IZMIR IÇIN DEPREM RISKI HL GEÇMEDI Portal : www.gazitanktemizligi.com İçeriği : Haber Adres : http://www.gazitanktemizligi.com/izmir-icin-deprem-riski-hl-gecmedi.html İzmir için deprem riski hl geçmedi Son 3 yıldır Ege ve İzmir i etkileyecek büyük deprem konusunda uyarılarda bulunan isimlerden İTÜ Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü nden Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, Midilli Adası açıklarında yaşanan 6.2 büyüklüğündeki depremin ardından tehlikenin geçmediğine dikkat çekti. Ercan, 'Fay kırığının Urla-Seferihisar uzantısında yeni bir deprem daha olabilir. Fay gerginliğini tamamını boşaltmadı. Artçı sarsıntılarla da boşaltması söz konusu değil. Midilli de kırığın devamı İzmir Körfezi içinden Urla ya uzanırken bu bölgeden karaya çıkıp Seferihisar a kadar gidiyor. İzmir için olası büyük depreme karşı ciddi önlemler alınmalı' dedi. Riskli semtler Söz konusu fay hattının 6.5 ile 6.7 büyüklüğünde deprem üretme potansiyeli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ercan, şu bilgileri verdi: 'Kurumları alarm durumunda olmaları konusunda uyarıyorum. İzmir ve çevresinde bugünden itibaren jeofizik ağının kurulması gerekir. Depremden en çok etkilenecek yerler Kadifekale, Buca, Şirinyer, Yeşildere, Kemeraltı, Basmane, Alsancak ve Bayraklı olur. Özellikle de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile arama kurtarma ekiplerinin tetikte olması gerekir. Bakanlık kentsel dönüşüm için İstanbul ve İzmir e öncelik vermeli. Yapısal dönüşüm yerine gerekirse mahalleler boşaltılıp yıkım ve dönüşüm hayata geçirilmeli. Zemin açısından İzmir in en kötü bölgeleri; Güzelbahçe, Urla, inciraltı, Güzelyalı, Konak, Basmane, Alsancak, Bayraklı, bornova, Alaybey, Karşıyaka, Bostanlı, Mavişehir ve Çiğili nin olduğu yerleşim alanları. Yamanlar, Doğançay, Bornova-Aydın karayolunun olduğu bölge ve Gaziemir in arka kısımları ise zeminin sağlam olduğu bölgeler.' `Kestiremeyiz İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü nden Prof. Dr. Celal Şengör, şunları söyledi: 'Urla, Seferihisar hattında uzanan fay hattının deprem üretmesi gibi bir durum söz konusu değil. Böyle bir bilgiye sahip değiliz. İzmir için 7 büyüklüğünde bir deprem riski söz konusu. Daha önce Gediz, Alaşehir büyük depremler yaşanmıştı. Depremin ne zaman olacağını asla kestiremeyiz. Bu risk her an var.' `6.5 olacaktır İstanbul Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Yard. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, 'İzmir i etkileyecek deprem düşey doğrultulu atımlı fayda meydana gelecek. Alaşehir, Manisa depremlerinden sonra bu bölgelerdeki grabenlerin İzmir e doğru devam ettiği yönünde bilgimiz yok. Risk İzmir in güney kolundaki fayda. Olası kırılma bu fayda yaşanacaktır ve depremin büyüklüğü 6.5 olacaktır' dedi. Milliyet 1 DAKİKADA 7 GÜNDEM
KANSERLI ÇOCUKLARA UMUT VAKFI BERCADIA DA STANT AÇTI Portal : www.hurfikir.com.tr İçeriği : Gündem Adres : http://www.hurfikir.com.tr/haber/16927/kanserli-cocuklara-umut-vakfi-bercadiada-stant-acti.html Kanserli Çocuklara Umut Vakfı Bercadia da stant açtı Kanserli Çocuklara Umut Vakfı(KAÇUV) tarafından Bercadia AVM giriş katında kurulan stant vatandaşların bağışlarını bekliyor. KAÇUV Trakya gönüllüsü Özlem Demirkol, açtıkları stantta kanserli Çocuklara umut olmak için bağış topladıklarını belirtti. KAÇUVun kanser tedavisi gören Çocuklara psikolojik destek olmak için uygun ortam yaratılması amacıyla kurulduğunu belirten Demirkol?17 yıl önce İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi tarafından Çocukları tedavi görmekte olan aileler ile hekimlerinin bir araya gelmeleriyle kuruldu. Kanserli Çocuklara Umut Vakfı, maddi sorunları nedeniyle tedavileri aksama riski taşıyan Çocukların tedavilerinin sürekliliğini sağlayarak, kanserle mücadelede önemli bir gereksinim olan psikolojik destek ve Çocuk psikolojisine uygun tedavi ortamı sağlamaya Çalışıyor. Ayrıca KAÇUV Aile Evi projesiyle şehir dışından İstanbula tedavi için gelen ailelerin tedavileri süresince ücretsiz konaklayabilecek alanlar yapıyor. dedi. Demirkol, her desteğin kanserli Çocuklara bir umut olduğunu da sözlerine ekleyerek,?13 Haziran Salı günü standımızı açtık. Vatandaşlarımız standımıza ilgi gösteriyor. Vatandaşlarımız standımızdan ister bir şey satın alabilir isterse de direk bağış kutumuza yardım bırakabilirler. Hafta sonuna kadar burada bulunacağız. Yapılacak her bağış ile KAÇUV olarak Çalışmalarımızı sürdürebilmemizi ve bir Çocuğumuzun daha hayatına dokunmamızı sağlayabilirsiniz. Tüm vatandaşlarımızdan desteklerini bekliyoruz. dedi. Cüneyt ÜNLÜSOY
IZMIR IÇIN DEPREM RISKI HL GEÇMEDI Portal : www.habersaray.com İçeriği : İletişim Teknolojileri Adres : http://www.habersaray.com/izmir-icin-deprem-riski-hl-gecmedi.html İzmir için deprem riski hl geçmedi Son 3 yıldır Ege ve İzmir i etkileyecek büyük deprem konusunda uyarılarda bulunan isimlerden İTÜ Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü nden Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, Midilli Adası açıklarında yaşanan 6.2 büyüklüğündeki depremin ardından tehlikenin geçmediğine dikkat çekti. Ercan, 'Fay kırığının Urla-Seferihisar uzantısında yeni bir deprem daha olabilir. Fay gerginliğini tamamını boşaltmadı. Artçı sarsıntılarla da boşaltması söz konusu değil. Midilli de kırığın devamı İzmir Körfezi içinden Urla ya uzanırken bu bölgeden karaya çıkıp Seferihisar a kadar gidiyor. İzmir için olası büyük depreme karşı ciddi önlemler alınmalı' dedi. Riskli semtler Söz konusu fay hattının 6.5 ile 6.7 büyüklüğünde deprem üretme potansiyeli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ercan, şu bilgileri verdi: 'Kurumları alarm durumunda olmaları konusunda uyarıyorum. İzmir ve çevresinde bugünden itibaren jeofizik ağının kurulması gerekir. Depremden en çok etkilenecek yerler Kadifekale, Buca, Şirinyer, Yeşildere, Kemeraltı, Basmane, Alsancak ve Bayraklı olur. Özellikle de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile arama kurtarma ekiplerinin tetikte olması gerekir. Bakanlık kentsel dönüşüm için İstanbul ve İzmir e öncelik vermeli. Yapısal dönüşüm yerine gerekirse mahalleler boşaltılıp yıkım ve dönüşüm hayata geçirilmeli. Zemin açısından İzmir in en kötü bölgeleri; Güzelbahçe, Urla, inciraltı, Güzelyalı, Konak, Basmane, Alsancak, Bayraklı, bornova, Alaybey, Karşıyaka, Bostanlı, Mavişehir ve Çiğili nin olduğu yerleşim alanları. Yamanlar, Doğançay, Bornova-Aydın karayolunun olduğu bölge ve Gaziemir in arka kısımları ise zeminin sağlam olduğu bölgeler.' `Kestiremeyiz İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü nden Prof. Dr. Celal Şengör, şunları söyledi: 'Urla, Seferihisar hattında uzanan fay hattının deprem üretmesi gibi bir durum söz konusu değil. Böyle bir bilgiye sahip değiliz. İzmir için 7 büyüklüğünde bir deprem riski söz konusu. Daha önce Gediz, Alaşehir büyük depremler yaşanmıştı. Depremin ne zaman olacağını asla kestiremeyiz. Bu risk her an var.' `6.5 olacaktır İstanbul Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Yard. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, 'İzmir i etkileyecek deprem düşey doğrultulu atımlı fayda meydana gelecek. Alaşehir, Manisa depremlerinden sonra bu bölgelerdeki grabenlerin İzmir e doğru devam ettiği yönünde bilgimiz yok. Risk İzmir in güney kolundaki fayda. Olası kırılma bu fayda yaşanacaktır ve depremin büyüklüğü 6.5 olacaktır' dedi. Milliyet 1 DAKİKADA 7 GÜNDEM
41 BALIK TÜRÜ TÜKENME RISKI ALTINDA Portal : www.afyonanahaber.com.tr İçeriği : İletişim Teknolojileri Adres : http://www.afyonanahaber.com.tr/41-balik-turu-tukenme-riski-altinda-17320h.htm 41 Balık Türü Tükenme Riski Altında İÜ Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Karakulak, 'Karadeniz'deki demersal balıklarından kritik tehlikede 7 tür, hassas durumda 4 tür, tehlikeye açık 1 ve düşük riskli 29 tür bulunmaktadır.' dedi. İstanbul Üniversitesi (İÜ) Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Firdes Saadet Karakulak, Türk denizlerindeki birçok balık türünde tükenme riski olduğunu belirterek, 'Karadeniz'deki demersal balıklarından kritik tehlikede 7 tür, hassas durumda 4 tür, tehlikeye açık 1 ve düşük riskli 29 tür bulunmaktadır. Bu türler arasında mersin balıkları, köpek balıkları, pisi balığı ve kalkan balığı bulunmaktadır.' dedi. Karakulak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türk denizlerindeki balık türleri ve balıkçılığın geleceği hususunda değerlendirmelerde bulundu. Karakulak, Türk denizlerinde ekonomik değere sahip balık stoklarında azalma olduğunu aktararak, 'Denizlerden avcılık yoluyla elde edilen su ürünleri üretim miktarı 2007'de 589 bin 129 ton iken bu rakam 2015'te 397 bin 731 tona düşmüştür. Örnek verecek olursak hamsi avcılığı 2007'de 385 bin ton iken 2015'te 193 bin 492 tona, istavrit 2007'de 32 bin 21 ton iken 2015'te 16 bin 664 tona, lüfer 2007'de 6 bin 858 tondan 4 bin 136 tona düşmüştür. Av miktarları azaldığı gibi balıkların boylarında da ciddi azalma söz konusudur.' diye konuştu. Yasa dışı, kayıt dışı ve kural dışı avcılığın en büyük tehlike olduğuna işaret eden Karakulak, bu konuda ilgili bakanlığa önemli görevler düştüğünü kaydetti. Karakulak, Marmara'da ışıkla avcılığa ilişkin düzenlemenin de sakıncaları olabileceğine dikkati çekerek, 'Balıkçılıkta kullanılan ışık, açık denizlerde, okyanuslarda balık sürüsünü bir arada toplamaya yarayan ve av verimini arttıran bir kaynak iken, kapalı olan bir denizimizde kullanılması aşırı avcılığa ve kaynakların azalmasına yol açacaktır. Önümüzdeki dönemlerde daha ciddi balıkçılık problemleriyle karşı karşıya kalabiliriz.' değerlendirmesinde bulundu. Prof. Dr. Karakulak, Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliğinin (IUCN) türlerin risk durumunu dikkate alarak ilan ettiği kırmızı listeye atıfta bulunarak, 'Karadeniz'deki demersal balıklarından kritik tehlikede 7 tür, hassas durumda 4 tür, tehlikeye açık 1 ve düşük riskli 29 tür bulunmaktadır. Bu türler arasında mersin balıkları, köpek balıkları, pisi balığı ve kalkan balığı bulunmaktadır. Diğer denizlerimizde de durum aynı olup, özellikle predatör durumda olan deniz memelileri ve köpek balıkları nesli tehlike altındadır.' diye konuştu. Türk denizlerinde avlanmayla ilgili birçok yanlışın yapıldığı görüşünde olan Karakulak, sorunların en büyüğünün denetimlerdeki yetersizlik olduğunu söyledi. Karakulak, balıkçıların daha çok kıyısal alanda avcılık yapmasına dikkati çekerek, stok değerlendirmelerinin yapılmamasının da önemli bir risk olduğunu dile getirdi. 'Balıkçılık Araştırma Enstitüsü kurulmalı' Prof. Dr. Karakulak, Türk denizlerindeki balık türü ve miktarına ilişkin çözüm önerilerini ise şöyle sıraladı: 'Balıkçıların hem karada hem denizde denetlenmesi ve izlenmesi gerekir. Karaya çıkış noktalarında tüm avcılık verileri toplanmalıdır. Bu işleri yapacak olan su ürünleri mühendislerine Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığında daha fazla istihdam sağlanmalıdır. Ülkemiz sularında bulunan balık stoklarını tahmin edecek, balıkçılık verilerini analiz edecek, balıkçılıktan bağımsız araştırma yapacak bir Balıkçılık Araştırma Enstitüsü kurulmalıdır. Balıkçılık, her yıl izlenerek balık stok değerlendirmesi yapılmalı ve balıkçılara av kotaları verilmelidir.' Balıkçılıkla alakalı ekosistemin de izlenmesi gerektiğini vurgulayan Karaklulak, küresel iklim değişikliği, deniz kirliliği, aşırı avcılık gibi insan kaynaklı nedenlerle özellikle kapalı deniz ekosistemlerinin yapısında olumsuz değişimlerin görüldüğünü kaydetti. Karakulak, ekosistemi bilmeden balığı koruma adına alınan önlemlerin tek başına yeterli olmadığını belirterek, 'Balıkçılıkta ıskarta önemli bir problemdir. Hedeflenen türün yanında avlanan ve tekrar ortama atılan birçok tür bulunmaktadır. Bu türler ekonomik olmamakla birlikte ekosistem açısından çok önemlidir. Av araçlarının seçiciliğini arttırmakla ıskarta azaltılabilir.' dedi.
SÜNNET YAPTIRMADAN ÖNCE BUNLARA DIKKAT! Portal : www.egemengzt.com İçeriği : Haber Adres : http://www.egemengzt.com/haber-sunnet-yaptirmadan-once-bunlara-dikkat-16902.html SÜNNET YAPTIRMADAN ÖNCE BUNLARA DİKKAT! Sünnet toplumuzdaki en önemli seremonilerden biri. Ancak bu gelenek, pek Çok aile ve Çocuk için büyük kaygıları da beraberinde getiriyor. Sünnet sezonunun açılmasına kısa bir zaman kala ebeveynlerin aklında oluşan?sünnet korkulacak bir operasyon mu? Doğru bir yaş var mı? Çocuk anestezi almalı mı? Nelere dikkat etmeli? gibi soruları Türkiyenin ilk ve tek sünnet sarayının kurucusu Kemal Özkanın ikinci kuşak temsilcisi, üroloji uzmanı DoÇ. Dr. Levend Özkan yanıtlıyor. 23 Mayıs 2017, İstanbul; Sünnet her ne kadar düğün, gelenek, olgunlaşma, hayata ilk adım gibi kavramları Çağrıştırsa da pek Çok anne - baba için endişe kaynağı olduğu da bir gerçek. Öyle ki, kulaktan dolma mitler ya da uygunsuz esprilerin olumsuz etkisiyle ailelerin büyük bir kısmı Çocuklarının bu deneyimi hatırlamaması için ya bebeklik dönemini ya da anestezi altında yapılan operasyonları tercih ediyor. Peki, yaz aylarının yaklaşmasıyla adeta sezon açılışı yapmaya hazırlanan sünnet operasyonları gerçekten endişe edilecek, Çocukta iz bırakacak bir operasyon mu? Yapılması gereken doğru bir yaş var mı? Aileler nelere dikkat etmeli? Türkiyenin ilk ve tek sünnet sarayının kurucusu Kemal Özkanın ikinci kuşak temsilcisi, üroloji uzmanı DoÇ. Dr. Levend Özkan, sünnetin ehil ellerde yapılması gereken bir işlem olduğuna dikkat Çekiyor. Özkan,?Sünnet tecrübeli bir uzmanın yapması gereken cerrahi bir işlemdir. Her ne kadar küçük bir cerrahi operasyon gibi gözükse de toplumumuzda sağlık dışında, dini, sosyal ve geleneksel açılardan da Çok önem taşır. Lokal anestezi altında yapıldığında tecrübe ve bilgi Çok daha önem kazanıyor. Aileler ve Çocuklar sünnet öncesinde büyük endişe yaşayabiliyor. Sünnet tarihinden bir süre önce Çocuğun doktoruyla tanışması ve süreç konusunda doğru ve uygun şekilde bilgilendirme almaları kaygıyı yok etme konusunda kıymetli bir adım diyor. Sünnetin cerrahi açıdan zor bir operasyon olmadığını ama tüm yönleriyle önem verilmesi gereken bir işlem olduğunu anlatan DoÇ. Dr. Levend Özkana göre en uygun sünnet olma yaşı ise yeni doğan harici bebeklik veya yedi - sekiz yaş dönemi. Özkan,?Aslında sağlıklı sünnet olma yaşı diye bir kavram yok. Ancak yapılmasını önermediğimiz dönemler var. Sünnetin zamanlamasına Çocuğun fiziksel ve tıbbi durumu, ailenin görüşü ve doktorun tecrübesi esas alınarak karar verilir. Son yıllarda doğar doğmaz yapılan sünnetlerde artış görüyoruz. Ancak sünnet ne kadar basit görünse de cerrahi bir işlemdir ve işlemi uygulamak için lokal anestezikler, ağrı kesiciler gibi ilaçlar kullanılmaktadır. Nadir de olsa sünnetle veya kullanılan ilaçlarla ilgili komplikasyonlar görülebilir ve yeni doğan Çağında bu komplikasyonlarla baş etmek Çok daha zor ve risklidir. Mecburi olmayan bir cerrahi işlemi uygulamak için en azından bebeğin bir süre gözlenmesi, başta gözden kaçabilecek bir sağlık probleminin olmadığının teyit edilmesi ve özellikle kilosu düşükse normal kiloya gelmesi beklenmelidir. Tüm bunlar sağlandıktan sonra bebek güvenle sünnet edilebilir diyor. Genel anestezi mutlaka gerekli mi? 1-6 yaş arası dönemin gerek psikolojik nedenler gerekse sünnet sonrası bakımın daha güç olması nedeniyle diğer tüm genital operasyonlarda da olduğu gibi önerilmediği bir zaman aralığı olduğunu anlatan Özkan,?Özellikle 3 ila 4 yaşında, Çevreyi tamamen algılayabilen ancak mantık ve sosyal anlayışın tam oturmadığı bir dönemde Çocuğa sünnet işlemini anlatmak neredeyse imkansızdır. Bu yaş döneminde, genel anestezi altında olsa bile Çocuklarda sünnet sonrası huy ve davranış değişiklikleri görülebilir. Altı yaşından büyük ve adölesan (buluğ) Çağına gelmemiş Çocuklar bu konuda deneyimi olan kişiler/merkezler tarafından uygun bir hazırlıkla, herhangi bir olumsuzluk veya travma yaşanmadan güvenle sünnet edilebilir. SonuÇ olarak bizim ailelere önerdiğimiz sünnet zamanı yeni doğan harici bebeklik veya 7-8 yaş dönemidir diyor. Ülkemizde Çocuk şayet doğar doğmaz sünnet edilmemişse mutlaka genel anestezi altında sünnet olmalı gibi inanış olduğunu ancak bu görüşe katılmadığını dile getiren Özkan,?Sünnet olacak her Çocuk ve ailesi için aynı şartlar söz konusu değildir. Sünnet öncesi görüşme esnasında iyi bir bilgilendirme ve muayene sonucunda uygulanacak anestezi şekline aile ile birlikte karar vermek en doğrusudur. Bazı özel durumlar haricinde (uygunsuz yaşta mecburen sünnet, eşlik eden anatomik bozukluk, kişisel tercihler, Çocuğun diğer özel durumları vb.) sünnet işlemi deneyimli bir elde, herhangi bir olumsuzluk veya korku yaratmadan lokal anestezi altında uygulanabilir dedi. Çocuk ürolojisinin deneyimli ismi DoÇ. Dr. Levend Özkan ile ilgili ayrıntılı bilgi için; www.drlevendozkan.com ve www.kemalozkan.com adresleri ziyaret edilebilir. DoÇ. Dr. Levend Özkan, Üroloji Uzmanı 1974 yılında İstanbulda doğan Levend Özkan, ilkokulu Levent İlkokulunda, ortaokul ve liseyi İstanbul Özel Alman Lisesinde okudu. Sonrasında tıp eğitimi almaya karar veren Özkan, 1993 yılında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesini kazandı. 1999 yılında mezun oldu ve aynı sene Tıpta Uzmanlık Sınavına girdi. Ardından Kocaeli Üniversitesi T.F. Üroloji Anabilim Dalında uzmanlık eğitimine başladı. 2004 yılında Üroloji Uzmanı unvanını alan Özkan sonrasında böbrek nakli konusunda uzmanlaşmaya karar verdi. Sırasıyla İstanbul Tıp Fakültesi, Yale Üniversitesi ve Miami Üniversitesi Organ Nakli Merkezlerinde eğitim gördü. Türkiyeye döndükten sonra 2010 yılında Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesinde Böbrek Nakli Merkezini kuran Dr. Özkan 2012 yılında doçent oldu. DoÇ. Dr Levend Özkan; genel ürolojinin yanı sıra Çocuk ürolojisi konusunda da Türkiyenin önde gelen isimleri arasında yer alıyor. Kaynak: Editör: