AŞKANÎ TÜRKLERİN 480 YIL İRAN'DAKİ İKTİDARLARI Mir Hidayet HESARİ, İran tarihçileri, İran'ın İslâm'dan önceki tarihi hakkında kesin bilgi verememişler. Bu nedenle, yalnız Yunanlı tarihçilerinin bilgilerine dayanmaktayız. Bundan dolayı, bugün Pişdadîler, Kiyaniler vb. gibi adlarıyla ("Şehnamem"de defalarca onlardan bahsedilir) ilgili hiçbir bilgi yoktur. Bunların yerine Ahemenîler, Sulukîler, Aşkanîler ve başka isimlerden, örneğin Kuros, Daryuş, Erdeşir ve diğerlerinden bahsedilmiştir. İran tarihçi ve yazarları genelde, İslâm döneminden sonraki dönemde Pehlevî dilinden Arapça'ya veya Farsça'ya çevrilmiş eserlerden bir kaynak olarak yararlanmışlardır. Ahameniler, İran devletlerinin ilki sayılmaktadır. Bu devlet hakkında bilgiler, sadece Yunanlı tarihçilerin verilerine dayanılmaktadır. Lâkin Sulukîler ve Sasanîler devletlerinin iktidarlık zamanının ortasında İran'da kuvvetli ve güçlü bir devlet yaşamıştır ki, 480 yıl kendi iktidarını sürdürerek, istikrarlı ve güçlü devlet temellerini korumuştur. Bu devlet Aşkanîler Devleti olarak bilinmektedir. Yunanlı tarihçiler bu devlet hakkında değerli bilgiler toplamış ve bu bilgiler şu anda elimizdedir. Ancak yine 500 yıla yakın hüküm süren bu devletin iktidarı hala tümüyle açığa çıkmamıştır. Bunun bir kaç nedeni vardır: l- Aşkanî Devleti Erdeşir Babekan eliyle devrilerek, sonunda 400 yıl sürecek Susanî Devleti kuruldu. Sasanîler bütün varolan belgeleri yok etmiş ve buna göre de, Aşkanîlerle ilgili değerli bir belge kalmamıştır. İlâve edelim ki, Firdevsî de yazdığı Şehname eserinde Aşkanîlerden söz açmış, fakat onların hakkında hiçbir bilgi verememiştir: Onların yaşam ve iktidarları çok az oldu. Tarihte onlar hakkında hiçbir iz kalmamış ve kimse bir söz söylememiştir. Onlardan birinin bile ismi duyulmamış ve hatta krallar listesinde onlarla ilgili hiçbir şey görmemişimdir. 2- İran'da İslâm adıyla iktidar oluşturmuş Araplar bazı
yasalar çıkarmış ve geçmişten söz etmek yasaklanmıştır. Üstelik Araplar İran'a girdikten sonra bütün kütüphaneleri yakılmış ve eskiye dayanan kaynaklar ister istemez yok edilmiştir. Bu nedenle Aşkanîler hakkında her ne varsa ortadan kaldırılmış ve yok edilmiştir. 3- İran ve Rum devletleri arasında çeşitli savaşlar nedeniyle, Rum tarihçilerî ve gezginleri İran'a yolculuk yapamamış ve dolaysıyla Aşkanîler hakkında bilgi elde edememişlerdir. 4- İranlı tarihçiler Aşkanîleri İranlı olarak görmedikleri için onlar hakkında araştırma yapmak istememişlerdir. Bu nedenle İranlı tarihçilerin eserlerinde bunlarla ilgili hiçbir değerli bilgi göze değmemektedir. Bütün bunlara rağmen, İran tarihçilerinin çoğu Aşkanîlerden az da olsa bahsetmiş ve hatta bir çoğu onları İranlı ve İran Devleti olarak tanımlamışlardır. Örneğin, Ali bin Hasan Mesudi (280-345 H.K.), "Mürevvicü'l-Zeheb" eserinde Ahemenileri İran'ın birinci devleti gibi tanımlayarak, İskender. Sulukîler ve Aşkanîlerden bahsetmiştir. Sasanîleri ise ikinci sınıf devlet olarak tanıtmıştır. Mesudi, aynı eserinde Aşkanîlerin, "Yafes" neslinden olduğunu söyleyerek, onları Part olarak tanımlıyor. Yafes, Hz.Nuh'un üçüncü oğludur. Bildiğiniz gibi. eskiden böyle bir inanç varmış ki, insanlar Hz.Nuh'un üç oğlundan, yani, Sam, Ham ve Yafes'dendirler ve Türk soyu da Yafes'den gelmektedir. Partlar eski Türk kabilelerinden olarak, İskit ya İskis veya Sakalardandırlar. Bu grup önce kuzeyde, Azof denizinin çevresinde yaşamış, sonraları güneye doğru hareket ederek Hazar Denizi'nin doğu kıyılarında yerleşmişlerdi. Tarihin dediğine göre, şimdiki Türkmenler bu gruplardandırlar. Muhammet Hasan Han "Durrul Tican fı-tarih-i Beniel Aşkan" eserinin 99. sayfasında şöyle yazmaktadır: Bugün tarihçiler,. Aşkanîleri İranlı olarak görmüyorlar. Onlar bilimsel delillere dayanarak, Aşkanîleri tamamen Türk asıllı ve Türk soylu olarak gösteriyorlar. Onlar Part denilen toplumdandırlar ve kökenleri Yafes'e dayanıyor. Onların İskit veya İskis oldukları da açıkça bellidir. Bilindiği gibi İskitler doğu Avrupa'da yaşayan bir grup halkın adıdır. Onları tarihte Sakka veya Sakalar (İskitler)
diye tanılıyorlar. Aslında Sakalar karma bir toplum olarak Orta Asya ve Çin Türkistanı'ndan Aral Gölü'ne yönelmiş ve Avrupa'da Don Nehri kıyılarında yer almışlardı. Onlar her bir bölgede başka bir aksan ve isimlerle tanınmaktadırlar. Orta Asyadan İran topraklarına gelen Sakalara Sak veya Sas deniliyor ve Dariyus Şah kitabelerinde onlardan Sak olarak bahsediliyor. Bazen Sakalara İskit veya İskis de demişler ve Ruslar onları Dah olarak tanımlamıştır. Belki de onların ilk yaşam merkezleri Dağıstan olmuştur. Partlar Aşkanîlerden bir hayli zaman önce İran'da yaşıyorlardı. Heredot, M. Ö. 456 yılında yazdığı tarihi eserinde Partlardan söz açmış ve onları büyük bir toplum olarak tanımlamıştır. O, Partların İran Devleti iktidarı altında yaşadıklarını da vurgulamıştır. Ektenziyas adlı bir Yunanlı hekim M.Ö. 700-800 yılında İran ülkesine sefer ederek Partları tanımış ve onları Astiyabaranin adlı krala karşı ayaklanmalarını da yazmıştır. Partlar kendi komşularından ve soydaşlarından, yani Sakalardan yardım istemelerini de açıklamıştır. Bazı tarihçiler Part kelimesini bir yurt ve yerin adı olarak kabul etmiş ve orada yaşamış olan Aşkanîleri de Partlı saymışlardır. Jousten adlı başka Latin tarihçisi bu konuda diyor ki, Aşkanîtler aslında Part değildirler, belki Turanlıydılar. Onlar Part topraklarını ele geçirerek kendilerine devlet kurdular ve bu nedenle o topraklarda yaşadıkları için Partlı olarak tanımlandılar. Şemseddin Sami yazdığı "Kamusu'1-Elam" eserinde şöyle yazıyor: İskit eski "Turaniye (Türk kabileleri) kavimlerine verilen bir isimdir. Part adı ise Yunanlı tarihçilerin dediğine göre Aşkanîlere aittir." Dariyus'un kitabesine "Pertev" adında bir kavimden söz ediliyor ki, bu kelimeye Behlev ve yahut Pehlev dilinde Part denmektir ki, bunlar eskiden İran topraklarında yaşıyorlarmış. Aşkanîlerin Siyasi Tarihi:
Makedonyalı İskender 20 yaşındayken babası, Filipos'un yerine tahta oturdu ve 23 yaşma girdiğinde dünyayı fethetmek istedi. M.Ö. 321 yılında İran topraklarını ele geçirmek için büyük bir orduyla İran'a hücum etti bu işi başarıyla bitirdi. Ancak bu savaş, onların vahşiliğini göstererek, insan medeniyetine ne kadar zarar yetirdiğini de ispatladı. Çünkü, İskender bu savaşta İran topraklarında tüm kütüphaneleri, alimleri ve bilgin insanları öldürüp yaktı ve İran medeniyetinin geçmiş varlık ve gücünü yok ederek, tarihi gölge altında bıraktı. Sonunda, 23 yaşında, yani M.Ö. 323 yılında gözlerini dünyaya kapadı. Onun ölümünden sonra bütün iktidar altında olan topraklar ordu komutanları tarafından yönetildi. Yunan ve Avrupa toprakları Antepgos adlı bir komutan tarafından, Mısır ve Orta Doğu bölgesi Batlemyus adlı bir komutan ve İran ve Asya bölgesi Selukos Nikator adlı bir komutan tarafından idare edildi. Selukos iktidarı 73 sene İran topraklarında devam ederek, sonunda M.Ö. 250 yılında Partlar tarafından yok edildi ve Makedonyalıların iktidarı İran topraklarında sona erdi. Bundan sonra bu topraklar Ereşk veya Eraşk denilen bir Partlı komutan tarafından idare edilidi. Bu komutan küçük Asya ve bugünkü Türkiye topraklarında Suluki komutanlara karşı savaşa başladı ve sonunda Enderaguson adlı komutanı yenerek, bütün Asya'yı Yunanlıların elinden kurtardı. Bu komutan İran kralı olarak 3 yıl boyunca Yunan ordusuyla M.Ö. 247 yılında bu savaşların birinde yaralanarak, günden sonunda vefat etti. Onun yerine küçük kardeşi Tirdad tahta oturdu ve tam 20 yıl krallık yaptı. Bu yıllar içerisinde 2 kez Yunanlı Selukos ile savaştı ve sonunda onu yakalayarak hapsetti. Bundan sonra Aşkani kralları kendi iktidarlarını güçlendirmek ve başka toprakları ele geçirmek politikası yürüttüler. Aşkanîlerin en güçlü kralı Mehrdada (altıncı Eşk) kendi topraklarını genişleterek Fırat'tan Hindistan'a kadar tüm bölgeleri ele geçirdi ve kuzeyden Şuşa ve güneyden ise Hindistan toprakları onun sınırları oldu (M.Ö. 138-171). Mehrdad tam 38 yıl hüküm sürdü ve ondan sonra Üçüncü Ferhat tahta oturdu. O da babaları gibi toprak genişletme siyasetine devam etti. Yunanlılar bu baskı ve hücumlardan korkarak, ilk önce İran kralına barış ve uzlaşma teklifinde bulundular. Ancak Ferhat kabul etmeyerek Yunanlılara savaş açtı. Yunan imparatorları İpek Yolu denilen stratejik
bölgeye göz koymuşlardı ve İran-Rum savaşları genellikle bu doğrultuda gerçekleşiyordu. Ancak Yunanlılar Aşkanîlerin iktidarı döneminde 300 yıl İran'la savaşmalarına rağmen, hiçbirisinde başarılı olamadılar. Aşkanîler dünyada ilk kez parlamento sistemini kuran devlettir ve ilk millî meclislerini Mesaget adıyla kurmuşlardır. Sonralar Ayan ve yahut Eşraflar meclisi diye bir başka parlamentoyu da kurdular Böylece, İran'da iki parlamento gerçekleşti ve ülke, meclis sistemi ile yönetildi. Aşkanîler döneminde İran toprakları 18 Satrapa, yani eyalete bolündü. Her ilde tam yetkili bir komutan bulunuyordu ve devletin memuru olarak bölgeyi yönetiyordu. Azerbaycan toprakları o zaman Atropaten adıyla tanınıyordu ve Araplar o kelimeye Azerbican diyorlardı- "Et-Tican" kitabında Arap tarihçisi Abdulmalİk bin Hişam (ölüm 231H.K.) bin Vahab ile konuşurken Azerbican'dan söz açıyor ve oranın coğrafyasını anlatıyor. Bahsedilen yer bugünkü Azerbaycan dediğimiz topraklardır. Aşkanîlerin Başkentleri: Arap tarihçileri Aşkanîlerin ilk başkentini, Kelat kenti olarak tarif ediyorlar. Kelat bugünkü Kazvin'dir ve Tahran'ın 120 km. uzaklığındadır. Sonraları Damgan ve Yüz Dervaza ve diğer başkentler de olmuştur. Bu başkente Yunanlılar Hekatompilos diyorlar. Aşkanîler, topraklarını genişleterek Medain adlı yeri (bugünkü Bağdat kentinin yakınında) başkent olarak seçmişlerdi. Dyakonov adlı Rus tarihçisi Nesya ve yahut Nesye adlı kenti de (Aşkabat'ın 18 km. uzaklığında) Aşkanîlerin başkenti olarak tanıtıyor. Aşkanîklerin Dini, Sanatları ve Dilleri: Aşkanîler Sulukîler krallığını yendikten sonra milletin rağbetini korumak istemişler ve bu nedenle o zaman yaygın olan Zerdüst dinini resmî din olarak kabul etmişlerdi. Onların kendi inançları atalarından kalmış bazı totemlere bağlı idi. Ancak bunu yaygınlaştıramamış ve halkın isteği üzerine Ateşperestliği güçlendirmişlerdi. O dönemlerde Avesta adlı Zerdüşt kitabı, Birinci Balaş adlı tarihçi ve yazar tarafından yeniden toplanmış ve yazılmıştı.
Aşkanîler döneminde her milletin kendi dinine ve ayinlerine bağlı kalması serbest idi ve istediği gibi dinî törenlerini gerçekleştiriyorlardı. Bazılarınca, Aşkanîler döneminde sanat ilerlememiş ve gelişmemiştir. Ama İran Arkeoloji Müzesinde bulunan ve hepsi tunçtan yapılmış antik eşyalar bu iddianın doğru olmadığını göstermektedir. Aşkanîler döneminde İran'da konuşulan dil Deri dili veya Deri Farsçası idi ki, bugün Tacikistan ve Afganistan'da aynı dil konuşulmaktadır. Aşkanîler zamanında bu dil İran ülkesinin resmî dili olmuş, fakat bununla birlikte her toplum kendi dilinde yazıp okuyormuşlar. Araplar İran'ı işgal ettikten sonra bu dil Arapça ile karışmış ve yapı ve dilbilgisi bakımından çok değişmiştir. Arapların, İran'da 200 yıl değişik hanedanlarla iktidar sürdükleri dönemde Arapça kelimeler Farsça'ya girerek, o dili kökünden değişmiştir. Aşkanîler zamanından kalmış kitabe ve yazılar, bugünkü Farsça'dan çok farklıdır. Aşkanîler döneminden kalmış eşyalar üzerinde çivi yazısıyla yazılmış Yunanca, Pehlevîce yazılar ve hatta eski Hint yazıları da görülmektedir. Herhalde, bu konuda ve Aşkanîler Devleti hakkında pek çok araştırma yapmak gereği duyulmaktadır. Bu sempozyumda şu hususta söz açmak imkanı bulduğum için AİKAM Başkanı ve diğer yetkililere şükranlarımı sunmak isterim. Ayrıca, beni dinlediğiniz için hepinize saygılarımı sunarım.