TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

Benzer belgeler
Mezhepler, bir dinin mensupları için alt kimlik ifadeleridir. Mezhepler beşeri nitelikli oluşumlardır; din ile özdeştirilemezler.

e-makâlât Mezhep Araştırmaları Dergisi Cilt: 6 Sayı: 2 GÜZ 2013 ORTADOĞU NUN GELECEĞİ AÇISINDAN Şİ Î-SÜNNÎ İLİŞKİLERİ SEMPOZYUMU ÖZEL SAYISI

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

İMAMİYYE NİN İMAMET NAZARİYESİNİN TEŞEKKÜL SÜRECİ Metin BOZAN İSAM Yayınları, İstanbul 2009, 272 s. Harun TÜRKOĞLU

e-makâlât Mezhep Araştırmaları Dergisi Cilt: 7 Sayı: 1 BAHAR 2014

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ

T.C. RECEP TAYYİP ERDOĞAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ENSTİTÜ KURULU TOPLANTI TUTANAĞI

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

e-makâlât Mezhep Araştırmaları Dergisi Cilt: 8 Sayı: 2 GÜZ 2015

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları Yayın No. 756 İSAM Yayınları 202 İlmî Araştırmalar Dizisi 90 Her hakkı mahfuzdur.

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

İÇİNDEKİLER. G r 17 I. YÖNTEM ve KONUNUN SINIRLANDIRILMASI 17 II. TERMİNOLOJİ 23

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI

İçindekiler. Giriş Konu ve Kaynaklar 13 I. Konu 15 II. Kaynaklar 19

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür


KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ GENEL YAYIN İLKELERİ

İslam ın Serüveni. İslam ın Klasik Çağı BİRİNCİ CİLT MARSHALL G. S. HODGSON

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Nihat Uzun, Hicrî II. Asırda Siyaset-Tefsir İlişkisi, Pınar Yay., İstanbul, 2011, 302 s.

Elveda Rumeli Merhaba Rumeli. İsmail Arslan, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2013, 134 Sayfa.

OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

HİZMETE ÖZEL. T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

DERGÂH YAYINLARI 786 Felsefe 53 İslâm Felsefesi Dizisi 3 Sertifika No ISBN Baskı Mayıs Dizi Editörü Cahid Şenel

TEMEİ, ESER II II II

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI.. LİSESİ TARİH I DERSİ BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ EĞİTİM PROGRAMI (BEP) FORMU

KİŞİSEL BİLGİLER. İlyas CANİKLİ. Yrd. Doç. Dr. Temel İslam Bilimleri

YÜKSELME DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

SAHABE2 İSLÂM MEDENİYETİNİN KURUCU NESLİ PROGRAM - DAVETİYE NİSAN SAHABE VE RİVAYET İLİMLERİ- TARTIŞMALI İLMÎ TOPLANTI

DİNÎ SÖYLEMİN ÖNEMİ. Tartışmalı İlmî Toplantı PROGRAM - DAVETİYE 16/18 EKİM 2015 TOPLUMSAL BİRLİĞİN GÜÇLENDİRİLMESİNDE

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

Tezkire-i Şeyh Safî (İnceleme-Metin-Dizin) Cilt I

TARİHTE İSLAM BİLİM GELENEĞİ

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

e-makâlât Mezhep Araştırmaları Dergisi Cilt: 8 Sayı: 1 BAHAR 2015 Makaleler Ali Yahya Muammer in Çalışmalarında İbâdîlik Harun YILDIZ

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7

e-makâlât Mezhep Araştırmaları Dergisi ISSN Cilt: 6 Sayı: 1 BAHAR 2013

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

KUR AN ve SAHÂBE SEMPOZYUMU

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

Dersin Adı İSLAM TARİHİ Sınıf 12 İSLAM TARİHİ

Tartışmalı İlmî Toplantı PROGRAM - DAVETİYE ARALIK 2013

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

2.SINIF (2013 Müfredatlar) 3. YARIYIL 4. YARIYIL

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ YILLIK PLANI

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

TOKAT IN YETİŞTİRDİĞİ İLİM VE FİKİR ÖNDERLERİNDEN ŞEYHÜLİSLAM MOLLA HÜSREV. (Panel Tanıtımı)

Ünite 1. Celâleyn Tefsiri. İlahiyat Lisans Tamamlama Programı TEFSİR METİNLERİ -I. Doç. Dr. Recep DEMİR

İSLÂM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ TÜRKÇE MAKALELER İÇİN REFERANS KURALLARI

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN

AZİZZÂDE HÜSEYİN RÂMİZ EFENDİ NİN ZÜBDETÜ L-VÂKI ÂT ADLI ESERİ NİN TAHLİL ve TENKİTLİ METNİ

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

T.C. RECEP TAYYĠP ERDOĞAN ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ TEMEL ĠSLAM BĠLĠMLERĠ ANABĠLĠM DALI YÜKSEK LĠSANS DERSLERĠ DERSĠN KODU VE ADI

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

T.C. RECEP TAYYİP ERDOĞAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ENSTİTÜ KURULU TOPLANTI TUTANAĞI

TÜRK EDEBİYATI 10. SINIFLAR 17 Nisan 2015

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

T.C. KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ İlâhiyat Fakültesi Dekanlığı. REKTÖRLÜK MAKAMINA (Öğrenci İşleri Daire Başkanlığı)

Doç. Dr. Ömer Faruk TEBER

DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI

ORGANİZATÖR Prof. Dr. Halit ÇALIŞ Konya Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi (+90332) /80 72

OSMANLI - İRAN. Sınır ve Aşiret ( ) Sıtkı ULUERLER OSMANLI - İRAN. Sınır Ve Aşiret ( ) Sıtkı ULUERLER

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ KLASİK ALEVİLİK NEDİR? Halk Mezhebi... 18

Ali Nihanî nin Manzum Hacı Bektaş-ı Veli Velayetnamesi (İnceleme-Metin-Sadeleştirme-Dizin)

e-imza Prof. Dr. Şükrü ŞENTÜRK Rektör a. Rektör Yardımcısı

Goldziher. Goldziher ve Hadis. Hadis. Hüseyin AKGÜN. Hüseyin AKGÜN Goldziher ve Hadis. Hüseyin AKGÜN

ŞEYH SAFVET İN TASAVVUF DERGİSİ NDEKİ YAZILARINDA TASAVVUFÎ KAVRAMLARA BAKIŞI

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

Tarihten Teolojiye İslam İnançlarında Hz. Ali, Haz. Ahmet Yaşar Ocak, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2005, XXI+303 sayfa.

İLAM AKADEMİ NİÇİN İLAM AKADEMİ?

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

EMEVİLER VE ABBASİLER DÖNEMİ

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ YAYIN LİSTESİ. : Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Telefon : (0212) : abulut@fsm.edu.tr

T.C. Hitit Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı W. MONTGOMERY WATT IN VAHİY VE KUR AN ALGISI.

KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ BAHAR YARIYILI OKUTULACAK MATERYAL LİSTESİ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ

Sayı: 4 Yıl: 2016 I S S N ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ

Kitap Değerlendirmeleri. Book Reviews

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ Eğitim-Öğretim Yılı 1.ve 2. Öğretim Eğitim Planları

1. Adı Soyadı: Zekeriya GÜLER 2. Doğum Tarihi: Unvanı: Prof. Dr. 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

ŞATRANC-I UREFA (Arifler Satrancı) Satranç Hindistan da yaklaşık 1500 yıl önce bulunmuş klasik bir strateji oyunudur. Satranç Sanskritçe de

İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ Eğitim Öğretim Yılı 1.ve 2.Öğretim (2010 ve Sonrası) Eğitim Planları HAZIRLIK SINIFI (YILLIK)

Transkript:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI Şİİ PARADİGMANIN OLUŞUM SÜRECİNDE HÜSNİYE NİN YERİ VE ÖNEMİ Murat Han AKSOY YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA 2010

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI Şİİ PARADİGMANIN OLUŞUM SÜRECİNDE HÜSNİYE NİN YERİ VE ÖNEMİ Murat Han AKSOY Danışman : Yrd. Doç. Dr. İsmail YÜRÜK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA 2010

Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğüne Bu çalışma, jürimiz tarafından Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalında YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak kabul edilmiştir. Başkan: Yrd. Doç. Dr. İsmail YÜRÜK (Danışman) Üye : Yrd. Doç. Dr. Yusuf GÖKALP Üye : Doç. Dr. Fatih Yahya AYAZ ONAY: Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim elemanlarına ait olduklarını onaylarım..../.../2010 Prof. Dr. Azmi YALÇIN Enstitü Müdürü Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ndaki hükümlere tâbidir.

i ÖZET Şİİ PARADİGMANIN OLUŞUM SÜRECİNDE HÜSNİYE NİN YERİ VE ÖNEMİ Murat Han AKSOY Yüksek Lisans Tezi, Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı Danışman: Yrd. Doç. Dr. İsmail YÜRÜK Eylül 2010, 115 sayfa Alevi-Bektaşi çevreler tarafından yazılı kaynak olarak kabul edilen Hüsniye adlı eser araştırmamızın kaynağını oluşturmaktadır. Şiiliğin Anadolu da yayıldığı dönemde birçok yazılı kaynak gibi elden ele dolaşan Hüsniye adlı eseri incelerken, fikir-hadise irtibatı çerçevesinde olayların perde arkasını aralamak, konuyla ilgili kaynaklara dayanmak ve kaynak kritiğini esas almak gibi Mezhepler Tarihi alanının temel prensiplerine uygun çalışmalar yapılmıştır. Şia yı desteklemek ve Ehl-i Sünnetin görüşlerini çürütmek gayesiyle kaleme alınan eser, Abbasi halifesi Harun Reşid zamanında Bağdat ta zengin bir tüccarın cariyesini Cafer es-sadık ın hizmetine vermesi ve burada cariyenin ders alarak ilmi yüksek bir merhaleye ulaşması ile başlar. Harun Reşid in huzurunda Basralı İbrahim Halid, İmam Ebu Yusuf ve İmam Şafi nin katıldığı münazarada bulunur. İmamet, hidayet-dalalet, nübüvvet, rü yetullah, Ali b. Ebi Talib'in imameti, Fedek arazisi, mut a nikâhı, yetmiş üç fırka hadisi ve Şia nın hak mezhep olduğu, Ehl-i Beyt e reva görülen zulümler, Gadir Hum hadisesi gibi konularla ilgili münazaraya girer. Bu çalışmanın birinci bölümünde Hüsniye nin nasıl ortaya çıktığı, yazarının kim olduğu, yazılış amacının ne olduğu sorularına cevap aranmıştır. Ayrıca eserde geçen Şii motifler işlenerek ve esere yazılan reddiyeler tanıtılmıştır. İkinci bölümde Hüsniye de yer alan konular, itikadi ve fıkhi olmak üzere iki ana başlık altında incelenmiştir. Böylece eserin içeriği hakkında geniş bilgi verilmiştir. Üçüncü bölümde ise Hüsniye nin Şiilikle ilişkisi ile Hüsniye nin Şiilikteki yeri ortaya konmuştur. Yine bu bölümde Hüsniye ye yapılan tenkitlere yer verilerek eseri analiz etme imkânı sağlanmış ve böylece çalışma tamamlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Hüsniye, Şiilik, Ehl-i Beyt, İbrahim Halid, İmamet

ii ABSTRACT HÜSNİYE S PLACE AND IMPORTANCE IN THE PROCESS OF FORMATION OF SHIITE PARADIGM Murat Han AKSOY Master Degree Thesis, Department of the Basic IsIamic Sciences Supervisor: Assist. Prof. Dr. İsmail YÜRÜK September 2010, 115 Pages Our study is grounded on a work called Hüsniye which was regarded as a written source by Alevi-Bektashi circles. This book, like many other written sources, was traweling from hand to hand in the period of propagation of shiite in Anatolia. In the course of studying, we tried to reveal the backstages of the events within the from of connecting the ideas with events and to base on the sources concerned with the topic and source critisim. This book has been written for the purpose of supporting shiite and disproving the opinions of Ahl al sunah (Ehlisünnet). It starts with the story of a female slow who was given to the service of Cafer es-sadık by a rich Merchant of Baghdad, her and taking lessons from C. Sadık and being an intellectual person, in the reign of Caliph Harun al-rasheed. Then this female slow attended a symposium İbrahm Halid, imam Yusuf and imam Safi, participoted in it in the presence in discussion with them about topics like İmamah, hidayah-dalalah, prohecy, ruyat al-alah, imamah of Ali, land of Fadak, Mut ah, the hadith of 73 parties, shiite s being truth sect, etc. In the first chapter of the study, emergence of Hüsniye, its author, purpose of writing are dealt with. Moreover Shiite motives in the work are scrutinized and rejections written against to this book are introduced. In the second chapter, the topics in Husniye are studied, dividing them into the two main titles as itiqadi and fiqhi. In the third chapter, Hüsniye s relation with Shiite and its place(position) in Shiite are disployed. Yet, Hüsniye is analysed by mentroning critiques of it, in this last chapter. Keywords: Hüsniye, Shiite, Ahl al-bayt, İbrahim Halid, Imamah.

iii ÖNSÖZ Hz. Peygamber in vefatından sonra hilafet makamına kimin geçeceği meselesi İslam tarihinde hep tartışılan bir konu olmuştur. Öyleki bu mesele bazı mezheplerin doğuşuna ortam hazırlamıştır. Hilafet meselesinden dolayı ortaya çıkan mezheplerin en önde gelenlerinden biri Şia dır. Ali b. Ebi Talib'in imamete en layık kişi olduğu görüşünü savunan Şia geleneği, bu tezini temellendirebilmek ve yaymak için birçok girişimde bulunmuştur. Gerek siyasi gerek itikadi boyutta mücadele veren Şiiler, tarihi süreçte pek çok etki bırakmışlardır. Bu etki, farklı coğrafyaya yayılmıştır. Şii geleneğindeki temel düşünceler de yayıldığı yerlerdeki kültürel ve felsefi düşüncelerle yoğrularak farklı boyutlar kazanmıştır. Şii düşünce daha ziyade İran yöresinde hayat bulmuştur. Hazar denizinin Batı bölgeleri özellikle Erdebil şehri Önceleri Sünni iken burada bulunan Erdebil Şeyhlerinden Şeyh Cüneyt Şii inancı benimseyince bu görüşlerini Anadoluya yaymaya çalışmıştır. Böylece Şii inançlara Tarikat desdekli mistik bir boyut kazandırılmaya çalışılmıştır. Sünniliğin hâkim olduğu Anadolu topraklarına Şii düşüncelerin yayılabilmesi için de eserler neşredilmiş ve bu eserler Alevi-Bektaşi geleneğiyle mezcedilmiştir. Bu gelenekle yazılmış olan birçok esr mevcuttur. Bunlara Buyruklar ı, Vilâyetnâme/Menâkıbnâmeler i, Fütüvvetnâmeler i, Âdâb ve Erkânnâmeler i, Kumru yu (Kenzu l-mesâib), Fazîletnâme yi, Makâlât ı, Câvidânnâme yi, Hutbetü l- Beyân ı ve Kitab-ı Cebbâr Kulu nu örnek verebiliriz. Kanaatimizce Tez konumuz olan Hüsniye nin de bu gelenekle yazıldığını tahmin ediyoruz. Bu eserin Alevi-Bektaşi çevrelerde itibar gördüğü bir gerçektir. Sünni litaretürde İsmine rastlayamadığımız, ancak Alevi-Bektaşi çevrelerinde Çok iyi bilinen ve o çevre tarafından son derece itibar gören bu eser merakımızı mucib olmuştur. Bu nedenle Hüsniye yi her yönüyle araştırıp günümüz okuyucusuna sunmayı üzerimize düşen bir görev olarak kabul ettik. Biz bu çalışmamızda Hüsniye adlı eserin yazılışındaki tarihi arka planı, tarihi süreç içerisindeki etkilerini, Hüsniye de ele alınan konuları, Hüsniye ye yazılan reddiyeleri ve Alevi-Bektaşi çevrelerde Hüsniye algısını ortaya koymaya çalıştık. Bu tezi hazırlamadaki gayemiz Hüsniye adlı eseri eleştirel bir şekilde ele almaktan ziyade, bu eseri tahlil edip objektif olarak ortaya koymaktır.

iv Bu çalışmamda gerek kaynak temininde gerek araştırma sürecinde maddi manevi yardımlarını esirgemeyen; yol ve yöntemleriyle bana ışık tutan değerli hocam Sayın Yrd. Doç. Dr. İsmail Yürük e ve fikirleriyle bu tezin hazırlanmasında katkıları olan Sayın Yrd. Doç. Dr. Yusuf Gökalp e teşekkürlerimi bir borç bilirim Tezin hazırlanmasında ve yazımında bana yardımcı olan kıymetli arkadaşım Mustafa Aslantepe ye de minnettarlığımı ifade etmeden geçemeyeceğim. Ayrıca İF2009YL5 No lu projemizi destekleyen Çukurova Üniversitesi ne teşekkür ederim. Murat Han AKSOY Adana, 2010

v İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET... i ABSTRACT... ii ÖNSÖZ... iii KISALTMALAR... viii BİRİNCİ BÖLÜM GİRİŞ 1.1. Konunun Amacı... 1 1.2. Konunun Kapsamı... 1 1.3. Araştırmanın Metot ve Teknikleri.... 2 1.4. Hüsniye ve Tarihsel Arka Planı... 4 1.4.1. Tarihçesi... 4 1.4.2. Yazarı... 6 1.4.3. Yazılış Amacı... 8 1.4.4. Okunduğu Yerler... 10 1.4.5. Yazılışının Tarihsel Arka Planı... 11 1.4.6. Hüsniye ye Yazılan Reddiyeler... 16 1.5. Hüsniye de Yer Alan Şii Motifler... 18 1.5.1. İmamet... 18 1.5.1.1. Gadir -Hum Olayı... 20 1.5.1.2. Vesayeti... 23 1.5.1.3. Kırtas Hadisesi... 23 1.5.2. Nübüvvet... 24 1.5.3. Rü yetullah... 26 1.5.4. On İki İmam... 28 1.5.5. Fedek Arazisi... 29 1.6. Hüsniye de Ehl-i Beyt Olgusu... 29 1.7. Hüsniye'nin Yazıldığı Dönemde Şiilik... 31 İKİNCİ BÖLÜM HÜSNİYE DE YER ALAN KONULAR 2.1. İtikadi konular... 34 2.1.1. Hüsniye de İmamet... 34

vi 2.1.2. Hüsniye de Nübüvvet... 41 2.1.3. Hüsniye de Kur an... 43 2.1.4. Hüsniye de Kaza ve Kader... 44 2.1.5. Hüsniye de Hidayet-Dalalet... 50 2.1.6. Hüsniye de Salah-Aslah... 52 2.1.7. Hüsniye'de Fırka-i Naciye... 53 2.1.8. Hüsniye de Ehl-i Beyt Tasavvuru... 54 2.1.9. Hüsniye de Rü yetullah... 59 2.2. Fıkhi Konular... 64 2.2.1. Hüsniye de Mut a Nikâhı... 64 2.2.2. Hüsniye de Miras... 65 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM HÜSNİYE'NİN ŞİİLİKLE İLİŞKİSİ 3.1. Şiiliğin Doğuşu ve Görüşleri... 67 3.1.1. Şiiliğin Doğuşu... 67 3.1.2. Şii Fırkaları... 68 3.1.2.1. Ali b. Ebi Talip Döneminde İlk Şiiler... 68 3.1.2.1.1. Şia i Ulâ... 68 3.1.2.1.2. Usul-i Şia... 68 3.1.2.1.3. Mufaddıla... 69 3.1.2.1.4. Sabbe( Teberraiyye )... 69 3.1.2.1.5. Galiye( Müellihe )... 69 3.1.2.2. Ali b. Ebi Talib'in Vefatından Sonra Gelişen Şia... 69 3.1.2.2.1. Keysaniyye... 69 3.1.2.2.2. Zeydiyye... 70 3.1.2.2.3. İsmailiyye... 73 3.1.2.2.4. İmamiyye... 73 3.1.2.2.5. Nusayrîlik... 75 3.1.2.2.6. Dürzîlik... 75 3.1.2.2.7. Bahailik... 76 3.2. Hüsniye nin Şii-Sünni İlişkisi Çerçevesinde Değerlendirilmesi... 76 3.2.1. Hüsniye de Sünni Karşıtlığı... 77 3.2.2. Hüsniye nin Diğer Mezheplere Yaklaşımı... 77 3.2.2.1. Ehl-i Sünnet... 77

vii 3.2.2.2. Mutezile... 79 3.2.2.3. Rafiziler... 81 3.2.2.4. Cebriyye... 82 3.3. Hüsniye ye Yapılan Tenkitler... 83 3.3.1. Hüsniye nin Yapısıyla İlgili Tenkitler... 83 3.3.1.1. Tezkiye-i Ehl-i Beyt Reddiyesi nde Yer Alan Tenkitler... 83 3.3.1.2. el-feyzü r-rabbani fi Ebatili l-irani de Yer Alan Tenkitler... 85 3.3.2. Hüsniye de Temas Edilen Konulara Yapılan Tenkitler... 86 3.3.2.1. Tezkiye-i Ehl-i Beyt Reddiyesi nde Yer Alan Tenkitler... 86 3.3.2.2. el-feyzü r-rabbani fi Ebatili l-irani de Yer Alan Tenkitler... 91 3.4. Hüsniye'nin Alevi-Bektaşi Düşüncesindeki Yeri... 100 SONUÇ... 103 KAYNAKÇA... 106 EK... 111 ÖZGEÇMİŞ... 115

viii KISALTMALAR LİSTESİ a.g.e. : Adı geçen eser AÜİFD : Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi AÜSBE : Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü b. : bin, ibn BOA : Başbakanlık Omsalı Arşivi bkz. : Bakınız C. : Cilt ÇÜİFD : Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Der. : Dergisi DİA : Diyanet İslam Ansiklopedisi DİB : Diyanet İşleri Başkanlığı haz. : Hazırlayan Hz. : Hazreti İA : İslam Ansiklopedisi İSAM : İslam Araştırmalar Merkezi m. : Miladi MEBY : Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları MÜİFVY : Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları nşr. : Neşreden ö. : Ölümü s. : Sayfa SDÜİF : Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tah. : Tahkik Tas. : Tashih TDV : Türkiye Diyanet Vakfı ts. : Tarihsiz v. : Varak vd. : Ve devamı vs. : Ve saire Y. Mtv. : Yıldız Tasnifi Mütenevvi Maruzt Evrakı Yay. : Yayınları y.y. : Yüzyıl

BİRİNCİ BÖLÜM GİRİŞ 1.1. Konunun Amacı Bu çalışmanın amacı özellikle Alevi-Bektaşi oldukça itibar ettiği ve popüler bir boyuta sahip olan Hüsniye adlı eserin tarihsel gerçekliğini ortaya koymak ve onun bir kaynak değeri taşıyıp taşımadığı hususuna açıklık getirmektir. Çalışmanın diğer bir amacı, eserin Şiilikten mülhem olup olmadığı veya ne kadar Şii motifler taşıdığı hususunu ortaya koymaktır. Ayrıca eserin İslam düşünce tarihi içerisindeki yeri ve önemini tespit etmek ve onun Alevi-Bektaşi düşüncesine yansımalarını tespit etmek, böylece sahip olduğumuz kültürel mirasın en azından bir kısmına açıklık kazandırmak çalışmamızın amaçları arasında bulunmaktadır. Bugün itibariyle bizler çok zengin bir tarihi ve kültürel mirasla karşı karşıya bulunmaktayız. Daha sağlıklı bir din anlayışının ortaya konabilmesi için karşımızda bulunan bu mirasın bilimsel kriterlere uygun olarak çok ciddi bir araştırmaya ve değerlendirmeye tabi tutulmasının da gereklilik arz ettiği düşüncesindeyiz. Eskiden olduğu gibi günümüzde dahi sık sık tartışma konusu olan ve Sünni-Alevi bağlamında Alevi-Bektaşiliğin neliği konusu bu türden bir konuyu daha da önemli hale getirmektedir. Çalışmamızda Hüsniye isimli eser hakkında her yönüyle çalışmamızı sürdürürken onun Alevi-Bektaşi geleneği içerisindeki tezahürlerini ortaya koymakla birlikte onun Şii kültürüne yansımalarını da göz ardı etmedik. Zaten bu kültürün Anadolu ya yansımasının Alevi-Bektaşi kültürünü oluşturduğu bilinen bir husustur. 1.2. Konunun Kapsamı Çalışmamızın ana konusu Hüsniye olarak şöhret bulmuş olan ve Şii düşünce geleneği içerisinde adından çokça söz edilen bu eserin İslam Mezhepler Tarihi açısından analizi ve söz konusu eserde yer alan görüş ve iddiaların Şiilikle olan ilişkisinin tespiti ve tahlilinden ibarettir. Bu çerçevede yüksek lisans tezi olarak hazırladığımız çalışmamızda eserin yazarı ve yazılış tarihi, tarihsel arka planı, eserin yazılmasındaki maksat ve onun İslam düşünce tarihinde ile Şii gelenek içerisindeki yeri ve önemi üzerinde durulmuştur. Araştırmamızın sonraki aşamasında ise eserde yer alan konulara

2 yer verilmiş ve yazarın ileri sürdüğü görüşlerinin Şiilikle ilişkisi tespit edilmeye çalışılmıştır. Hüsniye de özellikle İmamet, Ehl-i Beyt anlayışı, Nübüvvet, vs. gibi belli başlı konulara ağırlık verildiğinden çalışmamız da bu minval üzere çerçevelendirilmiştir. Hüsniyenin, Sünni kesime mensup insanların Şiileştirilmesini gerçekleştirmek amacıyla yazılmış olduğu yönündeki iddialar ve rivayetler, tarihi süreç içerisinde Şii-Sünni ilişkilerine değinmeyi de gerekli kılmaktadır. Bu konuda bir takım bilimsel araştırmalar yapılmıştır. 1 Bunlardan yararlanılarak, yeri geldiğinde çalışmamızın içerisinde bu ilişkilere değinilecektir. Bununla birlikte aynı amaçla yazılmış olan diğer eserlerin Şii-Sünni ilişkilerinde nasıl etkiler meydana getirdiği hususuna da çalışmamızda ana hatlarıyla yer verilmiştir. Araştırmamızda Hüsniye isimli eserde yer alan konular ve bu konuların umumi Şii anlayışla olan ilişkisi ve eserin şekil açısından incelenmesine de temas edilmiştir. Bu nedenle Hüsniye ile ilgili her türlü iddianın dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi yanında ilk dönem Şii kaynaklara başvurduğumuz gibi, eserin yazılış tarihi konusunda ileri sürülen iddialar da dikkate alınarak sekizinci yüzyılın sonlarına doğru bu konuda kaleme alınan kaynaklar da başvurduğumuz eserler arasında yer almaktadır. 1.3. Araştırmanın Metot ve Teknikleri İslam mezhepleri tarihinde, mezheplerin büyük çoğunluğunun iktidara kavuşmayı hedef alarak siyasi ve dünyevi ihtiras arzu ve menfaatlerin tesiriyle ortaya çıkmış olduğunu görmekteyiz. İslam tarihinde ortaya çıkan fırkalar da en iyi ve doğrunun kendileri olduklarını ileri sürmüşlerdir. Mezhepler tarihi bilim dalı normatif değil betimleyici bir bilim dalıdır. Bu nedenle mezheplerin teşekkül süreçlerinin ve dinî-fikrî yapılarının sağlıklı bir şekilde ortaya konabilmesi için kendilerini şekillendiren dönemin siyasî ve sosyo-kültürel yapılarının dikkate alınması İslam Mezhepleri Tarihi araştırmalarında büyük önem arz etmektedir. Her düşünce, farklı şartlarda farklı şekilde tezahür etmektedir. Dolayısıyla bir mezhep, içinde doğup geliştiği şartlardan bağımsız olarak ele alındığı takdirde, onu tam olarak ortaya koyabilmek mümkün olmayacaktır. 1 Hüseyin Atay, Ehl-i Sünnet ve Şia, A.Ü. İlahiyat Fak. Yay., 1991; Abdulbaki Gölpınarlı, Tarih boyunca İslam Mezheplerive Şiilik, İstanbul 1979.

3 Mezhepler, insanların, içinde bulundukları dönemin problemlerine karşı ürettikleri çözümler ve ortaya koydukları farklı yaklaşımları yansıtmaktadır. İnsanların gelişen olaylar karsısındaki farklı yaklaşımları doğal olarak beraberinde siyasî, kültürel, ideolojik/teolojik ve ekonomik alanlarda yeni anlayışlar getirmektedir. Sürekli değişen toplumsal şartlar çerçevesinde insanların duyduğu yeniden yapılanma ihtiyacı, karşımıza dinî, siyasî, insanî, kültürel vb. boyutları olan bir toplumsal bünye çıkarmaktadır. Bu ana bünye de zamanla kendi içerisinde bölünmelere uğrayarak yeniden şekillenmektedir. Söz konusu durum İslam tarihinde ortaya çıkan ve toplumsal bir boyutu olan diğer mezhepler için olduğu kadar tabii olarak Şia için de geçerlidir. Dolayısıyla erken dönem içerisinde kendisine yer arayan Şia mezhebi, teşekkül ettiği dönemin şartları çerçevesinde anlaşılmak durumundadır. Bu noktadan yola çıkarak, İslam düşünce tarihi ile ilgili bir araştırma yürütürken salt bir kavramsal çalışma yapmak yerine olayların tarihî ve nesnel boyutunu göz önünde bulundurarak hareket etmenin daha yararlı olacağı kanaatini taşımaktayız. İslam tarihi bir süreçtir ve bu süreç başından itibaren çok canlı bir şekilde devam etmektedir. Bu süreç içerisinde ortaya çıkan Hüsniye adlı eserin Şia nın oluşumunda ve Anadolu da yayılmasında bir takım olaylara ve ileri sürülen bazı fikirlere zemin hazırlayan bir arka planının bulunduğu iddia edilmektedir. Bu iddianın gerçekliği tesbit edildiği takdirde siyasî ve sosyal boyutu ağırlıklı olan Şia mezhebinin teşekkülü ve yayılışı ele alınırken, o dönemde cereyan eden olayların çok yönlü ve değişkenliği dikkate alınarak olayların Hüsniye adlı eser açısından bağlantılarının kurulmasına gayret edilecektir. Aksine bir durumla karşılaşıldığında ise, eserin Şia müellefatı içerisindeki konumu araştırılacak ve bu sonuçlar üzerinde değerlendirme yapılacaktır. Eserin şekil açısından analizi ve eserde yer alan konular tarafsız ve nesnel bir bakış açısıyla değerlendirilecek, ayrıca Mezhepler Tarihi bilim dalının kendine has olarak kullandığı metot ve teknikler de dikkate alınarak çalışma yürütülecektir. Tarih boyunca ileri sürülen fikirlerin hiçbir zaman kendi bağlamından bağımsız olarak değerlendirilemeyeceği kanaatinden hareketle ele alacağımız eserde yer alan konular ortaya atıldığı dönemin şartları altında anlaşılmaya çalışılacaktır. Klasik İslam mezhepleri Tarihi kaynakları genellikle mezheplerin tarihi gelişimlerini ve fikirlerinin oluşum süreçlerini ortaya koyma kaygısından uzak kalarak hangi fikrin kime ait olduğu ve fikirlerin nasıl gelişip sistemleştiği üzerinde durmamaktadır. Eser üzerinde yoğunlaşma prensibi bu problemin halledilmesi noktasında bize büyük ölçüde yardımcı

4 olacaktır. Bu prensibin bir uzantısı olarak şahısların ölüm tarihleri mümkün mertebe isimlerinden hemen sonra verilecektir. Araştırmamızda takip edeceğimiz prensiplerden bir diğeri ise, Hüsniye adlı eserin Arapça kaynağına ulaşamadığımızdan dolayı, Osmanlıca Kaynaklardan ve günümüz Türkçesine çevirisi yapılmış olanlarından ulaşabildiğimizi benimseme esasına riayet edeceğiz. Ayrıca Şia nın teşekkülü ve yayılışını mümkün mertebe kendi kaynaklarına dayanarak ortaya koymaya çalışırken, daha sağlıklı sonuçlara ulaşabilmek amacıyla, Şii olmayan kaynaklarla birlikte, zaman zaman çağdaş çalışmalardan da faydalanma yoluna gideceğiz. Araştırma konumuzla ilgili döneme ait eserlerin bir kısmının günümüze kadar ulaşmamış olması ve sonraki dönemlere ait eserlerin bazı noktalarda çelişkili ifadeler içermesi, fikirlerin kime ait olduğu ve ne zaman ortaya çıktığının tespiti açısından zorluk oluşturmaktadır. Bu zorluğu aşma hususunda, karşımıza çıkan fikirlerle bu fikirlerin ileri sürüldüğü dönemin olaylarını fikir-hadise irtibatı prensibi çerçevesinde ele alarak aralarındaki ilişkiyi çözümlemeye ve zamanmekân irtibatı prensiplerine uymaya gayret edeceğiz. Araştırma konumuz olan Hüsniye adlı eserde başlangıcından itibaren Şii görüşler ortaya konmuştur, bununla birlikte eserde Şii anlayışlara muhalif olanlar için ise ağır ithamlar kullanılmıştır. Buna karşılık Sünni düşünürler tarafından da, Şii fikirleri savunan Hüsniye ye reddiyeler yazılmış ve ağır eleştiriler yapılmıştır. Her iki taraf da bu iddialarını bir takım dini temellere dayandırmaya çalışmaktadırlar. Ancak biz çalışmamız boyunca her hangi bir şekilde yargılama veya dışlamaya fırsat vermeksizin, olayların ve fikirlerin olduğu gibi kendi tarihsel ve nesnel gerçekliği içerisinde ortaya konulması prensibine uyacağız. 1.4. Hüsniye ve Tarihsel Arka Planı Hüsniye nin kim tarafından, ne zaman ve ne için yazıldığı konusunda bir takım spekülasyonlar bulunmaktadır. Bu nedenle eserin Şii ler arasındaki değerini tespit edebilmek için onun ne zaman ve kim tarafından yazıldığının belirlenmesi gerekmektedir. Bu konudaki tespitler tezimizin içeriği açısından oldukça önemlidir. 1.4.1. Tarihçesi Anadolu daki Alevî topluluklar arasında hâkim olan kültür, daha çok sözlü olmasına rağmen, onların Buyruklar, Vilâyetnâme/Menâkıbnâmeler, Fütüvvetnâmeler,

5 Âdâb ve Erkânnâmeler, Kumru (Kenzu l-mesâib), Fazîletnâme, Makâlât, Câvidânnâme, Hutbetü l-beyân, Kitab-ı Cebbâr Kulu gibi bazı yazılı kaynaklara sahip olduğu görülmektedir. Bunlar arasında sayabileceğimiz eserlerden biri de Hüsniye dir. Hüsniye, Şiîliğe ait bir takım inançları, Hüsniye adlı bir cariyenin dilinden muhaliflerine karşı savunan bir eserdir. Şia yı desteklemek ve buna karşılık Sünnî düşüncenin temel kabullerini çürütmek amacıyla kaleme alınmış olan eser, münazara yöntemiyle yazılmış ve hikâyeleştirilerek ortaya konmuştur. Hüsniye nin ne zaman, nerede ve kimin tarafından yazıldığı konusunda çeşitli rivayetler vardır. Eserle ilgili rivayetlere baktığımızda; Hüsniye Arapça olarak kaleme alınmış 958/1551 yılında İbrahim b. Veliyullah Esterabadi tarafından hac yolculuğu esnasında Şam da bulunmuş, İran a getirilerek Farsçaya tercüme edilmiştir. Bu tercümenin muhtelif baskıları yapılmıştır. Eserin bilinen bir başka neşri Yuhannâ-i Zımmi Dercustecûy-i Hakikat adlı eser ile birlikte Difa ez Harim-i Teşeyyu ismiyle Muhammed Muhammedi tarafından gerçekleştirilmiştir (Kum 1354). Muhammed Ra nu Bağdadi tarafından yapılan Türkçe tercümesinde (1270/1853) müellifin adı Ebu l-feth el-mekki şeklinde okunmuş ve sonraki Türkçe baskılarda da aynı hata tekrarlanmıştır. 1 Hüsniye nin Türkçeye çevrilmiş birçok baskıları mevcuttur. Ancak eserin baskıları arasında bazı farklılıklar bulunmaktadır. Çalışmamızda bu baskılar içerisinde eserin Osmanlıca aslına en uygun olan, Sefer Aytekin tarafından Latin harflerine çevrilen ve 1957 yılında Hüsniye adıyla yayınlanan eseri esas aldık. Bunun yanında Hüsniye nin Milli kütüphane 06 Mil Yz A 7734 numarada kayıtlı olan Osmanlıca nüshası de elimizde bulunduğundan, zaman zaman bu nüshadan da yararlandık. Hüsniye nin diğer Türkçe baskılardan bazıları şunlardır: a. Tam Hüsniye (Haz. Adil Ali Atalay, Can Yayınları, İstanbul 1995), b. Tam Hakiki Hüsniye (Haz. Hasan Ayyıldız, İstanbul 1970), c. Hüsniye (Haz. Ali Toprak, Ant Yayınları İstanbul 1997), d. Hüsniye (Haz. Sefer Aytekin, Ankara 1957). 1 Dalkıran, Ahmet Feyzi Çorumi nin el-feyzü r- Rabbani'si Işığında Osmanlı Devleti'nde Ehl-i Sünnet'in Şii Akidesine Tenkitleri, OSAV Yay., İstanbul 2000, s. 21.

6 1.4.2. Yazarı Hüsniye, Şiî-İmâmî âlimlerden Ebû l-fütûh er-râzî (552/1157) ye nispet edilmektedir. 1 Bununla birlikte muhtevanın incelenmesi ve eserde geçen şahısların yaşadıkları dönemlerin karşılaştırılması neticesinde Safevîler devrinde ismi bilinmeyen bir müellif tarafından kaleme alındığı anlaşılmaktadır. 2 Hüsniye adlı esere reddiye yazan Ahmed Feyzi Çorumi ise Hüsniye nin bir kalemden çıkmayıp adeta anonim olduğunu söylemektedir. 3 Salâhüddîn Osman b. Nâsır Sanduklu Efendi nin kaleme aldığı Tezkiye-i Ehl-i Beyt Reddiyesi adlı eserde Hüsniye nin, Mürteda isminde bir Yahudi nin Şii din âlimi şekline girerek bu kitabı Arapça olarak yazdığı ifade edilmektedir. 4 İbrâhîm Esterâbâdî isminde bir hurûfî nin de onu Arapçadan Farsçaya tercüme ettiği, daha sonrada bu nüshadan Türkçeye çevrildiği, İstanbul da ve Anadolu nun hemen her yerinde el altından gizlice yayıldığı bilgisi verilmiştir. Hüsniye kitabının tercümesine bakılınca, Mütercimin Acem olmadığı, İstanbul da Sünni olup daha sonra Şiiliği benimsemiş Osmanlı kâtiplerinden biri olduğu anlaşılmaktadır. 5 Hüsniye nin yazarı konusundaki bu farklı iddialar onun kim tarafından yazıldığı konusunda bize net bir bilgi verememektedir. Hüsniye nin Arapça yazılmış bir nüshasının bulunamaması onun yazarının kim olduğu konusunda bizi endişeye sevk etmektedir. Aslında eserle ilgili bilgiler konusunda ulaşabildiğimiz kaynaklar Hüsniye isimli bir cariyenin, Harun Reşid döneminde (186/809), İbrahim b. Halid el-avni, Ebu Yusuf(158/774) ve İmam Şafii (204/819) nin katıldığı bir münazarada Şii düşünceleri savunduğu ve bu şahıslara karşı galip geldiğini ifade etmektedir. 6 Hüsniye nin, Cafer-i Sadık ın hizmetinde bulunması, ondan ders alması ve dolayısıyla Harun Reşid döneminde hayatta olması muhtemeldir. Fakat münazarada bulunduğu karşı taraftan Basralı İbrahim b. Halid el-avni isminde meşhur bir şahsın yaşadığına dair herhangi bir kayda ulaşılamamıştır. 7 1 Mirza Muhammed Bakır el- Hansâri, Ravzatu l- Cennât, Tahran 1390, I, 153. 2 Mirza Abdullah Efendi el- İsbehâni, Riyâzu l- Ulemâ, nşr. Ahmed Hüseyin, Kum 1401, C. II, 159. 3 Dalkıran, a.g.e., s. 29. 4 http://www.hakikatkitabevi.com.tr/download/turkce/02-hsvesikalari.pdf s.80.(12.05.2010.) 5 http://www.hakikatkitabevi.com.tr/download/turkce/02-hsvesikalari.pdf s.80.(12.05.2010.) 6 Sefer Aytekin, Hüsniye, Emek Basım-Yayım Evi, 2. baskı, Ankara 1957, s. 37. 7 İlyas Üzüm, T.D.V. İslâm Ansiklopedisi"Hüsniye" Maddesi. c.19, s.34-35.

7 Yine aynı münazarada adı geçen İmam-ı Ebu Yusuf ise 158/774 yılında ölmüş olup Harun Reşid döneminde yaşamamıştır. Bu nedenle münazarada Ebu Yusuf un bulunma ihtimali söz konusu olamaz. Münazarada adı geçen bir diğer şahıs ise İmam Şafii dir. Onun 204/819 yılında öldüğü bilinmektedir ki bu da onun Harun Reşid döneminde yaşadığını bize gösterir. Yine eserin Osmanlıca nüshalarında Eşaira kelimesi geçmektedir. 1 Bu ifade Eş ari mezhebine mensub kimseler için kullanılan bir tabir olup, Ehl-i Sünnet mezhebinin liderlerinden olan Ebu-l-Hasan el-eş ari ye tabi olanlar için kullanılmaktadır. Eş ari ise h. 324 yılında ölmüştür. Bu tabirin Harun Reşid zamanında kullanılması ise asla mümkün gözükmemektedir. Ayrıca bu yazmada geçen ehl-i ve cemaat 2 tabiri de münazaranın geçtiği tarihte vücud bulmuş bir gruba ad olma hüviyetine sahip değildir. Bu tespitler Harun Reşid zamanında böyle bir münazaranın olmadığı iddialarını gündeme getirmektedir. Zaten eserin yazarı olarak belirtilen Ebu l-futuh er-razi 552/1157 yılında ölmüştür. Ondan önce hiçbir İslami kaynakta bu münazaraya yer verilmemiştir. Harun Reşid zamanından yaklaşık 350 yıl sonra ölen bir şahsın böyle bir münazarayı kaleme alması da aklen mümkün gözükmemektedir. Çünkü müellif kendisinden önce bu münazaraya atfeden bir kaynaktan bahsetmemektedir. Hüsniye Ebu l-futuh er-razi ye nispet edilmektedir. 3 Bu şahıs Şii İmami âlimlerinden Ravzü l-cinan adıyla meşhur olan tefsirin yazarıdır. Ancak eserin içeriği ve eserde yer alan şahısların yaşadıkları dönemlere ait tarihlerin karışlaştırılması sonucunda bunun adı geçen müellife nispetinin doğru olmadığı anlaşılmaktadır. 4 Hüsniye nin Arapça olarak kaleme alındığı iddiasını daha önce ifade etmiştik. Bu eser 958/1151 yılında İbrahim b. Veliyullah Esterabadi tarafından Hac yolculuğu esnasında Şam da bulunmuş, İran a getirilerek Farsçaya çevrilmiştir. Muhammed Ra nu tarafından ise Türkçeye tercüme edilmiştir. Bu tercümelerin tamamında eserin müellifinin Eb l-feth el-mekki olduğu belirtilmektedir. Bu durum eserin müellifinin başka biri olduğu ihtimaliyle birlikte yanlış okunmuş olabileceği intibaını da çağrıştırmaktadır. 1 Hüsniye, Milli kütüphane 06 Mil Yz A 7734, v. 44b, 46b. 2 Hüsniye, Milli kütüphane 06 Mil Yz A 7734, v. 76b. 3 Mirza Muhammed Ali Müderris,Reyhânü l- Edeb, Tebriz ts., VII, s. 227-228. 4 Mirza Abdullah Efendi el-isbehâni, Riyâzu l- Ulemâ, nşr. Ahmed Hüseyin, Kum 1401, II, s. 159

8 Bu tespitler de eserin müellifinin belli olmadığı, dolayısıyla onun belli bir elden çıkmayıp birkaç elden yani birkaç şahıs tarafından müşterek bir şekilde kaleme alınmış olabileceği tezini kuvvetlendirmektedir. Şurası bir gerçektir ki Hüsniye nin bir eser olarak karşımıza çıkışı 16. asrın ortalarına denk gelmektedir. Bu nedenle Hüsniye nin tarihçesini ortaya koyarken bu durumu göz önünde bulundurmak gerekir. 1.4.3. Yazılış Amacı Hüsniye nin Şiî inanç esaslarını desteklemek ve Ehl-i Sünnetin görüşlerini çürütmek gayesiyle kaleme alınmış olduğu bir gerçektir. Esere göre Şiilik Ehl-i Beyt merkezli bir kurtuluş fırkasıdır. Şiiliğin dışındaki tüm mezhepler ahirette mükâfata nail olma ve kurtuluşa erme hususunda mahrum kalacaklardır. Ancak Ehl-i Beyt e saygı duyan, onların faziletine inanan ve onları gerçekten seven kimseler kurtuluş hakkına sahiptirler. Hüsniye içerik bakımından özellikle Şiiliğin dışındaki anlayışları tam manasıyla ifade etmede ve gerçekleri ortaya koymada yetersizdir. Çünkü münazara esnasında muhalif görüşleri ileri süren şahısların düşünce ve itirazları çok kısa tutulmuş, teferruata yer verilmemiş, Hüsniye nin muhaliflerini mağlup etmesine uygun bir ortam ve tablo çizilmiştir. Böylece Hüsniye nin dinsel bir misyon ile görevini yerine getirmek için yazılmış olabileceği izlenimi uyanmakta ve adeta Şiîlikteki mehdi tasavvurunun bir benzeri ortaya çıkarılmak istenmekte ve Ehl-i Beyt in efdaliyet konusunda birinci sırada yer aldığı vurgusu ön plana çıkmaktadır. Ancak bütün bunlar tartışma üslûbu içinde verildiği ve sade bir dille anlatıldığı için bu özellikler esere sürükleyici bir nitelik kazandırmaktadır. 1 Eserde kurgulanan senaryoya göre Abbasî halifelerinden Harun Reşid döneminde (ö.170 193/786 809), Bağdat ta İmam Cafer es-sâdık ın müridi olan zengin bir tacir, haksızlığa uğrar ve bütün serveti elinden alınır. Yanında ise küçük yaşta hizmetine aldığı, eşsiz bir güzelliğe sahip olan Hüsniye adındaki cariyesinden başka kimse kalmaz. Hüsniye, yirmi yaşına kadar Ca fer es-sâdık ın hizmetinde bulunarak ondan ders alır ve bu sayede yüksek bir ilmi merhaleye ulaşır. Efendisinin içinde bulunduğu mali sıkıntıdan kurtulması amacıyla da Harun Reşîd in huzurunda, İmam-ı 1 Osman Aydınlı, Osmanlı dan Cumhuriyet e İslam Mezhepleri Tarihi Yazıcılığı, Ankara 2008, s.206.

9 Ebû Yûsuf (158/774), İmam Şâfiî (204/819) ve gerçekte hayali bir kişi olan Basralı İbrahim b. Halid el-avnî gibi meşhur âlimlerle münazara yapar. 1 Hüsniye düşüncelerini kabul ettirmek ve Ehl-i Sünnet e karşı olan fikirlerini ortaya koymak için o dönemde tartışma konusu olan iman-küfür, hidayet-dalâlet, peygamber ve imamların masumiyeti, Ali b. Ebi Talib in, Peygamber in vâsîsi ve ümmetin imamı oluşu, ondan sonra imâmetin onun evlatlarına geçeceği, yine Ali nin diğer halifelere göre her bakımdan üstünlüğü, Gadîr-i Hum ve kırtâs hadisesi gibi konular ile Halku l-kur an ve rü yetullah meselesi, yetmiş üç fırka hadisi, Fatıma nın, babasının mirasından mahrum bırakılması ve Ehl-i Beyt e reva görülen zulümler hakkındaki konuları Harun Reşid zamanında Basralı İbrahim b. Halid el-avni, İmam Ebu Yusuf ve İmam Şafii gibi önde gelen âlimlerle tartışmış ve sonuçta onlara galip gelmiştir. Bunun üzerine Harun Reşid ile vezirinin takdirini kazanan Hüsniye nin, değerli hediyelerle birlikte üç bin altın verilerek kendisiyle tartışan âlimlerin şerrinden korunması ve Medine ye yerleşmesi sağlanmıştır. 2 Hüsniye nin bu dönemde yazılmadığı anlaşıldığına göre böyle bir senaryonun gerçekliği de tartışma konusudur. Öyleyse Hüsniye nin amacının ne olduğunu 16. asrın ortalarında aramak gerekir. Bu asırda Osmanlı-İran ilişkileri mezhepsel açıdan çok sağlıklı değildir. İran Şiiliği Osmanlı devletinin kuruluş ve yayılışından itibaren Anadolu Sünniliği üzerinde etkili olmak istemektedir. Bunu gerçekleştirmek için çeşitli dönemlerde Anadolu içlerine dâiler gönderilmek suretiyle Anadolu Şiileştirilmek istenmiştir. Osmanlı idaresi bunu devleti için bir tehlike olarak addetmiş, gerek savaş yoluyla gerekse eğiterek bu hareketi önleme cihetine gitmiştir. Şiiliğin Anadolu da yayılışı bu şekilde engellenmiştir. Şia mezhebini iktidara taşıyan Safeviler, Osmanlı devleti için asırlarca ciddi sorun olmuştur. 3 Daha önce İran da iktidar yüzü göremeyen ve bunun özlemi içinde olan Şia, bu hayalini Şah İsmail in başa geçişi ile (907/931/1501-1524) gerçekleştirmiştir. 4 Safeviler, Osmanlı devletinin hâkimiyetinin baskın olmadığı Musul, Bağdat gibi yerlerde Şii düşüncesini halka yaymak istemiş olması muhtemeldir. Hüsniye nin, bu bölgelerde yaşayan Şiilerin inançlarının korunması ve buna paralel 1 Dalkıran, Çorumi nin el-feyzü r- Rabbani'si, s. 22,23. 2 Dalkıran a.g.e., s. 22-23. 3 Osmanlı devletinin bazı esaslı mülki tedbirlere başvurduğu bunlardan bazılarının şunlar olduğu bildirilmektedir: Musul vilayetinde Şafii mezhebinden olan Kürt taifesi ve sâir kabilelerden alınacak kur a efradı Bağdat ve havalisine ve oradan alınacak efradın Musul Diyarbakır taraflarına sevki gereklidir. BOA. Y Mtv. 43/117. 4 Ethem Ruhi Fığlalı, Çağımızda İtikadi İslam Mezhepleri, Ankara 1996, s. 125.

10 olarak iktidarın güçlü olmadığı bölgelerde Sünnileri şiileştime ve onları asimile etme amacıyla kaleme alındığı kanaati ağırlık kazanmaktadır. Alevi-Bektaşiliğin yazılı kültüründe Buyruklar, Vilâyetnâme/Menâkıbnâmeler, Fütüvvetnâmeler, Âdâb ve Erkânnâmeler, Kumru (Kenzu l-mesâib), Fazîletnâme, Makâlât, Câvidânnâme, Hutbetü l-beyân, Kitab-ı Cebbâr Kulu gibi birçok eserin yanında Hüsniye nin de önemli bir yer tuttuğunu daha önce ifade etmiştik. Hüsniye adlı eser bu dönemde tanınmaya başlamıştır. Alevî-Bektaşî çevrelerde önemli bir itibara sahip olan Hüsniye nin muhtemelen 16. Asırdan itibaren Anadolu daki Alevi- Bektaşileri Şiileştirmek üzere yazıldığı 1 da ifade edilmektedir. Dolayısıyla bu eserin Osmanlıların Şii anlayışa karşı geniş bir yelpazede mücadeleye girişmesi sonucunda, Şiilerin inançlarını temellendirmek, kuvvetlendirmek ve sağlamlaştırmak, Şiileri hasımlarına karşı mücadele edebilir duruma getirmek gayesiyle yazılmış olabileceği muhtemeldir. Bunun yanında Hüsniye nin Anadolu da Sünni inancın zayıf oduğu bölgelerde onların bu zafiyetinden yararlanarak Ehl-i Beyt e karşı olan sevgilerini de istismar etmek suretiyle tamamen Şiileştirmek gayesi ile yazılmış olabileceği de göz ardı edilmemelidir. Diğer taraftan Osmanlıların Şiiliğe karşı sert tutumundan dolayı birçok Şiinin Sünniliği benimsemiş olma ihtimali de vardır. İşte Hüsniye Anadolu da yok olmaya yüz tutmuş olan Şiiliği tekrar canlandırma ve yeniden onları yekvücut hale getirme amacıyla da kaleme alınmış olabilir. 1.4.4. Okunduğu Yerler Hüsniye tarih boyunca Şii gruplar arasında büyük ilgi görmüştür. Konuların basit ve anlaşılır bir şekilde ele alınması ve tartışma üslubu içerisinde verilmesi esere rağbeti arttırmıştır. Eserde Hüsniye nin tartışma sırasında kendinden emin olduğunu gösteren bir üslupla karşısındaki âlimlerin cehaletini ortaya koyarak onları zor durumda bırakması ve Şii okuyucu için bir tatmin ortamı meydana getirmeyi amaçlaması bu ilgiyi arttırmıştır. 2 Hüsniye nin İran ın birçok köyünde, Irak ta ve Suriye de milyonlarca insan tarafından okunması araştırmalarımız sonucu ulaştığımız diğer bir bilgidir. 3 1 http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37.56.532.pdf. (02/02/2010) 2 İlyas Üzüm, T.D.V. İslâm Ansiklopedisi"Hüsniye" Maddesi. C.19, s. 34-35. 3 http://www.hakikatkitabevi.com.tr/download/turkce/02-hsvesikalari.pdf s. 45.(02/02/2010).

11 Hüsniye, Aleviler arasında elden ele dolaşan, çok okunan, Alevi evlerinin en önemli köşesinde saklanan eserlerden bir tanesidir. Araştırmalarımız esnasında internetteki alevi forumlarında Hüsniye kitabının muhakkak alevi gençlik tarafından okunması ve alevi çocuklara öncelikle öğretilmesi gerektiği bilgisine rastlamaktayız. 1 Bu bilgiler de Hüsniye nin Alevi-Bektaşi çevrelerce ne kadar önemsendiğini bizlere göstermektedir. 1.4.5. Yazılışının Tarihsel Arka Planı Hüsniye adlı eseri daha iyi tahlil edebilmek için Hüsniye nin yazıldığı dönemi araştırmak, dönemin coğrafi yapısını, sosyal ve ekonomik durumunu, dini yapısını bilmek gerekir. Bunun için tarihsel arka planına bakmakta yarar vardır. Şia mezhebinin altın dönemini yaşadığı Safevi devleti, Osmanlı devleti için asırlarca ciddi bir sorun oluşturmuştur. Daha önce iktidar yüzü göremeyen ve bunun özlemi içinde olan Şia bu hayalini Şah İsmail in başa geçişi ile (907 931/1501 1524) gerçekleştirmiştir. 2 Şah İsmail in mensubu bulunduğu Erdebil tekkesi menşe itibariyle Şeyh Ebu l-feth İshak Safiyüddin el-erdebilî el-hüseynî (745/1334 1335) ye dayanır. Timur (808/1405) başta olmak üzere İlhanlı devlet adamlarından pek çok zatın saygı duyduğu Şeyh Safiyüddin, sünnî inanca sahiptir. 3 Ancak oğlu Sadreddin (ö.795/1389) den sonra şeyhlik postuna oturan torunu Hoca Ali (833/1429) zamanında tarikat Şiîliğe mütemayil bir hal almıştır. 4 Hoca Ali Ankara Savaşı sonrasında (804/1402) kendisini ziyarete gelen Timur dan yanında bulundurduğu esirleri serbest bırakmasını rica etmişti. Timur, Hoca Ali nin bu ricasını kabul etmiş ve esirleri serbest bırakmıştır. Bu esirlerin bir kısmı Erdebil de kalırken, bir kısmı da Anadolu ya dönerek Erdebil Tekkesi nin düşüncelerini yayan gönüllü propagandacılar olmuştur. 5 Hoca Ali nin torunu olan Şeyh Cüneyd (ö.865/1460) zamanında, tekke tamamen siyasi gayeler taşıyan bir kurum haline dönüşmüştür. Şeyh Cüneyd, Suriye, Anadolu ve Azerbaycan daki Şiî-Bâtıni boyları elde etmek, hatta Simavna Kadısının oğlu Bedreddin (823/1420) in yoluna mensup sûfîleri toplamak için Şiîliği kabul etmiştir. Bu yüzden de Osmanoğulları ülkesinde ve Karaman da kalamamıştır. 6 Şeyh Cüneyd in, 1 http://www.aleviforum.com/showthread.php?t=5774, (07/02/2010). 2 Ethem Ruhi Fığlalı, Çağımızda İslam mezhepleri, Ankara 1996, s. 125. 3 Tahsin Yazıcı, Safeviler, İA, C. X, s. 53. 4 Ethem Ruhi Fığlalı, a.g.e. s. 147. 5 Dalkıran, Çorumi nin el-feyzü r- Rabbani'si, s. 8. 6 Abdulbaki Gölpınarlı, Kızılbaş Md. İA, C. VI, s. 789.

12 tabileri tarafından mehdi, peygamber ve hatta ilah olarak görüldüğü söylenir. 1 Aşırı Şii görüşlere sahip olan bu zümrenin, Şeyhleri ve Şahları için yapmayacakları fedakârlıkları yok gibidir. Müritlerin yaptıkları sürekli ve etkili propagandalar neticesinde, Anadolu daki tarikat mensupları çoğalmış ve bunlar adak ve hediyelerle Erdebil deki şeyhlerini ziyarete başlamışlardır. Osmanlı ülkesinde bulunan bu zümrenin halifeleri, Safeviler döneminde doğrudan doğruya İran dan gönderilmekteydi. 2 Safeviler e karşı gösterilen bu yakın alaka Osmanlı yönetiminin dikkatini çekmiş ve Osmanlı zaman zaman sert tedbirlere başvurmuştur. Özellikle İran dan gelen halifeler ile bunlara yardım eden ve mali destekte bulunan halk sıkı takibata tabi tutulmuştur. 3 Şia için bir dönüm noktası teşkil eden Şah İsmail iş başına geçmeden önce İran halkının çoğunluğu Sünni iken, onun zamanında aşırı Şiîlik halka zorla kabul ettirildi. 4 Akkoyunlular ın hükümdarı Uzun Hasan ı yenerek (905/1499) Tebriz de saltanatını ilan eden Şah İsmail kısa zamanda İran ı egemenliği altına almış ve Hindistan a ilerlemiştir. Bu arada propaganda faaliyetlerinden geri durmamıştır. Halife göndermek suretiyle Anadolu da Bâtıni düşünceye sahip halk arasında Şiî propagandalar, gayesine ulaşmış görünmektedir. Özellikle Tımarı ellerinden alınan tekkeli sipahiler Şah İsmail in vaatlerine aldanarak İran a hicret etmişlerdir. Anadolu da Şah Kulu Baba Tekeli isyanının yanında, Osmanlı zamanında bizzat Şah İsmail namına hareket ettikleri ifade edilen pek çok isyan hareketleri mevcuttur. Şah İsmail in halifeleri, Osmanlı ülkesi içinde dini konularda propagandalarını sürdürmüşler siyasi emellerine dini inançları âlet etmişlerdir. Osmanlı devletinin sosyal yapısını, dirlik ve düzenliğini, devam ve bekasını tehdit eden bu propaganda faaliyetleri yanında İran lideri Şah İsmail in doğudaki ilerleyişi sürmüştür. Osmanlı ülkesine yönelmesiyle, Yavuz Sultan Selim (ö. 926/1520) harekete geçmiştir. İktidarı babasının sağlığında elde eden Yavuz, babasının ilgisiz kaldığı Safevi meselesine el atmış ve İran a sefere çıkmıştır. Yavuz un ordusu, Şah İsmail karşısında 23 Ağustos 1514 Çarşamba günü Çaldıran da mutlak bir galibiyet elde etmiştir. Savaşın sonuçlanmasına doğru Şah İsmail kaçmıştır. Şiiliğin temel inanç ve kabullerinin Anadolu da belli bir dereceye kadar 15. y.y ikinci yarısındaki safevi propagandası ile de yayılma imkânı bulduğu söylenebilir. 5 1 Dalkıran, a.g.e., s. 9. 2 Abdulbaki Gölpınarlı a.g.e., s. 792. 3 Abdulbaki Gölpınarlı, Kızılbaş Md. İA, C. VI, s. 790. 4 Ahmet Uğur, Yavuz Sultan Selim, Kayseri 1992, s. 46. 5 Saffet Sarıkaya, Anadolu Aleviliğinin Tarihi Arka Planı, s. 31.

13 Safevilerin kuruluşuna kadar Türk boyları arasında ciddi bir destek elde ettiğine dair bilgilere tesadüf edilmeyen İmamiyye mezhebinin Türklere yönelik propaganda faaliyetlerinin Safeviler döneminde yoğunlaştığı bilinmektedir. Şah İsmail in çabaları sonucu, Türkçe şiirleri ve nefesleri yoluyla birçok Şii-İmamiyye ye ait unsurlar onların yazılı kaynaklarında önemli yorum ve algılayış farklılıklarıyla birlikte etkili olmaya başlamıştır. Ancak bütün gayretlere rağmen Anadolu daki Türk Boyları ve Bektaşileri Şiiliştirme çabaları başarılı olamamıştır. 1 Aslında Şah İsmail in kendisi köklü Şii eğitimi almış birisi değildir. Muhtemelen Şah İsmail, Osmanlıya karşı bölgedeki Şii kabilelerin desteğini alabilmek için Sünniliğe karşı Şiiliği desteklemiştir. Şah İsmail i destekleyenler her ne kadar bazı Osmanlı âlimleri tarafından, Rafizi, Harici, Zındık, Mülhid gibi adlarla anılmışlarsa da, aslında bu kesimler hiçbir zaman Şiileşmemişlerdir. Bu çevreler için söz konusu tanımların kullanılması, onların gerçekten böyle olduğundan değil, onlarla mücadeleyi meşrulaştırmak içindir. Neticede Kızılbaşlığı belirleyen unsurlar Şiilikten alınmış gibi görünüyorsa da Şiilik ten ayrı yorumlanmıştır. Bu sebeple onların tesiri altında kaldıkları Şiiliğin, siyasi Şililik ten ayrı mistik, tasavvufi bir Şiilik olduğu söylenebilir. 2 Çaldıran ve yapılan diğer muharebeler Osmanlı-İran meselesini kökünden halledememiştir. Hatta yukarıda belirttiğimiz tarzda Yavuz un ölümünden sonra Anadolu daki propaganda faaliyetleri hızını artırarak devam etmiştir. Osmanlı Devleti bu tarzdaki Şiî propagandalarına karşı kararlı bir tutum sergilemiştir. Meselâ 1590 yılında İstanbul veya Ferhat Paşa Anlaşması olarak adlandırılan sulh akdinde, Hz. Peygamber in ashabı ve halifeleri hakkında kötüleme ve küfürlerin durdurulması, Şah I. Tahmasp (ö. 984/1576) zamanında olduğu gibi teberrâiliğin (Sünnilikten uzaklaşma ve Sünniliği kötüleme hareketi) hiç kimseye ve özellikle İran Sünnilerine nefret telkin olunmaması ve bu statü korunduğu müddetçe Kızılbaş tasarrufunda bulunan bölgelere Osmanlı devleti herhangi bir hücumda bulunmamayı, aynı şekilde İran ın da Sünnilere tecavüz etmemeleri gibi hususları ön görmekteydi. Ne var ki Şah Abbas (1587-1629) sulhu bozmaktan çekinmemiş ve saldırılara başlamıştır. Böylece Osmanlı Devletinin dostluk için gösterdiği iyi niyet, İran tarafından hem karşılık görmemiş ve hem de suistimal edilmiştir. Şiîlik akımı Anadolu nun içtimâi bünyesini ve emniyetini oldukça sarsmıştır. İran dan gönderilen halifeler, yaptıkları yoğun propagandalar ile halkın bir kısmını kendi saflarına çekmeyi başarmışlar ve onları İran a göç etmeye ikna 1 Sönmez Kutlu, Alevilik- Bektaşilik Yazıları, s. 56 57. 2 Ömer Faruk Teber, Bektaşi Erkannamelerinde Mezhebi Unsurlar, Aktif yay., Ankara 2008, s. 139.

14 etmişlerdir. Ayrıca Şiî propagandistler halktan topladıkları önemli miktardaki parayı da İran a gizli bir şekilde göndermeye devam etmişlerdir. Bu gelişmeler, İstanbul da büyük endişelere sebep olmuştur. Sonunda, harekete geçen devlet, bu insanları yola getirmek için bazı ciddi tedbirler almak mecburiyetinde kalmıştır. Alınan bu tedbirler neticesinde, Doğu Anadolu ile İç Anadolu nun bazı kesimlerinde sayıları artan Şiî unsurların İran ile irtibatı kesilmiş, irtibatın devamını isteyenler ise ağır bir şekilde cezalandırılmışlardır. 1 İran dan Anadolu ya gönderilen halifeler, Osmanlı askerleri üzerinde bile çok tesirli olmuşlardır. Öyle ki, Rumeli deki Sipahiler İran seferi için çağırıldıklarında, kimi tımardan vazgeçmiş, kimi de kılıçları terk edip gitmişler ve tımar hatırı için ere kılıç çekmeyeceklerini söylemişlerdir. Hatta halifeler, Osmanlı sipahilerine Sünnî Müslümanlardan adam öldürmenin, kâfir öldürmek kadar gaza sayılabileceği düşüncesini empoze etmişlerdir. 2 IV. Murad zamanında Bağdat ı Osmanlıya bırakmak zorunda kala Şah Safî (ö. 1052/1642) nin isteği üzerine Kasr-ı Şirin anlaşması yapılmıştır. 17 Mayıs 1639 da yapılan anlaşmada sınırları belirleyen maddelerinin yanı sıra İstanbul Anlaşması nda olduğu gibi İran ın, Sünniliği ve Sünnîleri kötüleyici siyasi propagandadan vazgeçmesi şartı da kabul edilmiştir. Bu anlaşma ile son Safevî hükümdarı Şah Hüseyin (1694-1722) zamanına kadar Osmanlı-İran münasebetleri dostane devam etmiştir. İran da Nadir Şah dönemi(1149-1160/1736-1747) oldukça önemlidir. Nadir Şah iktidarı elde ettikten sonra, diğer İslam ülkeleriyle sürekli problem teşkil eden Şiî inançlarından bir kısmını terk etmiş, ameli olarak da Caferi mezhebini kabul etmiştir. Onun bu görüşü 1743 de Necef te toplanan Afgan, Belh, Buhara, Turan, Necef, Hile ve Bağdat âlimlerinden teşekkül eden bir müşavere meclisinde görüşülmüş ve Osmanlı devletine Caferi mezhebinin beşinci mezhep olarak kabul edilmesi teklifinde bulunulmuştur. Osmanlı uleması ise, bunu şiddetle şer i hükümlere aykırı gerekçesiyle reddetmiştir. Bunun üzerine Nadir Şah sinirlenerek Osmanlı ülkesine saldırmıştır. 1745 de gerçekleşen bu saldırı neticesinde kendi iç işlerindeki karışıklıktan çekinerek, Osmanlılarla barış yapmış ve burada beşinci mezhep teklifini tekrar dile getirmemiştir. 3 1 Mehmet Saray,Türk İran Münasebetlerinde Şiiliğin Rolü, Türk Kültürünü Araştırma enstitüsü yay., Ankara 1990. s. 31. 2 Ahmet Refik, XVI. Asırda Rafizilik ve Bektaşilik, İstanbul 1932, s. 5. 3 Mehmet Saray, a.g.e., s. 55-57.

15 Şiilik, Kaçar Hanedanı 1 döneminde Osmanlı topraklarında (1209-1344/1794-1925) pasif devrini yaşamıştır. Ancak yine de Irak ve benzeri yerlerdeki Şiî propagandalar devam etmiştir. Zira Bizans imparatorluğunda İran ile İstanbul, Irak üzerinde hâkimiyet iddiasında bir yarış ve çekişme içerisinde bulunuyorlardı. Kerbelâda ki Hüseyin in kabri, Necef te ise Ali b. Ebi Talib in olduğu iddia edilen türbe, el-kazımıyye de yedinci ve dokuzuncu imamların mezarları gibi, Ehl-i Şia nın mukaddes ve muhterem saydıkları ziyaret mahallerinin üzerinde bulunması sebebiyle Irak, Şiiliğin sağlam bir mevkii durumundaydı. Irak ta yaşayan Şia ya mensup birçok kimse, Osmanlı sultanlarına olduğu gibi geçmişteki diğer bütün Sünni halifelere istismarcılar ve gaspçılar gözüyle bakmaktaydı. 2 İran Şahı Nasuriddin (1314/1896) zamanında İngiliz ve Rusların kışkırtmalarıyla İran ın, İslam birliği fikrine karşı çıkmasının yanında, Osmanlı ülkesi içinde 1870 li yıllarda Ahund denilen Şiî propagandistlerle Şiîlik yayılmaya çalışılmıştır. Osmanlı arşiv belgelerine göre Rafızîlik özellikle Irak ta Osmanlı devleti için tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Öyle ki ahalinin dörtte üçünün Şiiliği benimsediği, ordunun yüzde sekseninin Şii mezhebine mensup olduğu ifade edilmektedir. Basra ve diğer yerlerden hükümet merkezi olan İstanbul a gönderilen raporlarda bunların sebepleri ve hal çareleri üzerinde durulmaktadır. 3 Osmanlılar ile Sâfeviler arasındaki diyalog bu şekildeyken halkın cahil olması ve Ehl-i Sünnet ulemasının dini telkinlerinden uzak kalmasıyla, Müctehid, Ahund, Mü min ve benzeri adlarla isimlendirdikleri propagandist Şiî âlimler vasıtasıyla bu boşluktan istifadeye çalıştığı görülmektedir. Şiî âlimlerinin gerçek niyeti ortamı iyi değerlendirerek halkı Osmanlı Devleti aleyhine isyan ettirmektir. Bunun için her türlü yola başvuran bu zihniyet Hüsniye adlı eseri de bu devirde yazılı kaynak olarak okuyucunun hizmetine sunmuş ve elden ele dolaşmasını sağlamıştır. Osmanlı devleti ise bu yoğun Şiî propagandalarının yapıldığı dönemde bu esere reddiyeler yazdırmak suretiyle tedbir almaya çalışmıştır. 1 İ ran'da aslen Türkmenler olan Kaçar tayfasının kollarından olan Kozanlı kolu tarafından kurulmuş ve 1794 ile 1925 yıllar arasında hükümü sürmüş devlettir. www.turkcebilgi.com/kaçar, (01/03/2010). 2 Philips K. Hitti, Siyasi ve Kültürel İslâm Tarihi, çev. Salih Tuğ, İstanbul 1981, C. III, s. 1194-1195. 3 Dalkıran, Çorumî'nin el-feyzü r- Rabbani'si, s. 10-12.

16 1.4.6. Hüsniye ye Yazılan Reddiyeler İslam ın erken dönemlerinde teşekkül eden Şia nın Türk-İran münasebetlerinde rolü çok büyüktür. Özellikle 15. yüzyılın sonları ile 16. yüzyılın başlarında iki devlet arasındaki kanlı muharebelerin görünen sebebi mezhep farklılığıdır. İki devletin resmiyette barış içinde bulunduğu dönemlerde ise, özellikle İran tarafında boş durulmamış Şii propagandasını yayabilmek için birçok çalışma yapılmıştır. İşte bu devirde yapılan çalışmalardan biri de Hüsniye adlı eserdir. Yegâne amacının Şii inanç esaslarını ve Ehl-i Beyt sevgisini yaymak olan Hüsniye adlı bu esere, reddiyelerin yazılması kaçınılmaz olmuştur. Safevi-Şii propagandalarına karşı Osmanlı devletinin Sünni siyasetini ön plana çıkarmak için karşılık yapılan verilen bir mücadele örneği olarak Hüsniye ye reddiyeler yazılmıştır. Bu reddiyelerden bir tanesi Ahmed Feyzi Çorumi ye ait el Feyzür-Rabbani fi Ebatili l-irani adlı eserdir. Bu eser Osmanlı devleti tarafından, Safevi-Şii faaliyetlerine müdahale için yapılan bir çalışmadır. Hüsniye nin 1298 (1880) yılında Kahire'de bastırılıp Anadolu'da Şia propagandası için dağıtılması üzerine Sultan Abdülhamid Han (1842/1918), İran'ın Şia propagandasını önlemek için İstanbul'daki âlimlerden bu esere reddiye yazılmasını istemiş ama onlar da can korkusuyla buna cesaret edememişlerdir. Çorumlu Hacı Hasan Paşa'nın tavsiyesi üzerine "Deli Müftü", lakabıyla tanınan Ahmed Feyzi Efendi'ye Padişah tarafından bu esere reddiye yazılması görevi verilmiştir. 1 Eserin iki ayrı nüshası Çorum İl Halk Kütüphanesi, Hasanpaşa bölümünde el yazması olarak bulunmaktadır. İkişer cilt halinde ve birinci cildi sekiz yüz altmış dört varak, ikinci cildi ise sekiz yüz on beş varak şeklinde, geniş hacme sahip olan nüshalardan 3931 demirbaş numaralı müellif nüshasının fotoğrafını Sayın Dalkıran tap ettirmiştir. Daha sonra Sayın Dalkıran, Ankara da üçüncü bir nüshasının bulduğunu, bu nüshanın da tek cilt olup telhis niteliği arz ettiğini söylemektedir. Ahmed Feyzi Çorumi 2 mezhepler tarihi açısından önem arz eden el-feyzü l- Rabbani isimli eserini Şia ya ve Hüsniye adlı eserde yer alan Şii görüşlere karşı cevap 1 http://www.corum.com.tr/icerikayrinti.php?icerikid=24&katid=4 (12/2/2010) 2 Ahmed Feyzi b. Ali Arif el-çorumi Leblebici-Zade (1327/1909) müderrislik yapmış ve şeriyye mahkemelerinde çalışmış bir Osmanlı âlimidir. Nakşibendiyye tarikatının Halidiye koluna mensuptur. Ahmed Feyzi, el Feyzü r-rabbani fi Ebatili l-irani adlı eserini şii imami âlimlerden Ebu l-futuh er- Razi nin (552/1157) kaleme aldığı Hüsniye isimli eserdeki şii anlayışa karşı yazmıştır. Kelam, mezhepler tarihi ve tasavvuf gibi birçok alanda Arapça ve Türkçe eserleri bulunmaktadır. Ehadis-i mevzuat, Redd-i Batıl Risale-i Müntehebat, Şerh-i Kafiye bu eserlerden bazılarıdır. Daha geniş bilgi için bknz. Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyyetül Arifin esmail/medtahir, Osmanlı müellefleri C. 1 s. 250.