BASINDA SAĞLIK - ŞUBAT - MART 2014



Benzer belgeler
HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

- IŞIK GÜNGÖRDÜYE UZANAN ELLER TÜM KADINLARA KALKMIŞTIR. - SANDIKLAR AÇILDI. YEREL SEÇİMLERDEN YİNE ERKEKLER GALİP ÇIKTI

TEMMUZ 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Cumhuriyet Halk Partisi

Gurur Göç, yazarlığa adım attı

Akademisyen Gözüyle Toplum Sağlığı Merkezleri. Dr.Melikşah Ertem

ORGANLARI 5 KİŞİYE HAYAT VERDİ

Olmazsa Olmaz Sosyal Güvenlik

ŞUBAT 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

DEFİN NÖBETİ NDE SON DURUM!!!

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE

BALIKESİR TABİP ODASI AĞUSTOS 2016 ÇALIŞMA RAPORU

BODRUM, RES LERE KARŞI BİRLİK

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Kadın sağlığı konusunda küçük bir rehber

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

NKP

ACIBADEM BODRUM A ONKOLOJİ MERKEZİ AÇTI

Sivil toplum KAMU HARCAMALARINI İZLİYOR

ASİSTANLARIN HAKLARI VE SORUMLULUKLARI. Av. Kürşat Bafra

DİŞ HEKİMLERİ İSYAN BAYRAĞINI ÇEKTİ

Proje. Yardım Operasyonları Proje Ortakları: Birleşmiş Milletler Dünya Nüfus Fonu (UNFPA), Ankara İl Halk Sağlığı Müdürlüğü

Emekliler Gelecek Stratejileri Konferansı

Başkan Acar 4. Ulusal Sağlık Kurultayına Katıldı

Kenyada otele saldırı: 12 ölü

Aile Hekimliği Kanunu

TÜRKİYE ENERJİ, SU VE GAZ İŞÇİLERİ SENDİKASI

Eğitimde ve Toplumsal Katılımda Cinsiyet Eşitliğinin Sağlanması Projesi

Kadına YÖNELİK ŞİDDET ve Ev İçİ Şİddetİn Mücadeleye İlİşkİn. Sözleşmesi. İstanbul. Sözleşmesİ. Korkudan uzak Şİddetten uzak

ADANA TİCARET ODASI İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HİZMET ALIMI TEKNİK ŞARTNAMESİ

TTB nin Olağandışı Durumlarla İlgili Çalışmaları

AV. VEDAT CANBOLAT AV. ELİF CANBOLAT GÖKTEPE

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

KURUM TABİPLERİ VE İŞYERİ HEKİMLERİNİN YETKİLENDİRİLMİŞ AİLE HEKİMİ OLMASI ZORUNLU D E Ğ İ L D İ R.

KAYIP KIZI BODRUM POLİSİ BULDU

Salih AKYÜZ Hasta ve Çalışan Hakları ve Güvenliği Derneği Başkanı

6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu İzmir de Başladı

MART 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

BALIKESİR TABİP ODASI EYLÜL 2016 ETKİNLİK RAPORU

KASIM 2011 FAALİYET RAPORU. Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

ÜNIVERSITE BURSU VEREN KURUMLAR HANGILERIDIR? BURS SARTLARI NE...

Malüliyet Yönetmeliği Değişti

Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesinin Uygulanması

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

ADANA İLİ AİLE HEKİMLİĞİ MOBİL SAĞLIK HİZMETLERİ UYGULAMA KURALLARI

SAĞLIK TARAMA RAPORU

ESENYURT BELEDİYESİ ERİŞİLEBİLİRLİK ÇALIŞMALARI

Ek 1: Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında Kanun

AĞUSTOS 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

İş Yeri Hakları Politikası

İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ YASASI SONRASI DÖNEMİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Aile Bülteni. ANKA Çocuk Destek Programı nın Tanıtımı Yapıldı. aile.gov.tr

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

TC. YÜKSEK ÖĞRETİM KURULU BAŞKANLIĞI Bilkent/ANKARA. 26 Temmuz 2006

YENİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİ KURULMASINA İLİŞKİN YASA HAZIRLIKLARI

Asistan Hekim Özlük Hakları Mücadelesi TTB Asistan ve Genç Uzman Hekimler Kolu Dr. Mihriban Yıldırım

NÜKLEER KARŞITI PLATFORM (NKP) ETKİNLİKLERİ

6331 sayılı İş Kanunu kapsamında iş sağlığı ve güvenliği konusunda çalışmalar yaparak, Şifa Ortak Sağlık Güvenlik Birimi tarafından ;

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

HEKİMLERİN MECBURİ HİZMET YÜKÜMLÜLÜĞÜ

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), Suriye de insan hakları ihlallerinin

İlçede Halk Sağlığı Uzmanı Olmak. Uzm. Dr. Özge Yavuz Sarı

Organ bağışında bulunan herkesin organları kullanılabilir mi?

İnfluenza virüsünün yol açtığı hastalıkların ve ölümlerin çoğu yıllık grip aşıları ile önlenebiliyor.

Bağışıklama Hizmetleri: Sorunlar ve Öneriler. Prof.Dr.Muzaffer Eskiocak Trakya Üni.Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı

Günlük Ulusal Gazete. yapılar da elbette bu işi bitirmemek için kendilerince bir şey yapacaklardır'' diye konuştu.

MART 2018 ÇALIŞMA RAPORU

KUZEY KIBRISTA İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MEVZUATI

İŞ YERİ HEKİMİ. (A) İş yeri hekimi, işyerinde bulunması halinde diğer sağlık personeli ile birlikte çalışır.

Kamu Sağlık Politikaları

Zorbalık Türleri Nelerdir?

Acil Servis Yönetici Sorunları

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş gazileri ziyaret etti

Mevsimlik İşçiliğe Hayır Dedik

Uluslararası Yükseköğretim Hareketliliği ve Türkiye nin Konumu temalı Toplantı İstanbul TOBB Plaza da Gerçekleşti

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ

Türkiye nin geleceğini 25 milyonluk kitle belirleyecek

SAĞLIK BAKANLIĞININ MESLEK HASTALIKLARI İLE İLGİLİ ÇALIŞMALARI

Yüz Nakli Doktorları Birbirine Düşürdü

TOPLUMU TANIMA VE EKİP ÇALIŞMASI YARD. DOÇ. DR. NALAN AKIŞ

Deprem bölgesi için 27 okul taahhüdü var

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU GENEL SAĞLIK SİGORTASI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ SAĞLIK FİNANSMANINDA 2023 VİZYONU

MAYIS 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

İŞYERİ HEKİMİ GÖREV, YETKİ VE SORUMLULUKLARI

Kürtaj konusunda kamuoyunun kanaati olumlu

Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD, SOSYAL PEDİATRİ DOKTORA PROGRAMI

TTB DİYARBAKIR SUR VE ERGANİ İLÇELERİ ASM LERİNİN KUNDAKLANMASI RAPORU

Günlük Kent Gazetesi etmeden hırsızlık olayını gerçekleştirmeleri ise dikkat çekti. Polis şüphelilerin

Buluştular

T.C. AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI Trabzon Koza Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi PINAR ÖŞME PSİKOLOG

Yrd.Doç.Dr. Zülfü ARIKANOĞLU

Cumhuriyet Halk Partisi

Örselenebilir Gruplar Hekim Tutumu. Doç.Dr. Aysun Balseven Odabaşı Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp AD

Transkript:

BASINDA SAĞLIK - ŞUBAT - MART 2014 Herkese merhaba; Şubat ve Mart ayının basında sağlık köşesinde sağlıkla ilgili olabilecek bazı haberlerle birlikteyiz. Bugünlerde kimsenin sağlıkla ilgili gündeme bakacak hali yok biliyorum. Ülkemizde son günlerde nefret söyleminin yoğun olarak kullanıldığı ve birilerinin daima ötekileştirildiği çok yorucu bir seçim gündemi yaşadık. Görünen o ki yaşamaya da devam edeceğiz. Bu durumun hem birey hem de toplum sağlığı üzerinde etkileri de kaçınılmaz olarak yaşanılacaktır. Ancak ulusal gündemin dikkatini çekemese de dünyada ve ülkemizde bir yerlerde insanlar yaşamaya devam ediyor. Ve bu insanların çözüm bekleyen gerçek sorunları mevcuttur. Bunlardan sağlıkla ilgili olanlarda önümüze düşeni sizlerle paylaşmaya çalıştık. Bu haberler içinde ilaç firmalarından bir CEO nun itirafı, iki ay önce çocuk yaşta hayatını kaybeden ve unutulan kızımızla ilgili bir yazı, UNİCEF in eşitsizliklerle ilgili yazısı, 20 kişinin hayatını kaybettiği trafik kazası, TTB nin basın açıklamaları, acil sağlık hizmetleri yetişemediği için Van da hayatını kaybeden 1,5 yaşındaki bir bebek ile ilgili haber ve açıklamalar, aile hekimliği ile ilgili haberler, torba yasa, Adana Nükleer Karşıtı Platformun Akkuyu nükleer santrali ile ilgili açıklamaları ve Ocak ile Şubat aylarında hız kesmeden devam eden iş cinayetleri yer almaktadır. Doç.Dr.Coşkun BAKAR 31.03.2014

T24 Blog Yazarları Blog Yazarı Hülya Gülbahar Törenle tecavüz! 24.01.2014 http://t24.com.tr/yazi/torenle-tecavuz/8365 Ana akım medya, günlerdir, 12 yaşında evlendirilen, 13 yaşında anne olan ve 14 ünde ikinci çocuğunu erken doğumla kaybettikten sonra 13 Ocak 2014 tarihinde ölü bulunan Kader Erten in dramını işleyip duruyor! Kader, Siirt-Pervari Düğümcüler Köyü'nde tüfekle vurulmuş halde bulundu ve doğal olarak; hepimizin aklına öncelikle cinayet mi, intihar mı olduğu sorusunu taktı. Ama medya, nedense bu cinayet ihtimali üzerinde pek durmadan çocuk gelin (!) haberleri yapıyor. Görüldüğü kadarıyla medya, dantelli gelinlikler giydirilmiş, kırmızı bekaret kemeri ile sarılmış ve yüzü bu bekareti bozacak erkek tarafından açılmak üzere duvaklanmış kız çocukları ile görsellediği bu çocuk gelin konusunu pek sevdi. Aile adına ölen ya da öldürülen kız çocuklarının yüzünün (sözüm ona etik nedenlerlerle) duvak ile blurlanması ne kadar da yaratıcı bir buluş! Kader ve zorla evlendirilen çocuklar konulu bu sosyal sorumlu haberlerin hemen yanında bitivermiş olan pornografik sözellik ve görsellik dolu haberlere ise artık ironik diyebilmek bile mümkün değil. Kar ve reyting uğruna sahtekarlığın şahikaları olarak medya tarihindeki yerlerini işaretle yetinelim. Öte yandan, artık sıradan bir haber haline gelmiş olan kadın cinayetleri konusundan daha ilginç ve daha önemli konu olarak gördüğünden olsa gerek; medya Kader in ölümündeki cinayet ihtimalini

pek gündemde tutmuyor. Muhtemeldir ki, ilgili Savcılığın açtığı soruşturma da bir şekilde kapanacak. Ülkenin bu yoğun gündeminde, çocuk gelin konusu da kısa bir süre içinde demode olup raytingi düşecek ve Kader de unutulup gidecek Kadınların ve kız çocuklarının yaşam hakkına dair bu kayıtsızlığa rağmen; Türkiye nin ve dünyanın en önemli sorunlarından biri olan çocuk evlilikleri nin geç de olsa gündeme gelmiş olması olumlu elbette ki Umalım ki, Kader e ve çocuk evlikleri ne yönelik bu medya ilgisi, 17 Aralık ta başlayan Hükümet bağlantılı yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları nın yön değiştirmesi için yapılan binbir türlü hükümet operasyonları ndan biri ya da bu yoğun ülke gündeminden bunalanların geçici bir ilgisi değildir. Çocuktan gelin ya da damat olur mu? Şöyle bir ortam düşünelim: Bir çocuğa tecavüz edilecek ve bir dolu insan (annesi, babası, kardeşleri, kız arkadaşları, akrabaları, komşuları toplanmış, hepbirlikte düğün adlı bir toplu tecavüz ayini yapıyor. Hepbirlikte ilk tecavüzü kutluyorlar İlk tecavüz başarılı olsun diye herkes dualar ediyor. Çünkü ilk tecavüz başarılı geçerse, herkes kendini bu konudaki tüm toplumsal (!) sorumluluklarını yerine getirmiş hissedecek. Çocuğun bu ilk tecavüze de, sonrakilere de hiçbir itiraz hakkı yok. Müebbet tecavüz e mahkum edilmiş bir kere Çünkü çevresindeki tüm cemaat, itirazın bedelinin ölüm olduğunu her daim hatırlatmakta..! Ve artık o çocuğa ömrü boyunca tecavüz edilecek Bu kız çocuğunun çıktığı yol, aslında manen de bir ölüm yolculuğu Bazıları buna evlilik ya da aile diyor! Aile ve toplum, kız ya da erkek çocuklarını, daha çocukken gelin ya da damat olarak kodlama ve kendi canları istediği anda evlendirme, berdel adı altında takas etme ya da başlık parası karşılığı satma hakkına sahip midir? Bir çocuğun çocukluğunu elinden çalıp onu bir gelin ve damat haline getirmenin, Rakel Dink in ifadesiyle; bir çocuktan katil üretmekten farkı var mı? Neden asla yanyana gelemeyecek çocuk ve gelin kavramları birlikte kullanılıyor? Çünkü hala çocuk gelin üretiminde bir sakınca görülmüyor! Evlilik ve aile o kadar kutsal kavramlar ki, çocuklar bile kullanılsın diye küçük gelin sempatisi yaratılıyor. Aslında tam tersi de aynı anda geçerli: Erkeklerin malvarlığına dahil ve erkekler arasında el değiştiren bir mülk olarak görülen kız çocuklarının bu satışında aile kavramı kullanılıyor! Birbiriyle iç içe geçerek, birbirlerini meşrulaştıran konular Bu feci onaylama zihniyetine itiraz edip çocuksa gelin/damat olmaz haklı itirazını yapanların bir bölümünün sürüklendiği nokta ise Pedofili/Sübyancılık Ama her çocuk evliliği, her çocuk cinsel istismarı pedofili değil ki Çocuk gelin kavramlaştırması konuyu ne kadar olağan, masum hoşgörülebilir bir hale getirmeye hizmet ediyorsa; pedofili/sübyancılık damgası da o kadar istisnai, özel ve de tıbbi bir sorun haline getirmeye hizmet ediyor. Çünkü tüm çocuk evliliklerine pedofilik adamların hastalığı dediğimiz anda, sosyal bir sorunu anında bireyselleştirmiş oluyoruz. Meseleyi bu kadar bireysel, tıbbi ve hatta patolojik bir sorun olarak koyduğumuz zaman da, çözüm hadım edelim, linç edelim, idam edelim yelpazesi içinde, çözümsüzlükten çözümsüzlük beğenmek oluyor. Bu durumda, kimi feminist kadınlar da dahil olmak üzere herkes; ne kadar iyiniyetle olursa olsun, son tahlilde sorun yaratan bireye yöneliyor ve çözümü bu hasta bireyin hadım/linç/idam edilmesinde görüyor. Oysa asıl sorun toplumsal yapıda ve bu yapının kurgulanışında! Geçen yıl kaybettiğimiz Fransız Avukat Jacques Verges in sözüyle: Her suç topluma sorulmuş bir sorudur aslında. 10-11 yaşındaki bir kız çocuğunu evlendirebilen bir toplum kendinden kaçamaz. Bu evrensel hukuk anlamında çocukların cinsel istismarı, çocuğa tecavüz dür. Kimse bunu çocuk gelin nitelemesi ile hafifletmemeli; kimse de pedofili diyerek marjinalleştirmemelidir.

Türkiye toplumunun kendi aynasına bakıp, kendi gerçek yüzünü görmesi gerek. Çocuk gelin ya da pedofili gibi birbirine zıt gibi görünen ama son tahlilde birbirini destekleyen/yeniden üreten adlar vererek kimse ruhunu kurtaramaz. Çocuk cinsel istismarı artık bir devlet politikası! Aslında Türkiye toplumunun önemli bir kesimi, kadın hareketinin çabaları sayesinde bu sorunu gördü ve buna karşı tavır almaya başladı. Türkiye medyasının bir bölümü de Ama ne yazık ki, devlet denen mekanizmayı yönetme hakkını her türlü hukuk kuralını hiçe sayarak bu hükümet döneminde bu sorunla mücadele etmek artık neredeyse imkansız. Çünkü artık bu devlet, çocuklara çocuk doğurtmak için çırpınıyor. Kız çocuklarının yaklaşık 17 yıla kadar kesintisiz/zorunlu eğitimini öngören yasayı, neden kız çocukları için 12 yaşında eğitim sisteminden kaçırılabilmesi için (4+4+4 yasasıyla) ortadan kaldırdı ki? Lise öğrencilerinin evlenmesine neden serbestlik getirdi ki? Kız çocukları okumasın, bir an önce evlensin ve çok çocuk doğursun diye Üniversite öğrencilerine burs teşviklerini niye getirdi? Gençlerin evlenmesini teşvik için 10.000 TL kredi desteğini neden sunacak? Genç kadın ve erkekler, ama özellikle de kadınlar okumasın, bir an önce evlensin ve çok çocuk doğursun diye İktidardan farklı düşünen, farklı yaşamak isteyen herkesin yaşam biçimine müdahalenin bir başka uygulaması da, bu erken evlilik teşvikleri değil mi? UNICEF in Son Verileri Eşitsizlikleri Ortaya Koyuyor, Çocuk Haklarının Geliştirilmesi için Yeniliklerin Gerektiğine Dikkat Çekiyor Çocuk haklarıyla ilgili sözleşmenin 25. yıldönümü yaklaşırken, aradan geçen zamanda büyük ilerlemeler kaydedildi; ancak, yayınlanan yeni rapora göre, henüz ulaşılmamış çocuklara da ulaşılması eşitsizliklere daha fazla odaklanılmasını gerektiriyor http://www.unicef.org.tr/tr/content/article/1709/unicef-in-son-verileri-esitsizlikleri-ortaya-koyuyorcocuk-haklarinin-gelistirilmesi-icin-yeniliklerin-gerektigine-dikkat-cekiyor-2.html NEW YORK, 30 Ocak 2014 Her çocuğun önemli olduğunu açıklayan UNICEF bugün dünyadaki 2,2 milyar çocuk arasında en dezavantajlı durumda olanların haklarından yararlanmalarını engelleyen eşitsizliklerin belirlenip giderilmesi için daha fazla çaba ve yenilik çağrısında bulundu. Çocuklara yardım kuruluşu bugün açıkladığı bir raporda çocuklar adına ilerleme kaydedilmesinde ve pek çok çocuğun yaşamını olumsuz etkileyen eşitsiz hizmet ve koruma erişiminin ortaya konulmasında verilerin taşıdığı öneme dikkat çekti.

UNICEF Veri ve Analiz Bölümü Başkanı Tessa Wardlaw ın konuya ilişkin görüşü şöyle: Veriler, özellikle en yoksullar başta olmak üzere, milyonlarca çocuğun yaşamının kurtarılmasını ve iyileştirilmesini mümkün kıldı. Daha fazla ilerleme sağlanması, ancak, en fazla ihmale uğrayan çocukların kimler olduğunu, kız ve erkek çocukların nerelerde okula gitmediklerini, hastalıkların nerede yaygın olduğunu ve temel sanitasyon hizmetlerinin nerelerde bulunmadığını bildiğimizde mümkün olabilecektir. Çocuk Haklarına dair Sözleşme nin (ÇHS) 1989 yılındaki kabulünden bu yana ve 2015 yılı için belirlenen Binyılın Kalkınma Hedeflerine ulaşma çabalarında büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. UNICEF in temel raporu, Sayılarla Dünya Çocuklarının Durumu 2014 şunları göstermektedir: - Çocuk ölüm hızlarının 1990 yılındaki düzeyinde kalması durumunda yaşamlarını yitirecek 90 milyon kadar çocuk bugün hayattadır. Bunu sağlayan, büyük ölçüde, bağışıklama, sağlık, su ve sanitasyon hizmetleridir. - Beslenme alanında sağlanan iyileşmelerle 1990 yılından bu yana bodurlukta yüzde 37 ye kadar varan azalma sağlandı. - İlköğretimde okullaşma en azgelişmiş ülkelerde bile arttı: Bu ülkelerde 1990 yılında her 100 çocuktan ancak 53 ü okula gidebiliyorken 2011 de bu sayı 81 e çıkmıştır. Böyle de olsa, Her Çocuk Önemlidir: Eşitsizliklerin ortaya konulması, çocuk haklarının geliştirilmesi başlıklı raporda yer alan istatistikler aynı zamanda sürüp giden çocuk hakları ihlallerini de ortaya koymaktadır: - Temel yaşama ve gelişme hakkının ihlali anlamına gelmek üzere, 2012 yılında 5 yaşından küçük yaklaşık 6,6 milyon çocuk önlenebilir nedenler yüzünden ölmüştür. - Dünyadaki çocukların yüzde on beşi, ekonomik sömürüden korunma hakkını zedeleyecek, okuma ve oyun oynama haklarını ihlal edecek şekilde çeşitli işlerde çalışmaktadır. - Kızların yüzde on biri 15 yaşına gelmeden evlendirilmektedir ve bu da onların sağlık, eğitim ve korunma haklarını tehlikeye düşürmektedir. Veriler aynı zamanda açıklara ve eşitsizliklere işaret etmekte, kalkınmanın kazanımlarının eşit dağılmadığını göstermektedir: - Dünyadaki en yoksul çocukların doğumda vasıflı nezaretçi eşliğinde dünyaya gelme şansları en varlıklı kesimlerden çocuklara göre neredeyse üç kat daha azdır (2,7 kat). Bu da gerek bu çocukları gerekse annelerini doğumla ilgili komplikasyonlara daha açık kılmaktadır. - Nijer de kentlerde yaşayan hanelerin tamamı temiz içme suyu imkânlarına sahipken kırsal kesimde bu oran ancak yüzde 39 dur. - Çad da ortaokula başlayan her 100 erkek çocuğa 44 kız çocuk düşmektedir. Bu durum kız çocukları okulların sağlayabileceği eğitimden, korumadan ve hizmetlerden yoksun bırakmaktadır. Raporda hesaba katılmış olmanın çocukları görünür kılacağı, bu tanınmanın ihtiyaçlarının ele alınmasını ve haklarının geliştirilmesini mümkün hale getireceği belirtilmektedir. Veri toplama, analiz ve yayma işlerindeki yenilikler sayesinde verilerin örneğin yer, varlıklılık durumu, cinsiyet, etnik köken, engellilik durumu gibi faktörlere göre ayrıştırılabileceği, genel ortalamaların görmezden geldiği ya da dışlanmış çocukların kapsanabileceği söylenmektedir. Rapor, dışlanma yanlışını düzeltecek yeniliklere daha fazla yatırım yapılması çağrısında bulunmaktadır. "Dışlanmanın aşılması, kapsayıcı verilerle başlar. Çocukların ve ailelerinin katlandıkları yoksunlukla ilgili verilerin bulunmasını, ulaşılabilirliğini ve güvenilirliğini artırmak için veri toplama ve analiz araçları sürekli değiştirilmektedir ve yenileri geliştirilmektedir. Bu da konunun sürekli sahiplenilmesini ve sürekli yatırımları gerektirmektedir." Çocukların durumu hakkında bilinen şeylerin çoğu hane halkı araştırmalarından, özellikle de Çok Göstergeli Kümelem Araştırmalarından (ÇGKA) elde edilmektedir. UNICEF tarafından geliştirilen ve desteklenen ÇGKA ülkelerin istatistik kurumları tarafından yürütülmektedir. Bu araştırmalar, çocukların yaşamını, gelişimini, haklarını ve yaşam deneyimlerini etkileyen bir dizi başlıkta ayrıştırılmış veriler sağlamaktadır. Bugüne dek ÇGKA çalışmaları 100 den fazla ülkede gerçekleştirilmiştir. ÇGKA nın son turunda 50 ülkede 650 binden fazla haneyle görüşmeler gerçekleştirilmiştir.

Dünya Çocuklarının Durumu nun, çocukların içinde bulundukları koşulların ayrıntılı bir görünümünü sunmak amacıyla standartlaştırılmış küresel ve ulusal istatistik tablolar vermeye başlamasının üzerinden otuz yıl geçmiş bulunuyor. Bu kez verilere yoğunlaşan bir rapor yayınlamakla UNICEF, çocuklar adına olumlu bir değişim sağlanması adına karar vericilere ve genel kamuoyuna bu istatistiklere ulaşıp kullanmaları çağrısında bulunmaktadır. Raporda şöyle denilmektedir: Veriler elbette kendi başlarına dünyayı değiştirmez. Veriler, ihtiyaçları belirleyerek, tanıtım-savunu çalışmalarına destek olarak ve sağlanan ilerlemeyi ölçerek değişimi mümkün kılar. En önemlisi, karar vericilerin olumlu yönde değişimi sağlamak üzere bu verileri kullanmaları, çocukların ve toplulukların da görevlileri sorgulamak için gerekli verileri bulabilmeleridir. Yayıncılara: Video haber için http://weshare.unicef.org/mediaresources Sayılarla Dünya Çocuklarının Durumu 2014; Her Çocuk Önemlidir-Eşitsizliklerin ortaya konulması, çocuk haklarının geliştirilmesi raporunu okumak ve ek mültimedya materyallerini görmek için:http://www.unicef.org/sowc2014/numbers ÇGKA ile ilgili daha fazla bilgi için: http://www.childinfo.org/mics.html UNICEF hakkında UNICEF her çalışmasında her çocuğun haklarını ve esenliğini gözetmektedir. Bu taahhüdümüzü yerine getirmek için ortaklarımızla birlikte 190 ülkede ve bölgede çalışmalar yürütüyoruz. Çabalarımızı, nerede olurlarsa olsunlar tüm çocukların yararı adına özellikle en güç durumdaki ve dışlanmış çocuklara ulaşmaya yoğunlaştırıyoruz. UNICEF ve çalışmaları hakkında daha fazla ilgi için: www.unicef.org Bizi Twitter ve Facebook tan izleyin.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/25631912.asp Yolcu otobüsü şarampole devrildi 21 ölü Oktay ENSARİ- Demet ÖZTÜRK- Mükremin ÖKSÜZGİL/KAYSERİ, (DHA) 23 Ocak 2014 KAYSERİ' nin Pınarbaşı İlçesi'nin Olukkaya Mevkii'nde İstanbul'dan Muş'a giden bir yolcu otobüsü devrildi. Kazada 13 ü erkek, 7 si kadın, biri çocuk 21 kişi öldü. Feci kazada 7 i ağır 29 kişi yaralandı. Kazanın kar ve tipi gibi kötü hava koşullarında direksiyon hakimiyetinin kaybolması nedeniyle meydana geldiği belirlendi. Bu arada, kazanın olduğu bölgenin yarım saat önce karayolları ekiplerince tuzlandığı, otobüsün sadece arka lastiklerinin kış lastiği olduğu ortaya çıktı.. Kar yağışı ve sis gibi kötü hava koşulları olan yoldaki kaza, saat 02.30 sıralarında meydana geldi. İstanbul'dan dün saat 01.00 sıralarında yola çıkan Yeşil Muşovası şirketine ait otobüsün şoförü Ertuğrul Karasu, Olukkaya Mevkiine geldiğinde yönetimindeki 34 DG 5950 plakalı otobüsü, direksiyon hakimiyetinin kaybolması sonucu önce karşı şeride geçti. Otobüs daha sonra takla atarak, şarampole yuvarlandı. Kazada, bir bölümü savruldukları otobüsün altında ezilerek ölen 13'ü erkek, 7'si kadın, biri çocuk 21 kişi yaşamını yitirdi. http://www.ttb.org.tr/index.php/haberler/polio-4323.html Türkiye de Çocuk Felci Tehdidi: Arınmayı Başarmıştık, Salgını Önlemeliyiz! 31 OCAK 2014 İçsavaş nedeniyle çöken temel sağlık hizmetleri 1999 dan beri Suriye de görülmeyen çocuk felci salgınına yol açtı. Onbeş yıldır Türkiye de de görülmeyen çocuk felci salgını riski ile karşı karşıyayız. Türkiye deki çocuklar da tehdit altındadır. Sağlık ocaklarımızın gayreti ile Türkiye den kazınan çocuk felci hastalığına karşı alınması gereken önlemler konusunda Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanı ile yapılan görüşmeden, Tabip Odalarından elde edilen bilgilerden ve Dünya Sağlık Örgütü verilerinden yola çıkarak değerlendirmelerimiz aşağıdadır: 1. Polio Eradikasyon Programının(PEP) gerektirdiği aktiviteler; Suriye de çıkan salgının yarattığı acil durum, başta Suriye den gelenler olmak üzere Türkiye de polio virüsü dolaşımının olduğu ülkelerden (Pakistan, Afganistan, Somali ) gelen insanların kamplarla sınırlı olmayan hareketliliği ve

Sağlıkta Dönüşüm Programının ayrı(la)ştırdığı sağlık örgütünün yarattığı zorluklarla olabildiğince başa çıkmaya çalışılarak yerine getirilmektedir. Özellikle Kamu Hastane Birliği ile Halk Sağlığı Müdürlüğü (HSM) ayrımı, sağlık çalışanlarının kampanyada görevlendirilmesi ile ilgili sorunlara yol açmaktadır. Halk Sağlığı Müdürlüğü içinde dahi Toplum Sağlığı Merkezleri (TSM) ve Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) arasında sağlık çalışanlarının kampanyada görevlendirmelerinde sorunlar çıkmaktadır. ASM de görevli personel aile hekimliği kapsamındaki sorumlulukları devam etmesi, performans uygulamasının yarattığı baskı vb. kampanyadaki motivasyonunu düşüren nedenler olarak belirtilmiştir. Sınır illerinde beş yaş altı tüm çocukların kapsamda olması sağlık çalışanı sayısının artışını zorunlu kılsa da bu artış gerçekleşmediği öğrenilmiştir. Benzer durum İstanbul gibi büyük iller içinde geçerlidir. Çok büyük bir bölgede kampanyanın yürütülmesinde sağlık çalışanı sayısındaki azlık önemlidir. Yine özellikle sınır illerde TSM lerde sağlık yönetimi ile ilgili nüfus ve bölgenin büyümesine bağlı artan yönetsel işlevlere bağlı sorunlarda çalışan hekimlerin mesleğe yeni başlayan, deneyimsiz genç hekimler olması rol oynadığı düşünülmüştür. 2. Dünya Sağlık Örgütü kaynaklı verilere göre Türkiye de Polio 3. Doz ile rutin aşılama oranları %97, SB bildirimlerine göre bölgelere göre ise % 94-100 arasındadır. Oranlardaki bu yükseklikle ilgili güven derecesi DSÖ tarafından düşüklük kaygı uyandırıcıdır. Aile Hekimlerinin listelerinde yer alanlara, başvuruya dayalı hizmet sunumu ve negatif performans uygulaması bu kaygıyı beslemektedir. Beşli aşının 3. Dozu ile birlikte yapılmak üzere aşı takvimizde yeralan OPV aşılaması ile ilgili aşılama oranı bilgisine ulaşılamamıştır. 3. Dünya Sağlık Örgütü kaynaklı verilere göre AFP Sürveyansı yetersizdir. 4. Ulusal/Yerel Polio Aşılama Günleri aktivitelerin (Başta aşı uygulamasında görev alacak sağlık çalışanlarına yönelik olmak üzere hizmet içi eğitim, yataklı sağlık kurumlarında çalışanlara AFP sürveyansı eğitimi, halka yönelik sağlık eğitimi, mop-up uygulaması, denetim araştırması, raporlama, uygulamanın değerlendirilmesi ) illerde halk sağlığı Müdürlüğü bünyesinde yer alan birimlerde (TSM, ASM ) çalışmayı sürdüren PEP deneyimi olan çalışanların katkılarıyla olabildiğince yürütüldüğü, aşılamanın birinci turda hedefin %90 ını, ikinci turda ise hedefin %92 sine ulaştırılabildiği, dört ili kapsayan üçüncü tur aşılama programı yapılacağı ifade edilmiştir. 5. THSK sorunun boyutunun ve öneminin farkındadır, bulaşıcı hastalıklarla mücadele birikimi, polio eradikasyonu ile ilgili geçmiş deneyimi ile sağlık sistemindeki dönüşüme bağlı yapısal sorunlarla başa çıkmaya çalışmaktadır. Yapısal sorunlara sığınmacı nüfusun eklenmesi işi güçleştirmektedir. Sığınmacı nüfusa yönelik bütünlüklü bir programın olmaması, polio aşı kampanyasında zorluklara yol açmıştır. Yapısal dönüşüm nedeniyle bu nüfusa yönelik program geliştirmede teknik engeller söz konusudur. Sığınmacı nüfusun dahi bilinemiyor olması trajiktir. Sığınmacı nüfus ile ilgili hizmetlerin sadece polio aşı kampanyası ile ilgili olmadığı, hazır sahaya çıkılmış iken kızamık aşılmasının dahi programa eklenememiş olması yapısal sorunların ne kadar büyük olduğunu göstermektedir. Dil sorunu kampanya sırasında bir kez daha karşımıza çıkan önemli bir sorundur. Yine THSK ve HSM tarafından aşı sağlanması; taşıt sağlanması; sağlık çalışanlarının motivasyonu sağlamaya yönelik sembolik ücretlendirme, sosyal destekler, performans uygulamasına dondurulması gibi teşvikler; halkın kampanyaya hazır hale getirilmesine yönelik yazılı ve görsel medyanın daha aktif kullanımı; sağlık çalışanlarının hazırlığına yönelik daha güçlü bilgilendirme ve eğitim faaliyetleri; meslek örgütü, üniversite ve uzmanlık derneklerinin desteğini alma konusunda daha erken, daha aktif, doğrudan bir çabanın gösterilmesi mevcut kampanya sürecinden çıkarttığımız dersler kapsamındadır. 6. İlgili Uzmanlık Derneklerince; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Çocuk Nörolojisi, Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları, Sosyal Pediyatri, Nöroloji, İnfeksiyon hastalıkları, Ortopedi, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Halk Sağlığı uzmanlarına Türkiye de Poliomiyelit tehdidi konusunda farkındalıklarını artırıcı ve Akut Flask Paralizi bildirimleri için tutumlarını geliştirici etkinlikler/çağrılar yapılmalıdır. 7. Türk Tabipleri Birliği olarak başta hekimlerimiz olmak üzere tüm sağlık çalışanlarını rutin ve ek aşılama hizmetlerini desteklemeye/etkin bir biçimde yürütmeye, Akut Flask Paralizi sürveyansını güçlendirici etkinlikleri destekleme ve izlemeye, THSK Başkanlığını sürecin yönetiminde şeffaf ve dayanışmacı bir tutum sergilemeye çağırıyoruz.

http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/saglikta-yeni-ortacag-hacamat-suluk-muayenesi-hipnozhaberi-86586 Sağlıkta yeni ortaçağ: Hacamat, sülük muayenesi, hipnoz Sağlık Bakanlığı'nın sülük muayenesi, kupa tedavisi, hipnoz gibi 'alternatif tıp' yöntemleri yönetmeliği tartışma yaratırken, sağlıkçılar 'tıbbın alternatifi olmaz' diyor Birgün gazetesinden Burcu Cansu'nun haberine göre, Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan 'Geleneksel, Tamamlayıcı, Alternatif Tıp Uygulamaları Yönetmelik Taslağı' ile, hekimlere ve sağlık uzmanlarına "alternatif tıp" adı altında kupa terapisi (hacamat), sülük muayenesi, alkol bağımlılarına hipnoz tedavisi gibi yöntemlerin eğitimi verilerek muayenehane açma hakkı tanınacak. Yönetmeliği değerlendiren Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Sekreteri Beyazıt İlhan, "Sağlık alanında bilimselliği ispatlanmış sezaryan ve anjiyo gibi yöntemler yasaklanırken, sülük ve şişe basma (hacamat) gibi yöntemlerin uygulandığı muayenehaneler açılabilecek" diye konuştu. 'Hastalar dini saiklerle, Allah'a emanet' Yönetmelikle birlikte bitkisel tıbbi ürünler ve bitkisel ilaçlarla uygulanan fitoterapi yönteminin de önünün açıldığını belirten Beyazıt İlhan, "Yurttaşın, tıbben bilimselliği kabul edilmemiş yöntemlere sevk edilmesini kabul etmiyoruz" diye konuştu. Yaş kupa terapisinin dini saiklerle uygulanan bir tedavi yöntemi olduğunu belirten İlhan, "Yapılmak istenilen, dini saiklerle Allah'a emanet tedavi edilmek. Hastaneye gittiniz tedavi olamadınız, eczaneye gittiniz ilaç bulamadınız o zaman alternatif tıbba başvurun mantığı uygulanmak isteniyor. "Kupa terapisi" dedikleri yönteme dair geçen sene Emine Erdoğan'ın da katıldığı sempozyumlar düzenlenmişti. Orada da "Hz. Peygamberimiz de bunu kullanırdı, yararlı bir yöntem" söylemleri yer almıştı. Şimdi de bu temelde kupa terapisi alternatif tıp diye önümüze getiriliyor" dedi.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/25752891.asp Müezzinoğlu ndan Muharrem açıklaması ANKARA - 6 Şubat 2014 SAĞLIK Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Van da kardan kapanan yol nedeniyle 3 yaşındaki Muharrem Taş ın ölümüyle ilgili, İdari aksamalar var mıdır, olabilir, anında soruşturma açtırdık dedi. Müezzinoğlu, milletvekillerinin eleştirilerini Meclis te şöyle yanıtladı: GÖLGE DÜŞÜRECEK FOTOĞRAF Ülkemizin sağlık hizmetlerinde ve özellikle acil sağlık hizmetlerinde geldiği başarılı fotoğrafa gölge düşürecek bir fotoğrafla karşı karşıya kaldık. Bu nedenle üzgün olduğumu ifade etmek isterim. Ama bunun bir fırsat gibi, bir medyatik olay gibi sunularak ve bunu ceberrut devlet mantığıyla burada ifade edilmesini de açıkçası doğru bulmuyorum. TELEFONLARINA ULAŞILAMIYOR 1 Şubat saat 18.36 da Köy Korucusu tarafından jandarma aranıyor. Jandarma, 112 yi arıyor saat 18.38 te. Bilgi alınabilecek telefon numaralarının hiçbirine bilgi için ulaşılamıyor ve burada bir kopukluk oluyor. Gece saat 03.30 sularında Van merkezden Muharrem evladımızın amcası arıyor bir hastamız var diye. İşte günün hastalığı ateşi var. Ne yazık ki babanın telefonuna ulaşılamıyor. Çeli mezrasıyla Yalınca arasında 7 kilometre yol tamamen kapalı. Paletli ambulansların gidebilmesine uygun değil, gece yolun açılması gerekir. Diğer araçlar yolların açımıyla ilgili hava koşulları nedeniyle o araçlarla da il özel idarenin ve Karayollarının araçlarıyla da irtibat kurulamıyor. BABAYLA GÖRÜŞTÜM Babayla ben görüştüm. Az önce yine Sırrı (Sakık) Bey söyledi, çalmadığı kapı, ulaşmadığı Baba, yalnız saat 18.30 da korucuya yani Gürpınar Yalınca köyündeki korucuya bilgi verebildiğini, bir daha telefon iletişimi kurulamadığını, gece iki buçukta da evladının vefat ettiğini ifade ediyor. Dolayısıyla burada, tabii ki idari aksamalar var mıdır? Olabilir. Anında soruşturma açtırdık, müfettişlerimiz orada. Mutlaka insanla çalışıyoruz, en dinamik şekilde bunları takip ediyoruz ama bunu bu şekilde, ülkenin sağlık hizmetlerine, hele hele acil sağlık hizmetlerine gelecek bu noktayı, bu üzüntülü tabloyu bir fırsat gibi sunmayı da açıkçası çok doğru bulmuyorum.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/25742105.asp Minik Muharrem'in cenazesi çuvalda taşındı Gülay ÖZEK/ VAN, (DHA) 6 Şubat 2014 VAN ın Gürpınar İlçesi ne bağlı Yalınca Köyü nün Çeli Mezrası nda oturan Taş ailesi, rahatsızlanan 1,5 yaşındaki çocuklarının yolların kapalı olması nedeniyle hastaneye götüremedikleri için öldüğünü öne sürdü. Taş ailesi, hastalanan çocukları Muharrem Taş ın ihmalden öldüğünü iddia ederek, Karayolları, sağlık ekipleri ve karakol görevlileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Minik Muharem in ailesi tarafından çuvala konulan cenezesi ise sırtta taşınarak mezradan köye indirildi. Olay 4 gün önce Gürpınar İlçesi ne 80 kilometre uzaklıkta bulunan Yalınca Köyü Çeli Mezrası nda meydana geldi. VAN'DA YÜREK YAKAN OLAY / FOTO GALERİ Köye 16 kilometre uzaklıkta bulunan mezrada yaşayan 7 kişilik Taş ailesinin 1,5 yaşındaki çocukları Muharrem Taş, akşama doğru yüksek ateş ve öksürük şikayetleriyle aniden rahatsızlandı. Aile, mezra yolunun kardan kapalı olması nedeniyle çocuklarını hastaneye götüremeyince, ilgilileri telefonla arayarak yardım istedi. Aile, görevliler gelir umuduyla beklerken, minik Muharrem, gece saat 02.00 sıralarında hayatını kaybetti. Taş ailesinin, gece olması ve ağır kış şartları nedeniyle rahatsızlanan çocuklarını yürüyerek mezradan köye indirmeyerek, görevlilerin gelmesini bekledikleri öğrenildi. MEZRAYA 4 SAATTE YÜRÜYEREK GİTTİLER Bunu üzerine aile durumu, Van da yaşayan yakınlarına bildirdi. Gece yarısı yola çıkan yakınları, araçlarla sabaha karşı köye, geri kalan ve kapalı olan yolu ise 4 saat yürüyerek mezraya ulaştı. Otopsi işlemlerini yapmak ve suç duyurusunda bulunmak için, minik Muharrem in cenazesini ise bir çuvala koyup sırtlarında taşıyan aile, yine yürüyerek 16 kilometre uzaklıktaki Yalınca Köyü ne geldi. Daha sonra bir araca konulan cenaze, Yüzüncü Yıl üniversitesi Tıp Fakültesi Dursun Odabaşı Tıp Merkezi nde otopsisi yapıldıktan sonra Van daki Şabaniye Mezarlığı nda toprağa verildi. Cenazenin mezradan alınması ve çuval içinde sırtta taşınmasını amca Abdurahman Taş cep telefonuyla fotoğrafladı. Bu zorlu yolculuğu görüntüleyen Taş, 1,5 yaşındaki yeğenini ihmal sonucu kaybettiklerini belirterek şunları söyledi: "Yeğenim rahatsızlanınca ağabeyim yardım için yetkilileri arayarak yardım istemiş. Fakat hiç kimse ilgilenmedi. Yeğenimin ölüm haberini gece yarısı aldık. Köye kadar arabayla daha sonraki yolu da yürüyerek mezraya ulaştık. Ölen yeğenimi çuvala bırakıp ailesiyle birlikte tekrar karlı yolardan geçerek önce köye, ardından da bir araçla Van a geldik. Savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Çünkü bu ölümde herkesin suçu var. Eğer zamanında müdahale etselerdi belki yeğenim ölmeyecekti. Eğer yine bize yardım eden olsaydı hastaneye götürselerdi, orada ölseydi Allah ın takdiri yapacak birşey yok diyecektik. Ama burada büyük bir ihmal var. Biz sorumlu olan herkesten şikayetçiyiz. Yeğenimin cenazesini bile biz o yollardan yürüyerek akrabalarla birlikte getirdik. Sorumluların cezalandırılmasını istiyoruz."

http://www.zaman.com.tr/gundem_saglik-bakanindan-muharrem-tas-aciklamasi_2198001.html Sağlık Bakanı'ndan Muharrem Taş açıklaması 6 Şubat 2014 18:50 Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda, kamuoyunda torba yasası olarak bilinen yasa teklifinin görüşülmesine devam ediliyor. Meclis Başkanvekili Meral Akşener'in yönettiği birleşimde, Van'ın Gürpınar ilçesine bağlı Yalınca köyünün kardan günlerdir yolu kapalı olan Çalık Mezrası'ndan hastaneye götürülemeyince hayatını kaybeden 1.5 yaşındaki Muharrem Taş'ın cenazesinin çuval içinde babasının sırtında taşınması gündeme geldi. BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, kürsüden milletvekillerine basına yansıyan fotoğrafı gösterdi. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ise iletişim kopukluğunu olduğunu söyledi. "Ülke olarak ülkemizin sağlık hizmetlerinde ve acil sağlık hizmetlerinde geldiği başarılı bir fotoğrafa gölge düşürecek bir fotoğraf ile karşı karşıya kaldık." diyen Müezzinoğlu, üzgün olduğunu vurguladı. Bunun ceberrut devlet mantığı ile burada ifade edilmesini doğru bulmadığını dile getiren Müezzinoğlu, şöyle devam etti: "Korucu, jandarmayı aranıyor; jandarma 112'yi arıyor. Bilgi alabileceğimiz telefon numaralarını istiyor. 112 bilgi alınabilecek telefon numaralarının hiçbirisine bilgi için ulaşılamıyor. Burada bir kopukluk oluyor. Gece saat 03.30 sıralarında Van merkezden Muharrem evladımızın amcası arıyor. 'Bir hastamız var' diyor. Ateşi olduğunu söylüyor, babanın telefonuna ulaşılamıyor. Yalınca köyüne kadar yol açık, Çeli mezrası ile Yalınca köyü arasındaki 7 kilometrelik yol tamamen kapalı. Paletli ambulansların gidebilmesi mümkün değil. Baba ile ben görüştüm, baba sadece 18.30'da korucuya bilgi verebildiğini, bir daha telefon iletişimi kurulamadığını, gece 02.30'da evladının vefat ettiğini söyledi. Soruşturma açtık müfettişlerimiz orada. Bu tabloyu bir fırsat gibi sunmayı doğru bulmuyorum. Ambulans helikopterlerimizin gece uçma şansı yok. Karadan da paletli ambulans değil, karayolunun açılması lazım ki o mezraya paletli ambulans gidebilsin. İletişim yok, iletişim kopuk. Her türlü soruşturmayı da açtık. Ülkemiz adına, sağlık camiası adına üzüntü duyduğumuz tablo."

Amerikan Acil Tıp Akademisi: Bağımsız Acil Sağlık Hizmetlerini Suç İlan Edemezsiniz 06 ŞUBAT 2014 http://www.ttb.org.tr/index.php/haberler/aaem-4332.html Amerikan Acil Tıp Akademisi nden Torba Yasa Açıklaması Geldi: Bağımsız Acil Sağlık Hizmetlerini Suç İlan Edemezsiniz Amerika Birleşik Devletleri nde Acil Tıp Uzmanları nın uzmanlık kuruluşu olan Amerikan Acil Tıp Akademisi (AAEM) bir basın açıklaması ile Türkiye de yürürlüğe giren sağlık torba yasası içerisindeki bağımsız sağlık hizmetlerini suç ilan eden yasaya karşı itirazlarını belirtti. Açıklamada Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından yeni onaylanan ve hükümet yetkisi olmadan verilen acil ilk yardım hizmetlerini suç sayan yasanın gerek hastaları gerekse hizmet sunanları haksız ve olumsuz biçimde etkileyecek içerik taşıdığı, AAEM nin kesin görüşüdür. denildi. Her kişinin, acil tıbbi yardım alanında uzman kişilerce verilecek acil hizmetlere engelsiz biçimde ulaşabilmesi gerektiğine vurgu yapılan açıklamada uluslararası hekim ve insan hakları örgütlerinin yasaya karşı çıkışlarının yerinde olduğu, yasanın bu biçimiyle kabul edilemez nitelikte bulunduğu belirtilerek TC Hükümeti nden yasayı değiştirme talebinde bulunuldu. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi AAEM Türkiye de Acil İlk Yardım Hizmetlerini Suç Sayan Yasaya Karşı PRLog (Basın Açıklaması) 28 Ocak 2014 - MILWAUKEE Amerikan Acil Tıp Akademisi (AAEM) sertifikalı acil yardım doktorlarının uzmanlık kuruluşudur. AAEM, acil yardım doktorlarının hastalara en kaliteli hizmeti verebilmeleri için adil ve eşitlikçi uygulama ortamları sağlanması ilkesine bağlı demokratik bir kuruluştur. Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından yeni onaylanan ve hükümet yetkisi olmadan verilen acil ilk yardım hizmetlerini suç sayan yasanın gerek hastaları gerekse hizmet sunanları haksız ve olumsuz biçimde etkileyecek içerik taşıdığı, AAEM nin kesin görüşüdür. AAEM, her kişinin, acil tıbbi yardım alanında uzman kişilerce verilecek acil hizmetlere engelsiz biçimde ulaşabilmesi gerektiğine inanmaktadır. AAEM Başkanı Doktor William T. Durkin Jr nin belirttiği gibi, Doktorlar Hipokrat Yeminine bağlıdırlar. Bir bürokrattan onay beklerken güç durumdaki birinin ihtiyaçlarının ihmal edilmesi insanlık dışı, herhangi bir ahlak anlayışına sığmayacak bir davranıştır. Ayrıca, bağımsız bir grup olan İnsan Hakları için Hekimler (PHR) de yasaya karşı çıkmıştır: Yasada yer alan 46 ncı Madde, acil tıbbi yardımları suç saymakta, salt acil tıbbi yardım ihtiyacı içindeki Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına yardımcı oldukları için doktorlara hapis ve ağır para cezaları öngörmektedir. 1 9 Ocak 2014 tarihinde önde gelen diğer tıp kuruluşları da İnsan Hakları için Hekimler e katılarak yasaya ilişkin derin kaygılarını Cumhurbaşkanı Abdullah Gül e bir mektupla iletmişlerdi. AAEM de bu talebe katılmakta, TC hükümetine bu kararı değiştirmesi çağrısında bulunmaktadır. Amerikan Acil Tıp Akademisi (AAEM) günümüzde acil tıbbi yardımlar alanında uzman bir kuruluştur. Bir kuruluş olarak AAEM kurul belgesini, acil tıbbi hizmetler konusunda uzman olarak tanımlanmanın kabul edilebilir tek yolu olduğu düşüncesindedir.

Daha fazla bilgi için: www.aaem.org ya da telefon: 800-884-2236. AAEM ile irtibat için: www.aaem.org/connect. 1. Türkiye Cumhurbaşkanı Acil Durumlarda Tıbbi Yardımları Suç Sayan Yasayı Onayladı. İnsan Hakları için Hekimler. http://physiciansforhumanrights.org/press/press-releases/... Yayın tarihi:1/17/14. Erişim: 1/21/14. İrtibat Laura Burns

ÇED Raporu Olmadan Nükleer Santral İnşaatı Yapılmaz 06 ŞUBAT 2014 HTTP://WWW.TTB.ORG.TR/İNDEX.PHP/HABERLER/SANTRAL-4331.HTML Aralarında Adana Tabip Odası nın da bulunduğu Adana Nükleer Karşıtı Platformu üyeleri, Mersin'in Gülnar İlçesi'ne bağlı Büyükeceli Beldesi'nde yapılması planlanan Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin Çevresel Etkinlik Değerlendirme (ÇED) raporu olmadan inşaatına başlanmasını basın açıklaması ile protesto etti. Abidin Dino Parkı'nda 5 Şubat günü düzenlenen basın açıklamasında Adana Nükleer Karşıtı Platformu adına açıklama yapan Adana Tabip Odası Başkanı Ali İhsan Ökten, ÇED raporu olmadan nükleer santral projesinin hayata geçirilemeyeceğini söyledi. BU KADAR DA OLMAZ! DEDİRTEN UYGULAMALARA BİR YENİSİ EKLENDİ: ÇED RAPORU OLMADAN NÜKLEER SANTRAL İNŞAATINA BAŞLADILAR! İnsanlık her anlamda ileriye giderken; daha özgür, daha demokrat, daha barışçıl, doğayla daha uyumlu yeni bir hayatın arayışları bütün dünyada sürdürülmeye çalışılırken; ne yazık ki ülkemizde tam tersi bazı gelişmeler yaşanıyor. Kralların, padişahların istersem asarım, istersem keserim anlayışından, uzun mücadeleler sonucunda bugünkü hukuk devleti kavramına geldik. Toplumsal hayat; donuk olmayan, toplumla birlikte giderek değişen ve dönüşen yazılı kurallara bağlıdır. Bunun bir anlamı da şudur: Seçimle iktidara gelmiş olsan bile her istediğini, istediğin gibi yapamazsın. Bizler, iktidar zehirlemesinden dolayı, bir türlü anlamak istemeyenlere bu basit gerçeği her defasında hatırlatmayı ve anlatmayı görev biliyoruz. Hatırlanacağı gibi; AKP iktidarı ülkemizde nükleer santral kurmak için gereksiz bir inatlaşma ve zorlamayla Mersin- Akkuyu' da nükleer santral kurma işini yasal itirazlardan kaçırabilmek için devletlerarası bir anlaşma yaparak, Rus devlet şirketine verdi. Bu şirketin henüz ÇED raporu almadığı halde inşaat çalışmalarına başladığı belgelenmiş bulunmaktadır. Oysa Türkiye'de Çevre Bakanlığı kurulduğundan ve Çevre Kanunu kabul edildiğinden beri yatırımlar için Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu hazırlamak ve bu raporu bakanlığın onaylamış olması yasal zorunluluktur. Kanunun 10. maddesi bu konuda şöyle demektedir: ÇED olumlu kararı alınmadıkça projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez. Şirketin daha önce hazırlattığı ÇED raporlarını AKP nin Çevre Bakanlığı bile kabul etmemiştir. Çünkü, kullanılmış nükleer yakıt çubuklarının nasıl ve daha önemlisi nerede muhafaza edileceği ve kullanım ömrünü tamamlamış nükleer santralin söküm maliyetlerinin ne kadar olacağı ve kim tarafından karşılanacağı gibi hayati konularda Rus firması herhangi bir şey söylememektedir. Kısacası, şu anda Akkuyu için onaylanmış bir ÇED raporu bulunmamaktadır. Çevre Kanunu'nun 15. maddesine göre; proje alanında yapılan bütün iş ve işlemler yasal mevzuata aykırıdır, inşaat

faaliyetlerinin derhal durdurulması, yapılanların derhal düzeltilmesi ve sahanın eski haline getirilmesi, inşaata başlayan ve faaliyette bulunanlar hakkında da gerekli adli soruşturma ve işlemlerin yapılması gerekmektedir. Her isteyenin her istediğini yapamadığı, orman kanunlarının değil hukuk devletinin geçerli olduğu onurlu bir ülkenin onurlu yurttaşları olmak istiyoruz, çok şey mi istiyoruz? Çernobil ve Fukuşima' da yaşanmış felaketlerden sonra Akkuyu veya Sinop'ta nükleer santral kurma konusunda neden bu kadar ısrar edilmektedir? Yaşananlar nükleer santral inadının sadece bilime ve gerçeklere değil, aynı zamanda demokrasiye de aykırı olduğunu ortaya koyuyor. Aynı şeyleri yapıp, farklı sonuçlar beklemek; aptallığın en belirgin özelliğidir diyen bilim insanı haksız sayılır mı? Hükümete sesleniyoruz: Halkın sesine, bilime ve demokrasiye birazcık saygınız varsa, Akkuyu nükleer santral kararını derhal iptal etmelisiniz. Bütün ülkeler vazgeçerken, nasıl kurtulacaklarını hesaplarken, AKP Hükümeti'nin nükleer santral konusunda inatla sürdürdüğü bu gözü kara, tehlikeli, hukuksuz ve ülkemizin geleceği ile kumar oynayan tutumunu 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde oy kullanacak olan sağduyulu seçmenlerin değerlendireceğine inanıyoruz. Saygılarımızla. NÜKLEERE İNAT, YAŞASIN HAYAT! NÜKLEER SANTRAL İSTEMİYORUZ! NÜKLEER ANLAŞMALAR İPTAL EDİLSİN! ADANA NÜKLEER KARŞITI PLATFORM Aile hekimi işsiz kalabilir Şırnak ın Güçlükonak ilçesinde görev yerini bırakıp devletin ayağına gitmeyen aile hekimi işsiz kalma tehlikesiyle karşı karşıya. http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/saglik/39651/aile_hekimi_issiz_kalabilir.html İklim Öngel/Cumhuriyet Yayınlanma tarihi: 10 Şubat 2014 Pazartesi Eşini tedavi etmesi için nöbet tuttuğu sırada arayarak çağıran kaymakamın evine gitmeyen doktor, olayın ardından Şırnak İl Halk Sağlığı Müdürlüğü nün ardarda yaptığı birçok denetime tabi tutuldu. Olay öncesinde hiç ceza puanı bulunmayan doktorun punaları 2 haftada 115 e ulaştı. Aile hekimliği sistemine göre 100 ceza puanını aşan hekimlerin sözleşmeleri feshediliyor.

Doktora şiddet hasta yakınlarından çıkıp, kamu gücünü elinde bulunduran mülki idare amirleri eliyle de uygulandığını gösteren bir olay Şırnak ta yaşandı. Şırnak ın Güçlükonak ilçesinin kaymakamı, eşinin hastalanması üzerine, acil nöbetindeki aile hekimini eve çağırdı. Hekimin, Aile hekimlerinin görev yerinden ayrılmamaları kuralı gereği görev yerini terk etmemesi üzerine, kaymakam Halit Benek, doktora Buna pişman olacaksın demiş ve sonrasında vali Hasan İpek i aradı. Olayla ilgili bilgi alan Şırnak İl Halk Sağlık Müdürü Muhsin Hayyam Elçi ise doktora kaymakamın evine gitmesi yönünde telkinde bulundu. Tüm baskılara karşı görev yerini terk etmeyen doktorun yerine başka bir doktor kaymakamın evine giderek hastayı tedavi etti. Şırnak Tabip Odası Başkanı Azad Karagöz ise kaymakamın evine gitmeyen hekimin bu olaydan sonra büyük bir baskı ile karşılaştığını anlattı. Karagöz, Arkadaşımız şiddet ve baskı görüyor, dosyaları sürekli kontrol ediliyor. Aile hekimlerinin ceza puanları 100 e ulaştığı zaman sözleşmeleri fesh ediliyor diyerek, hekimin işsiz kalma tehlikesinin bulunduğuna dikkat çekti. İşsiz bırakmak için bahane Karagöz, olayın ardından il halk sağlığı müdürlüğünden 10 kişilik denetim grubunun ilçede gezerek, hekime bağlı hastalarla görüştüğünü, hastanede dahi bulunmayan bir cihazın Aile hekimliğinde neden yok? denilerek, buna dahi ceza puanı yazdıklarını kaydetti. Hekim ile kaymakamın konuyu kendi aralarında çözmesine karşın il halk sağlığı müdürlüğünün kraldan çok kralcılık yaptığını söyleyen Karagöz, Arkadaşımız, sözleşmesinin feshedilmesi icin 115 ceza puanı ile cezalandirmistir dedi. Ceza gerekçelerini bahane olarak değerlendiren Karagöz, Bu puanla cezalandırma sistemi ülke genelinde ve yerelimizde sürekli tehdit aracı olarak kullanılıp zaten stresli ve ağir olan sağlık mesleğini daha da yapılamaz hale getiriyor. Hastalarımıza düzgün bir psikolojiyle hizmet vermemiz ve tam bir mesleki bağımsızlık içersinde çalısmamız engelleniyor dedi. Savunma hazırlayacağız Hekimden ceza puanının sınırı aştığı için savunma istendiğini belirten Karagöz, Şu an biz savunmayı hazırlayacağız. Savunmanın verilmesinden 30 gün sonra da sonuç belli olacak diye konuştu. Sağlık çalışanları üzerindeki baskılara son verilmesini isteyen Karagöz yetkililere, Mesleki bağımsızlığımızdan elinizi çekin. Bizi, yükselmek icin basacağınız basamaklar olarak görmekten vazgeçin. Biz asla sizin istediğiniz sekilde siyasi ve kariyer kaygılarınıza göre değil, Hipokrat a göre, Nusret Fişek lerden, Ata Soyer lerden öğrendiğimiz sekilde ve vicdanımız rahat olacak şekilde hekimliğimizi yapmaya devam edeceğiz diye seslendi. http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/saglik/47675/aile_hekimligi_coktu.html Aile hekimliği çöktü İstanbul da 106 Aile Sağlığı Birimi boş kaldı. Başbakan Erdoğan ın mahallesindeki aile sağlığı merkezinin boş olması da dikkat çekiyor ibel Bahçetepe/ Cumhuriyet 05 Mart 2014 Çarşamba

İstanbul da 106 aile sağlığı biriminin boş olduğu ve aile hekimi beklediği ortaya çıktı. Boş olan aile sağlığı birimleri arasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın Kasımpaşa daki Kaptanpaşa Mahallesi ndeki 5 No lu ASM nin de olması dikkat çekti. En çok Sultangazi, Beyoğlu, Bağcılar ve Sultanbeyli ilçelerinde aile sağlığı birimlerinin boş olduğu görülürken aile sağlığı sisteminin çöktüğü vurgulandı. Aşı ve gebe takibi gibi çok sayıda sorunun baş gösterdiğini vurgulayan aile sağlığı hekimleri Aile sağlığı kimin elemanıdır? ASM lerin kira, elektrik, su faturası, malzeme gibi giderleri ile uğraşmak istemiyoruz. Nerede hasta, nerede iyi hekimlik, nerede koruyucu sağlık hizmeti? Hekimler olarak 14 Mart Tıp Bayramı nda, yaşanan sağlık sorunlarına dikkat çekmek, nitelikli sağlık hizmeti demek için g(ö)revde olacağız, aciller dışında hasta bakmayacağız dediler. Yurttaşlar ise, Hani aile hekimliği sisteminde herkesin kendi hekimi olacaktı. Böyle bir şey söz konusu değil. Aile hekimleri, reçete yazmak dışında başka bir şey yapamıyor diye yakındılar. AKP nin Sağlıkta Dönüşüm Programı ile hayata geçirdiği, Başbakan Erdoğan ile Sağlık Bakanlarının her fırsatta övdüğü aile hekimliği uygulamasını aslında sorunlarla dolu. Sağlıkta reform söylemiyle ilk olarak 2002 de Düzce ilinde pilot olarak uygulanan, 2010 dan itibaren ise İstanbul olmak üzere tüm Türkiye de hayata geçirilen aile hekimliği uygulamasında, Türkiye nin en büyük ili İstanbul da büyük problemler yaşanıyor. İstanbul İl Halk Sağlığı Müdürlüğü nün verilerine göre İstanbul da 121 boş olan aile hekimliği pozisyonuna son atamalarda 15 hekim ilave edildi ancak 106 birim halen boş. Yetersiz aile sağlığı merkezi binası ve personel eksikliği, hekimlerin iş yükü fazlalığı, mevsimlik göçler, il-il dışı atamaları gibi çok sayıda neden, bu merkezlerin hekimsiz kalmasına neden oldu. Boş olan birimlerin 13 mahalleye denk geldiği, bazılarının binalarının dahi olmadığı, buna karşın hekim için ilana çıktığı belirtildi. Buna örnek olarak Beyoğlu nda 11 No lu ASM isminde sanal bir ASM nin aylardır dolmayı beklemesi gösterildi. Boş olan merkezler incelendiğinde bazı yerlerde 36-37. kez ilana çıkılmasına karşın halen boşta beklemesi de dikkat çekti. Üstelik 13 aile sağlığı merkezi tamamen boş, yani sözleşmeli hekim yok, bunun da 26 hekim eksikliği anlamına geldiği belirtildi. Boş olan aile sağlığı birimlerine baktığımızda Sultangazi de 14, Beyoğlu nda 10, Bağcılar da 9, Sultanbeyli de 8 aile sağlığı biriminin hekimsiz olduğu görüldü. Bir başka dikkat çeken nokta ise Kasımpaşa daki Başbakan Erdoğan ın mahallesindeki Kaptanpaşa Mahallesi ndeki 5 No lu ASM, Hacıahmet Mahallesi ndeki 8 No lu ASM lerinin tamamı boş olması ve aile hekimi beklemesi. Kamuda çalışan ve aile hekimliğine geçmek isteyen bir hekimin, ücretsiz izin adı altında aile hekimliğine geçiş yapabildiği, daha sonra eski konumuna dönmek istemesi halinde bunun da belirsizliğini koruduğu da ifade edildi. Yaşanan bir diğer sorun ise geçici görevlendirmeler. Yıllık izin, doğum izni, istirahat raporu ve istifa durumlarında boşalan aile sağlığı birimlerine geçici görevlendirmeler ile gönderilmek istenen pratisyen hekimlerin bu uygulamadan bıktığı, istifa ederek uzmanlıklarını almak için tıpta uzmanlık sınavına hazırlandıkları da ortaya çıktı. Her bir aile hekiminin bakmak durumunda olduğu 4 bine yakın kişi gözönüne alındığında İstanbul da 424 bin kişinin temel sağlık hizmetlerinden mahrum kaldığı vurgulandı. Aile sağlığı hekimleri, sistemin çöktüğüne dikkat çekerek Bakanlık artık aile sağlığı merkezi binasi inşa etmiyor. Bunu hekime bırakıyor. Hekimler de bu yük ile uğraşmak istemediği için aile hekimliği artık çok fazla tercih edilmiyor. Aile hekimliği uygulaması çökmüştür. Ciddi halk sağlığı problemleri yaşanabilir dediler.

http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/ankaranin-koklu-hastanesinde-ikna-odalari-kuruluyoriddiasi-dogum-kontrolu-gunah-h Ankara'nın köklü hastanesinde 'ikna odaları' kuruluyor iddiası: Doğum kontrolü günah! Başkent'in en eski kadın sağlığı hastanelerinden Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı, Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde, kürtaj olmak isteyen kadınların 'ikna odaları'na alındığı, doğum kontrol yöntemlerini kullanmak isteyen kadınlara ise uygulamaların günah olduğunun anlatıldığı iddia ediliyor. Hastaneye müracaat eden ve doğum kontrol hizmetlerinden yararlanmak isteyen kadınların, Başbakan Tayyip Erdoğan ın 3 çocuk hedefinin ardından yaptığı Şartlar kolaylaştı 5 çocuk bile olur açıklamaları hatırlatılarak, çeşitli yöntemlerle vazgeçirilmek istendiği belirtiliyor. Cumhuriyet gazetesinden İklim Öngel'in haberinde, iddialara göre, hastaneye başvuran kadınlara önce Evli misiniz, bekâr mı sorusu soruluyor. Eğer kadın bekâr ise bu kez de Neden spiral taktırıyorsunuz şeklinde sorgulanıyor. Kadın, doktora yönlendirilmeden hastane çalışanları tarafından ikna odalarına alınarak doğum kontrolü dinen günah sözleriyle geri gönderiliyor. CHP Muğla Millitvekili Prof. Dr. Nurettin Demir, Ankara daki Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı, Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile birlikte, Türkiye nin pek çok ilinden doğum kontrol yöntemlerine başvurmak isteyen kadınların, hastanelerde hizmete ulaşamadığı yönünde bilgiler aldıklarını söyledi. İzmir'de de 'fiili durum' yaratılmıştı Geçtiğimiz günlerde İzmir'de kürtaj hizmeti veren tek devlet hastanesi olan Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde de, Medulla sisteminden kürtaj butonunun kaldırılmasıyla hizmet yasadışı bir şekilde uygulanamaz hale getirilmişti. Aynı gün içinde kürtaj randevusu alan 8 kadın, "kürtaj butonu" kaldırıldığı için, hizmet alamadan geri dönmüş, bu şekilde İzmir'de uygulamayı yapan tek devlet hastanesi de "yetkisiz" hale getirilmişti.

http://www.plturkce.org/kuba/kuba-akciger-kanseri-asisini-tescil-ettirdi Küba akciğer kanseri aşısını tescil ettirdi Havana, 24 Haziran (Prensa Latina) Küba Moleküler İmmünoloji Merkezi'nden uzman Gisela Gonzalez'in verdiği bilgiye göre, ileri safhada akciğer kanseri tedavisi için geliştirilen bir aşı Devlet İlaç Kontrol Merkezi'nde tescil ettirildi. CimaVax-EGF adlı aşı, çeşitli klinik testlerde sınanırken, güvenilir olduğu ve bu tür tümörler taşıyan hastaların yaşam kalitesinde iyileşme sağladığı gözlendi. Bu ürün üzerine araştırma 1992'de Ulusal Onkoloji Enstitüsü'nde başlamıştı. Aşı daha sonra Moleküler İmmünoloji Merkezi'nde (CIM), Genetik Mühendislik ve Biyoteknoloji Merkezi'yle işbirliği içinde geliştirilmeye devam etmişti. Epidermal Büyüme Faktörü (EGF) adlı proteini içeren aşıda, bu faktör bir başka proteine bağlı bulunuyor ve vücudun bağışıklık sisteminin EGF'ye karşı tepki vermesini sağlıyor. Aşı olanların vücutları, EGF'yi tanıyan ve ona bağlanan antikorlar oluşturuyor. Bu da EGF'nin hücrelerdeki almaçlara bağlanmasını ve hücrelerin çoğalmaya başlamasını önlüyor. Sonuç, tümör büyümesinde azalma oluyor. Ancak bu sonucun derecesi hastadan hastaya değişebiliyor. Şu ana kadar aşı ile Küba, Kanada ve İngiltere'de yedi klinik deneme gerçekleştirildi. Halen ikisi Küba'da ve biri Malezya'da olmak üzere üç deneme daha sürüyor. Bu klinik denemeler kapsamında 400'den fazla ileri safhada akciğer kanseri hastasına CimaVax-EGF aşısı yapıldı.