64 PİRE ZIPLADIĞI ZAMAN... STRATEJİ MORI nin 1994 yılından bugüne peryodik olmasa da sürekli yürütmekte olduğu bir çalışma var: Türkiye nin Nabzı Raporu. Bu çalışmanın amacı "Türkiye'nin Nabzı" araştırmasının temel amacı, Türkiye'nin 18 yaş ve üstü nüfusunun ülkede yaşanan siyasi, sosyal ve ekonomik gelişmelere bakışının, geçici gündemden bağımsız olarak, aşağıda belirtilen temel siyasi, sosyal ve ekonomik indikatörler aracılığı ile tespit edilmesi olarak tanımlanmış..türkiye de seçimlerde oy vermeye hak sahibi olan, 18 yaş üstü nüfusu temsil eden bir örneklem yapısıyla yürütülen bu çalışmanın 56.sı Mayıs 2002 ayı sonuçlarını içererek geçenlerde yayınlandı. Yaklaşık 7 yıldır kamuoyunun çeşitli konulardaki kanaatini ölçmeyi hedefleyen böyle bir çalışma, ülkemizin ilginç bir türbülansa girdiği bu günlerde gelecek için bazı kestirimler yapmamıza olanak vermekte... Amacımız çeşitli konulardaki zamansal değişimi inceleyerek, insanoğlunun pek de haklı olarak sorduğu pekiyi, yarın ne olacak sorusuna yanıt vermek. Ekonomik Sorunlar Seçmenin Gündeminde Türkiye'nin Sorunları - Trend 35% 25% 15% 1 5% Oca.90 Oca.91 Tem.94 Kas.94 Ara.94 Şub.95 Mar.95 Nis.95 Haz.95 Tem.95 Ağu.95 Eyl.95 Eki.95 Kas.95 Ara.95 Mar.96 Nis.96 May.96 Haz.96 Tem.96 Ağu.96 Eki.96 Kas.96 Ara.96 Oca.97 Şub.97 May.97 Haz.97 Tem.97 Ağu.97 Ara.97 Şub.98 Mar.98 Haz.98 Ağu.98 Kas.98 Ara.98 Şub.99 Mar.99 Eyl.99 Kas.99 Ara.99 Şub.00 Mar.00 Haz.00 Eyl.00 Şub.01 Nis.01 May.01 Haz.01 Tem.01 Ağu.01 Eyl.01 Eki.01 Şub.02 İşsizlik Enflasyon/Hayat Pahalılığı PKK/Güneydoğu Rüşvet ve Yolsuzluk Eğitim Seçmenin gözünde ülkenin en önemli sorunları nedir diye baktığımızda, yaklaşık 10 yıldır gündemi İşsizlik ve Enflasyon/Hayat Pahalılığı konularının işgal ettiğini görmekteyiz. Eskiden gündemde üçüncü sırada gelen PKK/Güneydoğu konusunun yerini 2001 den
itibaren Rüşvet ve Yolsuzluk konusuna bırakmış. Eğer sürpriz bir gelişme olmazsa, seçmenin önümüzdeki dönemde de önceliğini bu konulara vereceğini söyleyebiliriz. Yakın geçmişe baktığımızda Şubat 2001 i takiben enflasyon ve hayat pahalılığı konusunun yüzde 25 lerde seyrettiğini, Ekim 2001- Mayıs 2002 döneminde ise göreceli de olsa bir düşüş yaşadığını görüyoruz. Daha da önemlisi, istikrar programının yürürlüğe konduğu Nisan ayından itibaren de yüzde 30 u aşmadığı da bu grafikten görülmekte. Bunu kamuoyunun hükümetin yürütmekte olduğu ekonomi politikasını o ana kadar pek de başarısız bulmadığı olarak yorumlayabiliriz. Eğer, ekonomik programa toplumsal bir muhalefet olsaydı, bu oranların yükselme göstermesi beklenebilirdi. Öte yandan, enflasyon ve hayat pahalılığı konusundaki bu hükümet için iyimser yaklaşıma karşın, daha önce yüzde 22 lerde dalgalanmakta olan işsizlik konusunun, Kasım 1999 takiben sürekli bir yükseliş göstermesi önemli bir bulgudur. Özellikle de ekonominin genel gidişatı konusunda görece bir iyimserliğin görüldüğü Ekim 2001- Mayıs 2002 döneminde, işsizlik konusunun yüzde 35 lere kadar yükselmesi, hükümet için kötü bir haber... Özetle seçmenler ekonomi iyiye gidiyor da, benim durumum umutsuz gibi bir ruh halindeler. Bunun gelecek günler için anlamı seçmenlerin bireysel karamsarlıklarını iyi kullanacak bir siyasi partinin, zengin oy depolarıyla karşılaşacağıdır. Eğer bu iki göstergeye teknik analiz uygulayacak olsaydık, Hükümet için ideal seçim zamanının bu iki göstergenin de sürekli düşüş gösterdiği ve bireysel kaygıları temsil eden işsizlik konusunun, genel kaygıları temsil eden enflasyon konusunun altında olduğu bir dönem olduğunu söylerdik. Hükümetin Sorunlarla Mücadele Edeceğine Duyulan İnanç- Trend Şubat-01 Nisan-01 Mayıs-01 Haziran-01 Temmuz-01 Eylül-01 Ekim-01 Şubat-02 4 35% 25% 15% 1 5% Ekonomik Sorunlarla Mücadele Yolsuzluklarla Mücadele
Yukarıda bahsettiğimiz sorunlarda kamuoyunun hükümete güvenip güvenmediğine gelince... Hükümetin ekonomik sorunlarla mücadelede başarılı olacağına inanların oranının Ekim 2001 e kadar sürekli bir düşüş gösterdiğini, Şubat 2002 de yükselip Mayıs 2002 de ise düştüğünü görüyoruz. Muhtemelen bugünlerde yapılacak bir çalışmada bu oranın daha da düştüğünü göreceğiz. Bu durum yukarıda bahsetmiş olduğumuz genel ekonomik sorunlar konusundaki iyimserliğin çok da kalıcı bir desteğe dönüşmediğinin, elde edilen kazanımların kolayca kaybedilebileceğinin göstergesi olarak yorumlanabilir. Öte yandan hükümetin yolsuzluklarla mücadelede başarılı olacağına inananların oranında da sürekli bir düşüş görülmekte ve bu oran Mayıs 2002 de yüzde 15 civarında gerçekleşmiş. Yukarıdaki iki grafik bize ilginç mesajlar veriyor. Öncelikle kamuoyunun gündemine bireysel ve genel ekonomik kaygı hakim. Buna ek olarak hükümetin bu konularda başarılı olabileceği konusundaki inanç ise çok düşük oranlarda kalmakta. Üstelik bireysel ekonomik kaygının genel ekonomik kaygıdan daha da yaygın olduğunu da söyleyebiliyoruz. Bu şartlar altında, seçmenin iktidar partilerini ödüllendirmesini ummak son derece yanlış olur. Eğer sürpriz bir gelişme olmazsa, seçim sandığının iktidar partileri için bir son olması kaçınılmaz gözüküyor. Ah Bir Seçim Olsa... Yeni Bir Seçim - Trend 8 7 6 5 4 1 Kas.97 Ara.97 Şub.98 Haz.98 Ağu.98 Eki.98 Ara.98 Şub.99 May.99 Eyl.99 Eki.99 Ara.99 Şub.00 May.00 Haz.00 Eyl.00 Şub.01 Nis.01 May.01 Haz.01 Tem.01 Ağu.01 Eyl.01 Eki.01 Şub.02 Yeni bir seçim yapılmalıdır Kamuoyunun bir seçim isteyip istemediğine gelince.mayıs 2000 den itibaren yeni bir seçime ihtiyacı olanların oranında düzenli bir yükselme görüldüğünü, Ekim 2001 de ise bu oranın yüzde 70 e kadar yükseldiğini görüyoruz. Bu oranın 1999 genel seçimlerinden hemen
once yapılan araştırmayla aynı olduğunun altını çizmekte fayda var. Ekim 2001-Şubat 2002 döneminde genel ekonomik durumda görülen iyileşmenin bile seçim isteğinde bir düşüşe yol açtığı görülmemiştir. Dolayısıyla, kamuoyunun hükümete açtığı kredinin son derece kısa olduğu ve hatta vadesinin dolduğu bile söylenebilir. Bugün seçim olsa kim iktidar olur? Kamuoyu araştırmalarının en heyecan verici sonucudur, borsayla bir analoji yapacak olsak İMKB-100 endeksidir. İstendiği kadar başka konulara dikkat çekilmeye çalışılsın, herhangi bir kamuoyu araştırmasının sonucu yayınlandığında önce kim kaç oy almış ona bakılır. Seçim sath-ı mailine girdiğimiz bu günlerde birçok araştırmanın arka arkaya yayınlanacağına şüphe yok. Bu araştırmalarda da yaklaşık yüzde 35-40 kadar seçmenin kararsız ya da hiçbiri yanıtı vereceğine de... Oysa Türkiye tarihinde hiçbir zaman seçimlerde oy verme oranının yüzde 85 in altına düşmediği gözönünde tutulursa, seçim günü geldiğinde bu seçmenlerin de birilerine oy vereceği aşikar. Seçim tarihinin henüz belli bile olmadığı, köprülerin altından çok suların akacağı belliyken bu seçmenlerin kime oy vereceklerini de tahmin etmek olası değildir. Şu anda hemen herkes AKP nin birinci parti olduğunda (yaklaşık yüzde 20), CHP ve DYP nin yüzde 10 civarında olduklarına ve diğer partilerin de barajın altına serpiştiklerinde hemfikir. Seçime kadar olan süre içerisinde kapanmayacak farklar yok, dolayısıyla herhangi bir parti yüzde 5 lerden gelip yüzde 20 lere bile oturabilir. DSP nin Ocak 99-Nisan 99 döneminde yüzde 24 e kadar yükselmesi, başka bir parti tarafından tekrarlanabilir. Ancak burada ilginç olan bir olgu var. AKP kurulduğu günden itibaren kamuoyu araştırmalarında yüzde 20 civarında bir oy alıyor. Ekonomik gidişattan, gelecek korkusundan vs. bağımsız olarak bu oran sabit kalıyor, yükselmiyor. Normal şartlar altında, Hükümetin ehliyeti bu kadar tartışılırken en büyük muhalefet partisinin sürekli bir büyüme göstermesi beklenirdi. Oysaki muhalefet partilerinde bir yükselme görülmüyor. Bu durumu seçmenin, seçime daha vakit olduğunun bilincinde, kendisi için en uygun tercihi ki bu en iyi olmayabilir- yapmak için beklediği olarak yorumlayabiliriz. Partiler yerleşmiş değil ve bu yemek daha çok su kaldıracağa benzer. Sonuç Yerine: Kaosun ne olduğunu soranlara anlatılan bir anekdot varmış: Bir satranç tahtasının 64 karesine birer pire yerleştirin. Bu duruma denge denir. Sonra elinizi çırpın, bütün pireler havaya sıçrasın. Bu duruma da kaos denir. Pireler tahtaya yeniden konduklarında ise, durum yine denge dir. Özetle, şu anda bulunduğumuz durum kaosun bu en basit tanımıyla tanımlanabilir. Özellikle de DSP nin bölündüğü, hükümetin ömrünün belirsiz olduğu gözönünde tutulursa, her an yukarıda sürekli tekrarladığımız sürpriz lerin yaşanabileceği aşikardır.
Ancak elimizdeki bilgilerden yola çıkarak şunu söyleyebiliriz. Hükümet partilerinin son dönemde yürütülen ekonomik programın başarısı üzerinden bir oy avcılığı yapmaları uzak ihtimal gözüktüğüne göre, muhalefet partileri daha avantajlı durumdalar. Eğer hükümet, bir şekilde kamuoyunda iyimserliğin yaygınlaşacağı bir döneme kadar hükmetmeyi becerirse, bu durumu kendi lehlerine kullanabilirler. Avrupa Birliği konusunun bir çatışma ekseni olarak kullanılabileceğine dair ipuçlarını siyasilerin açıklamalarından öğrenebiliyoruz. Kamuoyunda AB ye destek her ne kadar yüksek olsa da, seçim kararını verirken bu çatışmanın ne kadar önemli olduğuna dair herhangi bir verimiz yok. Dolayısıyla bu çatışmanın taraflara ne götürüp getireceğini öngöremiyoruz. Öte yandan, hükümetin ehliyeti bu kadar sorgulanırken muhalefet partilerin oy sıçramaları yaşamamaları da, gerek hükümet partileri gerekse de yeni oluşumlar için bir fırsat alanı nın varlığına işaret edebilir. Tabii ki her şey önümüzdeki sıcak günler yaşandıktan sonra kesinleşecek... Eğer bu yazıdan yatırımcılar için sonuç çıkartacak olursak, söyleyebileceğimiz tek şey, ellerini çırptıktan sonra hangi pirenin nereye düşeceğini tahmin ederek eğlenmeye çalışmaları olur herhalde...