Kuduz ve Önemi. Salih HAZAR*, Fügen YARKIN*, Erol AKAN*

Benzer belgeler
Rhabdoviridae. Dr.Tuncer ÖZEKİNCİ

Şüpheli Isırık Görülme Hızı (1/100000) Kuduz Mortalite (1/ ) 1,4 1,2 0,8 0,6 0,4 0,2

KUDUZ HASTALIĞINA KARŞI HAVADAN AŞILAMA VE KUDUZ HASTALIĞI İLE MÜCADELE

Kuduzda Korunma ve İmmünoprofilaksi Uygulamaları Dr. Cemal BULUT

KUDUZ HASTALIĞI, EPİDEMİYOLOJİSİ VE ÜLKEMİZDEKİ DURUMU. Dr. Orhan AYLAN

VİRUS HASTALIKLARINDA TANI YÖNTEMLERİ

İMMUNİZASYON. Bir bireye bağışıklık kazandırma! Bireyin yaşı? İmmunolojik olarak erişkin mi? Maternal antikor? Konak antijene duyarlı mı? Sağlıklı mı?

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ENFEKSİYON RİSKLERİ

Maymun Çiçek Virüsü (Monkeypox) VEYSEL TAHİROĞLU

KUDUZ VE KUDUZ RİSKLİ TEMAS

HIV/AIDS ve Diğer Retrovirus İnfeksiyonları,laboratuvar tanısı ve epidemiyolojisi

PROFİLAKS İDE GEL İ MELER Dr. F. Şebnem ERDİNÇ

Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller. Dr. Dilara İnan Isparta

Güncel Rehber Eşliğinde Kuduz

KUDUZ. Dr. Süda TEKİN KORUK Koç Üniversitesi Hastanesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü

KUDUZ VAKA TANIMI. Klinik Tanımlama:

KUDUZ TETANOS. Dr. Oya EREN KUTSOYLU DEÜTF Enfeksiyon Hastalıkları ve Kl. Mikrobiyoloji AD Mayıs 2015

3. Bölüme devam VİRUSLERİN ÜRETİLMELERİ Viruslar eskiden deney hayvanları ve embriyolarda üretilirken, artık hücre kültürleri kullanılabilmektedir.

KUDUZ. Prof.Dr.Saim Dayan Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.D.

İNSAN KUDUZU Dr. Esra KAYA KILIÇ Aralık 2014 Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Hazırlayan: Fadime Kaya Acıbadem Adana Hastanesi Enfeksiyon Kontrol Hemşiresi Hazırlanma Tarihi:

Su Çiçeği. Suçiçeği Nedir?

ANTRAKS (ŞARBON) septisemik, bulaşıcı, zoonoz

DOÇ. DR. ASIM KALKAN SBÜ HASEKİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ ACİL TIP KLİNİĞİ

KENE KAYNAKLI ENSEFALİTLERDE LABORATUVAR TANI

Kuduz üzerinde araştırmalarıma başlamamın iki nedeni var bir koku ve bir ses

ADIM ADIM YGS-LYS 55. ADIM CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI-15 VİRÜSLER

ERİŞKİN HASTADA İNFLUENZAYI NASIL TANIRIM?

2000 YILINDA KUDUZ AŞI MERKEZİNE BAŞVURAN HASTALARIN DEĞERLENDIRİLMESİ EVALUATION OF THE PATIENTS ADMITTED TO RABIES VACCINATION DEPARTMENT IN 2000

TOKSOPLAZMA İNFEKSİYONUNUN LABORATUVAR TANISI UZM.DR.CENGİZ UZUN ALMAN HASTANESİ

TLERDE SEROLOJİK/MOLEK HANGİ İNCELEME?) SAPTANMASI

SAĞLIK ÇALIŞANLARINDA BAĞIŞIKLAMA

DANG HUMMASI. Yrd. Doç.Dr. Banu Kaşkatepe

Klasikler Kuduz Aşıları. Prof. Dr. Necla TÜLEK Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi

İnfluenza virüsünün yol açtığı hastalıkların ve ölümlerin çoğu yıllık grip aşıları ile önlenebiliyor.

SIĞIRLARIN NODÜLER EKZANTEMİ LUMPY SKIN DISEASE (LSD) Hastalık Kartı. Hazırlayan. Dr. M. Fatih BARUT Vet. Hekim

KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ HASTALIĞI (KKKA) VE KARADENİZ BÖLGESİ NDEKİ DURUMU

Tatarcık Ateşi Doç. Dr. Üner Kayabaş İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Malatya

Zoonoz Hastalıklar İle İlgili Seminer

KISA ÜRÜN BİLGİSİ. ABHAYRAB 2.5 IU/0.5 ml IM/SC Enjeksiyon İçin Toz İçeren Flakon

HIV ENFEKSİYONUNUN PATOFİZYOLOJİSİ VE DOĞAL SEYRİ

ARAŞTIRMA. Anahtar kelimeler: Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Epidemiyoloji, Hayvan Kuduzu, Türkiye.

28 Eylül Dünya Kuduz Günü (1) NEDEN? yıl önce bugün (28 Eylül 1895 de) aramızdan ayrıldı Dünya Bilimine,

Hollanda da Avian Influenza nın İzleme (Monitoring) ve Sürveyansı. Ruth Bouwstra DVM PhD GD Animal Health

TONSİLLOFARENJİT TANI VE TEDAVİ ALGORİTMASI

KUDUZUN EPİDEMİYOLOJİSİ ve HAYVANLARDA DURUMU

MEME KANSERİ. Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler

Anti-HIV Pozitif Bulunan Hastada Kesin Tanı Algoritması. Doç. Dr. Kenan Midilli İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı

VİRAL ENFEKSİYONLAR VE KORUNMA. Yrd. Doç. Dr. Banu KAŞKATEPE

kuduz Prof. Dr. Reşit Mıstık Uludağ Ü Tıp Fakültesi KİDOK (KLİMİK Deneği Okulu) Kasım Holiday Inn Görğkle-BURSA

BOTULİNUM ANTİTOKSİN. Uzm. Dr. Ş Ömür Hıncal SBÜ Bağcılar EAH Acil Tıp Kliniği

Bugün, bu yeni H1N1 alt tipinin oluşturduğu panik, 2000 li yılların başından beri süregelen pandemi beklentisinin bir sonucudur.

Klinik Çalışanlarına Önerilen Sağlık Girişimleri

Dünyada ve Türkiye de İnfluenza Epidemiyolojisi. Dr. Nurbanu Sezak Atatürk EAH Enfeksiyon Hst. ve Kln. Mikrobiyoloji Kliniği Kasım 2015

Avian chlamydiosis (Kanatlı Klamidyozu)

Viral Hepatitler. Hepatit A Virus. Viral Hepatitler- Tarihsel Bakış. Hepatit Tipleri. Hepatit A Klinik Özellikler

VİRAL ENFEKSİYONLAR VE KORUNMA. Yrd. Doç. Dr. Banu KAŞKATEPE

Çocukluk Çağı Aşılamaları. Doç. Dr. Güldane Koturoğlu

İnfeksiyöz laringotraehitis

GURM (Strangles) (su sakağısı)

İNFLUENZADA KORUNMA. Uz. Dr. Öznur Ak KEAH

TÜBERKÜLOZ. Verem; TB; TBC; Tüberküloz nasıl yayılır? Tüberküloz şikayetleri nelerdir?

Kabakulak (Epidemik Parotitis) Prof. Dr. Haluk Çokuğraş

KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ (KKKA) Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Kontrol Komitesi 2015

AŞI ve SERUMLAR. Dr. Sibel AK

IMMUN FLORESAN TESTİ

HPV ve Adenoviruslar. Prof. Dr. Ali Ağaçfidan İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Viroloji ve Temel İmmünoloji Bilim Dalı

Hepatit B ile Yaşamak

SARS (SEVERE ACUTE RESPİRATORY SYNDROME) CİDDİ AKUT SOLUNUM YETMEZLİĞİ SENDROMU

Hasta ve/veya enfekte materyal ile potansiyel teması olan tüm personel

BIR GRİP SEZONUNUN BAŞıNDA İLK OLGULARıN İRDELENMESİ

Virulan Faz I. Çevresel faktörlere direncini sağlayan küçük spor benzeri formları var. Faz II. Avirulan. Ayrıca. Etkenin iki ayrı fazı saptanmış

Klinik Mikrobiyoloji de Enzimli İmmün Deney Enzyme Immuno Assay. Dr. Dilek Çolak

TÜRKİYE ULUSAL VEREM SAVAŞI DERNEKLERİ FEDERASYONU 71. Verem Eğitim ve Propaganda Haftası

PİCORNAVİRUSLAR. Dr.Tuncer ÖZEKİNCi Tıbbi Mikrobiyoloji A.D

11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU

KKKAH ve Aşı Çalışmaları. Prof. Dr. AYKUT ÖZDARENDELİ ERCİYES ÜNİVERSİTESİ AŞI ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME MERKEZİ

BRUSELLOZUN İNSANLARDA ÖNLENMESİ VE KONTROLÜ

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Virusu

SAĞLIK ÇALIŞANLARI MESLEKİ RİSKİ TALİMATI

Soğuk algınlığı ve Grip. Dr. Hayati DEMİRASLAN ENFEKSİYON HASTALİKLARI ve KLİNİK MİKROBİYOLOJİ

HAYDİ BÜYÜKLER AŞIYA!

DÖNEM 1- A, 3. DERS KURULU ( )

Gebelere hangi aşıları önerelim? Kılavuzlar ne öneriyor? Dr. Selim BÜYÜKKURT

Dünya da ve Türkiye de. İnfluenza Salgınları. Dr. Alpay Azap Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Bakteriyoloji ve Enfeksiyon Hst AD

Hastalık sahra altı Afrika da ve güney Amerika da yaşayanlarda ve bu bölgeye seyahat edenlerde görülür.

Seyahat ve Aşılama Dr. Kenan Hızel

Prof. Dr. Münir Büke KUDUZ GENEL BİLGİLER Kuduz; eski çağlardan beri insanlığın çözüm bulamadığı, bilinen hastalıkların en korkunç ve dramatik

Verem Eğitim ve Propaganda Haftası

Travmalı hastaya müdahale eden sağlık çalışanları, hasta kanı ve diğer vücut salgıları ile çalışma ortamında karşılaşma riski bulunan diğer sağlık

Bacillus anthracis. Hayvanlarda şarbon etkenidir. Bacillus anthracis. Gram boyama. Bacillus anthracis. Bacillus anthracis

Gebede HSV İnfeksiyonu. Dr. Süda TEKİN KORUK Koç Üniversitesi Hastanesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü

SU VE BESİNLER İLE BULAŞAN HASTALIKLAR VE KORUNMA YOLLARI

Gebelerde Rubella (Kızamıkçık) Yrd.Doç.Dr.Çiğdem Kader

TİFO. Tifo; Paratifo; Enterik Ateş;

INFLUENZA. Dr Neşe DEMİRTÜRK. Kocatepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları AD

Prof. Dr. Saim DAYAN. D.Ü. Tıp Fakültesi. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.D. KUDUZ

Uzm. Dr. Nur Benzonana

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

Ebola virüsü İstanbul'a geldi!

Transkript:

Kuduz ve Önemi Salih HAZAR*, Fügen YARKIN*, Erol AKAN* * Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, ADANA Kuduz; merkezi sinir sistemi (MSS) nin akut, infeksiyöz ve ölümcül bir hastalığıdır. Hayvandan hayvana veya hayvandan insana genellikle ısırma ile bulaşır. Isırma sonucu vücuda giren virüs sinir lifleri boyunca ilerleyerek beyine yerleşir ve belirli bir kuluçka süresinden sonra ölümle sonuçlanan bir ensefalomiyelit oluşturur İnsan ve memeli hayvanlar taş devrinden beri birarada yaşamakta ve insanlar hayvanlar tarafından ısırılmaktadır. Bu ısırmaların insanlar için yarattığı tehlikeler M.Ö. 23. yüzyılda Babil de Eshmuna kanununda belirtilmiştir. Aristo M.Ö. 4. yüzyılda kuduzun bir hayvan hastalığı olduğunu ve kuduzun insanlara köpeklerin ısırmaları sonucu geçtiğini bildirmiştir. İnsan kuduzu hakkında ilk bilgi M.Ö. 1. yüzyılda Autus Cornelius Celsus un eserlerinde yer almaktadır. İnsanlardaki kuduzun klinik tablosunu belki de ilk kez tarif eden bu yazar hastanın sudan korktuğunu bildirmiş ve hastalığa hidrofobia adını vermiştir. Koruyucu tedbir olarak da ısırılan dokunun hemen eksize edilmesini ve yaranın kızgın demirle dağlanmasını önermiştir. Türk bilgini olan Razi ise kuduz köpek ısırıklarının yoğun asitlerle dağlanması gerektiğini ileri sürmüştür. Bir İtalyan doktoru olan Girolamo Fracastoro (M.S. 16. yüzyıl) insanların kuduza duyarlı olduğunu, hastalığın yavaş geliştiğini, kuluçka Rabies and Its Importance Key Words: Rabies, Diagnosis, Treatment, Vaccine Anahtar Kelimeler: Kuduz, Tanı, Tedavi, Aşı süresinin 20-30 günden az olmadığını, birçok olguda 4-6 ay, hatta bir yılı bile bulduğunu bildirmiştir. Kuduz Amerika da ilk kez Fray Gill Ramirez tarafından 1709 yılında Meksika da bildirilmişse de Colombus zamanında da Amerika da kuduzun bulunduğuna inanılmaktadır. Zinke 1804 yılında sağlam bir köpeğin yarasına kuduz bir köpeğin salyasını sürerek deney yoluyla kuduz oluşturmuş, Victor Galtiere ise 1879 yılında tavşanların kuduza çok duyarlı ve virüs için uygun bir hayvan olduğunu göstermiştir. Pasteur ve arkadaşları Chamberland ve Roux, 1882 yılında virüsün MSS de yerleştiğini ve burada saf halde bulunduğunu göstermişler, tavşan beynine yaptıkları seri pasajlarla virüsün kuluçka süresini kısaltmışlardır. Virüsün kuluçka süresi 133. pasajda 6 güne inmiş ve sabit kalmıştır. Pasteur bu virüse sabit virüs (virus fixe), ısırıkla geçen virüse ise sokak virüsü (virus de rage des rues) adını vermiştir. Bugün sabit virüs yerine mutant virüs terimi kullanılmaktadır. İlk kuduz aşısı Pasteur ve arkadaşları tarafından hazırlanmıştır. Bu aşı, beynine sabit virüs enjekte edilen tavşanların omuriliğinin desikatörde KOH ile muamele edilerek kurutulması ile elde edilmiştir. Hayvanlarda kullanılan bu aşı ilk kez 6 Temmuz 1885 tarihinde kuduz bir köpek tarafından 14 yerinden ısırılan 9 yaşındaki Joseph Meister adındaki çocuğa uygulanmış (12 doz) ve çocuk hayatta kalmıştır. İkinci aşılama gene kuduz bir köpek tarafından ısırılan bir çocuğa uygulanmış; bu çocuk da hayatta kalmış ve aşı dünyanın hemen her yöresinde kullanılmaya başlanmıştır. Semple aşısı ve fare beyin aşısı 1900 lü Flora 2000;5(3):159-167 159

Hazar S, Yarkın F, Akan E. Kuduz ve Önemi yılların başlarında, ördek embriyonu aşısı 1948 yılında, insan diploid hücre kültürü aşısı ise 1960 lı yılların sonlarında hazırlanmış, 1978 yılında lisans almış ve uygulanmaya başlanmıştır. Negri 1903 yılında insan ve hayvanların infekte sinir hücrelerinin sitoplazmalarında kendi adı ile anılan inklüzyonları (Negri cisimcikleri) tarif etmiştir. Negri cisimcikleri bugün de değerli bir tanı aracı olarak kullanılmaktadır [1-3]. VİRÜSÜN SINIFLANDIRILMASI Kuduz virüsü Rhabdoviridae familyasının bir üyesidir. Bu familyada yer alan 100 ün üzerindeki virüs; bitki, artropot, sürüngen ve memelileri infekte eder. Rhabdoviridae familyasında beş cins yer alır. Bunlardan üçü hayvanları, ikisi ise bitkileri infekte eder. Hayvanları infekte edenler; Vesiculoviruslar, Lyssaviruslar ve Ephemeroviruslar, bitkileri infekte edenler ise Cytorhabdoviruslar ile Nucleorhabdovirus lardır [3]. VİRÜSÜN ÖZELLİKLERİ Kuduz virüsü bir ucu düz, diğer ucu yuvarlak olup mermi şeklindedir. Virüsün eni 65-89 nm (ortalama 75 nm) boyu ise 130-240 nm (ortalama 180 nm) dir. RNA virüsü olup negatif polaritelidir. Molekül ağırlığı 300-1000 x 10 6 daltondur. Virüsün yüzme dansitesi CsCl de 1.19 g/cm 3, sukrozda ise 1.17-1.18 g/cm 3 tür. Zarflı virüslerdendir ve zarfın iki ucu dışında tüm yüzeyi 5-10 nm uzunluğunda ve 3 nm çapında ucu topuz şeklindeki glikoprotein çıkıntılarla kaplanmıştır. Zarfın içerisinde bir ribonükleokapsid özü vardır. Nükleokapsid veya ribonükleoprotein (RNP) özü 30-70 nm çapında olup helikal simetridedir. Bu durum elektron mikroskobu ile incelemede virüse çizgili bir görünüm verir. Ayrıca zarf bulunmadığı zaman onu infeksiyöz kılan RNA ya bağımlı bir RNA polimerazı da bulunmaktadır. Kuduz virüsünde; G (glikoprotein), N (nükleoprotein), P veya NS (fosfoprotein), M (matriks proteini) ile L (RNA ya bağımlı RNA polimeraz) proteinleri bulunur. Tablo 1. Lyssavirus cinsinde yer alan virüsler Kuduz Duvenhage Avrupa yarasa tip 1 Avrupa yarasa tip 2 Kotonkan Lagos yarasa Mokola Obodhiang Rochambeau G glikoproteini; nötralizan antikorların oluşumuna yol açan, molekül ağırlığı 80.000 dalton olan ve yüzey çıkıntılarını oluşturan bir proteindir. G proteininin C ucundan 58 aminoasitlik solubl bir parçanın ayrılması sonucu infekte hücrelerden solubl bir G proteini (G s ) salgılanır. G s antijenik olarak G proteini ile aynıdır. Ancak kuduz virüsünün öldürücü çelencine karşı koruma sağlamaz. G proteini tipe özgü bir antijendir ve virüsün hücre reseptörlerine bağlanmasında rol oynar. N proteini; nükleokapsid ile ilişkili olan 69.000 dalton molekül ağırlığındaki nükleokapsid antijeni fosforile bir proteindir. Farklı sabit virüs suşlarının N proteinleri arasında yüksek derecede homoloji vardır. N proteini T h hücreleri için majör hedef antijenidir. Matriks (M) proteini; fosforile bir proteindir. Kuduz virüsü suşlarının aminoasit dizileri arasında %91-94 homoloji vardır. M proteininin başlıca fonksiyonu tomurcuklanan virionlar içerisinde G proteininin birleştirilmesine, RNA nın plazma membranı ile ilişki kurmasına ve virüsün yoğunlaştırılmasına yardımcı olmaktır [1-4]. Sadece M-RNP kompleksi değil yalnız başına M proteini de G proteini ile özgül olarak ilişkilidir. M proteinsiz RNA veya N proteininin G proteini ile ilişkisi bulunmamaktadır. M proteininden yoksun kuduz virüsü ile infekte hücre kültürlerinin besiyerlerinde tipik mermi şeklindeki kuduz virüsleri bulunmadığı halde uzun, çomak şeklinde virionlar bulunur. Fosfoprotein (P veya NS) fosforile bir proteindir. Farklı kuduz suşlarının NS proteinleri arasında %92-98 oranında homoloji vardır. L proteini (RNA ya bağımlı RNA polimeraz) en büyük proteindir. L proteininde 2142 aminoasit bulunur. RNA nın sentezine, olgunlaşmayı sağlamaya ve virüsün RNA sının poliadenilasyonu ile metilasyonuna yardım eder [5]. DİRENÇLİLİK Kuduz virüsü dayanıklı virüslerdendir. Oda sıcaklığında 1-1.5 ay, 37 C de 4-5 gün canlı kaldığı halde 50 C de 1 saat, 60 C de 5 dakikada inaktive olur. ph 4 ün altında ve ph 10 un üzerinde inaktive edilir. Ultraviyole ışınları, X ışınları, lipid eriticiler ve oksitleyici ajanlarla kolayca harap edilir. Sulandırılmamış gliserinde saklanan virüs infektivitesini oda ısısında haftalarca, +4 C de aylarca, -70 C de ise süresiz olarak sürdürür. Virüs antiseptik maddelere dayanıklıdır. Fenolün %0.5 sulandırımına +4 C de aylarca dayanır. %1 formalin, %0.1 süblime virüsü 15 dakikada, 160 Flora 2000;5(3):159-167

Kuduz ve Önemi Hazar S, Yarkın F, Akan E. 1/6.000 ß-propiolakton solüsyonu ise 2 saatte inaktive eder. HÜCRE KÜLTÜRLERİNDE ÜREME Kuduz virüsü çalışmalarında en çok kullanılan hücre kültürü sistemi primer hamster böbrek hücre kültürüdür ve aşı üretiminde de kullanılır. Ayrıca insan diploid hücre kültürü ve civciv embriyonu hücre kültüründe de üretilir VİRÜSÜN ÜREMESİ Kuduz virüsünün replikasyonu Vesicular stomatitis virusu na benzerdir. Yüzeyinde bulunan glikoprotein çıkıntılarının aracılığıyla hücreye bağlanır ve endozomal vezikül içerisinde hücreye girer. Daha sonra zarftan ayrılan nükleokapsid sitoplazmaya geçer. Nükleokapsidde bulunan L ve NS proteinlerinin yardımı ile viral genom 5 monosistronik, poliadenile olmuş mrna ya transkribe edilir. Parental genom RNA aracısının oluşumu için kalıp görevi görür ve bu RNA aracısı üzerinde progeni RNA lar sentez edilir. Sentez edilen genomik RNA lar L, P ve N proteinleri ile birleşir. Kapsidin oluşumundan sonra virüs hücrenin sitoplazmik membranından geçerken zarf oluşturur ve tomurcuklanma ile olgun virüs şeklinde hücreden ayrılır. Zarfın sentezi büyük bir olasılıkla tomurcuklanma olmaksızın sitoplazmik membranın içerisinde ve kenarında da oluşur. Kültür hücrelerinin infeksiyonunda hücreler harap olmaz. Üremenin başlangıç siklusunu altı ile sekiz saatlik eklips periyodu izler. Üreme 19-20 saatte tamamlanır [1-4]. HAYVANLAR İÇİN PATOJENİTE Sokak virüsü bütün memelilere patojendir. Virüsün periton içi, deri içi, deri altı, kas ve beyin içi inokülasyonu bu hayvanlarda ensefalit oluşturur. Vampir yarasalardan izole edilen kuduz virüsü ise köpekler için patojen değildir. Virüsün izolasyonu için en uygun deney hayvanı bebe faredir. Virüs embriyonlu tavuk yumurtasının koryo-allantoik zarı, allantoik kesesi veya sarı kesesinde üretilebilir. Köpeklerin bağışıklığı için kullanılan Flury suşu civciv embriyonunda 40-50 ve bir günlük embriyonda 138 defa pasaj yapılmıştır. Bu düşük yumurta pasajı (LEP) varyantıdır. Erişkin fareler için patojendir. Yüksek yumurta pasajı (HEP) varyantı ise 180 den fazla pasajla elde edilmiş olup erişkin fareler için patojen değildir PATOGENEZ Kuduz genellikle virüsün kuduz bir hayvanın ısırması ile periferik dokulara inokülasyonu ve periferik sinirler yoluyla beyin nöronlarının tutulması ile sonuçlanan bir infeksiyondur. Virüsün inokülasyonundan sonra virüs ya persiste olur veya inokülasyon yerinde haftalarca replike olur veya doğrudan sentripedal seyirle MSS ye ilerler. Virüs ilk defa kas dokusunda çoğalır. Adrenokortikotropik hormonun uygulanması latent infeksiyonu aktive eder. Bir süre sonra sentripedal yönde sinirlerin aksoplazmaları içerisinde pasif transport ile saatte yaklaşık 3 mm hızla MSS ye ilerler. Daha sonra sentrifugal olarak sinir aksoplazması yoluyla submaksiller ve parotis gibi tükrük bezlerine, gözyaşı bezine, meme bezlerine, akciğer, böbrek, pankreas, kalp kasları, saç folikülleri, retina ve korneaya yayılıp orada üreyebilir [1-3]. Kuduzun patogenezinde esas rolü G proteini oynar. Dizi incelemeleri bu varyantların G proteinlerinin 333. pozisyonundaki aminoasitinin yerine geçen aminoasite bağlı olduğunu göstermiştir. Bu aminoasitler arginin, glutamin ve izolisin olabilir [3]. Morimoto ve arkadaşları nötral ph da virulan virüsün G proteininin nöroblastoma hücrelerinde füzyon oluşturduğu halde avirulan virüslerin G proteininin füzyon oluşturmadığını göstermişlerdir [6]. PATOLOJİ Kuduzda patolojik bulgular ensefalit ve nöron dejenerasyonudur. Bu lezyonların yoğunluğu konağın türüne, virüsün suşuna ve hastalığın seyrine bağlıdır. Gözlenen değişiklikler; kan damarlarının çevresinde peteşiyal hemoraji, perivasküler lenfosit infiltrasyonu ve gliyozistir. Nöronların sitoplazmalarında balonlaşma ve nükleuslarında piknoz görülür. Patolojik lezyonlar en çok medullada saptanır. Arka boynuzlarda geniş nöron harabiyeti vardır. Kuduzun karakteristik lezyonu Negri cisimcikleridir. Bu inklüzyonlar en çok hipokampusun Ammon boynuzunda, serebral korteksin piramidal hücre tabakalarında, bazal gangliyonların büyük nöronlarında ve bunların sitoplazmalarında bulunur. Bunlar 2-10 µm büyüklüğünde olup oval veya yuvarlak şekildedir. Seller boyası ile Negri cisimcikleri, içlerinde bazofilik granüller bulunan eozinofilik cisimcikler olarak görülür. Bir sinir hücresinde birden çok inklüzyon bulunabilir. Klinik belirtilerin gelişmesinden; histolojik değişikliklerden çok nörolojik fonksiyon bozukluğu sorumludur [1-4]. İNFEKSİYONLARI Kuduz olguları hemen daima ısırılma, ender olarak da ısırılma olmaksızın virüsle karşılaşma; tırmık, yalama, aerosollerin inhalasyonu yanında açık bir yara veya mukoz membranın kontaminasyonu ile oluşur. Kuduza yakalanan kişilerin durumu; ısırığın yeri ve ciddiyetine, ısıran hayvanın türüne ve virüsün suşuna göre değişir. En yüksek mortalite infekte hayvanlar tarafından baş ve yüz ısırıklarında, en az mortalite ise bacak ısırıklarında görülür. Flora 2000;5(3):159-167 161

Hazar S, Yarkın F, Akan E. Kuduz ve Önemi Kuluçka süresi 10 günden 12 aya kadar değişir. Ortalama 1-3 ay kadardır. Ancak 10 günün altına inebildiği gibi birkaç yıla da çıkabilir. Kuluçka süresindeki değişme ısırılma yerine, MSS ye yakınlığına, ısırığın ciddiyetine, virüsün miktarına, yaşa ve konağın bağışıklık durumuna bağlıdır. Bacak, kol ve baş ısırıklarında ortalama kuluçka süresi sırasıyla yaklaşık 60, 40 ve 30 gündür. Çocuklarda kuluçka süresi erişkinlerdekinden daha kısadır. Kuluçka süresinin kısalığı belki de ısırılma yeri ile beyin arasındaki uzaklığın az oluşundan ileri gelmektedir. Kuduzun kliniği üç fazda incelenir. Bunlar; prodrom, akut nörolojik faz ve komadır. Prodrom fazı 2-10 gün sürer. Semptomlar; kırıklık, baş ağrısı, ateş (38-39 C), iştahsızlık, boğaz ağrısı, kas ağrıları, fotofobi ve endişe hissidir. Yara yeri ve çevresinde çoğu kez hiperestezi ve parestezi vardır. Ağrı, batma, kaşıntı ve soğuk hissi olur [1-3]. Akut nörolojik evre 2-7 gün sürer. Bu evrede anksiyete, ajitasyon ve deliriyum görülür. Hiperanksiyete ensefalitik tutuluşun belirtisidir. Hiperaktivite gösteren olgular öfkeli kuduz, paralizinin dominant olduğu olgular paralitik veya sessiz kuduz olarak sınıflandırılır. Paralitik kuduz daha çok yarasa kuduzuna neden olan virüs suşlarına maruz kalan kişilerde görülür. Anksiyeteyi şiddetli baş ağrısı, yüzde fibrilasyon ve laringofarengeal spazm izler. Yutkunma boğaz kaslarının ağrılı spazmlarına neden olur ve hastanın ağzından salya akmaya başlar. Ağıza alınan su refleks uyandırdığından hasta suyu içemez ve sudan korkar (Hidrofobi). Hasta gürültü ve ışığa da tahammül edemez. Bunu akut heyecan semptomları veya konvülziyonlar izler. Hastanın ağzından devamlı salya aktığından hasta etrafa tükürür. Kuduzlu hasta, spazmlardan 2-3 gün sonra paralizi dönemine girer. Paraliziler ısırık yarasının yakınından başlar. Kas tonusu azalır, ataksi ve parapleji oluşur. Solunum kaslarının tutulması sonucu solunum hızlanır ve 24 saatte ölümle sonlanır. Kuduza yakalanan hastalar birkaç gün içerisinde mutlaka ölürler. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) nde kuduz bir vaşak tarafından ısırılan ve aşı tedavisi uygulandıktan sonra kuduz belirtileri gösteren bir çocuk 133 gün hayatta tutulmuştur. Bu süre en uzun hayatta kalma süresidir. Ayrıca kuduz gelişen dört kişi hastalıktan kurtarılmıştır. Hipoksi, kuduzun en çok görülen komplikasyonu olup profilaktik trakeostomi ile hipoksinin önlenmesi ve akciğer ile kalp fonksiyonlarının devamlı kontrolü bu hastalarda iyileşmeyi sağlamıştır. Bu başarılara karşın kuduzun klinik belirtileri görüldükten sonra hastanın mutlaka öleceğine inanılır ve öyledir HAYVANLARDA KUDUZ Köpekte kuduzun kuluçka süresi 2-8 (ortalama 3) haftadır. Yavru köpeklerde ise bu süre bir hafta kadar olabildiği gibi bir yıla kadar uzayabilir. Gelinciklerde kuluçka süresi 17-63 gün (ortalama 28 gün), kedi cinsi hayvanlarda ise 16-96 gün (ortalama 23 gün) olarak bulunmuştur [7,8]. Hastalığın insan kuduzunda olduğu gibi üç devresi vardır. Hastalık davranış değişikliği, ateş ve korku ile başlar. Hayvan sendeleyerek yürür, çok zayıflar ve çok saldırgan olur. Sebepsiz havlar ve koşar. Taş, toprak, sopa gibi önüne gelen her şeyi ısırır. Daha sonra oluşan laringofarengeal spazmlar sonucu ses kısıklığı başlar. Yutma güçlüğü nedeniyle ağzından salya akar. Eğer köpek kapalı yere konulmazsa dışarı fırlar ve önüne geleni ısırır. Yemez, ancak içmeye devam eder. Hayvan tam olarak felç olur ve bunu kısa bir koma ile ölüm izler. Bazen paralizi erken ortaya çıkar. Felçler önce çiğneme kaslarında başlar, sonra arka bacaklarda görülür ve hayvan 1-2 gün içerisinde ölür. Kedilerde kuduz, benzer klinik seyir gösterir. Kuduz kedi kendiliğinden ısırmaz ve ajite olduğu zaman köpeklerde olduğu gibi ısırma nöbetleri göstermez. Kuduz, kan emen veya emmeyen yarasalarda da görülür. Böcek yiyen yarasalarda infeksiyon semptomatik seyrettiği halde vampir yarasalarla meyva yiyen yarasalar asemptomatik taşıyıcı olabilir. Asemptomatik yarasaların salgınlarda vektör olduğuna inanılır. Virüs normal görünümdeki kokarca ve sansarlardan da izole edilmektedir. Ayrıca klinik olarak kuduz tanısı konan hayvanların iyileştikleri de bildirilmektedir BAĞIŞIKLIK İnfeksiyon veya aşılanmayı takiben nötralizan, komplemanı bağlayan ve hemaglütinasyonu önleyen antikorlar oluşur. Nötralizan antikorlar bağışık korunmada önemli rol oynar. G proteini nötralizan antikorları oluşturan tek antijendir. G s proteinine karşı da antikor oluşur, ancak bunun koruyucu aktivitesi G proteininkine göre daha düşüktür. Nötralizan antikorlar virüsün MSS den temizlenmesini sağlayan antikordur. Ribonükleoprotein antijenine karşı oluşan antikorlar infeksiyondan korunmaya katkı sağlar. N antijenine karşı oluşan antikorlar da antiviral inhibitör aktivite gösterir [1,3]. Kuduz infeksiyonunda CD8+ ve CD4+ hücreler oluşur. Sitotoksik T hücre yanıtına G proteini aracılık eder. CD4+ hücreleri oluşturan en önemli antijen ise virüsün nükleokapsididir. RNP tarafından oluştu- 162 Flora 2000;5(3):159-167

Kuduz ve Önemi Hazar S, Yarkın F, Akan E. rulan koruyucu bağışık yanıta aracılık eden en önemli faktörün RNP ye özgü T hücreleri olduğuna inanılır [3]. Bir çalışmada ilerleyici hastalığın genellikle B ve T hücreleri veya yalnızca B hücre sayısı düşük olan farelerde geliştiğini göstermiştir [9]. TANI Kuduzun bir hayvanın ısırığı ile olan ilişkisi bilindiğinden kuşkulu olgularda hayvan ısırığına ilişkin bilgi hastanın kendisi tarafından verilir. Bu bilgi olmadığında bir hayvanın ısırık izi ile birlikte klasik belirti ve semptomların görülmesi hastalığı tanımada yararlıdır. Isırılmayı takiben ısırılan kişi kuduz tedavisi görüp görmeyeceğini öğrenmek için birkaç gün içerisinde doktora başvurur. Kuduzun laboratuvar tanısı için iki ayrı işlem vardır. Birincisi; hayvanın beyninin direkt immünfloresan antikor boyama yöntemiyle incelenmesi, diğeri ise insanlarda; kornea epiteli, parafoliküler sinir uçları veya MSS nin biyopsi dokularında kuduz antijenlerinin araştırılması ile tükrük veya burun sekresyonundan virüsün izole edilmesidir. Ayrıca BOS da kuduz antikorlarının aranması ile önceden aşı veya serum tedavisi yapılmamış hastalarda serum antikor titre artışının gösterilmesi de tanıda kullanılır. Öldürülen hayvanın başının uygun metal bir kap içerisinde ve uygun koşullarda (kuru buz içerisinde) laboratuvara gönderilmesi gerekir. Laboratuvarda hayvanın beyni çıkarılır. Medulla, serebellum veya hipokampustan alınan doku lama bastırılır ve preparatlar Seller boyası ile boyanır. 1-27 µm (ortalama 2-10 µm) büyüklüğündeki Negri cisimcikleri füksini aldıklarından sinir hücrelerinin sitoplazmalarında kiraz kırmızısı renkte görülür. Bu cisimcikler yuvarlak, yumurtamsı veya uzamış şekildedir. Negri cisimcikleri olarak kabul edilmesi için içerisinde 0.2-0.5 µm çapında koyu mavi renkte granüllerin bulunması gerekir. Kuduz olgularında Negri cisimciklerinin görülme oranı %50 nin altına düşebilmektedir. Nonspesifik inklüzyon cisimciklerinin varlığı nedeniyle yalancı pozitif sonuçlar alındığından tanıda IFA testi kullanılmaktadır IFA testinde de preparat aynı şekilde hazırlanır. Üzerine floresein izotiyosiyonat ile işaretlenmiş kuduz antiserumu konur ve gerekli işlemlerden sonra boyalı preparat floresan mikroskopta incelenir. IFA testi ile izolasyon çalışmaları arasında %92-98 oranında uyum vardır. Testin negatif olduğu durumlarda hayvan deneyinden yararlanılır [1,10]. Negri veya IFA testinin negatif olduğu durumlarda virüsün varlığı süt emen veya sütten yeni kesilmiş farelerde beyin içi enjeksiyonla araştırılır. İnokülasyon yapılan fareler 20 gün süre ile her gün kontrol edilir. Ölen farelerin beyinlerinde IFA testi ile kuduz virüs antijenleri araştırılır İnsanlarda Ölümden Önceki Tanı Kuduz virüsü MSS de üredikten sonra yakın organlara yayılır. Periferik sinirler, tükrük bezleri ve MSS ye yakın diğer dokular infekte olabilir. Bu nedenle virüsün antijenlerini araştırmak için; kornea epitelinin IFA ile tetkiki, derinin dondurulmuş kesitleri, tükrük bezi ve trakea aspirasyon sıvısından virüsün izolasyonu uygun işlemlerdir. Serum ve BOS da antikor araştırılması da tanıya yardım eder [1,2]. Deri biyopsileri boynun arka kısmından alınır. Saç foliküllerini çevreleyen sinirlerde IFA testi ile kuduz antijenleri aranır. Oftalmologların lamı korneaya bastırarak hazırladıkları preparatların IFA ile boyanması nedeni bilinmeyen akut ensefalitli olgularda önemli bir testtir. Bu işlemin rutin olarak uygulanması gerekir [1,2,11]. Ayrıca tükrükte virüs araştırılır. Bunun için ya doku kültürlerinden veya farelerden yararlanılır. Üreyen virüs IFA testi ile incelenir Serum ve BOS da antikor araştırılması da kuduzun tanısında kullanılır. Virüsün membran (M) antijenlerine karşı oluşan antikorlar virüsü nötralize eder. Nötralizasyon fare veya hücre kültüründe yapılır. Ribonükleoprotein (N) lere karşı oluşan antikorların aranmasında IFA, ELISA, kompetitif ELISA veya diğer bazı antikor bağlama testleri kullanılır. Serumdaki antikorlar hastalığın başlangıcından 8-10 gün, BOS da ise serumda belirlenmesinden 1-7 gün sonra görülür [1,2,12]. Kuduz virüsüne ilişkin antijenlerin çalışılmasında monoklonal antikor teknolojisi kullanılır [2,13]. Kuduz virüs suşları ve bu suşların genetik özelliklerini ortaya çıkarmak için RT-PCR den yararlanılır. RT-PCR; kuduz virüsünün tanısında ve virüslerin gruplandırılmasında Southern-Blot testinden 100 kat daha duyarlı olup uygulaması da daha kolaydır [14-16]. Ayrıca G antijenlerine karşı oluşan nötralizan antikorlar, çabuk floresan fokus önlenim testi ile de aranmaktadır TEDAVİ Semptomlar geliştikten sonra hastalığın özgün bir tedavisi yoktur. Hastalığın kuluçka süresi nispeten uzun olduğundan klinik semptomların gelişmesini önlemek için ısırılma sonrası profilaktik tedavi uygulanır. Yine de etkili tedaviye olabildiğince erken başlanmalıdır Flora 2000;5(3):159-167 163

Hazar S, Yarkın F, Akan E. Kuduz ve Önemi a. Yaranın Tedavisi İlk ve en öncelikle alınması gereken önlemdir. Yaralanma ister ağır (baş, boyun, yüz, kol ve el yaraları), ister hafif (ağır yaralar dışındaki yaralar, tırmalanmalar, tükrükle kontamine olmuş yaralar) olsun zaman kaybetmeden bol su ile iyice yıkanmalı, sabunlanmalı, tekrar iyice yıkanmalı sonra da antiseptik bir madde ile temizlenmelidir [1,17]. Ölü doku parçaları çıkarılmalıdır. Yaraların açık bırakılması ve dikilmemesi önerilir. Eğer ısırık yarası infekte ise uygun antimikrobiyal ajanlarla tedavi edilmelidir (10-14 gün). Ayrıca tetanoz aşısı da yapılmalıdır b. Daha Sonraki Tedavi Diğer profilaktik tedbirler bir doktorun gözetiminde yapılır. Serum tedavisi yaranın temizlenmesinden sonra alınacak en acil önlemdir. Serum miktarının yarısı yaranın çevresine, diğer yarısı ise kas içerisine uygulanır. Serum tedavisine olabildiğince erken başlanmalıdır. Yaralandıktan 36 saat sonra uygulanacak antiserum yarar sağlamaz. Sistemik Korunma Tedavisi Bu tedavi kuduz hiperimmün serumu ve kuduz aşıları ile aşılanmayı içine alır. Hiperimmün serum atlardan elde edilir ve vücut ağırlığının her kilogramı için 40 IU uygulanır. At serumuna duyarlı olan kişilere insan antikuduz gamaglobülininin uygulanması avantajlıdır. Bugün kullanılan aşılar; a. Semple aşısı, b. Fuenzelida-Palacios aşısı (Yeni doğmuş fare beyninden hazırlanan aşı), c. Ördek embriyonu aşısı, d. Doku kültürü aşıları (İnsan diploid hücre, civciv embriyo hücre) dır. a. Semple Aşısı: Sabit virüs inoküle edilen koyun beyninin %10 luk süspansiyonu fenol veya betapropiolakton ile inaktive edilerek hazırlanır. Aşının antijenitesi ördek embriyonunda hazırlanan aşınınkine yakındır. Aşılananlarda miyelin dokusunun alerjik etkisi nedeniyle nöroparalitik reaksiyonlar sık görülür (1/5.000) b. Fare Beyni Aşısı: Sabit virüs inoküle edilmiş süt emen farelerin beyin süspansiyonlarının ultraviyole ışınları veya fenol ile inaktive edilmesiyle hazırlanır. Aşı çok immünojenik olup aşılananların yaklaşık %90 ında yüksek titrede antikor oluşumu sağlar. Miyelin dokusu bu aşıda Semple aşısına göre daha düşük miktarda bulunduğundan Guillain-Barre sendromu ile ilişkili nöroparalitik reaksiyonlar daha az görülür. Bu aşı daha çok Orta ve Güney Amerika ülkelerinde kullanılmaktadır [2]. c. Ördek Embriyonu Aşısı (DEV): Embriyonlu ördek yumurtasında üretilen sabit virüsün betapropiolaktonla inaktive edilmesi ile hazırlanan liyofilize bir aşıdır. Yan etkileri Semple aşısına göre daha azdır. Nöroparalitik reaksiyonun görülme sıklığı %000.3 tür. Yumurtaya alerjisi olanlara bu aşı uygulanmaz [1,2]. d. İnsan Diploid Hücre Aşısı (HDCV): Sabit virüsün ABD de WI-38 hücrelerinde üretilip tri-n-butil fosfat, Avrupa da ise MRC-5 hücrelerinde üretilip beta-propiolakton ile inaktive edilmesiyle hazırlanır. Aşı liyofilize olup +4 C de saklanır. Aşı deri altı ve deri içi yolla uygulanır. Aşılananların %100 ünde antikor gelişir. Aşılama sonrası ensefalopati görülmez, az sayıda olguda serum hastalığı veya anafilaksi görülebilmektedir. Kol yerine gluteal bölgeye yapılan IM enjeksiyon düşük titrede antikor oluşumuna yol açar. İnsan diploid hücre kültürleri dışındaki hücre kültürlerinde üretilen virüsten de aşı hazırlanmıştır. Bu hücre kültürleri; civciv embriyonu fibroblast hücre kültürü, Vero hücre kültürü, fetal maymun diploid akciğer hücre kültürü (Kissling suşu adapte edilmiş), primer hamster böbrek hücre kültürü (Çin Cumhuriyeti nde kullanılan) dür [18-20]. Antikuduz Serumu (ARS) Aşılama ile bağışıklanan atlardan elde edilen serumun konsantre ve rafine edilmesi ile hazırlanır. Nötralizan antikor içeriği 200 IU/mL dir. Serum uygulanan erişkinlerin yaklaşık %40 ında serum hastalığı görülür. Kuduz İmmünglobülini Hiperimmün donörlerden alınan plazmadan elde edilir. Nötralizan antikor miktarı 150 IU/mL dir. Yan etki nadiren görüldüğünden ARS ye tercih edilir. Monoklonal Antikorlar Devamlı doku kültürü hücre dizileri, kuduz aşısı ile immünize edilen fare dalağı ve miyeloma hücreleri tarafından oluşturulur. Bu doku kültür hücre dizilerinde oluşturulan monoklonal antikorlar, hiperimmün insan ve hayvan serumlarındaki poliklonal antikorlardan daha özgül yanıt verir ve virüsü daha etkili şekilde nötralize ederler [2]. AŞILANACAK KİŞİLERDE GÖZÖNÜNE ALINACAK HUSUSLAR 1. Isıran Hayvanın Özelliği Et oburlar ve yarasalar diğer hayvanlardan daha infektedirler. Isıran hayvan tahrik edilmeden ısırmış 164 Flora 2000;5(3):159-167

Kuduz ve Önemi Hazar S, Yarkın F, Akan E. ise hayvanın kuduz olma olasılığı yüksektir. Sağlıklı ve yavrularının yanındaki bir hayvana yaklaşıldığında veya yemek yerken yanına gidildiğindeki ısırmalar genellikle tahrik olarak kabul edilir. 2. Isırma veya Temasın Tipi Kuduz ısırılma ile bulaştığından ısırık yarasının büyüklüğüne ve şekline bağlıdır. 3. Isıran Hayvanın Aşılanma Durumu Aşılı hayvanlar tarafından ısırılmada kuduz olma olasılığı azdır. 4. Bölgede Kuduzun Varlığı Bir bölgede evcil hayvanlarda kuduz kaydı yoksa evcil hayvan ısırıklarında bu durum gözönüne alınır. 5. Isıran Hayvanların Kontrolü Isıran hayvan sahipli ise 10 gün süre ile evde, sahipsiz ise veteriner müdürlüğünde gözlem altında tutulmalı, bu süre içerisinde öldüğü takdirde hayvanın başı buz içerisinde veteriner müdürlüğüne gönderilmeli ve ısırılan kişiye koruyucu aşılama uygulanmalıdır Aşılama Isırılma sonrası ısıran hayvanın cinsi, yaranın durumu, hayvanın aşılı olup olmadığı, bölgede kuduz olgularının görülüp görülmediği incelenerek hastaya ne yapılacağına karar verilir. Ağır yaralanmalarda hiperimmün serum ile birlikte aşı uygulanır. Enjekte edilecek serumun miktarı vücut ağırlığının her kg ı için 40 IU dur. Serumun yarısı yaranın çevresine, diğer yarısı gluteal bölgeye kas içi yolla uygulanır. Eğer Semple aşısı yapılacak ise ilk gün aşı yapılmaz, ertesi günden başlayarak karın derisine deri altı yolla altı gün süre ile 3 er ml, 14 gün süre ile 2 şer ml aşı enjekte edilir. Yani 20 günlük aşı şeması uygulanır. Son aşıdan sonra 10 günlük aralarla iki enjeksiyon daha yapılır. Hafif yaralanmalarda ise hiperimmün serum uygulanmaz. Yalnız 14 günlük aşılama şeması uygulanır. Aşı karın derisine deri altı yolla 14 gün süre ile 2 ml, sonra 10 günlük aralarla iki aşı daha uygulanır Ördek Embriyonu Aşısı: Isırılmadan sonra 21 gün süre ile günde 1 ml olarak uygulanır. Sonra 10 günlük aralarla iki aşı daha yapılır. Doku Kültürü Aşısı (HDCV): Aşı ısırılmayı takiben 0, 3, 7, 14 ve 28. günlerde deri altı yolla 1 ml olarak uygulanır. Beş aşı yerine altı aşı yapılması ve son aşının 90. gün uygulanması da önerilmektedir. Aşı deri altı yerine deri içi yolla da uygulanır. Antikor oluşumu bakımından deri altı yolla uygulanan aşıdan farkı yoktur. Deri içi yolla 0.1 ml uygulandığından ekonomik yönden yararlıdır [1,2]. EPİDEMİYOLOJİ Kuduz zoonotik infeksiyonun tipik bir örneği olup kutuplardan ekvatora kadar bütün dünyada yaygın olarak rastlanan bir hastalıktır. Kuduz iki epidemiyolojik tipte görülür. Bunlar; şehir tipi ve vahşi hayvan tipidir. Şehir tipi; genellikle köpekler, vahşi hayvan tipi ise; tilki, çakal, kurt, vaşak, kokarca, porsuk, raccoon, coyote, mongoose ve yarasalar tarafından yayılır Lyssavirus ların rezervuarları et obur familyasında yer alan hayvanlardır. Antartika, Kanada nın doğusu ve New York un Kuzeyi, Orta ve Batı Avrupa ile ABD de bir çok yerde tilkiler, Doğu Avrupa ve İskandinavya ülkelerinde raccoonlar, Asya ve Afrika da çakal ve köpek cinsi diğer hayvanlar, ABD nin Ortabatı ve Kanada nın Batı bölgelerinde kokarcalar, ABD nin Güneydoğu, Ortaatlantik ve Kuzeydoğu bölgelerinde raccoonlar (Procyon lotor), Asya ve Afrika da sarı mongooseler doğal konaklardır [3]. Çekoslovakya da yapılan bir çalışmada küçük yabani kemiriciler, özellikle microtus alvarisden kuduz virüsü izole edilmiş ve bu hayvanlarda kuduz virüsüne karşı oluşmuş nötralizan antikorlar saptanmıştır. Bu hayvanların da rezervuar olmaları olasıdır Vampir yarasalarda kuduzun bulunuşu ve kuduzun sığırlarla insanlara geçirişindeki rolü 1953 yılında anlaşılmıştır. Dağınık ve koloni halinde yaşayan yarasaların her ikisi de doğal olarak infekte olup kuduzu insan ve hayvanlara bulaştırabilir. Virüs infekte yarasanın tükrük bezlerine adapte olmuştur. Bu nedenle yarasalarda kuduz semptomları görülmemekte, ancak kuduzu diğer yarasalara, hayvanlara ve insanlara bulaştırabilmektedirler. İncelenen hayvanların %68 inden fazlasında kuduz antikorları bulunmuştur. Yarasaların kuduzu vampir yarasalardan veya kuduz hayvan kalıntıları ile beslenen insekt larvalarını yemek suretiyle aldıkları sanılmaktadır. Hastalık bir yarasadan diğerine ısırma ile geçirilir. Virüs doğal olarak infekte yarasaların burun mukozalarında saptanmıştır. Burun mukozalarından damlacık halinde yayılan virüs yarasa mağaralarında havada asılı damlacıklar (aerosoller) halinde bulunur. Yoğun olarak bulunduğunda solunum yoluyla da bulaşabilir. Teksas ta yarasa mağaralarına giren iki kişi yarasalar tarafından ısırılmadığı halde havada yoğun olarak bulunan bu aerosolleri solumak suretiyle virüsü almış ve bunlarda kuduz gelişmiştir Brezilya da Sao Paulo eyaletinde vampir yarasada kuduz virüsü bulunmuş ve ABD de Virginia eyaletinde kuduz bir yarasanın ısırması sonucu bir kişinin kuduza yakalandığı bildirilmiştir [21]. Dr. Flora 2000;5(3):159-167 165

Hazar S, Yarkın F, Akan E. Kuduz ve Önemi Zekai Muammer Tunçman da ülkemizdeki yarasalardan kuduz virüsünü izole etmiştir. Kuduz ot yiyen hayvanlarda da görülür. Bu nedenle kuduz et ve ot yiyen hayvanların hastalığıdır denilebilir. Tek tırnaklı ve çift tırnaklı hayvanlarda görülür. Farelerde kuduza rastlanmakta ise de seyrektir. Kuduzun bulaşmasında en önemli hayvan köpektir. Köpek infeksiyonu hem insanlara, hem de at, eşek, sığır, koyun, keçi, kedi ve farelere bulaştırır. Köpeklerde kızgınlık devri Ocak-Şubat ile Temmuz- Ağustos ayları olmak üzere yılda iki kezdir. Bu devirde saldırgan olduklarından, kuduz iseler ısırdıkları kişilere hastalığı bulaştırdıklarından hastalık insanlarda Mayıs-Eylül arasında daha sık görülür Kuduz hastalarında sıklıkla infekte hayvanlarla temas sözkonusudur. İnfekte evcil hayvanlar, infekte vahşi hayvanlardan daha fazla risk oluştururlar. Şehir köpeklerindeki kuduz insan ve köpek arasındaki yakın ilişki nedeniyle özel bir probleme yol açar. Ancak kuduz, köpek dışındaki hayvanlar tarafından da bulaşmaktadır. Örneğin; Massachusetts (ABD) eyaletinde kuduz ineklerin pastörize edilmemiş sütlerini içenlere kitle halinde kuduz aşısı uygulanmıştır [21]. Dünya Sağlık Örgütü verilerinde infeksiyon hastalıklarından ölenler içerisinde kuduzdan ölümün 10. sırada yer aldığı, bunların çoğunluğunu Afrika, Asya, Güney Amerika ve Avustralya da yaşayanların oluşturduğu, yıllık ölümün 50.000-60.000 kadar olduğu bildirilmektedir [22]. ABD de 1980-1996 yılları arasında laboratuvar incelemeleri ile kuduz oldukları doğrulanmış, yaşları 4-82 arasında 32 insan olgusu bildirilmiş, bunların 22 si erkek olup 17 sinden vampir yarasalardaki kuduz virüsü varyantı izole edilmiştir [23]. Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi (Centers for Disease Control and Prevention, CDC) ne 1997 yılında ABD den 49 eyalet ile Kolombiya ve Portoriko çevresinden 8509 hayvan ve dört insan kuduzu olgusu kaydedilmiş, bunların 7899 unu (%93) vahşi, 610 unu (%7) ise evcil hayvanların oluşturduğu bildirilmiştir [24]. Kuduz hayvan tarafından ısırılan her insan mutlaka kuduz olmaz. Ancak %30-40 ında kuduz görülür. Tükürük, hastalığın başlangıcından 2-3 gün öncesinden 8 gün sonrasına kadar infeksiyözdür KORUNMA Vahşi hayvanlarla karşılaşma olasılığı yüksek olan risk grubundaki kişilere koruyucu aşılama şeması uygulanır. Bu kişiler; veterinerler, hayvan bakıcıları, kuduz laboratuvarında çalışan personel ile kırsal alanda yaşayan kişiler, özellikle çocuklardır. Bunlara ördek embriyonu aşısı veya hücre kültürü aşıları uygulanır. Ördek embriyonu aşısı (DEV) 1 ay ara ile 2 aşı, ikinci aşıdan 6-7 ay sonra 3. aşı deltoid kas bölgesine deri altı yolla 1 ml olarak uygulanır. Aşılananların %80 inde antikor cevabı oluşur. Doku kültürü aşısı (HDCV) da üç doz (0, 7, 21 veya 28. gün) halinde deltoid kas bölgesine kas içi yolla 1 ml uygulanır. Dört doz da (0, 7, 21 ve 90. gün) uygulanabilir. Aşılananlarda yüksek oranda antikor cevabı oluşur Bu iki aşıdan başka ucuz, immünojen ve etkili olan fibroblast hücrelerinde üretilen ikinci kuşak bir aşı (Rabipur) da koruma amacı ile dört doz (0, 1, 7, 21. günler) olarak kullanılabilir [18]. HDCV ve pürifiye ördek embriyonu aşısı (PDEV) ile dört dozluk immünizasyondan (0, 1, 7, 21 veya 28. gün) sonra HDCV ye karşı oluşan antikor miktarı PDEV ye karşı oluşan antikor miktarından daha yüksektir. HDCV ve pürifiye vero hücre kültürü aşısı ile iki (0 ve 28. gün) veya üç (0, 7 ve 28. gün) aşı uygulananlara aşıdan bir yıl sonra rapel yapıldığında uzun süreli bir bağışıklığın oluştuğu ve iki aşı arasında fark olmadığı bildirilmektedir [25]. Pürifiye civciv embriyonu hücre kültüründe (PCEC) üretilen kuduz virüsünden Chiron Behring firması tarafından hazırlanan ve lisansı alınan kuduz aşısının etkili bir aşı olduğu ve kullananlarda civciv proteinlerine karşı antikor oluşturmadığı kaydedilmektedir [26]. KONTROL Kuduzun kontrolünde en önemli nokta köpeklerin kontrolüdür. Bu da başıboş köpeklerin öldürülmesi ve sahipli köpeklerin aşılanması ile sağlanır. Köpeklerin aşılanmasında Flury suşundan hazırlanan canlı atenüe aşılar kullanılır. Köpeklere kas içine bir kez 3 ml aşı uygulanır ve her yıl rapel yapılır. Bunun yanında kuduz virüsünün glikoproteini ile hazırlanan rekombinant kuduz aşılarının ya tavuk başlarına tetrasiklinle birlikte enjekte edilmesi veya hayvanların yiyeceği yemlerin içine konarak sahaya serpilmesi ile bu yemlerin tilki, çakal, raccoon ve coyote gibi vahşi hayvanlar tarafından yenilmesi, böylece bunların bağışıklanması sağlanarak kuduzun eradike edilmesi yoluna gidilmektedir. Sahada yakalanan hayvanların dişlerinde tetrasiklinin bulunup bulunmadığına bakılarak bu yemleri yeyip yemedikleri ve dolayısıyla aşılanıp aşılanmadıkları anlaşılmaktadır. Bu aşıların kullanıldığı bölgelerde vahşi hayvan kuduzunun azaldığı ve bunun evcil hayvanlara da yansıdığı bildirilmektedir [27-30]. Kuduzun eradikasyonu için alınacak tedbirler kısaca; 166 Flora 2000;5(3):159-167

Kuduz ve Önemi Hazar S, Yarkın F, Akan E. 1. Toplu aşılama, köpeklerin kayıt ve ruhsatı, 2. Başıboş köpeklerin öldürülmesi, 3. Ülkeye giren hayvanlar için sıkı bir kontrol ve karantina, 4. Genel bir halk sağlığı eğitimi, 5. Kuduzun tanısı için yeterli olanakların sağlanması, 6. İnsan ve hayvan kuduz olgularının bildirilmesi ve sürveyansıdır KAYNAKLAR 1. Akan E. Rhabdoviruslar ve kuduz. Genel ve Özel Viroloji Kitabında. 3. baskı, İzmir: Saray Medikal Yayıncılık, 1994:374-400. 2. Robinson PA. Rabies virus. Textbook of Human Virology. 2 nd ed, St. Louis: Mosby Year Book, 1991:517-40. 3. Dietzschold B, Rupprecht CE, Fu ZF, et al. Rhabdoviruses. Fields Virology. 3 th ed, Philadelphia: Lippincott Raven, 1996:7:242-50. 4. Ustaçelebi Ş. Kuduz virusu. Ustaçelebi Ş (ed). Genel ve Özel Klinik Mikrobiyoloji Kitabında. Ankara: Güneş Kitabevi, 1999:981-5. 5. Mebatsion T, Weiland F, Conzelmann KK. Matrix protein of rabies virus is responsible for the assembly and budding of bullet-shaped particles and interacts with the transmembrane spike glycoprotein G. J Virol 1999;73: 242-50. 6. Morimoto K, Ni YJ, Kawai A. Syncytium formation is induced in the murine neuroblastoma cell cultures which produce pathogenic type G proteins of rabies virus. Virology 1992;189:203-16. 7. Niezgoda M, Briggs DJ, Shaddock J, Rupprecht CE. Viral excretion in domestic ferrets (Mustela putorius furo) inoculated with a raccoon rabies isolate. Am J Vet Res 1998;59:1629-32. 8. Niezgoda M, Briggs DJ, Shaddock J, Dreesen DW, Rupprecht CE. Pathogenesis of experimentally induced rabies in domestic ferrets. Am J Vet Res 1997;59: 1327-31. 9. Hooper DC, Morimoto K, Bette M, Weihe E, Koprowski H, Dietzschold B. Collaboration of antibody and inflammation in clearence of rabies virus from the central nervous system. J Virol 1998;72:3711-9. 10. Tepsumethanon V, Lumlertdacha B, Mitmoonpitak C, Fagen R, Wilde H. Fluorescent antibody test for rabies: prospective study of 8.987 brains. Clin Infect Dis 1997; 25:1459-61. 11. Zaidman GW, Billingsley A. Corneal impression test for the diagnosis of acute rabies encephalitis. Ophthalmology 1998;105:249-51. 12. Sugiyama M, Yoshiki R, Tatsuno Y, et al. A new competitive enzyme-linked immunosorbent assay demonstrated adequate immune levels to rabies virus in compulsorily vaccinated Japanese domestic dogs. Clin Diagn Lab Immun 1997;4:727-30. 13. Sakamoto S, Ide T, Tokiyoshi S, et al. Studies on the structures and antigenic properties of rabies virus glycoprotein analogues produced in yeast cells. Vaccine 1999; 17:205-18. 14. Nadin Davis SA. Polymerase chain reaction protocols for rabies virus discrimination. J Virol Methods 1998;75:1-8. 15. Aral YT, Yamada K, Kameoka Y, et al. Nucleoprotein gene analysis of fixed and street rabies virus variants using RT-PCR. Arch Virol 1997;142:1787-96. 16. Whitby JE, Heaton PR, Whitby HE, O Sullivan E, Johnstone P. Rapid detection of rabies and rabies-related viruses by RT-PCR and enzyme-linked immunosorbent assay. J Virol Methods 1997;69:63-72. 17. Dreesen DW, Hanlon CA. Current recommendation for the prophylaxis and treatment of rabies. Drugs 1998; 56:801-9. 18. Vodopija I, Baklaic Z, Vodopija R. Rabipur: A reliable vaccine for rabies protection. Vaccine 1999;17:1739-41. 19. Burgeyne GH, Kajiya KD, Brown DW, et al. Rhesus diploid rabies vaccine (adsorbed), a new rabies vaccine using FRhL-2 cell. J Infect Dis 1985;152:204-10. 20. Fang-Tao L, Shu-Beng C, Guan-Fu W, et al. Study of the protective effect of the primary hamster kidney cell rabies vaccine. J Infect Dis 1986;154:1047-8. 21. Mass treatment of human who drank unpasteurized milk from rabid-cows-massachusetts, 1996-1998. MMWR 1999;48:228-9. 22. Haupt W. Rabies-risk of exposure and current trends in prevention of human cases. Vaccine 1999;17:1742-9. 23. Noah DL, Drenzek CL, Smith JS, et al. Epidemiology of human rabies in the United States, 1980 to 1996. Ann Intern Med 1998;128:922-30. 24. Krebs JW, Smith JS, Rupprecht CE, Childs JE. Rabies surveillance in the United States during 1997. J Am Vet Med Assoc 1998;213:1813-28. 25. Strady A, Lang J, Lienard M, Blondeau C, Jeussaud R, Plotkin SA. Antibody persistence following preexposure regimens of cell-culture rabies vaccines: 10 year followup and proposal for a new booster policy. J Infect Dis 1998;177:1290-5. 26. Availability of new rabies vaccine for human use. MMWR 1998;47:12-9. 27. Pastoret PP, Brochier B. Epidemiology and control of fox rabies in Europe. Vaccine 1999;17:1750-4. 28. Bingham J, Schumacher CL, Hill FV, Aubert A. Efficacy of SAG-2 oral rabies vaccine in two species of jackal (Canis adustus and Canis mesomelas). Vaccine 1999; 17:551-8. 29. Roscoe DE, Holste WC, Sorhage FE, et al. Efficacy of an oral vaccinia-rabies glycoprotein recombinant vaccine in controlling epidemic raccoon rabies in New Jersey. J Wild Dis 1998;34:752-63. 30. Robbins AH, Borden MD, Windmiller BS, et al. Prevention of the spread of rabies to wild life by oral vaccination of raccoons in Massachusetts. J Am Vet Med Assoc 1998;213:1407-12. Yazışma Adresi: Dr. Salih HAZAR Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı ADANA Makalenin Geliş Tarihi: 11.08.2000 Kabul Tarihi: 18.09.2000 Flora 2000;5(3):159-167 167