YARATICI SEVGİ KAYNAĞINDAN GELEN TEMEL BÜTÜNLÜĞÜN FARKINDALIĞI
Yaratıcı sevgi kaynağının Tanrı olduğunu hepimiz biliriz. Tanrı, evren, yaratıcı güç, evrenin ulu mimarı, sonsuz sevgi kaynağı ve daha birçok isimle adlandırabiliriz. Temel bütünlük deyince akla gelen ilk kelime; kuantum dur. Kuantum fiziğine göre evrende mevcut olan her şey kendine has bir enerjiye sahip çeşitli dalgalardan meydana gelmektedir. Etrafımızda gördüğümüz her şey bu enerji alanının farklı görünme ve algılanma halidir. Farkındalığa gelince, farkındalık; Yargısız bir şekilde şimdiki ana odaklanabilmek amacıyla dikkatimizi toplayabilmektir. John Kabat Zinn Farkındalık şu anda ne yaşıyorum sorusunu yanıtlamak için kişinin kendi düşüncelerini, duygularını ve bedenini gözlemlemesi yoluyla elde edilen bir durumdur. Farkındalık, dikkatin şu ana odaklanmasıyla ilgilidir. Dikkatin şimdi ne hissettiğimize, ne düşündüğümüze, ne gördüğümüze, ne işittiğimize, bedenimizde neler hissetiğimize odaklanması farkındalık halidir. Burada yargısızlık çok önemlidir. Görmek, sadece yorum yapmadan görmek İnsanlardaki önyargıyı parçalamak benim atomu parçalamamdan daha zordur Albert Einstein Evren ve onun yaşamı asla bizim varsaydığımız gibi bir oluşum değildir. Çünkü bizim gözlemlediğimiz evrenimiz sadece insanın algılama araçlarının duyarlı olduğu sınırlar içersinde kalan küçük bir kesittir. Aslı itibarıyla ise başlangıcı ve sonu olmayan, görünen ve görünmeyen diye ayrılmamış her yönüyle sınırsız bir bütünlük söz konusudur. Eğer evreni temel bütünlük düzeyinde
gözlemlersek, canlı ve cansız ayırımının olmadığı boşluksuz ve sınırsız bir yaşam okyanusu ile karşılaşırız. Bu yaşam bir bütündür ve her şeyi kapsar. Bizim duyularımızla algıladığımız veya algılayamadığımız her şey bu sınırsız bütünden meydana gelmiştir. Ve bu düzeyden bakıldığında evrende hiçbir şey asla bir diğer şeyden ayrı ve kopuk değildir. Her şey bir kumaşın dokuları gibi birbiriyle ilintilidir. Öyleyse gerçekçi olmayı ve bilimin insanlığın mutluluğuna katkıda bulunmasını amaçlıyorsak kendi düşünce sistemimizle buluşmalıyız. Her şeyden önce evreni ve kendimizi algılayış biçimimizdeki yanılgıdan kurtulmalıyız. Dünyayı ayrı ayrı parçalardan ibaret olarak kabul edip de bu yanılgı üzerine fikirler üretmek yerine bütünlüğü ve birliği idrak etmeye gayret edip bunun görmemize engel olan, önyargılarımızı, şartlanmalarımızı ve kalıplarımızı ortadan kaldırmalıyız. Bunun için önce BİR i anlamak ve BİR in yaşam sistemini öğrenmek zorundayız. Ancak böylece beynimizi, duyularımızın veri kapasitesiyle bloke etmekten kurtarıp, daha üst düzeyde değerlendirme imkanına ulaşabileceğiz. Sonuçta bu dünyayı bireysel değer yargılarımız yerine evrensel sistemin gerçeğine göre değerlendirebilmemizi kolaylaştıracaktır. BİR i bilemediğimiz sürece yanılgıdan kurtulamayız ve bunu başaramadığımız sürece de tarih tekerrürden ibaret olmaya devam edecektir. İnsanlığın ulaşması gereken bu erdem, aslında tarih boyunca değişik tarzlarda, günün koşullarına göre açıklanmaya çalışılmıştır. Bir varlık denizi nerden gelmiş bilen yok Öyle bir inci ki bu, büyük sır delen yok Herkes aklına geleni söylemiş durmuş, İşin kaynağına giden yolu bulan yok Ömer Hayyam İşin kaynağına giden yol nerden geçer biliyomusunuz? AN da olmaktan geçer. Şu anda olmaktan geçer. Zaman ileri akıp gittiği sürece büyülendiğimiz gelecek, el değmemiş geçmişten başka bir şey değildir. Kayıp gül Serdar Özkan
Yani gelecekteki bir gün, o günden bir sonraki günde geçmişte kalıyor. O bir sonraki gün de geleceğine göre, çünkü zaman ileri doğru akıyor, demek ki gelecek diye gördüğümüz gün, gerçekte ertelenmiş bir geçmişten başka bir şey değil; ama henüz el değmemiş bir geçmiş. Düne ait ne varsa dünde kaldı cancağızım. Bugün yeni bir gündür, yeni şeyler söylemek lazım. Mevlana Geçmişi düşünmek, geçmişi şu ana getirir ve artık şu an yoktur geçmiş vardır ya da geleceği düşünerek onunla ilgili kaygılar eşliğinde yine andan uzaklaşırsınız. Oysaki anda olmayı başardığında insan gerçek anlamda özgürleşir peki şu ana sahip olmayı nasıl başaracağız? Yarın bambaşka bir insan olacağım diyorsun. Niye bugünden başlamıyorsun? Epiktetos Doğduğumuz andan itibaren bizlere hep bir şeyler öğretildi. Özellikle 2 yaşından sonra korteks yani üst beyin oluşmaya başladığı andan itibaren bize öğretilenleri zihnimiz kaydetmeye başlar.okullarda öğretilenler, anne ve babamızdan, büyüklerimizden aldığımız eğitimler,okuduğumuz kitaplar,kutsal saydığımız öğretiler hafızamızda kayıt altına alınır. Hatta ve hatta olaylar karşısındaki korkularımız, sevinçlerimiz, kaygılarımız bile. Olaylara ve insanlara gösterdiğimiz tepkiler bile öğrenilebilirliği olan duygularımızdır. Eveeet onlar korteksimize yerleşmiş, onlar hala orada; ama yıllar geçti bir sürü şeyi deneyimledik; ama temel altyapı oluşmuş.
Biz hala bunca deneyime rağmen sadece öğretilenlerle yaşıyorsak durum vahim. BİLGİ başkasına aktarılabilir. BİLGELİK ise hayır. BİLGELİK keşfedilebilir, yaşanabilir. BİLGELİK el üstünde taşıyabilir insanı, BİLGELİK ile mucizeler yaratılabilir; ama BİLGELİK anlatılamaz ve öğretilemez. Herman Hesse Bilgeliğe giden yolda içerdeki o eski cevapları gözden geçirmek gerekir. Tüm bu birikimleri bir süzgeçten geçirip deneyimlerinizle birleştirerek hafızaya bir format atma zamanı geldi artık. Kendi özgür bilincinizle karar verdiğiniz cevaplarda artık sıra; ama kendi cevaplarımızı bulurken farkında olmanız gerekiyor. Geçmişin aslında bir hurdalık olduğunu fark ettiğimiz an iyileşmemiz başlamış demektir. Bizi acıtan ve yoran şeyleri herkesten saklayabiliriz ama kendimizden asla! Bu yüzden içimizde şimdiye yer açmanın tam zamanı. Bunun için bir boşluğa ihtiyacımız var. Çünkü kafamızın içi hala geçmişin tortularıyla, hala oluşmamış geleceğin kaygılarıyla dolu. Peki şimdiki an nerde? O dışarıda bekliyor. İçiniz de yer almayı bekliyor. geçmişle geri kalma, hal ile dahi olma müstakbele hem dalma mevlam görelim neyler neylerse güzel eyler Tevfizname Erzurumlu İsmail Hakkı Hz. Anda olmayı yaşadığınız zaman sistem akmaya başlar. Artık sıradan bir insan değilsinizdir, sınırları aşmışsınızdır. Tüm varoluşu kavramışsınızdır. Artık ayrı değilsinizdir. Köklerinizi bulmuşsunuzdur. Aksi halde kökleri olmadan, yüreklerine nereden enerji geldiğini bilmeden, İçinizdeki nefes alanın
kim olduğunu bilmeden, içinizde akan yaşam enerjisini bilmeden hareket eder herkes. İç benliğiniz açıldığı zaman bir bakarsınız ki bir yolculuktasınız. Aklınız, zihniniz, ruhunuz, bedeniniz ve ruhunuz bir arada. İşte bu noktada evrenin çeperine bakabilirsiniz artık. Sonra tüm bilinciniz her yöne açılmaya başlar ve yol tektir. Bizim yazmakta olduğumuz bir şiirdir hayat, üzerine besteler yaptığımız, sonra da keyifle dinlediğimiz. Dinlerken kah ağlayıp kah güldüğümüz, BİR lerle BİZ lerin TÜM olduğu sevgidir hayat Beyhan Kurtuluş İnsanlığımızın ortak kaynağını, hayallerimizin, özlemlerimizin, umutlarımızın ve korkularımızın ortak kaynağını fark ettiğimiz zaman, hepimizin büyük bir varoluş mucizesi içinde birleştiğini görebiliriz. Muazzam iç zenginliklerimizi bir sevgi ve bilgelik hazinesi yaratmak üzere birleştirebildiğimiz zaman her birimiz mükemmel bir yaratım dokusu içinde bağlanırız. yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür Bir orman gibi kardeşçesine bu hasret bizim Nazım Hikmet Eveeeet! Yeniden doğmaya hazırmısınız şimdi. Yeryüzündeki köklerinizden kurtulmak, sınırsız olana uçmak üzere kanatlarınızı çırpmaya ne dersiniz. Hem görünürü hem görünmezi birlikte kucaklayarak yola çıkma zamanı geldi. Şimdi yaşamı tüm boyutlarıyla, derinliklerden yüksekliklere kadar görme fırsatını yakalayabilirsiniz. Bunlar bir arada varolur ve deneyimlerimize dayanarak karanlık ve zorluğun da, ışık ve kolaylık kadar gerekli olduğunu anladığımız zaman, dünya hakkında çok farklı bir bakış açısına sahip oluruz. Yaşamın tüm renklerinin içimize işlemesine izin vererek köklerden göklere göklerden köklere akan sevgi seliyle daha da BİR olmaya ne dersiniz. Sevgiyle kalın.
.. Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum. Işığı gördüm, korktum. Ağladım. Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.. Karanlığı gördüm, korktum Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi Ağladım. Yaşamayı öğrendim. Doğumun,hayatın bitmeye başladığı an olduğunu; Aradaki bölümün,ölümden çalınan zamanlar olduğunu Öğrendim. Zamanı öğrendim. Yarıştım onunla. Zamanla yarışılmayacağını, Zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim İnsanı öğrendim. Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu Sonra da her insanın içinde İyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim. Sevmeyi öğrendim. Sonra güvenmeyi Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu, Sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu Öğrendim. İnsan tenini öğrendim Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.
Evreni öğrendim. Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim. Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek Gerektiğini öğrendim. Ekmeği öğrendim. Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini. Sonra da ekmeği hakça bölüşmenin, bolca üretmek kadar Önemli olduğunu öğrendim. Okumayı öğrendim. Kendime yazıyı öğrettim sonra Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana Gitmeyi öğrendim. Sonra dayanamayıp dönmeyi Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi Dünyada tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım. Sonra da asıl yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine vardım. Düşünmeyi öğrendim. Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim. Sonra da sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek Olduğunu öğrendim.
Namusun önemini öğrendim evde Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu; Gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el Sürmemek olduğunu öğrendim Gerçeği öğrendim bir gün Ve gerçeğin acı olduğunu Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim. Her canlının ölümü tadacağını, Ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim. Ben dostlarımı ne kalbimle ne aklımla severim. Olur ya Kalp durur Akıl unutur Ben dostlarımı ruhumla severim. O ne durur, ne de unutur
Yaşamın tüm renklerinin içimize işlemesine izin vererek köklerden göklere, göklerden köklere akan sevgi seliyle daha da `BİR` olmaya ne dersiniz? Beyhan Kurtuluş