ÖNSÖZ * 2005 eserinin Önsöz üdür. * Ali Güler, Sevr den Kopenhag a Parçalanan Türkiye, Türk Metal Sendikası TÜRK-AR Yayınları, Ankara,



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNDE KÜRT VE ERMENİ MESELELERİNİ TARTIŞTI!

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

Cumhuriyet Halk Partisi

TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ İLE İLİŞKİLERİ

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

(DEÜ Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölümü Anayasa Hukuku Anabilim Dalı)

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK

3 Kasım 2002 Seçimlerine Doğru: Senaryolar ve Alternatifler...

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

DEMOKRASİ VE SAYDAMLIK ENSTİTÜSÜ

DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Vatandaşlar koalisyonun kurulmamasından MHP yi sorumlu tutuyor. Marpoll Kamuoyu Araştırma Şirketi, Ağustos ayı gündem araştırma sonuçlarını açıkladı.

BAŞYAZI. PKK ve Yeniden Af

Eslen: Stratejik İnisiyatif Ayrılıkçılarda

Biz yeni anayasa diyoruz

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Devrim Öncesinde Yemen

DİASPORA - 13 Mayıs

Cumhuriyet Halk Partisi

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00

EKİM 2014 KAHRAMANMARAŞ SELİM IŞIK

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

DİYARBAKIR GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE GENÇLİĞİN SİYASAL, SOSYAL VE GELECEK BEKLENTİLERİNİN TESPİTİNE YÖNELİK SAHA ARAŞTIRMASI.

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

Cumhuriyet Halk Partisi

Sayın Büyükelçiler, Değerli Kongre üyeleri, Çok değerli dostum Sayın Zügayir ve Brosh, Kıymetli basın mensupları,

TEMMUZ 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

Atilla NALBANT ÜNİTER DEVLET. Bölgeselleşmeden Küreselleşmeye

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan Bosna-Hersek te

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE NİN DEMOKRATİKLEŞME SINAVINI DERİNLEMESİNE TARTIŞTI!

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI II. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

İstanbul 13. Müebbet çıktı

"Türkiye, Gürcistan'a ilham kaynağı olabilir"

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Sosyal Araştırmalar Enstitüsü 1 Kasım 2015 Genel Seçim Sandık Sonrası Araştırması

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI BAŞLANGIÇ

İ Ç İ N D E K İ L E R

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

Resmi Gazete Tarihi: Resmi Gazete Sayısı: 26313

KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 1

TÜRKİYE DE AVRUPA- ŞÜPHECİLİĞİ KARŞILAŞTIRMALI BULGULAR

16 Nisan Anayasa Değişikliği Referandumu Sandık Sonrası Araştırması

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız?

AĞUSTOS 2015 GÜNDEM ARAŞTIRMASI NA DAİR

AK PARTİ YE RAKİP ÇIKTI

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ. Sorular Cevaplar

OY HAKKI, SEÇİM ve SEÇİM SİSTEMLERİ

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender Bölükbaşı

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

MetroPOLL Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi A.Ş. Cinnah Caddesi No: 67/ Çankaya/ANKARA Tel: (312) Faks: (312)

ACR Group. NEDEN? neden?

DenizBank Yatırım Hizmetleri Grubu Özel Bankacılık Araştırma İngiltere, Haziran 2017 Seçim Sunumu

ŞUBAT 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5

Türkiye'de "Decentralization" Süreci

Müdafaa-i Hukuk Hareketi bu hakları savunmak ve geliştirmek için kurulmuştur.

MART 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Standart Eurobarometer 76. AVRUPA BİRLİĞİ NDE KAMUOYU Sonbahar 2011 ULUSAL RAPOR TÜRKİYE

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DE SOL GELENEĞİNİ VE SİYASİ LİDERLİĞİ TARTIŞTI

Çarşamba İzmir Gündemi

YILDIZ TEKNİKTE YENİ ANAYASA PANELİ

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 3 UNDERSTANDING IRAQ THROUGH CARTOONS 3

Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak

2 Ekim 2013, Rönesans Otel

AĞUSTOS 2015 TÜRKİYE GÜNDEMİ VESEÇMEN EĞİLİMİ ARAŞTIRMASI SONUÇ RAPORU 25 AĞUSTOS 2015

CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ 17. DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU PANEL, ÇALIŞTAY, FORUM, SEMPOZYUM, KURULTAY, KONFERANS, KONGRE

İMF siz Yapamayacak mıyız?...47 Yakın İzleme Programı Üzerine...48 Daha Dikkatli Olma Zamanı...49 Siyasette İstikrarsızlığa Yılında Ekonomi

Güneş (Kıbrıs)

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

WORLD FOOD DAY 2010 UNITED AGAINST HUNGER

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

TÜRKİYE - FRANSA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

Türkiye küçük Millet Meclisleri Nisan 2011 Raporu Libya ya Uluslararası Müdahale ve Türkiye

TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ

Avrupa Bölgesel Sosyal Güvenlik Forumu -1ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK:

Avrupalıların Müstakbel Bir AB Üyesi Olarak Türkiye ye Bakışları ve. Türkiye nin Avrupalılaşma Sorunları

BAŞBAKAN ERDOĞAN: KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ NOKTASINDA EĞER HERHANGİ BİR SIKINTI DOĞACAK OLU

Süleyman Demirel Hayatını Kaybetti

TED den, Siyasete Eğitimde Mutabakat Çağrısı

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

Transkript:

ÖNSÖZ * Sevr den Kopenhag a Parçalanmak Đstenen Türkiye isimli bu çalışma, 2000 yılında iki araştırmamız ve Atatürk ün konuyla ilgili bazı sözlerinden oluşan ve aynı isimle Ocak Yayınları nda basılarak ücretsiz devlet erkanına ve ilgililere dağıtılan küçük bir broşürün geliştirilmesiyle meydana geldi. O broşür daha sonra Ocak 2004 te basılan Sorun Olan Avrupa Birliği isimli eserimizin ilgili bölümlerini oluşturmuştu. Ekleri ile birlikte büyük boy 550 sayfa tutan Sorun Olan Avrupa Birliği eserimizin ilk baskısı yaklaşık bir yıl gibi kısa bir sürede tükendi. Şüphesiz bu bir yıl içinde önemli gelişmeler oldu. 17 Aralık 2004 Brüksel Zirvesi öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşananların değerlendirilmesi gerekiyordu. Bu değerlendirmelerle o eserimiz ikinci baskıya hazırlandı. Fakat, özellikle geniş kesimlerin daha kolay yararlanmaları düşüncesiyle bazı can alıcı bölümlerin kamuoyumuzun dikkatine sunulması gerekiyordu. Bu maksatla, elinizdeki eser ortaya çıktı. Diğer kitabın yeni baskısında yeni belgelerle genişletilen Ekler Bölümü bu esere alınmadı. Böylece okuyucunun ana konuya daha çok yoğunlaşması hedeflendi. Bazılarınca adeta bir Milat gibi sunulan 16-17 Aralık Brüksel Zirvesi öncesi toplumumuzda büyük beklentiler oluşturuldu. Müzakere tarihi alınacak, Türkiye yakın bir gelecekte Avrupalı olacaktı. 2004 Đlerleme Raporu nda yer alan talepler bile yöneticileri gördükleri rüyadan uyandırmaya yetmedi. Ardından, Zirve karar taslağı bir ateş topu gibi Türkiye nin gündemine oturdu. Buradaki geliyorum diyen kaza da karar vericileri ve bazı aydınları uykularından uyandıramadı. Nihayet davullu ve zurnalı, büyük bir başarı gibi kutlanan Zirve kararları ile Türkiye Ekim 2005 ten itibaren tarama sürecine başlayacak ve müzakerelere oturacaktı. Bu kararın ne pahasına alınmış olduğu olayın sıcaklığında, bazı ciddi seslere rağmen anlaşılamadı. Zaman ilerledikçe görüldü ki; Türkiye Kıbrıs, Ermeni Meselesi, Patrikhane, Gayrimüslim Azınlıklar ve milli birlik ve bütünlüğü gibi pek çok konuda milli duruşundan taviz vererek ulaşacağı bir yolculuğa çıkıyordu. Ucu açık olan uzun yolun sonunda sadece imtiyazlı ortaklık durağı vardı. Bu durakta Türkiye; Avrupa Birliği trenine son vagon olarak, bazı kısıtlamalarla eklemlenecekti. Bizim, bu kitabın yayınlanmasından beş yıl önce yazdığımız bazı konularla, Sorun Olan Avrupa Birliği isimli kitabımızda bir yıl önce yazdığımız bazı hususları Türk kamuoyu 17 Aralık Zirvesi öncesinde tartışmaya başladı. 2004 Đlerleme Raporu ile Türkiye Kürtlerin etnik, Alevilerin de dinsel azınlık olduğunu öğreniyor; tepkiler yükseliyordu. Leyla Zana ve arkadaşlarının Kürtler azınlık değildir tepkisi, bazı safdilleri de sevindiriyordu. Halbuki, istek ve beklentilerini yıllardır Avrupa Birliği ve ABD üzerinden yönlendirmeye alışmış bölücü çevrelerin talepleri bunun daha fazlasıydı: Biz azınlık değiliz. Kurucu unsuruz. TC yi * Ali Güler, Sevr den Kopenhag a Parçalanan Türkiye, Türk Metal Sendikası TÜRK-AR Yayınları, Ankara, 2005 eserinin Önsöz üdür. 1

Türklerle birlikte kurduk. Anayasa değiştirilmeli, Türklerle birlikte kurucu unsur olarak tanımlanmalıyız ve Kürtçe, Türkçe ile birlikte resmi dil olmalıdır diyorlardı. Hatta daha ileri gidilerek, Avrupa da yayınlanan bir bildiri ile Kürtler için özerklik talepleri seslendiriliyordu. Önce Irak ın Kuzeyinde yakılan Türk bayrağı, ardından bu defa Mersin de çiğneniyordu. Đdamdan kurtularak, güya Đmralı da müebbet hapis cezasını çeken ve güvenli bir şekilde buradan örgütünü yöneten terörist başı; Irak, Suriye, Đran ve Türkiye Kürtleri için Demokratik Konfederalizm adı altında bir devlet modeli öneriyor ve bu sözde devletin bayrakları sözde vatandaşlar tarafından 2005 Nevruzunda ellerde taşınıyordu. Türk milleti, nihayet Avrupa Birliği hayalleri ile başına örülmek istenen ağları keşfederek, sokaklara dökülüyor; bayrağına, bağımsızlığına ve devletine sahip çıkıyordu. Evet; bir aydın için, bu yüce milletin düşünen bir evladı için ben demiştim, ben bu sonucu önceden görmüştüm ve uyarmıştım demenin; sonuca ulaşıldıktan sonra artık bir anlamı kalmıyor. Burada tekrar edilmesi gereken herhalde şudur: Bu süreç, eğer bu şekilde devam eder, tersine çevrilmezse Türkiye Cumhuriyeti Devleti ni kuruluş esasları ile yaşatmak mümkün değildir. Bu bir inançsızlık veya umutsuzluk da değildir. Gerçeği, gidişi önceden fark edip, milli bilinci uyarmaya, uyandırmaya dönük bir tespittir. Esere müstakil bir bölüm olarak Öncesi ve Sonrasıyla 17 Aralık Zirvesi ile ilgili bir değerlendirme konuldu. Yukarıda kısa notlar halinde verdiğimiz gelişmeler bu bölümde ele alınmıştır. 15 Aralık 2004 günü, yani zirveden iki gün önce Avrupa Parlamentosu nda Türkçe Evet lerle kabul edilen ve zirve kararlarının 21. Maddesi nde atıf yapılan önemli kararlar da bu bölümde değerlendirilmiştir. Đşin garibi, zirve kararlarının adeta arka planın oluşturan bu Avrupa Parlamentosu kararları nedense Türkiye de görmezden gelinmiş, yok farzedilmiş, kamuoyundan gizlenmiştir. Başbakanlık Đnsan Hakları Danışma Kurulu tarafından hazırlanan ve Zirve öncesinde kamuoyumuzda geniş yankılar bulan Azınlık Raporu da ayrıntılı bir şekilde tartışılmıştır. Eserin bu baskısındaki teşviklerinden dolayı Uluslararası Avrasya Metal Đşçileri Federasyonu ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Sayın Mustafa Özbek ve Genel Yönetim Kurulu na teşekkür ederim. Dr. Ali Güler Mayıs 2005 / Đstanbul 2

SUNUŞ CEYLAN ÇAKALLARA YEM OLMAYACAK * Bir ceylan, ormanda kendine yiyecek ararken, etrafını birden çakallar çeviriyor. Ceylan, çakalları önemsemeden bulduğu yiyecekleri, yere oturarak yemeye başlıyor. Çakallar, sinsice ceylanın etrafını çeviriyorlar. Ama ceylan oralı değil. Çakallar, ceylanın umursamazlığından rahatsız ve tedirgin oluyorlar ve biraz bekliyorlar. Sonuçta ceylanın arkasına geçip, arka tarafından etlerini parçalayarak yemeye başlıyorlar. Ama bu arada ceylan da yiyeceklerini yemeye devam ediyor. Ceylan, parçalandığının, yendiğinin farkında değil Đşte Türkiye nin de etrafında dolaşan çakallar var Bunlar, bu ülkeyi kuşatmış vaziyette bekliyorlar. Ama ne yazık ki, tehlikenin farkında değiliz. Üstelik bu tehlike, bu ülkenin varlığıyla, yaşamıyla devamıyla özetle bekasıyla ilgili. Buna rağmen hiçbir şey hissetmiyoruz. Adeta tepkilerimizin üzerine ölü toprağı serpilmiş. Nörolojide bu tür rahatsızlıklar paralizi olarak adlandırılıyor. Kısaca söylemek gerekirse, sinir sisteminin felç olması olarak açıklanan bu süreç boyunca, hasta hiçbir şey hissetmiyor. Acıyı duymuyor, tad almıyor, çığlık atamıyor Halk arasındaki tabirle ruh gibi. Öyle güzel, güzel olduğu kadar da tuhaf bir ülkede yaşıyoruz ki, ülkenin sosyal, ekonomik ve siyasal anlamda vaziyeti ne kadar kötüye giderse gitsin, çarklar yine dönmeye devam ediyor. Đnsanlar, kötüye giden duruma adeta seyirci olmuş. Aynı senaryolar, aynı dramlar, aynı komediler, aynı trajediler. Birileri sisteme karşı çıkıp, eleştirel anlamda bir şeyler söylese, sistemin keneleri tarafından şiddetli bir tepkiye maruz kalıyor. Yanlışa, yanlış demek adeta suç haline getirilmiş. Türkiye dev gibi büyüyen sorunlarla boğuşuyor. IMF tarafından borç batağına sürükleniyoruz. Borcun faizini ödemek, topluma ekonomiyi iyi yönetmek olarak sunuluyor. Avrupa Birliği, gerçekleşmeyecek bir üyelik adına sahip olduğumuz bütün değerleri elimizden alıyor. Ermeniler soykırım iddialarını Türk aydınları aracılığıyla dünyaya duyuruyor. Türk insanına alternatif başkentler öneriliyor. Cezaevinden yönetilen terör tekrar hortlatılıyor. Akrebin soktuğu canlıyı öldürdükten sonra kendi hayatına son vermesi gibi; Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri ülkemizi tüketiyor. Fransa da yaklaşan Anayasa oylaması, Almanya da yapılan seçimler ve bu ülkelerdeki ekonomik göstergeler, Avrupa Birliği nin akıbetini hazırlıyor. Almanya da yüzde 12 ye ulaşan işsizlik, II. Dünya savaşı yıllarından bile fazla. Fransa ve Đtalya da da yüksek işsizlik oranları görülürken; bütün * Ali Güler, Sevr den Kopenhag a Parçalanan Türkiye, Türk Metal Sendikası TÜRK-AR Yayınları, Ankara, 2005 eserinin Sayın Mustafa Özbek tarafından yazılan Sunuş udur. 3

AB Euro bölgesinde bu ortalama işsizlik oranı 8.9 a yükselmiştir. AB para birliğine girmeyen Đngiltere de ise bu oran 4.7 düzeyinde bulunuyor. Almanya geçen yılı 1.7 büyüyerek geçirmesine rağmen, IMF Nisan ayı raporuna göre ülke ekonomisi bu yıl sadece 0.8 büyüyecek. Halbuki Almanya nın büyüme beklentisi 1.5 düzeyinde idi. Alman tüketicilerinin harcama eğilimlerinde de yavaşlama var. Almanya da 1965 te maaşların yüzde 25.1 i düzeyinde olan sosyal güvenlik kesintilerinin, 2004 te yüzde 41.9 a çıktığı görülüyor. Şimdi AB nin motoru sayılan bu ülkeler birlik hülyaları içinde kendilerini yok ederken ve bu birlik gün gittikçe zayıflarken Türkiye ne yapmalıdır? Sorusunu sorup, bu soruya doğru bir cevap bulmalıyız. Aslında, bu ülkelerin Türkiye ye yönelik yaklaşımları sorunun cevabını da ortaya koymakta değil midir? Medeniyetler çatışması tezi ile yıllardır dünyayı meşgul eden ve ülkemizdeki küreselci aydınların dört elle sarıldıkları bu tezin sahibi S. Huntington ne diyor? Türkiye AB ye üye olamaz, sizi oyalıyorlar. ABD Avrupa yı zayıflatmak için Türkiye nin AB üyeliğini destekliyor demiyor mu? Öyle anlaşılıyor ki, rüyanın sonuna geliyoruz. Yaratılan hayali zenginlik çadırları, bunları yaratanların başlarına çöküyor. Evet, ceylanı çakalların elinden kurtarmak gerekiyor. Ceylanı kurtaracak kahramanları bu millet içinden çıkaracaktır. Bu milletin masallarında, destanlarında zalim devi ortadan kaldırarak sevdiği kızı kurtaran Keloğlanlar, Oğuz Kağanlar halâ yaşıyorsa; Düvel-i Muazzamaya karşı dimdik dikilen Mustafa Kemal Atatürk leri halâ yaşıyorsa, korkmayalım. Büyük Atatürk ün şu sözlerini hatırlayalım: Milli mevcudiyetimize düşman olanlarla dost olmayalım. Böylelerine karşı bir Türk şairinin dediği gibi (karşı duvardaki levhayı işaret ederek): Türküm ve düşmanım sana, kalsam da bir kişi! diyelim. Düşmanlarımıza bu hakikati ifade ettiğimiz gün, kanaatimize, ülkümüze, istikbalimize yan bakan her ferdi düşman telakki ettiğimiz gün, milli benliğe uzanacak her eli şiddetle kırdığımız, milletin önüne dikilecek her engeli derhal devirdiğimiz gün, hakiki kurtuluşa erişeceğiz. Ve sizler gibi aydın, kararlı, imanlı gençler sayesinde bu kurtuluşa ulaşacağımıza emin olabilirsiniz (1923). Daha önce Sorun Olan Avrupa Birliği kitabı ile AB Türkiye ilişkilerini sorgulayan kıymetli kardeşim Dr. Ali Güler, bu defa bu ilişkilerin ülkemize verdiği zararlara dikkat çekiyor. Sevr den Kopenhag a Parçalanan Türkiye isimli bu değerli çalışma dileriz ceylanın uyandırılmasına katkı yapar. Dr. Ali Güler i bu değerli çalışmasından dolayı kutlar, başarılarının devamını dilerim. Mustafa ÖZBEK Uluslar arası Avrasya Metal Đşçileri Federasyonu Ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı 4

ÖNCESĐ VE SONRASI ĐLE 17 ARALIK 2004 BRÜKSEL KARARLARI * I. ZĐRVE ÖNCESĐ YAŞANANLAR B. TÜRKĐYE ĐÇĐNDEKĐ GELĐŞMELER: AB SÜRECĐ ve AYRILIKÇI KÜRTÇÜLÜK Zirve öncesinde Avrupa Birliği ile Türkiye arasında bu gelişmeler yaşanır ve Türkiye de kamuoyu yeni bir sürece alıştırılırken; içeride de dışarı ile bağlantılı olarak ciddi gelişmeler olmaya başladı. Aslında gören gözlerin, duyan kulakların garipsemediği; yıllardır kafasını kuma gömenlerin yok farzettiği, nihayet küreselleşen bazı sözde aydınların bırakalım bu Sevr paranoyasını diyerek gerekli ortamını hazırladıkları anayasanın başlangıç ve devletin temel kurucu unsurlarının, esaslarının tartışmaya açılması talepleri bu gelişmelerin başında geliyordu. Aralık başında Türkiye ye gelen Avrupa Parlamentosu Başkanı Josep Borrell Fontelles, Türkiye ye gelmeden Kürdistan ı ziyaret edeceğini söylemişti. TBMM Başkanı nı ziyaretinde kendisine, bunun bir dil sürçmesi mi olduğu sorulduğunda da Evet, dil sürçmesiydi diye cevap veren Borrell, Kürdistan derken tamamen coğrafi alana atıfta bulunmaya çalıştığını ifade etmiş, sözlerini bu bir siyasi açıklama değildi. Türkiye nin Güneydoğu Anadolu sunu kastediyordum demiştir. 1 Görüldüğü gibi, Anadolu da özrü kabahatinden büyük deyimi ile ifade edilen bir durumla karşı karşıyayız! Ardından Diyarbakır a giden Borrell, Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir le Kürtçe, Türkçe ve Đngilizce yazılı, Diyarbakır surlarının yüksekliği 12 metre. Avrupa Birliği ne 12 gün kaldı. Đkisinin toplamı 17 Aralık yazılı afişin altında görüştü. Baydemir, Türkiye nin AB ye girmesiyle 20 milyon Kürt de AB üyesi olacak dedi. Borrel kendisine verilen hediyeyi alırken, Kürtçe teşekkür etti. 2 Eski DEP milletvekili Leyla Zana ve arkadaşları nın Ortaköy de Feriye Lokantası nda şerefine düzenlediği bir yemeğe de katılan Borrell in 3 Türkiye ye gelmeden önce niçin Ankara dan sonra Kürdistan a da gideceğim dediği, Brüksel e dönünce daha iyi anlaşılacaktı: Avrupa * Ali Güler, Sevr den Kopenhag a Parçalanan Türkiye, Türk Metal Sendikası TÜRK-AR Yayınları, Ankara, 2005 eserinin Beşinci Bölümü nün bir kısmıdır. 1 Hürriyet, 04 Aralık 2004. 2 Milliyet, 06 Aralık 2004. 3 Zana, Yaşar Kemal ve Đshak Alaton un da birer konuşma yapacakları yemeğe davetli olanların isimlerini verelim de kimlerin kimlerle birlikte neler görüştüğünü okuyucular öğrensin: Orhan Doğan, Hatip Dicle, Selim Sadak (DEP milletvekilleri), Aldo Kaslowski (işadamı), Ayşe Kadıoğlu (akademisyen), Can Paker (işadamı), Çiğdem Tüzün (DEĐK Direktörü), Davut Ökütçü (işadamı), Emre Gönensay (akademisyen, eski bakan), Emre Kocaoğlu (akademisyen), Hüsamettin Cindoruk (siyasetçi ), Hüsamettin Kavi (ĐSO Meclis başkanı), Osman Kavala (işadamı), Sedat Aloğlu (işadamı), Semih Gemalmaz (akademisyen), Süheyl Batum (akademisyen), Şarık Tara (işadamı), Şerif Mardin, Nur Vergin (akademisyenler), Mehmet Güleryüz (sanatçı ), Meral Gezgin Eriş (işkadını), Şahin Alpay (gazeteci, akademisyen), Mehmet Yıldırım (ĐTO Başkanı), Tanıl Küçük (ĐSO Başkanı). Ayrıca, Cem Duna ve Orhan Pamuk da davetliler arasında. Bakınız: Hürriyet, 04 Aralık 2004. Buradaki isimlerin nasıl olup da böyle bir yemekte bir araya gelebildiğine belki bazı okurlar şaşırabilir. Bunu anlamak için şu kitabın okunmasında fayda vardır: M. Yıldırım, Sivil Örümceğin Ağında, Beşinci Baskı, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, Đstanbul, 2005. 5

Parlamentosu çatısı altında düzenlenen Türkiye-Avrupa Birliği: Tarihi Bir Tercih Đçin Gerekçeler başlıklı konferansta konuşan Borrell, Kürdistan kelimesi Türkiye de sıkıntı yaratıyor. Oysa bir vatandaş devlete karşı kendini savunabilmeli, o devletin parçası olmayı istememe hakkına sahip olmalı. Demokratik bir şekilde, sizin devletinizi değil, kendi devletimi istiyorum diyebilmeli. Bu bir ülkenin toprak bütünlüğünün sorgulanmasını beraberinde getirmez dedi. Borrell, bunun barışçı ve demokratik yolla yapılmasının önemini vurgulayarak, binlerce ölü söz konusu olursa bu ifadeleri çok temkinli kullanmak gerekir. Bazen kelimeler kısa ama anlamları büyük olabilir dedi. 4 Evet, Borrell in bu sözleri yorumlanmaya gerek duyulmayacak kadar açık. Kafasında Kürdistan ı çoktan oluşturmuş olan Beyefendi, Türkiye nin bölünüp parçalanmasını, bunun da barışçı ve demokratik yolla gerçekleştirilmesini (!) istiyor. Henüz zamanın erken olduğunu, temkinli hareket edilmesi gerektiğini öneriyor. Satır aralarına gizlenen ifadelerden çıkan sonuç Kürtler için özerklik talebidir. Elbette bu zatın resmi konumu ve kimliği, yani Avrupa Parlamentosu Başkanı olması, söylediklerini daha da önemli hale getiriyor. Nitekim, bu bakış açısı 15 Aralık AP Kararlarına biraz açık, biraz diplomatik ifadelerle yansıyacaktır. Bu kitabın değişik bölümlerinde bahsettiğimiz bir temel nokta var. Tarihsel süreç iyi izlenirse, olaylar sebepleri ve sonuçları ile iyi değerlendirilirse vizyon oluşturmak, ileride olabilecek gelişmeleri öngörmek mümkündür. Đşte bunun bir örneği ile karşı karşıyayız. Borrell in Türkiye ziyaretinde ve sonrasında yaşananların amacının ne olduğu, malum yemekte toplananların neler konuştukları, Borrell in Brüksel konuşmasının ne anlama geldiği, bu konuşmanın yapıldığı gün International Herald Tribune Gazetesi nde yayınlanan bir ilanla anlaşılıyordu. Leyla Zana ve arkadaşlarının da aralarında bulunduğu 200 Kürt kökenli aydın ın imzasıyla International Herald Tribune Gazetesi ne verilen ilan, 10 Aralık ta da Fransız Le Monde Gazetesi nde de yayınlandı. Metni, Paris Kürt Enstitüsü (Kurdish Instıtute of Paris) tarafından hazırlanan, Türkçe redaksiyonu Ümit Fırat tarafından yapılan ilanın başlığı What do the Kurds Want in Turkey? (Türkiye deki Kürtler Ne Đstiyor?) idi. Paris Kürt Enstitüsü tarafından düzenlenen imza kampanyasının Türkiye ayağını Ümit Fırat öncülüğündeki 7 kişilik komisyon yürütmüştü. Demokratikleşme, insan hakları, çoğulculuk, kültürel haklar söylemleri ile yıllardır karnından konuşanların uygun ortamı bulunca gerçekte ne istedikleri, demokratik bir şekilde ortalığa dökülüyordu. Bu gerçek isteklerin ne olduğunu anlayabilmek için ilanın tam metnini buraya alıyoruz: Avrupa Komisyonu nun Ekim 2004 raporuna göre Kürtler, 15-20 milyon arasındaki sayılarıyla Türkiye de nüfusun yaklaşık dörtte birini oluşturuyor. 4 Milliyet, 08 Aralık 2004. 6

Tüm tarihi insan toplulukları gibi, onların da atalarının topraklarında saygınlık içerisinde yaşama, kimliklerini, kültürlerini ve dillerini koruma ve çocuklarına özgürce aktarmaya hakları vardır. 20. yüzyıl boyunca büyük bir adaletsizliğin kurbanları olan Kürtler, şimdi daha iyi bir gelecek için umutlarını, Türkiye nin, her şeyden önce bir barış, demokrasi ve çoğulculuk çok kültürlülüğü alanı olarak gördükleri Avrupa Birliği ne üye olmak için geçirmesi gereken sürece bağlıyorlar. Bu demokrasiler ailesine katılmak için Türkiye nin kendi kültürel çeşitliliğine ve siyasi çoğulculuğa saygı göstererek gerçek bir demokrasi haline gelmesi gerekmektedir. Özellikle, Basklılar, Katalonyalılar, Đskoçlar, Laponlar, Güney Tirollüler ve Valonların Avrupa nın demokratik ülkelerinde faydalandığı ve kendisinin de Kıbrıs taki Türk azınlık için istediği hakları kendi Kürt vatandaşlarına garanti etmelidir. Kamu vicdanı, neticede Avrupa Birliği nin ahlaki güvenirliğini baltalayacak ve Avrupa kamuoyunda Türk hükümetinin imajını lekeleyecek çifte standartlar politikasına tahammül etmeyecektir. Avrupa süreci hem Türklere hem Kürtlere yeni ve umut vaad eden olasılıklar sunuyor, halen var olan sınırlara saygı çerçevesinde Kürt sorununun barışçı çözümü temelinde uzlaşma şansı veriyor. Bu fırsatın gerçek değeri takdir edilmelidir. Aşağıda imzası bulunan, Kürt toplumunun tüm siyasi ve kültürel çeşitliliğini temsil eden bizler, böyle bir anlaşmanın şunları gerektirdiğini düşünüyoruz: *Kürt halkının varlığını tanıyan ve devlet okulları sistemi, kendi dilinde medya, kültürünü ve siyasi emellerini özgür şekilde ifade etmesine katkı amacıyla kendi örgütlerini, enstitülerini ve partilerini kurma hakkı vermeyi garanti eden yeni ve demokratik bir anayasa, *Güven ve uzlaşma ortamı oluşturmak ve şiddet ve silahlı çatışma sayfasını kapatmak için ilk ve son olarak bir genel af, *Avrupa nın desteğiyle, Kürt bölgesinde ekonomik ilerleme için, özellikle 1990 larda tahrip edilen 3.400 den fazla Kürt köyünün yeniden inşasını ve yerlerinden edilmiş 3 milyon Kürt ün evlerine geri dönmesi için teşviki içeren geniş çaplı bir programın uygulanması. Türk yetkililerden ve Avrupalı liderlerden Kürtlerin bölgesel barış ve istikrarı sağlamak amacıyla meşru taleplerini kabul etmelerini ve bu taleplerin yerine getirilmesini, Türkiye nin Avrupa Birliği üyeliği yolundaki ilerlemesini ölçmek için önemli bir kriter saymalarını istiyoruz. 5 Görüldüğü gibi, ilandaki istekler ile Đmralı da yazarlığa soyunan zatın ürettiği ve avukatları aracılığı ile dünyaya duyurduğu demokratik çözümlemeler aynıydı. Bu ilanın yayınlanmasından sonra Türkiye de iktidar ve muhalefet cenahlarından tepkiler yükseldi. Bu ilanın, kendileri açısından büyük talihsizlik olduğunu söyleyen Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, eğer gerçekten böyle bir talepleri varsa, şu anda 5 Milliyet, 11 Aralık 2004. 7

vatandaşı bulundukları ülkenin Anayasası nı, Anayasa daki üniter yapıyı tamamen bozucu bir düşünce taşıyorlar demektir yanıtını verdi. Şahin, acaba ilanı kendileri mi verdi? Şu anda açıklamayı biz değil, onlar yapmalı diye konuştu. Adalet Bakanı Cemil Çiçek de ilanı zırva olarak niteledi. Çiçek, Türkiye başkalarının ilanıyla bir şeyler belirlemez. Türkiye bu oyunlara düşmez. Türkiye de bu insanlara çanak tutan aydınlar, siyasiler var diye konuştu. 6 Hükümetin bu iki önemli üyesinin değerlendirmelerinden, ilandaki taleplere mi, yoksa ilanın zamanlamasına mı itiraz ettikleri tam anlaşılamadı! Bu ilandaki taleplerin ne anlama geldiğini en doğru anlayanlardan birisi Eski Büyükelçilerimizden Onur Öymen oldu: O. Öymen ilan için, bu talep Lozan ı inkardır. Lozan da sadece bazı Gayrimüslim gruplara azınlık hakkı tanındı, hiçbir Müslüman gruba azınlık hakkı verilmedi. Lozan Türk devletinin omurgasıdır. Hiç kimse Lozan sistemini değiştirici öneriye destek beklemesin dedi. 7 Türkiye Emekli Subaylar Derneği, Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği, Türkiye Muharip Gaziler Derneği ve Harp Malulü Gaziler, Şehit, Dul ve Yetimler Derneği adına yapılan ortak açıklamada Zana ve arkadaşları kınandı. Đlanda statüsüne atıf yapılan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş; Kıbrıs Türklerine yeni hak verilmedi. Biz azınlık değiliz. Ayrımcılıktan vazgeçsinler. Üniter bir devleti ayırmaya çalışmak suçtur. Zana yı akıllı bir hanım sanıyordum. Ayıp ediyor diyerek sert bir tepki gösterdi. 8 Büyüyen tepkiler karşısında, metin sonradan değiştirilmiş diyerek ilandaki imzalarına sahip çıkmayan Leyla Zana ve 3 arkadaşı, Zana dan Takiye Kürtlere Özerklik isteyen ilana imza atan Leyla Zana ve arkadaşları tepkiler üzerine çark etti: Federatif çözüm uygun değildir haberi ile verilen açıklamalarında şunları söyleyeceklerdi: Türkiye nin AB ye alınmasını istemeyen güçler, müzakerelere en kısa sürede başlanması yolundaki kararı engellemek, süreci provoke etmek ve bunun faturasını bizlerin şahsında Kürt halkına çıkarmak istemektedir. Biz buna alet olmamakta kesin kararlıyız. Bu kritik aşamada görev sadece bize değil, Türkiye yi AB ye taşımak isteyen tüm dostlarımız ve iç dinamiklere (kimler kastediliyorsa? AG.) de düşmektedir. Açıklamada, bazı Kürtlerin, Kürt sorununun çözümü için Đspanya, Đrlanda, Đtalya hatta Kıbrıs ı referans ya da örnek model olarak gösterebileceğine de dikkat çekilerek, fakat Türkiye Kürtlerinin ezici çoğunluğu, Kürt sorununun çözümünde, otonomi özerklik içeren federatif çözümlerin çağımız koşullarına uygun olmadığını düşünmektedir denildi. 9 6 Milliyet, 11 Aralık 2004. 7 CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen in demeci, Milliyet, 11 Aralık 2004. 8 Milliyet, 11 Aralık 2004. 9 Milliyet, 11 Aralık 2004. 8

Evet, her zaman olduğu gibi, bir adım at, hassasiyetleri ölç, tepki gelince geri çekil, zamana bırak taktiği burada da işletiliyordu. Fakat, Leyla Zana ve arkadaşları kadar siyaseti öğrenemeyen bazı aydınlar da vardı. Đlana imza atanlardan ve son günlerde Zana kadar kamuoyunun önünde olmayan bazıları mesela, Sırrı Sakık (Eski DEP Muş Milletvekli), Mehmet Abbasoğlu (Eski DEHAP Genel Başkanı), Sedat Yurttaş (Eski DEP Diyarbakır Milletvekili), Feridun Çelik (DEHAP Eski Diyarbakır Belediye Başkanı), Murat Batgi (Oyuncu), Muhsin Kızılkaya (Yazar), Gülten Kaya (Müzik yapımcısı), Rahmi Saltuk (Sanatçı), Ferhat Tunç (Sanatçı), Yılmaz Odabaşı (Şair, yazar), Hasip Kaplan (Avukat), Eren Keskin (Avukat), Nimet Tanrıkulu (Đstanbul Tunceliler Derneği Genel Başkanı) gibileri yapılan söyleşilerde imzalarının arkasında olduklarını açıklıyorlardı. 10 Zaten Leyla Zana nın açıklamasından bir gün sonra bir açıklama yapan Ümit Fırat (kampanya nın Türkiye ayağını örgütleyen kişi), eski DEP milletvekillerinin de bulunduğu 200 ü aşkın kişinin metni okuyarak ve bilerek imzalandığını söyledi. 7-8 aydır sürdürülen çalışmanın ürünü olan ilan metninin fikir babasının Paris Kürt Enstitüsü Başkanı Kendal Nezan olduğunu, Türkiye deki ayağını da kendisinin oluşturduğunu kaydeden Fırat, şöyle konuştu: Paris Kürt Enstitüsü yardım istedi. Metni okuduk, birlikte son şeklini verdik. Kendal la imza topladık. Zana larla Kendal görüştü. Diyarbakır da belediye başkanları topluca imzaladı. Onun dışında 80 şahsiyetle bire bir görüşüp imza aldım. Türkiye nin ön koşulu olarak değerlendirilmesi cümlesi vardı. Bunu yumuşattık. Ümit Fırat, ilanın ücretini de Kendal Nezan ın görüşerek ikna ettiği Avrupa da yaşayan paralı Kürt işadamlarının karşıladığını belirtmiştir. 11 Yine ilan metnini hazırlayan Kendal Nezan da, DEP lilerin metnin son halini görmedikleri yönündeki iddialarına, metni yayımlamadan 15 gün önce okuyup onayladıkları cevabını verdi. Nezan, Zana ve arkadaşlarının bildiriyi memnuniyetle imzaladıklarını söyledi. 12 Bu açıklamalarla iki yüzlülüğü ve samimiyetsizliği iyice ortaya çıkan Leyla Zana ve arkadaşlarına bir sert tepki de metni imzalayan Yaşar Kaya dan geldi. Metne imza koyan eski DEP milletvekili Yaşar Kaya, Mahmut Alınak ve eski bakan Şerafettin Elçi, ilanın ardından federasyondan yana olmadıklarını açıklayan 4 eski DEP liye sert tepki gösterdi. DEP in kurucu eski Genel Başkanı Yaşar Kaya, Zana ve arkadaşlarını, bilgisizlik, tutarsızlık ve bazı güçlerin etkisi altında kalmakla (herhalde Đmralı daki Öcalan kastediliyor. A.G.) suçladı. Kaya şunları söyledi: Duayen veya vekillik vasıfları yok. Bizim teslim ettiğimiz bir partiyi bu arkadaşlar bitirdi ve hedef haline getirdi. Ben yirmi yıldır federasyonu savunuyorum. Çünkü federasyon adildir. Kürtler hak etmiştir. Hem eşitiz diyeceksin hem Kürtlerin otonomi ve özerklik hakları yok diyeceksin. Bu 10 Milliyet, 11 Aralık 2004. Burada açıklamalar yer almaktadır. 11 Milliyet, 12 Aralık 2004. 12 Milliyet, 14 Aralık 2004. 9

olmaz Türkiye de yaşayan 25 milyon Kürt ün 120 bin Kıbrıs Gagavuzu kadar hakkı yok. Zana ları takiye yapmakla suçlayan Kaya, bunu kimse yutmaz. Temsil şanslarını yitirdiler. Bu arkadaşlarla hesaplaşmak için 10 yıllık cezaevi sürecini bekledik. Daha tartışmış ve hesaplaşmış değiliz dedi. 13 Yaşar Kaya nın bu açıklamaları gerçek niyetleri göstermesi bakımından çok önemli açıklamalardır. Kürtlere otonomi isteyen ilan ile ilgili çalışmalar 17 Aralık zirvesinden sonra da devam ettirilmiş; bildiriye Diyarbakır da 260 kişi daha imza atmıştır. Konuyla ilgili olarak basına bir açıklama yapan Paris Kürt Enstitüsü üyelerinden Đbrahim Güçlü, Kürtler için talep edilen hakların Türkiye nin Kıbrıs ta Türkler için talep ettiği haklara eş değer sayılmasının ses getirdiğini ifade etmiştir. 14 Bu sürecin nasıl bir gelişme göstereceğini bu açıklamalardan da anlamak mümkündür. AB-Türkiye ilişkileri çerçevesinde pandoranın kutusu açılmış, her şey ortaya dökülmüştür. Mutlaka her toplumda aykırı, bölücü veya yıkıcı bazı fikirler bulunur. Bizim işaret etmeye çalıştığımız bu değildir. Asıl önemli olan Avrupa Birliği Türkiye ilişkileri bağlamında, Türkiye den talep edilenler ve Türkiye nin bu anlamda gerçekleştirdiği reformların Türkiye nin bölünmesine yol açacak bir süreci ifade etmesidir. Bu süreç Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin kuruluş değerlerini, esaslarını tahrip etmektedir. Sözde demokratik talepler ve kampanyalar arka arkaya adeta ışık hızıyla gelmektedir: Kürt kökenli 200 kişinin yabancı gazetelere verdikleri ilanlarla özerklik istemesinin ardından DEHAP Gençlik Kolları da Diyarbakır da imza kampanyası başlattı. Anayasa nın, Türkiye Devleti, ülkesi milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe dir ifadelerinin yer aldığı ve değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez 3. maddesiyle 42. ve 66. maddelerinin değiştirilmesi için toplanan imzaların Meclis e gönderileceği belirtildi. Anayasa nın başlangıç hükümlerinde ırkçı söylemler yer aldığı öne sürülerek, Türkiye ulusu kavramı önerilen dilekçede şu ifadeler yer aldı: Türkiye Cumhuriyeti üniter bir yapıdadır. Ancak tek ırktan oluşmamaktadır. Ulus tanımının kan bağı yerine, coğrafi bütünlük temelinde düzenlenmesi temel ihtiyaçtır. Türkiye ulusu kavramı etrafında bu coğrafyadaki Kürt, Türk, Laz, Çerkez bütün halkların kimliklerinin anayasal yurttaşlık esasına kavuşturulması çözümün kapısını aralayacaktır. Dilekçede, Türkiye deki her etnik yapının ayrı dili olmasının devletin dili yerine devletin resmi dili ifadesini gerekli kıldığı da iddia edildi. DEHAP Diyarbakır Đl Başkanı Celalettin Birtane, kampanyanın bazı kesimlerce amacından saptırılmaya çalışıldığını belirterek, biz 3. maddenin kaldırılmasını değil, sadece devletin dili Türkçe dir vurgusunun devletin resmi dili Türkçe dir. Şeklinde düzeltilmesini, onun dışındaki dillerin seçmeli dersler olarak eğitimde kullanılmasını istiyoruz dedi. 13 Milliyet, 14 Aralık 2004. 14 Milliyet, 4 Ocak 2005. 10

DEHAP Gençlik Kolları Sözcüsü Erkan Taş da, Türkçe nin diyalog dili olmasını istediklerini vurguladı. 15 Gelişmeleri doğru düzgün anlayabilmemiz için, olayların birbirleri ile olan ilişkilerini iyi kavramamız gerekmektedir. Bu kampanya dilekçesinde ifade edilen bazı kavramlar, aynı günlerde Prof. Dr. Baskın Oran tarafından kaleme alınan ve Başbakanlık Đnsan Hakları Danışma Kurulu nun yayınladığı, toplumda büyük gürültü koparan Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Çalışma Grubu Raporu ndaki kavramlarla aynıdır. Bu raporu birazdan ayrıca değerlendireceğimiz için, şimdi dilekçedeki mantıksızlık ve talepler üzerinde duralım: Anayasa nın 3. maddesinde yer alan Türkiye Devleti, ülkesi ve milletliyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe dir ifadesindeki Dili Türkçe dir sözleri zaten devletin resmi dilinin Türkçe olduğunu belirlemektedir. Çünkü, 3. maddenin madde başlığı, III. Devletin bütünlüğü, resmi dili, milli marşı ve başkenti şeklindedir. Anayasa Hukuku na göre, madde başlıklarının da anayasanın lafzı ve ruhu içinde olduğu herkesin bildiği basit bir gerçektir. Öyleyse buradaki değişiklik talebinin amacı nedir? Zaman zaman basında ve televizyonlarda ifade edildiği ve dilekçede de yazıldığı gibi, buradaki amaç milletin bölünmezliği ilkesinin kaldırılması ve Türkçe nin yanında Kürtçe nin de resmi dil olarak kabul edilmesi talebidir. Şimdilik bunun en azından eğitim boyutuyla hayata geçirilmesi istenmektedir. Zaten kitabın ilgili bölümlerinde örneklerini verdiğimiz gibi, bu talep aynı zamanda Avrupa Birliği nin de talebidir. Dilekçe ile değiştirilmesini istedikleri 66. ve 42. maddelerin ne olduğuna bakarsak zaten talebin ne olduğu da anlaşılacaktır: 66. Madde: Türk Devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk tür. 42. Madde: Türkçe den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Görüldüğü gibi Anayasa, insan unsurunu Türk olarak tanımlarken vatandaşlık bağını esas almaktadır. Đddia edildiği gibi ırk veya kan bağını esas almamaktadır. Yani Anayasa daki Türk kavramı bir ırkı değil, vatandaşı ifade etmektedir. Kaldı ki, Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren hem Atatürk ün konuşmaları, hem de devletin yazılı belgeleri incelendiği zaman görülmektedir ki, Türk ve Türklük kavramı kültürel bir kavramdır, ırka veya kana dayalı bir kavaram değildir. Yani aynı kültürü paylaşan insanların tamamı Türk olarak, aynı millet olarak tanımlanmıştır. Bu sosyolojik yaklaşım, Anayasa da da hukuki ifadesini bulmuştur. Avrupa Birliği sürecinde siyasi ve kültürel Kürtçülük çalışmalarının hangi boyutlara geldiğini anlamak için basında yer alan bir başka faaliyete dikkat çekelim: Diyarbakır da 28 kurucu üye Kürt-Der i kurdu. Türkçe, 15 Milliyet, 12 Aralık 2004. 11

Kürtçe (her halde Kırmançca kastediliyor A.G) ve Zazaca okunan basın açıklamasında, derneğimiz, Kürt ve Kürdistan kimliğiyle örgütlenme hakkını savunuyor. Kürt-Der, Kürtçe nin Türkiye sınırları içinde resmi eğitim dili olması için projeler üretecek denildi. Türkçe ve Kürtçe hazırlanan dernek tüzüğünün ise, sadece Türkçe si Valilik Dernekler Masası nca kabul edildi. 16 Bu nasıl olur demeyelim. Đşte görüldüğü gibi, küreselleşen Dünya da, Avrupa Birliği ne girmek isteyen Türkiye de Kürt ve Kürdistan kimliği ile örgütlenme hakkını gerçekleştirmek amacıyla dernekler kurulabilmekte; bunun adı da bölücülük olmamaktadır. Herhalde çağdaşlaşmak (!) bu olmalı. Türkiye nin temel esaslarını, kuruluş değerlerini değiştirmeyi hedefleyen bu ve benzer anayasal değişiklik taleplerinin birbirinden bağımsız, müstakil demokratik talepler olmadığı herhalde anlaşılmıştır. Fakat, Birleşik ve Bağımsız Kürdistan hedefini adım adım gerçekleştirmek yolunda oynanan bu büyük oyunun, oyun kurucularını ve kuklalarını daha iyi tanımak için senaryoyu okumaya devam edelim: Eski DEP milletvekili, Demokratik Toplum Hareketi (DTH) 17 üyesi Orhan Doğan ın 18 Milliyet Gazetesi nde Derya Sazak ile yaptığı ve etnik siyasetleri kabul etmiyoruz başlığı ile verilen tam sayfa söyleşiye bakalım. D. Sazak soruyor: * Cumhuriyetin kuruluş paradigmasını unutup Öcalan ın Đmralı da savunduğu Demokratik Cumhuriyet temelinde Anayasa nın yeniden yazılmasını mı istiyorsunuz? Kürt sorunu derken neyi anlamak gerekiyor? Cevap: 20. yüzyılın bakış açısıyla 21. yüzyılın çözüm projelerini üretemeyiz. Geçen yüzyılda dil artı etnisite, eşittir devlet demekti. Şimdi öyle değil. Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını Kürtlerin Türklerle birlikte yaşamaktan yana kullanmış oldukları şeklinde düşünmek gerekiyor. Burada göz ardı edilen, Cumhuriyet in asli unsuru olduğu tarihsel belgelere geçen bir halkın bu tanımlamasının Anayasa da yer almamış olmasıdır. * Baskın Oran ın Türkiyelilik kavramına mı geliyorsunuz? Demokratik Türkiye ulusu Türk ulusu içinde kendisinin ifade edilmediğini öne süren unsurlar var. Bunların başında da Kürt halkı var. Biz yeni bir toplumsal sözleşme önermekteyiz. Bunun temeli, Türkiye ulusu üzerine oturmalı ve Türkiyelilik tanımı altında farklı etnisiteler de bir 16 Milliyet, 6 Mart 2005. Diyarbakır DHA Muhabiri Şeyhmuz Çakan ın haberi. 17 Bu proje, Đmralı da güya müebbet hapis cezasını çekmekte olan PKK terör örgütü elebaşısı A. Öcalan a aittir. Yeni dengeleri gözeterek hazırlanan bu proje için Öcalan ın avukatları aracılığı ile dışarıya çıkardığı ve internet dahil çeşitli yayın organlarında dolaşan 19 Ocak, 23 Şubat ve 09 Mart 2005 tarihli Görüşme Notları na bakılabilir. 18 Orhan Doğan, 1955 Mardin Derik te doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan ve avukatlık yapan Doğan, 1991 de milletvekili seçildi. Leyla Zana ve Hatip Dicle ile birlikte bölücü faaliyetlerde bulunduklarından dolayı 1994 te tutuklandı. Yargılandı 15 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. CMUK değişikliği ile yeniden yargılama yolu açıldı. 17 Aralık 2004 öncesinde, Yargıtay eksik yargılama gerekçesiyle mahkumiyet kararını bozarak eski milletvekillerinin tahliyesine karar verdi. Bakınız: Milliyet, 14 Mart 2005. 12

zenginliktir şiarıyla kendisini ifade edebilmelidir. Türkiyeli bir Laz, Çerkez Türkiyeli bir Kürt. Bu, çözümde çok önemli adımdır. * Demokratik Toplum Hareketi olarak siz nerede duruyorsunuz? Biz Türkiye nin toprak bütünlüğüne saygı duyan, üniter yapısını bozmayacak, ama dil, kültür ve kimlik haklarını garanti altına alan bir Türkiye ulusu formülünün Kürt sorununun çözümünde çok önemli avantaj sağlayacağını düşünüyoruz. ( ) * Kürtlerin çoğunluğu yeni bir siyasal partiden yana mı? Silahlı örgütlenmeler var; PKK / Kongra Gel barış istiyor mu? Bir de Đmralı, Öcalan faktörü var. Sizin temsil ettiğiniz siyasal taban hangisi? Kongra Gel, PKK nin üst siyasal organizasyonudur. PKK, değişimi okuyamadığı için, KADEK e dönüştü. KADEK sürece yanıt bulamadığı için kendisini feshetti. PKK ile Kongra Gel i ayrı yere koymamak lazım. Herkes şundan korkuyor: Eyvah! PKK siyasallaşacak, o zaman ne yapacağız? Dağda silahlı bir tehdit olarak kalmaları mı daha iyidir? Toplumsal yaşama katılmaları mı? Bu hareketi şiddetten, silahtan arındırmalıyız. * Devlet bu sözlere güvenmiyor! Kongra Gel, silahsızlanmaya hazırız, Türkiye nin toprak bütünlüğünü de tartışmayacağız diyor. Burada hükümetin Kürt sorunu konusunda somut bir projesi olmadığını görüyoruz. Halen tilkiyle, koyunla, bitki isimleriyle uğraşıyoruz. Bunun da adı ekolojik asimilasyon dur. Đnsanlar Kürdistan diyebilmeli. Kürdistan bir coğrafya. Çukurova bölgesi diyebiliyoruz. Dil artı etnisite, eşittir devlet değildir. Yanıbaşımızda bir Kürt devleti kuruluyor. Bu devlet dostumuz mu olmalı, yoksa düşman mı ilan etmeliyiz? Irak takiler bizim kardeşlerimiz. * Türkiye, Kuzey Irak taki gelişmelere dostça bakmalı diyorsunuz. Bugün ABD nin Ortadoğu daki stratejik tek partneri Kürt Halkıdır. Amerika bu partneri hiçbir çıkara değişmeyecektir. * Kuzey Irak taki Kürtler Belki Türkiye deki Kürtler de olabileceklerdir. Ortadoğu daki değişimin lokomotif gücü Kürtlerdir. Türkiye deki Kürtler için bir çözüm paketi öneremezsek, Kuzey Irak taki Kürtlerle aramızda yaşam standardı arasında uçurumlar kadar fark oluşursa, Türkiye deki Kürtler duygusal olarak o tür çözüme yanaşacaklardır. * Federasyon mu? Biz toprak bütünlüğü dedik, dil, kültür dedik. Hiçbir hakkımızı vermiyorlar. Çocuklarımızı dağdan indirmiyorlar. Bu çok ciddi duygusal kırılmaya neden olabilir. Biz çözmezsek, bize ait olmayan bir çözüm gelir. 13

* ABD bölgede işgalci ; Irak taki Kürtler açısından durum şu anda avantajlı gözüküyorsa da, sadece Amerika ya dayanarak geleceği inşa etmek, devlet kurmak garantili mi? Duygusal kırılmadan söz ediyorum. ABD ye yaslanmak değil savunduğum. Aksine, biz ithal çözümlere karşıyız. Türkiyeli Kürtler açısından ülkemizi cazibe merkezi haline dönüştürebilmeliyiz. Siyasi haklar, seçim barajının yüzde 5 lere düşürülmesi. ( ) * Siz ne öneriyorsunuz, dağdakilerin silah bırakması için? Topluma katılım yasası çıkarılsın. Demokratik bir çözüm bulunsun bu yeter. * Đmralı bu sürecin neresinde? Đnternette okudum, Öcalan, Erdoğan a 5 sayfa mektup yazmış. Doğruyu kimin söylediğine değil, ne söylendiğine bakılmalı. Öcalan ı örgüt üzerinde iletişim kuracağı bir konumda tutmak gerekir. PKK den bir Hamas çıkmadı. Neden çıkmadı? Öcalan ın varlığıdır. * 17 Aralık AB zirvesi öncesinde Kürtler ne istiyor? diye bir ilan yayımlanmıştı dış basında; Leyla Zana ve sizlerin de imzalarınız vardı. Kürtlerin istediği tam olarak nedir? Kürtlerin bazıları bağımsız birleşik bir devlet isteyebilir. Bazıları Türkiye de federasyon ya da otonomi de isteyebilir. Bence şiddetten beslenmediği sürece bu tür düşüncelerin de tartışılmasının önünü açmak gerekir. Bir siyasi programla, seçimle parlamentoya girecek şekilde legal yollardan bunları savunabilirsiniz. * Leyla Zana ile birlikte Avrupa Parlamentosu nda müzakere takvimi verilmesi yönünde temaslarınız oldu. Barışın devamı yönünde çağrılar yaptınız. AKP nin son haftalardaki tutumunda bir değişiklik gözleniyor. Sanki AB sürecinden pişman gibi Hükümet yoruldu. Bunu, AKP içindeki sivil ve askeri eğilimlerin statükoyu güçlendirmelerine yönelik bir provokasyon olarak görüyorum. AP Başkanı Borell e bir yemek vermişti Leyla hanım. Borell, konuşmasında şunu söylemişti: Korkarım ki hükümet müzakere takvimi aldıktan sonra bazı adımları atmakta kararsız kalabilir. AKP, Kürtlerle orduyu Kongra Gel nedeniyle karşı karşıya getirmek istiyor (Kandil Dağı operasyonu) ya da birileri bunu dayatıyor olabilir Yanı başınızda bir savaş yaratırsanız, AB diyecek ki, olmaz!. Hem AB ye girmeye aday olan ülkesin, hem iç sorunlarını savaşla çözmeye çalışıyorsun. Bu olmaz! Ya AB den vazgeçeceksin ya da bunu yapmayacaksın Söylenenlerin iyi anlaşılabilmesi amacıyla hemen hemen tamamını buraya aldığımız bu söyleşi değerlendirildiğinde, ayrılıkçı Kürtçü hareketlerin AB Türkiye ilişkileri ve ABD nin bölgedeki varlığı ve politikaları ile nasıl iç içe olduğu açık bir şekilde görülmektedir. Öcalan, AP Başkanı Borell, AP kararları ve güdümlü DTH ni yürütenlerin nasıl bir organizasyon içinde oldukları iyice anlaşılmaktadır. Burada ilginç olan 14

hususlardan biri de, Kürt aydını olduğunu iddia edenlerin adeta ABD nin uşaklığına soyunmuş olmalarıdır. Söyleşinin belki de en önemli, can alıcı noktası bizce budur. Çünkü burada yer alan, ABD nin Ortadoğu daki tek stratejik partnerinin Kürt Halkı olduğu sözleri PKK terörü dahil, ayrılıkçı Kürtçü hareketlerin arkasında duran küresel gücü deşifre etmektedir. Ne yazık ki, tarihten halâ ders alınmadığı da görülmektedir. PKKlıların affedilerek toplumsal yaşama (yani siyasete) katılması, seçim barajının yüzde 5 e indirilmesi, Kürtlerin dil, kültür ve kimlik haklarının garanti altına alınması gibi söyleşide bahsedilen hususların AB talepleriyle aynı olduğu bilinmektedir. Yine, bu söyleşide bahsedilen demokratik Türkiye ulusu, Türkiye ulusu, Türkiyelilik tanımı altında farklı etnisiteler de bir zenginliktir, ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını Kürtlerin Türklerle birlikte yaşamaktan yana kullandıkları Cumhuriyetin asli unsuru olan Kürtlerin bu tanımlamasının Anayasa da yer alması gerektiği gibi ifadelerin de AB sürecinde hızlanan Türkiye bir mozaiktir felsefesinin devamı mahiyetinde olduğu ve bütün bu görüşlerin Baskın Oran tarafından kaleme alınan Başbakanlık Đnsan Hakları Danışma Kurulu Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Çalışma Grubu Raporu nda yer alan görüşlerle aynı olduğu görülmektedir. Aralık 2004 ün başından Mart 2005 in ortalarına kadar geçen yaklaşık üç buçuk aylık bir süreçte AB Türkiye ilişkileri gölgesinde gelişen bazı olayları arka arkaya sıraladığımız zaman ortaya çıkan Kürtçü-ayrılıkçı tablo bütün açıklığı ile bu şekildedir. Peki, terör örgütünün elebaşısı A. Öcalan bu sürecin neresinde durmaktadır? Gelişen bu olaylardaki etkisi ne aşamadadır? Şimdi bu soruların cevaplarını arayalım: Bu kitabın önceki bölümlerinde ortaya konulduğu gibi; A. Öcalan, PKK Terör Örgütü nü kurduğu zaman Parti Programında bir hedef ortaya koymuştur. Bu hedef, Birleşik, Bağımsız Sosyalist Kürdistan hedefidir. Terör bu amaca ulaşmak için bir araç olarak kullanılmıştır. Öcalan ın serüveni iyi izlendiğinde görülmektedir ki, hem kendi görüşleri, çalışmaları, hem de yönlendirdiği kişi ve örgütlerin görüşleri, çalışmaları bu temel hedeften sapmadan ilerlemektedir. Türkiye ve Dünya dengeleri gözetilerek, zaman zaman alt öneriler ve talepler gündeme getirilmiştir. Kenya da Türkiye ye teslim edildiği zaman devlete hizmet edeceğini söyleyen, mahkeme sürecinde sadece Kürt kimliğinin tanınması ve kültürel hakların verilmesinin yeterli olacağından dem vuran, bir dönem devlette ortaklık veya federasyon talep eden, bir dönem Demokratik Toplum Hareketi örgütlenmesiyle PKK ve uzantılarının toplumsal hayata ve siyasal yaşama katılımının sağlanmasını isteyen A. Öcalan; özel olarak Irak taki, genel olarak da Ortadoğu daki son gelişmelerden sonra Demokratik Konfederalizm önermektedir. Ya okuduğunu anlamayan, ya da anlamazlıktan gelen bazı aydınların zaman zaman dört elle sarıldıkları Öcalan ın son incisine bir bakalım, demokratik konfederalizm neymiş? 15

Benim Kürdistan özgürlük mücadelem sürüyor. Geliştirdiğim Kürdistan özgürlük mücadelesinden vazgeçmem. Kesindir, bu sonuna kadar gidecektir. Zaten özgürlük savaşımım yedi yaşından beri sürüyor. Kürdistan özgürlük mücadelesi anlayışım şu: Devletleşme ile özgürlük getirilemez. Devletleşerek Kürtlerin özgürleşeceğine inanmıyorum. Hem felsefi olarak ve siyasi olarak, hem de mevcut güncel siyasi koşullar itibariyle Kürdistan için devletleşmeyi istemek hazin sonuçlar yaratabilir. Devlet baskı demektir, baskıyı doğurur. Arafat bütün çabasına rağmen milliyetçiliği aşamadı. Ama ben öyle bir milliyetçi savaşçı olamam, olmayacağım. Benim çözümüm netleşti. Geçende söyledim: Ortadoğu ve hatta bütün dünya halkları için geçerli çözüm demokratik konfederalizmdir. Demokratik konfederalizm devlet olmayan, demokratik ulus örgütlenmesidir. Demokratik konfederasyon azınlık örgütlenmesidir; kültür örgütlenmesi, dini örgütlenme, hatta cins örgütlenmesi ve buna benzer örgütlenmelerdir. Buna demokratik ulus ve kültür örgütlenmesi diyorum. Her köyde demokratik bir komün çıkar. Her kültürel örgütlemenin, bunların tümünün birleştirilmesi konfederasyondur. Çizgi olarak yansıtılmalı. Buna devlet olmayan demokratik konfederasyon diyorum... Kürtler için de bu uygundur. Kürtler kendi içinde, sınırlara dokunmadan, kendi aralarında Kürt demokratik konfederalizmini kurabilirler. Bütün Kürdistan parçaları, sınırlara dokunmadan, sınırları engel yapmadan, sınırları bir köprü olarak görüp demokratik konfederalizmi geliştirebilirler. Kürtler kendi aralarında siyasi, kültürel ve politik ilişkiyi sağlarlar. Sınırları yıkmak değil, köprü yapmaktır. Bunun kimseye zararı yoktur. Bu yapılmazsa kan deryasına döner. Kürtler kanlı bir süreçten ancak böyle kurtulabilirler. Kansız Kürt demokrasisi böyle gelişir. Aksi halde Filistin-Đsrail benzeri kanlı süreç yaşanır. Bu çözüm Kürt milli devleti etrafındaki boğazlaşmayı önler. Bunun için ulus devletlerin demokrasiye açık olmaları tek şarttır. Kürtlerin demokratik bir ulus olmalarına karışmayacak, uzlaşacak. Bu muazzam kazandırır. Türkiye, Đran, Suriye ve hatta Kürt devletçiği (burada Irak ın Kuzeyi ndeki Barzani ve Talabani örgütlenmesi kastediliyor A. G.) de buna engel olmamalıdır. 19 ( ) Konfederalizmin ilkelerini açıklayacaktım. Newroz da ilan edecektim ama zaman kalmadı. Bazı önemli ilkeler. Devlet olmayan bir Konfederalizmin ilanına hazırlanıyordum. Üç yasal duruş var, AB nin yasaları, Üniter-devlet yasaları, Demokratik Konfederalizmin yasaları. Talabani nin Irak Cumhurbaşkanlığı için adı geçiyor. Kuveyt tarzı bir devletçik yapacaklar. Đşbirlikçi Kürtlük iflas ederken buna karşı Demokratik Konfederalizmin tanımını, ilkelerini daha önce açıkladığım 6 madde çerçevesinde verirsiniz. Benim için de bir tanımlama, bir sıfat kullanılacaksa Demokratik Konfederalizm Önderliği ni öneriyorum. Başkan demek beni despotizme götürüyor. Bir ağa da siyasete girerse serok olabilir. Benim söylediğim tanım 20 Mart ta ilan edilir. Bu ilanı kabul 19 19 Ocak 2005 Tarihli Görüşme Notu. Koyultmalar tarafımızdan yapılmıştır A. G. 16

ediyorum ve layıkıyla yapacağım. Milliyetçiliğin devleti yükseltilirken ben de halkımızın Demokratik Konfederalizmini geliştiriyorum. Ben bunun kurucusu olmakla şeref duyuyorum. Bayrağı aslında söyleyecektim. Yeşil zemin, sarı güneş içinde kırmızı yıldız olur. Demokratik Konfederalizmin ilkeleri budur. Gelirseniz detaylı anlatırım gelmezseniz bir bildiri yazarsınız. Konfederalizmin ilkesi, bayrağı budur. Devlet olmayan konfederal birliğe çağırıyorum. Eğer bu arada demokratik bir diyalog gelişmezse her türlü hazırlıklarını derinleştirsinler. Gençler dağlara çıkacaktır, gençleri iyi korusunlar. Herkesin dikkatli olması gerekiyor, kendi örgütlenmelerini geliştirsinler, kendi özgüçlerine dayansınlar. Eğer diyalog gelişmezse kendi öz güçleriyle davranırlar. Doğru komutanlık yapsınlar, geçmişteki sahte önderliklere benzemesin. Göç edilen köyler yavaş yavaş geri dönerler. Özgür savunma birlikleri bunların güvenliğini sağlasınlar. 20 ( ) A. Negri lerin işlediği Çokluk kavramı önemli. Biraz bu anlamı veriyor. Çokluğun içine toplumun bütün kesimleri; etnisite, kadın, gençlik, bütün mezhepler giriyor. Đşte çokluk budur, bunların özgürleşmesi ve demokratikleşmesi gerekiyor. Aydın müdahalesine gerek yok. DTH projesini bunların yaşamsallaşması için önermiştim. DTH klasik yaklaşımlardan kendini kurtarmalıdır. Bununla bağlantılı, ulus-devlet ve demokratik ulus tanımını yapacağım. Bunlar iki kilit kavram. Đlkelerini versem iyi tartışılır, bundan sonrasını belirleyebilir. Demokratik konfederalizm çok önemli; bunu yalnız Kürtler için değil, Ortadoğu ve hatta dünya için öneriyorum. Ulus-devlete dayalı tıkanmada yol açıcı olur. Ulus-devlete dayalı BM iflas etmiştir. Irak sorunu bunu ortaya serdi. 20. yüzyılın son çeyreğinde yaşanan çözümsüzlük, Körfez, Irak ve Afganistan ın durumu ortada. BM çaresiz. ABD bunu biraz kavramış, ama emperyalizmin model sunma olanağı sınırlı. Gerçek demokratik alternatif yerine Türkiye, Mısır, Afganistan gibi ülkelerde gerçek demokrasiyi örtbas eden sahte modeller peşinde. Ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesi devlet kurma hakkı değildir. Lenin bunu mahvetti. Lenin ve Stalin in bunu aşırı bir şekilde devlet kurma ilkesi olarak ele almaları tarihi felaketler getirdi. Kurtuluş için sahte devlet topluklukları yarattı. Ulusların kendi kaderini tayin hakkını ben şöyle algılıyorum, çünkü Kürtlerde de bunun peşine düşen bir kesim var: Bu hak kendi demokrasisini ve devlet olmayan kendi yönetimlerini kurma hakkıdır. Devlet olmayan toplulukların bütün sorunlarını kendi tartışacakları, kararlaştıracakları; köylerde, mahallelerde ve şehirler çerçevesinde kendi sorunlarını kendileri tartışarak kararlaştıracakları ve çözecekleri bir model kurma hakkıdır. Yerel üzerinde köy, mahalle ve şehir çerçevesinde tartışıp kararlaşacaklar. Nedir o politik güç? Bir yıllığına vekillerini delegelerini seçecekler. Demokratik ulus, ulus-devletin yarattığı bireye dayanmaz. Ulus devletin yarattığı birey köledir, tek tanrılı dinlerin yarattığı 20 23 Şubat Tarihli Görüşme Notu. Koyultmalar tarafımızdan yapılmıştır A. G. 17

fertlerden daha tehlikelidir. Devletin birey yaratması, vatandaş yaratması bütün kilitlenmenin sebebidir. Demokratik ulus, topluluk ve bireylerin kendi yerel gerçeklikleri doğrultusunda sorunlarını tartıştığı, çözüm ürettiği modeldir. Birilerinin çıkıp halk adına konuşması doğru değildir. Bu benim için de geçerli. Bu tarz doğru değil. Önemli olan halkın kendisinin çözüm gücü olabilmesidir. Ulus - devlet tam engel konumunda. Bizim hedefimiz devlet değil, demokrasiyi kurmaktır. Orta sınıfa dayalı Avrupa tipi demokrasiden bahsetmiyorum. Devlet olmayan demokrasi kurma, coğrafi sınırları esas almaz. Devlet olmayan demokrasi olunca, coğrafi sınırlara ve başka devletleri yıkmaya gerek yok. Biz kendi sistemimizi kuracağız. Devlet bunu kabul eder etmez, halkımız neredeyse, halk topluluklarımız neredeyse, kendi çözüm modelimizi orada esas alacağız. Tanımı böyle geliştirin, şiddetle buna ihtiyaç var. Eş başkanlık olur. Devlet tarzı partileşme benim açımdan aşılmıştır, bu partileşme 19. yüzyıla aittir, Bolşevik Parti buna dahildir. Bu aşılmıştır, kendilerinde de bunu aşmalılar. Partiler bir ideoloji, zihniyet örgütüdür. Devlet olalım vs. demez; demokrasi düşüncesini ve zihniyetini örgütler, sorunları tartışır, seçkin kadro yetiştirir, akademik çalışmalar yapar. Akademi kurabilirler, kendi idari kurullarını seçebilirler. Önde gelen kadroları devlet biçiminde olan bir güç olarak görmemek gerekir. Genel tanım budur. Mühim olan güçlü kadın ve erkeği; mücadele edebilen, ideolojik yetkinliği olan ve dışa karşı da kendini ifade edebilen kadın ve erkeği ortaya çıkarabilmektir. Diğer söylediklerim de var, savunmalar var, bütün bunlar benim raporumdur, kongreye sunulur. Bir kurul bunu düzenler kongreye sunar Şimdi demokratik konfederalizmin ilkelerine geliyorum. Beş-on ilke sayıyorum, taslak halindedir, tartışmaya sunuyorum. Kürtler, Ortadoğu, dünya için geçerlidir. 1 Zağros ekosisteminde tarım devrimi oldu. Bu tarım devrimi temelinde 19. yüzyıl başlarına kadar gelindi. 19. yüzyıl başlarında sanayi devrimi oldu. Sanayi devrimi ikinci devrimdir. Bu ikinci devrim ulus devletin oluşmasında rol oynadı. Ulus devlet 20. yüzyıl sonlarına doğru toplumsal gelişmenin, demokrasi ve özgürlüğün önünde en ciddi engel durumuna geldi. 2 Ulusların kendi kaderini tayin hakkı devlet kurma hakkı olarak anlaşıldı. BM modeli yürümüyor, ulus devletler ciddi bir engeldir. Körfez savaşı ve Irak taki durum bunun kanıtıdır. 3 Bundan çıkışın temel yolu geniş kapsamlı tanımını yapacağımız demokratik konfederatif sistemdir. Ulus devlete göre gelişen küresellik değil. Zaten ulus devlet aşılıyor; küreselleşme ulus devleti de aşıyor. Emperyalizm yeni model koyamıyor, sistem krizi derinleşiyor. 4 Tek alternatif demokratik konfederalizmdir. Piramit tarzı bir örgütlenme modelidir; söz, tartışma ve karar topluluklarındır. Tabandan gelen delegeler, en üste kadar, tepede bir koordinasyonu oluşturur. Delegeler bir yıllık halkın memurları gibi olur. 5 18

Ortadoğu nun çözümü için de demokratik konfederalizm geçerlidir. Kapitalist sistem, emperyal güçlerin dayatmaları demokrasiyi geliştiremez, ancak demokrasiyi istismar edebilir. Tabandan gelişen demokratik seçeneği egemen kılmak esastır. Toplumsal temelde etnik, dini, sınıfsal farklılıkları gözeten bir sistemdir. 6 Kürdistan içinse kendi kaderini tayin etme hakkı milliyetci temelde devlet kurmak değil, siyasi sınırları sorun yapmadan, sınırları esas almadan, kendi demokrasilerini kurma hareketidir. Đran da, Türkiye de, Suriye de, hatta Irak ta oluşacak bir Kürt yapılanmasındaki tüm Kürtler bir araya gelerek federasyonları, birleşerek üst konfederalizmi oluşturur. 7 Asıl karar yetkisi köy, mahalle, şehir meclis ve delegelerinindir, dolayısıyla halkın ve tabanındır. Ben daha önce bayrağını, tanımını söylemiştim. Şimdi de ilkelerini verdim. Kürdistan için üç hukuk geçerli olabilir demiştim. AB hukuku, üniter devlet hukuku, demokratik konfederal hukuk. Üniter devletlerin bizim demokratik konfederal hukukumuzu tanımaları halinde, biz de onların hukukunu tanırız. Şu şartla: Đran, Irak, Türkiye, Suriye bizim konfederal hukukumuzu tanıdıkça, biz de onlarınkini tanır, uzlaşıya gideriz. Bunları biraz ilkeselleştirmek gerekiyor. Benim söylediklerim ve yazdıklarımı iyi düzenlerseniz, demokratik konfederal hukukun esasları ortaya çıkar. Bunun kuruculuğunu kabul ediyorum. Kürtçe olarak ismi de Koma Komelên Kurdistan olur. Bunu Newroz için de bir mesaj olarak ta veriyorum. Newroz u da bir gün değil, bir hafta olarak bayraklarıyla bu temelde kutlarlar. 21 Burada, bu görüşleri genel hatlarıyla vermemizin amacı, çözümlemeleri kendinden menkul terörist başının reklamını yapmak değildir. Amacımız; gelişmelerin ve A. Öcalan ın dengelere bağlı olarak yaptığı açıklamaların ana hedeften sapma olmadan devam ettirildiğini gözler önüne sermek ve birbirinden bağımsız gibi algılanan bazı oluşumların aslında nasıl örtüştüğünü göstermektir. Đkinci olarak, bu açıklamalar kamuoyunu oluşturan bazı yazarlar tarafından ya yanlış anlaşılmakta ya da yanlış yorumlanmaktadır. Mesela önemli bir yazarımız, Kürtler Ne Đstiyor? başlıklı bir yazısında, Öcalan ve PKK nın terk ettiği bağımsız Kürt devleti hedefi nden bahsetmektedir. 22 Yukarıya aldığımız metinde Öcalan, Kürdistan özgürlük mücadelesinin sürdüğünü, mevcut güncel siyasi koşullar itibarıyla Kürdistan için devletleşmeyi istemediğini, Çokluk adı altında etnik ve dini bir bölünmeyi desteklediğini, ulus-devletlerin iflas ettiğini, ulusların kendi kaderini tayin hakkının, kendi demokrasisini ve kendi yönetimlerini kurmak hakkı olduğunu, önerdiği demokratik konfederalizmin, etnik, dini, sınıfsal bir sistem olduğunu, dört ülkedeki Kürtlerin bir araya gelerek federasyonları ve birleşerek üst bir konfederalizmi oluşturmaları gerektiğini, Kürtlerin demokratik konfederal hukuklarının tanınmaması halinde dört üniter devletin hukukunu tanımayacaklarını belirtmektedir. 21 09 Mart 2005 Tarihli Görüşme Notları. Koyultmalar tarafımızdan yapılmıştır A. G. 22 F. Bila, Kürtler Ne Đstiyor?, Milliyet, 12. 12. 2004, s. 20. Bu yazının tamamı için EKLER e bakınız. 19

Yine Öcalan, aba altından sopa göstererek, bunlar yapılmazsa teröre başvurulacağını, bunun için gençlerin hazır olmaları, gerekirse dağa çıkacaklarını ifade etmektedir. Şimdi bütün bunlara bakıp, Öcalan ve halâ kontrol altında tutarak yönlendirdiği uzantılarının Birleşik Bağımsız Sosyalist Kürdistan hedefinden vazgeçtiğini söylemek ne derece gerçekçi bir yaklaşım olur? Bunu okuyucunun takdirine bırakıyoruz. Olsa olsa vazgeçilen sadece bu hedefin sosyalist sözcüğüdür. Bunun yerine demokratik sözcüğünün konulduğunu, bunun da küresel gelişmelerden kaynaklandığını biliyoruz. Kaldı ki, A. Öcalan ın önerdiği yeni oluşum için yeni bir bayrak bile belirlediğini biliyoruz. Bu talimat sonrası 2005 Nevruz gösterilerinde Türk bayrağı çiğnenir, yakılmaya teşebbüs edilirken; önerilen paçavranın meydanlarda nasıl taşındığı ve çatışmalarda öldürülen PKK militanlarının cenazelerinin üzerine örtüldüğünü hatırlatalım. II. 17 ARALIK 2004 BÜRÜKSEL ZĐRVESĐ KARARLARI VE DEĞERLENDĐRME 17 Aralık öncesi içerdeki gelişmeleri bu şekilde ortaya koyduktan sonra zirve kararlarının değerlendirilmesine geçebiliriz. AB Devlet ve Hükümet Başkanları Konseyi Brüksel Zirvesi'nde (16-17 Aralık 2004), Türkiye ile tam üyelik müzakerelerine 3 Ekim 2005'te başlanması kararı alındı. Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirisi, "Genişleme", "Terörizm", "Mali Çerçeve: 2007-2013","Özgürlük, Güvenlik ve Adalet Alanı: 2005-2012", "Dış Đlişkiler" ve "Diğer Konular" başlıklı 6 bölümden ve 73 paragraftan oluşmaktadır. Bildirinin Türkiye ile ilgili bölümleri 17-23 paragraflar arasındadır. Bildirinin, "Ukrayna Bildirisi" ve "Ortadoğu Barış Süreci ne Đlişkin Açıklama" başlıklı 2 de Ek i bulunmaktadır. 23 Genellikle bütün televizyonlarımızda ve yazılı basınımızda büyük bir başarı gibi gösterilen 17 Aralık Bürüksel Zirvesi Kararları hakkında az da olsa sağlıklı, soğukkanlı yorumlar yapıldı. Bunlar arasında genç bilim adamlarımızdan Doç. Dr. Çağrı Erhan ın bir araştırması 24 özellikle önem taşımaktadır. Burada kararları değerlendirirken Sayın Erhan ın makalesinden geniş ölçüde yararlanılmıştır. Öncelikle, zirvede alınan kararların, zirve öncesinde hazırlanan ve Türk hükümetine iletilerek, kamuoyunda tartışılan kararlardan hiçbir farkı olmadığını belirtelim. Türk kamuoyunun bazı hassasiyetleri veya 23 Burada değerlendireceğimiz metin ĐKV tarafından yapılan resmi olmayan çeviridir. Bakınız: www. belge. net Dışişleri Bakanlığı internet sitesinde zirve kararlarının sadece Türkiye yi ilgilendiren 17-23 ncü maddelerinin çevirisi yer almaktadır. Kararların Türkçe tam metni için Belgeler Bölümü ne bakınız. 24 Doç. Dr. Çağrı Erhan, AB 17 Aralık ta Türkiye ye Ne Dedi?, Panaroma Dergisi, sayı: 8 (Ocak 2005). Benzer bir değerlendirme için ayrıca bakınız: Dr. Esra Hatipoğlu, 17 Aralık Zirvesinin Düşündürdükleri, Panaroma Dergisi, sayı: 8 (Ocak 2005). 20