3 5 67. 5 6 7 GCMFOREX

Benzer belgeler
HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

Muhammed Salih el-muneccid

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır.

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur.

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

Adeta Rabbimiz Efendimizi taltif ve teskin etmek,şevk ve gayretini arttırmak amacıyla huzuruna almıştır.

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

+ Eğer size yasaklanan (günah)ların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız.(4.

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

Fırka-i Naciyye. Burak tarafından yazıldı. Çarşamba, 09 Eylül :27

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Asr-ı Saadette İçtihat

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Sunabihi (Rah Aly.) anlatıyor: Ölüm döşeğinde yatmakta olan Ubade b. Samit'i (R.A.) ziyarete gittim. Onu gürünce ağladım. Ubade, "Dur biraz!

Üstadımızın mezkûr beyanında, Kur'an ın her ayetinin üç hükmü içine aldığı belirtilmiştir. Bu hükümler şunlardır:

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

ALLAH TEÂLÂ'YA ÎMÂN. Muhammed Şahin. ] تر [ Türkçe Turkish. Tetkik : Ümmü Nebil

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

TÂĞUT KELİMESİNİN ANLAMI

لا حرج من قضاء رمضان ا صف ا اk من شعبان

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

KURAN YOLU- DERS 3. (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti)

Rahmân ve Rahîm Ne Demektir?

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

PEYGAMBERLİKTEN SONRA EN YÜCE MAKAM ŞEHÂDET Cumartesi, 28 Şubat :06

3 Her çocuk Müslüman do ar.

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

ŞİRK VE ÇEŞİTLERİ EBU SEYF

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? Abdulkerim el-hudayr

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

AİLE KURMAK &AİLE OLMAK

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

(1) BÜYÜK PEYGAMBER (S.A.A) KONULU, BÜYÜK YARIŞMA

CİHADA DENKTİR Evet, içinde savaş olmayan bir cihad var ki hac ve umredir Küçüğün, büyüğün, zayıfın, kadının cihadı hac ve umredir.

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Tefsir II ILH

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

İbadetin Manası ve Çeşitleri

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

EFENDİ BABASI BÜTÜN MÜRİDLERİNDEN HABERDAR İMİŞ!

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

Muharrem ayı nasıl değerlendirilmelidir?

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Kadınların Dövülmesi. Konusuna Farklı Bir Bakış. (Nisa [4] 34)

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

T.C. 8. SINIF I. DÖNEM. ORTAK SINAVI 26 KASIM 2014 Saat: 11.20

Hafta Konu Ön Hazırlık Öğretme Metodu

Dua ve Sûre Kitapçığı

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

Değerli büyüğümüz Merhum Fatma ÖZTÜRK ün ruhunun şad olması duygu ve dileklerimizle Lisans Yayıncılık

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir.

Yazar= Soner DUMAN. Soru:

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI)

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

AİLE: HAYATA AÇILAN PENCERE

Gerçek şudur ki bu konu doğru dürüst anlaşılmamıştır; hakkında hiç derin derin düşünülmemiştir. Ali-İmran suresinde Allah (c.c.) şöyle buyurur; [3]

Murabaha Nedir? Murabahalı Satış Ne Demek?

Hz. Adem den Hz. Muhammed (s.a.v.)e güzel ahlakı insanda tesis etmek için gönderilen dinin adı İslam dır.

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

"Deki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun. Ki Allah'da sizi sevsin." (Âli İmran, 31)

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Buhârî, İlm, 12; Müslim, Cihâd, 6.

EDİRNE İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 MERKEZ 4. DÖNEM VAAZ (EKİM, KASIM, ARALIK) VE İRŞAT PROGRAMI

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE SADAKA-I FITR İbni Abbas (r.a) şöyle buyurmuştur:

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

8. KÂFİRÛN SÛRESİ ÖĞRENELİM

İmanda Mürakebe Bilinci - Akaid - Dr. Mehmet Sürmeli'nin kişisel web sitesine hoşgeldiniz.

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Günümüz Fıkıh Problemleri

Transkript:

1

İçindekiler Kasden ve bilerek namazı zamanında kılmayan, neden kaza etmesi gerekir?... 3 Ahiret kardeşlerinizi çoğaltınız, anlamında bir hadis var mıdır?... 5 Maide 67. ayeti "tedbir almana gerek yok" şeklinde anlayabilir miyiz?... 5 Ey Rabbim, bana yeniden hayat ver, senin yolunda ikinci kere öleyim, rivayetinin kaynağı nedir?... 6 Bir çiçekte, Allah ın hangi isimleri tecelli etmektedir?... 7 GCMFOREX piyasasında altın ve dolar alım satımı caiz midir?... 9 İsra 60. ayete göre, korkutmak sadece büyük günahları mı artırıyor?... 10 Hz. Ali ilk üç halife döneminde savaşlara katılmamış mıdır? Nedeni nedir?... 11 Abdestsiz olmak bela ve musibetin gelmesine neden olur mu?... 11 Allah'ın kanunu ile insanın koyduğu kanun arasındaki fark nedir?... 12 2

Kasden ve bilerek namazı zamanında kılmayan, neden kaza etmesi gerekir? - Namaz kılmayan, oruç tutmayan kimsenin dinden çıktığına dair düşünce ehl-i sünnet alimlerinin büyük çoğunluğu tarafından reddedilen bir düşüncedir. Bu gibi düşünceler daha çok hariciler gibi ehl-i dalalet fırkalarının düşüncesidir. - Bir müslümanın eylemle gayri müslim (ameli kâfir) olması şeklindeki deyim (bir küfrü ifade etmesi bakımından) gayri islamî bir kavramdır. Bazen alimler konuyu açıklamak için benzer ifadeler kullanmış olsalar da bu İslam literatüründe genel bir kavram değildir. Bununla beraber, Müslüman birinin dinden çıkmasına mürted denir. Mürteddin eski günahlarının affı konusunda alimlerin ihtilafı vardır. Hanefilere göre, o da affedilebilir. Şafiilere göre ise, onun hakkında af diye bir şey söz konusu değildir. (bk. V. Zuhaylî, el- Fıkhu l-islami, 2/130-133) Bu konudaki ayetin ifadesi açıktır: Ey Resulüm! O kâfirlere de ki: Eğer (Peygambere düşmanlıktan) vazgeçip İslâm a girerlerse daha önceki suçları bağışlanacak. Yok eğer dönüp tekrar düşmanlığa başlayacak olurlarsa, zaten emsallerinin başlarına gelen haller gözlerinin önünde! (Enfal, 8/39) - Neylu l-evtar da Davud (ez-zahiri), İbn Hazmın namazın kaza edilmeyeceği görüşüne katıldıkları belirtilmiştir. (1-2/332) Bununla beraber, bilerek namaz kılmayan kimsenin ne Hanefi ne de Şafii alimlerine göre mürted olur. - Zahiri mezhebinin mensupları olan söz konusu iki imamın böyle düşünmesi, kendi kriterleri açısından doğru kabul edilebilir. Ancak, böyle bir şeyin doğru olmadığının delili, İslam alimlerinin büyük çoğunluğunun/cumhurunun kabul etmemesidir. Cumhurun görüşü, prensip olarak ferdi görüşlerden daha makbuldür. - Namazın kazasıyla ilgili hadisler şöyledir: Biriniz Bir namazı unutursa, hatırladığında onu kılsın. Çünkü bunun başka bir kefareti yoktur. (Buhari-Müslim /Neylu l-evtar, a.y) Kimin uykudan dolayı ve unutarak kılmadığı namazı varsa, hatırlayınca kılsın. Çünkü yüce Allah: Beni anmak için namaz kıl -Ta Ha, 20/14- buyurmuştur." (Müslim/Neylu l- Evtar, a.y) Kim vaktinde namaz kılmayı unutursa, hatırladığı zaman kılsın. Çünkü, Yüce Allah: Beni anmak için namaz kıl buyuruyor. (Buhari, Tirmizi hariç/kütübü Sitte(Neylu l-evtar, a.y) - Aslında denilebilir ki, Hz. Peygamberin namazın kaza edilmesinden söz ettiği yerde, unutmak veya uyku gibi iki gerekçeyi zikretmesinin sebebi, kaza namazlarının ancak bu iki şarta bağlı olduğuna işaret etmek için değil, mümin kimselerin mazeretsiz namazı terk etmesinin düşünülemeyecek kadar kötü bir şey olduğuna vurgu yapmak içindir. Buna göre, mümin bir kimse, olsa olsa namazı ya uykuda olduğu, ya da unuttuğu için terk edebilir. Bu üslup irşadın bir gereğidir. 3

Aksi takdirde, şayet kim bir namazı terk ederse, onu daha sonra kaza etsin demiş olsaydı, bir çok kimse, namazı kazaya bırakmanın çok önemli bir şey olmadığını düşünür; vaktinde kılmazsam da sonra kılarım diyebilirdi. Oysa bu tarz bir düşünce, çok ciddi bir laubaliliktir. - Hz. Peygamberin, Hendek savaşında düşmanın fırsat vermemesi yüzünden ikindi namazını (bazı rivayetlerde 4veya beş vakit namazı) kazaya bıraktığı, daha sonra bunları kaza ettiği bilinmektedir. (Tirmizi, Nesai, İbn Hanbel in bu rivayetleri için bk. Nasbu r-raye, 2/264-166) - Hz. Peygamberin bu gazvede unutmadan ve uykuda kalmadan geçirdiği bu namazlarını kaza etmesi, işi sadece unutma ve uyku"ya bağlamanın yersiz olduğunun delilidir. - Zahiri mezhebinin imamı Davud ile onun talebesinin özelliği, nasları zahirinden başka bir anlamda kabul etmemektir. Bu mezhebin tabileri iki elin parmağı kadardır. Daha doğrusu bu mezhep çoktan tarihe karışmıştır. İşte bu mezhep imamlarına göre, hadiste unutarak denildiğine göre, unutmadan bilerek kazaya bırakılan namazlar kaza edilmez. Halbuki, Allah ın borcu, ödenmeye en layıktır manasına gelen hadisin bu konudaki ifadesi çok açıktır. (İlgili hadis için bk.buhari, Savm,43; Müslim, Sıyam, 154,155; Neylu l-evtar, 1-2/333) - İmam Nevevi, bu zahiri mezhebine baplı alimlerin görüşlerine itibar edilmeyeceğini, bu görüşün bir cehalet mahsulü olduğunu belirtmiştir. (bk. Nevevî, Şerhu sahihi Müslim, 5/183) - Bilerek de olsa vaktinde kılınmayan namazın kaza edilmesinin gerekli olduğu konusunda dört mezhep alimlerinin ittifakı bir icma hükmündedir. Bunun dışındaki görüşlere itibar edilmez. Kasten kılmadığım geçmiş dönemdeki namazlar için kaza kılmam gerekir mi? Kaza namazı var mı? Bazıları kılınmayan namazların kaza edilmeyeceğini söylüyor.. Kaza namazı, bilerek kılınmayan farz ve vacip namazlar kaza edilir mi? 4

Ahiret kardeşlerinizi çoğaltınız, anlamında bir hadis var mıdır? İbn Neccar ın rivayetine göre Peygamberimiz (asm) şöyle buyurdu: (Ahiret) kardeşlerinizi çoğaltın; çünkü kıyamet günü her müminin bir şefaat hakkı vardır (sen de ona dahil olabilirisin). (İbn Neccar, Tarih; Kenzu l-ummal, 9/4/ h. no: 24642; Feyzu l-kadir, 1/500) İmam Gazali, selef-i salihinden bazılarının sözü olarak verdiği bir rivayette şu ifadeler yer almaktadır: İhvanınızı /dindeki/ahiret kardeşlerinizi çoğaltın. Çünkü ahirette her müminin bir şefaat hakkı var ve senin de o kardeşinin şefaatine dahil olma ihtimalin vardır. (Gazali, İhya, 2/171) Maide 67. ayeti "tedbir almana gerek yok" şeklinde anlayabilir miyiz? - Allah seni, zarar vermek isteyenlerin şerlerinden koruyacaktır (Maide, 5/67) mealindeki ayette, Hz. Peygamberin başkası tarafından öldürülemeyeceğine dair kesin bir garanti verilmiştir. Ancak, bu hiç bir zaman sebepleri bırakmayı tavsiye etmek anlamına gelmez. Çünkü hakiki tevekkül, Allah ın sebepler dairesinde gerekli tedbirini aldıktan sonra, gerisini Allah a bırakmaktır. Ve bu gerçeği bizzat değişik hadislerinde Hz. Peygamber bize ders vermiştir. - Bununla beraber, o ümmeti için canlı bir örnektir. Sebeplere yapışmadan da korunacağını bilse bile, yine de ümmetinin rehberi olarak o sebeplere yapışır, Allah ın kâinattaki cari olan kanunlarına riayet eder. Bu gerçeğin altını çizen Bediüzzaman hazretlerinin ilgili ifadeleri şöyledir: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, nev'-i beşere mukteda ve imam ve rehber olarak gönderilmiştir. Tâ ki, o nev'-i insanî, hayat-ı içtimaiye ve şahsiyedeki düsturları ondan öğrensin ve Hakîm-i Zülkemal'in kavanin-i meşietine itaata alışsınlar ve desatir-i hikmetine tevfik-i hareket etsinler. Eğer Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, hayat-ı içtimaiye ve şahsiyesinde daima hârikulâdelere ve mu'cizelere istinad etseydi, o vakit imam-ı mutlak ve rehber-i ekber olamazdı. İşte bu sır içindir ki, yalnız davasını tasdik ettirmek için arasıra indelhace, münkirlerin inkârını kırmak için mu'cizeler gösterirdi. Sair vakitlerde nasılki herkesten ziyade evamir-i İlahiyeye itaat etmiştir. Öyle de: Hikmet-i Rabbaniye ile ve meşiet-i Sübhaniye ile tesis edilen âdetullah kavaninine herkesten ziyade müraat ve itaat ederdi. Düşmana karşı zırh giyerdi, "Sipere giriniz!" emrederdi. Yara alırdı, zahmet çekerdi. Tâ tamamıyla hikmet-i İlahiye kanununa ve kâinattaki şeriat-ı fıtriye-i kübraya müraat ve itaatı göstersin. (Lem'alar, 81) Allah seni insanlardan koruyacaktır (Maide, 67) ayetine rağmen neden zehirden vefat etmiştir? Maide suresi 67. ayette Allah-u Teala Peygamberimizi koruyacağını söylemesine rağmen neden Uhud'da dişi kırılmıştır? 5

Ey Rabbim, bana yeniden hayat ver, senin yolunda ikinci kere öleyim, rivayetinin kaynağı nedir? Genel olarak şehidin dünyaya dönmeyi istemesi: - Hz. Enes ten yapılan rivayete göre peygamber efendimiz şöyle buyurdu: Cennete giden hiç kimse, yeniden dünyaya dönmeyi ve dünyalık adına herhangi bir şeyin kendisi için olmasını istemez. Şehit olan kimse bunun dışındadır. O, gördüğü o büyük mükâfattan ötürü, on defa daha (Allah yolunda) ölmek için dünyaya dönmeyi temenni eder/arzu eder. (Buhari, Cihad, 21; Müslim, İmaret, 109-1877) - Hz. Cabir anlatıyor: Bir gün resulullah ile karşılaştım; bana: Ey Cabir! Seni üzüntülü görüyorum, hayırdır? diye sordu. Ben de: Ey Allah ın resulü! Babam Uhud savaşında şehit oldu. Arkasında çoluk-çocuk ve bir de borç bıraktı dedim. O da: Allah ın babanı nasıl(güzel) karşıladığına dair sana müjde vereyim mi? dedi. Buyurun ey Allah ın resulü deyince, şöyle buyurdu: Allah (şimdiye kadar) kiminle konuştuysa ancak bir perde gerisinde konuştu. Fakat babanı diriltip kendisiyle vicahi/yüz yüze konuştu ve buyurdu ki: Ey kulum! Arzu ve isteklerini söyle, sana vereyim. O da: Ya Rab! Beni diriltmeni ve bir defa yolunda öldürmeyi istiyorum, dedi. Şanı yüce Rab, şöyle buyurdu: Daha önce (ezeli ilmimde) şu kararı verdim ki, onlar (hiç kimse, ölümünden sonra) tekrar dünyaya geri gönderilmez. İşte şu ayet bu konuda inmiştir: Allah yolunda öldürülenleri ölü sanmayın. (Al-i İmran, 3/169) (Tirmizi, Tefsiru sureti Al-i İmran, h.no: 3010) Tirmizi, bu hadis rivayetinin Hasen olduğunu belirtmiştir. - Diğer bir rivayet de şöyledir: Şehitlerin ruhları, yeşil kuşlar şeklinde cennette diledikleri gibi dolaşırlar. Daha sonra, Allah ın arşına bağlı kandillere konarlar. Onlar bu durumda iken Allah onlara, dileyin benden ne dilerseniz! der. Şehitler, Rabbimiz! Ne isteyebiliriz ki, cennetin her yerini dilediğimiz gibi dolaşıyoruz! derler. Mutlaka bir şeyler istemeleri konusunda teklif gelince onlar söyle derler. Ruhlarımızı cesetlerimize tekrar geri gönder. Senin yolunda ölelim. Bunun dışında bir şey istemedikleri görülünce artık onlara bir sorulmaz. (İbn Mace, Cihad, 16; bk. Müslim, İmare, 121) Allah'ın şehitlerin ruhlarına, dilediğinizi benden isteyin, şeklindeki hitabı; onlara olan ikram derecesinin yüceliğini gösterir. Çünkü Allah onlara insanın hatırına gelemeyecek nimetleri bile ikram ve ihsan buyurur. Buna rağmen başkaca bir isteklerinin bulunup bulunmadığını ısrarla sorar. Fakat şehitlerin ruhları isteyecekleri hiç bir şeyi bulamayınca ve Allah'ın kendilerinin mutlaka bir şey istemelerini talep ettiğini görünce, dünyaya geri gönderilmelerini ve böylece tekrar Allah yolunda savaşıp şehit edilme isteğinde bulunurlar. (bk. Nevevi, Şerhu Müslim) 6

Bir çiçekte, Allah ın hangi isimleri tecelli etmektedir? Kâinat, Allah ın isimlerinin tecelligâhı olması yönüyle Allah ı tanımak ve bilmek için adeta tam bir medrese ve okul hükmündedir. Dolayısıyla arıda, sinekte, böcekte, çiçekte ve özellikle en kıymetli İlâhî sanat olan insanda daima esma tecelli etmektedir. Örneğin bir çiçeğe bakalım: Ona suret veren Musavvir i; ona güzellik veren Mücemmil i; ona renk veren Mülevvin i; onu terbiye eden Mürebbi yi; onda tasarruf eden Mutasarrıf ı; onun tedbirini gözeten Müdebbir i; onu nakşeden Nakkaş ı; onda sanatını icra eden Sani i akıl gözüne gösterdiği gibi, O çiçek, hayatıyla Hayy; hikmet ve faydalarıyla Hakîm; tohumuyla, Evvel, Hafiz; idare edilmesiyle Kadir, Rabbü l-âlemîn; irade edilmesiyle Mürid; ölümüyle Mümit gibi isimleri okutturuyor. Daha pek çok esma tecellî etmekle birlikte, ilk bakışta okunabilecek isimler olarak bunları sayabiliriz Bir başka açıdan da Allah ın şu isimlerine aynadır: Halık(yaratıcı), Kayyum(varlıkta durduran), Kadîr(kudret sahibi), Muhyi(hayat veren/çiçek: yarı canlıdır), Mumît(öldüren), Alîm(ilim sahibi), Hakîm, (hikmet sahibi), Murîd(irade eden/iradesiyle çiçeği yaratan), Basîr(gören/görmemesi mümkün değildir), Mütekellim(konuşan/çiçek: mücessem bir kelimedir), Fettah(suret açan), Musavvir(şekillendiren), Rahman/Rahîm(merhamet eden), Razzak(rızık veren), Müzeyyin(süsleyen), Mülevvin(rengini veren), Mücemmil(güzellştiren), Müfaddil(üstün kılan/çiçek: diğer bazı varlıklardan daha üstündür), Kerîm(keremini gösteren), Cevad(cömert davranan), Muhsin(ihsanda bulunan), Latîf(lütfeden), Karîb(yakın olan/ilim ve kudretiyle her şeye yakın olduğu gibi), Rakîb(kontrol eden, gözeten), Hafîz(koruyan/eceli gelinceye kadar korur)... Bir çiçekte bu ve benzeri isimlerin tecellisi söz konusudur. Diğerlerini bunlara kıyas edebiliriz. Cemîl, güzel olan demektir. Bu isim Allah ın manevi güzelliğinin unvanıdır. Müzeyyin ise, yarattığı varlıkları süsleyen demektir. Mücemmil, yarattığı varlıkları güzelleştiren demektir. Mesela: Hay, hayat sahibi demektir. Muhyi ise, hayat veren demektir ve Hakeza... Esasen sadece çiçek değil, bütün varlıklar Allah ın isimlerinin aynalarıdır. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz: Biçimlendirme ve şekillendirmeler neticesinde kendi üzerlerinde, "Mukaddir, Munazzım, Musavvir" isimlerini, Varlıkların genel hatlarının ve özelliklerinin belirlenmesindeki maharet "Alîm ve Hakîm" isimlerini, İlim ve hikmet cetveliyle yapılan tasvir, "Sâni ve Kerîm" isimlerini, 7

Sanatın maharetli eliyle, inâyetin fırçasıyla o suretlere öyle hüsün ve estetik verilmektedir ki, lütüf ve kerem manâları sanki o varlıklarda şekle bürünmüş, ortaya çıkmış gibi "Latîf ve Kerîm" isimlerini, Lütûf ve keremi cilveye sevk eden ise sevdirmek ve tanıttırmak şenleridir ki, "Latîf ve Kerîm" isimlerinin arkasında "Vedûd ve Ma'rûf" isimlerini, Çiçek ve benzeri zinetli varlıkları lezzetli meyvelerle, güzel canlıları sevimli yavrularla süslendirip bakışları zinetten nimete, lütuftan rahmete çevirmekte, o nimetlerin ortaya çıkmasına sebep gibi görünen zahiri perdelerin arkasında "Mün'im ve Rahîm" isimlerini, Acıma ve şefkat etme (terahhum ve tahannün) şenleri Rahîm ve Kerîm'i cilveye sevk ederek "Hannân ve Rahmân" isimlerini, Terahhum ve tahannün manâlarını cilveye sevk eden ise tezahür etmek isteyen zatî cemal ve kemaldir ki "Cemîl" ismini, Cemil isminde bulunan "Vedûd ve Rahîm" isimlerini, Zâtî olan Cemal ve Kemal, Vedûd ve Rahîm isimlerini doğrudan gösterir ve okutturur. Çünkü cemal bizzat sevilir; güzellik ve güzellik sahibi, kendi kendini sever. Bu sebeple cemal, hem güzellik hem de sevgidir. Kemal da aynen cemal gibi zatı itibarıyla sebepsiz olarak sevilir. O, aynı anda hem seven, hem de sevilendir. Diğer taraftan çiçek ve bitkilerdeki ilahi isimlerin tecellilerini, biri açılınca ardında diğeri görülen bir tek kitabın şu yedi sayfası gibi düşünmek de mümkündür: Birinci sayfa, varlıkların genel hatlarını, şeklini, ölçülerini, genel durumunu gösteren sayfadır. Varlıkların bu sayfası incelendiğinde Cenab-ı Hakk'ın "Musavvir, Mukaddir ve Munazzım" isimlerinin tecelli ettiği açıkça görülmektedir. İkinci sayfa, varlıklar ayrı ayrı uzuvlarının belirmesi ile kendilerine özel basit şekilleriyle ortaya çıkarlar. İşte bu sayfada "Alîm ve Hakîm" gibi bir çok ismin yazılı olduğu müşahede edilir. Üçüncü sayfada, basit yaratılış safhasını müteakip her uzvun sanatlı ve zinetli bir biçimde yaratıldığı görülmektedir. Bu sayfada "Sâni ve Bari" gibi bir çok isim işlemektedir. Dördüncü sayfa, yaratılan her varlığa öyle bir güzellik ve süs veriliyor ki, adeta o varlık cisim haline bürünmüş lûtuf ve kerem gibidir. Bu sayfada "Latîf ve Kerîm" isimlerinin yazılı olduğu görülmektedir. Beşinci sayfada, çiçeğe tatlı meyveler verildiği görülmektedir. Bu sayfadaki tecelliler "Vedud, Rahîm ve Mün'im" gibi isimleri okutturuyor. Altıncı sayfa, nimetlerin verildiği sayfadır. Bu sayfada "Rahman ve Hannan" isimleri okunmaktadır. Yedinci sayfada, "hakiki bir şevk ve şefkatle yoğrulmuş halis bir şükür ve safi bir muhabbete layık" şekilde nimetlerde ve her şeyin neticelerinde güzellik ve cemal pırıltıları görülmektedir. Bu sayfada "Kemal sahibi Cemil ve cemal sahibi Kâmil" isimlerinin yazılı olduğu anlaşılmaktadır. Özetle, her varlık, kendilerinde tecelli eden isimlerle âdeta sürekli O'nu anmakta, Yaratan, Rızıklandıran, Yaşatan, Hayattan Alan, Yerlerine Yenilerini Getiren olarak ancak O'nun bulunduğunu, başka hiçbir varlığın olmadığını, dolayısıyla O'nun her türlü noksanlıktan, ihtiyaçtan ve ortakları bulunmaktan mutlak münezzehiyetini dile getirmektedir. (Detaylı bilgi için bk. Nursi, Sözler, 32. Söz 3. Mevkıf) 8

GCMFOREX piyasasında altın ve dolar alım satımı caiz midir? Soru: GCMFOREX diye borsa var. IMKB gibi, bunlar mal varlığı olan şirket değil, insanlar kazanınca onlar da pay alıyorlar.biz burda hisse değil de sadece paramızı değerlendirsek, şirketlerin değerlerine karışmadan sadece altın dolar Euro gibi para birimlerine yatırım yapsak haram olur mu? Cevap: İngilizce Foreign Exchange (Döviz) kelimelerinin kısaltılmış hali olan Forex yada FX piyasası, uluslar arası yabancı para birimlerinin, altın, platin ve petrol gibi çeşitli değerli madenlerin birbirleriyle anlık değişildiği ve anlık dalgalanmalardan para kazanılan bir piyasadır. İslam hukukunda genel olarak akitlerde serbestlik ilkesi benimsenmiştir. O nedenle bir işlem İslam hukukunun ticarette belirlediği faiz yasağı, karşılıksız kazanç, kumar vb. hususları içermediği sürece caizdir. İslam hukukuna göre para cinsinden olan şeylerin birbirleri ile değiştirilmesinde peşin olma ve eşitlik şartı aranmıştır. Bu iki şarttan birine riayet edilmediği taktirde işlem faizli bir muameleye dönüşür ve caiz olmaz. Eğer forex piyasasında bedellerin peşin olması şartına dikkat edilmiyorsa, yani işlem yapan kişinin hesabına para belli bir vade ile yani belli bir zaman sonra yatırılıyorsa bu işlem caiz değildir. Bu piyasada işlemler kaldıraç sistemi uygulanarak işlemektedir. Yani kişi bu sisteme belli bir para yatırdığı zaman, yatırdığı paranın birkaç, yerine göre 10, 20 gibi katlarında işlem yapabilmektedir. Teminat olarak yatırdığı paranın üzerinde yaptığı işlemlerde ise, fazlalık ilgili kuruluşça kendisine borç olarak verilmiş kabul edilmektedir. Ancak çok gariptir ki, kişi yaptığı işlemler neticesinde sadece yatırmış olduğu teminat miktarındaki zararı karşılamakla yükümlü kılınmaktadır. Bu İslam Hukuku nun Borç (Karz-ı Hasen), Vekalet, Ortaklık gibi ilgili işlemlerinden hiçbiriyle uyuşmamaktadır. Ayrıca verilen bu borcun hayali ve sanal olması şüphesi bulunmakta olup, İslam Hukukunda olmayan (madum) veya belli olmayanın (meçhul) satışı da caiz görülmemiştir. Neticede ilgili kuruluşlar bu kaldıraç sistemini yatırımcıların iştahını kabartmak maksadıyla yem olarak kullanıp daha fazla kişiden, daha fazla teminat alarak bu sistemin içerisindeki sıcak parayı artırmaya ve bu parayı faiz vesaire her türlü yolla değerlendirmeye çalışmaktadırlar. Teminat sahipleri de kumara benzer bu piyasada bir maceraya sürüklenmektedir. Sonuç itibariyle; sanal bir döviz bürosundan internet ortamında döviz satın alma gibi lanse edilen forex piyasası, para cinsinden olan şeylerin değişiminde bedellerin peşin olması, kaldıraç sisteminin de normal bir borç verme işlemi olmayıp, İslamca yasaklanan, karşılığında bir menfaat elde etmek için verilen sanal bir borçtan ibaret olması (İslam hukukunda borç karşılığı menfaat temini yasaklanmıştır, zira bu faizdir.) Olmayan ve meçhulün satışı şüphesini içermesi gibi nedenlerle Forex piyasasında işlem yapmak, bu yolla kazanç temin etmek dinen uygun değildir. 9

İsra 60. ayete göre, korkutmak sadece büyük günahları mı artırıyor? İlgili ayetin meali şöyledir: Unutma ki vaktiyle sana: Rabbin insanları ilim ve kudretiyle kuşatmıştır. demiştik. Gerek miraçta sana gösterdiğimiz temaşayı, gerek Kur ân da lânetlenen ve cehennemin dibinde biten o zakkum ağacını, sırf insanları deneme vesilesi kıldık. Biz onları korkutuyoruz da bu, onların azgınlığını artırmaktan başka bir işe yaramıyor. (İsra, 17/60) - Rabbin insanları ilim ve kudretiyle kuşatmıştır mealindeki ifade, Hz. Peygambere bir teselli ve tebliğ görevini korkmadan yerine getirmeye devam etmesine yönelik bir teşviktir. Bunun anlamı şudur: Sen korkma, Allah seni insanlardan korur. Bunu daha önce de sana bildirmiştik. Zira O, bütün insanları kontrol etmekte, onları ilim ve kudretiyle kuşatmaktadır. Onlar Allah a rağmen sana bir sıkıntı veremezler. (bk. Taberi, Razî, ilgili ayetin tefsiri) - Hz. Peygamberin miraca çıkarılması ve Kur an da Zakkum ağacının zikredilmesi, insanları test etmeye yöneliktir. Ateşte ağacın bulunması gerçekten insanların havsalasını zorlayan bir gerçektir. Ayette, bunun zikredilmesinin sebebi, insanların imanlarını, samimiyetlerini ve teslimiyetlerini test etmek olduğuna vurgu yapılmıştır. - Biz onları korkutuyoruz da bu, onların azgınlığını artırmaktan başka bir işe yaramıyor. mealindeki ifadeyle ilgili şunu söyleyebiliriz: Allah nasıl ki, hangi insanın cennete hangisinin cehenneme gideceğini ezeli ilmiyle biliyor. Ve bunu bildiği halde, yine de imtihan açmış ve bu imtihanın sonucuna göre muamele edecektir. Şu bir gerçektir ki, hiç bir şey Allah ın ezeli ilmine aykırı bir şekilde olmayacaktır. Ama aynı zamanda hiç bir şey Allah ın adaletine gölge düşürecek biçimde de olmayacaktır. Çünkü Allah ın ilmine aykırı bir şeyin var olması, onun cahil olmasını gerektirir ki, bu hem aklen, hem dinen, hem de kâinatın nizam ve intizamının şehadetiyle yanlıştır, küfürdür. Keza, Allah ın adaletini zedeleyen hiç bir şey de olamaz. Çünkü Allah ilmine göre değil, insanların kendilerine verilen özgür iradelerini kullanarak kazandıkları iyilik veya kötülüklere göre değerlendirir. Aksini düşünmek Allah ın adaletine iftira olduğu gibi insanı küfre de götürür. Bununla beraber, Biz onları korkutuyoruz da bu, onların azgınlığını artırmaktan başka bir işe yaramıyor mealindeki ifadede, geleceğe yönelik bir vurgudan ziyade şöyle bir mana vardır: Biz hep insanları uyarıyor, onlara sonsuz kudretimizi gösteren mucizeler gösteriyoruz, ama onlar bundan ders alacaklarına, inkârlarından daha ileri gidiyor daha da azgınlaşıyorlar Bu manayla ve bu mesajla iki hususa vurgu yapılmıştır: Birincisi: Hz. Peygambere teselli vermektir. Bir kaç ayette ifade edildiği üzere, Hz. Peygamber insanların imana gelmelerini çok istiyor, iman etmediklerinde ise oldukça üzülüyordu. Bu mesajla Cenab-ı Hak, peygamberine diyor ki, Bu insanların eskiden beri huyları budur. Eski peygamberler devrinde de aynı şeyi yapıyorlardı. Mucizeler gördükleri zaman bunları kale almıyor ve daha da azgınlaşıyorlardı. Hz. Nuh un gemisini görenler, Hz. Lut un devesini görenler, Hz. Musa nın asasını görenler, Hz. İsa nın en müzmin hastalıkları iyileştirdiğini görenlerin hepsi aynı olumsuz tavrı göstermişler.. Onun için fazla üzülüp kendini heder etme! 10

İkincisi: Allah, Mekke de inen bu ayetle bu uyarıları seslendirirken, inkârcı müşriklerin imana gelmeleri için sonsuz rahmetiyle uyarılarda bulunuyor. Bakınız; diyor: Eski zamanlarda da peygamberlerin gösterdiği mucizelere sihir ve benzeri yaftalar takarak iman etmemekte direnenlerin hali tarihen bellidir. Onların başlarına gelen felaketlerin sizin de başlarınıza gelmesi muhtemeldir. Bu sebeple, Kur an gibi büyük bir mucize karşısında durup, kâhinlik, şairlik, sahirlik gibi yaftalarla bir yer varamazsınız Hz. Ali ilk üç halife döneminde savaşlara katılmamış mıdır? Nedeni nedir? Hz. Ali ilk üç halife döneminde ne bir idari görevde bulunmuş, ne de yapılan savaşlara katılmıştır. Sadece Halife Ömer'in Filistin ve Suriye seyahati sırasında Medine'de askerî vali olarak kalmış. Medine'de ikamet edip dinî ilimlerle uğraşmayı diğer görevlere tercih etmiştir. Kur'an ve hadis konusundaki derin ilminden dolayı hem Hz. Ebû Bekir'in hem de Ömer'in özellikle fıkhî meselelerde fikrine müracaat ettikleri bir sahâbî olmuştur. (DİA, Ali Md.) İlk üç halife döneminde, Aşere-i Mubeşşereden (Cennetle müjdelenen on kişi) olanlar ve halifenin şura heyeti içinde yer alanlar, genelde savaşlara gitmemişlerdir. Çünkü onların Medine'deki görevleri daha önemlidir. Bu yüzden aşere-i mübeşşere ve şûra heyeti içinde yer alan Hz. Ali (r.a.) de ilk üç halife döneminde savaşlarda görülmez. Abdestsiz olmak bela ve musibetin gelmesine neden olur mu? Sen Abdestsiz iken başına bir musibet gelirse anlamındaki söz, Hz. Peygamberden nakledilen bir bilgi değildir. Hadis kaynaklarında böyle bir şeye rastlayamadık. Beyhakî de yer alan bilgi, Ehl-i Kitaptan es-sünnî adında tanınmayan/meçhul bir kimseden yapılan bir rivayete dayanmaktadır. Bu rivayete göre, Cenab-ı Hak, Hz. Musa ya şunu vahyetmiştir: (Ey Musa!) eğer sen abdestsiz olduğun bir halde, başına bir musibet gelirse, kendinden başkasını tenkit etme. (Beyhakî, Şuabu l-iman, 4/284) Demek ki, Abdestsiz gezmenin suç olduğuna dair bir şey söz konusu değildir. 11

Allah'ın kanunu ile insanın koyduğu kanun arasındaki fark nedir? Cenâb-ı Hakk'ın peygamberleri ve kitapları vasıtasıyla kullarının uymak zorunda olduğunu bildirdiği ilâhî emir ve yasaklara ilahi kanun denir. İlâhî kanunlara, ayrıca şer'i kanun, Şerîat da denir. Elmalılı Hamdi, beşerî kanunla ilâhî kanunu şöyle mukayese ediyor: "İlâhî kanunun, kanun koyucusu Allah olduğundan, sağlamdır, doğrudur. Beşerî kanunlar, yani insanların yaptığı kanunlar, ne ilim ne de din açısında hiç biri sağlıklı olamazlar. Bunlar ilim yönünden batıl, din yönünden şer teşkil ederler ve doğru değildirler. Bunun için beşerin hakkı gerek ilimde gerek dinde kanun koymak değil, Allah'ın kanunlarını arayıp bulmak ve keşfedip ortaya çıkarmaktır. Arşimed, denge kanunu; Newton, cazibe kanununu; Aristo, tenakuz kanununu koydu; demek doğru olmadığı gibi, Ebû Hanife hazretleri de fıkhî kıyas kanununu koydu; demek doğru değildir. Bunlar onların koyucusu olsaydı, eğri ve yalan olurlardı, doğru olmaları, ilâhî kanunu keşfetmeye mazhar olmalarından dolayıdır. Bunun için alimler, mucit değil, kâşiftirler. Çünkü ilâhî kanunun gizli olanları da vardır." (Elmalılı, Hak Dini, 1/126-127) İlâhî Kanun, yüce Allah'ın yolu, metodu ve âdetidir. Bir çok ayette bu yolun en doğru yol olduğu dile getirilmektedir. Meselâ el-en'âm Sûresinin 145-153. ayetleri incelendiğinde, ilâhi kanunla, insan yapısı kanunlar arasındaki farklılık açığa çıkmaktadır. Aynı sûrenin 146-148. ayetlerinde de Yahudiler ve Müşrikler helâl ve haramlarla ilgili yaptıkları kanunlar nedeniyle terslenmekte ve bundan sonraki ayetlerde ise, iki hukuk arasındaki farklılığı göstermek için ilâhı kanun, ortaya konmaktadır. Sonra, 154. ayette Hz. Peygamber (s.a.s)'e verilen aynı kanunun Musa'ya da verildiği belirtilerek, "..Öyleyse bu kanuna uyun..." denilmektedir. Ayrıca, beşeri kanunlar ve hukuklar, ilahi kanunlardan pek çok prensipler ve müesseseler almıştır. Hukuk tarihi hatta bu günkü en modern beşeri hukuk sistemleri incelenirse beşeri olarak bilinen bir çok kanun, hüküm ve kuralın; ilahi kanunlardan istifade edilerek hazırlandığı görülecektir. İlahi kanun ile beşeri kanun arasındaki farkları şöyle özetleyebiliriz: - Beşeri kanun, insanlar tarafından düzenlenmiş olan kanundur. İlâhi kanun ise, Allah Tealâ tarafından gönderilmiş olan kanundur. - Beşeri kanun insanlar tarafından düzenlendiği için nefislerinin kötü istek ve arzularına boyun eğebilirler ve beşeri duyguları kendilerine üstün gelebilir. Bu faktörlerin tesiri altında kalarak hakkı takdir etmekten ve dünya işlerini adaletle uygulamaktan uzaklaşırlar. - İnsanlar ilim ve irfanda ne kadar yükselirse yükselsinler, işlerin hakikatini tam olarak anlayıp detaylı olarak kavrayamazlar. Bu yüzden insanlar tarafından yapılan kanunlar devamlı olarak değiştirilmeye maruz kalırlar. Bu beşeri kanunların bir hüküm için sabit bir ölçüsü yoktur. Bu gün yasak dediğine yarın yasak değil diyebilir. İlâhi kanun ise, ilâhi vahiydir. Bunların hepsinden uzaktır. Çünkü ilâhi kanun, hikmet sahibi ve her şeyi hakkıyla bilen Allah Tealâ tarafından indirilmiştir. O Allah ki, kullarının hallerini, dünya ve Ahiret hayatında onlara uygun olanları, dünyalarında ve ahiretlerinde saadet ve mutluluklarını gerçekleştirecek olan hayırları bilir. 12

Nitekim Allah: Hiç o yaratan bilmez mi ki, O latifdir, her şeyden haberdardır" (Mülk, 13), "Rabbim şaşmaz ve unutmaz." (Tâ-hâ, 52) buyurmuştur. - Beşeri kanun kaideleri, sınırlı, bir sistemdir. Her toplumun yaşadığı zamanın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde düzenlenir. Toplumun gelişmesiyle gelişir. İlâhi kanun ise, mükemmel olarak doğmuştur. Hayatın bütün ihtiyaçlarına her zaman ve her yerde cevap verecek şekilde sağlam kaidelere ve temiz bir kaynağa sahiptir. - Beşeri kanunun kaideleri muvakkattir. Belli bir toplum ve belli bir zaman mahsustur. Toplum gelişip ihtiyaçları yenilendikçe değişmeye muhtaçtır. İlahi kanunlar ise, belli bir topluma ve belli bir zamana özel olmak üzere gelmemiştir. Onun kaideleri geneldir. Sabit ve istikrarlıdır. Her asırda bütün toplumların ihtiyaçlarını giderir ve seviyelerini yükseltir. - Beşeri kanun, devlet gücünün üzerinde kurulduğu sosyal ve iktisadi işler hakkındaki medeni muamelelerden başkasını kapsamaz. İlahi kanun ise, Allah Tealâ'ya, peygamberlerine, gayba ve ahirete îmânı, kulun Rabbi ile olan ilişkisini, hayatın çeşitli ve dağınık faydalarını düzenlemeyi kapsar. - Beşeri kanunun insanın ruhu üzerinde hakimiyeti yoktur. Yalnız ceza gücü, suçluyu caydırmaya yeterli değildir. Çünkü beşeri kanunun ahiretle alakası yoktur. Ahiret korkusu olmayınca hile ve kurnazlık yoluyla kanunun boşluklarından istifade edilerek cezadan kurtulmak mümkün olur. O halde beşeri kanun, ne kadar mükemmel olursa olsun insanları yeryüzünde kötü maksatlarına ulaşmaktan alıkoyamaz. İlahi kanun ise, helâl ve haram fikrinden ve ahirete inanmaktan kaynaklanır. İnsan vicdanını terbiye ederek Müslümanı gizli ve aşikâr yaptığı bütün işlerde kontrol edici hale getirir. Bu yüzden bir Müslüman, Allah Tealânın dünyadaki cezasından korkmasından daha çok ahiretteki azabından korkar. İşte İslâm, hem dünyada ve hem de Ahirette yapmış olduğu işlerden sorumlu olacağını bilen bir Müslümanın ruhunda kontrol mekanizması oluşturur. Bu yüzden Müslüman gece gündüz yaptığı bütün işlerinde İslâmî kaidelere riayet eder. (bk. Mennâ' Halil el-kattan, İslam da Teşrii ve Fıkıh Tarihi ve Metodu, Hanifiyye Kitapçılık, 21-26) Özetle, ilahi kanunlar, hukuklar ve kurallar; iilâhî kaynaklıdır, hem dünyaya hem de ahirete yöneliktir, güzel davranışlara mükâfat da vardır, niyetin yeri önemlidir, insan hayatının tamamını kapsar. Zamanımızda İslam hukuku çok az ülkede uygulandığı, dünya beşerî hukuka kurtarıcı olarak sarıldığı için buhranlar, zulümler dehşetli boyutlara ulaşmıştır. İnsanoğlu kendi ilahlığını ilan etmiş, her şeyin ölçüsünü kendisi (hevası) olarak görmektedir. Bu da insanlığın toptan irtifa kaybetmesine ve helake sürüklenmesine yol açmaktadır. İnsanlığın kurtuluşu ilahî kaynağa dönmektedir. (bk. Hayrettin Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, İrfan Yay. İst, 1978, 1/31) İlave bilgi için tıklayınız: Şeriat nedir, nasıl yaşanır, bu asırda şeriat geçerli midir? 13