İÇİNDEKİLER GİRİŞ Ege Denizi Kıyılarında 7 BİRİNCİ BÖLÜM Kaos'tan Gaya'ya: Dünyanın ve Evrenin Oluşumu 13 Kaos Zamanları 13 Gaya: Toprak Ar\dn\r\ Gelişi 14 Denizlerin Efendisi Pondus 16 Gökyüzünün Efendisi Uranüs 18 Tek Gözlü Tepegözler 20 Yüz Kollular 23 Tartaros: Karanlıklar Ülkesi...27 İKİNCİ BÖLÜM Titanlar Çağı 37 Yeni Titanların Doğuşu 37 Kronos'un Yükselişi 42 Uranüs'ün Sonu 45 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Zalim Efendi Kronos 51 Kronos'un İhaneti 51 Çocuklarını Yiyen Efendi 54 Zeus'un Doğumu 58
Periler 59 Peri Kızı 62 Kronos Kaçıyor 64 Tanrılar Titanlara Karşı 66 Tanrılar Güçleniyor 69 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM İnsanın Yaratılışı 73 Titanların Sonu 73 Olimpos'un Tepesinde 76 BEŞİNCİ BÖLÜM Ateşin Armağanı 87 Pandora ve Kutusu 91 Tanrıların Gazabı: Tufan 98 ALTINCI BÖLÜM Prometus'un Cezası ve İyi Yürekli Herkül 103 HerküTün Gücü 107 Kahramanlar 137 Meraklısına Notlar 145
Ben bu ağızsız, dilsiz çocuksu varlıklara nasıl verdim aklı, düşünceyi... Önceleri insanlar görmeden bakıyor, dinlediklerini anlamıyorlardı; uzun ömürleri boyunca öylesine düzensiz, gelişigüzel yaşıyorlardı. Uzun sözün kısası, şunu bilmiş ol: bütün sanatları Prometus verdi insanlara. Aishulos Zincire Vurulmuş Prometus Çeviren: A. Erhat- S. Eyüboğlu 5
GİRİŞ EGE DENİZİ KIYILARINDA Sevgili çocuklar, bundan çok yıllar önce, belki binlerce, belki on binlerce yıl önce, Ege Denizi'nin çevresinde çoğu kemer burunlu, sırma saçlı insanlar yaşarmış. Bu insanların bazılarının saçları san, bazılarınınki siyahmış. Ama hepsi de parlak ve gür saçlıymış. Bu insanların hepsi de denizi çok severmiş. Ege Denizi'nin her iki yakasında denizlere kadar uzanan, tepeleri bulutlu, heybetli mi heybetli dağlar varmış. Suları yarıp bazen suların altında kayboluverir, sonra denizlerin ortasında tekrar ortaya çıkıp irili ufaklı adalara dönüşürlermiş. Denizlere uzanan dağlarda uzun sakallı keçiler yaşarmış. Bu dağların tepelerinde buz gibi soğuk, içilesi su-
lar kaynarmış. Dağların arasından, aşağıda ovalara doğru tertemiz, berrak nehirler gürül gürül akarmış. Nehirlerin çevresi verimli topraklarla çevriliymiş. Ceviz büyüklüğünde mayhoş kara üzümlerden çekirdeksiz küçücük beyaz üzümlere kadar türlü türlü üzümlerin yetiştirildiği bereketli bağlar varmış. Dağların yamaçları asırlık zeytin ağaçlarıyla kaplıymış. Yamaçlardaki kekikleri otlayan keçilerin sütünden çeşit çeşit peynirler yapılırmış. Bal yapan anların balları kovanlardan taşarmış. Bu bereketli topraklarda kurulan şehir devletlerinde bazen gülen bazen somurtan insanlar yaşarmış. Bazdan buğday eker, bazılan sebze diker, bazılan meyve toplarmış. Kimileri de tavuk besler, koyun ve keçi sağarmış. Tanm ve hayvancılıkla uğraşanlann evleri şehirlerin dış mahallelerindeymiş. Şehirlerin içinde oturanlann bazılan ayakkabı ve elbise imal eder, satarmış. Bazıları topraktan çanaklar, çömlekler, testiler yapar, bazılan da üzümden şarap imal edermiş; üretilen şaraplar bu toprak testilerde saklanırmış. İmalat yapan sanatkârlar şehrin iç kısımlannda yaşarmış. Şehrin içinde güzel evlerde, büyük büyük konaklarda yaşayanlar ticaretle uğraşan tüccarlarmış. Tüccarlar, tanmla uğraşanlann buğdaylannı, seb- 8
zelerini, meyvelerini alıp, bunları ekmek yapsın diye fırıncılara, şarap yapsın diye şarapçılara, meyve yesin diye insanlara satarak para kazanırmış. Yine ticaret yapanlar gibi, belki de daha büyük ve güzel evlerde, konaklarda, hatta saraylarda yaşayanlar da varmış. Bunlar devleti yönetenler ve askerlere komutanlık yapan daha yetkili insanlarmış. Canım çocuklarım; o zamanlar insanların hayatları bugünkü gibi rahat değilmiş. Ama o zaman da anne babalar çocuklarına yiyecek yemek, içecek süt bulmak için çok çalışırlar, çok didinirlermiş. 9
Bütün bu insanlar biçtikleri ekinin, topladıkları üzümün, yaptıkları şarabın adil olarak paylaşılmasını isterlermiş. Kimsenin gözünün üstünde kaşın var diye aşağılanmasını istemezlermiş. Nedenini bilmedikleri savaşlarda yenmeyi yenilmeyi, ölmeyi öldürmeyi istemezlermiş. Hele savaş ganimeti olup, kul köle olarak satılmayı hiç istemezlermiş. Kendilerinden sonra çocuklarının daha güvenli ve adil bir dünyada daha sağlıklı yaşamalarını isterlermiş. Kurdukları bu büyük şehir devletlerinde çocuklarının zorlukları nasıl aşacaklarım bilmelerini, öğrenmelerini isterlermiş. Onun için sorular sorarlarmış. Dünyanın nasıl kurulduğunu, dağlan, denizleri kimin yarattığını çok merak ederlermiş. "İlk insan nereden geldi, ateşi kim buldu?" diye hep birbirlerine sorarlarmış. Dahası, "Nasıl mutlu olunur, iyi birey olmak için ne yapmak gerekir?" diye de sorup, bunun cevabını hep birlikte araştınrlarmış. Kurdukları şehirlerin meydanlarında, çarşılarında, daha iyiyi ve daha güzeli bulmak için düşünürlermiş. Bu düşünürler sorularının cevaplarını ararken ulaştıkları sonuçlan, başka düşünür ve sanatçılarla birlikte, o dönem- 10
de inşa edilen çok büyük tiyatrolarda, bu tiyatrolarda oynadıkları piyeslerle, söyledikleri şarkı ve şürlerle herkesle paylaşırlarmış... Şimdi aktaracağımız söylenceler Ege Denizi kıyılarında binlerce yıldır sazlarla, şiirlerle, şarkılarla dilden dile aktarılmış. Söylene söylene kuşaktan kuşağa yayılmış. Bu söylenceler Ege Denizinin kıyılarında yaşayan halklardan birinin, bir zamanlar aynı toprakları paylaştığımız Eski Yunanlıların kulaktan kulağa yayılan mitolojik hikâyeleridir... Muhakkak sizlere de çok tamdık gelecek okuduklarınız. Kim bilir, belki bir müzeyi gezerken bir büyüğünüzden ya da bir ören yerinde karşılaştığınız bir yabanlı
adan bu söylenceleri duymuşsunuzdur. Haydi, hep birlikte okuyalım bu güzel söylenceleri... 12