLIK SEKTÖRÜ RAPORU

Kuzey Kore ile Ortadoğu da komşu olmak

YÖNETMELİK. Türkiye Atom Enerjisi Kurumundan: RADYASYON GÜVENLİĞİ DENETİMLERİ VE YAPTIRIMLARI YÖNETMELİĞİ

RADYASYON GÜVENLİĞİ DENETİMLERİ VE YAPTIRIMLARI YÖNETMELİĞİ

ULUSLARARASI ÇEVRE MEVZUATI

KİS Kullanımı Tehdidi

Kadına YÖNELİK ŞİDDET ve Ev İçİ Şİddetİn Mücadeleye İlİşkİn. Sözleşmesi. İstanbul. Sözleşmesİ. Korkudan uzak Şİddetten uzak

Nükleer Enerji Santrali Nedir? Yararları ve Zararları

T.C. EKONOMİ BAKANLIĞI

ABD nin Nükleer Silahları Trump ın Elinde Daha Büyük Tehlike Arz Ediyor. Mustafa KİBAROĞLU*

Siber Savaş ve Terörizm Dr. Muhammet Baykara

Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED), projelerin çevre ve sağlık üzerindeki etkilerinin belirlenmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasını sağlayan ve

YOLSUZLUKLA MÜCADELEDE SON 10 YILDA YAŞANAN GELİŞMELER BAŞBAKANLIK TEFTİŞ KURULU 2010

KİŞİSEL VERİLERİN KAYDEDİLMESİ SUÇU

A. Giriş. B. Olumlu Unsurlar

NADİR METAL RAFİNERİ SANAYİ VE TİCARET A.Ş. SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ VE TERÖRÜN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ HAKKINDAKİ ŞİRKET POLİTİKASI VE UYGULAMA

Türkiye Atom Enerjisi Kurumundan:

İÇİNDEKİLER İKİNCİ BASKIYA ÖNSÖZ...VII BİRİNCİ BASKIYA ÖNSÖZ...IX İÇİNDEKİLER...XI KISALTMALAR...XXI

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE KARŞI MÜCADELE ADIMLARI

4.GIDA GÜVENLİĞİ KONGRESİ KAPANIŞ BİLDİRGESİ

KAYNAK MAKİNELERİ SEKTÖRÜ NOTU

Venatron Enterprise Security Services W: P: M:

Bu nedenle çevre ve kalkınma konuları birlikte, dengeli ve sürdürülebilir bir şekilde ele alınmalıdır.

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

Dünya Bankası Finansal Yönetim Uygulamalarında Stratejik Yönelimler ve Son Gelişmeler

İçindekiler Önsöz 7 Kısaltmalar 25 Giriş 29 BİRİNCİ BÖLÜM: ULUSLARARASI HAVA HUKUKUNUN MAHİYETİ I. ULUSLARARASI HAVA HUKUKUNUN KAPSAMI 31 A.

1. ABD Silahlı Kuvvetleri dünyanın en güçlü ordusu

Acil Durum Yönetim Sistemi ICS NFPA 1600

Kyoto Protokolü nün Onanması (Taraf Olunması) ve Uluslararası İklim Rejiminin Geleceği ile İlgili Bazı Politik ve Diplomatik Noktalar

1979 İRAN İSLAM DEVRİMİ SONRASI TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ. Ömer Faruk GÖRÇÜN

T.C. BATMAN ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı Sivil Savunma Amirliği

SAĞLIK DİPLOMASİSİ Sektörel Diplomasi İnşası

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELE SÖZLEŞMESİ 12. TARAFLAR KONFERANSI (COP12)

KITASINDA ETKİN BÖLGESİNDE LİDER ÖNSÖZ

YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ

Title of Presentation. Hazar Havzası nda Enerji Mücadelesi Dr. Azime TELLİ 2015 ISTANBUL

Birleşmiş Milletler Asya ve Pasifik Ekonomik ve Sosyal Komisyonu (UNESCAP)

Tıp ve Eczacılık Alanında Bilgi ve Belge Yöneticisi nin Temel Görevleri

NÜKLEER ENERJİ. Dr. Abdullah ZARARSIZ TMMOB-Fizik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı

HAYATA KARŞI SUÇLAR. Madde 81- (1) Bir insanı kasten öldüren kişi, MÜEBBET HAPİS CEZASI ile cezalandırılır.

ISO 14001:2015 ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMİ GEÇİŞ KILAVUZU

Siber Güvenlik Risklerinin Tanımlanması / Siber Güvenlik Yönetişimi

ÇEVRE SORUNLARININ TOPLUMLARIN GÜNDEMİNE YERLEŞMESİ

TÜRKİYE DEKİ FİNANSAL KURULUŞLAR İÇİN FATCA

Uluslararası Anlaşmalar İhtisas Komitesi

Ortadoğu. pençesinde...

İŞ YATIRIM MENKUL DEĞERLER A.Ş. İŞ SÜREKLİLİĞİ PLANLAMASI A. AMAÇ

Her türlü alıkonulma yerinin düzenli ziyaretler yolu ile denetlenerek kişilerin işkence ve kötü muameleye karşı etkin biçimde korunması amacını

ABD - AB SERBEST TİCARET ANLAŞMASI Ve TÜRKİYE ÜZERİNE ETKİLERİ

GIDA GÜVENCESİ-GIDA GÜVENLİĞİ

6 Ocak 2016 tarihli Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti Nükleer Denemesi. İlk Değerlendirme Raporu

Namus adına kadınlara ve kızlara karşı işlenen suçların ortadan kaldırılmasına yönelik çalışma

1- Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun ile hangi düzenlemeler getirilmektedir?

AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKUNUN KAYNAKLARI

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Uluslararası İlişkiler Ana Gazi Üniversitesi 2004

1.Medya Hukukunun Kavram ve Kaynakları. 2.Basın ve Yayın Faaliyetleri ve Yasal Düzenlemeler. 3.Radyo ve Televizyon Yayıncılığı

ABD'nin Fransa'ya Reaper İnsansız Uçak Satışı ve Türkiye'nin Durumu 1

Türk ve Alman Bak fl Aç s ndan ran daki Geliflimin Güvenlik Politikas Boyutlar

Anılan rejimde ekonomik değeri olmayan atıklar ise fire olarak tanımlandığından bu atıklar dahilde işleme rejiminin konusunu oluşturmamaktadır.

Sağlık Personeline Karşı İşlenen Suçlar. Dt. Evin Toker

1 1. BÖLÜM ASKERLİKTE ÖZELLEŞTİRMENİN TARİHİ

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE İRAN İSLAM CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ÇEVRE ALANINDA MUTABAKAT ZAPTI

Bursa Yakın Çevresi Deprem Tehlikesi ve Kentsel Dönüşüm

ULUSAL SİBER GÜVENLİK STRATEJİ TASLAK BELGESİ

SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ VE TERÖRÜN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ POLİTİKASI

YÜKSEK AKTİVİTELİ KAPALI RADYOAKTİF KAYNAKLARIN VE SAHİPSİZ KAYNAKLARIN KONTROLÜ YÖNETMELİĞİ

(1) ATRG L 268, , s. 1.

2013/101 (Y) BTYK nın 25. Toplantısı. Üstün Yetenekli Bireyler Stratejisi nin İzlenmesi [2013/101] KARAR

Y N Ö ETĐMĐ M SĐSTEMĐ M NE GĐ G RĐŞ

TAEK in Görevleri ve Yaptığı İşler. Dr. Sinan Aytekin TÜRKÖZ

6. İSLAM ÜLKELERİ DÜŞÜNCE KURULUŞLARI FORUMU

İLAÇ, ALET VE TOKSİKOLOJİ ARAŞTIRMALARI ÇALIŞMA GRUBU. Dr. A. Alev BURÇAK Bitki Sağlığı Araştırmaları Daire Başkanlığı

Savunma Sanayii İhracat Kanunu Çalışmaları. Sektör Ortak Görüş Notu

AB Bütçesi ve Ortak Tarım Politikası

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE HIRVATİSTAN CUMHURİYETİ ARASİNDA DOSTLUK VE İŞBİRLİĞİ ANTLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN

Transkript:

Savunma Bilimleri Dergisi The Journal of Defense Sciences Mayıs/May 2013, Cilt/Volume 12, Sayı/Issue 1, 91-121. ISSN: 1303-6831 Küresel Felaket: Nükleer Terörizm, Uluslararası Hukuk Çerçevesine İlişkin Bir Değerlendirme Nilgün GERÇEKER 1 Öz Son yıllarda gerek ulusal, gerekse küresel boyutta güvenliği tehdit eden unsurların başında terör gelmektedir. Terör eylemlerinin bugün vardığı boyut, nükleer terörizmi uluslararası barış ve güvenliğe yönelik tehditler içerisinde ön sıralara taşımıştır. Soğuk Savaş ve 11 Eylül saldırıları sonrası değişen güvenlik algılamalarıyla birlikte günümüzde devletler ve uluslararası toplum için esas kaygı yaratan nokta, devlet-dışı aktörler olarak tanımlanan terör örgütlerinin veya teröristlerin nükleer silah üretme, bulundurma, bunlara sahip olma veya bunlara ulaşma fırsatlarını bulması; söz konusu kişi ya da örgütler tarafından bu silahların çeşitli motiflere temelde siyasal- dayanarak terörist eylemlerde kullanılması tehdididir. Uluslararası hukukta nükleer terörizmin önlemesine yönelik pek çok düzenleme mevcuttur. Söz konusu düzenlemeler devletler ve devlet-dışı aktörler için caydırıcı ve yaptırım niteliği taşımaktadır. Ancak, olası tehdidin boyutları dikkate alındığında anılan düzenlemelerin uluslararası barış ve güvenliğin sağlanmasında yeterli olmadığı; mevcut yasal çerçevenin güçlendirilmesine yönelik adımların ivedilikle atılmasına ihtiyaç olduğu değerlendirilmektedir. Çalışmada, küresel dinamikler bağlamında nükleer terörizm tehdit analizi yapılmış, nükleer terörizmin önlenmesine yönelik uluslararası hukuk düzenlemeleri incelenmiş ve bahse konu tehdit bağlamında mevcut düzenlemeleri güçlendirmeye yönelik öneriler tartışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Nükleer terörizm, nükleer madde, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi andlaşması. Global Catastrophe: Nuclear Terrorism, an Assessment of the International Law Framework Abstract In the recent years, terrorism comes at the beginning of the elements which threaten security in both the national and global dimensions. The level terrorism has reached today has moved nuclear terrorism to a front row seat among threats to international peace and security. Along with the changing security perceptions after the Cold War and the September 11 attacks, the main concern for governments and the international community has been the possibility of terrorist organizations or terrorists finding an opportunity to produce, possess, acquire or gain access to nuclear weapons and the threat of use of these weapons in terrorist actions on the basis of various motives mainly political by those armed groups or individuals.in the international law, many regulations for the prevention of nuclear terrorism are in effect. These regulations constitute a deterrent effect and sanction for states and non-state actors. However, given the known dimensions of the possible threat, it assessed that these arrangements are not sufficient in ensuring international peace and security. 1 Yazışma Adresi: Kara Harp Okulu, Savunma Bilimleri Enstitüsü, Uluslararası Güvenlik ve Terörizm Doktora Programı, Sivil Müdavim, Ankara, nilgungerceker@gmail.com Makalenin geliş tarihi: 01.12.2011 Makalenin kabul tarihi: 04.03.2012

92 Gerçeker Therefore, steps to strengthen the existing legal framework are urgently needed. In the study, the threat of nuclear terrorism in the context of global dynamics is analyzed, international legal arrangements to prevent nuclear terrorism are examined and recommendations to strengthen the existing arrangements are discussed in the context of the aforementioned threat. Keywords: Nuclear terrorism, nuclear material, treaty on the non-proliferation of nuclear weapons. Giriş Soğuk Savaş döneminde tehdidin niteliği ve kaynağı bugünkü güvenlik ortamından farklılık göstermekteydi. Zira, tehdidin kaynağı devletler ; niteliği ise konvansiyonel ve nükleer silahlardı. Ancak, Soğuk Savaşın sona ermesiyle birlikte uluslararası güvenlik ortamı hızla farklılaşmıştır. Bu ortamda bilinen devlet kaynaklı tehdit yerini, devlet-dışı aktörler olarak da tanımlanan terör örgütlerine bırakmıştır (Taşdemir, 2006:227). Soğuk savaşın bitmesi ve Sovyetler Birliği nin dağılması sonrasında yaşanan otorite boşluğu ve güvenlik zafiyeti, binlerce nükleer başlıklı silahın ve tonlarca nükleer maddenin yetkisiz ellere geçebileceği endişesini doğurmuş; bu bağlamda, nükleer savaş tehdidi yerini nükleer terörizm tehdidine bırakmıştır. Enformasyon teknolojisinin gelişmesiyle birlikte insanların internetten nükleer silahlar da dâhil olmak üzere kitle imha silahlarının yapımı için bilimsel ve teknolojik bütün bilgilere ulaşımın kolaylaşması da nükleer terörizm tehdidini tetiklemiştir. Bu dönemle birlikte, zenginleştirilmiş uranyum ve plütonyum gibi nükleer maddelerin (1) Rusya dan çalındığı iddiaları artmıştır. Terör örgütlerinin, nükleer teknolojiye sahip ve terörizme destek veren ülkeler adına bu tür silahları kullanma olasılığı ise devlet destekli nükleer terörizm olgusunu gündeme getirmiştir. Küreselleşmenin etkisiyle gelecekte terörist örgütlerin felaket oluşturacak terörizm olarak da isimlendirilen bu tür terörist saldırıları gerçekleştirmeyi başarması halinde özgür ve demokratik toplumların temel değerleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilecektir. Sivil ticari yolcu uçaklarının bir silah olarak kullanıldığı 11 Eylül saldırılarının ardından, nükleer gücün de çok daha yıkıcı sonuçlar doğurabilecek şekilde terör amacıyla kullanılabilme ihtimali ise terörizmle mücadele konusunun temel bir tartışma alanı haline gelmiş durumdadır. Uluslararası hukukta nükleer terörizmin önlemesine yönelik pek çok düzenleme mevcuttur. Söz konusu düzenlemeler taraf olan devletler için caydırıcı ve yaptırım niteliği taşımaktadır. Ancak, nükleer araç yapımında kullanılan nükleer ve radyoaktif maddelerin yasadışı hareketlerine ilişkin veriler, nükleer silah ve maddelerin emniyetine ilişkin soru işareti dolu raporlar dikkate alındığında, nükleer terörizm tehdidi ile mücadelede söz

Savunma Bilimleri Dergisi, Mayıs 2013, 12 (1), 91-121. 93 konusu düzenlemelerin yeterli olmadığı, söz konusu yasal çerçevenin güçlendirilmesi gerektiği değerlendirilmektedir. Bu çalışma üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, küresel gelişmeler bağlamında nükleer terörizm tehdidinin analizi yapılmış; ikinci bölümde, nükleer terörizmin önlenmesine yönelik uluslararası hukuk düzenlemeleri incelenmiş; üçüncü bölümde ise, yapılan tehdit analizi bağlamında söz konusu düzenlemeler değerlendirilmiş ve küresel güvenlik dinamikleri çerçevesinde bu düzenlemeleri güçlendirmeye yönelik öneriler tartışılmıştır. Nükleer Terörizm: Tanım Nükleer Terörizm Tehdidi Terörizmin bütün dünya devletleri tarafından ya da en azından etkili olduğu kabul edilebilecek çoğunluğu tarafından onaylanmış bir tanımı yoktur. Terörizm, siyasal amaçlar için örgütlü, sistemli ve sürekli bir şekilde terör (dehşet, korku salma, sindirme) olgusunu kullanmayı yöntem olarak benimseyen bir strateji anlayışıdır (Başeren, 1994:164; Wilkinson,1974:9). Terörizmden söz edebilmek için aynı siyasi amaca yönelmiş bir dizi terör olayının varlığından söz etmek gerekmektedir (Başeren, 2003:51). Bu noktadan hareketle nükleer terörizm, korku, dehşet yaratmak ve siyasi amaçlara ulaşmak için nükleer ya da radyoaktif maddelerin ve nükleer araçların terörist örgütlerce kullanılması olarak tanımlanabilir. Ancak, güvenlik ve tehdit algılamalarındaki değişimlerle nükleer terörizm artık sadece patlayıcı kullanılması ile sınırlı bir kavram olmaktan çıkmıştır (Robtlad, 2006:1-8). Ferguson a göre, nükleer terörizm geniş kapsamlı bir kavram olmakla beraber; aşağıdaki faaliyetleri kapsamaktadır (Ferguson, 2004:3): - Mevcut nükleer silahların çalınması ve patlatılması, - Nükleer silah ya da nükleer araç yapımında ve patlatılmasında kullanılan nükleer maddelerin çalınması veya yasa dışı yollarla elde edilmesi, - Nükleer tesislere -özellikle nükleer reaktörlere- yönelik saldırı ve sabotaj eylemleri, - Radyolojik serpinti yapan radyolojik dispersiyon aracı (Radiological Dispersion Device, RRD)- dirty bomb (kirli bomba) gibi- ya da radyasyon emisyon aracı (Radiation Emission Device, RED) yapımında kullanılan radyoaktif maddelerin yasa dışı yollarla elde edilmesi ve söz

94 Gerçeker konusu araçların patlatılması. Nükleer terörizm tehdit analizi, yukarıda sözü edilen olgular bağlamında yapılmıştır. Tehdit Analizi Bugün nükleer terörizm tehdidinin ulaştığı boyut, nükleer sorun üzerinde incelemeler yürüten ve Amerikalı bir istihbarat analisti olan Watson ın, 21. yüzyıl, devlet dışı aktörlerin, El-Kaide nin halen iştigal ettiği gibi, nükleer silah geliştirme isteklerine, daha sonra da bunu kullanma imkan kabiliyetlerine göre şekillenecektir. sözleriyle daha anlaşılabilir bir anlam kazanmaktadır. Rusya Eski Başbakanı ve eski İstihbarat Başkanı Mikhail Primakov; Uluslararası teröristler, nükleer malzeme teknolojisi ve uzmanlığı için kara borsa nükleer silahlara el atmanın peşindedirler şeklinde bir ifadede bulunmuştur. Hindistan Dış İşleri Bakanı Rao; Nükleer terörizm sorunu, bizim ele aldığımız ciddi bir nükleer güvenlik sorunudur. Çevremizde vuku bulan gizli nükleer yayılmadan etkilenmekteyiz ve doğal olarak nükleer terörizm ihtimali bizi endişelendiriyor demektedir. ABD eski Başkanı Clinton: Bizim için en korkunç kâbus, bu teröristlerden birinin kitle imha silahına el atmasıdır demiştir (Allison, 2004:32). Bugüne kadar kayda geçen tek nükleer terörizm girişimi 23 Kasım 1995 te Rusya da gerçekleşmiştir. Çeçen ayrılıkçılar, Moskova İzmaylovskiy Parkı na radyoaktif izotop Cs-137 ve dinamit içeren atom bombası yerleştirerek şehri bombalamayı planlamışlardır. Bomba, eylemciler tarafından patlatılmadan yerli televizyon kanalına bildirilmiştir. Bu eylem, Rusya daki Çeçen ayrılıkçıların nükleer silahlara ulaşabildiklerinin ve onları eylemlerinde kullanabileceklerinin somut bir göstergesidir (Rustemova, 2006:127). Teröristlerin eylemlerinde kitle imha silahı kullanma tehdidi bugün de ciddiyetini korumaktadır. ABD Başkanı Barack Obama, Nisan 2010 da yaptığı konuşmada ABD için tek ve en büyük tehdidin terörist örgütlerin nükleer silah elde etme olasılığı olduğunu belirterek; El-Kaide gibi bazı örgütlerin bunları elde etme çabası içinde olduklarını ve bunların bu silahları kullanmaktan da çekinmeyeceklerini belirtmiştir (Spillius, 2010). Devlet kontrolünde olan nükleer silahların terör örgütlerinin eline geçmesi ihtimali diğerlerine göre daha zayıftır. Ancak eski Sovyet Birliği topraklarındaki nükleer tesislerin göreceli güvenlik zafiyetleri ya da atom bombası yapabilecek bilgiye sahip bilim adamlarının varlığı bu ihtimali ayakta tutmaktadır (http://www.washingtonpost.com).

Savunma Bilimleri Dergisi, Mayıs 2013, 12 (1), 91-121. 95 Teröristlerin nükleer bomba kullanma olasılığının çeşitli teknik engeller yüzünden pek fazla olmamasına; terörle mücadele ve nükleer silahların yayılmasını önleme konusundaki uluslararası işbirliğinin nükleer terörizm eylemlerini çok daha zor hâle getirmiş olmasına rağmen, uluslararası toplumun radyolojik kirli bomba kullanımı konusunda hazırlıklı olması gerekmektedir. Bunun için her şeyden önce belirli maddelerle ilgili kaçakçılık faaliyetlerini ortaya çıkarabilecek, bir saldırının sonuçlarını hafifletebilecek ulusal ve uluslararası kabiliyetlere daha fazla yatırım yapılması gerekmektedir. Nükleer Silahların Çalınması Uluslararası toplum için en büyük tehlikelerden biri, nükleer silahların teröristler tarafından çalınması ve terör eylemlerinde kullanılması tehdididir. Teröristlerin, nükleer silah sahibi devletlerden çalınmış küçük bir silahı ya da yasa dışı yollardan edinilmiş zenginleştirilmiş uranyum ya da plütonyumdan yapılan bombaları kullanmaları muhtemeldir. Nükleer silahlar yıkım gücü açısından çok önemli etkileri olan silahlardır ve bunlara karşı önlem almak oldukça zordur. Nagasaki ye atılan bombanın gücü yaklaşık 20 kiloton, yani 20 bin ton dinamitin (TNT) patlamasına eşdeğerdir. Bir başka deyişle her biri 10 ton yük taşıyan 2,000 adet kamyon, tamamıyla dinamitle doldurulup hepsi aynı anda patlatılırsa Nagasaki ye düşen nükleer bombanın patlama etkisini ancak gerçekleştirilmektedir (Kibaroğlu, 2006:127). Sovyetler Birliği nin dağılması, uluslararası nükleer emniyet için korkunç bir tehlike yaratmıştır; çünkü Sovyetlere ait bütün kitle imha silahları, bağımsızlıklarını kazanan dört ülke arasında dağılmıştır. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Rusya Federasyonu hâlâ en çok nükleer silah birimlerine sahip ülkelerdir. Bu silahların emniyeti konusundaki olası zafiyetler ise El Kaide, Aum Shinriki gibi terörist gruplara fırsat yaratmaktadır. Nükleer silahlara erişim, bu terörist örgütlerin en büyük hedefleridir. 1990 lı yıllarda iki örgüt, eski Sovyetler Birliği ülkelerinden birkaç kez bu tür silahları elde etmeye çalışmışlardı. Örgütlerin nükleer silahlara ulaşma çabalarının bugüne kadar başarısızlıkla sonuçlanmasına rağmen, böyle bir ihtimal hala geçerliliğini korumaktadır. Bazı ülkelerde nükleer silahların korunmasına ilişkin emniyet tedbirlerinin daha düşük olması, tehlikenin boyutlarını ciddi bir şekilde etkilemektedir. Rusya Eski Başkanı Boris Yeltsin in ulusal güvenlik danışmanı General Lebed, Mayıs 1997 de, Amerikalı Kongre üyeleri ile yaptığı özel toplantıda, 84 adet 1 kilotonluk Sovyet çanta tipi nükleer silahın

96 Gerçeker kayıp olduğunu açıklamıştır. Lebed in bu iddiasına karşı, 2001 yılında Savunma Bakanlığı nükleer silahlar bölümünün kontrolünü elinde tutan Kurumun yöneticisi General Igor Valinkin, Lebed in çanta tipi nükleer silahlar hakkındaki tartışma sırasında sözünü ettiği RA-115 seri numarasının, daha önceden Sovyet cephaneliğinde bulunmuş olan bir tip mühimmat olduğunu doğrulamış ancak imha edildiğini söylemiştir (Allison, 2004:58). Nükleer başlıklı silahların büyük olması, kolaylıkla taşınamaması ve bu silahlara devletler tarafından uygulanan sıkı güvenlik tedbirleri nedeniyle bunlara ulaşmak çok güçtür. Bu yüzden teröristler daha hafif, elde edilmesi ve gizlenmesi daha kolay stratejik silahları tercih etmektedir. Teröristlerin bu bağlamda daha çok rağbet edeceği silahlar birçok durumda tek bir asker tarafından bile taşınabilecek taktik nükleer silahlardır. Bu silahlar arasında çanta tipi nükleer silahlar, sırt çantası silahları, 30 kg. kadar bir ağırlığa sahip ve tek bir asker tarafından on dakika içinde 0.5 kilotondan, 2 kilotona kadar varan bir patlama yaratabilecek şekilde patlatılabilen RA-155 ve RA- 115-01 gibi silahlar, 91 kg. ağırlığındaki mayınlar, hava savunma savaş başlıkları ve 320 km. uzaklıktaki bir düşman kuvvetini imha etmek için tasarlanmış topçu fişekleri bulunmaktadır (Allison, 2004:55-61). Nükleer silah elde edebilecek terör örgütlerini bazı zorluklar beklemektedir. Nükleer silahların birçoğunda Amerikan silahlarına özel elektronik kilit (PAL) uygulanmıştır (Anderson, 2008:237). Bu tür kilitlerin özelliği, gereken şifre girilmezse silahın etkisiz hâle gelmesidir. Bugün bu tür kilitler bütün modern silahların bir parçası hâline gelmiştir. Ayrıca silahlarda deneme sınırı uygulanmıştır; yani şifre birkaç kez yanlış girilirse bu mekanizma otomatik olarak silahı etkisiz hale getirmektedir (Stein, 1987; Feaver, 1992). Bunun dışında çoğu nükleer silah, kazaya ya da yetkisiz kişiler tarafından kullanılmasına karşı tasarlanmış ihtiyati ( permissive ) hareket bağlantılarına ya da kendi kendini yok etme mekanizmalarına sahiptir. Teröristlerin, silahlara yerleştirilmiş bu koruyucu mekanizmaların üstesinden gelmesi ise çok zordur (Gilmour, 2002). Nükleer araç yapımında kullanılabilecek yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyumun ve plütonyumun çalınması ya da satın alınması Nükleer silahların çalınması ihtimali ile karşılaştırıldığında, terörist örgütlerin nükleer silah yapımında kullanılan maddeleri çalma ya da yasa dışı yollarla bu maddelere ulaşma ihtimalleri daha yüksektir. UAEA düzenlemeleri, 20 kiloton gücündeki bir bomba üretimi için 50 kg. yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyuma ya da 8 kg. plütonyuma ihtiyaç olduğunu

Savunma Bilimleri Dergisi, Mayıs 2013, 12 (1), 91-121. 97 varsaymaktadır (Kibaroğlu, 1996:262). Dünyada yaklaşık 495 ton plütonyum, 1600 ton yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum bulunmaktadır (http://fissilematerials.org). Bu maddelerin büyük bir bölümü beş nükleer silah sahibi devlette bulunmakla beraber; Belçika, Almanya, Japonya, Hindistan, İsrail ve İsviçre de de önemli miktarlarda bu maddelerin bulunduğu bilinmektedir. Bunlara ek olarak, dünyada 43 ülkede işletme hâlinde olan araştırma reaktörlerinde de 2772 kg. yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum (Highly Enriched Uranium, HEU) bulunmaktadır. Yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum nükleer silah yapım/söküm tesisleri ile araştırma reaktörlerinde bulunmaktadır. Plütonyum ise nükleer silah üretim tesislerinde, kullanılmış yakıt yeniden işleme tesisleri ile karışık oksitli (Mixed Oxide, MOX) yakıt üretim tesislerinde bulunmaktadır (Ferguson, 2004:128). Terör örgütlerinin yüksek seviyede zenginleştirilmiş uranyuma ulaşabilmesi, ya doğal uranyumun zenginleştirilmesi ya da yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyumun araştırma reaktörlerinden ya da nükleer silah yapım/söküm tesislerinden çalınması ile mümkündür. İlk yöntem, maliyeti yüksek olup, ileri seviyede teknoloji ve uzmanlık gerektirdiğinden, terör örgütlerinin doğal uranyumu zenginleştirerek yüksek seviyede zenginleştirilmiş uranyum eldesine gitme olasılığı düşüktür. Bu konuda bilinen tek teşebbüs, 1990 ların başlarında Aum Shinrikyo örgütü tarafından Avustralya daki uranyum yataklarının satın alınmasına ilişkin olmuştur; ancak örgüt bu noktadan daha ileri gidememiştir. Terörist örgütlerin, araştırma reaktörlerinde bulunan yüksek seviyede zenginleştirilmiş uranyumlu yakıtlardan uranyumu elde etmesi için kimyasal ayrıştırma işlemlerine gerek vardır; bu nedenle bu yöntemin de terör örgütleri tarafından kullanılması düşük ihtimaller arasındadır. Metal plütonyum, kullanılmış yakıt yeniden işleme tesislerinden ya da MOX yakıt üretim tesislerinden de elde edilebilir. Ancak, kullanılmış yakıt yeniden işleme tesislerinden plütonyum elde edilmesi radyoaktif kirliliğe yol açacağından, terörist örgütlerin bu yöntemi kullanmaları ihtimali de düşüktür. Nükleer araç yapımında kullanılacak yüksek seviyede zenginleştirilmiş uranyumun ya da plütonyumun elde edilmesi için terörist örgütlerce kullanılabilecek en muhtemel yöntem, bu maddelerin nükleer silah üretim/söküm tesislerinden ya da nükleer silah sahibi devletlerin depolarından çalınmasıdır. Bu maddeler iyi bir şekilde korunmasına rağmen, nükleer madde kaçakçılık vakaları sıklıkla yaşanmaktadır. Sovyetler Birliği nin çöküşünü takip eden ilk üç yıl içinde Alman Hükümeti, 60 ı nükleer maddelerin ele geçirilmesi biçiminde olmak üzere,

98 Gerçeker 700 den fazla nükleer satış girişimini bildirmiştir. Kayıtlara geçmiş bazı nükleer madde kaçakçılığı vakaları şunlardır: - Mayıs 1993: Litvanya da bir bankanın depolama yerinde 150 kilogramı yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum ile kirlenmiş 4.4. ton berilyum bulunmuştur (http://www.iaea.org/). - Kasım 1993: Rusya da, Dz.Alb. Aleksey Tikomirov, Sevmorput tersanesinden 4.5 kg. yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum çalmıştır (Bukharin, 1995). - Aralık 1998: KGB nin yerini alan Rus istihbarat kuruluşu FSB, Rusya nın önde gelen ikinci nükleer silah laboratuarı olan Çalyabinsk teki personelin 18.5 kg. nükleer madde çalmak üzere planladığı bir soygunu engellemiştir (Bunn, 2003:176). - Nisan 2000: Dört Gürcü vatandaşı, yaklaşık 1 kg., %30 oranında zenginleştirilmiş uranyum ile Acar bölgesinin başkenti Batumi nin dışında yakalanmıştır (Bunn, 2003:173). - Temmuz 2001: Fransa da 0.5 gram HEU u satmaya çalışan 3 kişi yakalanmıştır (http://www.iaea.org). - Haziran 2003: Gürcistan da 170 gram HEU u yasadışı yollarla sınırdan geçirmeye çalışan bir kişi yakalanmıştır (http://www.iaea.org). - Kasım 2003: Bir Rus mahkemesi, Rusya nın nükleer güçle çalışan buzkıran filolarının tedarikçisi Atomflot tesisinin bir üst düzey görevlisini, yaklaşık 1 kg. ağırlığındaki uranyum mineralini bulundurmaktan 18 ay sürgüne mahkum etmiştir (Allison, 2004:60). - Şubat 2006: Gürcistan da 79.5 gram HEU u yasadışı yollarla satmaya çalışan kişiler yakalanmışlardır (http://www.iaea.org). - Mart 2006: Yetkililer Almanya da bir çelik tesisinde 47.5 gram HEU içeren bir hurda metal tespit etmişlerdir (http://www.iaea.org/). - Amerikan istihbaratının karar organı Ulusal İstihbarat Kurulu, Şubat 2002 de Rusya ya dayalı tehditler konusunda Kongreye sunduğu raporda, bazı Rus Enstitülerinden 1992 ve 1999 yılları arasında silah ya da silah olarak kullanılabilen nükleer maddelerin çalındığı dört vakanın gerçekleştiğini doğrulamıştır. Raporda ayrıca, Kapsamı ve büyüklüğü meçhul ve failleri henüz yakalanmamış bir kaçakçılık olayı daha gerçekleşmiştir. ifadesi de yer almaktadır (Gellman, 2002). Terörist örgütlerin nükleer maddelere sahip olması gibi bir durumda bile, kitle imhası yaratma kapasitesine sahip bir nükleer araç yapabilmek

Savunma Bilimleri Dergisi, Mayıs 2013, 12 (1), 91-121. 99 için eğitimli ve üstün yetenekli bir personele, finansmana, gelişmiş tesislere ve ekipmana, ayrıca sıkı bir güvenliğe ihtiyacı vardır. Etkin bir nükleer araç yapım programının, bu denli karmaşık ve çok sayıda unsurun bir araya gelmesini zorunlu kılması, terörist ya da terör örgütünün ülkelerin istihbarat birimlerince ortaya çıkarılmasını da kolaylaştırmaktadır (Gilmour, 2002:29-34). Teröristlerin tüm bu bileşenleri bir araya getirerek amaçlarına ulaşmaları zor olsa bile nükleer silah yapımında kullanılan nükleer maddelerin çalınarak ya da elde edilerek nükleer araç yapımında kullanılması, hâlâ nükleer terörizm tehdidinin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Nükleer Tesislere Saldırı ya da Sabotaj Nükleer enerji kullanımının geniş bir yelpazede yaygınlaşması da nükleer terörizm tehdidine yeni bir boyut eklemiştir. Nükleer silahlar, tehditler piramidinin en tepesinde yer almaktadır; ancak, 11 Eylül deneyimleri tüm dünyaya göstermiştir ki, uçak gibi modern yaşamın günlük araçları bile birer silaha dönüşebilmektedir. Nükleer silah, uranyum ve plütonyum elde etme hedeflerine ulaşabilmek için terör örgütleri, nükleer tesislere büyük bir ilgi duymaya başlamışlardır. Bunların bir kaçına yapılacak saldırıların nükleer silah saldırısı ile eşdeğer etki yapabileceği gerçeği, nükleer tesislere saldırı ya da sabotaj olasılığını nükleer terörizmin bir aracı haline getirmiştir. Bu tehditle ilgili bir vaka 1972 yılında Güney Havayollarına ait bir uçağın teröristler tarafından Oak Ridge Nükleer Silah Tesisine çarpacağı tehdidi ile Amerika Birleşik Devletlerinde yaşanmıştır. Bu teşebbüs başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Günümüzde 30 dan fazla ülkede 440 nükleer santral işletme halindedir (http://www.iaea.org). Nükleer santrallara uçakla yapılacak bir saldırı, reaktör kabına zarar vererek, yüksek oranda radyoaktivitenin çevreye yayılmasına yol açabilmektedir. Nükleer santrallarda olası saldırılara karşı gerek fiziksel koruma gerekse güvenlik sistemleri bağlamında ileri düzeyde güvenlik önlemleri alınmış olmasına rağmen, 11 Eylül saldırıları sonrasında değişen tehdit algılamalarıyla birlikte -başta uçak çarpmalarına karşı olmak üzere- nükleer santrallarda tasarım temelli ilave güvenlik önlemleri de arttırılmıştır. Terör örgütlerinin nükleer silah hedeflerine ulaşmak için diğer bir ilgi odağı da araştırma reaktörleridir. Bugün dünyada 56 ülkede toplam 230 araştırma reaktörü işletme halindedir (http://www.world-nuclear.org). Teröristlerin bu tür reaktörlere ilgi duyması üç nedenle açıklanabilir: (1) Bu reaktörlerde genel olarak yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum kullanılmaktadır. Bunların yardımıyla patlayıcı madde içeren silahlar

100 Gerçeker üretilebilir. (2) Bu reaktörler, aralarında teröristlerin de olabileceği geniş bir kitleye ve bilim adamlarına açıktır. Bu nedenle terörist örgütler için erişim kolaylığı sağlamaktadır. (3) Radyoaktif izotop içeren reaktörlere yönelik yapılan saldırılar kirli bomba etkisi yaratarak çevrenin kirlenmesine de yol açabilmektedir. Nükleer atıkların elde edilmesi, teröristleri nükleer silah üretiminde kullanılan nükleer maddelere yani yüksek zenginleştirilmiş uranyum ve plütonyuma götürebilecek bir diğer yoldur. Nükleer madde ya da kullanılmış yakıtların taşınması sırasında teröristlerce yapılacak bir sabotaj da nükleer terörizm tehdidinin farklı bir boyutunu oluşturmaktadır. Radyoaktif maddelerin yasa dışı yollarla elde edilmesi ve patlatılması-kirli Bomba Tehdidi Tehdit piramidinin en altında ise kirli bomba tehlikesi yer almaktadır. Kirli bombalar, nükleer bir patlamaya yol açmadan, radyoaktif maddeyi etrafa yayarak radyolojik serpintiye ve kirliliğe yol açan mekanizmalardır. Bu bombalar, sezyumla birlikte bir evrak çantasının içine paketlenmiş dinamitten, kobalt içine sarılmış içinde gübre bulunan kamyon bombasına kadar değişik biçimler alabilmektedir (Allison, 2004:58). Tıp, sanayi, kontrol ve ölçü aparatlarında geniş bir şekilde kullanılan radyoaktif kaynakların kontrollerinin etkin yapılmaması, bu maddelerin terörist örgütlerin eline geçmesi olasılığını arttırmaktadır. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Kaçakçılık Veritabanına (International Atomic Energy Authotity Illicit Trafficcing Database, UAEA ITDB) verilerine göre, nükleer ve radyoaktif maddelerin yasa dışı hareketine ilişkin olarak, 1993-2009 döneminde 1773 vaka yaşanmıştır (http://www-ns.iaea.org/security/itdb.asp). Bu olayların büyük bir çoğunluğu radyoaktif maddelerin yasa dışı elde edilmesi, satışı, hareketi, çalınması ve kayıplarına ilişkindir. Söz konusu 1773 olayın dağılımı, yetkilendirilmemiş erişim ve ilgili suçlar (351 olay), çalıntı ve kayıplar (500 olay), diğer yetkilendirilmemiş faaliyetler ve olaylar (870 olay) ile olay sınıfını belirlemeye yönelik yeterince verisi olmayan olaylar (69 olay) şeklindedir (http://www-ns.iaea.org/security/itdb.asp). Radyolojik silahların, özellikle sezyum-137, iridyum-192 ya da kobalt-60 gibi radyoaktif maddelerin, insanlar üzerinde öldürücü ve yaralayıcı etkileri olabilmektedir. İnsanları kitlesel olarak öldürme kapasitesine sahip olmasa da bir radyolojik silah, kendisi ile temas eden kişilere zarar vermenin yanı sıra önemli tesis ve altyapıları, koruyucu kıyafetler giymeden girilemez ve kullanılmaz hale getirmekte; bu bağlamda,

Savunma Bilimleri Dergisi, Mayıs 2013, 12 (1), 91-121. 101 oldukça büyük ekonomik ve ticari zararlara yol açmaktadır (Garnor, 1998). Günümüze kadar bir radyasyon bombası saldırısı gerçekleşmemiştir; ancak Eylül 1987 deki bir olay, potansiyel sonuçların ortaya konulması için yeterli olmuştur. Brezilya şehri Goiania da 9 gram sezyum-137 içeren bir tıbbi cihaz terkedilmiş bir kanser kliniğinden çalınmıştır. Sezyumu kaplayan koruyucu kapsülü delinen cihaz, bir hurdacıya satılmıştır. Bu radyoaktif madde ile 249 kişi kirlenmiş; 28 kişi radyasyon yanıkları için tedavi altına alınırken, 5 kişi de hayatını kaybetmiştir. 3511 m³ hacmindeki radyoaktif atık toplatılmış ve geçici bir denetleme bölgesine taşınmıştır (Allison, 2004:78). Nükleer Terörizmle Mücadelede Uluslararası Düzenlemeler Terörizmle ilgili ilk anlaşmanın yapıldığı 1937 yılından bugüne kadar, uluslararası kabul görmüş bir terörizm tanıma ulaşılamamış olduğundan, terörü değerlendiren genel bir anlaşma yapılamamış ve spesifik terör eylemlerini konu alan anlaşmalarla yetinilmiştir (Saraçlı, 2007:1066). Nükleer terörizmin suç hukukunda yerini bulması ve teröristlerin cezalandırılması için uluslararası yasal çerçeve oluşturulmuştur. Anılan yasal çerçeve, andlaşmalar, sözleşmeler, UAEA standartları ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararlarından oluşmaktadır. Bunlara ek olarak, nükleer maddelerin emniyetini temin etmek ve nükleer silahların yasa dışı hareketi ile mücadele etmek amacıyla başta ABD olmak üzere, bazı devletlerin öncülüğünde uluslararası platformda, ikili ve çok taraflı girişimler başlatılmıştır. Bunlar arasında en önemlileri, Tehditin Azaltılması Ortak Girişimi (Cooperative Threat Reduction Initiative, CTR), Küresel Tehdit Azaltılması Girişimi (The Global Threat Reduction Initiative, GTRI) (2), Yayılma Emniyeti Girişimi (The Proliferation Security Initiative, PSI) (3) ve Nükleer Terörizmle Savaşta Küresel Girişim (The Global Initiative to Combat Acts of Nuclear Terrorism) dir (4). Bu programlar, ABD nin nükleer terörizme karşı çok katmanlı savunma stratejisinin bir parçası olup, nükleer terörizmle ulusal ve uluslararası düzeyde savaşmayı hedeflemektedir. Bu makalede, nükleer terörizmle mücadelede kilometre taşlarını oluşturan, aşağıdaki anlaşma ve BMGK kararları mevcut nükleer terörizm tehdidi bağlamında değerlendirilecek; bu tehdidin azaltılmasına - nihayetinde sonlandırılmasına- yönelik olarak söz konusu çerçevede yapılabilecek olası düzenlemeler tartışılacaktır: - Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Andlaşması (Treaty

102 Gerçeker on the Non-Proliferation of Nuclear Weapons, NPT), - Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Sözleşmesi (Convention on the Physical Protection of Nuclear Material, CPPNM), - Nükleer Terörizm Eylemlerinin Önlenmesi Sözleşmesi (International Convention on the Suppression of Acts of Nuclear Terrorism, CNT), - BMGK nin 1373 (2001) ve 1540 (2004) sayılı kararları. Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Andlaşması (NPT) 1970 yılında yürürlüğe giren NPT, nükleer silahsızlanma ve nükleer terörizm konusunda oluşturulan uluslararası hukuk çerçevesinin temelini oluşturmaktadır. Mart 2012 itibariyle NPT'ye taraf ülke sayısı 190 dır (http://www.iaea.org). Hindistan, Pakistan ve İsrail Andlaşmaya taraf olmamışlardır. Andlaşmanın 10. Maddesine göre taraf devletler, ulusal egemenliğini uygulayarak, Andlaşmanın konusuna giren olağanüstü olayların ülkesinin yüksek çıkarlarını tehlikeye düşürdüğüne karar verirse, Andlaşmadan çekilme hakkına sahiptir. Kuzey Kore nin 10 Ocak 2003 te NPT den çekilmesi bu durumun bir örneğini oluşturmaktadır. Andlaşma, devletleri nükleer silahlara resmi olarak sahip olanlar ve olmayanlar olmak üzere iki gruba ayırmaktadır. Andlaşma hükümlerine göre (Madde-9, 3. fıkra) 1 Ocak 1967 tarihinden önce nükleer bir silah ya da diğer patlayıcı araç yapıp kullanmış olan Devletler, uluslararası hukuk nezdinde yasal olarak "Nükleer Silaha Sahip Devlet" olarak tanımlanmıştır. Diğer ülkeler ise "Nükleer Silaha Sahip Olmayan Devlet" olarak tanımlanmıştır (5). Andlaşmaya göre, Nükleer Silah Sahibi Devletler, ABD, Rusya Federasyonu, Çin, İngiltere ve Fransa dır. Andlaşmanın 1. maddesi uyarınca, nükleer silah sahibi her taraf devlet, nükleer silahları veya diğer patlayıcı nükleer araçları ya da bu gibi silahların veya diğer patlayıcı araçların kontrolünü, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak, kime olursa olsun, devretmemeyi ve nükleer silah sahibi olmayan herhangi bir Devlete, nükleer silahları veya diğer nükleer patlayıcı araçların kontrolünü elde etmesi için herhangi bir şekilde yardım, özendirme veya isteklendirmede bulunmamayı taahhüt etmektedir. Andlaşmanın 2. maddesine göre, nükleer silaha sahip olmayan her taraf Devlet, nükleer silahları veya diğer nükleer patlayıcı araçları yahut bu silahların veya patlayıcı araçların kontrolünü, kimden olursa olsun, doğrudan doğruya veya dolaylı şekilde devralmamayı; nükleer silahları veya diğer patlayıcı nükleer araçları yapmamayı veya başka şekilde elde

Savunma Bilimleri Dergisi, Mayıs 2013, 12 (1), 91-121. 103 etmemeyi ve bu silahların veya patlayıcı araçların yapımı için herhangi bir yardım aramamayı veya almamayı taahhüt etmektedir. Nükleer silahsızlanmaya ilişkin hususlar ise Andlaşmanın 6. maddesinde yer almakta olup, bu madde gereğince, Andlaşmaya taraf devletlerin her biri, nükleer silah yarışının yakın tarihte durdurulması ve nükleer silahsızlanmaya ilişkin etkili önlemler ile sıkı ve etkili uluslararası denetim altında genel ve tam silahsızlanmaya ilişkin bir anlaşma akdi için görüşmeleri iyi niyetle yürütmeyi üstlenmektedir. Nükleer terörizmle ilgili olarak NPT nin en önemli fonksiyonu, UAEA eliyle, nükleer güç santrallarının güvence denetimlerine ilişkin kuralları ve bu tesislerin emniyetine ilişkin standartları ortaya koymasıdır. UAEA denetimleri ülkelerin sahip oldukları nükleer maddelerin barışçıl amaçlar dışındaki kullanımını gözetleyen ve caydıran önemli araçlardır. Bu husus, Andlaşmanın 3. maddesi ile hüküm altına alınmıştır. Bu madde ile NPT Andlaşmasına taraf nükleer silah sahibi olmayan devletler, sahip oldukları tüm nükleer maddelere ilişkin UAEA güvence denetimi uygulamalarını kabul etmek durumundadır. Bu tür kapsamlı güvence denetimi anlaşmaları nükleer silah sahibi olmayan ülkelerin nükleer silah yapmama taahhüdünü sağlamayı amaçlamaktadır. Ayrıca, buna zorunlu kılınmamakla birlikte, nükleer silah sahibi ülkeler de, sivil nükleer faaliyetlerinin bir kısmının veya tümünün UAEA tarafından doğrulanmasına izin veren güvence denetimi anlaşmaları (gönüllü teklif) yapmışlardır. UAEA güvence denetimleri, tesis veya ilgili nükleer madde tedarikçilerinin talepleri doğrultusunda, sadece belirlenen tesislere ilişkin olarak NPT Antlaşmasını imzalamayan ülkelere (İsrail, Hindistan ve Pakistan) de uygulanmaktadır. Olası bildirilmemiş nükleer faaliyetleri tespit kabiliyetini geliştirmeye yönelik önlemleri içeren ilave güvence denetimleri protokolü 1997 yılında kabul edilmiştir. Güvence denetimlerinin esası, nükleer madde, tesis ve faaliyetlere sahip bir ülkenin bunlara dair bildirimde bulunması ve UAEA denetim veya erişimi ile bu bilginin doğrulanmasıdır. UAEA denetim faaliyetleri nükleer tesis tasarımlarının bildirildiği gibi olup olmadığının doğrulanması, işletme kayıtlarının incelenmesi, nükleer maddelerin örneklenmesi ve ölçümü, maddelere dair bilgilerin korunmasına yönelik gözetim ekipmanları ile mühürleme araçlarının kullanımı gibi unsurları kapsayabilmektedir. Ek güvence denetim protokolü, ülkelerin nükleer faaliyetlerine (nükleer madde içermeyen ve çift kullanım faaliyetlerini kapsayacak kadar) ilişkin daha kapsamlı bilgiler vermesini ve UAEA nın ilgili tüm yerlere habersiz olarak ya da davete dayanarak erişimine izin vermesini gerektirmektedir

104 Gerçeker (http://www.iaea.org). Bazı anahtar teknolojiler ve maddeler -NPT ye tamamlayıcı olacak şekilde- çok katı uluslararası ihracat denetimlerine tabidir. Nükleer Tedarikçiler Grubu (Nuclear Suppliers Group, NSG), anahtar teknolojiler ve maddelerin transferini düzenleyen bir dizi nükleer tedarikçi kılavuzlarına sahiptir (http://www.nuclearsuppliersgroup.org). Nükleer Transferler Kılavuzu, ihracat tetikleme listesinde tanımlanan nükleer madde, ekipman, teknoloji, bileşen ve tesislerin transferi ile ilgilidir. NSG üyeleri, tetkik listesinde tanımlanan kalemleri UAEA ile kapsamlı güvence denetimleri anlaşması bulunmayan ve nükleer silah sahibi olmayan ülkelere transfer etmeyeceklerini kabul etmiştir. Ayrıca NSG nin, yüksek hızlı bilgisayarlar gibi nükleer alanlardaki kullanımla birlikte nükleer dışı kullanım özelliğine sahip teknolojilerin transferine dair kılavuzları da bulunmaktadır. Benzer şekilde, NPT ye taraf ülkelerin çoğu, Füze Teknolojileri Denetim Rejimi yoluyla nükleer silah fırlatabilecek füze teknolojilerinin denetiminde de işbirliği yapmaktadır. Örneğin G-8, yasadışı ticaret programı ile -UAEA nın tamamlayıcı faaliyetleri olarak- nükleer madde kaçakçılığının engellenmesine yönelik çalışmalar gerçekleştirilmektedir. Ayrıca birçok ülke şüpheli yasa dışı nükleer madde ve teknoloji ticareti konusundaki bilgileri paylaşmakta ve yaptırımlar uygulayabilmektedir. Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunmasına İlişkin Sözleşme (CPPNM) NPT nin bir uzantısı sayılabilecek olan Sözleşme, 23 Ağustos 1980 de New York ve Viyana da imzaya açılıp 8 Şubat 1987 de yürürlüğe girmiştir (http://www.un.org). Nükleer madde ve tesislerin fiziksel emniyetinin sağlanmasına yönelik hususları güçlendirmek maksadıyla, Sözleşme 2005 yılında tadil edilmiştir. Ancak bu sözleşmeye yapılan tadilatın yürürlüğe girmesi için taraf devletlerin 2/3 si tarafından onaylanması gerekmektedir. Haziran 2012 tarihi itibariyle gereken sayının yarısından daha az devlet tarafından onaylanmış olması nedeniyle, tadil edilen Sözleşme henüz yürürlüğe girmemiştir. Sözleşme, nükleer maddelerin, barışçıl amaçlar dışında kullanılmak amacıyla kanun dışı yollarla elde edilmesini önlemeye yönelik olarak, nükleer maddelerin kullanımı, taşınması veya depolanması sırasında ülkelerin alacakları fiziksel koruma önlemlerinin esaslarını düzenlemektedir. Sözleşme, nükleer maddelerin ülke sınırları içerisinden transit geçişi ile gemi veya uçaklara yüklenmesi sırasında belirlenmiş fiziksel koruma tedbirlerinin alınmasını zorunlu kılmaktadır. Sözleşmenin 7. maddesi gereğince kasti olarak işlenen:

Savunma Bilimleri Dergisi, Mayıs 2013, 12 (1), 91-121. 105 a) Nükleer maddenin herhangi bir kişinin sağlığının ciddi bir biçimde bozulmasına, ölümüne ya da mala karşı önemli bir zarar vukuuna yol açan veya bunlara yol açabilecek biçimde kanuni bir yetkiye dayanmaksızın elde edilmesini, bulundurulmasını, kullanılmasını, transferini, değiştirilmesini, atılmasını veya saçılmasını oluşturan bir fiil; b) Nükleer maddenin çalınması ve gaspı; c) Nükleer maddenin zimmete geçirilmesi veya hile ile elde edilmesi; d) Tehdit, kuvvet kullanma veya diğer herhangi bir zorlama yoluyla nükleer madde talebini meydana getiren bir fiil; e) (i) herhangi bir kişinin ölümüne veya sağlığının ciddi bir biçimde bozulmasına veya mala karşı önemli bir zarara yol açmak için nükleer maddenin kullanılacağına veya; (ii) Bir gerçek veya tüzel kişiyi, milletler arası kuruluşu veya Devleti herhangi bir fiilde bulunmaya ya da bu fiilden kaçınmaya zorlamak için (b) fıkrasında belirtilen suçlardan birinin işleneceğine dair tehdit; f) (a), (b) veya (c) fıkralarında belirtilen suçlardan herhangi birinin işlenmesine teşebbüs ile, g) (a) dan (f)'ye kadar olan fıkralarda belirtilen suçlardan herhangi birine katılmayı meydana getiren fiil, her Taraf Devletçe millî mevzuatına cezayı gerektiren bir suç olarak dâhil edilecek ve her Taraf Devlet, vahim mahiyetlerini göz önünde bulundurarak, bu maddede belirtilen suçları uygun cezalarla müeyyide altına alacaktır (6). Sözleşme sadece barışçıl amaçlarla kullanılan nükleer maddeleri kapsamaktadır. Silahlanma açısından nükleer karaborsada en önemli kaynak olan ve bu bağlamda öncelikli tehdit oluşturan askerî envanterdeki nükleer maddeleri kapsamamaktadır. Sözleşmedeki bu eksiklik, Nükleer Terörizm Eylemlerinin Önlenmesi Sözleşmesi ile giderilmiştir. Nükleer Terörizm Eylemlerinin Önlenmesi Sözleşmesi (CNT) NPT ve CPPNM deki yetersizlikler, uluslararası camiayı nükleer terörizmle ilgili yeni yasal enstrümanların geliştirilmesi çalışmalarına itmiştir. Bu kapsamda, mevcut uluslararası yasal düzenlemelerin yanı sıra nükleer terörizmi özel olarak konu alan yeni bir sözleşme oluşturulmuştur. 2005 yılında yürürlüğe giren bu Sözleşme, taraf devletlerde radyoaktif madde ve nükleer araçların dâhil olduğu terörist eylemlerin önlenmesine, faillerinin kovuşturulmasına, cezalandırılmasına ve bu kişilerin iade

106 Gerçeker edilmesine imkân tanımakta; taraf devletler arasında işbirliğinin arttırılmasını amaçlamaktadır (http://www.un.org). Sözleşmenin Giriş bölümünde, dünya çapında terörist eylemlerin tırmanışa geçtiğine ve nükleer terörizmin ağır sonuçlara yol açabileceğine dikkat çekilmekte; bu durumun uluslararası barış ve güvenliğe tehdit oluşturabileceği vurgulanmaktadır. Hâlihazırda var olan uluslararası hukuk kurallarının, nükleer saldırıları yeterli bir şekilde düzenlemekten yoksun olduğu ifade edilmektedir (7). Sözleşme kapsamına sadece bireyler girmekte olup, devlet ve örgütlerin faaliyetleri bu Sözleşme kapsamı dışındadır. Madde-4 te silahlı bir çatışmada silahlı kuvvetlerin faaliyetlerinin ve bir devletin askerî kuvvetlerince resmî görevlerin ifası sırasında gerçekleştirilen faaliyetlerinin kapsam dışı olduğu belirtilmektedir. Sözleşme, silahlı kuvvetler ve askerî kuvvetler ayırımı yaparak ikincisinin silahlı kuvvetlerin yanında, bunları desteklemek için çalışan kişileri kapsadığını belirtmektedir (Madde-1, 6. fıkra). Sözleşme, devletler tarafından nükleer silahların kullanılmasının veya kullanılması tehdidinde bulunulmasının hukuksallığı konusu ile ilgili değildir (Madde-4, 4. fıkra). Sözleşmenin 2. maddesi, ölüme, ciddi bedeni hasara, çevreye ya da mülke zarara yol açmak kastıyla radyoaktif maddeleri kullanan ve bunlara sahip olan kişileri suçlu saymaktadır. Bu amaçlarla radyoaktif maddeleri salmak için nükleer tesisleri kullanmak ya da onlara zarar vermek de bu kapsamdadır (Madde-2, 1. fıkra). Ayrıca, tehdit, teşebbüs, iştirak, idare ve katkı da suç kabul edilmiştir (Madde-2, 2. fıkra). Taraf devletler, ulusal yasalarında bu suçlara ilişkin gerekli düzenlemeleri yapmakla yükümlüdürler (Madde 5). Bunlara ek olarak Madde-15 uyarınca, anılan suçlar siyasi suçlar kapsamında yer almayacaktır. Sayılan suçların işlenmesinden sonra radyoaktif madde, araç ya da nükleer tesislerin kontrolünü ele geçiren devlet, bunları zararsız kılmak üzere gerekli önlemleri almakla ve UAEA güvenli koruma kuralları uyarınca emniyeti sağlamakla yükümlüdür (Madde-18, 1. fıkra). Ancak gerekli önlemler in tanımının yapılmamış olması, bu Sözleşmenin önemli eksikliklerinden biri olarak değerlendirilmektedir. Sözleşme sadece bireyleri kapsamaktadır (Madde-2, 1. fıkra). Bu Sözleşmede terör örgütlerinin de içinde bulunduğu devlet-dışı aktörlerin kapsam dışında bırakılması, Sözleşmenin en önemli eksikliği olarak addedilmektedir.

Savunma Bilimleri Dergisi, Mayıs 2013, 12 (1), 91-121. 107 Nükleer Terörizm Konusunda Alınan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararları 1373 (2001) Nolu Karar BM Şartı nın VII. Bölümü uyarınca 2001 de kabul edilen, bu nedenle bağlayıcılığı olan, eylem ve işlem gerektiren hususlar içeren ve terörizm ile organize suçlar arasındaki bağlantıyı da vurgulayan 1373 sayılı karar, terörizmin mali kaynaklarının kurutulmasına, terör eylemlerinin hazırlık aşaması da dâhil olmak üzere her düzeyde önlenmesine, üye ülkelerin terörizmle mücadele için aralarında yoğun bir iş birliği gerçekleştirmelerine, terörist eylemlerde bulunanların ağır cezayı gerektiren suçlu olarak yargılanmalarına, teröristlere mülteci statüsü tanınmamasına, BM üyesi ülkelerin terörizmle mücadele için uluslararası iş birliğini öngören tüm sözleşmelere süratle katılmaları dileğine ilişkin hususları içermektedir (http://www.un.org). Karar, tüm devletlere terörizmle bağlantılı kişi ve kuruluşlara aktif veya pasif destek verilmesinden kaçınma, teröristlere ve terör örgütlerine, doğrudan veya dolaylı olarak mali kaynak yaratılmasını engelleme, terörle bağlantılı kişi ve kuruluşlarla doğrudan veya dolaylı olarak ilgisi bulunanların mal varlıklarını dondurma yükümlülüğü getirmektedir (Kaya, 2005:152). 1373 sayılı karar, sadece BM üyesi devletleri değil, tüm devletleri bağlayıcı niteliktedir. Karar ayrıca, bütün devletlerin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ne bağlı olarak kurulan Terörle Mücadele Komitesi ne kararın uygulanması konusunda rapor verme yükümlülüğü getirmiştir. 1540 (2004) No lu Karar 28 Nisan 2004 te Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen 1540 sayılı karar, belirli devleti hedef almaksızın genel kurallar getirmesi açısından Konsey in VII. Bölüm çerçevesinde kabul ettiği diğer kararlardan farklılık arz etmektedir (Keskin, 2005:176). Üye devletleri bağlayıcı önlemler içeren 1540 sayılı kararın esas konusu, nükleer, kimyasal veya biyolojik silahların devlet dışı aktörlerin eline geçmesinin yaratacağı tehdit ve bunun önlenmesine yönelik tedbirlerdir (http://www.un.org). Söz konusu kararda, zaman sınırlaması getirilmemiştir. Karar, devlet-dışı aktörlerin özellikle de teröristlerin bu silahlara erişimi başta olmak üzere, sözü geçen silahların taşınmasının, kullanılmasının engellenmesi yönünde devletlere yükümlülükler getirmektedir. Kararda devlet-dışı aktör, bir devletin yasal yetkisi altında faaliyet göstermeyen birey veya oluşum olarak tanımlanmıştır. Terör örgütleri, suç örgütleri, ulusal kurtuluş hareketleri, bağımsızlık hareketleri,

108 Gerçeker ayrılıkçı örgütler, devlet içinde olmakla birlikte o devletin yasal yetkisini aşan şekilde faaliyet gösteren oluşumlar ile bunların yönetici ve üyeleri bu kategoriye girmektedir. Bunun dışında füzeler, roketler gibi nükleer, kimyasal ve biyolojik silahları ulaştıran araçlar ve bu silahların tasarımı, geliştirilmesi, üretimi ve kullanımında ve bir yerden bir yere ulaştırılmasında kullanılan materyaller, araç-gereçler de ilgili materyaller olarak karar metninde tanımlanmıştır (Steyn, 2005:85-91). Karara göre tüm devletler, nükleer, kimyasal ve biyolojik silahları veya bunların ulaştırılması için gereken araçları geliştirme, edinme, üretme, sahip olma, nakletme, transfer etme veya kullanmaya teşebbüs eden devletdışı aktörlere her çeşit yardımı sağlamaktan kaçınacaklardır. Bu hususlara ilişkin olarak etkin yasaklayıcı hukuki düzenlemeleri yapmak ve uygulamak da devletlerin yükümlülüğündedir (Kaya, 2005:116). Ayrıca devletler, ilgili materyaller hususu da dâhil olmak üzere, nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlarla bunların ulaştırılması için gereken araçların yayılmasının engellenmesi için gerektiğinde uluslararası iş birliğine de başvurarak, uluslararası hukuka uygun olarak ve ulusal mevzuat çerçevesinde, ülkeleri içinde etkili fiziki önlemler geliştirilmesi ve uygulanması; yasa dışı silah trafiğini ele alan sınır kontrolleri ve polis gücü geliştirilmesi; ulusal ihracat ve transit geçiş kontrollerinin uygulanması konularında da yükümlü kılınmıştır (Çaycı, 2006: 66-69). 1540 sayılı karar, devletlere nükleer silahların yayılmasına karşı gereken kapasiteyi geliştirme olanağı vermiştir. Ancak, ne ABD ne de uluslararası toplum, bu kararı çok yönlü bir direktif olmaktan çıkarıp yayılmaya karşı etkili bir araç hâline getirememiştir. Bu karar, nükleer silahların yayılmasına karşı alınan önlemlerle ilgili küresel bir alt sınır belirlemiş ve bütün devletleri bu önlemleri uygulamakla görevlendirip; devletlere, nükleer maddelerin arzı ile ilgili önlemler alma şartını getirmiştir. Karar, her ne kadar yardım verme ve isteme sorumluluğunu devletlere yüklüyorsa da BM, üye devletlerin nükleer, kimyasal ya da biyolojik silah gibi kitle imha silahlarının geliştirilmesi, üretilmesi, temin edilmesi, kullanılması ya da transferi gibi faaliyetlere destek vermelerini önleme amacıyla ve üye devletler tarafından verilecek raporlar için, bir haberleşme merkezi görevi yapacak bir izleme komitesi de kurmuştur. BM den destek alan 1540 Komitesinde dışarıdan sekiz uzman da görev yapmaktadır. (Kaya, 2006:118). 1540 Komitesinin çalışması, son olarak 2008 yılında 1810 sayılı BMGK kararı ile 3 yıl süreyle daha uzatılmıştır. Karar, devletlere uygun etkin emniyet standartlarının sağlanmasını

Savunma Bilimleri Dergisi, Mayıs 2013, 12 (1), 91-121. 109 zorunlu kılarken; etkili uygun standartların ne olduğunu açık bir şekilde tanımlamamıştır. Bu nedenle, 2004 yılından 2008 yılına kadar olan 4 yıllık süre zarfında 137 ülke kararda yer alan hususlara ilişkin uygulamadaki ilerlemeleri raporlamış olsalar da, 1540 sayılı kararın, nükleer terörizmle mücadelede kısmen başarılı olabildiğini söylemek mümkündür (Joyner, 2009). Nükleer Terörizmle Mücadelede Uluslararası Yasal Çerçevenin Güçlendirilmesine Yönelik Değerlendirmeler Nükleer terörizmle mücadelede, uluslararası yasal çerçeve oluşturulmasına; ulusal ve uluslararası girişimlerle önemli ölçüde başarılar elde edilmesine rağmen, mevcut tehditler bağlamında bu düzenlemeleri güçlendirmeye yönelik adımların atılması gerektiği değerlendirilmektedir. Nükleer terörizmin önlenmesine yönelik mevcut yasal çerçevenin değişen koşullara göre gözden geçirilmesi çok büyük önem taşımaktadır. Mevcut yasal çerçeve ile ilgili en büyük problem, çerçeveyi oluşturan enstrümanlara uyulmaması ve normların uygulanması ile ilgilidir. Mevcut yasal çerçeveyi güçlendirmeye yönelik atılacak adımlarda temel hedef nükleer silah, nükleer ve radyoaktif maddelerin devlet-dışı aktörlerin eline geçmesinin önlenmesidir. Bu bağlamda düzenlemeler öncelikle, devletlerin sahip olduğu nükleer madde ve nükleer silahların emniyetinin sağlanması üzerine odaklanmalıdır. İkinci olarak; nükleer maddelerin yasa dışı hareketini önlemeye yönelik yasal düzenlemelerde, uyum ve yaptırım konusunda güçlendirici hususlara yer verilmelidir. Üçüncü olarak, silahlanma önlenmeli ve nükleer silah sahibi devletlerin silahlarından arındırılması kuvvetle teşvik edilmelidir. Bu hususların hayata geçirilmesi, uygulamaların sadece UAEA eliyle izlenmesi ve denetlenmesi ile gerçekleştirilemeyecektir. Bu noktada anahtar husus, UAEA nın uygulamalarının yanı sıra, devletlerin nükleer terörizmi önlemeye yönelik hususları ulusal güvenlik politikalarının bir parçası hâline getirmeleri ve taraf oldukları uluslararası düzenlemelerle birlikte bu politikaların etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamalarıdır. Söz konusu yasal çerçevenin güçlendirilmesine yönelik olarak, bu değerlendirmeler ışığında geliştirilen öneriler aşağıda açıklanmaktadır. 1. Nükleer tesis ve maddelerin emniyeti ile ilgili mevcut yasal standartlar netleştirilmeli ve devletlerin nükleer tesislerin ve maddelerin emniyetini sağlaması zorunlu hâle getirilmelidir. Devletlerin bu hususlardaki kayıtsızlık ve uyumsuzlukları göz ardı edilmemelidir.

110 Gerçeker Nükleer silahların ve maddelerin emniyetinin sağlanması konusunda BMGK kararları devletleri bağlayıcı nitelikli standartları içerecek şekilde revize edilmelidir (Curtis, 2008). Nükleer madde ve silahların emniyetine yönelik olarak 1540 sayılı kararda yer alan devletler uygun ve etkili standartları sağlayacaklardır ifadesi, devletlerin bunu nasıl sağlayacakları ya da konuyla ilgili standartları ve referans noktalarını açık bir şekilde belirtmemesi açısından kararda önemli bir boşluğa işaret etmektedir. UAEA nın konuyla ilgili tavsiyelerinin devletler üzerinde bağlayıcı nitelikte değildir. Mevcut yasal çerçevenin önemli bir boyutunu oluşturan UAEA tavsiyeleri de daha net ve devletler üzerinde daha bağlayıcı nitelikte düzenlenmelidir (Bunn, 2008:96-100). Mevcut düzenlemelere ek olarak, UAEA standartları belli bazı tehditleri konu alacak şekilde ve kabiliyet oluşturmak üzere düzenlenmelidir. Örneğin, nükleer madde depolama tesislerinde silahlı güvenlik görevlileri bulundurulması, tesisin ve tesis personelinin sürekli izlenmesi gibi hususlar zorunlu hâle getirilmelidir. 1540 sayılı kararda yer alan uygun ve etkili standartlar ifadesi bahsi geçen şekilde düzenlenirse, Güvenlik Konseyinin, bu hususları bir kararla UAEA eliyle uygulanmak üzere- nükleer devletler için bağlayıcı hale getirebileceği değerlendirilmektedir. Nükleer maddelerin barışçıl amaçlarla kullanılması konusunda katı emniyet standartlarını getiren -2005 yılında tadil edilen- CPPNM in devletlerce ivedilikle onaylanmasının ve yürürlüğe girmesinin sağlanması nükleer maddelerin emniyetinin geliştirilmesi adına atılacak bir diğer önemli adımdır (Boureston, 2010). Nitekim, Sözleşmenin yürürlüğe girmesi için üye devletlerin 2/3 ü tarafından onaylanması gerekmektedir. Bu rakama ulaşılamamış olunması nedeniyle, Mart 2012 tarihi itibarıyla tadil edilen Sözleşme henüz yürürlükte değildir. 2. NPT, devlet-dışı aktörleri de kapsayacak şekilde tadil edilmelidir. NPT, nükleer silahların, nükleer maddelerin ve nükleer uzmanlığın yayılmasının kontrolü konusundaki en kapsamlı, en geniş çaplı ve en etkili düzenlemedir. Bu nedenle, nükleer terörizm konusunda NPT de yapılacak tadiller nükleer terörizmle mücadelede büyük önem arz etmektedir. NPT ye taraf 5 nükleer silah sahibi devlet, diğer nükleer silah sahibi devletlere nükleer silah ihracatı yapmayacaklarını ve Anlaşmaya taraf nükleer silah sahibi olmayan devletlere de nükleer araç geliştirilmesi konusunda yardımcı olmayacaklarını taahhüt etmişlerdir (Madde-1). Nükleer silah sahibi olmayan devletler de nükleer silah geliştirmeyeceklerini (Madde-2) ve nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla kullanımına ilişkin olarak UAEA ile iş