Ama sözünü etmek istediğim, onlardan değil. Görünüşü dürbünü andırsa da, rengi sıcak ve canlı. Elinize aldığınızda, tam avucunuza oturur.



Benzer belgeler
Selin A.: Yağmur yağdığında neden gökkuşağı çıkar? Gülsu Naz Ş.: Neden sonbaharda yapraklar çok dökülür? Emre T.: Yapraklar neden sararır?

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Dünya Onlarla Daha Renkli

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

REHBERLİK GRUP ETKİNLİKLERİ ETKİNLİK 1

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri

Doğada Keşif Yapıyoruz

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

Kırmızı Şemsiye. Şiirler: Mavisel Yener. Öyküler: Aytül Akal. Resimler: Saadet Ceylan. Resimler: Ayda Kantar

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU VE ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8.VELİ BÜLTENİ

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Nazlı Yürekler için!lk Adımım

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

prop & tasarım prop & tasarım İrem Ergene restoratör & iç mimar rem dizayn

1. Aşağıdakilerin hangisi eşsesli bir sözcüktür? A) felaket B) deprem C) biz D) bit

TEST. 7. Dişer ne zaman fırçalanmalıdır? A. Yemeklerden sonra B. Okuldan gelince C. Evden çıkmadan önce

Türkçe. 1. Hafta. 1. Sınıfı Hatırlıyorum. 1 Bilgin, hangi özellikleriyle övünürmüş? 2 Bilgin, ne yapmaktan hoşlanmazmış? 3 Bilgin, nasıl bir çocukmuş?

kural tanımayan cafer Adı-Soyadı:...

Üçüncüyle altıncıya kadar dört fotoğraf aynı görüntüyü küçük farklarla yineliyor. Ayaklarında sudan çıktıkça giydiği terlikler. Üstünde yalnız mayo

YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN.

KIRMIZI YENGEÇLER SINIFINDAN HERKESE MERHABA;

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

UĞURBÖCEĞİ GRUBU OCAK AYI BÜLTENİ

TEMA: OKULUMUZU TANIYALIM KONU: OKULUMUZ TARİH: 01 EYLÜL / 30 EYLÜL YAŞAYAN DEĞERLER: SEVGİ

3.SINIF TÜRKÇE 15. HAFTA SONU ÖDEVİ

ÖĞRENME ALANI : FİZİKSEL OLAYLAR ÜNİTE 5 : IŞIK

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

Mevsimler & Giyisilerimiz. Elif Naz Fidancı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DENİZYILDIZI GRUBU OCAK AYI BÜLTENİ

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

MERAKLI KİTAPLAR Kavramlar

.com. Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır.

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Atabek Koleji Anaokulu Eylül - Ekim Ayı Aylık Takvimi

Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır.

Süha Derbent Organizasyonu ile Uganda da Dağ Gorilleri Yürüyüşü

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

Gelin şimdi bu harflerle ilgili örnekler verelim.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Elvan & Emrah PEKŞEN

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI KELEBEK GRUBU

Hava nedir? Hava durumu nedir?

BAHARA MERHABA. H. İlker DURU NİSAN 2017 İLKOKUL BÜLTENİ

2. Sınıf Cümle Oluşturma Cümle Bilgisi

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

ARALIK AYI +3 YAŞ ÖZEL YAKACIK BALKANLAR KOLEJİ Eğitim Öğretim Yılı AYIN TEMASI

Yunanistan - Mikonos

TAVŞANCIK A DOĞUM GÜNÜ SÜRPRIZI

Babamın Sihirli Küresi AYTÜL AKAL

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

Hürriyet yazarı Gila Benmayor,bugünkü yazısını TURMEPA nın bir araştırmasından yola çıkarak kaleme almış.

Bu kitabın sahibi:...

ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ

Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU PAPATYALAR SINIFI ARALIK AYI BÜLTENİ

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR. Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak)

KELEBEK VE YILDIZ GRUBU OCAK AYI BÜLTENİ

Tuana A. : İlkbaharda yapraklar açıyor. Naz Ç. : Kışın hayvanlar yiyecek bulamaz. İpek Y. : İnsanlar hava soğuyunca kalın giyinirler. Hüseyin Boran Ç.

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

TEST: Nasıl Daha Verimli Öğrendiğinizi Biliyor musunuz?

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

ÖZEL KIRAÇ ORTAOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DEĞERLER EĞİTİMİ RAPORU (NİSAN 2015) KARŞILIKSIZ İYİLİK YAPMAK

Pırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla. Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen. insanların kullandığı yoldan;

ÖYKÜ NÜN GÜNLÜĞÜ GÜNLÜĞÜM

Ay Yine Gecikti. Ferhat Şahnacı

GÖKLERDE YÜKSELSİN UÇURTMAM 23 NİSAN'DA YANIMDA BABAM

2. İlk tekerlek bundan altı bin yıl kadar önce tahtadan yapıldı. 4. İlk hava taşıtı tek kişilik uçaktır.

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BİRİMİ REHBERLİK POSTASI 1

Şimdi Okullu Olduk İlkokul 1. Sınıf

MERAKLI KİTAPLAR. Alfabe

ÖĞRETİM YILI PENGUEN GRUBU OCAK AYI BÜLTENİ

Diğer: Diğer:... Diğer:...

YUNUS GRUBU OCAK AYI BÜLTENİ

ATATÜRK'Ü ANIŞ. Adım-Soyadım:...

R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3

BİZE KATILIR MISINIZ?

ÖZEL EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUEN GRUBU EKİM AYI BÜLTENİ

ASETAT YÖNTEMİ İLE BASKI DEVRE ÇIKARTMA

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu?

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır.

Eze meze Yýllar geçti geze geze. Neler gördüm neler! Daðlar gördüm yerden biter, gökte yiter. Daðlar gördüm kayalý, kayalarý oyalý.

Ceviz ile ilgili siz değerli ziyaretçilerimizle,anısının küçük fakat izlerinin çok büyük olduğu ceviz başlangıç öykümü paylaşmak istiyorum!

İLK OK UMA KİT APLARI

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman:

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

Aşşk Kahve ve Laduree

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

Ö. Ç. BİLFEN ANAOKULU 6 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU. NİSAN AYI 1. ve 2. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

1. SINIF TÜRKÇE. Copyright YAZAR Ahmet KÜÇÜKAYDIN Hacer KÜÇÜKAYDIN. KAPAK TASARIMI Resul KÖSE. DİZGİ - SAYFA TASARIMI Resul KÖSE

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

EĞLENCELİ EV ÇALIŞMALARI FASİKÜLÜ 3

Transkript:

ÇİÇEK DÜRBÜNÜ Görünüşü tam bir dürbün gibiydi. Yalnızca rengi değişikti. Dürbünler koyu renklidir çünkü. Çocukların ellerine göre biraz iri. Biraz soğuk bir demire değeceğinizi düşündürür, biraz ürkütücü. Üstelik bir dürbünle baktığınızda, görüntü ya yanınıza iyice sokulur, ya büsbütün uzaklaşır sizden. Her ikisi de hoş sayılmaz bana göre. 7

Ama sözünü etmek istediğim, onlardan değil. Görünüşü dürbünü andırsa da, rengi sıcak ve canlı. Elinize aldığınızda, tam avucunuza oturur. Asıl önemlisi, gözünüze tutup ışığa kaldırdığınızda, bambaşka bir dünyaya götürür sizi. Ve bu dünya, ne burnunuzun dibine kadar sokulur, ne de alabildiğine uzaklaşır. Birbirinden güzel renklerle ve biçimlerle oluşmuştur. Bir düş dünyasıdır. Anladınız değil mi? Çiçek dürbününden söz ediyorum. Hani şu, değişik biçimlerde kırpılmış renkli cam parçacıklarıyla ışığı buluşturan. Hani şu, elinizde evirip çevirdikçe birbirinden değişik görüntüler sergileyen. Doyumsuz güzellikleri içinde barındıran Çocukluğumda benim de bir çiçek dürbünüm vardı. Sessiz bir odaya çekilmeyi, onunla baş başa kalmayı çok severdim. Pencere önünde bir iskemleye yerleşir, saatlerce gözümden indirmezdim onu. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan dalar giderdim, gözümün önünde durmadan değişirdi görüntüler. Hem renkler değişirdi her kıpırdatışımda, hem biçimler. Renklerden yeni renkler çıkardı ortaya, biçimlerden yeni biçimler. Güzel olan, bunların sürekli yenilenişiydi. İçim yeni keşiflerin sevinciyle dolardı o yüzden. Çiçek dürbününden bakmak, bana bir yolculuk gibi görünürdü. Yeni renklere, yeni biçimlere doğru bir yolculuk. Elde ettiğim görüntüler, bana başka dünyalar olduğunu düşündürürdü. Bir yerlerde, gidip görebileceğimiz başka çiçekler, başka balıklar, başka kelebekler, başka yıldızlar... Daha biçimleri tasarlanamamış, daha renkleri 8

görülememiş, daha kokuları duyulamamış, daha gizlerine varılamamış, daha adları konamamış nesneler ve yaratıklar... Onların olabileceğini düşünmek büyük bir heyecan verirdi bana. Yolculuklara çıkma isteğiyle dolup taşardım, çiçek dürbününü her elime alışta. Önceleri düşte kaldı yolculuklarım. Sonra yaşadığım evin, sokağın, kentin dışına çıkmaya başladım. Sonra da başka ülkelere gezilerim oldu. Ama heyecanım hiç azalmadı. Yolculuklar başka yolculuklara, insanlar başka insanlara, ülkeler başka ülkelere merak uyandırdı sürekli. Fırsat bulup, bulamadığım zaman yaratıp gezilere çıkmayı yıllar yılı sürdürdüm. Ve anladım ki bir zamanlar çiçek dürbününde tanıştığımız renkler, biçimler dünyanın herhangi bir köşesinde çıkabilir karşımıza. Tasarlayamadığımız, göremediğimiz, duyamadığımız, tadamadığımız şeylerle aslında iç içeyiz. Yaşamımızı zenginleştiren, güzelleştiren, daha önce sözü edilmemiş değişik ayrıntılarla her an tanışabiliriz. Yıllar yılı böyle pek çok tanıklığım oldu. Yolculuklarda beni şaşırtan pek çok görüntüyle karşılaştım. Kimisi düşündürdü, kimisi her anımsayışta bir gülümseme kondurdu dudaklarıma. Yıllar yılı özenle biriktirdim onları. Belleğimdeki bir çiçek dürbününün içine doldurdum. Zaman zaman sessiz bir odaya çekilip o görüntülerle baş başa kalmak için. Yeniden o yolculuklara çıkmak için. Sizin de o yolculuklara çıkmanızı, o görüntüleri tanımanızı istiyorum şimdi. O çiçek dürbününü sizin de elinize ulaştırmak istiyorum. Bu kitapta okuyacağınız her 9

öykücük, onun içine sakladığım ve sizinle paylaşmak istediğim birer görüntü. Yolculuklarda karşıma çıkan, dünyanın herhangi bir köşesinde beni şaşırtan, düşündüren ya da gülümseten birer ayrıntı. Siz de zaman zaman sessiz bir odaya çekilin ve bu dürbünle baş başa kalın. Sayfaları çevirdikçe, her görüntünün değişik bir güzelliği olduğunu göreceksiniz. Daha önce tasarlayamadığınız, göremediğiniz, tadamadığınız bir ayrıntıyla tanışacaksınız. Ve kitabı bitirdiğinizde belki de şöyle diyeceksiniz: Benim de bir çiçek dürbünüm olmalı. Burda anlatılanlardan başka, dünyada keşfedilmeyi bekleyen kimbilir daha neler var! Kemal Özer 28 Temmuz 1994 / Haznedar 10

YAĞMURLA KÖŞE KAPMACA Yolculuğa çıkmadan önce, herkes gibi, ben de heyecanlanırım. Özellikle bir ülkeye ilk kez gideceksem, o ülkenin her şeyini merak ederim. Neleri ünlü, kimleri yetiştirmiş, hangi ülkelere komşu, hangi iklim kuşağında? Öğrenmek için kitaplara başvurur, atlaslara bakarım. En çok da, o ülkeye daha önce giden birini bulmaya çalışırım. Ama bilirim ki, ne denli sorsam, ne kadar öğrensem, değişik ayrıntılarla yüz yüze geleceğim, kimsenin dikkat etmediği şeyleri keşfedeceğim. Ve yine bilirim ki, ne denli önlem alsam, ummadığım bir şeyin başıma gelmesi olağan. 11

Hollanda ya ilk yolculuğumda da böyle oldu. Önce uzun uzun düşlere daldım. Yeni bir ülkeye gidecek olmanın heyecanıyla uykularım kaçtı. Kocaman yel değirmenleri dönüp durdu kafamın içinde. Kırmızı, sarı, turuncu lâleler uçuştu gözlerimde durmadan. Önlükleri işlemeli köylü kadınların tahta ayakkabılarıyla dolaştığını duydum günlerce. Sonra yolu Hollanda ya düşmüş bir arkadaşıma sordum: Yolculuk hazirana rastladığına göre yanıma neler almalı, nasıl giyinmeliyim? Yaz başında İstanbul da nasılsa orda da havalar öyle, dedi arkadaşım. Öyleyse, açık renkli ince giysilerle yola çıkabilirdim! Daha önce olduğu gibi, bu kez de ummadığım şeyler geldi başıma. Ne önlükleri işlemeli köylü kadınlarla karşılaştım, ne de kanatları dönen yel değirmenleriyle. Önlüklü kadınlar ve onların tahta ayakkabıları yalnızca resimlerdeydi sanki. Ya da salt belli günlerde giyiyorlardı da ben o günlere rastlayamamıştım. Yel değirmenleri ise kıpırdamıyordu bile. Yolumun üstüne ne zaman çıksalar sanki rüzgâr kesiliyordu. O koskoca kanatlar devinimsizdi hep. Asıl büyük düş kırıklığını daha ilk sabah yaşadım. Geceleyin yerleştiğim otelde ilk kahvaltımı ederken, gözüm bir ara pencereye ilişti. Donup kaldım. Dışarıda inanılmaz bir görünüm vardı. Kamçı gibi inen bir yağmur altında yakaları kalkık, şemsiyeli insanlar oradan oraya koşuşuyorlardı. Bir an, nerede ve hangi ayda olduğumu sordum kendi kendime. Yoksa kış ortasında, yağmurlu bir 12

13

ülkede bulunuyordum da, başka bir yerde, güneşli bir mevsimde olduğumu mu sanıyordum? Getirdiğim giysileri düşününce, şaşkınlığın yerini kaygı aldı. Ne yağmurluk almıştım yanıma, ne de şemsiye. Yazlık bez ayakkabılarıyla, incecik ak giysilerle ne yapardım, nasıl çıkardım dışarıya? Odama gidip bir süre yatağın üstünde oturdum, çenemi ellerime alıp kara kara düşündüm. Hem umarsız durumdaydım, hem de gülünç. Düşünebiliyor musunuz, ya odadan hiç çıkmayacaktım, ya yağmurun altında sırılsıklam dolaşacaktım! Kimbilir nasıl güleceklerdi halime! Koyu bir umutsuzlukla dışarıya bir daha göz attım. O ne? Gözlerime inanamadım. Ne yağmur vardı, ne şemsiyeli insanlar! Pırıl pırıldı, güneşliydi hava. Herkes kısa kollu, açık renk giysilerle, yazlık ayakkabılarıyla dolaşıyor. Bu kez daha çok şaşırdım. Hangisi doğruydu? Az önce gördüğüm mü, yoksa bu mu? Kış görüntüsü bu denli çabuk değişir de yerini nasıl pırıl pırıl bir havaya bırakabilir? İnanılacak gibi değildi. İnanılacak gibi değildi, ama ikisi de gerçekti. Demek hem yağmurlu, hem güneşli havayı birkaç dakika arayla yaşayabilirdi insan. Hollanda da bulunduğum günler, bu olabilirliği kimbilir kaç kez gördüm. Sonunda da şöyle bir karara vardım: Şakayı seven bir hava vardı burada. Bu karara varınca bir daha kaygı duymaz oldum. Hatta oldukça neşelendim. Hava o denli şakacıydı ki, caddenin bir kaldırımına yağmur yağarken, öbür kaldırımına güneş vurabiliyordu. Sokaklar sanki ikişer mevsimliydi: 14

Bir başından güzün giriyor, öbür başından yazın çıkıyordunuz. Yolculuk boyunca hem neşelendim, hem bu şakacılığa ben de ayak uydurdum. Yağmurla köşe kapmaca oynamaya başladım sürekli. Yağmur nerdeyse, ben olmadığı kaldırıma sıçradım. Bir türlü yakalayamadı beni. İnanır mısınız, o denli başarılı oldum ki, günlerce ne bez ayakkabılarım ıslandı ne de ak giysilerim. 15