İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİNE GİRİŞ DERSİ PROF. DR. İLKER ÖZDEMİR YRD. DOÇ. DR. OSMAN AYTEKİN
Yapı mühendisliğinin amacı, yapıları belirli bir seviyesinde, yeterli bir rijitliğe sahip bir şekilde ve en ekonomik olarak boyutlandırmaktır. Yapı mühendisliğinin ilgi alanları yapıların statik modellemesini yapmak, statik analizini çıkarmaktır. Burada amaç oluşan kuvvet ve gerilmelerin en doğru şekilde hesaplanmasıdır. Yapı mühendisi, yapıları zati yükler, hareketli yükler ve deprem yükleri altında inceler ve çeşitli kombinasyonlara göre en elverişsiz yüklemeleri belirler. Bu yüklemelerden oluşan gerilme ve kuvvetleri hesaplar.
Yapı mühendisliği; binalar, köprüler, kuleler, tanklar ve benzeri yapıların statik ve dinamik özellikleri ile davranışlarını inceleyen bir inşaat mühendisliği dalıdır. Yapı mühendisliğinin ilgi alanları arasında yapı teorisi, betonarme yapılar, ahşap yapılar, metal yapılar (çelik ve hafif metal), prefabrik yapılar ve bu yapıların statik ve dinamikleri davranışları, yapıların inşaatında kullanılan malzeme ve uygulama teknolojileri sayılabilir. Yapı mühendisliği, inşaat mühendisliği mesleği içerisinde her zaman en önemli alan olarak kabul edilmiştir.
Yapı mühendisliğinin temel amacı, yapıları belirli bir seviyesinde, yeterli bir rijitliğe sahip bir şekilde ve en ekonomik olarak boyutlandırmaktır. Yapı mühendisliğinin ilgi alanları yapıların statik modellemesini yapmak, statik analizini çıkarmaktır. Burada amaç oluşan kuvvet ve gerilmelerin en doğru şekilde hesaplanmasıdır. Yapı mühendisi bu hesaplamalara göre yapının tasarımını ve taşıyıcı sistemini oluşturur. Burada yapının tanımını ve yapıdan beklenen temel özellikleri de bilmek gerekir.
İnsanların barınmak, çalışmak, eğlenmek kısacası yaşamak için çeşitli yapılara gereksinmesi vardır. Bu yapıların amaca uygun güzel emniyetli ve ekonomik olması gerekir. Başka bir tanımlama ile yapı hangi amaçla kullanılmak üzere tasarlanmış ise o amaçla kullanılabilmeli, yapı yıkılmadan veya aşırı derecede eğilip bükülmeden yeterli bir emniyetle ayakta durabilmeli, ancak emniyet sağlanırken yapının yeterince ekonomik olmasına da çalışılmalı, bunlara ek olarak yapı göze hoş görülmelidir.
İnsan vücudu düşünüldüğünde iki kısımdan oluştuğu görülür; İnsan yaşamını sağlayan, çeşitli organları taşıyan bir iskelet ve bunları örten bir deri. İnsanlarda olduğu gibi yapılarda da yapıları ayakta tutan bir iskelet veya çeşitli yapı elemanlarından oluşan bir sistem vardır ki buna taşıyıcı sistem denir.
Yapıyı ayakta tutan bu taşıyıcı sistemdir. Taşıyıcı sistemin üstüne uygun bir örtü geçirmek, taşıyıcı sistemi gizleyerek göze hoş görünmesini sağlamak mümkündür. Bazı yapılarda taşıyıcı sistem açıkta bırakılmakta veya örtü taşıyıcı sistemin parçası olabilmektedir. İnşaat mühendisliğinin yapı kolu çeşitli yapıların taşıyıcı sistemlerinin projelendirilmesi ve üretimi ile uğraşır. Taşıyıcı sistemin ekonomik ve emniyetli olmasına çalışır. Yapının estetiği ve genel tasarımı mimarın görevidir.
Taşıyıcı sistemin görevi yapıyı ayakta tutmak olduğuna göre yapının yıkılmasına neden olabilecek etkileri ve bunlarla ilgili olarak taşıyıcı sistemde aranacak koşullar: Yapı kendi ağırlığını taşıyabilmelidir, Yapı, kullanımı süresince gelecek yükleri taşıyabilmelidir, Yapı, üzerinde birikecek kar ve yağmur yükünü taşıyabilmelidir, Yapı, rüzgarın etkisine karşı dayanıklı olmalıdır, Yapı depreme(zelzeleye) karşı dayanıklı olmalıdır, Yapı, kullanımı sırasında ortaya çıkan darbeli veya titreşimli yüklere karşı dayanıklı olmalıdır, Yapı, üzerine oturduğu zeminden gelen etkilere karşı dayanıklı olmalıdır, Yapı, yangın sırasında insanların kaçmasına izin verecek bir süre ayakta kalmalıdır.
Binalar inşaat mühendisi ve mimarın etkileşim ve işbirliği sonucu ortaya çıkan yapılardır. Bina türü yapıların karşılaştırmalı önem sırasına göre bir dizi gereksinimlere cevap verebilmelidir. Bunlar: Estetiklik ve güzellik, Güvenlik, Açıklık, Yükseklik
Babil Kulesi
Mısır Piramitleri
Peru'daki İnka Kenti Maccu Picchu
Babil Kulesi
Çin setti
Ayasofya Camii
Selimiye Camii
Sultanahmet Camii
Kremlin sarayı
Ağrı Dağı'nın ve Doğu Bayazıt'ın yakınında, yalçın dağlar arasında tek başına duran bir saray vardır : İshakpaşa Sarayı. YAPI MÜHENDİSLİĞİ Bu yapı, sadece bir saray değildir. Türbesi, camii, surları, iç ve dış avluları, divanhaneleri, divan ve harem salonları, çeşitli koğuşları, tavlaları ile bir Bey Kalesidir. Bir şatodur. Uzaktan bakıldığı zaman, çevresinin tabii özellikleriyle tam bir uyum içinde olan muhteşem bir anıt olarak göz alir, hayranlık uyandırır. Türkistan, Selçuk ve Osmanlı minari özelliklerini birleştiren bir yapıdır. Camiinin kubbeleri Türkistan kubbeleri gibidir. Sarayı Topkapi Sarayı'nı andirir; kapıları Selçuk stilindedir. BUGÜNKÜ DURUMU Türk mimarisinin en güzel örneklerinden olan İshakpaşa Sarayı 1784 yılında yapılmiştır. O tarihlerde İshakpaşa Sancak Beyi idi. Beyliğin merkezi olan Sarayın harem dairesi iki katlı, diger bölmeler tek katlıydı. Bugün ikinci kat tamamen yıkılmış durumdadir. Bu muhteşem yapının kalıntıları, duvar, kapı ve tavanların son derece süslü olduğunu gösteriyor. Yapı, avluları saymazsak, 50 metre genişlikte ve 115 metre uzunlukta bir alanı kaplıyor. Eskiden bu sarayın olduğu yer bir yerleşim merkezi idi. Saray şehrin ortasında kalıyordu. Ova tarafında Doğu Bayazıt kasabasının evleri, diğer yönlerde camiler, başka yapılar ve mezarlık vardı. Bütün bunlar yıkılmış durumda. Ama araştırıcılar, ayrıntılardan soyutlanarak kendi sadeliği içinde kalan sarayın daha iyi ortaya çıktığını ve güçlü mimari etkisini daha iyi gösterdiğini söylüyorlar. İshak Paşa Sarayı
Dünyanın En Yüksek Yapıları
Dünyanın En Yüksek Yapıları
Akashi-Kaikyo Köprüsü (Japonya) 1,991 m - 1998
Great Belt Köprüsü (Danimarka) 1,624 m - 1998
Golden Gate Köprüsü (ABD) 1,280 m - 1937
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü Türkiye) 1,090 m - 1988
Boğaziçi köprüsü (Türkiye) 1,074 m - 1973